|
|
|
1 Mayıs 2008 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : 1 Mayıs Kutlu Olsun!.. |
Merhabalar,
Anlaşılır gibi değil. Yenilir yutulur hiç değil. Demokrasi havarisi geçinip tüm millete demokrasiyi, hak, hukuk ve özgürlüğü anlatmaya kalkan bu eli maşalı hükümeti ve onun emir erlerini şiddetle kınıyorum.
İşçi temsilcilerinin tüm iyi niyetli yaklaşımlarına karşın, tek bir geri adım atmadan, aksine ateşe körükle giden, demeçleri, çıkışları, inatları, laftan anlamaz, saygısız ve korkak yönetimleriyle ortalığı yangın yerine çevirmeye çalışan çakma yöneticileri ayıplıyorum.
Taksim'in adından ürken, provokasyon söylentilerini, sanki provokasyon sadece Taksim'de olabilirmiş gibi halka yutturmaya, korkuyla sindirip çevirdikleri dolapları unutturmaya kalkan siyasileri Allah'a havale ediyorum.
1 Mayıs'ı tatil ilan etmeyi bu memleketin emekçisine hak görmeyip paraya tahvil eden ama İstanbul'da sıkıyönetim ilan edip, insanları, hürriyetlerini kısıtlayarak zorunlu evde tatile zorlayan, basiretsiz, iş bilmez, kriz yönetmekten bihaber ama koca Türkiye Cumhuriyeti'nin kaderini elinde tutma cüretini gösterenlere ise sinirimden katıla katıla gülüyorum.
Söylediğiniz her lafla biraz daha rezil oluyorsunuz, bırakın bari konuşmayın. Hiç kaçacak yeriniz yok. Bugün çıkacak her olayın, dökülecek tek damla kanın tek müsebbibi siz olacaksınız. Siz, yani hakkı hukuku bağnaz beyinlerinizde anladığınız gibi bize enjekte etmeye çalışan, bir umut uğruna ülke iktidarına sahip olan, duvara tosladığında en darbeciden daha darbeci olabilecek kadar şaşkın olanlar. Allah yardımcınız olsun.
Tüm vurdumduymazlığa rağmen 1 Mayıs'ın emekçilerin gayreti ve sağduyusuyla olaysız geçeceğine inanıyor, 1 Mayıs'ı bayram sayan herkesin bu özel gününü yürekten kutluyorum. Sözlerimi biz yaştakilere çok özel duygular yaşatacak, Nazım Usta'nın bir şiiriyle kapatmak istiyorum. Hoşçakalın.
GÜNEŞİN SOFRASINDA SÖYLENEN TÜRKÜ
Dalgaları karşılayan gemiler gibi,
gövdelerimizle karanlıkları yara yara
çıktık, rüzgarları en serin
uçurumları en derin
havaları en ışıklı sıra dağlara.
Arkamızda bir düşman gözü gibi karanlığın yolu.
Önümüzde bakır taslar güneş dolu.
Dostların arasındayız!
Güneşin sofrasındayız!
Dağlarda gölgeniz göklere vursun,
göz göze
yan yana
durun çocuklar.
Tasları birbirine vurun çocuklar.
Doldurun çocuklar,
doldurun
doldurun
doldur içelim.
Başları
göklere
atalım
serden geçelim...
Heeey, nerden geçelim?
Yalnayak
koşarak
devlerin
geçtiği
yerden geçelim.
Heeey
hop
Heeeey
hep
birden geçelim
Doldurun çocuklar,
doldurun
doldurun
doldur içelim.
Dostların arasındayız!
Güneşin sofrasındayız!.
Nazım Hikmet
...
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
|
Kahveci : Ersel Akant 1 Mayıs 1977 |
|
DİSK tarafından İstanbul Taksim Meydanı`nda düzenlenen 1 Mayıs mitingine 53 Dernek ve 99 Sendikanın birlikteliğiyle yüz binlerce kişi katılmıştı. Sabah 10:00 da başlayan mitingde topluluğun alana girmesi ve yerleşmesi saat 19:00 a yaklaştığında ancak tamamlanmıştı. DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler`in konuşmasının ardından, yapılan saygı duruşu biter bitmez ilk kurşun sesi duyulmuş ve panik de başlamıştı.
Bu ilk kurşunun hemen arkasından, o dönemde Allende`yi devirmesiyle ün kazanan ITT şirketince işletilen Intercontinental Oteli`nin çeşitli katlarından, otelin yanındaki inşaattan ve çiçekçi dükkanından, PTT üzerinden, Pamuk Eczanesi üzerinden yapılan seri atışlarla 8-10 dakika sürecek olan "sistemli" ateş başlamıştı. Yüz binlerce kişinin toplandığı alanda çıkan paniğin bilançosu ise 34 ölü, 136 yaralıydı. Ölümlerin 28`i boğulma ve sıkışmadan meydana gelmişti.
Olaydan sonra yürütülen soruşturmada tuhaflıklarla doluydu. Altı cumhuriyet savcı yardımcısının hazırladığı 17 klasörlük soruşturma evrakından 41 sayfalık bir iddianame hazırlanmış, çoğu olayın mağduru olan 98 sanıkla sava başlamıştı. Mahkemenin seyrinde bazı polislerin tanıklıktan çekildiği görülmüş, hatta 49 sanığı birden teşhis edebilen bir polise bile rastlanmıştı. Savcı yardımcılarının hazırladığı iddianamede yer alan "Intercontinental Oteli`nin önü yüzden fazla polis memuru tarafından korunduğuna göre bu silahlı şahısların uzun menzilli silahları ile otele nasıl girip çıktıkları suali cevapsız kalmaktadır" ifadesi, olayın boyutlarını ve faillerini kısmen de olsa ortaya koyuyordu.
1 Mayıs soruşturmasında başka sorularda cevapsız kaldı. Örneğin alana bakan Taksim Sular İdaresi`nin üzerinden elleri başlarında aşağıya indirilen silahlı ve "resmi" grubun kimliği hiç bilinmedi. Sıraselviler - Gümüşsuyu yönünden çevreye ateş ederek geçen sivil plakalı beyaz Renault`un kime ait olduğu ve bu araçta Samsun`da görevli Alaattin adlı binbaşının ne aradığı da anlaşılamadı.
Üç gün boyunca rezervasyon kabul etmeyen otele 1 Mayıs sabahı Yeşilköy Havalimanı`ndan gelerek yerleşen ve olaydan sonra İstanbul`u terk eden yabancı kafilenin kimler olduğu da cevapsız sorular arasındaydı. Mahkeme ancak 1986 yılında, 98 sanığın avukatı olan Rasim Öz`ün isteğini kabul ederek 1977 yılında yapılan suç duyurusunu dikkate almayan kamu görevlileri hakkında işlem yapılmasını istedi. 1 Mayıs davası, 1997 yılında yirmi yıllık zaman aşımından dolayı düştü… (Alıntıdır*)
Not: DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler, 22 Temmuz 1980 de hain bir saldırıyla öldürülmüştür.
* Uğur Mumcu Cinayeti ve Demokrasiye Karşı Siyasi Suikastlar, Katliamlar Kitabı
* Yayına Hazırlayanlar: Murşit Babanlılar, Ümit Sezgin, Oya Ayman Büber, Esat Pala, Cengiz Erdinç
Taksim Meydanı toplumsal bilinci yansıtır,
Özgürlüğün, kardeşliğin ve hakça düzenin manevi adıdır.
Devrim Şehitliğidir Taksim…
"1977`de vurulan, yıllardır ezilen,
Bizim işçimiz,
1 Mayıs`ı çok görülen, Taksim`i yasaklanan,
Vurulduğu için cezalandırılan!
Yine bizim işçimiz…"
Bütün işçilerimizin 1 Mayıs İşçi Bayramı`nı kutlarım.
Ersel Akant erslaknt@gmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : Gökçe Gerçek KELİMESAİ |
|
Seni hiç unutmayacağım sefil oğlan!..O kadar borç verdim nasıl unuturum? Ben unutsam, Napolyon unutmaz..Yiğit olduğunu düşünür, rahatlarım..Kamçılar orkestrasının çıkardığı şaklamaları duyar, çalgının hepsi de vurmalı bayıldım der yaslanırım..Çabuk yükseldin, kıymete bindin..Dün çoktun, bugün yoktun! Oysa hiç bir şey ve hiç kimse toz, tüy kadar kolay yükselemedi..Ama kirpikte ki kıl kadar hızlıca yere indi..Önceleri yüksek yüksek tepelere kibir kurdular..Tepeleme bakışlar ittiler aşağı peşisıra..Bir kartopu yaptılar ihtiraslarından... Büyüttüler. Sonrası, yuvarlanan yuvarlanana..Yuvarlanıp gidiyoruz lafını tam o an gediklerinde hissettiler..Fonda mı? Acıyla karışık beter bir kahkaham vardı..Kendimi tutamadım..Özür mü? O da ne?..
Dalında çilek mi olacaktın, güldürme beni..Basarlar hormonu, ne dalın kalır ne çileğin.. Doğallığının ırzına geçip, meyve süsü verdiler mi, bizde yedik dolaşır ağızlarda seri..Düş hekimlerine ihtiyacım olmadı benim çünkü düşlerim her zaman ge(n)ç kaldılar, gerçeklerimse günden güne moruklama safhasında. Acaba morukladığı içinmi ilk zamanki heyecanı arar dururum? Bu soru sadece sormak içindi, cevaplanmak için değil...Tek kullanımlık.. İnanmazsan bak, burda bitiyor cümle.
Bundan böyle kelimesai yapmıyorum. Tatlım sen çukur bile değilsin..Onun bile bir seviyesi var. Dingilmetren bile sana dingil atıp bozulduysa, şüphesiz suç onun!..Suç aleti olmaktan kurtulamaz, göz göze geldik artık kaçamaz..Ah benim her cümleye maydanoz üç noktalarım...Virgüllerimle vedalaşalı yıllar oldu, kimbilir ne halt ettiler? Arada bir veda iyi geliyor, intikam gibi..Aman canım, soğuk yediğim yemeğin ne önemi varmış ki, yakında küresel ısınma onunda icabına bakar nasıl olsa...
Tamamiyle trajik olan bir ayrıntı daha var!.. Çoğumuz hala karanlık odalar da olmayan bir kara kedi arıyoruz...Çöpün içini karıştırsak kimbilir kaç kişiye ait yitirilmiş zamanın parçalarını bulurduk..Geri dönüştürülemeyen..Di'li geçmiş zamanımızın kaç adet yarası var? Bir koleksiyon da ordan çıkar mı?..
Kanatlarımdan başka yitirecek bir şeyim kalmadı derdim..Ama artık sözcüklerimi de kaybettim..Belki de kelepir fiyatına sattım, gitti..Ne kişiselliğim kaldı, ne iletim..
Elimde kalanlar bunlar.
Gökçe Gerçek
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : Gamze Aytekin KOD ADI: SEBATKAR |
|
Bekledim…
2004 yılından itibaren hep sustum, hep bekledim…
Küsmelerim oldu, pişmanlıklarımı takip eden sessiz çığlıklarım oldu, yıkıldığımı görmenin sinir krizlerini yaşadığım oldu, yalvar yakar dövünmelerim oldu bir başıma, yürek sızımın için için kanadığı oldu, çaresiz kaldığım oldu, sustum… Bekledim !
Her günün bir öncekinden iyi olacağı inancı ile dualar ederek uyuduğum ve sabaha her şeyin daha da kötüye gittiğini gördüğüm sabahlarım oldu, bir suçluyu teşhir etmek ve bütün suçları açığa vurmak ister gibi gün ışığının sadece benim üzerimde parladığını düşündüğüm anlarım oldu, sustum… Bekledim !
En masum olduğumu bilip kendimi asla temize çıkaramadığım ve bu nedenle karanlığın içinde yitip gitmek istediğim gecelerim oldu, ne kadar saf olduğumun anlaşılmaması için sadece geceleri yaşayabilen bir masal kahramanı olmayı istediğim iç savaşlarım oldu, sustum… Bekledim !
Kustuğum kanlara sicim gibi göz yaşlarımın eşlik ettiği, gururumun ayaklar altında ezildiği, kimsenin ruhu bile duymadan hayatımı tek başıma ipin ucundan aldığım günlerim oldu, sustum… Bekledim !
Sanki kötü bir şey yapmışçasına kalbime kazık çakarak duygularımı öldürmeye çalıştığım, tutkularıma kelepçe vurduğum, çoktan yitirdiğim ruhumu geri kazanmaya çalıştığım yazlarım oldu, yazlar bitti kışlar başladı, sustum… Bekledim !
Bağırıp inim inim inlediğim, saçımı başımı yolduğum, duvarları yumrukladığım sadece üç adet yatak ve üç adet gar dolabın sığabildiği o minicik yurt odasında sana karşı hep sustum ve hep bekledim sevgilim…
Kazandım…
2008 yılındayız ve ben onca çilenin, sonsuz ızdırabın, uğursuz gecelerin sonunda seni kazandım… Uzun bir yoldu yürüdüğüm, ömrümden ne kadar eksildi bilemiyorum fakat kaybettiklerim kazanacaklarımın yanında bir hiç olacak…
Sen şimdiler de bana '' Kod Adı: Sebatkar '' desende unutma sevgilim artık ipler benim elimde…
Gamze Aytekin
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
AŞK
AŞK bir bitkinin yapraklarına düşen KIRAĞI gibidir. Bitkidir deyip geçmeyin sakın , Aşk ile bütünleştirmeye , özleştirmeye ve O'nu tanımaya çalışın. Düşünün bir ağacı. . Topraktan çektiği , damarlarında yürütüp emdiği SU güçlendirir oluşumunu. SU AŞKTIR BİTKİLER İÇİN. Çiçekler açar-açar, kokular saçarak sevgiye dönüştürür, meyvesini verir.
SEVGİLİ DE ÖYLE DEĞİL Mİ? Nefesi kırağıya benzer sevgilinin. İNSAN İÇİN SU SEVGİLİDİR... Sevgili ile insan , aşkı su gibi yaşar, İçtikçe içesin gelir , kana kana denir hani. Çiçekler yaşanılan mutluluktur, mutluluklar paylaşılınca meyveler oluşur.
Çok düşündüm. Kardelen çiçekleri hiç üşümezler. Aşktır onu üşütmeyen-KARA OLAN AŞKIDIR. Başka rengi yoktur hep BEYAZDIR. Genç kızlarımızın DÜŞLERİNDEKİ SEVGİLİNİN , ARADIKLARI AŞKIN giydirecekleri GELİNLİKTİR KARDELEN..
Bazen ararsın ararsın bir kardelen bulayım diye , dağ dağ gezersin . Özlem içindesindir. Belki bir evvelki kış deşeleyip çıkardığın kardelenin tıpkısını bulabilirmiyim telaşıyla. . Aynısını bulman mümkün olmıyacaktır. Öyle; ama AŞK hep aynıdır,
Aranışında umutsuzluğa kapılma . İnanki O kardelenler kendilerini gün ışığına çıkaracak birini hep beklerler. Sen onları ararken ONLAR SENİ GÖRÜYORLAR. Aşk gibi kardelenlerde hep bibirlerine benzerler..
SERZENİŞ
HEP SENİ, SİZLERİ
YILLARCA BEKLEDİM
GENÇLİĞİM
YOKLARI ARAMAKLA GEÇTİ. .
İSTANBUL VE BEN
İŞTE ÖYLE BİR DUYGU,
İSTANBUL'U SEVMİYORUM
İSTANBUL KOCAMAN BİR RÜYA
BİR GÖRDÜĞÜM GÜZELİ
BİR DAHA GÖRMÜYORUM..
Ben yukarıdaki şiiri 1960 yılında Üniversite'de okurken yazmıştım. İster 45 yıl -ister 450 yıl geçsin ağaçlar aynı, çiçekler aynı, kardelenler her yıl var...
O zamanlar öğrenci şarabı olan "Güzel Marmara"dan bir iki kadeh içince dilime doladığım şu dizeler aklıma düştü :
"YAR YAR
SENİ KARA SAPLI BİR BIÇAK GİBİ
SİNEME SAPLADILAR.
DEĞİRMEN MİSALİ DÖNER BAŞIM
SEVDA DEĞİL BU BİR HIŞIM
GEL GÖR BENİ AŞK NEYLEDİ"
İşte öyleyse böyle dostlar. Ağaçlar kesmeye değil, kardelenlerle birlikte Sevgi ile kendilerine uzanacak elleri bekliyor...
Beltan Göksel
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Okumak mı, o da ne?
Bağımsız Eğitimciler Sendikasının yaptığı bir araştırma ilişti bugün gözüme, Türkiye'de okuma alışkanlığı üzerine ve ortaya çıkan sonuçlar ülkenin şu anda içinde bulunduğu durumuda çok net açıklar nitelikte. İlkokul çağında hepimize öğretilirdi, ilk ayet "Oku"ydu. Öğrenmemiz için yorum yapabilmek için anlayabilmek için okumalıydık. Ama ortaya çıkan sonuçlar okumak konusunda nerede olduğumuzun kanıtı, maalesef burası Türkiye.
Japonya'da toplumun yüzde 14'ü Amerika'da yüzde 12'si İngiltere ve Fransa'da ise yüzde 21'i düzenli kitap okuyormuş. Türkiye'de ise bu oran Onbinde 1 miş. Sanırım hep sorduğumuz bizim neyimiz eksik, neden onlarınki gibi bir kültür yapısı oluışturamıyoruz, sorusunun cevaplarından biri olsa gerek bu istatistik.
Şişirilmiş kişi başına düşen milli gelirimiz onlarla aynımı ki diye bir soru gelebilir aklınıza ama araştırmalara göre Türkiye kitap okuma konusunda birçok Afrika ülkesinin de gerisinde.
7 milyon nüfuslu Azerbeycan'da kitaplar ortalama 100 bin tirajla basılırken, 70 milyon nüfuslu ülkemizde bu oran 2-3 bin civarındaymış.
İngiltere'de The Sun gazetesi Türkiye'deki tüm gazeteler kadar tiraj yapıyormuş. Zaten Türkiye'de de gazete okurlarının yüzde 85'i sadece spor ve magazin okuyormuş.
Bu arada Türkiye'de en çok basılan yerli kitaplar ise Keloğlan masalları, Nasrettin Hoca fıkraları, cinsel içerikli kitaplar, Karadeniz fıkraları ve dini bilgiler ilmihal kitapları, en çok basılan yabancı kitaplar ise La Fontaine fablları, Ezop masalları, Andersen masalları, Çocuk Kalbi ve cinsel konulu kitaplar oluyormuş. Burayı yorumsuz geçmeyi tercih ediyorum lakin herşey ortada zaten.
Günde ortalama 5 saat televizyon seyreden Türk halkı, kitap okumaya yılda yalnızca 6 saat vakit ayırıyor. İşte bana göre araştırmanın en can sıkıcı bölümü, diyebiliriz ki televizyon icat edildi kitaplar raflara kalktı. Gerçi bu sonuçlarda geçmiş dönem siyasetçilerinin çabası büyük. Bu ülkede değilmiy di 80 öncesi insanların evlerine girip kitapları toplama, okudukları yüzünden yargılama, fişleme. Belki de bu yüzden korkar olmuş toplum okumaktan, düşünmekten. Televizyon izlemek daha kolay, daha zararsız hem de bugüne ait, yarınlar kimin umrunda...
Oğuz Genç
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
Zehri Sonsuz Bir Ağıt
yalanlamayacaksın
takılıp gittiğini gölgenin peşi sıra
kabına sığmayan düş yırtıklarını
dermansızlığını kaleme yenik düşen dilin
asla!
kalbin doldurunca günü
kalemdeki dumanlar bağışlayınca sözle yaşı
yıllar sonra ve paslı gıcırtılarla
sandıktan azar azar dökülüşünü şiirin
sarhoşluğa vuracaksın dünü /sabahı
geniş zamanlara yayıp
sessiz ölümler çağlayacak yasında
nabzında ezberine vuran uykular kafein koması
boğma rakı / kan kırmızı şarap ya da
gülümserken kararacak
dibine vurup omuz silktiğin her bir kelime
tekrar tekrar yazılacak elinden kayışı bestenin
upuzun harflerle ve usulca
içinde ölen poyraza fark ettirmeden
ah yaşam büyüsü!
ah aşka umarsızca serdiğin kelâma nefes veren!
ne desem boş
zehri sonsuz bir ağıttır sesin
Feride Özmat
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Web sayfalarınız, sunumlarınız ya da kendi zevkiniz için kullanabileceğiniz yüzlerce clip art için http://www.fundraw.com Baktınız, aradığınız clip art yok, o zaman oturun kendiniz dizayn edin. Hem de online olarak.
İsminin http://www.acemipaylasim.com/ olduğuna bakmayın. Acemi gibi görünse de oldukça başarılı bir forum sitesi. Paylaşımı ve araştırmayı sevenler için hoş bir kaynak.
İnternet kullanan ve oyun oynamayı sevenlerin, sık kullanılanlar kısmına eklemeleri gereken bir web sayfası daha http://www.biroyuncu.com/ Adına bakıp aldanmayın, sadece bir kişilik değil. İster tek başınıza ya da ister arkadaşınızla oynayabileceğiniz minik oyunlar.
İnternette aradığınız bir çok şeyi rahatlıkla bulabileceğiniz güzel bir web sayfası. http://www.gencbilim.com/ Mesela online TV ve Radya takip edebilirsiniz. Güncel haberlere ulaşabilirsiniz. Ödev ve tez bankasından faydalanabilir ya da spor sayfalarında gezinebilirsiniz.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3753 / Windows / 4.54 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
|
|
|
|
|
|