|
|
|
29 Mayıs 2008 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Onsekizinci Böyyük GA(ri)P Yutturmacası!.. |
Merhabalar,
Yüz verdik Aliye geldi mıçtı halıya!.. Çoluk çocuğa dış işleri bakanı, baş müzakereci sıfatlarını verip noter vekilliği yaptırırsan olacağı bu işte. Ne Babacan'mış ama ha. Hoş bunun Recep abisi, Abdullah dayısı, Bülent amcası ne ki bu farklı olsun. Herşeyini borçlu olduğu milleti yurt dışında, hem de yalan söyleyerek, Avrupa Parlamentosuna şikayet ediyor. Beyefendi yaptığı konuşmada "Türkiye'de sadece gayrimüslim azınlıklar değil, Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yaşıyor. Türkiye'de son dönemde laiklik eksenli bir tartışma yaşanıyor. Bizim laiklik tanımımız çok açık: Din ve devlet işlerinin açık şekilde birbirinden ayrılması. Devletin de bireylerin dininin gereğini yerine getirmesine müdahale etmemesi. Burada farklı inançtakiler de dinsizler de bu özgürlük ortamından faydalanabilmeliler." buyurmuş. Özgürlükten anladığının bir karış bezle üniversiteye girmek olduğunu sanki bilmiyoruz. Şu anda sesli olarak söylediklerimi yazıya dökmeye kalksam başıma neler gelir kimbilir. Yahu bu ne densizliktir, bu nasıl bir arsızlıktır. Daha ne istiyorsun be çocuk? Ne istediğinizi Başsavcı dosyaya yazıp dava açtı diye demediğinizi bırakmadınız. Alın işte, demek ki şu anda ettikleriniz yetmiyor, daha istiyorsunuz. Nerede duracaksınız? Ne sizi tatmin edecek?
Bunlar ipin ucunu kaçırdıkça bir yandan sinirleniyor bir yandan da için için seviniyorum. Asıl yüzleri ortaya çıktıkça, bunları adam sananlar bile şaşırmaya başladı. Öyle ki, yağdanlıkların bile akışkanlığı azaldı. Eskisi gibi kaygan değiller.
Tayyip Bey geçen gün Diyarbakır'da böyyük GAP projesini açıkladı. Hani memlekete son 6 yılda gelmiş olsak yiyeceğiz. İlk duyduğumda "Yahu bu kaçıncı?" demişim gayri ihtiyari. Cevabı almakta gecikmedim, onsekizinciymiş. Ama bu sefer ki farklıymış. Kaynağı belliymiş. Takvimi belliymiş. Bir de bu sefer proje pek böyyükmüş. Kardeşim daha senin takvimin belli değilken, GAP garibinin takvimi nasıl belli olacak? 6 yıl bekledin de, yerel seçimler öncesi mi buldun projeyi. Kaynak belli dedikleri de, işsizlik fonu, özelleştirme vesaire. Bir de "Bütçe dışı" diye bir kaynak ayırmışlar ki, nereden geleceği meçhul. Kaynağı belliymiş, yersen vatandaş. Keşke yapsanız, keşke bunu yapabilecek dirayete sahip olsanız. Ama aklınız belediyeyi kapmakta gerisi fasa fiso. Hele kapanma davası arefesinde bu kahramanlık tam evlere şenlik. Kapatılırsa "Ah, işte bırakmadılar ki!" deyip mağdur politikasına devam edecekler. Akıllısın Tayyip Bey akıllısın da keşke o aklını milleti germek için değil de fayda için harcasan.
...
Dün babamdan bir eposta aldım. İçeriğine bakınca şaşırdım. Yalanım yok, bilmiyordum. Erzincan'da bir koca dağa çizilmiş Atatürk resmi varmış. Hikayesi de ilginç. Bilmeyenleriniz olabilir düşüncesiyle ayrıntılarını aşağıda "Dost Meclisi"ne aldım. Pek çoğunuz şaşıracak eminim. Hepinize güzel bir gün dilerim. Hoşçakalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
|
GÜL-DİKEN YAZILAR : Erhan Tığlı ZEVK ALMASINI BİLİYOR MUSUNUZ? |
|
"Zevkin kölesi değil, efendisi olmalıdır" demiş Aristo. Kimi kişiler zevk safa peşinde koşarlarken sıfırı tüketirler, yaşamaktan zevk alamaz olurlar. "Zevk, hayatı yaşanmaya değer kılan biricik şeydir" (Oscar Wilde) ama yerini zamanını bilmeli, aldığın zevk başkalarının zevkine, yaşama sevincine engel olmamalı, set çekmemeli. Thomas Fuller, "Zenginlerin zevkleri yoksulların gözyaşlarıyla satın alınır" diyor. Böyle zevk olmaz olsun!
Herkesin zevk aldığı, hoşlandığı şey başkadır. Kimi yemek içmekten zevk alır, kimi gezip tozmaktan, kimi de giyinip kuşanıp ona buna hava atmaktan... Ünlü bir söz: "Ehli keyfe zevk verir kahvenin kaynaması/ Eşeği baştan çıkarır sıpanın oynaması." Diyor. İşkence etmekten, efendilerine hizmet etmekten, köpekleşmekten zevk alanlar da vardır. Köpekleşme de nereden çıktı demeyin, Namık Kemal'in şu dizelerine kulak verin:
"Köpektir zevk alan sayyad-ı bi insafa(İnsafsız avcıya) hizmetten."
Fuzuli acıdan, çile çekmekten zevk alır, kendisini aşk derdinden kurtarmak isteyenlere, Mecnun'un diliyle; "Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip/ Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır" der. Arabesk şarkılar, acıklı filmler üzüntüden zevk alanlara ilaç gibi gelir! Bir şarkı böyle kişilerin duygularına tercüman oluyor: "Yaşamak zevki verir ruhuma sonsuz kederin/ Seni yalnız seni çılgın gibi hâlâ çok severim..."
Zevke dalmak kuyuya dalmak gibidir. Alıştın mı kolay kolay çıkamazsın onun içinden. Zevk için kötü yola düşer, hatta cinayet bile işleyebilirsin. Tecavüzü önleyemezsen zevk almaya çalışacakmışsın. Tecavüze uğrayanlara duyurulur...
Son zamanlarda zevk almak yerine keyif almak sözü kullanılıyor nedense. Bu söz yanlıştır. Zevk almak başkadır. Hem keyif alınmaz, keyiflenirsin, keyfin yerine gelir, keyif duyarsın ya da keyfin bozulur. Zevkin neresini beğenmiyorlar anlayamıyorum.
Genç bir köylü kadın doktora gitmiş. Doktor genç ve yakışıklı biriymiş. Kadını iyice muayene etmiş, orasına burasına dokunarak neresini ağrıdığını sormuş. Reçete yazmadan önce, onun doğrudan doğruya mı yoksa bir sağlık kuruluşundan mı geldiğini anlamak ve sevk kâğıdına hastalığın adını yazmak için "Sevk aldınız mı?" diye sormuş. Sevk sözcüğünü zevk anlayan kadın utanarak önüne bakmış, "Azıcık aldım" demiş.
Yaşamasını ve giydiğini kendine yakıştırmasını bilenlere zevkli, çok parası olduğu halde iyi yaşayamayan, kendine hiç yakışmayan giysilere bürünenlere de zevksiz deriz. Şunu unutmayalım ki, zevk paradan, zenginlikten ziyade kültür işidir.
Hayatta en büyük zevk sizce nedir? Volter Bagehon bu konuda şöyle diyor:
"Hayatta en büyük zevk başkalarının yapamayacağını söylediği şeyleri yapmaktır."
Bu görüşe katılır ya da katılmazsınız, orası önemli değil. Önemli olan, ne olursa olsun hayattan zevk almasını bilmek; kötülerin, sözde dostların zevkimizi bozmalarına izin vermemek ve de yaşamanın tadını çıkarmaktır. Zevkli günler dileğiyle.
Erhan Tığlı erhantigli@mynet.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Kahveci : Nevriye Hamitoğlu |
Hayaletlerin Buluşma Geceleri
Bir köy mezarlığında mezar bekçisi,
uyuyor gecenin en koyu karanlığında.
Bekçi köpeğinin boğuk hırıltısı kesildiğinde,
hayaletler toplanıyor mezarlığın orta yerinde.
Sessiz bakışlarıyla anlatıyorlar hikayelerini…
Ağır toprak kokusunda toprak kurbağaları,
hayaletlerin beyaz eteklerini tutmak istermişçesine
zıplıyorlar yükseğe doğru.
Baykuşun ötüşünde, yıldızların ortak olduğu ay ışığında,
selvi ağaçlarının gölgelerinde ateş böcekleri,
mezar taşlarının üzerinde uçuşuyor.
Bir çocuk hayaleti hainliğiyle izin vermiyor
yaşlı hayaletin mezarından çıkmasına.
Biri buna gülerken, intikam duygusunda diğeri
uyuyanların kabuslarına giriyor
mezarlığa yakın bir evde…
Yeni yapılmış mezar taşının başında parlayan ışık,
öyle masum, öyle günahsız…
Gelinlik giyemeyen bir kız hayaletinin hıçkırıkları,
ağlıyor sevdiğinden ayrılışına, kaderine…
Gece teslim ederken kendini günün ilk ışıklarına,
hikayelerinin yarısında hayaletler,
uzanıyor yerlerine toprağın çiğ kokusunda.
Uyuyorlar sonraki buluşma gecesine kadar…
Yine uyandıklarında, sanki kıyametin provasında
anlatıyorlar hikayelerini,
hikayelerindeki iyilikleri ve kötülükleri,
zamanı belirsiz kıyamet gecesini bekleyişlerinde…
Nevriye Hamitoğlu nevriye.h@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Sesi düşündüm.
Sesi düşündüm.
Parfüm kokusunu.
Odaya bıraktığın gidişinin ağırlığını.
Sen gittin.
Burada bıraktın kokuyu, sesi ve soluksuz havanın ağırlığını.
Kalacak yer kalmadı evde.
Bütün koltuklar dolu. Zaten hiç olmayan misafir odasına bile yerleştiler çoktan.
Simdi sadece ben hayaletlerinin kalabalığıyla bir başımayım.
Hepsini sen sardın başıma ve gittin!
Bütün kalabalığını bıraktın ve GİTTİN!
Yanına aldığın o kare üzeri çizgili bavula koyduğun mevsimlik kıyafetlerinle birlikte neden almadın yanına kokunu, sesini ve havayı bu her yeri uyuşturan.
Seni almadın yanına…
Yeryüzünü kaplayan ağırlığın yer çekimsel kuvvete boyun eğdi ama ruhsal genişliklerde büyüdün büyüdükçe…
Simdi gittin ya daha da büyüdün yaşlandın hatta!
Bir kez daha bütün senle kaldım yalnız başıma.
Sen olmadan senden fazla senle kaldım bir başıma!
Serda Semerci
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
BU YOL NEREYE ÇIKAR?
Kasveti dorukta, ışığı gölgesine saklanmış, beli iyice bükülmüş, can ona sığınmış, canını ardına saklamış,a ma kendini gizleyememiş bu yol nereye çıkar? Sesler kesilmiş, karanlık dehlizlere sinmiş, beden bitap düşmüş, boyunlar bükülmüş, kaşife yol görünmüş. Bir pranga daha paslanmış, ayakları mı incinmiş? Yollara avazı düşmüş, ben yola düşmüş. Bu yol kime çıkar?
Kayaları boşversen; taşlar hırpalar, çakıllara gem vursan; toprak hışmını salar.
Yürümek istesem de neden hep engeller çıkar? Bu yol herkese mi bunu yapar?
Kaybolmaktı ancak havsalamın aldığı. Kendimde kaybolup sırrıma sığınmalıyım .
Dahilimde hiç olmalıyım, haricimde sersefil. Sırrımı saklamalıyım, sırrımı sırma sandığıma koyup sarmalamalı aşikar etmeden götürmeliyim. Yalnızlığıma eşlik etmesine izin vermeliyim ki beni bana götürsün, sırrına erdirsin.
Yoluma revan olup hasbihal etmeliyim zerremle.
Yola üç nokta koyup devam etmeliyim kendime…
Kendimi bulup taşı yararcasına indirmeliyim virgülü gövdeme, bir soluk alıp ilerlemeliyim içimdeki soru işaretlerine ama son noktayı koymak bana mı düşer bu hengamede?
Aslı Bora
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Atatürk’ün DEV portresi - Erzincan
Fotoğraflarını aşağıda görebileceğiniz Erzincan’daki bu muhteşem eseri meydana getiren Mustafa Aydemir’e teşekkür borçluyuz, sağ olsun var olsun.
Mustafa Aydemir’in, 26 yıl sonra, kendi ağzından anlattığı hikayesini aşağıda bulabilirsiniz.
Mustafa Bey’den önce, bu eserde özellikle emeği geçmiş 5 arkadaşımıza daha önce ulaştım; Eyüp Aslan, Ömer Lütfi Genç, Gürşat Kale, Bahri Yıldız ve Cihat Ersan. Onlara da sonsuz teşekkürler…
Tabi ona izin veren değerli komutanlarımıza ve bu işte bilfiil çalışmış diğer askerlerimize de çok teşekkür ederiz.
Umarım bu değerli, DEV ATATÜRK eseri, 26 yıl sonra kamuoyunun ilgisini çeker ve bir televizyon belgesi olarak ortaya çıkar. En büyük amacım bu arkadaşları bir araya getirmek ve bir belgesel hazırlatmak.
Çok kısa zamanda bana vermiş olduğunuz manevi destek için sizlere çok teşekkür ederim.
Saygılarımla,
Dr. Sezgin Aytuna
* * *
Sezgin Aytuna tarafından 10 km uzaklıktan telefoto lens ile çekilmiştir.
Sezgin Aytuna tarafından 10 km uzaklıktan telefoto lens ile çekilmiştir.
Google Earth programında 1500 metre yükseklikten görüntülenmiştir.
Google Earth programında 2500 metre yükseklikten görüntülenmiştir.
Mustafa Aydemir Diyor ki:
Sezgin Bey, 26 yıl sonra da olsa, hiç olmazsa ülkesinin dağlarına yapılmış bir portreyi merak eden, bunu önemseyen ilk insan olmanızdan dolayı sizi kutluyorum. Biliyormusunuzki değil bütün Türkiye, Erzincanlılarımız bile bu portreyi merak etmemiştir. Doğalki bunu ilk hayal edeni, kafayı bu portreye takanı,ve bunu oraya çakanı da. Oysa hepimiz biliyoruzki uygarlığın temeli merak etmektir. Bizler hiçbir şeyi merak etmediğimiz içindir ki bilimde, keşifte, sanatta, ekonomi ve yaşam standartlarında bu kadar geri kaldık.
Bu portreyi ben 1982 yılında kısa dönem askerliğimde ( 29 günde )yaptım. Toplam 3000 gönüllü asker bu portrenin yapımında çalıştı. Şimdi bilmiyorum ama yapıldığı zaman dünyanın en büyük portresi idi. Portrenin boyu 176 metre, alanı 7500 metrekaredir. Sadece beyaz ve siyah renkler için 100'er ton boya harcanmıştır. Ama işin ilginç yanı tüm portre için hiç para harcanmamıştır. Sizin gördüğünüz resim, benim hayalimin ( veya projemin) sadece 1. kısmı idi. Oysa ben orada, o resmin askerler ve kent üzerindeki moral etkisini düşünerek hareketli ve sesli bir portre tasarlamıştım. Bu da Dünyadaki böylesi ilk uygulama olacaktı, ama bunun için minik sayılabilecek bütçeyi genelkurmay maalesef çıkartamadı ve resim öylece kaldı.
Portrenin kendisi bir yana, yapımı ve yapım aşamaları gerçekten bir belgesele konu olacak kadar ilginçtir. Portre kireç taşından degil, cıvarın 7 dağından elle toplatılan taşlarından yapılmıştır. Dağın kendisi gevşek toprak zemindir, ayrıca engebeli ve hayli diktir. Erzincan deprem riskli bir ilimiz olduğundan, dağda uyguladığım (o muazzam ağırlığın yıllar içinde kaymasını önleyecek) statik mühendislik tedbirleri sanıyorum ressamlığımdan daha fazla önem arzetmiştir. Ben bu resmin yapımını özellikle bana inanan ve bana bu imkanı veren o zamanki tugay komutanımız (şimdi rahmetli) Hidayet Güngör’e ve Erzincanlı tabur komutanımız ( şimdi kendisi emekli albaydır) Yılmaz Bahar’a borçluyum. Sonra sırasıyla Eyüp Teğmenimiz gibi nice idealist subayımız ile dağın zor şartlarında çalışan binlerce askerimize tabiki.. Paşamız ,resim bitince ödül olarak, benim (ve ekibimin) tezkerelerini imzalayıp bizlere verdi. Ayrıca benim bu portreye imzamı atmamı emretti. İlk defa bir emre karşı gelerek bunların hepsini reddettim ve askerliğimden normal süresinde terhis oldum. Çünkü ben bu resmi bir ödül almak için değil, özgürlüğümüzü borçlu olduğumuz kişiye minik bir borç ödeyebilmek için hayal etmiştim. Ayrıca bu resme küçük bir taş koyanı o resme gönlünü bağlayanı da düşünerek ona bir imzayla tek başıma sahip çıkmak istemedim. Bugün de olsa aynı şeyi yaparım.
Sezgin Bey bu portreyle ilgili anlatılacak elbette çok şeyler var. Ben size sadece ön bilgi olarak bunları geçiyorum. Umarım belgesel fikriniz hayata geçer ve milletimizin bu portreden haberi olur. En kısa sürede tanışacağımızı ümit ederek sizlere en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Ayrıca Eyüp Teğmenimizle (albayımızla) yeniden karşılaşmak ve görüşmekten mutluluk duyarım.
Selamlar.
Mustafa Aydemir
<#><#><#><#><#><#><#>
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
gülnare
-sahi neydi dün gece ki yaşananlar-
aşkın med ve cezirleriyle çalkanırken
kıyılarım
ay ışığında ihanet sanrılarının
kucağında
yakamoz gözlerinle
oturdun en baş köşeme
ufak ellerin vardı
tutarsam incinecek
saçların güneş ardı ufuklar gibiydi
gölgede yürürken yan yana
-ki-
aydınlık yarınlara düşler kurardık
sevda adına hiçbir cümle kurmuşluğumuz da yoktu.
geldin
oturdun en baş köşeme.
Sahi neydi gülnare
Neydi dün gece bir rüya gibi
Sis bulutlarının içinden
Bana gülümseyişin
Ve
Gecenin tılsımına karışıp gidişin.
Yasemin Kemaloğlu
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.
Benim gibi flash oyunlar oynamayı seviyor ama her zaman internete bağımlı kalmak istemiyor musunuz? http://www.sothink.com/product/swfcatcher/ie/ Bu kısa yolu tıklıyor ve sothink free swf catcher programını indiriyorsunuz. Daha sonra yapmanız gereken sadece programı çalıştırıp yüklenmesini onaylamak. Programın kısa yolu İnternet Explorer sayfanızın üst tarafına yerleşecektir. Ekranda flash bir program çalışıyorsa sothink kısa yoluna tıklayıp yakalayabilirsiniz. Dilediğiniz swf uzantılı çalışmayı işaretleyip bilgisayarınıza indirebilirsiniz.
Bilgisayarınız için enteresan ve saatli ekran koruyucular http://clock-desktop.com/ Denemeye değer. Hem ekran koruyucunuz hem de ekranda sürekli çalışan bir saatiniz olacak. Bol seçenekli çeşitler için tıklayabilirsiniz.
Türkiye'nin en kapsamlı paylaşım forumu. En güncel divxler, En yeni programlar, yabancı diziler, yabancı mp3ler ve dahası… http://www.dizipaylas.net
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3753 / Windows / 4.54 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
|
|
|
|
|
|