|
|
|
4 Haziran 2008 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Selam sana usta!... |
Ben bir insan,
ben bir Türk şairi Nazım Hikmet
ben tepeden tırnağa insan
tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibaret...
Ben hem kendimden bahseden şiirler yazmak istiyorum, hem bir tek insana, hem milyonlara seslenen şiirler.
Hem bir tek elmadan, hem süpürülen topraktan, hem
zindandan dönen insan ruhundan, hem kitlelerin
daha güzel günler için savaşından, hem bir tek
insanın sevda kederlerinden bahseden şiirler yazmak
istiyorum, hem ölüm korkusundan, hem ölümden korkmamaktan
bahseden şiirler yazmak istiyorum.
Nâzım Hikmet
Uyku sersemliği ile sıkça başıma gelen bir durum oldu dün. Nazım Hikmet'i ölüm yıldönümünde anmayı atladım. Bir gün gecikmeyle de olsa büyük ustayı anmak istiyorum. Selam olsun büyük şaire!..
...
Turkcell'den beklenen belge geldi ve yavuz hırsızın fendi Sav'ı yendi. Durumdan vazife çıkaran herkes, mal bulan mağribi gibi, başladı saldırmaya. Sav'ı istifaya davet ediyorlar. İtirazım yok. Bir gaf yapmış, inkar etmiş sonra da deliller karşı tarafı haklı çıkarmış. Etik, gereğinin yapılmasını söyler. Ama hangi etik? Basın etiğinin hiçbirine uymamayı ilke edinmiş bir yandaş gazetenin etik anlayışına mı, yoksa çıktıkları yumurtayı beğenmeyip, memleketi yurt dışında şikayet etmeyi ilke edinmiş iktidarın etik anlayışına mı uygun hareket etmelidir? Kaldı ki, yavuz hırsız kanunla yasaklanan bir suçu işlemiş, habersiz dinleme yapmış ve kaydetmiş, bilahare bunu basın yoluyla yayınlamıştır. Yani cezayı katmerli haketmiştir. Yargı herhalde gereğini yapacaktır. Bunca etik dışı hareketin içinde Sav'ın istifasını beklemek saflık olur. Bana göre de istifa etmesine gerek yoktur. Zira bu tartışma memleketteki "izleme" durumunu ortaya çıkarmıştır, yani pek hayırlı olmuş, gözümüzü açmıştır.
Ulaştırma bakanının işin teknik yanıyla ilgili olarak bu izleme işinin güçlüğünü anlatışına şahit oldum, pek güldüm. 70 milyonu izlemek için 2 milyon kişi çalıştırmaları gerekirmiş, bu konuşmaların kayıt ortamları için hiçbir servis sağlayıcıda gereken kapasite yokmuş vesaire. Bu işten anlamadığı belli. Bugün mahkeme benim 6 ay önce yaptığım bir görüşmenin, mesajlaşmanın dökümünü istesin, veremeyecek servis sağlayıcının alnını karışlarım. Dijital arşivleme konusunda danışmanlarından bilgi almasında yarar var sanırım. Çözüm için en iyi yöntemi de kendisi söyledi zaten. "Dinlenmek istemiyorsanız konuşmayacaksınız." dedi. Yerden göğe kadar haklı. Çıkarın güvercinleri, atın cepleri, siz sağ ben selamet. Hoşçakalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
Kahveci : Nil Demirçepken Sokol |
Kurbağa Güzellik Yarışması
Bir an, …
Sadece bir an…
İrkildim.
O, karşımda bir şeyler söylüyordu, Benim ne kadar güçlü olduğumu, her türlü zorluğu nasıl atlattığımı, bunu da atlatacağımı, bunun hayatın akışı içinde aslında çok küçük bir an olduğunu, ama hayatın bu olduğunu, her an istenmeyen şeyler yaşanabileceğini, öngörülemeyen, karşı konulamayan şeyler…. Ve bir gün dünya üzerinde yaşayan herkesin bir gün, bir şekilde hayatlarında bu gibi "şeyler" den nasibini aldığını…
Yaşadığım o anlar bana ait değilmiş gibi geldi bir an, bir an, sadece bir an, sanki kendi hayatımın izleyicisiydim. Ben olamazdım bunları yaşayan, yaşayan değil sadece izleyen olabilirmişim gibi… Bir yönetmen gibi, müdahale edebilirmişim gibi, oyuncuları, senaryoyu değiştirebilirmişim gibi; tüm bu sahneleri geri alabilir ve yeniden baştan oynayabilirmişim gibi; hikayeler karışmış gibi ya da başroller…., o gün, saatin 17:25 i gösterdiği o an, kendi kişisel tarihimin en kötü filmlerinden birine tek kişilik bir bilet almışım gibi ve o filmin sonunda o filmi bir daha asla görmek istemiyormuşum gibi hissettim kendimi…
Gülümsedim sanırım, hiçbir şey yokmuş gibi, hazırmışım gibi, dünyanın en güçlü insanıymış gibi. Ama insan ne kadar hazır hissetse de ne kadar güçlü olsa da böyle bir anda ya da hayatın buna benzer anlarında, kendine destek olması için, içinde eğittiği tüm savaşçılar, içinde, olurda o anla karşılaşırsa bir ermiş gibi davranmasını öğrettiği tüm savaşçılar, bir an, hem de tam da onlara ihtiyaç duyduğun o an, derin bir uykuya dalıyor…
Hayır, itirazım var, sizi neden büyüttüm göz yaşlarımla, size neler anlattım, bugünlere hazırlık olsun diye…. Evsizleri, öksüzleri, bombalanmış aileleri, savaşları, skandalları, tecavüzleri, intiharları, terk edişleri, terk etmek zorunda kalışları…. Neler anlattım neler, sırf şu an, olurda hayatımda bir an, kendi hayatımın kitabında böyle bir sayfayla karşılaşırsam diye neler anlattım size, sırf hazır olasınız diye…
Nedir şimdi bu bana yaptığınız? Bu acizlik nedir….?
O an geldi ya da o anlardan biri. Çok hazırdım böyle bir an için, ama bana destek olması için hazırladığım, böyle bir ana hazırladığım içimdeki tüm savaşçılarım, sanki derin bir şoktaydı o an ve ben yalnız kaldım….
Göz yaşlarım derin acılar çekti onları dökülmekten men ettiğim için…
Anlar geldi aklıma, gülüşler, konuşmalar, sarılışlar, sarhoşluklar, delilikler, akıllı haller, kaçışlar, boyun eğişler, şarkılar, emirler, itaatler, korkaklıklar, cesaretler…. Suçlu arar gibi, varsa eğer suçum, cezamı hafifletebilirmişim gibi, kendimden başka suçlu birilerini bulacakmış gibi… Gülümseyerek, ağlayarak, ama aklımda hep faali meçhul bir cinayetin faalini arar gibi dolaştım o gün sokaklarda…
Birileri çıktı karşıma; bir sokaktı, koridor, bir oda, bir cadde, bir mezarlık, bir hastane, bir salon…. Bilmiyorum….
Biri, "Neyin var?" dedi…..
"Hiçbir şeyim yok." dedim……
Göz kapaklarım şişmiş, öyle dedi o biri…
Kurbağaların güzellik yarışması varmış, ona katılmalıymışım. "Ama önce hayatının masası biraz dağılmış topla" dedi. Masamın üzerinde toplayacak hiç bir şeyim yoktu, her şey biraz önce gitmişti… Masamın üzerindeki hiç bir şey bana ait değildi ki.
Ve "kendine bir şeyler söyle" dedi o biri; söyleyecek bir şeyim yoktu oysa, içimdeki savaşçılarımın bile hareketsiz kaldığı anlar toplamından başka anlatacak bir şeyim yoktu…
Yüzüne baktım, kim olduğunu bilmiyordum, bilmek umurumda da değildi…..
Ne kadar ağladım bilmiyorum, tüm o anlar toplamında, dökülmelerini yasakladığım göz yaşlarımın şenliği vardı… Ve içimdeki savaşçılar af diler gibi, hayatımın en mutlu anlarını çıkarıp sandıklardan gözümün önüne serdiler….daha da çok ağladım, dökülmesini yasakladığım tüm yaşlar inadına burnuma, dudaklarıma, boğazıma doldu.
Kurbağaların güzellik yarışması varmış….
O gece kurbağaların güzellik yarışmasına katıldım.
Kurbağalar heyetinden bir ses yükseldi: "Nedir ağlatan" dediler,,,,, "Ayrılık" dedim. "Kimden ayrıldın" dediler, "Farz edin ki işimden, sevgilimden, arkadaşımdan, evimden, şehrimden…".
"Kendinle misin?" diye sordular…..
Savaşçılarımı da aforoz etmiştim son yıkılışın ardından; bir ben kalmıştım o an, "Evet bir ben varım" dedim….
Kurbağalar heyetine göre, dereceye girecek kadar nedenim yokmuş….
O yarışmada son sıraya bile yerleşemedim.
Sırılsıklam uyandım o sabah.
Terk edişler ardı sıra yığılırmış yaşam içinde bazen,,,, kurbağalara göre en patlak gözlüler, kendini terk edenlermiş ve masallardaki Prenses aslında sadece o kurbağayı öper ve ona yeni bir hayat verirmiş. Ama benim kendi hayatımda henüz yapacak çok şeyim varmış….
Aynaya baktım, patlak gözlerime, sevdim gözlerimi ve ilk defa fark ettim, hayatta bazen kaybetmek, kendini kazanmak demekmiş, yeniden ve yeniden….İlk defa mutlu oldum kaybettiğim için…..
Nil Demirçepken Sokol
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Kahveci : Armağan Bayraktar |
Mürekkep Balığı ve Feneri
Bütün pisliklerin üzerine mürekkep kus ki;
deniz senin değerlerinle boyansın.
Kalemini ve silgini esirgeme ki;
silahın bütün pislikleri yok etsin.
Bugüne kadar aydınlar mürekkebinin son damlasına kadar savaştılar ki..
Dipsiz kuyu birazcık aydınlandı...
Bugün sizler yetiştiniz...
Yarın sizlerin önderliğinde biz yetişeceğiz...
Derken kimse kafamıza çarşaf geçiremeyecek ve
Ataya verdiğimiz sözü tutacağız
Şimdi siz mürekkebinizin son damlasına kadar savaşın ki
Bizler yetişip ışık saçalım...
Işığımızı kesen paçavrayı yırtalım...
Markopaşalar, Akbabalar yazalım...
Armağan Bayraktar
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
SENİNLE SENSİZLİĞİM
Güzeldi geçmiş, hem de bütün varlığıyla. Dün güzeldi, dünler daha da güzeldi, yarınlarda güzel olacak elbet….
Bu dünler varya, beni her yeni yarında sımsıkı saran dünler. Eskiler oturur konuşurlardı ."Hatıralar "der ve başlarlar laflamaya. Hatıralar… Sımsıcak yaşarlar. Hayatımızı bir tarafından tutup kendine doğru çeker. Sonra ya daha sonra hasret olur hatıralar… Özlersin, sen özledikçe tüm özlemlerin bir çığ gibi büyür durmadan...
Bunlar neyin sesi? Diyebilirsin. Hemen cevap vereyim. Sensizliğin sesi, sensizliğin çığlığı. Sen bilmezsin o sensizliği. Boğazın düğümle-nir, için burkulur, yüreğim küçük çocuğun heyecanında oynar oracıkta
Ve…
Bir şeyler çağırır beni. Kurumuş toprağa düşen yağmur damlalarının ortalığa yaydığı koku gibi bişeydir. Çağırır "Bak senin için tek dünya tek can, tek sevda ve gerisini anlatamıyorum. Yüreğim burkuluyor, göz kapaklarım kapanıyor, gönül buğulu sevdada. Geleni sorma yabancı değil Seni her düşünüşümde önüme düşen gözyaşlarım.
Meğer sevmek ve sevilmenin güzelliği sendeymiş. Meğer akıl ve gönül sözünün harmanı dudaklarındaymış. Meğer hasretin ve sevdanın güzelliği gözlerindeymiş.
Sana duyduğum hasret öylesine büyüdü ki, yalnız bu duygu var yanımda. Bu duygu her yanımı sarsa da sana daha büyük hasretler duyabilsem, sevsem her şeyimle seni.
Günlerden bir gün dalmışım. Bir dostum sordu "Ne oldu? Kimi düşünüyorsun?"Önce cevap vermedim. Sonra "ONU" dedim.
Peki, "O" kim?
O mu? Güzel yürekli, bakışı umutlu insan dedim. Yanılmanın, yanıltmanın mümkün olmamasını diliyorum.
Bu satırlarımı yazarken çok düşündüm. Biraz korktum, biraz da cesaretsizdim. Biraz sevginden uzak kalmışlığım vardı, birazda sana duyduğum hasretin çekingenliği.
Ne hasta bekler sabahı
Ne de ölüyü mezar
Ne şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar…
Kolay değil sensiz olmak. Kolay değil sensiz yaşamak. Başka çarem yoktu. Eriyordum sensizliğin feryadında. Yapmalıydım, seninle sensizliğimi yazmalıydım.
Üzülsem de, acı çeksem de, sensizliğin verdiği yalnızlığım beni incitse de,
SENİ UNUTMAK İSTEMİYORUM!!!!!!!!!
Beni Affet…
Günlerin güzelliği, Mücadelemin azmi
Seninle Daimi olsun! …
Şebnem Çetin
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
MUTLULUĞUN YOLU KISA DEĞİL…
Yeşilçam Sineması'nın dadı anneleri vardı.
İyi yürekli, hayli kilolu, başında beyaz yemenisiyle yaşadığı konağın kilidi küreği olmuş dadı anne. Hani, Esmeray'ın o şarkısında sözü edilen " korkar kaçar çoluk çocuk, bir çimdik 13,5" lardan biri. Bazen bizim bacı kalfa, bazen sadece bacı, çoğunlukla dadı anne.
Aristoktrasi ve burjuvazinin her türlü sömürüsüne açık, ezildiğinin bile ayrımında olamayacak kadar fedakar, sevecen. Hayatıma ilk giren dadı anne Dursune Şirin'di. Ayşecik neler yapardı ona, ya koskoca Hulusi beyin kızı Filiz'e ne demeli ? Küçük hanımlar, küçükbeylere kıyamaz, onlara yardımcı olmak için çırpınır, kolayca kandırılıp, iyi niyeti hep suistimal edilirdi. Öyle kederlenirdi ki büyük hanımefendiye, paşa efendiye ne diyeceğini bilemez, kendi kendini yer bitirirdi.Gözleri kocaman kocaman açılırdı konuşurken. Gülüşü ne güzeldi..kahkahası ne tatlı gelirdi kulağıma.
Konaklardan, köşklerden, boğaziçi yalılarından, eski İstanbul zamanlarından çıkıp gelmiş olmalıydı perdeye. Belki de Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın, Muazzez Tahsin'in romanlarından. Önemi yoktu. Karşımızdaydı. Geniş salonlar, merdivenler, mutfak, kiler, sofa arasında canını dişine takar koşuşturup dururdu hiç yorulmadan..romatizma yürümüş bacaklarına aldırmadan..ölüme koşardı..adeta bir amork koşucusuydu.En çok mutfakta aşçı Necdet ile şakalaşır, komşu köşkün yakışıklı mahdumu teğmen Ediz ile neredeyse eline doğmuş, senelerdir gözü gibi baktığı, herkeslerden sakındığı Hülya'nın arasını yapmaya çalışır, arada bahçevan Hüseyin'i azarlardı.
1960'ların hemen başında radyoda Selçuk Kaskan'ın yazdığı " Uğurlugil Ailesi" başlamıştı.Nebahat ve Salim Uğurlugil, kızları Türkan, nişanlısı Bülent oğulları Doğan ve gelinleri İnci..torunları Elif.Evin emektarı her olayın içine balıklama dalan, lafını esirgemeyen , Nebahat hanımın biricik dadısı Nurcihan kalfa.
Tevfik Gelenbe'yi senelerce kadın, üstelik arap bacı sanırdık, imajın gerçeğin önüne geçişi bazen nasılda hazindir..giydirilmiş kimlikler nasılda deriye nüfuz eder.
Zenci demezdik onlara, Arap bacı derdik. Bir tutam baharattılar hayatlarımızda. Soğan, iç pilav, çerkes tavuğu, aşure buğuları arasında eski bir fotoğraf, duvarlarda solup kalmış.
Zerafet, Nurcihan, Hoşkadem adları her ne olursa olsun edebiyatımızda hep yerleri olmuştu. (" Şıpsevdi"'de Hüseyin Rahmi, " Miskinler Tekkesi" Reşat Nuri...)Bütün o romanlarla çoğaldılar belleğimde, düş dünyamda.Ama nedense hepsini ille de Dursune Şirin'de, Tevfik Gelenbe'de gövdelendirdim..
Dursune Şirin öleli çok oldu. Tevfik Gelenbe' yi yakın zamanda kaybettik. Şimdi o iki sevgili hayal perdede, radyo ve televizyon kayıtlarında ama en çok anılarda yaşamaya devam ediyorlar.
Keşke körüklü radyonun arka kapağını binbir zorlukla uğraşıp açtığımda Nurcihan Kalfa'yı orada oturuyor bulsaydım. Keşke söz dinlemediğim, yemek yemediğim, yaramazlık yaptığım için duygusal ezimlere maruz bırakıldığımda ( ilk suistimal zaten hep ailede yaşanır ) Dursune Şirin usulca yanıma gelip, " ağlama küçük beyciğim, sonra dadıcığında ağlar ama" deseydi.
Önder Somer aceleyle yakıverdiği sigarasından iki derin soluk daha çekip kristal tablada söndürdü. Türkan elindeki kadehe bakıyordu.Gözleri dalgındı.Ürperdi birden, kollarıyla kendini sarmalar gibi yaptı.
Necdet Tosun, Vahi Öz, Mürüvet Sim, Mualla Sürer, Hüseyin Baradn, Kayhan Yıldızoğlu, Önder Somer, Sami Hazinses, Dursune Şirin, Avni Dilligil,Cevat Kurtuluş, Ahmet Tarık Tekçe, Ali Şen, Hulusi Kentmen..işte o akşam karanlığında hayatıma girmişlerdi.Bir daha hiç çıkmamacasına ! Her şey bir rüyaydı aslında.Ayrı bir dünyaya, geçmişe ait bir rüya.
Güzel insanlar, güzel hayaller hep gittiler.Uzaklara..çoooook uzaklara hem de. Çok erken, belki tam zamanında. Şimdilerde dört bir yanımız yarışmalar, düzeyli ilişkileriyle övünen, kendini sanatçı ( şair, yazar, manken, sunucu, dizi oyuncusu, manken, fotomodel ..daha sayayım mı ) ilan eden, birileriyle çevrildi.
Kuşatıldık. Teslim alındık. Herkes ser muganniye artık...
Belki de bize "boş şeyler yazıyor" diyorlardır !
Cemal Türker - Pınar Çekirge
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
TEMMET (tamamlanış)
soluk bir avuntudan ibaret
hatıralardan elimizde kalan
o son bakış.
evet gözümün nuru
vuslat'a dair temmet'in
en hazinkar duruşudur
ay'ın geceye sızışı.
hüzünbaz bir susuştur
rahle karşısında diz kırmış
ruhumun en aymaz sureti.
parşömenlere yazılı destansı bir aşkın
harf harf,dize dize terennümüdür
tarihin tozlu varaklarında
can çekişen bir nakkaşın
alnına kazınmış ilahi hüküm.
her zerresinde Kıpti bir ah
yusuf'un mekansız gülüşüdür
züleyha'nın kalbine ılık ılık akan.
Yasemin Kemaloğlu
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Video paylaşım siteleri arasında son dönemde keşfettiğim bir web sayfası http://www.megavideo.com/ Aslında Lost dizisinin seyredemediğim bölümleri için araştırma yaparken rastlamıştım. Online dizi seyretmek için bulabileceğiniz sağlam arşivlerden bir tanesi olarak tavsiye edebilirim.
En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.
Tabi ki Lost meraklılarına tavsiye edebileceğim daha sağlam bir web sayfası var http://lost-photoboy.blogspot.com/ Bu web sitesinde Lost dizisiyle ilgili aklınıza takılan her türlü soruyu ve konuyu tartışabileceğiniz sayfalar da mevcut. Ve tabi ki Türkçe altyazısı desteğiyle dizinin kaçırdığınız tüm bölümlerini seyredebilirsiniz.
Resim arşivi isteyenler için http://www.resimmotoru.com/ Neredeyse tamamı duvar kağıdı kıvamında resimlerden her türlüsü elinizin altında. Seç, beğen ve hatta bilgisayarına indir.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3753 / Windows / 4.54 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
|
|
|
|
|
|