|
|
|
17 Haziran 2008 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Sen laayıkmısın aabi!... |
Merhabalar
Gündüz bir ara gözüm televizyonda Terim'e takıldı. Basın toplantısında basını fırçalıyordu. Sevip sevmemeye bir türlü karar veremediğim ender adamlardan biri Terim. Tüm kariyeri boyunca eğrinin doğruya denk geldiği bir şanslı insan. Hoş şans insana öyle kolay gülmüyor, insan şansı biraz da kendi yaratıyor galiba. Dün tüm medyayı yanına alabileceği yerde agresif tavrını sürdürmeyi yeğledi. Ve eminim bu ona bir gün yol su elektrik olarak geri dönecek, hiç kuşkum yok. Ama bu nereye kadar sürecek? İşte bunu söylemek için müneccim olmak gerek.
Oysa bir diğer şanslı adamın sonunu görmek için fal açmaya artık gerek kalmadı. Haberi duyduğumdan beridir, kendimce analiz etmeye çalışıyorum. Savunmayı 13 gün önce hazırlayıp vermeleri, dava sonuçlanana kadar Mecliste oturmayı kararlaştırmaları, davanın sonuçlanmasının memleket için hayırlı olacağını vurgulamaları, beni epeyce taciz ediyor, akıllı uslu düşünemiyorum. Öyle ya, nedir aceleleri? Savunma diye verdikleri de pek birşeye benzemiyor, biraz daha üzerinde düşünselerdi fena mı olurdu? diyorum ama cevap bulamıyorum. Bunu vatanperverlik olarak görecek pembe gözlüklerim de olmadığından, epeyce kuşkuluyum. "Bizim alnımız ak, suçsuzuz, sandığınız gibi kara emellerimiz yok." demek için artık çok geç. Haklarında dava açtı diye savcıyı, değişikliği reddetti diye mahkemeyi aşağılayan sözlerden sonra buna kimse inamaz. Kimseyi inandıramazlar.
Fal açmaya gerek kalmadı dedim yukarıda, arkasındayım. Artık görünen köy kılavuz istemez. Parti kapanacak, siyasi yasaklar getirilecek. Bunu davayı esastan analiz ederek söylemiyorum. Bizzat kendilerinin kapatmadan yana olduklarını düşünüyorum artık. Yani bizzat kendileri, kapatılmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Savunmada hala suçlamayı sürdürmeleri, inkar etmeyi savunma sanmaları bunların göstergesi. Bakın savunmalarında ne demişler; ''Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, AK Parti'nin laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline gelmesi ile ilgili hiçbir eylemi yoktur.'' Buyrun buradan yakın. Bu cümleyi anlamaya çalıştığımda, "AKP odak haline gelmiştir ama Tayyip Bey'in bununla bir ilgisi yoktur" ya da en yumuşak haliyle "Velev ki AKP odak haline gelmiş olsun, Tayyip Bey'in bununla alakası olamaz." diye anlıyorum. Bunu demek istemediklerinden eminim ama sanırım dilleri sürçüp içlerini dışa vurmuş. Biz odağız da Allah genel başkanımıza zeval vermesin. O bizi toplar, yoğurur, gene adam eder, demek istemişler galiba.
Epeyce uzun bir savunma metni, fırsat bulup okuyabilirsem, sizinle bazı noktaları paylaşmak isterim. İlk gözüme çarpan "Laiklik" tanımlamarı. Anlaşılan, eğer yeni bir Anayasa yapılırsa, 2. maddenin altına bir de "Laiklik" tanımı yapılmak zorunda kalınacak. Laikliği, marangoz keseri kullananlardan korumak için pek tabi. Kalın sağlıcakla.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
YİTİRİŞ
Bir anda bir şeyler koptu zamanın bağrından… Çocukluğumun ta içinden bir yerlerden asla çoğalamayacak sesler eksildi. Çoklarının aksine, gördüğüm bildiğim, sen görünmezliği seçtin. Ve ben senin her soluğunu duydum. Giderken gideceğini bildim. Tek bir fotoğrafa sığacağını bildim. Sen gitmeye yaklaştıkça, gözün kapıya baktıkça , bedenin gitmeye eğildikçe ben korktum senden. Sanki gideceğini bilmezsem yapamayacakmışsın gibi geldi. Gizli gizli bildim ben de. Kaçak ağlamak gerekti o yüzden. Başka odalarda başka insanların yanında, başka sebeplere ağlayıp gizli gizli bildim. Sarılmak imkansızdı o zaman. Sarılsam kollarımdan yitişin hızlanırdı. Her telefonda yüreğimi hoplatan sen olmazdın o zaman. Senden gelecek tek bir haber bile kalmazdı.
Zamanı yaşayıp teninin soluşunu gördüm. Hastane kokusuna bile alıştım. Seni görmekten korktum kimi zaman. Rüyalarımda görebileceğim gözümün önüne getirebileceğim en kendin halinle kal istedim. Geri dönüşü olmadığını anladığımda, her şeyin bitmiş olmasını diledim. Sen gideli çok olmuş, tüm yaraların kabuk bağlamış olduğu zamanlara kaçmak istedim. Artık üzülmediğimiz, artık acı çekmediğin günleri bekledim.
Damarlarımızda hissettiğimiz kan bize fazla geliyordu artık. Aldığımız solukla birlikte bir el yapışıyordu boğazımıza. Senin boğazından geçen her lokmada, dilini ıslatan her su damlasında bir umut gevşetiyordu gırtlağımızdaki o düğümü.
Bize bitmez tükenmez gelen zaman aslında olabildiğine uzaktı sonsuzluktan. Tükendi bir sabah bir feryatla birlikte. Bir anda bir şeyler koptu zamanın bağrından. Bize o zaman ağlamak kaldı bir tek, bir tabutun arkasından bakıp ağlamak… Gittiğine inanamayıp bağırmak kaldı. Kulaklarımızda duasını gezdiren tok bir erkek sesi… Evini dolduran beyaz örtülü kadınlar, kapıda toplaşmış erkekler kaldı. Saklanmış bir yerlerde kasketin, önünden geçerken boşluğunu haykıran köşe başı…
İlk sen gittin benden. Senle beraber arttı korkularım. Gerçekten gidilecek bir yer olduğu öğrendim senden. İlk sen gittin benden. Ve çocukluğumun ta içinden asla çoğalamayacak sesler eksildi.
Meltem Kunt
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Güller ve Dikenler : Hülya Ateş |
SURETİN ARDINDAKİ SİRET
Hiç düşünmezdim,bir gün kelimelerimin de beni terk edebileceğini.Hep ardından bakacağımı gidenlerin.Bu kadar yakın mı olacaktı ufkun kızılı kalbime,ellerimi uzatsam gökyüzüne,ellerimdeki izler gün batımı renginde…
Gidişler , ah bu denli ağır mı gelir her cana,acının en katranını mı içer her kalan?Ondan mı bilmem en çok koyar kalana.Gidenin ayak izlerini,adımlarını sayar sessizce,sanki gizli bir yol varmış gibi kalbinden kalbine….Gidense,sanki ardını dönüp gitmezmiş de kalbini ezermiş gibi her adımda.Gidenin her adım atışında senin de dudaklarından,
"Leyla,eğer ben ben isem nesin sen;
Yok sen sen isen neyim ben"
nidaları mı yükselir?Tıpkı Kays'ın onca firaklardan sonra Leyla'sını ilk gördüğü,belki ona kavuştuğu o anda dudaklarından dökülen bu sözler gibi.Ah Kays bilirim artık Leyla yoktur,Leyla sensindir.Leyla Kaystır,Kays Leyla.Ne gariptir ki yaralarını açan,onu dağlayan artık ona merhem bile olamayacaktır.Oysa için bir viraneden beter,tek arzun değil midir ki Leyla'na kavuşmak.Bilirim "Ah edip ağyarı ahından agah etmek." İstemezsin.Bir zamanlar bu firak ölüm ile eşken, şimdi bu vuslat anı, ölmeden ölümü yaşatır sana.Çünkü bir ayrılığı daha kaldıramaz zavallı kalbin , zaten zehirle yaşamaya da alışmıştır yüreğin.Oysa senden çağlar sonra gelen Tolstoy gibi ,
"Aşk nedir ki?Aşk ölümün inkarıdır,aşk hayat demektir.Anlayabildiğim her şeyi aşk sayesinde anlıyorum.Her şey onda.Aşk Tanrı demektir,ölmek de aşkın ufacık bir parçası olan benim sonsuz ve büyük kaynağa geri dönmem demektir."
Deyip, seni sonsuz sevgi kaynağına ulaştırana,senin canın asıl Cananına kavuşmanı sağlayan yarine , binlerce teşekkür mü etmelisin?
Bilmiyorum Kays adın çöllerde Mecnun.Bü günlerde kendilerini sana benzetenler var.Aşklarını sağır sultana bile duyuranlar var.Oysa sen aşkından meczup olup çöllere düşmeden ,kimsenin haberi yoktu bir Leyla'ya vurulduğundan. Ah Mecnun sevdiğinin adı dudaklarından dökülürken bile kavurmaz mıydı kalbini? Leylan,onun ne denli kavrulduğunu bilmedi hiç kimse.Herkes duydu da sonunda ona olan aşkını,Leyla aşkını dile getirmeye bile çekindi.Daha bir yanmadı mı Leyla?Ama Leyla'yı kimseler bilmedi.Çünkü Leyla aşkını hiç göstermedi. Kalbinin zümrüt tepelerinde saklasa da yarini,
"Dizde takat kalmadı,dilim lal oldu,teller kopuk mızrak kırık ,yüzünü görmeden ölmek de mi var?"diyemedi.Ve o sevgi bir zehir gibi yaktı kavurdu içini.Çünkü gerçek sevgi her dem dile dökülebilecek kadar basit değildi.İstersin ki gözlerinden anlasın ,gözlerin kalbinin aynası olsun .Çünkü Mecnun gibi çöllere düşemezsin,Ferhat gibi dağları delemezsin,Kerem gibi yangınlarla yanmayı göze alamazsın.Ama sevgini,bazen ellerinle ördüğün yüreğinin karası kadar kara bir atkıyla,bazen de doğduğu günü ellerinle yaptığın bir pasta ile kutlamak istersin.Dilin söylemese de istersin ki o suretin ardındaki sireti görebilsin.Tıpkı senin gördüğün gibi.
Ama imkansız bir şeyler varsa arada,bilirsin ki onu mutsuz edeceksin,çekilirsin.Onun aklında hep bir Leyla hep bir Şirin olarak kalmak istersin.Ve dersin ki ona:
Olsaydı bendeki gam Ferhad-ı mübtelada
Bir ah ile verirdi bin Bi-sütun'u bada
Fuzuli
Hülya Ateş
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : M.Nihat Malkoç BİR BEYEFENDİ ŞAİR: HALİT MACİT |
|
Trabzon'un değerleri ve değerlileri saymakla bitmez. Bu değerlerden ve değerlilerden biri de İnşaat Mühendisi-Şair Halit Macit Beyefendi'dir. Bu 'beyefendi' ifadesini özellikle kullanıyorum. Çünkü onun en belirgin vasıflarından biri de beyefendiliğidir. Onunla tanışıp konuşanların ilk izlenimi bu özelliğine dairdir. Halit Macit Ağabeyi 18 yıldan beri tanırım. Karadeniz Yazarlar Birliği'nin kuruluş aşamalarında kendisiyle tanışmıştım. Tabii ki ben o zamanlar yirmisinde bir delikanlıydım. O da ellilerindeydi. Halit Macit, Trabzon'da doğmuş ve bu şehirde yetişmiş bir hizmet eri, bir idareci ve bir söz üstadıdır. 1939 yılında Trabzon Merkez Yeşilova Köyü'nde doğan Macit, 1959-60'da Erkek Sanat Enstitüsü'nü, 1964-65'de Tekniker Okulu'nu, 1969-70'de Yüksek Tekniker Okulu'nu ve 1991-92 döneminde de Cumhuriyet Üniversitesi İnşaat Fakültesi'ni bitirmiştir. O zamanlar imkânlar bugünkü gibi geniş değildi. O, okumanın erdemine inanmış, çok zor şartlarda tahsil hayatını sürdürmüştür.
Çalışmayı ve insanlara faydalı olmayı hayatının gayesi olarak gören Halit Macit, hiçbir zaman boş durmamış, daima bir şeyler üretmiştir. 1960-1964 yılları arasında İstanbul Sultanahmet Erkek Sanat Enstitüsü'nde öğretmenlik, 1964- 1966 yılları arasında Yedek Subay öğretmenlik, 1966-1968 yılları arasında Trabzon Belediye Fen İşleri Müdürlüğü, 1968-1989 yılları arasında İmar ve İskân Bakanlığı Trabzon İl ve Bölge Müdürlüklerinde şef, müdür yardımcılığı, son on yılda da kesintisiz İmar Müdürlüğü görevlerinde bulunmuştur.
Halit Macit, 1980'de mesleki incelemeler için Kıbrıs'a gitti. 1989'da da emekliye ayrıldı. 1989-1994 yılları arasında Trabzon Belediye Meclis Üyeliğinde bulundu, çeşitli mesleki komisyonlarda görevler aldı. O boş durmayı hiç sevmez. Maddî açıdan hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı halde halen Trabzon'da serbest inşaat mühendisi olarak çalışmaktadır.
Onun, bizi daha çok ilgilendiren yönü şairliği ve yazarlığıdır. Onca iş arasına yazmayı da sığdıran Macit, bugüne kadar pek çok dergi ve gazetede yazı ve şiirler yayınlamıştır. Halit Macit'in yazıları ve şiirleri Trabzon'da yayın yapan Türksesi, Karadeniz ve Karadeniz Olay gazeteleri ile Birlik, Yunus, Türk Ocağı dergileri ve İnşaat Mühendisleri Bülteni'nde okuyucuyla buluşmuştur. Fakat eserlerini yerel yayın organlarının dışında yayınlamayı düşünmemiştir. Oysa yazı ve şiirlerinin önemli bir kısmı Türkiye genelinde yayın yapan gazete ve dergilerde yayınlanabilecek derecede sağlam bir yapı ve içeriğe sahiptir.
Halit Macit, sanatın hemen her alanına ilgi duyan, sanatı bizzat yaşayan bir sanat dostudur. O bunu lafta bırakmadı, daima sanatın ve edebiyatın içinde olmaya gayret gösterdi. 1959-1960 yıllarında "Tarih Utandı" adlı tiyatro oyununda rol aldı ve bu oyun için kendisine ödül verildi. Atatürk'ün 100. Doğum yılında TRT'nin açmış olduğu şiir yarışmasında Karadeniz Bölge Birincisi oldu. 1988 yılında İstanbul-Gülhane Etkinliklerinde açılan şiir yarışmasında başarı ödülü kazandı. 1992'de Kemalist Atılım Birliği'nden başarı ödülü aldı.
Yazdıklarını ödüllerle taçlandıran Halit Macit, 18 Mart 1997'de Trabzon Belediyesi tarafından düzenlenen Hamsi Festivali'nde "Hamsiye Hasret" şiiri ile Belediye Kültür Müdürlüğü'nden birincilik ödülü kazandı. Okullara kitaplar hediye ederek kütüphaneler yaptırdığı için Trabzon Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından ödüllendirildi. Trabzon Belediyesine hizmetlerinden dolayı Belediye Meclisi'nce plaketle onurlandırıldı. Modern cami projeleri dolayısıyla Trabzon Müftülüğü tarafından ödüle layık görüldü. 4 Nisan 1997'de Karadeniz Yazarlar Birliği'nden onurluk aldı. Bu ödüller onun var olan çalışma azmini ve gayretini daha da artırdı. Hâlâ ilk günkü gibi çalışma gayreti içerisindedir.
İnşaat Mühendisleri Odası, Karadeniz Yazarlar Birliği ve Türkiye Yazarlar Birliği üyesi olan Halit Macit, şiirlerini "Bir Ömür Bir Şiir", "Bir Ömür İki Şiir", "Bir Ömür Üç Şiir" adlarıyla üç ayrı kitapta bir araya getirmiştir. Halit Macit Ağabey yazı ve şiir çalışmalarını devam ettirmektedir. Trabzon'daki kültür-sanat etkinliklerini düzenli olarak takip etmektedir. Onun sanat ve edebiyat aşkını takdir ediyor, kendisine uzun ve bereketli bir ömür diliyorum.
M.Nihat Malkoç mnm61mnm@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
[Henüz Oylanmamış] 0 Kahveci oy vermiş. |
|
Yazdırmak için tıklayınız.
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
GECE
Minik kıymık
Önemseme, yol almış bile derinin
Altında bir gölge, varla yok arası
Sürüklenir kan nehrinde damarlarının
Çok yolu kalmadı, ulaşırken zıplayan pembe Yürekçiğine.
Baykuşun gözü hala tepesinde
Rüzgarın eğdiği dal düştü düşecek
Kork!
Hiç korkmamış gibi geceden ve ıssız
Bedeninden.
Terk-i diyar yakın
Daldan da, kıymıktan da..
Gül Saba Taka
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Video paylaşım siteleri arasında son dönemde keşfettiğim bir web sayfası http://www.megavideo.com/ Aslında Lost dizisinin seyredemediğim bölümleri için araştırma yaparken rastlamıştım. Online dizi seyretmek için bulabileceğiniz sağlam arşivlerden bir tanesi olarak tavsiye edebilirim.
En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.
Tabi ki Lost meraklılarına tavsiye edebileceğim daha sağlam bir web sayfası var http://lost-photoboy.blogspot.com/ Bu web sitesinde Lost dizisiyle ilgili aklınıza takılan her türlü soruyu ve konuyu tartışabileceğiniz sayfalar da mevcut. Ve tabi ki Türkçe altyazısı desteğiyle dizinin kaçırdığınız tüm bölümlerini seyredebilirsiniz.
Resim arşivi isteyenler için http://www.resimmotoru.com/ Neredeyse tamamı duvar kağıdı kıvamında resimlerden her türlüsü elinizin altında. Seç, beğen ve hatta bilgisayarına indir.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
|
|
|
|
|
|