|
|
|
3 Eylül 2008 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Milyonlarca sinek yanılıyor olamaz!.. |
Merhabalar
Artık Tayyip Bey tavsiyemizi mi okudu yoksa aklıselim mi galip geldi bilmem ama bay kırık dişli istifa etti. Etti etmesine de, giderayak yavuz hırsız misali evsahibini bastırmayı ihmal etmedi. Rüşvetin belgesi olurmuymuş, velev ki olsaymış, bu belge de iki şahit olurmuymuş? Olur beyim olur. Bir tarafta uyanıklığı Dünyaca tescilli anasının gözü bir İngiliz şirketi, diğer tarafta o para için donunu indirmeye hazır adamlar olduğu sürece iki değil beş şahit te olur, sözde koca milletvekili, parti başkan yardımcısı da basar imzayı. Yaptın bir iş bari savunurken komik olma be kırık dişli efendi. Beyefendinin dediğine bakın; "Bu bir iş takibi değil, ticari bir faaliyettir." Adam haklı, hem ticaretin de ahlaklısı var ahlaksızı var, alan razı satan razı, bu durumda bize dışkı yemek düşer değil mi?
Güzelim memleketim insanını her fırsatta yerden yere vuran adamlardan değilim. Çıktığım yumurtanın kabuğuna saygısızlık etmek hiç istemem doğrusu. Ama kaderci zihniyetin hakim olduğu vurdumduymazlığımıza, insan hakkı bilmeyişimize oldum olası pek kızarım. Bazen park çimine verilen değer kadar değeri yoktur insanımızın. Çime basılmaz ama insanı ezer geçeriz. Burada değer veren vermeyen ayırımı da yoktur. Cümleten böyleyizdir, kendimizi adam yerine koymayız ki başkalarını koyalım. "Atın ölümü arpadan olsun" özdeyişini atalarımız boş yere dememiş. Ama bazı durumlar var ki, insan kendini uzaylı zannediyor, ya da yurdum insanına pek bir fransız kalıyor. Örneğin, yıkılsın diye rapor verilen okula kayıt yapıp minicik canları sokanlar ve buna ses çıkarmayan analar, babalar. Veya, refüj yıkamak için yanar döner 3 kamyonu seferber edenlerin, gece yarısı bir üniversite öğrencisine "EDS" yazısını otoyolda minimum korumayla yazdırması ve çocuğun bir arabanın altında kalıp ölmesi. Hastahanede bebekler onbeşer onbeşer ölürken, aynı hızla hasta alımına devam edilmesi. Ya da, dört kişilik ailesini üç kuruşla geçindirmek için çabalayan adama "En az üç çocuk yapın." denmesi. Nitelikli azınlık mı, yoksa lebalep yığılmış niteliksiz çoğunluk mu? Buyrun seçin beğenin alın. Yöneticilerimiz seçimini çoktan yapmış, onlar biat edecek koyun peşindeler. Geçenlerde aldığım bir mesajda yer alan cümleyi aynen buraya yazıyorum ve başka ekleme yapmıyorum.
"Aklınız varsa b.k yersiniz, milyonlarca sinek yanılıyor olamaz"
Kalın sağlıcakla.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
|
GÜL-DİKEN YAZILAR : Erhan Tığlı ORUÇ VE RAMAZANLI GÜLDİKEN DİZELER |
|
Eğer açlara, yoksullara acımıyorsan
İster saraylarda otur ister havada uç
Hiçbir işe yaramaz tuttuğun oruç
Sıfıra sıfır elde var sıfırdır sonuç!
***
Ramazan kutsal bir aydır, saygıyla an
Bencillikten sıyrıl, duygulan
Açın yoksulun halini düşün
İşte budur seni kalpsizlikten kurtaran.
On bir ay azan, günah ormanında Tarzan olanlar
Ramazanda uslanırlar bazen
Ama haram çarşısında gezip tozan
Görünce karşısında bir enayi, bir sazan
Oluverir hemen kuyu kazan
Ne ramazan dinler ne ezan!
***
Eğer ramazan seni doğruya iyiye güzele ulaştıramıyorsa
Her şey eski hamam eski tas oluyorsa
Boşuna kendini sıkıntıya sokma
Git mezara uzan!
Erhan Tığlı erhantigli@mynet.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
[Henüz Oylanmamış] 0 Kahveci oy vermiş. |
|
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : Zühre Meryem Kaya İnsan Kendi Sevdasının Hırsızı Olur mu? |
|
Çıkagelmek çok kolay bir eylemdi. Çıktın geldin. Gelmeni beklemiş miydim, dilemiş miydim, özümde özünü duyumsamış mıydım; anımsayamıyorum… En parlak gökyüzünü koymak isterdim avuçlarına ama dünyanın elleri kirleneli çok olmuş. Maviliği olmayan bir cağda, mavi bir sevdaya sürükledin ömrümün yığınak altında kalan her anısını. Oysa büyük bir palavraydı benim için aşk. Öyle ya yapılması gereken o kadar çok dünyalık telaşım vardı ki, aşk dünyalık bir yaşanmışlık değildi bana kalırsa.
Beklenmedik bir bahardı, çıktın geldin. Önce düşüncelerimde yer buldu düşüncelerin. Öncelerin birde sonrası oluyordu ve buna yaşam diyordu, " Eee gördük geçirdik…" cümlesini kuracak kadar hayatta kalmış olanlar… Sonrası mı; her gecen gün kördüğüm olan bir duygu fırtınası, mevsimlerin artık bahar olmayışı… Daha sonrası, üşümüşlüğüm… Daha da sonrası; uyuyup uyandığım gün devinimleri arasında "Seni seviyorum!" cümlesinin "İyi geceler!" ile aynı anlamı taşımaya başladığı bir alışkanlığa dönüşmesi. Üşümüşlüğüm…
Olasılık hesaplarını oldu olası sevmeyen zihnimde tüm olasılıkları sıralarken, gidişinin hesaplarını yaparak zihnimde duyduğum kavurucu bir acı ile yaşamaya çalışmaktı; aşkımıza, sana ve kendime ettiğim ilk ihanet... Acaba bunu hesaplayabilir miydi matematik dehaları? Beynimizin ne kadarı aşkı sorguluyor, aşkı kurguluyor, bizi karanlık bir kuyuya itip yankılanan kendi sesimizden korkmamızı sağlıyor? Aklımızın hangi bölümü ile sever, aniden çıka gelir, aşka rehin ve rehineler alır, sonra hangi bıkkınlık ile terk ederdik o cennet bahçesini. Ama aşkın matematikte bir karşılığı yoktu ve ben olasılıklar ile zihnimi bulandırıp aşkımıza ihanet ederken bile olasılık hesaplarını sevmiyordum.
Üstelik, hangi sevdaya yakışırdı ki olasılıklar üzerine kurduğun beklentiler ile aşkı zehirlemek. Yakışmadı. Zehirlenmiş ruhumda kahredici bir yangın engel olamadığım bir şekilde karın boşluğundan tüm bedenime doğru yayıldı. İnsan kendi sevdasının hırsızı olur mu? Ben sevdamdan çaldım, sevdamızdan… Bir bahar günü gelmişliğini unuttum. Yaşanmışlığın griye boyadığı avuçlarıma mavi bir gök bıraktığını unuttum. Ben artık bir sevdayı çalmış olmanın utancıyla nefes alıyorum. Aşkımızdan, senden, kendimden utanıyorum. Üşüyorum…
Ama bilesin ki, avuçlarıma armağan ettiğin mavi göğünü kirletmemek için ellerimi hiç açmadım.
Sen benim düşüncelerimde yer buldun önce. Bu önemli bir eylemdir insan için. Birinin düşüncelerine düşmek önemlidir vesselam. İki insan arasına düşünce düşmeye görsün, düş sızmaya başlar iki insanın arasında. Birinin düşlerine dahi sadakatle bağlı olmak… Bu haz duygusuyla kaç insan nasiplenmiştir. Ben sevdamızın ellerini hiç kirletmedim. Belki aşkımızı zehirledim. Belki üşüdüm. İncindim de biraz; ama avuçlarıma armağan ettiğin maviliği içimde büyüyen bu zehirli aşka panzehir olsun diye hediye ettim.
Maviliği olmayan bir cağda, mavi bir sevdaya sürükledin ömrümün yığınak altında kalan her anısını. Oysa büyük bir palavraydı benim için aşk. Öyle ya yapılması gereken o kadar çok dünyalık telaşım vardı ki, aşk dünyalık bir yaşanmışlık değildi bana kalırsa. Ama yaşattın. Matematik dehalarının hesaplayamadığı ise karın boşluğu ile kalp arasında ki o kısa yolun renginin değişebileceğiydi. İşte şimdi içim kirletilmemiş bir gök mavisiydi…
Zühre Meryem Kaya z.meryemkaya@gmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Kahveci : Sebahattin Ceylaner |
YOKLUĞUN İZDÜŞÜMÜ
Soğuk bir İstanbul sabahında karşılaştım yoklukla. Boğaz zemheri yaşatırken yüreğime, bıçak gibi kesti ruhumu iki yanından varlığın olmayan tarafı. Nedeni neydi bilemedim. Sadece alıştım. Çünkü alışmak gerekliydi. Çünkü alışmak yapabileceğim tek şeydi.
Baş edebilmek mümkün müydü? Hiç bilemedim. Ama soğuk bir İstanbul sabahında karşılaştım yoklukla. Hiç iyi bakmıyordu yüzüme ya, ben yinede gülümsedim. Çünkü onunla yaşamak zorundaydım. Her şeyimi almıştı elimden ve bana bir tek o kalmıştı. Ne yapsaydım ya?
Cılız bir sancı hisseder ya hani insan. Önemsemez başlangıçta. Ama o acı büyüdükçe endişe verir, büyüdükçe sarar insanın içini. Yapacak bir şey kalmadığında atarız adımlarımızı. Ama gidecek yol kalmamıştır artık. Tek başına adımlar atmak en kötüsüdür. En acı verenidir.
Soğuk bir İstanbul sabahında attım ilk adımlarımı yokluğun izdüşümüne. Kar yağıyordu İstanbul'a, ve ben ağlıyordum. Belki acır ve verir diyordum benden aldıklarını hayat. Ama o sinsice gülerken yüzüme, alışmam gerektiğini söylüyordu. İlk kişi ben değilmişim ve son olmayacakmışım. O bunları söylerken ben ağlıyordum.
İstanbul'un soğuk yakasında karşılaştım yoklukla. Ben onu bırakmak istedim ama o beni bırakmadı. Benden aldıklarını bırakmadı. Alıştım artık onunla yaşamaya. Çünkü alışmam gerekliydi. Çünkü alışmaktan başka çarem yoktu…
Sebahattin Ceylaner
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Kahveci : Mustafa Murat Kaygusuzer |
BİREYSEL SORGULAMA
Neden diye soruyorum kendime, çoğu zaman. Bu dünya neden böyle, yaşadığım çevre, ben neden böyleyim. Aslında anlamsızdır bu sorular.
Galiba insanın kendine sorması gereken en anlamlı soru; 'Ben Nerdeyim?' olabilir. Ve bazı sorularla bunun daha anlamlı olması desteklenir; 'Bugün nerdeyim, nerde olmam gerekirdi. Neler yapmak istemiştim bugüne kadar, neleri yaptım, neleri yapamadım, neleri yapmam lazım...'
Bugün nerdeyim sorusunu sormak isterim kendime ama hiç beceremem. Ve bilirim ki diğerleride bu soruyu kolay kolay soramazlar kendilerine. Sorulması zor bir sorudur ama bir başkasını değerlendirirken ya da eleştirirken aksine en kolay sorudur; "Sen nerdesin. Bir bak çevrene. Neler yaptın bugüne kadar."
Aslında neler yaptın sorusu, bugün neredesin sorusu ile ilintilidir. Bir insanın neleri yapabildiği ve yaptığı, onun 'bugünkü yerinin neresi' olduğunun cevabıdır.
Başkasına gelince hemen sorulacak ilk soru olan bu soruyu peki neden kendimize gelince sormaktan kaçıyoruz?
Cevabı basit; geçmişin en net hesabıdır bu soruya verilecek her bir cevap.
Ne yaptım, ne yapamadım, ne yapmam lazım sorularının cevapları, dün ile yarın arasında ki bugündür.
Dünde kalan pişmanlıklarınızın hesabı ve yarın ki korkularınızın aynasıdır.
O sizin, neden bugün orada olduğunuzun cevabıdır.
Geçmişte yaptıklarınız ve yapamadıklarınız; sizin ve çevrenizdekilerin, bugündeki yerini belirleyerek, gelecekteki fırsat ve tehditleri nasıl karşılayabileceğinizin ölçüsüdür.
İşte insan bu soruları kendine sorduğu anda sadece kendi pişmanlıkları ve korkuları ile baş başa kalıyor.
Geçmişte yapılan hatalar ve onların verdiği küçük kaygılar, ağır acılar, pişmanlıklar, korkular, ezik kalmak yada her neyse.... Sonuçta ahlarla geçen bir ömür...
Sonra "zaman her şeyin ilacı" diye kurtuluveririz...
Peki, ya o zaman geçerken, 'beklemenin ağırlığından nasıl kurtulucağız.
Zamanın sizin eksiklerinizi, hatalarınızı ve yanlışlarınızı çözecektir elbette ama ya beklemek....
Sıfır hata mümkün müdür, üstün varlık insanoğlu için tabii ki hayır... Her bir hata yeni bir öğretidir bu hayatta. Fakat ikinci kez yapılan hatalar, artık yanlıştır. Yapılan yanlışı geri almak çok zordur.
Hayatta nerde olduğumuzu sadece biz belirleyebiliriz aldığımız kararlar ve attığımız adımlarla.
Hayatınıza uzayıp giden bir tren gibi baktığınızda;
Ya hayatınızın üstünden geçeceği raylar olacaksınız,
Ya herhangi bir vagonda sırandan bir yer alıp, lokomotife bağlı kalacaksınız,
Ya da hayatınızın lokomotifi siz olacaksınız ve bir gün nerede olacağınıza siz karar vereceksiniz. Unutmayın ki, buna İstasyonda karar vereceksiniz.
her istasyon yeni bir gün ve her yeni bir gün, bir gün nede olsa dün ve ömrünüzden eksilip giden yeni bir sayfa.
Bu Hayatta Sadece Yolcuyuz...
Mustafa Murat Kaygusuzer
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
ADRESİM AYNI
Yıllar sonra bugün beni sormuşsun
Servetim hep aynı şöhretim aynı
Yine kimsesizim senden sonrası
Çilelerim aynı kederim aynı
Zor günlerim geçti senden uzakta
Güneş gibi battı ömrüm ufukta
Yine caddedeyim yine sokakta
Adresim değişmez mekanım aynı
Nasılda sevmiştim seni bir bilsen
Şimdi ara beni bulabilirsen
Dilenci sanırsın halimi görsen
Gömleğim gündelik ceketim aynı
Alemde bir çiçek bende buketin
İşte şimdi yüreğime tak ettin
Dumanında gençliğimi tükettin
Cigaram maltepe paketim aynı
HASAN AÇIKALIN
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Dünya üzerindeki tüm çocukların bilgisayarla tanışmasını ve ister okulda, ister evde; yani her ortamda bilgisayar kullanabilmesini sağlamak amacıyla XO isimli bir bilgisayar geliştirildi. Yeşil renkli bu şirin bilgisayarın bilgilerine http://www.laptop.org/ sloganları da çok güzel: One Laptop Per Child. Peki bu organizasyon neden Türkiye'de yok diyenlere güzel bir haberim var. OLPC Türkiye Ofisi 2008 başında İstanbul'da kuruldu. Hem de sloganı değiştirmeden: Her Çocuğa Bir Laptop diyerek yola çıktı bu arkadaşlar. Projeyi merak edenler için bir web sayfası hazırladılar http://www.abcdizustu.com/ Tanıtımlara başladılar bile. Aslında bu tam anlamıyla bir sosyal sorumluluk projesi. Seslerini duyurmak için tanıtım faaliyetlerine başladılar ve hızla devam ediyorlar. Sizler de bu çorbada tuzumuz bulunsun diyorsanız, web sayfalarını inceleyerek işe başlayabilirsiniz. Türk çocuklarının da bu projeden faydalanmalarını istiyorsanız, desteklemekten çekinmeyin.
http://files.cilekoyun.com/files/o3koke/o1/animasyoncu_2.swf Eğlenceli bir animasyon seyretmek istiyorsanız buyurun buradan bakın. Hatta indirebilmeniz için özellikle swf uzantılı dosyanın adresini veriyorum. İyi eğlenceler.
Biraz daha fazla animasyon isteyenler için ise http://www.atom.com/ web sayfasını tavsiye ediyorum. Tamamen animasyon dolu karmakarışık ama sıkıcı olmayan bir web sayfası.
En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
|
|
|
|
|
|