Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 7 Sayı: 1.478

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 15 Eylül 2008 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : "Öfke Kontrolu!.."


İyi haftalar

Hey büyük Allahım, bu adamı haketmek için biz ne kusur işledik? Bu ne hazımsızlıktır, bu ne sığlıktır böyle? En iyi savunma hücumdur biliriz, biliriz bilmesine ama, baştan ayağa her kademesine sorulan sorulara "İspat edemeyen şerefsizdir." diye cevap verip saldırmayı anlamayız. Çok bağırınca ancak kendinden nemalananları ya da başka şansı olmayanları uyutabilirsin. Oysa kafasını biraz kaşıyan herkes durup "Ne derdi var bu adamın?" diye sorar. Ne derdi var da bu derece infial duymaktadır. Bu nasıl bir samimiyettir? Yedi yıldır iktidar olacaksın, bugün söylediğin herşey birkaç yıldır var olacak ama sen bunları kendine saklayacaksın. Zamanı gelecek, adam seninle ilgili bir haberi yayınladı diye sayıp söveceksin. Velevki haklı olman senin hakkındaki sorulara cevap mı olacak sanırsın? Eğer öyleyse yanılırsın Tayyip Bey. Takke düşmüş kel görünmüştür. Gerçek yüzünü biz zaten biliyorduk, bilmeyenler de artık öğrenmeye başladılar.

Söylediği laflara bir bakın hele; "Sen kağıt kaçakçısısın!" Öyleyse senin elin armut mu topluyor başbakan? Bu ülkenin savcıları tek sözüne bakmaz mı? "Baykal'ın mal varlığının üstüne gitmediniz!" Baykal sana gel ikimiz dokunulmazlıklarımızı kaldıralım dedi sesin çıkmadı, hangi yüzle neyi sorguluyorsun? Benden sana başka bir teklif. Seninle Baykal'ın servetini toplayalım sonra ikiye bölüp aranızda eşit paylaştıralım, bakalım kim göbek atacak görelim. Var mısın başbakan? "Yandaş medyamızın olduğundan bahsettiler. Öyle bir medya olsaydı söylemekten çekinmezdim. AKP'nin görüşünü savunan medya grupları olabilir, onlara da karışamam." Gülelim mi ağlayalım mı bilemedik ey medya mağduru başbakan. "RTÜK'le çıkarlarınız çatışacak, RTÜK Başkanı'nı hedef alacaksınız." Aloooo, suçlayan Alman mahkemesi, senin aklından tek bir soru sormak geçti mi sayın başbakan?

Haftasonunun bir diğer karizma kirlenmesi de futbol sahasındaydı. Bay Terimo da başbakanı gibi sinir zafiyeti geçirenlerden. Cem Uzan'a "Öfke Kontrolu" cezası veren hakimle bunları da tanıştırmak gerek mutlaka. Belçika maçında ettikleri, maç sonrası sözleri hepsi birbirinden afilliydi. Oysa öğrendik ki, Bay Tamburacı'ya giydirdikleri de varmış bay "ego"nun. Birincisine haketmek için ne kusur işledik demiştim ama bunun için ne diyeceğimizi de şaşırdık. Yapılması gereken bu amcayı kendi narsist eylemleriyle başbaşa bırakıp, bugüne kadar yaptıklarına teşekkür edip, kendisine kapıyı göstermek. Bu iş bu kadar ucuz olmamalı. Biz sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını aramıyor muyuz? Öyleyse bu amcada direnmenin anlamı yok. Sabır gösterildiğinde o yeri hakedecek bir sürü insan varken bu terbiyesizliği çekmek niye? Esenkalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


 Kahveci : Tuna Başar


Burası Neresi?

Sessizliklerden büyük gürültülerin koptuğu bir yerde, kendi gürültümde sessizliği aramaya çalışıyorum.
Rahat bırakmıyorlar!
Nereye gitsem kendi gürültümü de yanımda götürüyorum; kurtulamıyorum!
Aydınlıkları karanlık yapmaya çalışanların yaşadığı bir yerde, kendi karanlığımda aydınlığı elde etmeye çalışıyorum.
İzin vermiyorlar!
Nereye gitsem, gittiğim yerlerin daha da karanlık olduğuna korkarak tanık oluyorum.
Bu karanlıklarda en aydınlık yerin, kendi iç dünyam olduğunu fark ediyorum.
Büyük cesaretlerin korkaklık olarak görüldüğü bir yerde, kendi korkaklığımı cesaret olarak yansıtmaya çalışıyorum.
Engel oluyorlar!
Korkaklıklara tapmaya başlıyorlar.
İnançların inançsızlık sayıldığı bir yerde, "Anlamağa çalışıyorum, inanmayı yitirmenin pahasına"*
Zorluyorlar!
İnançsızlara inanmayanı inançsız diye damgalıyorlar.
Burası öyle bir yer ki, gürültüler içinden karanlıklar doğuyor, karanlıklar bitmeden korkaklık boy gösteriyor.
Korkaklar lider olup, inanmadıkları şeyleri inanç diye insanlara yutturmaya çalışıyorlar.
Bu korkakları cesur sanan cahiller de inançsızlığı inanç yerine koyarak, inançsızlık tanrısını kafalarında yaratıyorlar.
İçlerinden çıkan en inançlı lideri inançsız diye damgalayıp, yaşattığı büyük zaferlere rağmen, onu korkak olarak zihinlerine yerleştiriyorlar.
O cesur ve inançlı lideri yok sayıp, kendi korkak ve inançsız liderlerini onunla kıyaslıyorlar.
Kıyasladıkları yetmiyormuş gibi, bunu karanlıklarda büyük gürültüler kopararak yapıyorlar.
Bunu engellemeye çalışanları da acımasızca yok ediyorlar.
İçimdeki korku daha da artıyor ve kendi sessizliğimde yarattığım gürültü, bütün gürültüleri baskılayarak soruyor: Burası neresi?

yirmiağustosikibinbeş sıfırsıfıryirmibir

* Nazım Hikmet


Tuna Başar
http://izmirligozuyle.blogcu.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,409,409,409,409,409,409,409,409,40
5 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Eda Ovacıklı


Deniz Manzaralı Bir Ölüm Kaçışı

"Kaçtım!"

Nereye kaçtığını, neden/kimden kaçtığını ya da daha ne kadar kaçabileceğini bilmeden kaçtı. Aklındaki tek şey benliğine mezar olacak o yeri ve cellâtlığını yapacak o insanları terk etmesi gerektiğiydi. Geri dönmek zorunda kalacağını biliyordu. İdama mahkûm ve hayatında ağzına sigara sürmemiş bir suçlunun birkaç dakika kazanabilmek için sigara istemesi gibi, ne kadar geç yüzleşirse o kadar iyi olacağını düşündü.

Kendi kendisini kapana kıstırmıştı ve bunun farkında bile olmadan kaçabileceğini sanarak koştu; karşısında kendisinden bir duvar bulana ve orada durması gerektiğini anlayana kadar; çünkü bu kaçış yalanını sonsuza dek sürdürme niyetindeydi.
Aslında kendisinden kaçtığını anlaması uzun sürmüştü. Ve anladığında kendini oracıkta bırakma isteği belirdi. Belki bir ağaca kazıyabilirdi kendini; sonra da arkasına bile bakmadan terk ederdi benliğini. Ağaç kabuklarının, ağıt yakarak tüm yaşlarını dökmüş gözleri gibi kuruduğunu gördüğünde "belki bir taşa yazarım derdimi" diyebildi. Yanında duvarını gördü sonra, orada bırakabilirdi kendini. İbret olurdu hem gelen geçene cezasını nasıl çektiği.
Kötü emellerine alet etmek istemezdi ama sokakta oynayan çocukluğundan esinlendi, hani şu ruhu gibi parçalanmış kiremitlerle kendisine seksek çizerek tatmin olan. Kendi içindeki yıkıntıya inat kurulan yapıların arta kalan kiremitlerinden birini aldı eline. Keskindi kenarı, oracıkta bileklerini kesip bu acıya son verebilirdi, hem deniz de karşısındaydı, hani deniz manzaralı bir ölüm düşlemişti ya kendisine. Yapamadı ama, o deniz manzarasıyla daha kimlerin kendilerine hayat kuracaklarını merak ediyordu, hem tatlıydı canı da çok. İçindeki acıya sonsuza dek katlanmak pahasına, fiziksel acıya cesaret edemedi.
Duvarın ıssız ve etkili bir köşesini ararken de, fark etti lanet olası kiremidin iz bırakmadığını. Ve yolundaki bütün gülleri kıskanıp koparmıştı. Güllerle yazmayı denedi, büyük tezat oluşturacağına aldırmayarak içindeki ısırgan otlarıyla. Anlamış gibi yardımcı da olmadılar güller ruhundaki apansız kaşıntıya. Fırlatıp attığında hepsini, elinde bir diken kalmıştı yalnız ve son çaresi zehirli kanı zararsız. Yardı sadece parmak uçlarını; dedik ya canı tatlıydı.
Yapabilirim umuduyla da sadece tek bir kelime yazdı.

"Kaçtım!"

Delirmişçesine koştu sonra. Denize doğru koştu. İnsan olan her yerden kaçarak, ıssız bucaksız denize vardı. Hiç düşünmeden yürümeye başladı. Oldu olası sevmezdi yosunları, ama bu defa ayakkabıları ve pantolonu koruyacaktı. Kimse gibi rahatsız edemeyeceklerdi onu.
Üşüyor muydu? Ne fark ederdi ki?! Zaten deniz manzaralı ölümü için zatürre olmayı planlamamış mıydı? Yavaşça ilerledi; soğuktan titrese de, dengesini bozmaya çalışan taşlara meydan okurcasına ilerledi. Dalgalar onu da alıp gider miydi ki?

Çıktı tekrar, üşüyeceğini bile bile; deniz manzaralı ölüm planını eksiksiz uygulamalıydı. Korktu ama nedense, geri dönme zamanının geldiğini hissetti sanki. İçinde o hep eylemlerini engelleyen korkak benliğine küfretti. Yine de bir şey değişmeyecekti; ayakları da aynı korkaklıkta çıkıp dönüş yolunu tutmuştu çoktan çünkü. Deniz manzaralı ölüm hayallerini ise dalgalar alıp götürmüştü. Dönüş yolunda duvara kanıyla yazdığı yazıyı gördü.

"Kaçtım!"

Eda Ovacıklı


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,009,009,009,009,009,009,009,009,00
4 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


Ersel Akant

 Kahveci : Ersel Akant


  Siyaset Bilimi

Özellikle siyasete yeni atılan genç arkadaşlarımız için bu yazıyı yazma gereği duyduğumu söylemeliyim. Bu sayede siyasetle uğraşan diğer arkadaşlarımızda bilgilerini bir nevi tazelemiş olacaklar diye düşünüyorum.

Siyaset ve politika kavramları, -hepinizin duymaya alışık olduğu- 80 darbesinden itibaren, genç nüfusumuza kötü tanıtılmış ve geçmişteki acıların tekrar yaşanmaması için anne ve babalar biraz da duygusal yaklaşarak gençleri politikadan uzak tutmaya çalışmışlardır. (Hatta kendi adıma bile bunu yaşadığımı söyleyebilirim.)

***

Öncelikle Siyaset kavramını incelemekte fayda var. Siyaseti; "ülke, devlet ve insan yönetimi" şeklinde tanımlayabiliriz. Bununla birlikte Siyasal Yaşamı etkileyen bazı etkenler vardır. Fazla bilgiye boğulmadan, genel olanlara kısaca değinmekte fayda var.

Doğal Etkenler; adından da anlaşılacağı gibi iklim, doğal kaynaklar, ülkenin genişliği ve konumu şeklinde bölümlere ayrılabilir. Örneğin Montesquieu`ya göre sıcak iklim insanları daha az cesaretli fakat zekidir ama; soğuk iklim insanları cesaretli fakat daha az zekidir. Ayrıca doğal kaynakların zenginliği, o ülkenin ekonomik açıdan zenginliğine ve dolayısıyla dünya arenasında söz sahibi olmasına, önemli katkı sağlayacağını söylemek sanırım yanlış olmaz. Fakat ülkemizde de olduğu gibi doğal kaynakların işlenememesi, bu kaynaklardan yararlanmak isteyen dış güçlere bağımlılığın artmasına sebep olacaktır.

Demografik Etkenler; Demografi, kısaca nüfusun yapısını inceleyen bilim dalı manasına gelmektedir. Örneğin nüfus artışları ülkelerde bürokratikleşmeyi arttırdığı gibi merkezden yönetimi de zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla yerinden yönetimin önem kazanması, yönetilenlerin de yönetime katılmalarına olanak verir, bu da demokrasi adına önemli bir gelişmedir. Ayrıca nüfusun kalabalık olduğu kentlerde, siyasal davranışların daha değişken olduğu bilinmektedir. Kırsal kesim ise değişime ve yeniliğe daha kapalıdır. Bunun sebebi dine ve törelere bağlılık, benzer yaşam koşulları ve uğraşlar olarak sıralanabilir.

Ekonomik Etkenler; Ekonominin güçlü olması için, o ülkede üretim düzeyinin yüksek olması gerekmektedir. Dolayısıyla bu üretim yüksekliği, kişi başına düşen milli geliri olumlu etkileyecektir. Ekonomik anlamda geri kalmış ülkelerde, toplumun büyük bir kısmı eğitimsizdir. Böyle toplumlarda batıdaki yaşam koşullarına sahip azınlıklar da mevcuttur. Dolayısıyla böyle bir uçurumun olduğu toplumda, demokrasinin doğru bir şekilde uygulanabilmesi ve demokratik seçimlerin işlerliği, tartışmaya açık konulardır.

Şuana kadar bahsettiklerim Siyaset Bilimi için çok küçük bir bölüm olsa da genel bir değerlendirme için hepimize katkı sağlayacağını düşünüyorum. İlerleyen süreçte devamını getireceğim bu çalışmanın son bölümünde, Türkiye açısından tüm bu söylediklerimizi kısaca değerlendirelim..

***

Türkiye uzun zamandır ekonomik anlamda dışa bağımlı bir ülke ve bu da yetmezmiş gibi bazı önemli yer altı kaynaklarına sahip olmasına karşın işleyememektedir. Fakat bu eksikliği sadece, eleştirdiğimiz dönemde ki hükümete yıkmak haksızlık olur. Şuan ki veya bundan sonra gelecek hükümetlerin en azından bu konularda adım atmaları gerekmektir. Sadece yeraltı kaynakları değil, üretimin artması ve yeni iş sahalarının açılması ülkemizin ihtiyacı olduğu fakat başaramadığı veya engellendiği bir husustur.

Türkiye`deki, milletvekili dağılımının, nüfus yoğunluğuyla orantısızlığı belki de toplumun temsili açısından, en önemli sorunlardan birisidir. Kırsal kesimde daha az kişiyle milletvekili seçilebilen birisi, büyük şehirlerde aday olanlardan çok daha şanslı konumdadır. Buradan da anlaşılacağı gibi haksız temsiliyet söz konusudur. Dolayısıyla kentlerdeki değişken oylar bu sayede etkisiz hale getirilmektedir. Bunun tesadüfi bir yanlış olduğunu ise hiç sanmıyorum!

***

Son olarak, yakın zamana damgasını vuran Doğan Grubu ile Hükümet arasındaki tartışmayla ilgili birkaç şey söyleyerek sözlerime son vermek istiyorum. Ben Atatürkçü, Sosyal Demokrat ve Ecevitçi kişiliğimle, şuan ki hükümeti benimsemiyor ve desteklemiyorum. Aynı şekilde Bülent Ecevit`e haksız saldırılarda bulunan ve şuan ki hükümeti başa getirmede önemli rol oynayan Doğan grubunu da benimsemediğim açık. Hatta bu tartışma benim meselem bile değil.

Aydın Doğanın kazanmasıyla sevinecek, Tayyip Erdoğan`ın kazanmasıyla da üzülecek değilim.

Fakat çok merak ettiğim bir şey var söylemeden edemeyeceğim. Benim de katıldığım Cumhuriyet Mitinglerinde birçok CHP linin Aydın Doğan ve Tayyip Erdoğan aleyhine attığı sloganları ve şuan ki tabloyu gözümün önüne getiriyorum. Ama işin içinden bir türlü çıkamıyorum.

Görüyorum ki; "yine bir yanlış, başka bir yanlışla kapatılmaya çalışılıyor."

Ersel Akant
erslaknt@gmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


7,257,257,257,257,257,257,25
4 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Halil Gözalan


YALNIZLIĞIN SALTANATI

Yalnızlığın ritmiyle başlayan yüreğin iç çekişleri beraberliklere gebe bırakıyor insanı. Ve her aralanan kapıya koşuyor insan yalnızlığı alt etmek adına. Güzelliklere inanarak daldığı kapılardan hüsranlara batırılmış ve dağılmış olarak çıkıyor. Hangi aşk ebediyen kalıyor ki en uzunu bile ölümün bedende bıraktı soğukluğuyla sonlanıyor. Ölümsüz olduğunu inandığımız duygularda toprağın esaretinde bırakıyor kendini.

Bedensel yalnızlıklara değil sitemler, ruhsal yitirilişlere. İnsani ne kadar kavram var ise yok olmuş yüreklerde. Bir şeyleri yaşama heveslerinin ardında insanlığı unutmuş yürekler. Yaşama dair geçirdiğim her an kendim olma hevesindeyim. Maskeler takmadan yaşama, insanların gerçeklerini yüzüne vurabilme hevesindeyim. Yalan gülümseyişlerimin utancını içimde hissetmeme hevesindeyim. Sevmelere umutla bakıp umutsuzca sevgisizliklere boğulmama hevesindeyim. Heveslerin içinde yaşamama hevesindeyim.

Yalnızlık bir kere palazlandı mı ne alaşağı edilebiliyor ne kovulabiliyor yürekten. İnsanların içinde yalnızlığının hissiyatına kapılıveriyor aykırı düşünüşlere sahip olan insan. Sokak sokak cadde cadde koşarak gelip geçen yüzlere bakarak kendi yüzünü arıyor ve yolun sonunda bir çıkmazda buluveriyor kendini. Yine yalnız olarak aynı sokakları aynı caddeleri ve aynı yüzleri tekrar sorgulayarak geldiği yere geri dönüyor.

Ne yalanlara bulandı yüreğim. Ne aşk denizlerinde boğuldu bedenim. Ama şimdiler sevgisizlik denizlerinde boğuluyor yüreğim. Ve dokunuşlara hasret bedenim. Yalnızlığın ittirmesiyle sevmeye zorlamalarımın da anlamsızlığının farkındalığındayım ama hala sevilme çabasındayım. İşte yalana bile bile kendini adamak bu olsa gerek. Hangimiz aşkın kanımızdaki akışkanlığı karşısında direnebilmişiz? Hangimiz bugün yalan olduğunu nitelediğimiz aşkın yarın gerçek olduğunu düşünmemişiz. Bence hiçbirimiz.

Bu akşamda yalnızlığı dillendirdi yüreğim. Gece yine yalnızlığın şekilsizliğinde şekilleniyor. Ve yalnız kalmama adına gecenin mavisine ve müziğin tınısına sarıldı yüreğim.

Halil Gözalan


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


7,677,677,677,677,677,677,677,67
3 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


M.Nihat Malkoç

 Kahveci : M.Nihat Malkoç


  KUR'AN'DA RAMAZAN, RAMAZAN'DA KUR'AN

Gönül ufuklarımızın güneşi olan ramazan içimizi aydınlatıyor. Ruhumuzun kirleri günbegün arınıyor. Yıl boyunca çoraklaşan ve çölleşen gönül bahçelerimiz ramazan ikliminde yeşeriyor. Gönüllerimiz insan sevgisiyle büyüdükçe büyüyor, adeta kâinatı kuşatıyor. İçimizde sürüp giden yangınlar, duaların sağanağında sönüyor. İçimizdeki isler Kur'an'ın cilasıyla kayboluyor. Ramazan, rahmet semalarından müjdeler getiriyor bizlere. Resulullah'ın gül kokan selamını 'baş üstüne' deyip şeref sayıp alıyoruz. Gönüller bayram yerine dönüyor.

Müslümanların dinî duygularının canlandığı, diriliş emarelerinin görüldüğü bu ayda Kur'an, müminlerin gündemine oturur. Aslında hiçbir zaman elimizden düşürmememiz gereken Kur'an, bu ayda diğer zamanlara nazaran daha çok yanımızda ve yakınımızda olur. Bu mübarek zaman diliminde Kur'an'a daha bir yoğunlaşırız. Fakat mühim olan bu güzel davranışı diğer aylarda da sürdürebilmektir. Zira bu yüce kitap bütün çağları kapsamaktadır. İnsanlığın hayat kaynağı olan Kur'an-ı Kerim ramazana özel önem atfederek ondan genişçe bahsediyor. Yüce kitabımız Kur'an, ramazan ve oruçla ilgili şunlara genişçe yer veriyor:

"(Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır."(Bakara, 184)

"Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahit olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz."(Bakara, 185)"

Yüce Rabbimiz "Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sakınıp korunasınız diye, size de farz kılındı."( Bakara, 183) buyurarak ramazanın ve onun meyvesi olan orucun diğer dinlerde de var olduğunu bizlere hatırlatıyor. Fakat günümüzde bozulmamış, geçerli tek din İslamiyet olduğu için bizler bozulmuş dinlerin ahkâmını itibara almayacağız. Zira Müslüman'ın dini İslam, kitabı Kur'an, peygamberi Hz. Muhammed(sav)'dir. Bizi sadece bu dinin, bu kitabın, bu Peygamberin söz ve fiilleri bağlar.

Ramazan Kur'an'ın yeryüzünü aydınlattığı aydır. Kur'an-ı Kerim'in indirildiği ay olan ramazan, Müslümanlar arasında Kur'an ayı olarak da bilinir. Peygamber Efendimiz bu ayda Kur'an'ı daha çok okurdu. Allah Resulü her ramazan, Cebrail'le Kur'an'ı karşılıklı okurlar, azamî dikkatle gözden geçirirlerdi. Bizler de onun ümmetinden kullar olarak bu ayda en azından Kur'an'ı bir kez hatmetmeliyiz. Mümkünse mukabelelere iştirak etmeliyiz. Kur'an okumanın yanında, okunanı dinlemek de çok sevaplıdır. Kur'an'ı koşturarak değil, tecvidine uyarak, tabir caizse sindirerek okumakta fayda vardır. Keşke okurken anlamına da vakıf olabilsek…"Ey örtünüp bürünen! Gecenin yarısında, istersen biraz sonra, istersen biraz önce kalk ve ağır ağır Kur'an oku."(Müzzemmil 1-4) ayeti Kur'an okumada nasıl davranacağımızı öğütlüyor. Marifet birkaç hatim indirmek değil, hakkını vererek, içine sindirerek okumaktır.

Ramazanla birlikte camilerimizde Kur'an sesi diğer zamanlara nazaran daha bir yüksek çıkıyor. Genellikle sabah namazından sonra ve ikindi namazından önce yapılan mukabelelerde Kur'an sevdalıları yüce kitabımızı büyük bir iştiyakla okuyor veya okuyanları takip ediyor. Fakat ne yazık ki anlamına vakıf olamıyorlar. Keşke Kur'an'ı asgari düzeyde de olsa anlayabilsek. Hiç olmazsa her rekâtta okuduğumuz Fatiha'nın anlamını öğrenmeye, kısa süreleri kavramaya kafa yorsak!... Bunlar hiç de zor olmayan mühim meselelerdir. Gelin bu ramazanda Kur'an'ı sadece Arapçasından değil, Türkçesinden de okuyalım. Okuduğumuzu anlayalım ki tefekkür edebilelim. Bu durum inancımızı daha da pekiştirip zenginleştirecektir.

M.Nihat Malkoç
mnm61mnm@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Halil Önceler


<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


Sevmeye Yolculuk

dünden kalma artık bir bakışın kanattığı
ayaz hasretlerin kayıp gölgelerinde
yitik zaman yapraklarına yazıldı
"sen" tutanakları

* * *

henüz hareket bile etmemiş bir tren içinde
yol çok uzundu sevmeye

Gülcan Talay

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Polygon Web Studio


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "

C.Eray Eldemir
"Uzak İklimler"


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Web sayfanızın ziyaretçi sayısını günlük, haftalık ve hatta aylık olarak takip etmek için http://www.alexa.com/ web sayfasını kullanabilirsiniz. Ayrıca en iyi 500 web sayfası listesini de buradan takip edebilirsiniz.

Sanal dünyada millet ev falan alıyor. Benim niye yok diyenler için Bosch tarafından hazırlanmış hoş bir alternatif var. http://www.boschworld.com/ Evinizi almak için geç kalmayın. Tamamen ücretsiz bir uygulama olması iyi bir çalışma olmasına engel olmamış. Aslında reklam amaçlı yapılmış bir çalışma ama olsun, yine de güzel olmuş.

Dünya üzerindeki tüm çocukların bilgisayarla tanışmasını ve ister okulda, ister evde; yani her ortamda bilgisayar kullanabilmesini sağlamak amacıyla XO isimli bir bilgisayar geliştirildi. Yeşil renkli bu şirin bilgisayarın bilgilerine http://www.laptop.org/ web sayfasından ulaşabilirsiniz. Sloganları da çok güzel: One Laptop Per Child. Peki bu organizasyon neden Türkiye'de yok diyenlere güzel bir haberim var. OLPC Türkiye Ofisi 2008 başında İstanbul'da kuruldu. Hem de sloganı değiştirmeden: Her Çocuğa Bir Laptop diyerek yola çıktı bu arkadaşlar. Projeyi merak edenler için bir web sayfası hazırladılar http://www.abcdizustu.com/ Aslında bu tam anlamıyla bir sosyal sorumluluk projesi. Seslerini duyurmak için tanıtım faaliyetlerine başladılar ve hızla devam ediyorlar. Sizler de bu çorbada tuzumuz bulunsun diyorsanız, web sayfalarını inceleyerek işe başlayabilirsiniz. Türk çocuklarının da bu projeden faydalanmalarını istiyorsanız, desteklemekten çekinmeyin.

En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-08©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Butterfly
Danyel Gerard









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20080915.asp
ISSN: 1303-8923
15 Eylül 2008 - ©2002/08-kmarsiv.com