|
|
|
18 Eylül 2008 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Helal olsun meteorolojiye! |
Merhabalar
Vallahi bravo. Dün saatiş saatine bultların hangi renk olacağına kadar bildiler. Yoksa bunlarda bir numara yok ta benim dualarım mı kabul oldu. her neyse, sonunda hava serinledi, yağmur yağdı. Ben bir yandan bu serinliğin tadını çıkarırken bir yandan da şu bizim maçı seyrettim, haliyle üzüldüm. O üzüntüyle matbaayı açmayı unuttum. Hatırlayıp açtığımda saat 01:30 civarlarındaydı. Hızlı bir mizanpajla bugünkü sayıyı hazırladım ama halim de kalmadı. İzin verirseniz ben gidip yatayım. Yarın daha dinç görüşmek üzere hoşçakalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
MIZRAP
Söz dururken yazıya sığındım.
Cama başım yaslı seni bekliyorum. Bu ayrılık acısı ve kederi nedendir düşünüyorum. Belki bir geç kalma hadisesi. Belki de yanlış zamanda sevme anıdır.
Seni bekliyorum.
Seni göreceğim; içimde bir şeyler koşacak. Belkide sen göremeyeceksin. Ben kederle sevinci duyup dalacağım kendi kurduğum hayal âlemine.
Kalbimi ben istediğim için senle dolduracağım. Sonra sana dair beslediğim hülyalara dalacağım.
Bülbüle eşlik edip sevdiğin tüm şarkıları mırıldanacağım. Her şeyini senle kurduğum şehirler yaratıp dolaşacağım.
Boynum ağrımaya başladı. Herkes geçti sen gelmedin. Sabahım güneş yüzü göremeyecek kadar karanlık.
Gözüme yaş doldu.
Sabah güneşi; uğurlamaya gelen sevgilinin hüzünlü ama bir o kadar da özlem dolu bakışlarını andıran, bir an önce bana dön diyen sözleri gibi bu sabah.
Yol boyu ağaçlar beni selamlamaktalar. Padişahı selamlayan askerler gibi dimdik ve tek sıra.
Rüzgâr, askerleri hazır kıta bekleten komutan edasıyla arada bir tatlı tatlı titretiyorlar onları.
Susadım.
Gökkuşağı göresim var.
Doğru olmayan zamanda yaşanan bir aşkın eseriydim ben. Masum türkü oluyordum. Mavi gökyüzünde yitik bulutlardan şiir oluyor yağıyordum gönlüne, yansam kavrulsam da nafileydi.
Mızrap olup yüreğinin tellerine dokunsam feryadı figanlardaydın. Tutturamadık nağmelerini bu aşkın.
Akordu bozuktu.
Bozuyorduk.
Vazgeçtim yola koyulmaktan. Martı motele doğru yola koyuldum. Yağmur saçlarımı okşuyor usulca. Belki de içimde kopacak fırtınaları dindirmek adınadır.
Kendimi tanırım köpürmem gerekti. Hiçbir açıklama yapmadan gidişinin üstünde haftalar geçmişti.
Ama olmadı. Dingindim. Bir ulu bilgeye dönüşmüştüm vur kaç darbelerinden.
Ameliyat masasında yatan birer hastaydık. Kan gruplarımız uyuşmasına rağmen, kanlarımız vücutta uyuşmuyordu.
Zararlıydık birbirimize.
Bağımsız çok iyi bireylerdik.
Yoruldum!
Bu şehrin beynine, yüreğine kurşun sıkıp gitmek istiyorum; deniz fenerine, insanlar olmasın.
Kuşlar kanatlarını bana açıyor. Rüzgâr benim yelkenlerimi doldurmak adına tatlı bir telaş içinde. Kılavuzum güneş; gidiyorum işte ey sevgili.
Konuşmayı beceremiyorduk seninle. Yazmayı bu yüzden seviyorum. Konuştukça batanlar için tek güzel yöntem yazmak olsa gerek.
Daha samimi olmamız gereken yerde utandık. Belkide birbirimizi kırmamak adına yaptığımız en büyük hata buydu.
Bu çağın kaybeden akıllılarındandım. Nasıl mı? Buyurun işte;
Ne istediğimi bilendim. Her karesini kusursuz çizdiğim bir resimdi hayatım.
Hatalar yapmayı, zamansız ağlamayı, yeni yıkanmış balkonlarda akşam sohbetlerini erteledim. Şimdi ertelediğim yerde bile değilim. Kentlerde sıkıntı, aptal bireylerden düş kırıklığı, ilk karşılaşmalar da yeterince yanılgı biriktirdim. Zamansız evliliğim; ilgisiz, şefkatsiz, sorumsuzluk girdabından geçtim. Bin bir gece masallarında anlatılan aşk efsanelerinde kahramandım. Bükülmez tava sapıydı kişiliğim, eyvallah sız. Başkalarına gerçek, kendime bir ütopyaydım.
Herkes hayatı sadece konuşuyordu; Sıradan, basit, bayağı cümlelere bağlanırlarken, her ayrıntıya bir ömür harcadım. Donmuş göller üstünde söylenmiş bütün cümlelerden, ateşler yakıp deryalar oluşturuyordum.
İnanılmaz bir yorgunluğun eşiğindeyim. Çırpındıkça biraz daha bitkinliğin o dayanılmaz uyuşmasını tadıyordum.
Zaaflarımdan muskalar yapıp, ketumluğumu kutsuyordum. Mutluluk ve aşk abidesi olacakken; oysa içimdeki boşlukla kavrulmakta, boynu bükük gül oldum.
Yalnızlaştım.
Yalnızlığın kıyısına ektiğim fideler bir orman oldu. Umuda yürüyen bir seyyahtım; aştığım her tepelerle yeni Kaf dağlar doğurtuyordum. Gururumun beni terk ettiği yerdeyim. Herkes hayatı yaşadı. Ben ağlayarak izleyen; yazlık sinema seyircisi oldum, kış aylarında.
İzlemeyi de beceremedim. Bütün ömrüm yanlış pencere önlerinde…
Perdeyi her araladığım da mutluluk ışıkları yerine hüzünlü yaprak dökümleriyle karşılaştım.
Geç kaldım.
Arayışlarımı unuttum.
Öğrenmenin ve unutmanın garip ve sonsuz hazzına tutundum. Bunun bir yenilgi olduğunu savladım durdum. Umutsuzluklarımı görkemli takılar gibi boynumda taşıdım.
Eleştiren bir aptaldım.
Mutsuzluk ordusuna katılan, ardın sıra takılan acemi erler gibiydim.
Çok iyi bir cerrahtım. Ameliyat odasına girebilecek cesareti olmayan.
Deniz fenerini ya da derme çatma varoş evlerinde ki mutluluğu kıskandım.
Bir hayıflanmaydım.
Herkesin derdine derman bulmaya çalışan Lokman Hekimdim; mutsuzluk yangınlarını içtenlik suyumla söndürmeye kalktım.
Suyum tutuştu…
Artık suyun öte yanındayım.
Şimdi!
Kendime yürüyorum, akıllanmanın tamda sırası.
Yaşanmışlıklarımı dinlemeli. Bütün bu üzüntülerime, yenilgilerime bir anlam bulmalı. Talihimle uzlaşmalıyım. Anılarımı tanımlamalı, ruh kırışıklıklarımı düzeltmeliyim.
Birkaç içki masası muhabbeti, kaçamakları; her yanılgımdan binlerce ah edindim. Her hamlede binlerce yenilgi biriktirdim zulamda; dokunulmamış pişmanlıklarım var. Hüzünlerimi unutmamalıyım; yalnızlığın kıyısına ektiğim fideleri kesmeye hazır çocuklarım var.
Evet, tam da olmak istediğim yerdeyim.
Kendime yürümeliyim.
Bana yol boyu yetecek işaretlerim var. Ayna da suskun siluetim birikti. Yüreğimde yılların yorgunluğu, boşluğu. Adımlarımı saymadan yürümeliyim artık. Gençliğimin karşılıksız hayalleri kılavuzum, içten gülen gözlerim yoldaşım olmalı. Çocukluğumun duraklarına uğramalı, içimdeki çocuğu büyütmeli. Geçmişimi sevmeliyim onu ben yaşadım.
Hatalarım deniz fenerlerim olsun; kılavuzum. Korkularımı yenmeli; karanlık sadece yalnızların değil bunu unutmamalıyım.
Çıkarsız yaşanmış bir hayatın sessiz, yumuşak finalinde, üzerimi örtecek o yıldızlı boşluğu unutmamalı!
O boşluk bin yıldızlarla dolacaktı hayata saçtığım gülümsemelerle.
İdris Kenç idriskenc@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : Gökçe Gerçek YÜZLER, GÖZLER VE KADER |
|
Hiç düşündün mü kaderinin bir başka yüzde olduğunu? Hayatın boyunca sadece bir yüzün ve o yüze ait gözlerin diğerlerinden seni daha çok çektiğini? Bazen bir bakış çiviler seni olduğun yere..Bazen bir anlık bir bakış seni nedensiz mutlu eder..Öyle ki, kaderini bilmediğin yollara sürükler..Mıknatıs etkisi yaşarsın..Kendin bile sana neler olduğunu anlamazsın..!
Bununla ilgili okuduğum iki gerçek olayı paylaşmak istiyorum..Biri 1793'ün Paris'in de geçiyor..Concorde Meydanı. O yıllarda büyük bir kalabalığın arasında ilerleyen genç bir adam vardı..Adam de Luks..Tesadüfen oradan geçiyordu ve çekeceği acıyı hiç bilmiyordu..Uzaktan bir kağnı göründü.Arabada ki kırmızılar içinde, saçları ensesinden kesilmiş, yüzünün solgunluğuyla tezat gözleri inancının ihtirasıyla parlayan, yirmi dört yaşında, elleri arkasından bağlı ayakta duran Charlotte Corday'di.Fransız devriminin liderlerinden Jean Paul Marat'ya yalan söyleyerek onunla buluşmuş ve kalbinden bıçaklayarak öldürmüştü..Ve şimdi birazdan giyotinle buluşacaktı.Kalabalıklar onu liderlerini öldüren kadın olarak görüyorlardı. Yalnızca genç adam Adam de Luks diğerlerinden farklı bir şey gördü.Hiç kimse bunu farketmedi. Arabanın yanında ilerlemeye başladı.Corday'in gözlerinin bağlanışını,dizüstü çöküşünü ve giyotinin başına inmesini seyretti.O kısacık sürede hiç tanımadığı, sesini duymadığı kadına aşık olmuş ve onu kaybetmişti.Daha da kötüsü sevdiği kadına kavuşması imkansızdı.Genç adam idamdan sonra muhafızlara devrime karşı olduğunu ve intikam alacağını söyledi.Bunda o kadar ısrar etti ki, tutuklanmak zorunda kaldı.Mahkemeye çıktığında devrime düşmanlığını yineleyerek, giyotinle idam edilmek istediğini dile getirdi.Bir an görüp kaybettiği kadına bu şekilde kavuşacağına inandı.Sonunda onu idama mahkum ettiler.Onun arabaya binişine tanıklık eden bir tarihçinin yazdığına göre, ölüm arabasına "sevgilisiyle ilk buluşmasına giden bir delikanlı gibi" sevinçle ve arzuyla binmişti. Giyotine gülümseyerek çıktı. Bıçak indi..Hiç yaşanmamış bir aşk, yeryüzünün en büyük ve en unutulmaz aşkı olarak kazındı tarihe..
Genç Adam De Luks bir sabah rastlamıştı o yüze.Kaderi Corday'in yüzü sayesinde değişti.Kuvvetli bir istekle giyotine kendi tutkusuyla gidecek kadar..Bize bu hikayeyi ve ismini hafızalarımıza bırakarak..
Diğeri ise gelmiş geçmiş en güzel, zarif, yetenekli aktris Audrey Hepburn'e ait. Bir bakışın zihne kazınan derinliğiyle ilgili olarak yaşamış olduğu bir olay. Audrey gerek gündelik yaşamında gerek sanat camiasında kolay beğenen ve ilişki kurabilen biri değildi. Aşk hayatı yok denecek tarzda azdı.
Biyografisini az çok bilenler için yaşadığı fırtınalı birliktelikleri ve sorunlu evlilikleri ona istediği mutluluğu verememişti.Siyahla beyazın resmettiği fotoğraflarda eşi Mel Ferrer'ın kollarındayken, dışardan bakan biri ona aşık olduğunu düşünebilirdi. Bir söyleşisi sırasında söyledikleri ise O'nun gerçek hissettiği bir dışavurumdu; Bir gün arabasıyla yolda ilerlerken kırmızı ışıkta durdu. Yanına bir araba yaklaştı ve o da durdu. Arabanın içindeki yüz, Audrey Hepburn'e dönüp baktı. Audrey' de ona..Gözgöze geldikleri o kısa an ne kadar değerliydi..Bilmediğin birinin sana aradığın bakışı, gözleri ummadığın bir zamanda sunması. Audrey o pozisyonda gidip onunla tanışamayacağı için yeşil ışığın yanmasıyla birlikte istemeyerekte olsa gitti...
Ve Audrey Hepburn, hayatı boyunca o bakışı aradığını ama hiç bir zaman bulamadığını söyledi..
Hepimizin eksik parçası bir başkasında. Bir yüzde, gözlerde, bakışta, kaderde. Bazılarımız bulacak kadar şanslı.. Bazılarımız buna inanmayacak kadar talihsiz..Her şeyden evvel öncelikle baktığımız yer yüzler..Aralarından biri aradığımız..Hayallerimizden daha güzel..Belki de kendi kaderimizden bile güzel.
Öyle olmasa birileri bunları yaşar mıydı?..
Gökçe Gerçek gokcegercek@kahveciyiz.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : Mehmet Sağlam ÇÖZÜMBOZAR |
|
Konu sıkıntısı çeken Kahve Molası yazarlarına birkaç önerim olacak; fakat daha önce bir ön açıklama gerekiyor:
Dünyadaki eğitim, sanat, yaratıcılık ve gelişmişlik endekslerinde -ne yazık ki- orta sıralarda yer alıyoruz.
Ortalama eğitim düzeyimiz dört buçuk yıl. (Avrupa ortalaması 12 yıl, Japonya'nınki 12,5 yıl.)
Genel durumumuz bu iken, Kahve Molası yazarlarının eğitim ortalaması -sanıyorum- Batı ülkelerinin ortalamasına eşittir. Her ülkenin eğitimli insanlarının omuzlarına düşen sorumluluklar gibi, bizim de üzerimize düşen öncelikli ödevler var. Şöyle ki:
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve vatandaşları olarak, birikmiş, arapsaçına dönüşmüş, kronikleşmiş ve çözüm bekleyen binlerce sorunla karşı karşıyayız. Sorunlarımız öylesine kör yumak olmuş ki, birini çözdüğümüz zaman o çözüm bile başımıza yeni dertler açabiliyor. Bir başka deyişle, antikalaşan sorunlarımız kendi içinde öylesine bir denge oluşturmuş ki, negatif dengenin bozulmasına izin vermeyen bir kısırdöngüye dönüşmüş, kendini ölümsüz kılmış.
Bu tür dengelenmiş problemler deryasına dünya literatüründe herhangi bir isim verildiğine rastlamadığım için önce bu açmaza bir ad koymak istiyorum: ÇÖZÜMBOZAR. Öyle ya, hangi iktidar başa gelirse gelsin, hangi sistem getirilirse getirilsin, sorunlarımız bir türlü çözülmüyor! O hâlde, öncelikle çözümbozarımızı bozmamız gerekiyor.
Sizlerden ricam aşağıdaki problemlerimiz hakkında düşünmek, araştırma yapmak, çözüm önerileri geliştirmek ve hem bizi hem de çevrenizi bilgilendirmek; ayrıca yetkililere, sizi temsil eden milletvekillerine ( www.tbmm.gov.tr ) ve sesinizi duyuracak olan köşe yazarlarına çözüm önerilerinizi e-postayla yollamak olacaktır. Herkese teşekkürlerimle...
1- Yolsuzluk, rüşvet, kara para
2- Hazinenin ve kamu kaynaklarının dağıtım kavgası
3- Çarpık ekonomik sistem, hızla büyüyen iç ve dış borçların tehlikeli düzeylere çıkmış olması
4- İtibarsızlaşmış siyaset ve yoz siyasetçiler sorunu
5- Kötü yönetim, bürokrasinin dar vizyonu ve sistemin hantallığı/tıkanıklığı
6- Parti liderlerini padişah yapan "siyasi partiler yasası" ve bozuk seçim sistemi
7- Demokrasiyi özümseyememenin yarattığı sorunlar (temsil, katılım ve denetim yoksunluğu)
8- İnanç dünyasındaki siyasallaşma
9- Gıda güvensizliği, gıdalardaki kimyasallar sorunu
10- Tarım ve hayvancılık sorunları
11- Hastalıklı sağlık sistemi
12- İnsan merkezli değil, sistem merkezli ve ezberci eğitim sistemi
13- Büyüyen işsizlik sorunları, ulusal dokunun dejenerasyonu
14- İşçi-işveren, esnaf ve KOBİ sorunları
15- Trafik canavarı
16- Depreme hazırsızlık ve çarpık kentleşme
17- Belediye hizmetlerindeki altyapısızlık ve keyfi harcamalar
18- Enerji sorunu
19- Yürütme, yasama, yargı sorunları
20- Vergi adaletsizliği
21- Modernleşme sancıları, feodal yapının sosyolojik sorunları
22- Avrupa Birliği'ne katılım sancıları ve sorunları
23- PKK ve Kuzey Irak sorunu
24- ABD'nin yarattığı global sorunlar ve bizden beklentilerinin bize olumsuz yansımaları
25- Küreselleşme sorunları
26- Kıbrıs, Ege, Ermenistan ve diğer uluslararası sorunlar
27- Tarihsel ve jeopolitik sorunlar
28- Küresel yönetişim (Global governance) ve Küresel Sermaye sorunları
29- Beyin ve sermaye göçü
30- Birincil derecede önemli sorunlara ulusal medyanın kayıtsız kalması
31- Üniversitelerin bilime yabancılığı, aydınların sorunları
32- Araştırma, veri tabanı ve sistematik noksanlığı
33- Çözüm üretememe ve kısır yaratıcılık sorunları
34- Doğulu-Batılı kompleksi, özgüven yoksunluğu, "baba" arayışı
35- Kültür, edebiyat ve sanat sorunları
36- Psikolojik sorunlar, karamsarlık, kişisel tatminsizlikler
37- Bireyselleşmenin getirdiği sosyal ve psikolojik sorunlar,
38- Kısa yoldan zengin olma hevesi ve bu uğurda yok edilen değerler
39- Ahlâkî ve etik sorunlar
40- Nemelazımcılık
41- Ulus olarak cinsel tatminsizlik sorunları
42- Evlilik ve aile sorunları
43- Kadın ve insan hakları sorunları
44- Çocukların ve gençlerin sorunları, uyuşturucu madde bağımlılığı
45- Ana-babaların sorunları
46- Engellilerin, yaşlıların ve emeklilerin sorunları
47- Üretmeden tüketme alışkanlıkları
48- Hak etmeden hak isteme çarpıklığı
49- İletişim sorunları (dil yozlaşması ve kavram kargaşası)
50- Uluslaşamama ve bu nedenle "düşük sinerji toplumu" olma sorunu...
Teşekkürle, sevgi ve saygıyla...
Mehmet Sağlam mehmetttsaglam@gmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : M.Nihat Malkoç MÜSLÜMAN COĞRAFYASINDA RAMAZANLAR |
|
Ramazan gönül dünyamızda müstesna günlerin başlangıcıdır. Rahmet, mağfiret ve cehennemden kurtuluş ayı olan ramazan; gönül coğrafyamızı şenlendirdi. Oruç ikliminde arınan Müslümanlar günahlarını atıp yeni ve pak bir hayatın kapısını aralıyorlar. Hayır konusunda yarışan Müslümanlar, İslam kardeşliğini yaşamanın hazzını iliklerinde hissediyorlar. Resulullah Efendimiz "Bu ayı oruç tutarak, ibadet ederek ve hayır için harcamada bulunarak geçirenlere ne mutlu!" diyerek oruç ikliminde arınan, hayırda yarışan Müslümanlara müjdeler veriyor. "Ramazan'ın ilk gecesinden itibaren şeytanlar ve cinlerin azgınları bağlanır. Cehennemin kapıları kapanır, artık (Ramazan'ın sonuna kadar) onun hiçbir kapısı açılmaz. Cennetin kapıları açılır ve artık (Ramazan'ın sonuna kadar) hiçbir kapısı kapatılmaz. Bir seslenici: 'Ey hayırda öne geçen sen gel! Ey kötülükte ileri giden sen dur!' diye seslenir. Allah'ın o zaman cehennemden azad edilen kulları vardır. Bu her gece böyle olur." hadisi de orucun gereklerini hakkıyla yerine getirenleri büyük mükâfatlarla müjdeliyor.
Dünya Müslümanları ramazan ayının getirmiş olduğu manevî havayı teneffüs ediyor. Bir buçuk milyarlık Müslüman âlemi Rabbimizin emri olan oruç ibadetini ifa ve ihya ediyor. Bu ayda Müslümanlar oruç dairesinde aynı kitabın, aynı peygamberin, tek ve aynı olan Rablerinin etrafında kenetleniyorlar. Bir bütünün parçaları olan Müslümanların ayrı gayrı demeden, ayrıntılarda kaybolmadan bir araya gelmesi, ümmet bilinci içerisinde dayanışma örnekleri göstermesi Müslümanlığın ve Müslümanların geleceği açısından hayatî bir öneme sahiptir. Bir vücut olan Müslümanlar sıkıntıları ve güzellikleri böylece paylaşıyorlar.
Müslüman coğrafyası ramazana dertsiz giremiyor bir türlü. Ne yazık ki bu ayın coşkusunu ve hazzını doyasıya yaşayamıyoruz. Dünya Müslümanları ramazana yine büyük sıkıntılarla giriyor. Irak'tan Çeçenistan'a kadar pek çok ülkede Müslümanlar esaret zincirlerini kırmanın zorlu mücadelesini veriyor. Daha onlar gibi nice ülkede ramazan heyecanı mevcut şartlardan dolayı hissedilemiyor. Müslümanların başsız, birlik ve beraberlikten uzak bir görüntü içerisinde olması ramazanın güzelliklerine gölge düşürüyor. O ülkelerdeki müminler ramazanı gereğince yaşayamıyorlar. Bir sürü engellerle karşılaşıyorlar.
İslam dünyası arzulanan birlik ve beraberliği gösteremiyor bugünlerde. Öyle ki Müslümanlar ramazana birlikte girme konusunda bile beraber hareket edemiyorlar. Bazı devletler bir gün önce, bazılarıysa bir gün sonra giriyor bu kutlu aya. Ay takviminin esas alındığı ramazan, özlenen Müslüman birliğini nedense sağlayamıyor. Orucun başlangıcında bir türlü birleşemeyen Müslümanlar doğal olarak bayramlarda da birleşemiyor. Birleri bayram ederken birileri oruca devam ediyor. Bu durum bile Müslümanların mevcut dağınıklığını ve gevşek durumunu göstermeye yetecek bir delildir. Ramazanda birlik ve beraberliği sağlayamayan dünya Müslümanlarının birbirinin dertlerine merhem olması beklenebilir mi?
Ramazan; kardeşliği perçinleştiren, dayanışmayı sağlayan mübarek bir zamandır. Manevî kıymeti ölçülemeyecek kadar büyük olan bugünlerde Afganistan'da, Çeçenistan'da, Irak'ta, Doğu Türkistan'da ve Kerkük'te ramazanların ne kadar buruk yaşandığını tahmin edebiliyorum. Acaba bu kardeşlerimiz ramazanda iftar ve sahurların heyecanını, coşkusunu, huzurunu ne zaman yaşayacaklar? Bizler o kardeşlerimiz için neler yapıyoruz? Bir şeyler yapamıyorsak 'Müslüman kardeşliği' kavramının içi boş kalmıyor mu? O insanlar acılar içinde yaşarken bizler zengin sofralarda nasıl yiyebiliyoruz? İçimiz hiç mi acımıyor?
Müslümanlar bu mübarek günlerde birlik ve dayanışma içerisinde ol(a)mayacaklar da ne zaman olacaklar? Yürekteki bir'ler niçin birliği beraberinde getirmiyor? Artık Müslümanların acıları ve yürek sızıları dinsin. İnananların yüzü gülsün. İftar yaparken sofrasına bir somun sıcak ekmeği koyamayanların vahim durumunu düşünüp lokmalar boğazınızda düğümlenmiyorsa kalbinizi bir kez daha yoklayın ve arındırın. Müminlerin dertleriyle dertlenmeyen Müslümanların bence insanî ve imanî açıdan eksiklikleri vardır.
M.Nihat Malkoç mnm61mnm@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
AĞUSTOS 2007
Meditasyon kıvamında
Balkonda son sessizlikler
Sonbahara doğru açılan ılık bir rüzgar gülü,
Pembe bu kez ve hassas
Daha gurursuz bir de
Meditasyon kıvamında
Balkonda son sessizlikler
Ayaklarım üşüyor biraz
Çorap giydim yaz günü
Ve soğuk süt içiyorum yaralarıma
Zehir olmasın akşamlarda,
Yan komşunun huzuru geçsin yollara
Çift güllü yasin okuyayım yine yatakta.
ÖYKÜ ÖZÜ
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Web sayfanızın ziyaretçi sayısını günlük, haftalık ve hatta aylık olarak takip etmek için http://www.alexa.com/ web sayfasını kullanabilirsiniz. Ayrıca en iyi 500 web sayfası listesini de buradan takip edebilirsiniz.
Sanal dünyada millet ev falan alıyor. Benim niye yok diyenler için Bosch tarafından hazırlanmış hoş bir alternatif var. http://www.boschworld.com/ Evinizi almak için geç kalmayın. Tamamen ücretsiz bir uygulama olması iyi bir çalışma olmasına engel olmamış. Aslında reklam amaçlı yapılmış bir çalışma ama olsun, yine de güzel olmuş.
Dünya üzerindeki tüm çocukların bilgisayarla tanışmasını ve ister okulda, ister evde; yani her ortamda bilgisayar kullanabilmesini sağlamak amacıyla XO isimli bir bilgisayar geliştirildi. Yeşil renkli bu şirin bilgisayarın bilgilerine http://www.laptop.org/ web sayfasından ulaşabilirsiniz. Sloganları da çok güzel: One Laptop Per Child. Peki bu organizasyon neden Türkiye'de yok diyenlere güzel bir haberim var. OLPC Türkiye Ofisi 2008 başında İstanbul'da kuruldu. Hem de sloganı değiştirmeden: Her Çocuğa Bir Laptop diyerek yola çıktı bu arkadaşlar. Projeyi merak edenler için bir web sayfası hazırladılar http://www.abcdizustu.com/ Aslında bu tam anlamıyla bir sosyal sorumluluk projesi. Seslerini duyurmak için tanıtım faaliyetlerine başladılar ve hızla devam ediyorlar. Sizler de bu çorbada tuzumuz bulunsun diyorsanız, web sayfalarını inceleyerek işe başlayabilirsiniz. Türk çocuklarının da bu projeden faydalanmalarını istiyorsanız, desteklemekten çekinmeyin.
En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
|
|
|
|
|
|