|
|
|
25 Eylül 2008 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Düelloyu bekliyorum! |
Merhabalar
Bugün biraz tembellik ettim. Şu saatte de pek birşeyler karalayabilecek halde değilim. Belki gözünüzden kaçmıştır diyerek Leman'dan güncel bir çizgiyi aşağıya aldım. Siz ona gülerken ben de usul usul kaçayım diyorum. Yarın düellonun neticesine göre diyecek epeyce şeyimiz olur sanıyorum. Hoşçakalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
|
Pergelin Divit Ucu : Sarahatun Demir Dönüm… |
|
Bir başlangıçtan sonrakine dönüyorum şimdi. Öncekini unutmadığının o da farkındaydı. Döndü. Gittiği yollardan geri. Ama gidecekleri de vardı. Bu dönüş onlardan da soyutlamıştı. Ve sen gidilmemiş bir yol için "en hayırlısı bu oldu" dememelisin. Bu sığınış olur. Ötesi bilinmezlik, paradoks…
Zaman yüzleşti hakikatle. Sızım sızılar sızıldatmaya devam edebilirler bir süre yine. Kaçmaya çaba büyüttüğün virane yollar var. Geri döndüklerin kadar oyalayıcılar. Gitme gözünü sevdiğim. Gözünden bir sevme sahipliğine yeltenip kaşında, özünde, benliğinde hayatımı çizmek istediğim… Gitme. Bu yollar sensizliğe dayanacak kadar bir başka ötekine alışkın değil. Yadırgadığı bütün kusurlar içinde sensin tek tanıdık kalanı. Gitme. Burada kal…
Bir yol burası.
Kıvrımında ikiden daha fazla seçenekle tercihler yapılabilecek bir yol.
Ne zaman gelinmiş ki en son bu kadar tanıdık tüm ayrıntılar
Değişen yüzler, insanlar
Sandalye aynı, ağaç da, deniz de, soğuk da.
Yürüdüm.
Yol ıslak.
Ömrüm nemli.
Bu ortak ıslaklık hali gözlerime geçebilirdi. Çok sürmedi zaten, geçti.
Ağladım…
İnsanlarının seni tanıyarak çevirdiği; şaşkın, telaşlı, acıyacak bir ifadeyle "neden ağlıyorsun" diyemeyeceği bir şehirde ağlamak özeldir. Bu merasimi kimsenin katletmesine izin vermez Tanrı. Ağlarsın yürürken. Yürüdüğün için ağlarsın. Yaz bitmiştir. Yaz ile gelmesi beklenen çok şey gelmemiş, gitmesi gerekenlerin tamamı neredeyse gidememiş ama yaz bitmiş. Doldurmuş takvimde payına düşen kaç pazartesi varsa. Bitince gitmiş. Hazan olmuş. Biraz yaprak, biraz buğu, kuru ve hüzün…
Denizin karşısında üşüyen parmaklarım var. Onun kederden çıkmış, birazdan gerçekleşmesi muhtemel konuşacaklarının hüznü. Oysa hiç konuşmasa. Sadece çalsa. Neyi çalarsa kabul ederim bugün. Tüm şarkıları güzel çalar ne de olsa. O çalsa ben ağlasam. Ama konuşmadan. Sormadan. Cevaplamadan…
"Gözünde mutluluk var."
Bilmem. Öyle mi dersin.
"Tanırım prenses seni, bu mutluluk sıradan bir şey değil. Anlatsana."
Kimden çalalım ilk parçayı. Hadi "her şey benden önce'yi çal.
Söyleyeceksen ama."
Söyleyeceğim…
Dingin birkaç nakarat. Söylerken uzağa baktıran. Baktırdığı her uzaklık için ayrı sancıları anımsatmayı başaran birkaç güzel söz. Biten bir yazın ilk gündönümü gibi. Deniz kızgın. Alacaklı. Kimden bilmiyorum. Ama hem kızgın hem alacaklı. Bunu denize bakınca görebiliyorum.
Şarkı bitti…
Konuşmadım bir zaman.
Uzağa baktım. Denizin göz mesafemden sonrasında neler olabileceğine hesap tuttum. Bu denize benim kadar kaç kişi baktı'yı hesaba çalıştım. Hesaplardan sıkıldım. Caydım…
Eski… İnce… Fırtına…
Dağıttım bir şeyleri.
Kurdum.
Topladım.
Kafamın içinde hiç olmayanların aritmetik hesapları var. Geometrik ortalamasını almak istediğim yollar. Ama ben sevmem şekillerden hesaba yeltenenleri. Hesabı yaşamak'lardan tutacaksın. Hesapların gerçekçi olacak. Bu nedenle de şekillerden uzak…
Üç… Beş… Yedi…
Her dakikayı saydı konuşmadığımız. Her dakikada kafamdan geçenler biraz daha başkaydı. Soğuktu şehir. Rüzgârlı. Ama yalnızdım. Aynı oranda kalabalık. Yanımda sevgisinin büyüklüğünden zerre şüphe duymayacağım ama bu sevgisine sevgi olamayacağım için ona her baktığımda beni hüzne gark eden bir güzel yürek vardı. İyiliğimi isterdi hep. Sevmek, ol deyince olacak bir şey değil, ben de olma desem bitecek gibi değil demişti. Doğru söylemiş. Sevmek ol deyince olacak bir şey değilmiş. Alışmakla başlayan bir uzun yolun sessiz sözleşmesiymiş meğer sevmek. En hesapta olmayan bir anda gelenmiş…
Gölgem vardı. Bazen ağır gelirdi. Unutmak istediğim şehirler oldu. Gölgemi satsaydım geri döndüğüm şehirlerden herhangi birine, yüküm hafifler diye inandım. Gölgem anılarımın anatomik vesikasıydı. Hiçbir unutuluş yalanında benimle iş birliği yapmadı. Her gidişte önce o geldi benimle. Anıların eksiksiz tanığı. Hatıraların gerçek yanı. Gölgem…
Şimdi gölgemi gördüm şu köpükte. Evet, tam şu köpük. Bak, beyaz olan. Diğerlerinin tamamı gri. En hırçın köpükte gölgem var benim. Bulut'a yoldaş olacak kadar bulutla kardeş ama sevdalı olamayacak kadar başkasına yürekli bir köpüğüm ben… Gölgemi içine saklamış. Anlaştım köpükle. Bu gölgeyi hep sakla. O da gelecek. Onu da getireceğim buraya. O zaman O'na göstermeni isteyeceğim dedim. Söz istedim…
Bulut vardı. Biraz yağmur. Buğu. Ben ve gölgem.
Sonra dingin birkaç tını. Üşüdüm sonra ben. Soğuk diye değil belki sadece. Ama üşüdüm. Gitmek isteyecek kadar üşümek nedir bilirsen anlarsın. Şimdi daha tanıdık bir şehirdeyim. Caddesinde yürüyerek ağlayamayacağım bir şehrin sokağındayım. . Ağlamak istersem eğer yine yürürken bir caddede, o denize gideceğim. Köpükte benim gölgem var. O gelsin O'nu da götüreceğim. Köpükte benim gölgem var…
* * *
"..Baba evinden uzaklara yelken açtın, yüreğin öfke dolu
Tehlikeli kayalıkları aştın, denizleri kat ettin.
Ve şimdi.. Yabancı bir ülkede yaşıyorsun."
Aeschylus, Medea
Sarahatun Demir sarahatun@mynet.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : Gökçe Gerçek HEPSİ "GEÇ"Tİ SEVGİLİ |
|
"Kayıklara bakıyorum canım..Gözümün görebildiği kadar görüyorum. Göremediğini hayal ediyorum..Keyiflerine göre hareketlenip duruluyorlar..Kimileri en yakınımda bir adım kadar, elimi uzatsam hemen tutar..Kimileri uzağımda.. Uzaktan bakar. Çağırsam tereddüt eder gibi..Arkadaşlarım gibiler biraz..Bazıları çok yakın, bazıları uzak. Ama hepsini görebiliyorum. Önemli olan gözümden uzakta değiller.Hepsine uzanabiliyor bakışlarım.Ellerim yetişmese de.."
Bunları yazarken, güneşin son ışıkları benimle vedalaşıyor. O devasa ışık geriye bitmekte olan bir mumun sönmeden önceki hali gibi şimdi yukarıda..Çok ötede..Uzayan genişlikte..
Herşeyin geçip gittiğini biliyorum sevgili..Sevgilerin, hoşgörünün, merhametin..Anlayış zenginliğinin nasılda olağanca fakirleştiğini.. Biliyorum.. Yaşamın fırçasını beyaza bulayıp balyaj niyetine saçlarımızın bir kaç telini boyadığını..Sanırım en güzel günlerimizi yaşlanmanın en güzel evresi olan gençliğimizde yaşadık..İlk görüşte söylediğimi, tekrar söylemekten haz duyuyorum; "Gülümseyişinde gerçek bir şeyler var. Yalandan olsa, oturmazdı o ışık böylesine güzelim gözbebeklerine.."
Artık sen de ben de bu filmin son haliyiz..Sevgi(li)min cümleleri artık eskisi gibi değil..Eski niye böyle güzeldir, niye böyle sıcaktır? Hep hatırlatmayı bilir kendini.. Biz geride kaldık. Yürüdüğümüz yol aynı yol değil..Farketmedim.. Farketmedin..Sana ait önceliklerim sana ait değiller şimdiler de.. Kullanılmış sinema biletleri gibi biraraya geldiğimiz zamanlar..Bütün noktalama işaretleri yükselmişti sesimizde, o son nokta hariç.. Onu da kullandım. Zaman bitti. Konuşma bitti.. Sen bittin, ben bittim..Geriye kalanları şimdi farkedebilirim..Kalanlar zihnimin peşine ara ara Taksim tramvayına takılan çocuklar gibi takılıp, sonunda dağılırlardı..Bunu biliyorum..
Sanki deniz gibiydi her şey. Hem sığ, hem derin..Her başlangıç gibi..Meraklı, huzursuz.. Söylediklerimizden çok söylenmeyenlere odaklandığımızda anladık buraya kadardı..Birer ayna yutmamıza hiç gerek kalmadı..İçimizdekilerin bittiğini göstermesi için..Yüzlerimiz birer aynaydı..Ben de ve sen de hiç birşey kalmadığını apaçık gösteren..
Hepsi geçti sevgili..Seneler öncesinde kaldı..Yürüdüğümüz yollarda kaldı..Bir kervan'a bindim, yüklerimi yüklendim..Kendimle gidiyorum..Ağır, hafif yüklerim..Kimseye yükleyemem..Sen şimdi ardımdasın..Gittikçe ufalıyorsun..Gözden kayboluncaya dek, ufalmaya devam edeceksin..
Hepsi geçti sevgili..Hava kararıyor ama farklı yerlerde..Saatler geçiyor ama başkalarının güzel anları için..Geçmiş mi? Dönüp bakmaya niyetli değilim eskisi gibi..Eski benden bunaldı..Ben ondan vazgeçtim..Kesinlikle üzüntülerimin bir kalitesi vardı..Ama her şey geçti..
Evet deniz gibiydi her şey..Hem dalgalı, hem durgun..Ve her bitiş gibi..Gürültülü ve bir o kadar sessiz.
Gökçe Gerçek gokcegercek@kahveciyiz.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
HE-HE-HE
HA/hecesi ile yazılarımı yazmaya karar verdiğimde , bu, "üçlü hece"deyişlerine gitmek amacı taşıyordu. Nasıl? HA-HE-HI. . Bugün HE-HEcesini yazmak kısmet oldu.
Lazım gülmek. HE, HE, HE! Peki ne oldi? Ağlamak ve gülmek ikiz kardeş. Şöyle süleyim. Ağlayanın malı gülene fayda getirmez belki ama devr-i şahanelerinde malı götürmekte marifet. HErbir kimse bu yeteneği taşıyamaz. Takdir Allahındır ancak İlahi Takdir böylelerine bulaşmıyor Ağabey. . Götürrr. . HEsabını verecekleri günü görmemiz mümkün olsa, ah mümkün olsa da HE-HE-HE "Cezalarını Çektiler " diyerekten gülebilelim. Ne bilem bilsem diyeceğim odur , HEybe delindiki götürülemedi HErbir şey.
HErnekadar bazı bazı bu götürme işi HEdiye almak ile karıştırılıyorsa benim anlayamadığım, HElvayı yapan ile yiyen HEp bunlar. HEy gidi günler HEy, beyhude geçmiş günler, ben size ne diyem. Ar-HEya kalmamış efendim, bizim zamanımızda HElal ekmek yemenin bir anlamı vardı. İşte o ka. . . Ömrüm "HEy Corc, versene borç"diyerekten geçti gidiyor. Bana da şarkı söylemek düşüyor:
"Biz HEybelide HEr akşam mehtaba çıkardık"
"Mehtab iri güller ve senin en güzel aksin
"Velhasıl o rüya duruyor yerli yerinde"
Ya HEy! Ben şarkıyı karıştırdımHErhalde. Ne ise bilenler şarkıyı tamamlayıversin. Bir bilen de şiiri. Geçen günki gazete haberi beni fena etkiledi. Dokuz katlı apartmanın zemin katına HEyelan nedeniyle dolan toprak Baba ve Kızının ölümüne neden olmuş , sen gelde şarkı söyle . HEyacanım kayboldu. .
HErifçioğlu bulmuş yolunu. Yaptırmış bir tabela , asmış HElanın kapısına :
"HEllo! There is alafranga WC here. All use two dollars. "
Hopunuz, göbeklerinizi ister kaşıyarak ister hoplata hoplata buna gülünüz Yurdumun sıcak insanlarının bu deyişi -buluşu ne derseniz deyiniz , Ekonomik-Sosyal ve kültürel açılımını görmemezlkten gelemezsiniz.
Bir diğer uyanık çıkan da "HElal gıda "diyerekten reklamlarla arzettiği yiyecekler.
Bu yaz bir"Yunan Gemisi "ile Akdeniz seyahatına çıktık ailece. Bunun tuzu kuru diye dudak bükmeyiniz. Geminin en alt kısmında İç Kabine sığıştık. Her gece Besmele çekerek HElalleşiyor, karaya ulaşmayı gözlüyorduk. Konuyu azıcık dağıtmak adetimdir, işte laf geveliyorum. Gemide self servis Malezyalı Din kardeşlerimiz görev yapıyor. Tepsi elimizde hangi küveti işaret etsek "Ver"diye, "Haram" diye cevap alıyoruz. Gemide 3 aile türküz, bizi derakap tanımışlar, kötü bir ingilizceyle cevap veriyorlar"Dis is HElal"İçimiz dışımız ekmek-peynir-kaşarlı pizza oldu. .
Şimdi bu yazıda "Güzel HElen-HErodot-HElin Avşar"dan bahis mevzuu yapmak, yazımızın üstün Edebiyat Çizgisine yakışmaz. HEllim peyniri gibi uzatmaya ise gerek yok Lazım HEmen bitirmek.
HI hecesinde buluşmak üzere. .
Beltan Göksel
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
[Henüz Oylanmamış] 0 Kahveci oy vermiş. |
|
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : M.Nihat Malkoç RAMAZAN'A DAİR MÜLAHAZALAR |
|
Müslümanlar için rahmet ve bereket ayları olan üç aylar adeta sevapların hasat mevsimidir. Recep, Şaban ve Ramazan diye peş peşe sıralanan bu aylarda çok mübarek geceler de mevcuttur. Bu aylar içerisinde bulunan Regaip, Miraç, Berat ve Kadir geceleri maneviyat ikliminde alabildiğine soluklandığımız mukaddes zaman dilimleridir. Regaip gecesi, Recep ayının ilk cuma gecesine, Miraç gecesi, Recep ayının yirmi yedinci gecesine, Berat gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesine, Kadir gecesi ise Ramazan ayının yirmi yedinci gecesine rastlar. Fakat Kadir gecesinin tam vakti ihtilaflıdır. Sevgili Peygamberimiz, bu aylarda her zamankinden daha çok ibadet eder ve "Allah'ım! Recep ve Şaban ayını hakkımızda hayırlı kıl, bizi Ramazan ayına kavuştur." diye dua ederdi.
Ramazan on bir ayın sultanı sıfatıyla her yıl kapımızı çalar, hayatımıza bambaşka bir renk ve ahenk katar. Bu ayın mübarek atmosferi manevî dünyamızı çepeçevre kuşatır. Ağzımız kötü sözlerden, midemiz ise abur cubur yiyeceklerden uzak durur. İç dünyamız manevî bereketle hayat bulur. Gerçek huzurun ikliminde soluklanırız. Hayat bulur hayat…
Ramazanlarda evlerimizde bambaşka bir heyecan ve telaş yaşanır. Küçüğünden büyüğüne kadar hemen herkes bu tatlı heyecana iştirak eder. Ramazanın iftarı ve sahuru huzurun ve manevî lezzetin doruğa ulaştığı demlerdir. Ya teravihlere ne demeli, küçük büyük camilere doluştuğumuz, bin bir hatıramızın yaşandığı mübarek teravihler!... Ramazanla birlikte uzun süre camilerden uzak kalan ayaklarımız, ilahî huzurun ikliminde rahat ederler. Cumalık gidişler her akşam kılınan teravih namazlarıyla taçlanır; ruh huzura kavuşur.
Ramazan insanı munisleştirir. Oruçlu insan kötülük yapmaz, başkalarına bulaşmaz. Mevlana gibi hoşgörülü, Yunus gibi sevgi dolu olur. Kendisine bulaşmak isteyenlere Peygamber Efendimizin yaptığı gibi oruçlu olduğunu hatırlatır ve susar. O büyük insan, ramazanda Müslüman'ın tavrını şöyle özetler: " Şayet birisi kendisiyle itişmeye veya kendisine karşı ağız bozmağa kalkışırsa 'ben oruçluyum' diye mukabelede bulunsun"
Bu hadiste de belirtildiği gibi gelecekte pişman olmamak için hayatımıza çekidüzen vermeliyiz. Allah'ın çizdiği yolda yürümeliyiz. Anne babalarımıza sağ iken yetiştiğimizde onlara 'öf' bile dedirtmemeliyiz, rızalarını kazanmalıyız. Resulullah'ın adı geçtiğinde ona selatü selam getirmeliyiz. Ramazan geldiğinde onu ibadetlerle geçirip Hakk'ın razı olacağı kullar içerisinde yer almalıyız. Sayılı günlerimizde basiret gözümüzü dört açmalıyız.
Ramazanın bereketi hayatın her yanına siner. Cadde ve sokaklar daha bir renkli olur. Açılan kitap fuarları, verilen konferanslar gönül çağlayanımızı daha da coşturur. Akşamleyin alınan o güzelim susamlı pideler neşemizi ve iştahımızı doruğa çıkarır. Hele verilen toplu iftarlar!... Eşimizi, dostumuzu buralarda görür, sohbetleri derinleştiririz. Hayatın yoğunluğunda ihmal edilen gidip gelmelere vesile olur Ramazan, dost buluşmaları için bulunmaz bir nimettir. Kısacası ramazan hayata hayat katan müstesna bir zaman dilimidir.
Ramazanla birlikte yaşlı dünyada taze başlangıçlar yaşanır. Ramazan şenlik ayıdır aynı zamanda… Gönüllerimiz, camilerimiz ve şehirlerimiz bu ayda şenlenir. İftarda ve sahurda sofraya oturunca bayram sevinci yaşarız. İftardan önce şöyle bir dua okunması çok uygundur: "Allah'ım senin için oruç tuttum, sana iman ettim, sana güvendim ve dayandım, senin lütfettiğin rızık ile orucumu açıyorum, geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla Rabbim!"
Bu ayda kandiller ve mahyalar içimizi aydınlatır. Anne ve babalar oruç tutan yavrularına şefkat gösterme, ikramda bulunma ve merhamet etme konularında yarışırlar. Eller Allah'a kalkar, mülkün gerçek sahibinden af ve mağfiret dilenir. İşlenen günahlardan dolayı pişmanlık duyulur. Bu kıymetli süreçte gökten rahmet ve bereket sağnak sağnak yağar. Kısacası ramazan, sıradanlaşan hayatı anlamlı kılmanın yoludur. Ne mutlu bizlere! Şükrolsun ki bir kez daha bu güzel duyguları yaşamak nasip oldu bize. Bizi bu günlere eriştiren Allah'a binlerce şükürler olsun. Ramazanınız mübarek, iftar ve sahurunuz bereketli olsun.
M.Nihat Malkoç mnm61mnm@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
yola devam
gene o uçsuz bucaksız raya girdim,
makiniste bağlı hayatım.
cennettir benim amacım ölmek değil,
yol devam ediyor...
gene o uçsuz bucaksız bara girdim
elimde rakım sonsuzluğa içerim
sızmış uykuya dalmışım
yol devam ediyor...
gene o uçsuz bucaksız haftaya girdim
aşk yok, para yok, artık veresiye bira satanda yok
işveren yok.... sıkışığım anlayacağın, ama
yol devam ediyor...
gene o uçsuz bucaksız sahneye girdim
sahte romanı oynuyorum,
işte geldim burdayım ben bu işte ustayım... unutmayın
yol devam ediyor...
Ulaş Aydemir Üstün
<#><#><#><#><#><#><#>
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Güzin abla dediğimde eminim ki bir çoğunuzun yüzünde küçük bir gülümseme belirecektir. İnternetin nimetlerinden tabi ki o da faydalanıyor. http://www.guzinabla.com.tr Web sayfasında bulunan şu güzel şiir için teşekkür ediyorum: Kimi der ki kadın, uzun kış gecelerinde yatmak içindir. Kimi der ki kadın yeşil bir harman yerinde dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir. Kimi der ki hayalimdir, boynumda taşıdığım vebalimdir. Kimi der ki hamur yoğuran. Kimi der ki çocuk doğuran. Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne hayal ne vebal. O benim kollarım, bacaklarım, başımdır. Yavrum, annem, karım, kız kardeşim, hayat arkadaşımdır.
Baklayı yıkayıp bir tencereye alın. Havuç, soğan ve sarımsağı temizleyip tencereye ekleyin. Malzemenin üzerini iki parmak geçinceye kadar su doldurup kaynatın. Tenceredeki su kaynamaya başlayınca üzerinde biriken köpüğü bir kevgirle alın. Zeytinyağı ilave ederek kısık ateşte kaynatmaya devam edin. Hem bu Fava tarifini hem de diğer yemek tariflerini öğrenmek için tık http://www.nepisirsem.com/
Dünya üzerindeki tüm çocukların bilgisayarla tanışmasını ve ister okulda, ister evde; yani her ortamda bilgisayar kullanabilmesini sağlamak amacıyla XO isimli bir bilgisayar geliştirildi. Yeşil renkli bu şirin bilgisayarın bilgilerine http://www.laptop.org/ web sayfasından ulaşabilirsiniz. Sloganları da çok güzel: One Laptop Per Child. Peki bu organizasyon neden Türkiye'de yok diyenlere güzel bir haberim var. OLPC Türkiye Ofisi 2008 başında İstanbul'da kuruldu. Hem de sloganı değiştirmeden: Her Çocuğa Bir Laptop diyerek yola çıktı bu arkadaşlar. Projeyi merak edenler için bir web sayfası hazırladılar http://www.abcdizustu.com/ Aslında bu tam anlamıyla bir sosyal sorumluluk projesi. Seslerini duyurmak için tanıtım faaliyetlerine başladılar ve hızla devam ediyorlar. Sizler de bu çorbada tuzumuz bulunsun diyorsanız, web sayfalarını inceleyerek işe başlayabilirsiniz. Türk çocuklarının da bu projeden faydalanmalarını istiyorsanız, desteklemekten çekinmeyin.
En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
|
|
|
|
|
|