Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 7 Sayı: 1.502

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 27 Ekim 2008 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Çoğu zarar bu meretin!..


İyi haftalar

İyi yağıyor değil mi? Beklediğimiz yağışlar sonunda geldi ama koca köy İstanbul'u da sel götürdü, halen de götürüyor. Allah fakir fukaraya acısın. Yıllardır sözde islah edilmeye çalışılan tüm dereler patlayıp çatlamış. Yandaki resme benzer sahneler pek revaçtaydı. En yeni kaplamalı TEM Otoyolunda bile su birikintileri yarım metreye yaklaşıyordu. Bizzat gezdim gördüm, sizler için inceledim. Şaka bir yana mecburi seyahatlaer olmasa insanın canı parmağını oynatmak istemiyor. Bir de saatler bir saat geri alınınca depresyona girme olayımız varmış. Şu saat oldu pek bir şeye girdiğim söylenemez ama beyin kıvrımlarımın dumura uğradığı bir gerçek. Tayyip Bey'e bile söyleyecek bir laf bulamıyorum mesela. Ben bir densizlik yapmadan kaçıp gidip yatayım izninizle. Biraz dinlenirsem belki zihnim açılır. Herkese makul yağışlı, gümbür gümbür bir Cumhuriyet Haftası diliyorum. Esenkalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


 Kahveci : Beyhan Ada


Zaman mı ? İnsan mı ?

Hepimizin bir hayat hikayesi var ve biz bu hikayenin sahnelerinde savrulup duruyoruz sağa sola. Ne yaptığımızın farkında bile değiliz çoğu zaman. Komutlanmış gibi güncel koşturmalar ve mecburi savaşlar. Çağımızın hastalığı dendi bozulan psikolojimize, ne zaman bozuldu, ne zaman tanı kondu, ne zaman yoruldu bunca insan farkında olmadan. Bir halsizlik halleri sardı bedenimizi, açmadık ne yüreğimizi ne de kapımızı güvene. Kaybettiğimiz değerlere kör oldu gözlerimiz, bizden yardım dilenenlere ise sağır ettik kulaklarımızı. Bir sohbetimize muhtaç olan yüreklere karşı duvar oldu vicdanımız.
Haksızda değildik hani, hangi değerlerimize sahip çıkacaktık ki?
Biz değerlerimiz dedikçe dinsiz dediler bize.
Hangi yardıma koşacaktık ki?
Deniz fenerinin altında söndürdüler yardım duygularımızı.
Hangi insana güvenecektik ki?
Masum duygularımızla oynadılar sözde dindar geçinen üçkağıtçılar.
Vicdanımız duvarmı oldu? Yoksa Ergenekon bir duvar gibi önümüze mi çekilmek isteniyor?
Toz duman götürdü ortalığı, kimisi kim vurduya gitti, kimisine kanser dendi, köşelerde bulundu ölüsü.
Sola yanımız kabaracak gibi oldu, Deniz Bey 'vermem onu kimseye tek sahibi benim' dedi.
CHP Deniz Bay(a)kal dı!!!
Sürekli saldırmaktan çözümler aramayı akıl edemedi insanlar. Meydanları doldurduk sığmadık,
'şehitler ölmez, vatan bölünmez' dedik, haritalarda bölünen vatanımıza verdiğimiz şehitleri, yine bu isyanlar eşliğinde toprağın bağrına emanet ettik.
'Ermeni soykırımı'nı kabul etmeyen Türk meclis üyeleri men edildi partilerden, bir avuç Ermeni Diasporası götürüyor işi Amerika'lardan.
Pkk sırıtırken ottuziki dişiyle dağlardan, yurdum insanı birbirini taşlar olmuş 'kürtsün kardeşim değilsin artık' diye tarihi inkâr edercesine.
Herkesi amacına ulaştıracak kolay lokmayız işte biz böyle, galayana gelir yakar yıkarız düşünmeden, tartmadan, biçmeden.
Kaba kuvveti yanlış yerlere harcamanın bir sonu yok mu?
Zaman mıydı değişen yoksa insan mı? Sahi zaman mı değiştirmişti insanları yoksa insanlar mı zamanı? Yada zincirlememiydi bu değişim kasırgası.

Saygılarımla.

Beyhan Ada


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,829,829,829,829,829,829,829,829,829,82
11 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Eda Ovacıklı


Salıncak



Kendime geldiğimde dünya denilen bir yerdeydim. Oysa tüm amacım sadece kapı aralığından şöyle bir bakmaktı dünyaya meraktan.

Ufacık bir çocuktum. Hani şu mahalle aralarında eğreti duran; renkleri güneşten solmaya yüz tutmuş; çoktan gıcırdamaya başlamış; paslı demirleriyle kanıksanmış parklar vardır ya, orada yalnız başına oynayan ufacık bir çocuktum. Yanımdan parlak, gıcır gıcır kâğıt ve süsleriyle allı pullu bir uçurtma geçtiğinde, sevgilisi göz kırpıp kaçmış âşık gibi heyecanla peşinden koşturup salıncaktan düşmüştüm. Kimsenin görmemiş olmasını umdum. Gururumdan ses çıkarmayarak ve her adımda dizlerimin sızlamasına aldırmayarak uçurtmaya yetişmeye çalıştım. İpini yakaladığımda hızlı bir düşüşe geçti. Ellerimde duran, yırtık pırtık ruhum ve rengi solmuş canlılığımdı. Çocukluğumu salıncakta unutmuştum. Aslında tüm amacım sadece kapı aralığından şöyle bir bakmaktı dünyaya meraktan. Neler olduğunu anlamadan kendimi dünyada buldum.

Sorumluluklarım çağırıyordu uzaktan. Koştum. Bacaklarımı hissetmeyinceye kadar sorumluluklarıma doğru koştum. Salıncakta unuttuğum çocukluğuma nefretimi kusarken, hızımdan etrafa saçılan nefretimin ruhumu kirletmesine aldırış edemedim. Durduğumda mutluydum. Evet, tüm amacım sadece kapı aralığından şöyle bir bakmaktı dünyaya meraktan. Bıraktım ama kaçmayı. Evim olmuştu burası.

Dedim ya, tüm amacım sadece kapı aralığından şöyle bir bakmaktı dünyaya meraktan. İzledim bir süre sadece. Yine beni çağırıyordu hayat. Koş demişti üstelik bu sefer. Koş, yetişmelisin! Anne sözü dinlemeyen ufak bir çocuğun suçluluğu ve yüz kızarıklığıyla durdum yerimde sadece. Yorulmuştum onca koşuşturmacadan. Tüm amacım sadece kapı aralığından şöyle bir bakmaktı dünyaya meraktan.

Eşikten sızan çocukluğum cezbetmişti beni en çok. Geri döndüm o eskimiş parka. Orada duruyordu işte. Salıncakta bıraktığım gibi… Annesini kaybetmiş bir ufaklığın korkusu ve çaresizliği vardı gözlerinde. Ve çocuğunu yitirmiş bir annenin korkusu ve bulmuş olmanın sevinci ile karışık gözyaşları gözlerimde.

Aslında tüm amacım sadece kapı aralığından şöyle bir bakmaktı dünyaya meraktan. Ama kalmalıydım. Unutmuştum çünkü kapının ardını, geri döndüğümde ne olacağını ve beni nasıl karşılayacaklarını. Yaşamın çağrısına kulak verdim tekrar. Gidebilirdim artık, ama koşmayacaktım. Bırakmayacaktım çocukluğumu o salıncakta yalnız başına tekrar. Düşemezdim. Düşmemeliydim. Yolumun üstündeki taşları görmemişim. Tökezledim ve yerle buluşuşu dizlerimin bir yara daha açtı ruhumda. Kalkamadım ama bu sefer. Hayatımı bırakmıştım çünkü o malum salıncakta.

Biliyorum tüm amacım sadece kapı aralığından şöyle bir bakmaktı dünyaya meraktan. Alışmıştım ama kapı aralığından sızan o ışığa. Kapı birden suratıma kapandığında hatırlayabildim ancak amacımı tekrar. Baktım evet o aralıktan dünyaya. Girdim bile içine üstelik. Çıkamadım ama, çıkarıldım…

Tüm amacım sadece kapı aralığından şöyle bir bakmaktı aslında dünyaya meraktan.

Düşmeseydim belki o salıncaktan…

Eda Ovacıklı


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


6,506,506,506,506,506,50
2 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 



 


 Kahveci : Özden Özel


Otoyol

Ortalık sessizdi. Gözlerini, kocaman kocaman açtı. Karşıdan karşıya geçmeyi denedi. Bir patik attı. Olmadı. Bir, ikinciyi attı, olmadı. Dünya teknolojik varsayımların çöplüğü haline gelmişti. Durdu. Etrafına bakındı. Önce, karnından gelen sesi dinledi. Sonra, karşıdaki dönerciden gelen kokuyu. Açlığın verdiği cesaret ile, " Karşıya geçmem lazım" dedi. Ve kendini attı ileri… Karşıdan gelen jipi görmemişti. O, artık soğuk asfaltın üstünde, ezilmiş bedeninde ve donakalmış gözlerinde son dakikalarını sayıyordu. Ve kaybolan her anın yıllanmış karın açlığında soluk alıp veriyordu. Bir nefes aldı. Bir nefes daha. Sonra düşündü," Beni kurtaracak biri var mı?" diye. Düşündü. Düşünmek öyle bir şey ki, saatler yıl olurdu, dönmez dünya bekleyişinde. Son ümidini tam yakıyordu ki, büyük bir arabanın üzerine geldiğini fark etti. Ve kendini kaldırmayı denedi. Olmadı. Bir daha denedi. Olmadı. Bir daha… O sırada, yaklaşan arabanın içindeki çocuk gürültüsünü duydu. Son noktayı koyma vaktinin hızla yaklaştığını düşündü ve gözlerini kapattı. Araba hızla yaklaşıyordu. Son bir kez gözlerini ilk açtığı günü düşündü. Ve "geliyorum " dedi. Bu sırada gözlerinden iki damla yaşın boşaldığını fark etti. Kendisini teselli edercesine, "olsun" dedi. Olsun, "Eninde sonunda gideceğim yer aynı değil mi?". Hem aynı lastikler annemi ve kardeşilerimi de ezmemiş miydi? " Durdu, bir iç çekti, " İnsan olsaydım, belki de biraz daha farklı olurdu" dedi. İçindeki ılık sıvı, insanlara olan kırgınlığı ile beraber soğuk asfaltın üzerinde yayılıyordu.İz bırakacağı aşikardı. Bu ne ilk, ne de son olacaktı. O sırada, bir çift postal sesi duyuldu. Sonra, ardından gelen fren sesi. Biri, geldi. Tekir bedeninden tuttu onu, kaldırdı. İstikamet, çöp tenekesi. "Demekki son nefes için vakit biraz erken" dedi, içindeki meleğe. Başını kaldırdı. Yukarıya baktı. Ve yavaşça ağzını açtı. Onu taşıyan kişi elini indirdi ve başını okşadı. Anlaşıldı, can çekiştiren merhamet henüz ölmemişti. Dünya, vazgeçilmek için çok erken bir yerdi…

Özden Özel


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,509,509,509,509,509,509,509,509,509,50
2 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


M.Nihat Malkoç

 Kahveci : M.Nihat Malkoç


  TRABZON 15 AĞUSTOS'TA MI FETHEDİLDİ?

Sislere teslim olmuştu Trabzon ufukları. Şehrin sancıları her geçen gün daha da artıyor, çekilmez oluyordu. Kirli çizmelerin altında nefes almakta zorlanan Trabzon, gülmeyi çoktan unutmuştu. İslam beldelerinin sıcaklığı ve sevecenliği yoktu bu topraklarda. Coğrafya huzursuzdu yaban ellerde. Onun içindir ki şehir, gerçek Fatih'ini arıyor, genç bir kızın yavuklusunu gözler gibi o da müstakbel sahibinin yolunu gözlüyordu. Vuslat yakındı. Fatih evvela İstanbul'u fethetmiş, Osmanlı devletinin hâkimiyet sahasını genişletmişti. Fakat Fatih'in gözü Karadeniz'deydi. Doğunun da vatan topraklarına dâhil olması pek çok meseleyi kökünden halledecekti. Zira doğuda, Trabzon'da kaynayan bir cadı kazanı vardı. Bu kazan kaynadıkça Fatih'e huzur, Osmanlı'ya emniyet haramdı. Trabzon tekfuru haddini aşıyor, Osmanlı'ya cephe alıyordu sürekli. Osmanlı'ya karşı şer cephesi kurulması için gece gündüz çalışıyorlardı. Onlar çalışıyordu da bizim Fatih uyuyor muydu? O da gelişmeleri takip ediyor, önlemler alıyordu. Cenevizlilerin elinde bulunan Amasra'nın, Candaroğullarının elindeki Kastamonu'nun ve Sinop'un fethi Trabzon'a bir yol açmak, engelleri aşmak içindi biraz da…

Fatih'in asıl hedefi stratejik önemi olan Trabzon'u almaktı. Trabzon onun bir anlamda kızıl elmasıydı. Bununla ilgili olarak Hünkâr Mahmut Paşa'ya: "Mahmut, birkaç niyetim var. Umarım ki Hak Teala ben zayıfa kuvvet verip, anı nasip ede. Evvel biri, şol İsfendiyar vilâyetidir ki, Kastamonu ve Sinop ve Koyul-hisar'dır. Benim huzurumu bunlar giderir. Ve biri şol Trabzon'u bir cünüp kâfir yiyip yürür. El-hâsıl bunlar benim maksudumdur. Gece ve gündüz hayalimden gitmez" der. O zamanlar Trabzon Rum Devletinin toprakları Giresun'dan başlayıp Batum'a kadar devam etmekteydi. Bu topraklarda Rumlarla birlikte önemli miktarda Türk nüfusu da yaşamaktaydı. İç bölgelerde ve yaylalarda yaşayan Çepnilerin varlığını hiç kimse inkâr edemezdi. Bu Çepniler fetih için Trabzon'a güneyden gelen Fatih'in askerlerine kılavuzluk yapmışlardır. Fatih doğudan, veziri Mahmut Paşa ise batıdan hareket etmiş, çok zorlu yerlerden geçmişler, Trabzon'a ulaşmışlar, böylece Rumlar da şaşkına uğratılmıştır.

Fatih'in Trabzon çıkarması hiç de kolay olmamıştır. Çıkarma sırasında nice zorluklara göğüs gerilmiştir. Fatih'in arabaları dağlarda çamura saplanmış, ama o pes etmemiş, develerle bu engeli büyük bir azametle ve gayretle aşmıştır. Uzun Hasan'ın annesi bu zorluklar karşısında büyük emeklerle çıkarmayı sürdüren Fatih'e: "Hay oğul! Bir Durabuzun çün bunca bunca zahmatlar çekmek nedür, demiş Fatih ise buna karşılık "Ana! Bu zahmatlar Durabuzun içün değüldür. Bu zahmatlar Din-i İslam yolınadır. Kim ahrette Allah hazretine varıcak hacil olmayavuz deyüdür. Zira kim bizim elümüzde İslam kılıcı vardur. Ve eğer biz bu zahmatı ihtiyar etmesevüz bize gazi demek yalan olur." ibretli cevabını vermiştir.

Fatih'in Trabzon'a gönderdiği ilk birlikler büyük zayiatlar verse de geriden gelen birliklerle ve denizden destek veren donanmayla Trabzon altı haftalık süre sonunda alınmış, Trabzon Rum Devletine son verilmiştir. Trabzon Rum İmparatoru, Fatih'e teslim olmak mecburiyetinde kalmıştır. Trabzon'un fethinin yıl olarak 1461 olduğu kesindir. Fakat ay ve gün konusunda kesin bilgiler mevcut değildir. Bununla ilgili tarihçilerin değişik tarihler söyledikleri bir gerçektir. Bunlardan en enteresanı tarihçi Fahrettin Kırzıoğlu'na aittir. Kırzıoğlu Trabzon'un 15 Ağustos 1461'de fethedildiğini söyleyerek fethe ayrı bir boyut kazandırır. Bunun aksine bugün Trabzon'un fetih tarihi 26 Ekim olarak kabul edilmektedir. Bu görüş tarihçi İsmail Hakkı Uzunçarşılı'ya aittir. O, W. Miller'i kaynak göstermektedir. Macaristan'daki Venedik elçisine bildirilen bir Venedik vesikası belge kabul edilmektedir.

Trabzon üzerine önemli bir çalışma yapan araştırmacı M. Hanefi Bostan ise Bryer ve Winfield'ın Osmanlı ordusunun takip ettiği güzergâh ve takvime dair bilgilerinden yola çıkarak Trabzon'un fetih tarihi konusunda 15 Ağustos 1461'de ısrar etmektedir. Bizler günümüzde Trabzon'un fethini 26 Ekim'de kutlasak da bunun açıklığa kavuşması gerekir. Bu konudaki şüphe ve tereddütleri izale etmek için yeni ve ciddi çalışmalara ihtiyaç vardır.

M.Nihat Malkoç
mnm61mnm@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


Geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz Fazıl Hüsnü Dağlarca, 27 Ekim'de şiirlerle anılacak

Şiirimizin çınarı "Ustalara Saygı"da

Etkinlik: Fazıl Hüsnü Dağlarca için "Ustalara Saygı"
Tarih: 27 Ekim Pazartesi
Yer: Melih Cevdet Anday Sahnesi - Akatlar Kültür Merkezi
Saat: 20.00


Şiirseverlere unutulmaz dizeler bırakarak 94 yaşında aramızdan ayrılan Fazıl Hüsnü Dağlarca, "Ustalara Saygı"da anılacak. Beşiktaş Belediyesi tarafından düzenlenen "Ustalara Saygı" toplantılarının dördüncü dönem ikinci etkinliği, 27 Ekim Pazartesi akşamı, şiirimizin çınarı için gerçekleştirilecek. Faruk Şüyün'ün hazırladığı "Ustalara Saygı" toplantısı Melih Cevdet Anday Sahnesi'nde (Akatlar Kültür Merkezi), saat 20.00'den itibaren takip edilebilecek.

Yaşamını şiire adayan, ilk kitabından son dizelerine kadar hiçbir akıma yaklaşmayarak şiirimizin biriciği olan Fazıl Hüsnü Dağlarca için organize edilen gecede, başrol elbette dizelerin olacak. 15 Ekim'de aramızdan ayrılan ustanın şiirleri; tiyatro sanatçıları Ayşe Lebriz, Cemil Büyükdöğerli ve Cüneyt Türel ile Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü öğrencileri Bedir Bedir, Cem Sürgit, Nilay Erdönmez'in yorumlarıyla hayat bulacak.

Gecede Dağlarca'yı şiirler kadar şairler ve şiir dostları da anlatacak. Ahmet Soysal, Enver Ercan, Haydar Ergülen, Refik Durbaş, Ruşen Eşref, Turgay Fişekçi ve Zeynep Oral, ustayla ilgili anıları ve yorumlarıyla Dağlarca'yı konuklara daha yakından tanıtacak.

Ruhi Su Dostlar Korosu da "Ustalara Saygı" toplantısına şairin bestelenen yapıtlarından "Almanya'da Çöpçülerimiz" başta olmak üzere sevilen ezgilerle katılacak.

Ayrıntılı bilgi için:
Faruk Şüyün:
0533 468 30 63
Melih Cevdet Anday Sahnesi: 0212 351 93 84

<#><#><#><#><#><#><#>

YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Servet Yaylı


<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


BEN

Beyazım ben.
Zıttımsın sen.
Mıknatısım.
Güçlü-demir-parlak-kalın
Hücrelerime işleyip, çekip alan
En dalgın yerinde iken bile oyunun.
Beyazım ben.
Beyazdık biz, bütün.
Çekip aldın tüm parçalarını bütünün,
Kendine, içine soğurdun
Zaman gibi sessiz ve sinsice.
Zıttımsın sen.
Mıknatısım.
Çek daha güçlü, asıl saçlarımdan
Zira içim zıttım, dışım zıttın..
Mecalsizim, sök al beni bu oyundan
Zira hevesim içim, içim sen
Sen ve ben
Mıknatısım.
Aşkım-içime soluduğum;
Boşluk.
Beyazım ben.
Şeffaf-cam
Mıknatısım ben
Saydam.

Gül Saba Taka

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Polygon Web Studio


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "

C.Eray Eldemir
"Uzak İklimler"
 
Temirağa Demir
"Edepli Fahişeler"

 


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Cep telefonunun zararlarını anlatmak için bas bas bağıranlara inat, kullanmaya devam eden tüm gsm takıntılarının mutlaka seyretmesi gereken bir video http://www.koreus.com/video/telephone-portable-mais-popcorn.html Beyninizin patlamış mısır gibi dağılmasını istemiyorsanız, bu videoyu mutlaka seyredin ve özellikle çocuklarınıza mutlaka seyrettirin.

Ne nasıl yapılır? İster tavsiyelere uyun ister siz de tavsiyelerde bulunun http://hadi-yap.blogspot.com/ web sayfasında ilginç bilgilere ulaşacağınızdan emin olabilirsiniz. Mesela: …Kaliteli banyo ve el sabununu evde yapmak mümkündür. Evde biriken yağ, iç yağ, kuyruk yağı veya bunların karışımı sabun yapılarak değerlendirilebilir. Bu maksatla evvela yağ kaynatılarak süzülür ve 40 dereceye kadar soğutulur. Kostik soda, su ile karıştırılıp kaynatılarak 25 dereceye kadar soğutulduktan sonra, bu iki sıvı ağır ağır birbirine karıştırılır…

Dünya üzerindeki tüm çocukların bilgisayarla tanışmasını ve ister okulda, ister evde; yani her ortamda bilgisayar kullanabilmesini sağlamak amacıyla XO isimli bir bilgisayar geliştirildi. Yeşil renkli bu şirin bilgisayarın bilgilerine http://www.laptop.org/ web sayfasından ulaşabilirsiniz. Sloganları da çok güzel: One Laptop Per Child. Peki bu organizasyon neden Türkiye'de yok diyenlere güzel bir haberim var. OLPC Türkiye Ofisi 2008 başında İstanbul'da kuruldu. Hem de sloganı değiştirmeden: Her Çocuğa Bir Laptop diyerek yola çıktı bu arkadaşlar. Projeyi merak edenler için bir web sayfası hazırladılar http://www.abcdizustu.com/ Aslında bu tam anlamıyla bir sosyal sorumluluk projesi. Seslerini duyurmak için tanıtım faaliyetlerine başladılar ve hızla devam ediyorlar. Sizler de bu çorbada tuzumuz bulunsun diyorsanız, web sayfalarını inceleyerek işe başlayabilirsiniz. Türk çocuklarının da bu projeden faydalanmalarını istiyorsanız, desteklemekten çekinmeyin.

En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-08©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Melancholy Man
Moody Blues









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20081027.asp
ISSN: 1303-8923
27 Ekim 2008 - ©2002/08-kmarsiv.com