Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 7 Sayı: 1.503

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 28-29 Ekim 2008 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : En Büyük Bayramımız Kutlu Olsun!..


Merhabalar

Cumhuriyet'in 85. yaşını günlük güneşlik bir havada kutlayacakmışız. Güzel tabi ama güneş, son üç günde İstanbul köyünde yaşananları kolay unutturacağa benzemiyor. Dün televizyonda Kadir Bey'in basın toplantısına rastladım, su biriken yerlerin fotoğraflarını çektirdiğini ve gereken önlemleri hızla alacağını söylüyordu. Alır mutlaka, ama sanırım alınacak önlemler Mart 2009'dan itibaren tekrar başına geçeceği muhallebici dükkanlarının önlerinde yoğunlaşacak. Zira bu köyün bekçisi olarak halkın ona bir dönem daha dayanamayacağını anlamış bir havası vardı ekranda.

Bir gün evvel blogger.com'un da yasaklandığını öğrendiğimde aklıma hemen Adnan Hoca'nın yeni bir numarası olduğu geldi. Oysa fena halde yanılıyormuşum. Bu sefer hoca masummuş. Hiç aklıma gelmeyecek bir yerden yedim golü. Yasaklama kararı Diyarbakır mahkemelerinden alınmış. Yanıldınız, pkk, dtp değil. Kararı aldıran, teknoloji yoğun bir platformu Türkiye'ye kazandıran ama anlaşılan o ki, şimdilerde milleti sansürlemekten medet uman bir kurum, Digiturk. Neden Diyarbakır, anlamak mümkün değil. Herhalde internet konusunda en bilgi fakiri mahkeme olarak orayı buldular. İstanbul'da istedikleri kararı aldıramayacaklarını düşünmüş olmalılar. Cumhuriyet'in 85. yılını işte böyle kutluyoruz. Pire için yorgan yakan teknoloji dahilerini alkışlıyoruz. Birkaç ay evvel bir yazı yazmış, bu konuda ihtisaslaşmış mahkemeler kurmak güç olacağından, hakim ve savcıları internete alıştırmalı demiştim. Şimdi daha da ileri gidiyor, hepsine birer web sitesi açma zorunluluğu getirilsin diyorum. İşin komiği, bu tür cezalarla kanunsuz iş yapanları yıldıracaklarını sanıyorlar. Oysa komik duruma düşüp milleti güldürüyorlar. Ben bu konuda Digiturk'u protesto etmenin daha anlamlı olacağı görüşündeyim. İletişim çağında, iletişimin en kocamanını yapanların, kişisel iletişimin önünü kapatmak için takındıkları tutumu protesto etmeli, hatta blogu kapatılanların bunları mahkemeye vermeli diye düşünüyorum.

Herşeye rağmen, seksenbeş yıldır Cumhuriyetimize sahip çıkan nesillerin yılmadan görev yapacağına olan inancımı hiç kaybetmediğimi belirterek bu en büyük bayram günümüzü çoşkuyla kutluyor, altını oymaya çalışanları bir kez daha lanetliyorum.

Yukarıda afişini gördüğünüz filmi mutlaka duydunuz. Tutun çocuklarınızın elinden bu filme mutlaka gidin. Can Dündar'ın muhteşem bir belgesel yarattığına, Mustafa'dan Atatürk'e uzanan o engebeli yolun insani yanlarını en yalın haliyle ortaya çıkardığına eminim. Sinemada aynı çoşkuyu hissedecek insanlarla birlikte seyretmenin hazzını asla yabana atmayın. Perşembe günü tekrar görüşmek üzere hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


 Kahveci : Hamdi Topçuoğlu


BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

Bugün bayram. Sabah en güzel giysilerinizi giyip annenizle babanızla kardeşlerinizle çocuklarınızla bayramlaştınız mı? Yolda karşılaştığınız insanların bayramını kutladınız mı?

Daha birkaç hafta önce uzaklardaki dostlarınıza telefonlar açıp manili mesajlar çekip kandil ve bayramlarını kutlamıştınız. Bugün ne yaptınız? Bugün de Cumhuriyet'in erdemini anlatan iki satır mesaj attınız mı uzaktaki dostlarınıza?

Dini bayramlar ve günler de aynı inancı yaşayanların inançlarını yaşamaları, gelecek kuşaklara taşımaları açısından önemli. Bu bakımdan insanımızın dini bayramları, kandilleri, Kutlu Doğum Haftalarını kutlamada her geçen gün, daha da duyarlı davranmasına elbette saygı duymalıyız. Bugün de bayram. Resmi daireler tatil olmasa, öğrenciler okullarda şiirler okumasa kimi ilgilendirir bu bayram. Oysa, 85 yıl önce bugün, zorlu ve uzun bir savaştan sonra yeryüzünde Türkiye Cumhuriyeti adında bir devletin kurulduğunun cümle aleme duyurmuştuk.

Ulusların en büyük bayramı devlet kurma bayramı değil midir? Bir toplumun, egemen bir ulus olduğunun bundan başka bir belirtkesi var mı?

Bu gün, ulusumuzun bağımsızlık bayramı. Bu gün, çocuklarımıza dinimizi, dilimizi, gelenek ve göreneklerimizi, tarihimizi özgürce öğretebilme hakkını yedi düvelden söke söke almanın bayramı. "Kendi kaderimizi kendimiz belirleriz" kararımızı beyan ettiğimiz gün.

Biliyorum kafasının bir köşesinde saltanat, hilafet ve manda fikirleri saklı olanlar homurdanacak:

"Ne yani, Türkiye Cumhuriyeti kurulmamış olsaydı çocuklarımıza dilimizi diyanetimizi öğretemeyecek miydik?"

Bunun yanıtını, başka ulusların egemenliğine giren halkların halini inceleyerek vermek zor değil. Tarih bu örneklerle dolu.

"Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir."

Anayasamızın birici maddesinde bu devletin yönetim biçimi böyle belirlenmiş, ikinci maddede de cumhuriyetin vazgeçilmez nitelikleri şöyle saptanmış:

"Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir."

Atatürk, " Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir." diyerek Cumhuriyetle, demokrasiyle özdeşleştirmiştir.

Bir ülkede demokrasinin yerleşmesi ancak egemenliğin millete verilmesiyle olanaklıdır. Atatürk de bu gerçeği: "Egemenliğin kayıtsız şartsız milletindir." sözüyle dile getirmiş.

O, Cumhuriyet ile Sultanlık arasındaki farkı :"Cumhuriyet ahlâki erdeme dayanan bir yönetimdir. Cumhuriyet erdemdir. Sultanlık korku ve tehdide dayanan bir yönetimdir. Cumhuriyet yönetimi erdemli ve namuslu insanlar yetiştirir, sultanlık korkuya, tehdide dayandığı için korkak, aşağılanan, sefil, rezil insanlar yetiştirir." sözleriyle açıklamış.

Onun kurduğu Cumhuriyet, doğmalardan, hazır kalıplardan uzak geçen zamanı irdeleyen, geleceği biçimlendirebilen insanlardan oluşan bir toplum projesidir.

"Demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti" tanımı bu projenin olmazsa olmaz dayanaklarıdır. Belki de bu nedenle yeni Türkiye devleti en çok bu noktalardan saldırıya uğramış ve yıpratılmıştır.

Eğer bugün ülke, hakkında Cumhuriyetin Başsavcısı tarafından Laiklik karşıtı hareketlerin odağı olmaktan dava açılmış, ve Anayasa Mahkemesi tarafından mahkum edilmiş bir parti tarafından yönetiliyorsa;

Eğer onlar, Atatürk'ün "Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur." sözünü Sanki hiç duymamış, okumamışlar gibi demokratikleşmenin çaresini AB'de, çar çur ekonomisinin çaresini İMF'de gören 2. Cumhuriyetçilerin desteğini de arkalarına alarak bu halktan %47 oy alabiliyorlarsa…

Eğer ülkede Atatürk'ün "Bu millet, memleket parçalanacak olursa genel şerefsizliğin altında şunun bunun şahsi şerefi de parça parça olur. (…) Bunu anlamayıp da milleti hâlâ kendi kafalarının keyfine göre idare etmeye kalkışan kuvvetler artık bir beladır. Bela çekmeye de artık bu milletin tahammülü kalmamıştır." sözlerine inat politikalar geliştirenler bebek katilinin af edilmesi için şehirleri kan gölüne dönüştürüyor, kan siyasetini demokratik hak kılıfına sokabiliyorsa;

Eğer, tüm bu sorunlara çözüm üretmesi gereken Atatürk'ün partisi, her yenilgiden sonra koltuğuna daha sıkı sarılan emekli politikacıların siesta yuvasına dönmüşse

…Ve tüm bunlar halka, demokrasi olarak yutturuluyorsa Cumhuriyet Bayramı'nın bir halk bayramı olarak kutlanamamasından daha doğal ne olabilir ki?

İnanıyorum ki, Anayasasına, demokrat, laik ve sosyal hukuk temellerine dayalı olduğunu yazan Türkiye Cumhuriyeti bu temelleri gerçekten benimsemiş kişilerce yönetilmeye başladığı an, halk bu bayramda çoluk çocuk bayramlaşacak, da en güzel giysilerini giyerek sokaklara dökülecek, uzaktaki dostlarına kutlama mesajları çekecektir.

Hamdi Topçuoğlu
egerem@yahoo.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,919,919,919,919,919,919,919,919,919,91
11 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Buket Çetin


CUMHURİYET ÖYKÜSÜ

Samsun'da başlayan bir hülya öyküsü Cumhuriyet!
Zaman güçlü bir mücadelenin uyanış zamanı, mekan buruk bir Anadolu'nun karanlık mekanı. Zaman güçlü sermayenin gözüne kestirdiği topraklardan kan emdiği sömürge zamanı, mekan dört yanında esir şehirleriyle Anadolu mekanı.

Derler ki böylesi yüz yılda bir gelir dünya coğrafyasına, o da bu yüzyılda Anadolu'ya geldi. Derler ki bıraktığı eser öyle derin ve sonsuzdur ki bunu ifade edecek kelime bulunmaz, çünkü O, Anadolu'nun değil, bütün Şark'ın Ata'sı idi. O, bütün dünyaya öyle bir sahne seyrettirdi ki ulusuna sevgisi ve derinliği tüm dünyaya ve tarihe örnekti. Derler ki O, gerçek bir dahi, büyük bir çöküntünün içinden yüce bir eser yarattı. Büyük kitlelerin güvenini kazandı.

Derler ki, kişisel kazanç için değil, gelecek kuşakların sevgisi için, geleceğin kahramanıydı O.

Sömürge zamanının buruk Anadolu mekanında bir kahraman güçlü adımlarla geldi. Ordu teftişi için geldiği bu alacalı şehirde ideallerinin ilk tohumlarını serpmişti Anadolu toprağına.

Toprak kırmızı, toprak bereketli ama o toprak susuz bırakılmış yarı cahildi. Kimi gün yeşeren tohumları ana kucağı gibi kucakladı, kimi gün tarla farelerinin acımasızca kemirdiği tazecik ekinlerin örselenmesine göz yumdu.

Ve derler ki O büyük kahraman yüreğindeki büyük ideali gerçekleştirebilmek için tarla farelerinin acımasızca kemirip örseledikleri tazecik devrimlerle yoluna devam etti. En büyük oyunlara, hilelere uğradı, ama güçlü adımları ve kahraman ellerinin serptiği tohumların umudu bir an olsun yılmadı.

En büyük idealiydi büyük bir Cumhuriyet kurmak. Samsunda başladığı bilinen bu büyük hikayenin çiçekleri çok daha öncelerden açmıştı onun yüreğinde. Anadolu'nun dört bir yanındaki işgalleri, basiretsiz yöneticilerin bencillikleri, yerli-yabancı tarla faresi gibi işleyen cemiyetleri gördükçe hep durumun korkunçluğunu anlatıyordu Nutuk sayfalarında. Ve "Ya İstiklal Ya Ölüm" sözcüklerini kullanıyordu ilk tohumlarını ektiği Samsun topraklarında.

Daha yenice koca bir savaştan çıkmış Anadolu'yu şartları ağır, adı ateşkes olan ama daha büyük ateşlerin içine atan anlaşmalarla tanımlıyordu. Halk ise yorgun ve fakirdi.

Yorgun ve fakir olan bir halktan Kuvayi Milliye ruhunu yarattı. Artık "Ya İstiklal Ya Ölüm" yolunda kendi çevrelerinde yararlı çalışmalar yapan cemiyetler, birlikler Kuvayi Milliye ruhuyla birleşiyorlardı.

Yabancı kuvvetler ve cemiyetlerse hiç durmadan bu oluşuma zarar vermeye, yok etmeye çalışıyorlardı. İhanetin en acısı ise yerel hainlerden çıkıyordu. İşgalci. Sömürgeci güçlerle işbirliği yapan yerli hainler aç ruhlarını açlığı bitmeyen ceplerini doldurarak doyurmaya çalışıyorlardı. Sömürgeci güçlerle yaptıkları işbirliklerinde Kuvayi Milliye'nin yerel örgütlerini hırpalayıcı, öldürücü ihanetlere imza atıyorlardı. Zaman bir buruk ihanet zamanıydı.

Sömürgeci devletlerle süren uzun savaşın ardından 30 Ağustos zaferi geldi. Şimdi sırada sosyal yaşamda belkide daha zor, daha ağır bir savaş vardı. Askeri zaferin "Ya İstiklal Ya Ölüm" sözcükleriyle başlayıp kazandığı zafer, aslında O'na göre yolun yarısı idi. Şimdi asıl savaş, o büyük Cumhuriyet hülyasının gerçekleşmesi yolunda kazanılacak sosyal devrim zaferlerine bağlıydı.

Uzun süren savaş günlerinde sömürgeci güçlerle işbirliği yapan, Kuvayi Milliye'ye belkide en acı darbelerle yanaşan yerli hainler ise acı ihaneti hala devam ettiriyorlardı.

O büyük kahraman yüreğindeki büyük ideali gerçekleştirebilmek için tarla farelerinin acımasızca kemirip örselediği tazecik devrimlerle yoluna devam etti. En büyük oyunlara, hilelere uğradı ama güçlü adımları ve kahraman ellerinin serptiği tohumların umudu bir an olsun yılmadı.

30 Ağustos'da kazanılan zaferin ardından sosyal yaşama dönük zaferler için güçlü elleriyle bir bir yeni tohumlar ekti.

Önce Saltanat kaldırıldı ve ardından o büyük hülya Cumhuriyet gerçek oldu. Sömürge zamanının buruk Anadolu mekanında bir kahraman güçlü adımlarla Samsun'da hayalini kurduğu bir hülyayı artık gerçek yapmıştı.

Yerli hainler ise ihanetlerine durmadan devam ettiler. Meclis çatısı altında bile ekin kemiren tarla fareleri vardı ve durmadan ihanet planları kuruyorlardı.

***

Yıl 2008, zaman sömürge zamanının kılık değiştirmiş koyun postlu kurt zamanı. Mekan 1920'li yıllarda ekilmiş tohumların koca bir orman olduğu Anadolu mekanı.

Ve kahraman 1918'de Samsun'a gelen kahramanın Nutuk sayfalarının sonuna dizelediği Türk Gençleridir.

Derler ki, o büyük deha bir gün "beni iyi dinleyin" dedi. Ardından gençliğe hitabeyi çok duygulu bir şekilde okudu. Bakışları Ankara Ovasının derinliklerine daldı. Gözlerinden Türk Gençliğine olan güven ve sevginin ifadesi olan birkaç damla yaş süzüldü.

"İki Mustafa Kemal vardır" dedi. "Biri ben et ve kemik, geçici Mustafa Kemal… İkinci Mustafa Kemal, onu 'ben' kelimesiyle ifade edemem. O, ben değildir, 'biz' dir. O, memleketin her köşesinde yeni filiz, yeni hayat, büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan Mustafa Kemal O'dur."

O, büyük kahramanın gözlerinden süzülen birkaç damla yaş O'nun güvendiği Türk Gençliğinin ruhuna aktı.

Ve o, Türk Gençleri bilirler ki bugün hala ekin kemirmeye çalışan tarla fareleri vardır. O tarla fareleri kişisel menfaatleri için koyun postundaki sömürgeci kurtlarla işbirliği yaparlar.

Her şeye rağmen bugünün Mustafa Kemal'leri dimdik ayakta durur ve Cumhuriyet'in bu 85. gününde Behçet Kemal Çağlar'ın bir beyitiyle Ata'larını selamlarlar:

İSTEDİĞİN HASADA BU YURTTA RENÇBERİZ BİZ
SENİN MUSTAFA KEMAL DEDİĞİN GENÇLERİZ BİZ


Buket Çetin


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
14 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


M.Nihat Malkoç

 Kahveci : M.Nihat Malkoç


  CUMHURİYET FAZİLETTİR

Cumhuriyet insanca bir yaşama biçimidir. Millî bayramlarımız içerisinde apayrı bir yeri ve anlamı vardır bu güzel bayramın. Çünkü cumhuriyetle beraber yeni Türk devletinin adı konmuş ve bu güzel hadise bütün dünyaya ilan edilmiştir. Osmanlı'nın çöküşüne sevinen düşman devletler yeni bir Türk devletinin kurulmasıyla sevinçlerini içlerine gömmek zorunda kalmışlardır. Türklerin devletsiz ve teşkilatsız yaşayamayacaklarını görmüşlerdir.

Türkler devlet kurup yıkmada dünyada emsalsizdir. Türklerin tarih boyunca 113 devlet kurduklarını söylersem bu kanaatime iştirak edersiniz herhalde. İşte bu devletlerin sonuncusu ve 113.sü şanlı Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bugünkü devletimizin en büyük özelliklerinden birisi de "Türk" adıyla kurulan ikinci devlet oluşudur. Daha evvel Göktürkler kurdukları devlette Türk ibaresini kullanmışlardı. 29 Ekim sadece Cumhuriyetin değil, son kez kurulan ve ebedî olan Türkiye'nin de kuruluş tarihidir. Yani bizler bu tarihte devletimizin kuruluş yıldönümünü de kutluyoruz. Bir yanda cumhuriyet, öbür yanda Türkiye… Onların terkibiyle oluşan Türkiye Cumhuriyeti… Nasıl da yakışmışlar birbirine, öyle değil mi?

Bağımsız bir ülkede, ayyıldızlı bayrağın gölgesinde ve marşların en güzeli olan İstiklal Marşı'nın o anlamlı haykırışının yankılarının duyulduğu bir ortamda yaşamak bir lütuf bizlere… Bu güzelliklerin filizlenmesinde katkısı olanlara ne kadar teşekkür etsek azdır. Dünyadaki pek çok ülkenin adına kuyruk olan cumhuriyet, ancak demokrasiye ve insan haklarına inanmış kadroların elinde anlamını bulabilir. Yoksa adına cumhuriyet demekle bir ülke cumhuriyet olmaz. Bu, halkın gözünü boyamaktan öteye gitmeyen bir kandırmacadır.

Ne yazık ki birçok diktatörlükte rejim sözde cumhuriyettir. Fakat bizdeki cumhuriyetin banisi Atatürk, amacına ve anlamına uygun bir cumhuriyet idaresi bina etmiştir. Bunun da takipçisi olmuş, uygulamalardaki aksaklıkları iyi niyetle ortadan kaldırmıştır. O, cumhuriyetin oluşturduğu özgürlük ortamını kaosa dönüştürmemek için büyük gayretle çalışmıştır. İnsanların düşüncelerine saygıda kusur etmemiş, bütün düşüncelerin yeşerebileceği bir fikir bahçesi kurmuş ve onu sulamıştır. O, özgürlüklerin bayrağını gönderden indirmemiştir. Onun bu husustaki sözleri dikkate şayandır: "Cumhuriyet düşünce serbestliği taraftarıdır. Samimî ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz. Her kanaat bizce muhteremdir. Yalnız muarızlarımızın insaflı olması lâzımdır." (Atatürk'ün S.D. III) Bizim halkımız cumhuriyet idare şeklini ta başından beri benimsemiştir. Çünkü bu milletin yapısında cumhuriyet yönetim şeklinin ahkâmı karakter olarak vardır. Balık için su neyse bizler için de hürriyet odur. Bizler ancak özgürlük ortamında kendimizi bulur ve büyük atılımlar gerçekleştirebiliriz. Türkiye'de siyasetin zemini de cumhuriyetle sağlamlaşmıştır. Kardeşlik, eşitlik ve özgürlük tohumları cumhuriyet bahçesinde yeşermiş ve boy atmıştır.

Cumhuriyetin dinle, dinin de cumhuriyetle hiçbir meselesi yoktur. Bazı satılmış kafaların anlamsız taşkınlıklarını bu kapsamda düşünmemek gerekir elbette. Zira bu ülkenin mabetlerinde bile cumhuriyetin arifesinde bu kavrama övgüler dizen hutbeler okunur. Zaten cumhuriyet varsa fikir özgürlüğü vardır, fikir özgürlüğü varsa inanç özgürlüğünden bahsedilebilir. Bunlar bir zincirin halkaları misali birbirine bağlıdır. Durum bu iken İslam'la cumhuriyeti birbiriyle bağdaştıramayanların kuru akıllarına şaşarım. Onlar İslam'daki icma kurumunu hiç mi görmezler? Zira icmanın cumhuriyetle örtüşen yanları çoktur.

Cumhuriyet hoşgörünün de birinci adresidir. Bu rejimde çatışmalar ve anlamsız kavgalar yerini sevgi ortamına bırakır. Müslimlerle gayrimüslimler aynı gayeler için devletinin yanında olur ve onun yükselmesi için gecesini gündüzüne katar. Zira bu devlet ve bu topraklar sadece bir kesimin malı değildir. Cumhuriyet gayrimüslimlere de özgür bir ortamda refah içinde yaşayabilme zemini hazırlar. İnsanlar güçlerini kavgada değil, ülkenin refahının ve imarının tesis edilmesinde harcarlar. Bilirler ki pasta ne kadar büyütülürse insanların ondan alacakları pay da o derece büyür. Cumhuriyet bunun için fazilettir.

M.Nihat Malkoç
mnm61mnm@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,719,719,719,719,719,719,719,719,719,71
7 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Gürkan Canpolat


Bilimden Yoksun Türkiye'me

Merhabalar Değerli Dostlarım;

21. yüzyılın başlarındayız...
Henüz 8 sene geçti, yeni yüzyıla gireli...
Dile kolay milenyum(!).
Koskoca asır...
Neydi peki bu asırın sloganı?
'Bilim Çağı'...

Yani, her şeyi bilim ve ilimin rehberliğinde yapmak idi...
Kurucumuz da bunu söylemişti, hançeresini yırtarak...
Gazi Mustafa Kemal demişti bize:

"Türk milletinin yürümekte olduğu ilerleme ve medeniyet yolunda elinde ve kafasında tuttuğu meşale müspet ilimdir"

Ve bunu yaşadığı süreçte başardıda...
Hatta eğitime verdiği önemi, burslu olarak yurt dışına gönderdiği öğrencilerine şöyle vurgulamıştı;

"Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz."

Böyle düşünen bir liderimiz var...
Ve her düşündüğünde haklı olan bir liderimiz...
Peki, biz ne yaptık?
Eğitimden vazgeçtik, sevgi yerine dayattırdığımız başka şeyleri öğretir olduk çocuklarımıza, ve en önemlisi;

Softalara, yalancılara, yobazlara inanır olduk...

***

Neredeyse her gün e-posta gelen kutunuzda bir arkadaşınız veya bir akrabanızdan mutlaka şöyle bir ileti alıyorsunuzdur:

-Bu maili 10 kişiye gönder, duan kabul olsun!!!
-Ciddiyim, Denedim Oldu!..
-15 Kişiye Gönder, Şansın Açılsın...

gibi başlıklardan oluşan ve içeriğinde son derece saçma bilgiler bulunan e-postalar ı alıyoruz.
İçeriğinde bilime dayalı, bilimin desteklediği hiç bir bilgi bulunmayan bu iletiler, her hangi biri tarafından çıkartılıp, elden ele dolaşarak vatandaşların en önemli birikimleri olan 'zamanlarını' çalmaktadır.

Hele içeriğinde yüce dinimiz İslam'ı sömürerek, Yüce Allah'ın adını kullanarak, insanlara iletilerin elden ele dolaşmasını sağlatan e-postalar var ki, beni son derece üzmektedir...

Örnek bir e-posta:
Ya Mecid, Ya Vacid, Ya Vahid, Ya Ehad, Ya Samed, Ya Kadir, Ya Melik
Ya Rahman, Ya Rahim
Bu mesajı 9 kişiye gönder yarın güzel bir haber alırsın
eğer göndermezsen şanssızlık 9 sene peşini bırakmaz
erteleme bunlar Allahın isimleridir.
(Allah adı geçti göndermek zorundayım)

---
Yukarıda örnek olarak verdiğim e-postanın baştan ciddiyetsiz olduğunu, Allah'ın isimlerini yanlış yazmalarından anlamamız lazımdı. Yazım hatalarını düzelterek iletiyi yukarıya koydum.

Bu e-posta aslında dini bir içerik barındırıyormuş gibi gözükebilir gözünüze. Ama içeriğinde İslam dinine uymayan bir çok öge vardır. Yüce Allah'ın 99 isminden bir kaç tanesi geçiyor yazıda. Buraya kadar her şey normal ama bundan sonra İslam ile bağdaşmayan şeyler boy gösteriyor. Mesela bir şart koşulup, peşine sanş ve uğursuzluk kavramları iliştiriliyor...

İslam dininde 'şans' diye bir şey yoktur. --> Dinimizde tevekkül ve kader vardır.

Tevekkül: Müslümanın, yapacağı işler için çalışması ve o işi başarması için tüm tedbirlerini aldıktan sonra, Allah'a güvenmesidir. Yani, bir öğrencinin sınavına çok iyi çalışıp sonra da Allah'dan yardım istemesi, ona güvenmesi gibidir.

"Kim Allah'a tevekkül ederse, O, ona yeter" (Talak, 65/31)

İslam dininde 'uğursuzluk' diye bir şey yoktur. --> İslam dininde, uğursuzluk ve hurafelere yer yoktur ve dinimiz, bunlara son derece uzaktır. Zaten, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) 'de boş inançlar ve yobazlık ile mücadele etmedi mi? Hatta;

"Hastalığının bir başkasına (Allah'ın takdiri olmaksızın) geçmesi, uğursuzluk, baykuş (un ötmesi), karındaki yılan diye birşey yoktur" (Müslim, Selâm: 102; Buharî, Tıb: 19.)

diye buyurmamış mıydı?

Hz. Ali bilime verdiği değeri şöyle anlatmamış mı idi?

"Şerefli ve önemli bir mevkiiniz olması için bilime sarılınız."

***

Peki, neden her hangi birisinin içeriğine bir kaç dini yazı ya da söz ekleyip, bunu Allah Rızası için gönder demesine kanıp zamanımızı harcıyoruz?

Bunların, ne bilimde ne de İslam dininde bir yeri yoktur...
Softalıktır, Yalancılıktır, Yobazlıktır...
Dinimizi sömürmektir...
'Eğitim ile aydınlanacak cennet vatan Türkiye'yi gericiliğe itmeye çalışmaktır...'

Şimdi size sadece şunu soruyorum:

Ben, ülkemizin kurucusu olan Mustafa Kemal ATATÜRK'e bağlılığımı, ülkeme olan aşkımı, dinime saygımı, irtica ile mücadelemi, laikliği korumayı ilke edinmiş biri olarak soruyorum:

Karanlığı yenmek için, ülkemizi ileriye götürmeyi sadece bilim ile yapabileceğimizi söyleyerek, soruyorum:

Var mısınız, ülkemizin geleceği için bir adımda siz atın,
Çocuklarımıza aydın bir Türkiye bırakmak için,
Var mısınız?

Sevgilerimle, Aydınlık Türkiye "Bizim" İle...

Gürkan Canpolat


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,759,759,759,759,759,759,759,759,759,75
8 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 PARANOYA BAŞLANGICI : Erol Uçar


29 Ekim 2008

geceye yakın bir zaman... radyo 3'ü dinliyorum... atatürk'ün sevdiği aryalar yayınlandı... sonunda, Atatürk'ün kendi sesinden nutuk'tan bir bölüm kulaklarımı ve ruhumu okşadı... biz neyiz ve ne kadar cumhuriyeti hakediyoruz diye düşündüm... demokrasi ve cumhuriyet mücadelesi yapmamışız... atatürk deseydi ki; "cumhuriyeti kuracağım, demokrasi gelecek" sanırım o anda üstüne yürürlerdi... ama ata, bağnazlara büyük bir çelme taktı... türkiye cumhuriyetini kurdu... hazımsızlar 21.yüzyılda hortladı... ata'nın cumhuriyetine göz diktiler... ve bunu demokrasi özgürlüğü adı altında yaptılar... ata'nın dediği gibi, biz zeki milletiz... ama bunu cumhuriyeti karalamak için kullandık... kendimden utanıyorum... özür dilerim... kabahatimiz özrümüzden büyük... bizi kim affedecek... satılmayan neyimiz kaldı... ruhumuzdan başka... ruhumuzdur erdemlerimizi koruyoan ve besleyen...

adını ağzına almaya korkanlardan değiliz atam... ruhunu dolarlara satanlardan değiliz atam... sana tapmıyoruz... tapmak, kişiliksizliktir... biz sana inanıyoruz atam... cumhuriyetini koruyamadık diye bize kızma atam... türkiye cumhuriyetini öyle bir yere sakladık ki... kimse erişemez... cenneti vaad edenler bile erişemez ona...

sattılar bizi... bir bavul dolara... sattılar türkiye cumhuriyetini bir bavul dolara... o bavullara sen bomba koydun atam... biz fitillerini ateşledik... 29 ekim 2008'de havai fişek gösterisi güzel olacak atam... rakı tadında, gözlerimiz gökyüzünde, ruhuna saplanan her paslı çiviyi sökeceğiz atam... bizden korkuyorlar... biz çokluğuz... çokluğumuzdan korkuyorlar... korkularında boğulacaklar atam...

bizler bir avuç kaldık atam... bizleri satanlar avuçlarımızın arasında...

elimizi yumruk yapmayı sen öğrettin atam...

parmaklarımızın arasından akan kan... ihanetin kanı olacaktır atam...

Erol Uçar


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,889,889,889,889,889,889,889,889,889,88
8 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi





<#><#><#><#><#><#><#>

YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Leyla Ayyıldız


<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


YAŞASIN CUMHURİYET

Gölköy adında bir yer varmış Gelibolu'da,
Televizyonda gösterdiler geçen gün.
Gelenek edinmiş köy halkı,
"Ben kendimi bildim bileli bu böyledir"
Diyor muhtar.
29 Ekim'de toptan sünnet ederlermiş çocuklarını..
Derken ekranda entarili bir çocuk belirdi,
Kirvesi tutmuş kolundan,
Yatırdılar bir kamp yatağına,
Ardından sünnetçi olacak zat boy gösterdi
Elinde bıçağıyla,
Çocuk kaldırdı başını, bağırdı:
"Yaşasın Cumhuriyet" diye
Bunun üzerine de ekran karardı..

Korkarım bu, sade Gölköy'lülerin değil, umumumuzun,
Sade küçüklerimizin değil, büyüklerimizin de
Düştüğü bir tarihsel yanılgı,
Çünkü sünnet değil, farzdır Cumhuriyet...

Can YÜCEL

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Polygon Web Studio


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "

C.Eray Eldemir
"Uzak İklimler"
 
Temirağa Demir
"Edepli Fahişeler"

 


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Cep telefonunun zararlarını anlatmak için bas bas bağıranlara inat, kullanmaya devam eden tüm gsm takıntılarının mutlaka seyretmesi gereken bir video http://www.koreus.com/video/telephone-portable-mais-popcorn.html Beyninizin patlamış mısır gibi dağılmasını istemiyorsanız, bu videoyu mutlaka seyredin ve özellikle çocuklarınıza mutlaka seyrettirin.

Ne nasıl yapılır? İster tavsiyelere uyun ister siz de tavsiyelerde bulunun http://hadi-yap.blogspot.com/ web sayfasında ilginç bilgilere ulaşacağınızdan emin olabilirsiniz. Mesela: …Kaliteli banyo ve el sabununu evde yapmak mümkündür. Evde biriken yağ, iç yağ, kuyruk yağı veya bunların karışımı sabun yapılarak değerlendirilebilir. Bu maksatla evvela yağ kaynatılarak süzülür ve 40 dereceye kadar soğutulur. Kostik soda, su ile karıştırılıp kaynatılarak 25 dereceye kadar soğutulduktan sonra, bu iki sıvı ağır ağır birbirine karıştırılır…

En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-08©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




10. YIL MARŞI









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20081028.asp
ISSN: 1303-8923
28 Ekim 2008 - ©2002/08-kmarsiv.com