Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 7 Sayı: 1.504

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 30 Ekim 2008 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Mustafa'ya sponsorum ben!..


Merhabalar

Çocuklarımı aldım gittim Mustafa'ya. Beni onlar zorladılar. Ve illa ilk gidenlerden olmak istediler. Ne mutlu bana. Selanik'ten yola çıkan Mustafa'nın, İstanbul'da sona eren serüvenini iki saate sığdırmak kolay değil elbet. Hele, daha önce söylenmemişleri söylemek, gösterilmemişleri göstermek gibi bir hedefiniz varsa daha da zor. Sinema tekniği açısından görsel bir şölen bekleyenler hayal kırıklığına uğrayacaklardır ancak mazrufun dopdolu olması zarfa anlayışla yaklaşılmasını sağlayacaktır, kuşkunuz olmasın. Can Dündar'ın sürekli anlatımından dolayı bir miktar yabancılaşmak mümkün ancak söylediklerinin altı dolu olduğu için o bile batmıyor. Kısaca, Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde yaşayan yediden yetmişe her insanın mutlaka görmesi, bir başvuru kitabı olarak baş köşede saklaması gereken bir titiz çalışma. Sinema şart değil, DVD'si çıktığında edinip seyretseniz de olur. Ama mutlaka izlemeli, dinlemeli, insan olarak Atatürk'ü değerlendirmeli, gösterilen saygıyı neden hak ettiğini iyice bellemeliyiz.

Mustafa ile ilgili bir habere çok takıldım. Turkcell filmi seyrettikten sonra sponsorluktan çekilmiş. Ticari bir kuruluşun kimi müşterilerini kızdırmaktan korkmasını anlayabilirim ama şaşırıp kızdığım, bu memlekette artık Mustafa Kemal'i övmekten, bazılarının kızacağını düşünerek, kaçınıldığı gerçeği. Bunu anlayıp kabul etmeye olanak yok.

Cumhuriyet Bayramı hakettiği kadar olmasa da, elden geldiğince coşkuyla kutlandı. Törenlere katılımın pek fazla olmamasının Cumhuriyet mitinglerine katılanlara yapıştırılan yafta ile bir ilgisi olduğunu düşünüyorum. Elde bayrak dolaşmak, eve bayrak asmak, Mustafa filmine gitmek ve hatta Cumhuriyet Bayramını kutlamak, bir nev-i ergene konmak gibi oluyor, haksız mıyım?

Aşağıdaki fotoğrafı sevgili Leyla Ayyıldız dün gece Boğaz'da yapılan havai fişek gösterisi sırasında çekmiş. Dahasına tıklayarak ulaşmanız mümkün.



Yarın görüşmek üzere hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


Sarahatun Demir

 Pergelin Divit Ucu : Sarahatun Demir


  Ve Dedi ki…

İnanmıyor. Yürüyen kendisi değil. Parmakları dâhil bütün bedeninde çirkinleştiren incelmeler barındıran, susan, tüm duygu geçişlerini hiç geçirmediği kadar hummalı, sıtmalı, telaşlandırıcı derecelerle yaşayan kendisi değil midir; belki değildir…

Kurduğu mekânlarda ikrarsız ayak izleri var. Ayakları küçük, ayakkabılarım büyük; yürüdüğüm yollarda bir benden öncekinin kalıntı izleri gizli. Göz sancısı oluyor sıkan; sıkıştıran yürek suyu; bir bedenin içinden sızıp diğer bedende nehir olmaya uzanan dipli bir kuyu…

Üfleyerek açmak istiyordu sisi. Oysa nefesini daha önce hiç bu kadar boğaz sıtmasına iliklememişti. Alışkındı. Alışkın olamadığı "alışık değilim" cümlesinin yaşadıkları içerisine bu kadar sık misafir olma beklentisiydi. Alışık değilim alışık olmadıklarımı ağırlamaya. Bağışla…

Büyük konuşuyorum konuşunca. Bu yüzden susuyorum aslında. Dilimde lal bir yalnızlık oluyor adı. O kadar kalabalıklar içinde kaldım ki, biri adını ansa lal oluyorum. Gözlerimi görebildiğim en uzağa gönderiyorum. Gelirken onu da getirir gözlerim diye. Gözlerim sınırlı mültecisi bedenimin. Sınırı var. Gidişi yok. Dönüşü sonsuzluk… Ve onsuzluk…

Yorgun kız, odanın kapısında, o çok kısa zamanda büyük şeyler düşündü. Kendine inandı. Kendine acıdı. Kendine daraldı. Kendine yandı. Yalan bir temizlik kokusu soluyordu. Temiz olduğu için güzel kokmuyordu oda önü, güzel koksun diye temizlikçi kadın tarafından belirli periyotlarda parfümleniyordu çok büyük olasılıkla. Odaya girdi kız. Orta yaşlı, dingin, saçlarını ensesinde toplamış diğer kadın karşıladı onu. Sakindi. Gülümsedi. İçeri buyur etti.
Deri koltukta yanına bıraktığı siyah bez çantasına baktı genç kız bir zaman. Oturdu. Çantasını annesi yıkarken ağartmış diye nasıl hayıflandığını anımsadı. Bunun ne kadar gereksiz olduğunu düşündü o an. Gözlerini çantadan ayırdı. Kadına baktı…

Bir bıçak dikiyordu kelimelerini. İçten düğümlüyordu alt ve üst dudak kıvrımlarını. Kanı dışarı taşmıyor, kan kaybetmiyor, akanı yine içine gönderiyordu. Gören yoktu çoğu akıttığını. Kelimeler bıçak yollu bir dikimdi. Kussa, sökse, anlatsa istiyordu…

Tecrübesi bol kadın "ne güzel gözlerin var" derken bunu içten söylediğine genç kızı inandıracak kadar ablasal bir tavırla ton tutuyordu sesine. Bu zarif iltifat için teşekkür etmeyi düşündü kız önce, sonra vazgeçti. Sağol demezdi. Pek sevmezdi zira sağol demeyi. Soğuk ve uzak bir resmiyeti vardı sağol'un. Nahoş bir samimiyetin hafif meşrep varsayımsallığı. Ölme der gibi. Gülümsedi bu yüzden. Sadece gülümsedi.

Neresinden başlayacağını bilse orasından başlar ve buraya da gelmezdi. Ama bilmiyordu. Neresinden başlaması gerekiyordu gerçekten bilmiyordu…
Büyük olasılıkla çocukluğuna inecekti tecrübesi kalın kadın birazdan. Ne yani dedi içinden, hani hep kitaplarda okuduğu, depresif ve anlam vermekte zorlandığı arkadaşlarından duyduğu gibi miydi şimdi kendisi; yarasına deva olamaz kadar yalnız; bu devayı parasıyla yapacak birine sığınmak isteyecek kadar medetkar. İçini acıttı içinin aklına anımsattıkları. Gülümseyen dudakları hızla kapandı. Uzağa baktı. Karşılıklı oturuşlarına bariyer sehpanın üzerindeki dergilere, kitaplara, fotoğraflara…

Adını kim koymuş. Özel bir manası olmalı dedi olgun kadın.
Bu cümle artık yavandı genç kız için. İlk tanışıklık merasimlerinde genelde gark olduğu bir konuşmaydı çünkü. Adını babası koymuş. Çocuklara ağır isimler koyulmamalı, yoksa taşıyamazlar dendiğini duymuştu bir gün bir yerden, belki de okumuştu emin değil; ama babası koymuş ismini. Ağır gelen ismi mi bilmiyor. Adını koyan babası ama… Bunu biliyor… Bundan emin…

Bir büyük yağ kazanı. Kızgın. Ocaktan henüz indirilmiş. Gün ışık vermemiş daha. Hava yağmurlu. Kapının eşiğinde alacaklı bir rüzgâr var. Uğultusu kasaveti çağıran, buyur eden bir rüzgâr. Yağ kazanı sıcaktı. Yere yuvarlandı. Tenime zevali olmadı. Kazanı devrilirken görecek kadar yakın, bu yangına tenimde iz açmayacak kadar ateşinden uzaktaydım. Kazan yuvarlandı yere. İçindeki yağı halıya, betona, odaya her yere yaydı, yapıştırdı, bocaladı…
Teni yanmadı diye şükür mü göndermeliydi Tanrıya, bu yapışkan kiri nasıl temizleyeceğine mi üzülseydi ya da. Bir oda dolusu yağ.. Tabaka.. Sildikçe sıvanan, insanın sabrını zorlayan, ellerini kanatan bir iz.. Koku.. Nem.. Buğu…

Yaşarken zor gelenler anlatılırken şiirseldir. Acıdan beslendiğini söyleyen arabesk şair fazlalığı bu yüzdendir. Düzenli beslenmiyorum. Dengem acılarımda gizli değil. Bir kazan yağı odaya devrilirken gördüm. Buna şahitlik büyüttüm. Yaşarken önümü görmedim. Göremedim. Nefesimi tıkadı. Genzim yandı. Ellerim kanadı. Ama anlatırken sonra, şiirseldi. Belki yaşanılanlara ihanet olacak kadar insan olana dairdi. Ne idi ki yani, benim derdim diğerinin derdinin alt kümesiydi, kareköküydü en fazla. Belinin tam orta tarafında bir saplantı. Çekip almayı başarsa paslı bir bıçak, bıraksa izi kalacak…

Birini acıtmamak için onu acıtmak nasıl bir şey dedi genç kız. Bu kadar başarısız bir cümleyi kurduğu için hicap duydu. Nasıl yani demedi ama kadın. O bir profesyoneldi. Ve bu karmaşık cümleye "nasıl yani" ile karşılık vermeyişi bunun biçimsel bir kanıtı…
İki yerde de acı var; hangisinin niceliği daha az dedi.
Bu oranı doğru oranlıyorsam, acıtmamak için yaşatacak olduğumda yükün büyük kısmını ben omuzlayacağım. Mutsuz etmek istemediğim için mutsuzluğumu onunla paylaşmayacağım. Bunu yanımdayken yaparsam bu haksızlık olacak ama yanından uzaklaşıp bunu yaptığımda içim azaplanmayacak. Biliyorum bu biçimde de mutsuz olur ama diğer yoldaki kadar uzun sürmeyen bir mutsuzluk olur. Alışılır.
Genç kız yutkundu ve sustu. Boğazındaki acı kekremsi bir tat bıraktı algılarına. Tecrübeli kadın o susunca hemen yeniden sordu. Peki; sen, sen kimden güç alacaksın bu mutsuzluğu mutluluğa dönüştürürken dedi.
Genç kız, sana ne bütün bunlardan. Bu benim hayatım. Dokunma bize demek istedi. Topladı sonra kendini. Saçmalık olurdu bu. Düpedüz delilik olurdu. Para veriyordu. Yoksa kadının zerre umurunda değildi ömrüne dökülmüş o bir kazan dolusu yağın temizlenme çabası ve cabasında yaşattıkları… Sade bilmiyorum, ama baş edebilirim ben bir şekilde demekle yetindi.

Biri olgun diğeri yarı pişmiş iki kadın arasında bariyer olan sehpanın üzerindeki dergilerden birinde bir masal kahramanının fotoğrafı vardı. Kız fotoğrafa bakıyorken sordu kadın. Masalları seviyor musun? Evet, ama genelde birbirine katarım masalları ben. Çok iyi bilmem. Seviyorum masalları. Babam hiç masal anlatmadı bana. Annem anlatırdı bazı geceler. Masalları seviyorum. İyi bilmiyorum ama seviyorum. Kızım olursa eğer, babasının ona her gece masal anlatmasını ümit ediyorum…

Nerede olmak isterdin şimdi.
Eğer şehir olarak sorulduysa bu soru; daha iklimi bana uygun bir şehirde… Omzumdakileri burada bırakıp gideceğim bir şehir. Ama şehrin adı yok. Öyle bir şehir yok…

Ellerin de çok güzel. En az gözlerin kadar. ( aynı inandırıcı ablasal tavır) yeni bir bebeğin cildi kadar göz alıcı ellerin var…
Gülümsedi kız. Sade gülümsedi. Sağol demezdi. Teşekkür etmek istedi, sonra vazgeçti…
Anlatmak için açılmak gerekir. Açılmak için her daim anlatmak şart değildir. Anlattım. İçimdekini. Bazen hepsini. Bazılarının bir kısmını. Almak istediğim ama korkup çekindiğim kararları. Parasını verdiğim için bana "nasıl yani" şaşkınlığıyla karşılık verememiş bir tecrübe kalını kadına anlattım içimin bir yanını. Para vermesem dökülen bu yağı ve benim bunu temizlemek için verdiğim çabanın zerresini hiçe sayardı, kulaklarını tıkardı. Oysa parasıylaydı. Ve belki verdiğim seans ücreti mutfak tüpünün parası, evinin kirası, kızının harçlığı olacaktı…

Anlatınca dinleyen susunca ayak mesafenden yürüyebilen olacak kadar yakınınsa anlatırsan açılırdın. Oysa anlattın. Ağarmış siyah çantanı, beğendiği gözlerini, hatta ellerini yanına aldın... Yalnız kaldın. "Siz rahat olun paramı helal ettim" güvenini verecek bir gülümseyişle odadan çıktın. Sokaktasın. Aynı uğultu, aynı kalabalık, aynı bıkkınlık.. Sessizce gidersen belki, biter bütün sancı. Unutulur ve hatta bir zaman sonra hatırlanmayan olur. Belki baş edersin kendinle. Gücünü toplar yeniden dönersin içinde kendinin olduğu, kendini yadırgamadığın yargısız günlere. Belkiler bitmiyor bu gece de yine. Odanda kalın bir kitap. Masada kâğıt. Aklında çok şey. Uyursan bir süre dinlenirsin. Uyandığın an o dökük yağın kaygan hissi seni yine mecalden eksiltir. İçine çekebilir. Odadan çıktın. Binadan da. O yağ senin. Bütün sıkıntısı senin için. Döküldüğüne şahit oldun. Tenini kurtardın. Odayı arındırmak da senin görevin. Yaşatırken yakan, anlatırken sıradan kalınca susmamalı insan. Herkes o kadar özel ki, evrenin en sıradan olan insanı benim; yemin ederim…

Ve sordum Tanrıya…
Ve Dedi ki O da bana "eline yalnızca bir iğne bir de iplik verebilirim; ya kendin dikebilirsin ya da hiç kimse…"

Sarahatun Demir
sarahatun@mynet.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,389,389,389,389,389,389,389,389,38
8 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


Deniz Marmasan

 Sütlü Kahveci : Deniz Marmasan


   KAVUNİÇİ DÜŞLERDEN PETROL MAVİ GÖKLERE

Ruhun çığlıkları doldurdu dersliklerin sıra altı gözlerini… Raylara yüklediğim çelik gözyaşları, bu coğrafyaya yerli kalplerin göz pınarlarına değmedi… Renkleri yiten gelincikler sormaz oldu gün dönümlerini…
Ve ben bakmaz oldum tozlu pencerelerdeki, ucuz parmak izi yazılarının arasından yeşilliklere… Soluğumu esir alan şiirler vardı 'an'larda. Cemal Süreya demişti ya, "an ki fıskiyesi sonsuzluğun…"
Göz kapaklarıma inen akşam, çağırmıyor artık beni, kimliğimi teslim edercesine kendimi adadığım iskelelere, ve dönmüyor artık martılar vapurlarla bir…
Bu şehre sözüm vardı, tutulmamış birkaç defter ve söylenmemiş şarkılar gibi… Aşina olduğum gün batımlarında kızılı eflâtuna saplayıp, deklanşöre bastım. Şarap mahzenlerinde saklı üzüm düşleri, kuytu, karanlık…
Cazibesini yitiren yaz vermiyor artık geri, maviliğini, labirentlerin…
Suskunluğunda körfezin, adını sayıkladım ve karabatakları saydım… Kazıdım adını erken düşen akşama… Körpe beyaz düşleri kızıla boyadım ve martı ve çığlık ve artık masum değiliz…
Can hıraş karabasanlarda Boğaz'ı aradım…
Senaristi olamadığım filmlerin başrollerini, kahramanlarıma düzdüm, gişe rekorları kıran parçalanmışlığımda kurşun kalem izlerini dağıttım. İsli şehre rakip.
Zor zamanların kolay çocuklarıydık, gökkuşağımız renksiz, yağmurumuz kuruydu. Bayramlar ders iptali, dostluklar pulsuz bir zarftı. Dualar inançsız, ve yarınlar güvensizdi.
İplerini saldığım uçan balonlar kavuniçi çocukluğumu derinliksizliğe savurdu, gençliğim petrol mavi…
Yitirilmeyen acı mı var hayatta?
Geçen gece dedim ya, sadece dizdeki yarıklar kalır ve sen her gün okuldan koşup, "Bugün ne kadarı kapandı?" diye bakarsın, bakınca geçmez.
Baharlar artık esaretinde buzul ve çöllerin ve acı vermiyor artık kan…
İçine işleyen soğukların kuruluğunda menevişleri gösterebilseydim, 'an' ların doğar ve sokaklarına işlerdi güz mısraları…
Yapabilseydim… Yapamadım…
"An ki fıskiyesi sonsuzluğun
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni…"

Deniz Marmasan


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,009,009,009,009,009,009,009,009,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Beltan Göksel


İŞ

" Bu İŞ'in içinde bir İŞ var" diyenlere , oldum olası sinirlenmişimdir. " Ya hey!İŞ filan yok" " Ne İŞi olabilirki" desenizde " Var, Var " deyip kestirip atarlar. " Eee , hadi bir İŞ var diyelim. Bu İŞ acaba nedir-acaba nedir ne menemdir açıklasalarda biz de bilsek?

Bazı akılları bir kaç adım önde gidenler buna çok güzel ölçü koymuşlardır. Örnek misali verelim(Çok hoşuma gidiyor yazımda aynı manayı taşıyan iki kelimeyi birlikte yan yana kardeşce kullanmak, saygı ve hürmetlerimi sunarım-ilgi ve alakanıza teşekkürler gibi). Konulan ölçülere gelince :Kiminin DAYISI-Kiminin PARASI-Kiminin DUASI -Kiminin de MAŞASI. Şimdi konulan bu veya buna benzer ölçülere göre İŞin içindeki İŞin ne olduğuna siz karar vereceksiniz. ATV-de Avrupa Yakası dizisindeki Dilber Teyze'nin dediği gibi " Ben lafımı ortaya koydum. " İsteyen alır istediği yere çeker, isteyen almaz .

Hamdolsun, yurdumun insanlarının " Her İŞi yaparım " yeteneğinin oluşumunda sağduyusuna katkıda bulunan eğitim düzeyinin zenginliğine. Her İŞi yapma becerisi İŞgüzarlıkla birleşince ayrı bir değer kazanır. Zararlı ve tehlikeli olan İŞkolikliktir. Diğer İŞçi arkadaşları olumsuz etkilediğinden herhalde pek sevimli bakmazlar bu gibilere.

" İŞ bilenin kılıç kuşananın" ata sözü eski Ahilik özdeyişi olup , devri şahanemizde ABE'ye girme durumu ile bir güna ilgisi yoktur. Her İŞi bilen yüzbinlerce insanımızın Alamanya'ya çıktığı yolculukta nerelerde çalıştırıldığını anımsamak bile istemiyorum. Yerleştirildiği WC-temizlik işlerinde zorlandıklarında " İŞine gelirse " denip hudut dışı yapılan yüzlerce vatandaşımızın hikayeleri içler acısıdır.

Adet oldu bir hatıra bir fıkra yazıya sokuşturmak ;şimdiki köşe yazarları hep böyle yapmakta. Ben de bu konsepte sıcak bakıyorum ağabey. Biz de az biraz yazarız yani.

Diş hekimi bir arkadaşıma her karşılaşmamda " İŞler nasıl arkadaş? " diye sorarken ağzımın içinde " D" harfini yutarak " D//işler nasıl diye sorduğumda cevabı " İyi, İyi " diye cevap alınca , kahkayı patlatıp " Ya Hey! Dişler iyi olunca senin İŞlerin nasıl iyi olur ? " tekerlemesi ile ayılırdı, yerdi yani.

Edebiyat öğretmenim Rahmetli Ahmet Kabaklı'ya Lisede yaptığımız şaka günlerce dillerde dolanmış idi. Öğretmenimizin oturduğu sokakta Ramazanda davul çalarak mani okuyan Davulcu-yu bulduk ve O'na bahşiş vererek hiç durak durmadan çalmasını sağladık. Sahurda biz de sokağın başında beklemeye başladık. Davulcu bahşişin de etkisiyle bir hışımla tam Ahmet Kabaklı'nın penceresinin altında bir çalmaya başladı ki mahallenin evlerinin ışıkları sıra sıra yanmaya başladı. Tam bu sırada Ahmet Bey Balkona çıktı ve o gür sesiyle ortalığı çınlattı" Be Hey Gafil senin başka İŞin yokmudur? " Ertesi gün derste hepimiz esneyerek zilin çalmasını beklemeye koyulduk. (Mademki Ahmet Kabaklı'yı andım bir dahaki yazımda kısmet olursa çıkarttığım Duvar Gazetesi maceramı daha doğrusu burada yazdığım şiirlerle aramızda çıkan çatışmayı yazacağım. )

Biz Avukatların sıkca duyduğu , Adliye duvarlarına kazınmış şu söz meşhurdur:
" İŞin yoksa Şahit ol, paran çoksa Kefil. " Hakim duruşmada Şahide sorar" Adın soyadın, Mesleğin" Adam anlamaz , Hakim tekrar eder " Ne İŞ yaparsın? Cevap" Serbest Meslek" Hakim kafasını sallar " Yaz kızım!İŞsiz"

İster özel teşebbüs, ister genel teşebbüs deyiniz , köy kahvelerinden -derneklere-taaHoldinglere değin sektör haline gelen siyasetten gına geldi. Zaten ne diyorlar" Siyaset bizim İŞimiz" İyi de kaardeşim sade vatandaşlar diyorlar ki " Şu baldan-yağdan elinizi birazcık çeksenizde bizde yalansak. Ama nerde o anlayış ve özveriyi gösterecek yiğitler. Bizler babalarımızın beşiklerini tıngır mıngır sallamaya devam edelim. Mal onların, sürü O'nların tabiiki Çobanlığını O'nlar yapacaklar.

Bir de " İŞten artmaz dişten artar" söylemi varki. Ya hey! Bırakın ağabey açlık sınırında gezen vatanımın evlatları üç kuruş kazanırlarsa üç kuruşlukta yesin içsinler. İŞten artmıyor zaten.

Yazımı yazarken televiyondaki şarkı beni uzaklara götürdü:

" Bu baharda buluşacaktık-Sen gelmez oldun-Gözlerim yolda kaldı-Aylar geçti sen gelmez oldun" Duyabildiğim kadarıyla yazdım, bir iç çektim , off diyerekten. Kanalı değiştirdim. Şehit Cenazelerinin törenleri. Bir zap daha yaptım gene cenaze namazları , kahrolsun nidaları, vatan sağolsun söylemleri ve gözyaşları.

Eşim balkondan sesleniyor "Sofra hazır, gel; yemek soğumasın, kattım"

İŞtahım kaçtı. " Sen ye, ben biraz sonra yiyeceğim " diye yazımı noktaladım. . . .

Beltan Göksel


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


5,005,005,005,005,00
1 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


Cüneyt Göksu

 Gezgin Kahveci : Cüneyt Göksu


   Venezuela, Nikaragua, Küba ve Bolivya'nın yeni yönelimi...

Rusya Latin Amerika'da

Rusya'nın Gürcistan'daki çatışma nedeniyle ABD ile girdiği rekabetin son cephesi Latin Amerika'da açılmış durumda. Bolivya, Venezuela, Küba ve Nikaragua, Moskova ile işbirliğini geliştirmek için kısa sürede ciddi girişimler yapıyor. Rusya, ABD karşıtı her bölgede yer alırken, bölge ülkeleri de ABD baskısını dengelemeye çalışıyor…

Son günlerde Rusya ve ABD arasında yaşanan gerginliklerin somut sonuçları ortaya çıktıkça, soğuk savaş yıllarına benzer çok kutuplu dünyaya doğru bir gidiş başladı, ama bazı farklılıklarla! Öncelikle, Rusya'nın, Güney Amerika'da yakın işbirliği yaptığı ülkelerin durumuna biraz daha yakından bakalım.

BOLİVYA-RUSYA

Bolivya'daki zengin eyaletler, yerli devlet başkanı Morales'in hükümetini reddedip düzenledikleri referandumlarla özerklik ilan etmisti. Neden? Çünkü Morales'in "yerlilerin değerleriyle harmanlanmış komünal devlet" anlayışına sahip Anayasa taslağı, nüfusun yüzde 60'ını oluşturan yerli gruplara yeni ve önemli güçler getiriyor. Neden? Çünkü, Bolivya'da 1952-1956 yıllarında yapılan toprak reformunda, toprakların yüzde 95'i büyük toprak sahiplerine, yüzde 5'i de köylülere dağıtılmıştı. 1980'den sonra uygulanan neo-liberal dönemde, özellikle verimli toprakların bulunduğu Santa Cruz'da, topraklar büyük toprak sahipleri ve tarım yapacağını vadeden yabancılara yeniden dağıtıldı. Özerklik ilan eden zenginlere, Bolivya'nın ABD Büyükelçisi de somut destek verdiğinden, ülkeyi terk etmesi istenmiş, ABD'de bunun karşılığında Bolivya'nın Washington'daki Büyükelçisini sınırdışı etmişti. Bütün bu gelişmelerden sonra Morales, Rusya-Bolivya ilişkisinde 2,5 yıl kaybettiklerini, en kısa zamanda bu ilişkiyi güçlendirmek için yeniden girişimde bulunacağını açıkladı. İki ülkenin ilk aşamada enerji, tarım ve savunma sanayilerinde işbirliği yapacağı öngörülüyor. Rusya'nın enerji devi Gazprom ve Fransa'nın Total firmaları, öngörüleri doğrularcasına Bolivya'da doğalgaz arama-çıkarma anlaşmalarını yaptılar bile. Bolivya'nın bu işten kazancı 4,5 milyar dolar olacak.

VENEZUELA, NİKARAGUA, KÜBA...

Bolivya'daki gelişmeler üzerine, Venezuela Devlet Başkanı Chavez de Bolivya'ya destek vermek için, ABD'deki Büyükelçisini geri çağırdı. Geçtiğimiz günlerde, Rusya iki süpersonik bombardıman uçağını (TU-160) uluslararası sular üzerinden Venezuela'ya tatbikat amaçlı göndermiş, Karaiblerde de ortak tatbikat istediğini belirtmişti. Rusya ve Venezuela arasında, 2005'ten beri yürürlükte olan 4 milyar dolarlık bir savunma anlaşması bulunuyor. Bu anlaşma kapsamında, Venezuela'da Sukhoi savaş uçakları, MI-17 Helikopterleri ve 100 bin Kalaşnikof tüfeğinin dağıtımı yapıldı bile.

Devrimci Sandinistaların eski lideri Daniel Ortega 1980'lerde Sovyetler Birliği'nden para ve silah desteği alıyordu. Bugün, Ortega Nikaragua Devlet Başkanı olarak Rusya'yla enerji ve ticaret anlaşmaları yapmak için görüşmeler gerçekleştiriyor.

Rusya Federal Uzay Ajansı Başkanı Anatoly Perminov Küba'ya yaptığı ziyarette, adada bir uzay merkezi kurmak için ortak çalışma yapacaklarını duyurdu. Küba'lı uzmanların Rusya'ya yapacakları ziyaretten sonra, bu çalışmanın nasıl şekilleneceği daha da belirginleşecek. Küba ayrıca, ABD GPS sisteminin alternatifi olan Rus Glonass uydu yönlendirme sistemiyle de yakından ilgileniyor. Küba ve Rusya arasındaki uzay çalışmalarıysa NASA tarafından ilgiyle izleniyor. Çünkü Uluslararası Uzay İstasyonu'ndaki ABD'li personelin görev süresi 2010'da doluyor ve Orion programı tamamlanmadan ABD istasyona astronot gönderemeyecek. Bu durumda, ABD ya Orion programı tamamlanmadan bu işi unutacak, ya da Rusya'ya güvenmek zorunda kalacak. Gürcistan sorunundan önce ABD, Rusya'yla astronot gönderme konusuda mali bir pazarlık içindeydi, ama şu sırada süregiden gerginlik yüzünden, bu anlaşma şimdilik rafa kalkmış görünüyor. Bu açıdan bakıldığında, Rusya'nın Küba'da bir uzay merkezi kurma girişimi de ABD'ye karşı yapılmış önemli bir hamle olarak yorumlanabilir.

Son zamanlarda Rusya, Sovyetler Birliği'nden beri, bu bölgedeki en aktif rolünü oynuyor. Rus Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün yaptığı basın toplantısı sırasında, Latin Amerika'da bulunma sebeplerini soranlara verdiği yanıt, oldukça dikkat çekici. "Buradayız, çünkü işbirliği içinde olduğumuz bölgeler bunu talep ediyor. Kuzeylerinde bir süper güç var, o güce eşdeğer başka bir güçten yardım ve destek istediler." Bu sözler hem bölge ülkelerine açık destek anlamı taşıyor, hem de ABD'nin tek güç olmadığını, ona eşdeğer bir güçle Rusya'nın, hemen yakınlarında olacağının işaretlerini veriyor.

ANTİ ABD POLİTİKASI

Bu dört ülkeye yakından bakınca, sosyalizmi uygulayan ya da uygulama yönünde girişimleri olan liderleri olduğunu görüyoruz. Brezilya, Paraguay, Arjantin gibi zaman zaman liberal uygulamalardan uzak olduklarını, anti-ABD ve anti-emperyal politakaları ısrarla söyleyip, uyguladıklarını görüyoruz. Rusya'nın bu dört ülkeyle ilk aşamada çok hızlı yakınlaşmasının temeli bu politakalara dayanıyor.

Rusya'nın, Latin Amerika'da yakın zamanda işbirliği yaptığı ülkelerin, 1960'lardaki gibi, ideolojik bir yakınlaşmadan kaynaklanmadığını da düşünüyoruz. Bu kez yakınlaşmanın temeli anti-ABD'ci olma işbirliğine dayanıyor. Klasik anlamda, geçmiştekine benzer bir "sol" ve "kapitalistler" kutuplaşması değil bu. Çünkü Rusya'nın ideolojisinin de nereye yakın olduğu oldukça tartışılır. Bütün dünya göz önüne alındığında, Rusya'nın, ABD karşıtı her ülke, yönetim ve ideolojilerle işbirliği yaptığını ve yapabileceğini görmekteyiz.

Bu anti-emperyal bir kutuplaşma da değil, çünkü Rusya'da bir süper güç olarak, hem geçmişte hem de günümüzde emperyal davranış biçimleri göstermiştir. Bu yakınlaşma ve kutuplaşma, tümüyle bir ABD'ci ve ABD'ci olmayanların kutuplaşması gibi görülebilir. Her iki gruba zaman içinde dahil olan, bir taraftan diğer tarafa geçen ülkeler görülebileceği tahmin edilebilir…

Cüneyt Göksu
Cuneyt.Goksu@Gmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
3 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Servet Yaylı


<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


ZOR DURUMDAYIM

Git demek geliyor
Yeri geliyor
Dilimin ucuna geliyor
Demek lazım geliyor

Yürek diyemiyor
Beden istemiyor
Ruh direniyor
Ezcümle denemiyor

Git diyemeyince
Kal mı denmiş olunuyor
Böyle mi okunuyor
Okumayı bilen var mı?

Git ne demek
İstemiyorum mu demek
Yoksa gitmeyeceğim demeni
Duymak mı istemek

Gitmeleri sevmiyorum
Gidenleri özlüyorum
Özlemeyi sevmiyorum
Esas sorun bu

Bir de sormadan gidenler var
Haber bile vermeden
Gözü gözündeyken gidenler
Gerçekten gidenler

İşte onlara
Böyle gidenlere
Ne git/me diyebiliyorsun
Ne de kalabiliyorlar zaten

En iyisi giden-kalan olmasa
Giden gitmemiş olsa
Kalan olmamış olsa
Bizbize kalsak birarada ve ayrı

Hiç olmazsa bir kerecik
Bizbize ve ayrı...

Derya Ongun

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Polygon Web Studio


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "

C.Eray Eldemir
"Uzak İklimler"
 
Temirağa Demir
"Edepli Fahişeler"

 


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Cep telefonunun zararlarını anlatmak için bas bas bağıranlara inat, kullanmaya devam eden tüm gsm takıntılarının mutlaka seyretmesi gereken bir video http://www.koreus.com/video/telephone-portable-mais-popcorn.html Beyninizin patlamış mısır gibi dağılmasını istemiyorsanız, bu videoyu mutlaka seyredin ve özellikle çocuklarınıza mutlaka seyrettirin.

Ne nasıl yapılır? İster tavsiyelere uyun ister siz de tavsiyelerde bulunun http://hadi-yap.blogspot.com/ web sayfasında ilginç bilgilere ulaşacağınızdan emin olabilirsiniz. Mesela: …Kaliteli banyo ve el sabununu evde yapmak mümkündür. Evde biriken yağ, iç yağ, kuyruk yağı veya bunların karışımı sabun yapılarak değerlendirilebilir. Bu maksatla evvela yağ kaynatılarak süzülür ve 40 dereceye kadar soğutulur. Kostik soda, su ile karıştırılıp kaynatılarak 25 dereceye kadar soğutulduktan sonra, bu iki sıvı ağır ağır birbirine karıştırılır…

En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-08©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




You Mean Everything To Me
Neil Sadaka









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20081030.asp
ISSN: 1303-8923
30 Ekim 2008 - ©2002/08-kmarsiv.com