• Kemal Atatürk'ün ölümünün 25. Yıldönümünü anma törenine katılabilmekten şeref duymaktayım. Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir akseri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır.
Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye'nin doğması, yeni Türkiye'nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilân ve o zamandan beri koruması, Atatürk'ün Türk halkının işidir. Şüphesiz ki, Türkiye'de giriştiği derin ve geniş inkılâplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur.
John F. KENNEDY
A.B.D. Başkanı, 10 Kasım 1963
• Türk milleti'nin özgürlük ve Türkiye'nin millî kalkınması için çetin mücadelelere adı karışan Kemal Atatürk'ü memleketimiz çok iyi tanır. Atatürk Türk Milleti'ni, kışkırtıcı kuvvetlere, emperyalistlere ve silah zoru ile Türk Milleti'ni ezerek memleketi büyük devletlerin bir sömürgesi haline getirmek isteyen gerici kuvvetlere karşı savaşa girmesi için uyandırmıştır. Yakın ve Orta Doğuda ilk Cumhuriyet, doğuşunu O'na borçludur. Bu Cumhuriyet, birçok milletin ulusal özgürlük hareketlerine ışık borçludur. Bu Cumhuriyet birçok milletin ulusal özgürlük hareketlerine ışık tutmuştur. Atatürk'ün kutsal saydığı emperyalizmle savaşını, yalnız Türk Milleti değil, diğer doğu ülkeleri de takdirle karşılıyordu. Türkiye'nin yüzyıllık geriliğinden kurtulması için Atatürk pek çok şey yapmıştır. Gerçekleştirdiği reformlar memleketin ekonomik hayatının, sinaî tarımsal kalkınmanın hızla ilerlemesini hedef tutmuştu. Atatürk yönetimi zamanında, Türkiye'nin milletlerarası otoritesi yükselmiş ve memleket, dünya siyasetinde önemli rol oynamaya başlamıştır. N.S. KRUSHCEV
Sovyetler Birliği Başkanı, 10 Kasım 1938
• Tarihte büyük bir diplomatın veya ünlü bir kumandanın hayatını okuduğumuz onun yüzünü, sözünü, bakışlarını hayal etmekten zevk duyar ve kendi kendimize: "O'nu görsek ve tanısak ne iyi olurdu." Deriz. "Bugün Türkiye'nin yazgısını yöneten büyük diplomat, büyük asker ve büyük inkılâpçı Kemal Atatürk'ün heyecanlı hayatını yıllar geçtikten sonra hayranlıkla öğrendikleri zaman, hiç kuşkusuz çocuklarımız da böyle düşüneceklerdir. Ateşli bir inkılâpçı olduğu için haftalarca sultanların zindanlarında yatan, kumandanlık yaptığı zaman galip gelerek ülkesine bağımsızlığını kazandıran, Devlet Başkanı sıfatıyla Cumhuriyet'i ilân edip kurumlandıran Atatürk'ün hayatı elbette ki heyecanlıdır. ... Fakat Kemâl Atatürk'ün karakterinin bir cephesini göstermek itibariyle bir noktayı hatırlatmak isterim. Bize savaşlarından birini anlatıyordu. Birdenbire durdu: -Görüyorsunuz ya, dedi: birçok zaferler kazandım. Fakat bunların en büyüğünden sonra bile her akşam, savaş alanlarında ölen bütün askerleri düşünerek içimde derin bir keder duyuyorum." Cesaret ve zekâsından başka yüreği bu kadar yüce olan böyle bir Şef'in, yurdu için mucizeler yaratmış olmasına şaşılabilir mi?... George BENNES
Paris, Vu Gazetesi - 1938
• Biz, O'nun gövdesine tapan bir putperest değil, ölmez eserine ve mânasına bağlı bir şuuruz. Çünkü O, kendi vücuduyla beraber kaybolacak fâni bir milletin değil, kendi mânasıyla beraber yaşayacak ebedi bir milletin yaratıcısıdır. Peyami SAFA
• Hiçbir baba yetimlerine Atatürk kadar zengin ve ölümsüz miras bırakmamıştır. Bu gün, Türk vatanı denen toprakta yaşayan bütün insanlar O'nun zekâsından, aşkından, enerjisinden kopmuş parçalardır. Reşat Nuri GÜNTEKİN
• ...
Dağlarda tek
tek
ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar : «Üç,» dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlıyacaktı.
.... Nazım Hikmet Kurtuluş Savaşı Destanı (Kuvayi Milliye)
• Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın. Memleket için gerçek ülkü ne ise onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes sana karşı çıkacaktır, önüne sonsuz engeller yığacaklardır, fakat sen bunlara dayanıklı olacaksın. Kendini büyük değil, küçük, zayıf, kimsesiz ve araçsız kabul ederek, hiç kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak, bu engelleri aşacaksın. Bundan sonra da sana "büyüksün" derlerse, bunu söyleyenlere güleceksin.
"Atam, hâlâ yaşıyorsak edepsizlik sayesinde!
Altı oku soruyorsan, politika dehlizinde!
Yobazlarla gericiler, onlar bizden daha zinde!
Halkçılık, devletçilik: Anlatamam, çok hazin de...
Çoktan beri sahteciler, ağır çeker her vezinde!
Tek umut var, o da yalnız, Amerikan dövizinde!
Sorma Ata'm, halimizi, hal mi kadı anlatacak...
Yata yata çok yorulduk, tatil yaptık, izindeyiz!
Hocamız var, hacımız var, uçan kuşa borcumuz var,
Geçeceğiz Avrupa'yı ama şimdi izindeyiz!
"Türk milleti çalışkandır". Biz de senin tezindeyiz,
Dinlenmekten çok yorulduk da, onun için izindeyiz!
İlerledik Ata'm öyle, şimdi görsen tanımazsın,
Arasan da bulamazsın, Amerikan tarzındayız,
Bugün değil, bu yıl değil, çoktan beri izindeyiz!
Hani, "Türk, övün, çalış, güven" demiştin ya...
Biz ilkinde takılıp kaldık, çalışmaya zaman kalmadı.
Her sabah güne başlarken, "Türk'üm, doğruyum, çalışkanım"
Diye bağıran, geri ve tembel nesiller yetiştirdik.
O gün yazdıklarını, bugün ağza alamayacak haldeyiz.
Seni aşmaktan vazgeçtik, sana ulaşamıyoruz Ata'm.
Şu "izindekiler"in listesini bir görsen inanamazsın Ata'm;
Kendini tanıyamazsın. Bağışla bizi... İzindeyiz Ata'm...!"
***
Yaman Törüner, Aziz Nesin'in yukarıdaki dizelerine yer verdikten sonra şöyle diyor, Çözüm adlı(Milliyet Gazetesi) köşesinde: "Yüz binlerce şehit vererek kurduğumuz, Türk gençliğine emanet ettiğin cumhuriyete artık yeterince sahip çıkılamıyor. Atatürk Cumhuriyeti yerine Ilımlı İslam Cumhuriyeti getirilmesi olasılığı var. Başörtüsü türbana dönüştü; yakında türbanın peçeye dönüşmesinden korkuyoruz.
Sen bizi kapitülasyonlardan kurtarmıştın; şimdi ekonomimiz tamamen yabancı kontrolüne girdi. Artık zaferler askerle kazanılmıyor; oylar dahil her şey alınabilir olunca, ülkeler sermaye tarafından rahatça işgal edilebiliyor.
"Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, iktisadi zaferlerle desteklenmezlerse payidar olamazlar" demiştin; ama artık, siyasi zaferler de parayla kazanılıyor.
"Türk tarihi tetkik olunursa, bütün yükseliş ve alçalış sebeplerinin bir iktisat meselesinden başka bir şey olmadığı anlaşılır" demiştin; ama şimdi ekonominin iyi gittiği söylenirken, ülkemizden toprak isteyenler gittikçe güçleniyor. Cumhuriyeti kuran silahlı kuvvetlerin bile, bütünlüğümüzün hiç bu denli risk altında olmadığını söylüyor.
Atam, şimdi siyaset, ekonomiden daha önemli hale geldi. Aynen İstiklal Savaşı'nda olduğu gibi.
Atam, izinden geldik; şimdi dizindeyiz."
***
Sayın yazarın bu düşüncelerine katılıyorum ama eksik bıraktığı yerleri tamamlamak istiyorum. Birinci cumhuriyet yetmedi, şimdi ikincisinin peşindeyiz.
Yabancı sermayeye hayır diyenler vatan haini sayılıyorlar. Tüccar olduk, her şeyi, her yeri satma derdindeyiz. Yüksek faiz verdiğimiz için döviz ve paralar akıyor ama vatandaşın cebine hiçbir şey girmiyor; borçların ve risklerin ne kadar çok arttığını düşünmüyor, rağbetteyiz diye seviniyoruz, övünüyoruz. Bu gerçekleri dile getirenleri neredeyse döveceğiz.
Teröristler askerlerimizi şehit ediyorlar ama onlara hadlerini bildirmek için Amerika'nın iznini bekliyoruz. Ağzımıza bir parmak bal çalınınca bir tas bal yemiş gibi oluyoruz. AB ve ABD karşısında boynumuz bükük duruyoruz.
Laiklik ayaklar altına alınıyor, susuyoruz, pusuyoruz.
Eğitimimiz İmam Hatiplilere endeksli; en iyi makamlara onlar getiriliyor, öğrencilere eğitim değil, eğilim veriliyor, okullar oku-l değil, o-kul haline dönüştürülüyor; okumak değil kulluk öngörülüyor. Gözlerin açıp gerekeni yapan gençler susturuluyor, gözlerin kapatıp vazifesini yapan kişiler yetiştiriliyor.
Devrimci olmak suç sayılıyor. O Türkçe sözcüğü Arapça inkılap sözcüğüyle değiştirip sulandırıyoruz, yabancılaşmak, özümüzden uzaklaşmak, globalleşmek devrimcilik sanılıyor...
Devir değişti, eski çamlar bardak oldu. Atatürk ilkeleri müzeye konuldu. Atanın değil Avrupa'nın, Amerika'nın izinde, dizindeyiz artık. Her zaman, her yerde dost(!) ve müttefiklerimizin emrinde, hizmetindeyiz. Bugün değerimizi, önemimizi bilmiyorlar ama yarın anlarlar, takdir ederler, aralarına kabul ederler diye beklemedeyiz.
En iyi yerler yabancılara satıldı
En güzeller onların önüne kondu
Onlar saraylara layık
Bizim gibilere gecekondu!
Özlemlerimiz yetim kaldı
Umutlarımız dul...
Aç gözünü de bak bakalım vatandaş;
Kim efendi kim kul?
Uçaktan indi saatine baktı henüz zaman vardı, toplantının programı konusunda sıkıntı yoktu hazırlıklıydı ama bu şehirde olmak onun için ayrı bir anlam ifade ediyordu , iyi bir bahane oldu diye geçirdi içinden, doğduğum toprakları bunca yıl sonra ziyaret etmek , heyecan verici.
Akşama doğru otogara geçti , üzeri çuvallar, meyve sebze kasaları ile yüklü minibüse yaklaştı , şoför ondan önce davrandı öpem abi hoş geldin dedi, hatırladın mı beni babamla İstanbul' a gelmiştik dayımgilin düğününe sende gelmiştin, haberini aldım bugün geleceksin , merak etme benim yanımda oturacaksın minibüste yer olmazda.
Peki sağolasın dedi .
Yola koyuldular. Minibüstekiler yüksek sesle gülüşüp şakalaşıyorlardı, her günkü gibi sen pahalı almışsın bak ben kaçtan aldım diyerek alışveriş poşetlerini birbirlerine gösteriyorlardı , arada bir sessizlik olmuyor değildi, fısıldaşıyorlardı hele bu kimlerden ki ? diyip yorum yapıyorlardı.
İlçeye geldiklerinde birkaç kişi arabadan indi sayılı gelen ve kendilerine ayrılmış gazeteleri alan köylülerin molasıydı bu. Daha dikkatli baktığında yakalarındaki Atatürk rozetleri ve kıyafetleri ilgisini çekti, yıpranmışta olsa kumaş ceket pantolon dan vazgeçmemişlerdi.
Minibüs tekrar yola koyuldu. Yorgun olmasa göz temasına geçecekti ama ardı arkası gelmeyecek sorularla işin içinden çıkamayacaktı. Son yıllarda değişen fazla bir şey yok diye düşündü , çorak topraklar , kerpiç evler, mutsuz insanlar çocukluğumuzda daha bir bereket hareket vardı , yazık gittikçe kötüleşiyor her şey.
İlk durak olan köye gelmişlerdi epeyce inen oldu ve de sessizlik hakimdi.
İkinci köy de yakındı yine inenler oldu. Hava iyiden iyiye kararmıştı.Mezarlık güzergahından köy yoluna girdiler, kalp atışlarını hissediyordu kendi kendine ne oluyor bana dedi .Ne tuhaf bir duygu ,sabah erkenden mezar ziyaretlerini de yaparım diye geçirdi içinden.
Köy odasının ışığı yanıyordu önündeki Atatürk büstünü görünce gülümsedi , yıllarca köylüler arasında konuşulan ve büstün açıldığı coşku ve sevinçle karşılandığı günde , köylülerle ilden gelen vali ve protokol yetkileri arasında ilginç bir diyalog yaşanmıştı, yetkililer büstün yönünde bir terslik olduğunu düşünüyordu , daha öncesinde köylüler de bir türlü karar verememişti , yüzü köye mi dönük olmalıydı yoksa köy odasına mı sonra hep birlikte şu karara varılmıştı , Atatürk ün yüzü ileriye dönük olacak , biz tüm köy halkı da her zaman onun arkasında ve izinde olacağız.
Muhtar kapıda karşıladı , hoşgeldin ama az kalacakmışsın dedi , bir taraftan hal hatır ederken evin anahtarını uzattı.
Anahtar elinde kocaman kaldı, en azından 90 yıllıktı, belki daha fazla Arapgirli Ermeni ustalarına özel yaptırılmıştı, anahtar ve kapı üzerindeki tokmak desenleri aynı idi.
Merdivenler ayağından kayacak gibi oldu 30 yıl aradan sonra , anahtarı bir kez çevirdi kapı açıldı , tozlu nemli eşyalardan eve yerleşmiş kesif bir koku vardı. Hemen kilere geçti hayalle gerçek arasında emin olamadığı o kitaplık yerindemiydi ? , şükürler olsun dedi. Kilerin girişindeki içi renkli desenli birkaç çinko kabın bulunduğu mavi boyalı tel dolabın yakınında , eski yerinde idi.
Köyün kızları evlendikçe büyük halanın karabaş dikiş makinesinde Atatürk devrimlerine uygun birbirinden şık ne kıyafetler ne çeyizler dikilmişti. Kış günlerinde kullanılan bakır mangal, şişesinin deseni tozdan görünmeyen nargile , dedenin İznik 'de görev yaptığı zamandan büyük çini bir tabak , köylülerin ajans saatini hiç kaçırmayıp akşam belli bir saatte dizlerinin üstünde dinledikleri ahşap radyo, en çok görmek istediği ise dayısının Talat Aydemir döneminde Harp okulu ile ilişkisinin kesilmesi sonucu, Atatürk gibi iyi bir asker olma hayallerinin sona erdiği , Işıklar Askeri Lisesinden kalma tek hatıra olan küçük beden bir asker kıyafeti , üzeri kanaviçe işli bir örtü ile örtülmüştü.
Atatürk devrimlerinden sonra köyde çok şey değişmişti, insanlar geleceğe umutla bakar olmuştu , tarımla ilgili devlet desteği ,traktörün köye girmesi , sosyal yaşamda ise ihtiyar meclisinin kararı ile başlık parası uygulamasına son verilmesi gibi hemen sonrasında ise köyden birinin Atatürk ün meclisinde görev alması aralarından bir milletvekili çıkması onları çok mutlu etmişti, çok geçmeden kız torunlardan biri Akçadağ Köy Enstitüsünden öğretmen olarak dönmüş kız ve erkek öğrenciler köyde açılan ilkokula coşku ile koşmuşlardı . Hatta diğer bir torun ise yıllar sonra bakanlık yapacaktı.
Anadolu 'da yaşayanlarla , batıda büyük şehirlerde yaşayanlar arasındaki yaşam kalitesi farkı azalmaya başlamıştı, köy yolları yapımında karayolları çalışanları ile birlikte gönüllü çalışılmış , ilkokuldan mezun olanlar yatılı devlet okulu sınavlarına girip sonrasında memuriyete geçmişlerdi , bütün bunlar Atatürk sayesinde onun vatanperver Milletvekillerinin uyumlu çalışması ile gerçekleşmişti. Şeker, Çimento, Etibank , Sümerbank işletmelerinde hem vatana hizmet ediyorlar hem de yetişen çocukları birer birer doktor, avukat mühendis, bilim adamı gibi profesyonel mesleklere yöneliyordu.
Köylü Atasına minnettardı her yıl Cumhuriyet bayramı ,23 Nisan , 19 Mayıs köyün tek okulunda ve Atatürk büstünün önünde coşku ile kutlanıyordu , her evde bir Atatürk resmi mutlaka asılıydı, evet Atatürk resmi hala oradaydı dedesinin kaymakam vekilliği yaptığı döneme ait haşmetli bir resmi ve Atatürk ün resmi yan yana idi ve asla inmeyecekti resme baktı içini güven hissi sardı.
Her şeyin bu kadar yerli yerinde olması güzeldi ama aile büyüklerinin hiç biri hayatta değildi, ahşap bir koltuğa oturdu hıçkıra hıçkıra ağladı, sonrasında tekrar kitaplığa yöneldi , Cumhuriyet Halk Fırkasının yayınladığı bildiriler, Akçadağ Köy Enstitüsü nün dergileri, ortaokullarda okutulan Fransızca gramer kitabı , klasik Türk ve dünya edebiyatından birkaç kitap , her akşam idare lambası ışığında , radyo ajansı , arkası yarın piyesleri dinlenildikten sonra eğer babası keman çalmıyorsa ki keman çalmayı İstanbul da bir yakının evinde misafir olduğu dönemde Rum kadın öğretmenden öğrenmişti, yada yapılacak ev ödevi yoksa , klasik bir eser açılır yüksek sesle okunurdu , bütün bu alışkanlıklar Cumhuriyet dönemi öğretmenlerinin çocukları çok yönlü düşünceye yöneltme bilim ve bilginin gerekliliğinde ilk adım olarak severek yapılan işlerdendi.
Anadolu'nun Doğusunda bir yerdeki köyümle gurur duyuyorum , ama önce Atatürk ile çünkü onun ilkeleri sayesinde , İstanbul çocukları ile aynı şeyleri yaşadık diye geçirdi içinden.
Yıllar önce Ermeni ustalar köyümüze gelip güzel evler yapmışlardı, Mışık usta arada bir köye uğrar köylü kadınların bakır kaplarını ne de güzel kalay yapardı, köylüler o çalışırken önünden yiyeceğini eksik etmezdi, o da mutlu ayrılırdı , etraf köylerdeki Kürt kökenli ailelere mensup güzel kızlardan gelinlerde gelmişti köye, doğan çocuklar da hiç bilmediler hissetmediler Türk ,Kürt ne demek ayrımsız aynı okullarda okuyup, askere gittiler, devlet memuru oldular.
Seçimlerde kimler ne oy kullanırdı bilinirdi hoşgörü ile gülüp geçerlerdi olsa olsa şakalaşırlardı , köyde alevi sünni tanımlanmış aileler olsa da ayrım mümkün değildi çünkü çoktan dünür olmuşlardı ortak torunlardan ayrılık olurmuydu hiç.
Kaldı ki Kurtuluş savaşı döneminde bir fotoğrafçı da çekilmiş resimde hepsi aynı karede idi ve hiç biri geri dönmemişti, bağımsızlık uğruna bu güzel vatan için birlikte şehit olmuşlardı.
Çok geçmeden kapı çalındı köylüler birer birer çıkıp gelmişti, 700 yıllık Türk gelenekleri devam ediyordu , Atatürk ' ün bağımsızlık mücadelesi başarıyla sonuçlanmış , dini bayramlarda büyüklerden başlayarak birbirlerini ziyaret etmek küskünleri dargınları barıştırmak , iyi günde kötü günde birbirlerinin yanında olmak yaşam tarzları haline gelmişti, kalacağı 2 gün için misafir yatağı ve birbirinden güzel köy yemekleri çoktan hazırdı saygısızlık yapılabilir miydi hiç,birazdan geleceğim dedi.
Not : Resimler bahsedilen köye ait olup , Azer Bortaçina nın Doğu Anadolu kitabında yer alan Odabaşı konağında ve Muhtargil in evinde çekilmiştir , Şehitler köy mensupları ve ailemizdendir, bu köyde hemen her evde Atatürk resmi asılıdır . Atamıza minnettarız. İzindeyiz.
Bugün, ATATÜRKÜM seni andım... Tıpkı eskiyi aradığım günlerdeki gibi...
1881 yılında Selanik'de doğup, 1938 de Dolma Bahçe Sarayı'nda dünyaya gözlerini yumduğunu; öğrenimim ilk günlerinde öğretildiğim ve sevdiğim gibi...
Seni sevdim aklımın erdiği özgürlüğe başladığım ilk mektep günlerimde ATAM...
Sizi SEVDİM DEMİYORUM Atatürk'üm sana...
ÇÜNKÜ Atatürk BİR TANE ve Mustafa Kemal Atatürk ile aramıza kimselerin, çoğulların girmeyeceğini bilmiştim ben daha çocuk yaşımda...
Kadın olarak dünyaya gelen bedenimle, beni ilk özgürleştiren sendin ATAM...
Babam gibi... Ben gibi yakındın bana...
Bunu hissetmişti çocuk yaşımdaki çocuk ruhum...
SENİ ÇIKARSIZ MENFAATSİZ BANA VE TOPLUMUMA BIRAKTIĞIN MİRAS İÇİN SEVDİM Atatürk'üm...
Her On Kasım günü, bana hüznü anlatan, bir o kadar da hayatı hatırlatan Kasımpatı çiçeğinin ayrıcalığında say ki, tanıdım Mustafa Kemal Atatürk'ümü...
Hüzün ile kucaklaştığım o günde ölümün acımasız yüzünde, görmek istedim seni Atam...
Çocuk kalbimle sevdim seni...
Yaşım gereği büyüdüm belki bugün ATAM ama gene çocuk menfaatsizliğinde, bir çocuğun baba gibi ATASINI bilmesindeki önsezide sevdim seni...
Menfaatsiz beni, MİLLETİNİ VE MİLLETİN İÇİN YAPTIKLARINI SEVDİĞİMİÇİN SEVDİM...
Çanakkale'de Dumlupınar'da ve YURDUMUN dört bir köşesinde savaşıp, düşmanı yurdumuzdan kovduğun ve bizi koruduğun için sevdim...
Harf devrimi ile bana TÜRKÇE'Yİ öğrettiğin ve beni şimdilerde yazma şansıma kavuşturduğun için sevdim seni ATAM...
Türk Kadına seçme ve seçilme hakkını sen verdin... Beni ve hemcinslerimi erkekler cephesinde, söz sahibi ettiğin için sevdim seni...
Atatürk'üm bugün ON Kasım...
Bu gün bizim seni kaybetmemizin yetmişinci sene devriyesi...
Bazıları diyorlar ki: Güya biz yani TÜRK Milleti, 10 KASIM DAKİ TÖRENLERDEN YASLARDAN SIKILMIŞIZ...
Hayır Atatürk'üm....
Doğru değil bu söylemler...
Doğru olan ise benim kırk yıl öncesinden kalan aklımın fikrimin hatıra defterine kazıdığım ON KASIM TÖRENLERİDİR...
Bu törenler ne bir tabudur, ne de bir putlaştırmadır...
On KASIM TÖRENLERİ, Atasının YOKLUĞUNDA, ÖLÜMÜN SOĞUK YÜZÜNDE Atasını hatırlayan küçük bir kız çocuğunun hüznü, ve ATATÜRK'Ü hissetmesi gerçeğidir...
Türk Milletine ve tüm Türk Çocuklarına bıraktığın bu CUMHURİYET için seni çok seviyorum ATATÜRKÜM...
Kimse seni anlatamaz ATATÜRKÜM BİR ÇOCUĞUN NAHİF DUYGULARINDAN BAŞKA...
VAR İSEM ÇOCUK OLUP BÜYÜDÜ isem, ÇOCUKLAR YETİŞTİRDİYSEM VE KADIN İNSAN İSEM, SAYENDEDİR MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜM...
IŞIKLI bıraktığın ülken gibi ışık içinde yat ATATÜRK'ÜM...
10 Kasımlar Ata'ya ağlamak değil, Ata'yı anlamak günüdür…
Tarihler yine 10 Kasım'ı gösteriyor… Bayraklar yine yarıya çekilmiş memleketimde. Bugün siyahlar giyiniyor koca adamlar… Oysa bugün, bütün değerlerinle içimize doğduğun gündür senin. Ağıtlar yakmak yerine billurlaşan fikirlerinden bu zamana düşen payı hesap edelim. İçimizdeki esareti, paslı süngülerimizi takıp kovalım bir kez daha yüreklerimizden. Bilinmeli ki 10 Kasımlar ağlamak günü değil, anlamak günüdür artık… Ağlamaya değil, anlamaya harcayalım kıymetli vaktimizi. Sen ki zamanı ellerinle yoğurup altın kürelere döndürmüştün yaşadıkça. Esir Türk yurdunu hunhar çapulcuların elinden kurtarmıştın. Dostlarını güldürüp düşmanlarını ağlatmıştın. Uyuyan bir milleti gaflet uykusundan uyandırıp diri ve iri yapmıştın. Gönderden indirilen boynu bükük bayrağı, semalarda dalgalandırmıştın. Kararlıydın, ısrarlıydın, taşı parçalardı metanetin, ufku delerdi keskin bakışların.
10 Kasımlar Ata'ya ağlamak değil, Ata'yı anlamak günüdür…
Atatürk bu milletin millî ve ulvî değerlerinin burcunda yükselen bir bayraktır. Onun içindir ki bizde baba kelimesinden daha önce öğretilir Ata kelimesi… Zira Ata da babadır vatan sevgisiyle atan yüreklerde. O gönüller taşır bu sevgiyi çağlar ötesine. Geçen zaman onu daha da büyütür ve anlamını yüreklere nakşeder. Atatürk bir değerler manzumesi… Sen ki bir milletin düşlerinde ve görüşlerinde yaşattığı kahramansın. Denizler gibi dalgalanan o mavi gözlerin; sislerin kapattığı ufkun arkasında dönen nice dolapları görmüş, lanet okumak yerine karanlıklara bir mum yakmıştı. O mumun alevi büyüdükçe büyümüş karamsarlık bulutlarıyla kararan göklerimizi ışığa boğmuştu. Hiç sönmedi, bundan sonra da hiç sönmeyecek bizlere bıraktığın meşale. Sen ki geleceğin boy aynasında esir milletimizin hürriyetini görmüştün. Vatan toprağını altın bilip elde edilmesi için gerekirse onun kanla sulanmasını göze almıştın.
10 Kasımlar Ata'ya ağlamak değil, Ata'yı anlamak günüdür…
Cumhuriyet ülküsünü çoraklaşan yüreklere eken bir bahçıvandın sen. Herkes bakarken sen görürdün. Başkaları bakıp dururken sen yapardın. Dik yokuşları düz görür, adımlarını hızlandırırdın. Zira yol uzundu, gidilecek yerler, zapt edilecek kaleler, aşılacak engeller çoktu. Nice yollar vardı aşılmayı, nice sırlar vardı çözülmeyi bekleyen. Sen iradenle; aşılmayan yolları aştın, çözülmeyen sırları çözdün, doğruyla yanlışı mantık süzgecinden geçirip süzdün. Aşkların en güzelini büyüttükçe büyüttün yüreğinde. O ölümsüz ve bitimsiz sevgi, abideleşen bir destanın ana kaideleri oldu. Onun üzerinde büyüdü azmeden bir milletin özgürlüğü… O milletin çocukları şimdi senin fikirlerini ekip biçiyor yürek tarlalarında. Paylaşmak; zannedildiği gibi azalmak değil, çoğalmaktır aslında. Zira bize bıraktığın miras paylaştıkça artıyor. Eşsiz zaferlerin yine göğsümüzü kabartıyor. Bayramların yaşatılıyor aynı heyecanla…
10 Kasımlar Ata'ya ağlamak değil, Ata'yı anlamak günüdür…
Kalem seni yazmakta aciz kaldı. Seni kâğıda sığdıramadı söz üstatları. Romanlarda gözyaşı olup aktın mahzun yüreklere. Şiirlerde büyüdükçe büyüdü zamanı ve zemini kuşatan gölgen. Masmavi gözlerinle, çepeçevre kuşatılmış karanlıklarda bile bir çıkış yolu görürdün. Zalimlerin baskısı altında inim inim inleyen insan yığınlarının acılarını örten şefkatinle ve taşlaşan yürekleri bile yumuşatan engin hoşgörünle nefretin ormanlarını ateşe verirdin. Engelleri bir bir aşıp uygarlık yolunda koştun. Nefesleri kesen bayırlarımızı düzlüğe döndürdün. Umuttan nasibini alamayan, bu yüzden çölleşen yüreklere umut yağmurları yağdırdın. Yeşerdi gönül bahçelerimiz… Güller boy verdi bir zamanlar barut kokusundan geçilmeyen mümbit topraklarımızda. Şimdi baykuşlar değil, bülbüller ötüyor bahçelerimizde.
Zamanı ve mekânı aşan düşüncelerin çiçek açtı berrak zihinlerde. Çocuklar şimdi rüyalarında bile senin adını sayıklıyor. Seni dünya gözüyle göremedikleri için hayıflanıyorlar. Diktiğin cumhuriyet fidanı büyüdü, serpildi, koca bir çınar oldu. Emin ol cumhuriyet emin ellerde…
10 Kasımlar Ata'ya ağlamak değil, Ata'yı anlamak günüdür… Bu böyle biline!…
"Ey Büyük Atatürk STOP Daha yükseklere tırmanmamız için bizlere bıraktığın aletleri, yol haritasını ve pusulayı devlet dairelerinden birinin arşivindeki tozlanmış bir sandıkta kilitli bulduk STOP Yazdıklarını okumayı ve onları başkalarına aktarmayı, seni anlatıp yüceltmeyi, kısacası bu işin edebiyatını artık bir kenara bırakıyor ve senin gibi bir tırmanıcı olabilmek azmiyle derhal yola koyuluyoruz STOP Bizden öncekilerin sebep olduğu gecikmeden dolayı özür dileriz STOP Bu çetin tırmanış için gerekli koşullara ve olanaklara sahip olmayı beklemeden harekete geçiyoruz STOP Muhtaç olduğumuz kudretin damarlarımızda mevcut olduğunu hepbirlikte göreceğiz
Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir, dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
Tadımlık Şiirler
ATATÜRK'ÜN
BİR SAATİ VARDI
Atatürk'ün bir saati vardı
Yediveren gül gibi açardı
Atatürk'ün bir atı vardı
Etiler'den beri yaşardı
Atatürk'ün bir resmi vardı
Buğday tarlası gibi ağardı
Atatürk'ün bir saati vardı
Durmadı
Melih Cevdet Anday
<#><#><#><#><#><#><#>
ON KASIM'LARDA YÜRÜMEK
Atatürk'üm işte 10 Kasım yine
Dalgalanır ağaçlarla oğullar Dalgalanır oğullarla nineler
Dalgalanır ninelerle genç kızlar
Özlemin ta yüreğime işlemiş
Seni bulmak, seni görmek için ben
Bütün toprakaltıyla barışacağım
Ereceğim sana usta, barışta, başarıda
Öyle
Güçlüsün ki
Güçleneceğim
Öyle yücesin ki, yüceleceğim
Düşüne düşüne seni kocaman kocaman
Dağlara, dağlara karışacağım
Ozan mıyım, ordu muyum, su muyum anlaşılmaz
Çağlar upuzun allığı yüreğimde ülkünün
Sanki bayrak bir kalemdir, sanki gökler bir kağıt
Sanki ellerim gece
Sanki ellerim gündüz
Yazacağım seni daha, bir daha
Ben senin ölümünle yarışacağım
En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.
Damak tadınıza uygun kahveler
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.