|
|
|
17 Kasım 2008 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : İyi Haftalar!.. |
Merhabalar
Haftaya tembellik ederek başlamak istemezdim ama yarına yetişmesi gereken ıvır zıvır dolayısıyla Kahve Molası'na hakettiği zamanı maalesef ayıramadım. Yarın görüşmek üzere hoşçakalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
Artı ve Eksilerimle : İrfan Kurudirek |
ASIRLIK MEZARLIK - "ER KİŞİ NİYETİNE!"
Sert vurdum başımı bu sefer.
Gözlerim kapandı...
Doktor bir şeyler fısıldıyor fakat duyamıyorum. Birisi inatla kulaklarımı kapamış gibi...
Tıkanıyor nefesim boğazımda ama içimden bir ses "iyi olacak" diyor.
Evet, iyi oluyor bu bana...
Bir hıçkırık sesi tanıdık geliyor...
Dinlemem gerek sanırım. Çok yoruldum... Beynim kaldırmıyor, ayıramıyorum sesleri.
İyi bir uyku zamanı... Hiç uyunmayan tatlılıkta bir uyku...
Tatlı...
İlk...
Tatlı...
Son...
Toplanmış insanlar...
Sevenlerim... Sever görünenlerim...
Toplanmışlar, gözlerinde yaşlar...
Biraz geceden kalmalık var üstümde, kalmışım işte. Baksana kimse görmüyor beni.
Başım biraz kalabalık...
Hoş geldiniz...
Sizden önce gelmemin sebebi bacaklarımın uzunluğu olabilir. Taşıt kullanmıyorum, yeni kavuştum sağlığıma, aslıma...
Birisi uzanmış orada, o da dinlenme evresinde sanırım. Nedense hiç çekmiyor dikkatimi... Umursamıyorum; sevdiğim, en sevdiğim insanlara yöneliyorum fakat onlar bir telaş içindeler... Saklanan bir şeyleri hissediyor yüreğim...
Yüreğim...
Yüreğim?
Hissediyorum? Biraz garipsedim bu kısmı...
Sanki herkes küsmüş bana, konuşmuyor gibi... Takılmıyorum adeta... Takılmıyorum bende...
Biraz voltalıyorum geniş avluda...
Neden burada toplandık gibi saçma bir soruyu yöneltemiyorum kendime... Pek saçma gibi durmuyor aslında...
Ben ve sevdiklerim, en sevdiklerim, beni en çok sevenler - ya da sevmeyenler...
Ne işimiz olabilir ki bir camii avlusunda?
Başında sarıkla bir imam yaklaşıyor...
Oradan sakallı bir ihtiyar avazı çıktığı kadar bağırıyor...
"-Er kişi niyetine..."
Ölünün bir erkek olduğunu anlamak zor değil.
Bakıyorum en ön safta beni en çok sevenler var. Sol elleri göbeklerinin üzerinde, sağ elleriyle de destekliyorlar bu masum duruşu...
Hayret!
Ben geçerken herkes yol veriyor, kimseye çarpmıyorum niyeyse...
Ardından anlam veremediğim diyaloglar sahneleniyor...
"-Nasıl bilirdiniz?"
"-İyi bilirdik..."
"-Hakkınızı helal edin"
"-Helal olsun... Helal olsun... Helal olsun..."
Helal olsun... Ne oluyor?
Yeşile sarılı tabut sırtlanıyor...
Mavi bir kurdele yanında...
Ağlamaklı 3-4 insan var dışarıda... Onlarda sevenlerim... En çok sevenim birisi, en çok sevdiğim...
Ona yaklaşıyorum... Gri bir arabaya binip uzaklaşıyor...
Kısa sürüyor bu yolculuk... Arada sırada bende giriyorum tabutun altına... Bir koku var, hoş bir koku... Sıcacık... İçim ısınıyor...
Mezarlıktayız...
Kasvetli bir ortam...
"Ruhuna Fatiha... Zamansız... İmkânsız gidiş..."
Aklıma takılıyor mezar taşlarından...
Derince kazılmış bir mezar... İçine ben bile sığarım, o derece büyük...
İnsanlarda anlam veremediğim bir telaş var. En sevdiklerim koşuşturuyor...
Tabut konuyor mezarın yanına...
Açılıyor...
Bir ışık çıkıyor sanki. Sanki gökyüzü biraz ekşiyor...
Bir kişi indi aşağı...
Ağabeyime benziyor... Dimdik... Boynu bükük gibi duruyor, sevdiği birini kaybetti sanırım.
Birisi daha indi aşağı...
Rahat bir yer yapıyorlar...
Taşları ayıklıyorlar...
Tabuttan sarsmadan çıkarıyorlar kefene sarılı vatandaşı. Artık vatandaş olmasa da vatan toprağında huzurlu olacağından hiç şüphe yok.
Sağına yatırıp arkasını toprakla besliyorlar... İçim burkuldu...
Daha önce de seyretmiştim fakat bu daha bir acıklı...
Üzerine mertek diziyorlar alelacele...
Bir hasır örtüldü...
İlk küreği babam atıyor...
Ben de uzanıyorum ama sıra bana gelmiyor nedense... Herkes bir telaş içinde kapatıyor mezarı... Taşları ayıklayıp kumla dolduruyorlar ısrarla... Nasıl boğuyorlar bir görseniz, bir bilseniz...
İmam bir şeyler okuyor... İnsanlar elleri açık "amin" diyor, bende diyorum.
Ağzım eskimez ya...
Herkes yavaş yavaş gidiyor... Sevmeyenler öncelikli tabii.
Gitsinler...
Ben bizimkilerle giderim birazdan...
Hoca da gitti...
Olsun... Bizimkiler taşlarla çevreliyorlar mezarı... mı... Evet, evet mezarı çevreliyorlar...
Sevenlerim de sevgi sırasına girmişler... Onlar da gidiyorlar...
Sesim çıkmıyor ya, duyuramıyorum kendimi...
Beraber geldik, bensiz dönüyorlar.
Bu olmadı...
Alınganım...
Alınıyorum...
Ben de peşlerine gideyim bari.
Doğruluyorum... Kafama bir şey çarpıyor, geri düşüyorum...
Bir saniye?
Er kişi?
Sevenlerim?
Ben...
Ben...
BEN!...
Ölmüşüm...
Ve bu sefer ben dönemiyorum mezarlıktan...
"Yerinmeyin biz de geleceğiz" dediğim gün gelmiş işte... Ben dönemiyorum...
Asırlık mezarlıktayım artık...
Sessiz, huzur dolu...
Taşımda tek bir yazı yazsın istiyorum artık...
Duyarsanız...
"Oksijen... Minnettarım..."
İrfan Kurudirek
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Barış Köşesi : Nadya Alpkonlar Küçük DEHA - Mertol Demirelli |
|
08. Mayıs 2008 tarihinde sizlere bu yaşı küçük ( 11 ) Piyanisti tanıtmıştım.
Okumayanlar arşivden bulup okuyabilirler.
Onu ilk kez televizyonda dinlediğim zaman o kadar etkilenmıştim ki,
Google'dan onun Web-sitesini ve babasının mail adresini bulmuş,
duygularımı dile getirmiştim. Babası da bana bir teşekkür cevabı yazmıştı.
Antalya'da yaşadığımı, Mertol'un burada bir konseri söz konusu olursa
bana haber vermesini rica etmiştim.
Birkaç gün evvel, Mertol'un, 9. Antalya Piyano Festivali kapsamındaki Genç Yetenekler konserine katılacağını bana mail ile bildirdi.
09 Kasımda konsere gittim. Bu kategoride 4 piyanistle sahnede yer aldı. ( Özgün Gülhan - Can Aladağlı - Ksenia Rodinova )
Mertol Demirelli L.v. Beethoven'in iki sonatını çaldı ve yer yerinden oynadı... 12 yaşında olduğunu göz önünde bulundurursak hiç de abartılı bir ALKIŞ seli değildi. Ben yine son derece etkilendim. Kendimi onun annesinin, babasının yerine koydum ve o alkışlanırken gözyaşlarımı tutamadım.
Diğer genç piyanistler de güzel bir performans sergilediler. Ama Onlar 20 yaşlarında idiler.
Halbuki Mertol "genç" bile değildi, o bir "çocuktu" daha...
Maalesef, 07 Kasım'daki Fazıl Say'ın Galasına yer bulamadığım için gidemedim.
Konser bitiminde fuayede onun çıkmasını bekledim.
Onlara doğru yürürken, babası beni görür görmez, "Nadya Hanım mı?" dedi.
Böyle yetenekli bir oğula sahip olduğu için evvela onu kutladım.
Sonra da Mertol'u yanaklarından öperek tebrik ettim.
Hatıra fotoğrafları çektim.
İlgi duyanlara
http://www.mertoldemirelli.org/
Umarım bir gün ONU dinlemek fırsatı bulursunuz.
Nadya Alpkonlar nadyaalpkonlar@mynet.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Kahveci : Seda Türkyılmaz |
Sen böyle olmasını ister miydin?
Bilmem ister miydim böyle olmasını? Hani hepimiz istediğimizi yaşıyorduk? Sorsak yoldan geçenlere; derler ki "Bu benim hayatım, tabii ki ben nasıl istersem öyle yaşarım." Ama o iş öyle değil işte... Kandırmayalım kendimizi.
Biz insanlar kendini en güzel kandıran ve de en güzel avutan canlılarız. Her şeyi çok da güzel kılıfına uydurur ve bir de en güzel kendimize yuttururuz. Bir düşünsene... 35 yaşında bir insanı düşünsene... Kim bilir görünürde ne kadar huzurlu ve de ne kadar hoş bir yaşantısı vardır. Ya da 20'lerinde bir oğlana sorsan; ne kadar bağımsız ve de ne kadar özgür olduğunu anlatır sana sabaha kadar. Hatta 60'lık bir teyzeye sorsan; der ki belkide; "Ah ahh hayatımın en güzel günlerimi beyimle geçirdim." Hangisi ne kadar doğrudur, hiç bilemezsin. Ama bildiğim bir gerçek var ki; deş bakalım altını birazcık; bak nasıl da hepsinin bambaşka istekleri ve arzuları olduğu ama bir çoğunu da yapamadığını anlarsın. Nasıl pişmanlıklar veya nasıl hasretler yatar içlerinde. Ve hatta asla yaşayamayacağını bildiği şeyler için ne kadar ümitsiz ve acılıdır içleri.
Beyin hiç özgür değil ki... Beyin ve ruh hiç koordine değil ki... Nasıl olsun ama? Beyninle ruhunu koordine eden kaç kişi vardır; hayatını son derece içten gelerek yaşayan. Hep bir engelleme ve kısıtlamaların kurbanıdır insan. Çünkü toplum vardır. Tabu vardır. İlkeler vardır. Ahlak vardır. Namus vardır. Düzen vardır. Vardır da vardır. İstersen uyma. İstersen biraz dışına çık. Aman neyime lazım? Sakın ha...
Sonra bir çok duygu, bir çok arzu ve daha bir çok bir şeyi bastırırlar veya bastırırız ve de hatta saklandıkça utanır ve sakladıkça sıkılırız. Sonra bir bakarsın tecavüzler artar. Aslında artmaz, hep vardır ama kimse dillendiremez. Neden mi? Toplum vardır. Konu komşu vardır. Tabu vardır. Vardır da vardır.
Ya da bir bakarsın herşeyinle dejenerasyonun çarkına saplanan insancıklarla bir aradasın. Gündemi bile konuşan insanların kelimecikleri hep kalıptır, çünkü bazı şeyleri okuyamazsın ya da okutturmazlar; öğrenme de yoldan çıkma diye. Anlayacağın karar verilmiştir senin hakkında. Sen de eğer bu karara itiraz etmiyorsan durum senin için iyidir, hatta hoştur bile. Zaten hayatın yazılmıştır; e bari sen bir zahmet oynayıver. Oynamazsan da ayıp.
Sen olmak önemlidir. Ama olursan da ayıp. Sen sen olduğun zaman başlıyorsun diğerlerinden farklılaşmaya. O zaman da diyorlar ki; "Şuna bak..." Anlayacağın yine yaranamazsın.
Sonra başlarsın yalnızlaşmaya. Niye mi? Onlara sor. Kendine değil.
Seda Türkyılmaz
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : M.Nihat Malkoç "HAKKINI HELAL EYLE DAHA DÖNMEYECEĞUM" |
|
Bir büyük ses daha boşluğa düştü, zaman değirmeni onu da öğüttü. Türkülerini gönül heybesine doldurup genç denebilecek bir yaşta(59) bilinen meçhule yol aldı. Karadeniz'in müzik üstadı, Karadenizlinin yürek sesi, gençliğimizi türküleriyle geçirdiğimiz Erkan Ocaklı'dan bahsediyorum."Ağla gozlerum ağla/Ben da ağlayacağum/Senun acilaruna nasil dayanacağum" diyordu bir güzel türküsünde. Bizler onun bıraktığı boşluğu nasıl dolduracağız şimdi? Hüzünlüyüz bu yüzden, çok hüzünlüyüz. Bu yazıyı yazarken hüzün mürekkebim oldu.
O, büyük bir sesti. Karadeniz'in gelmiş geçmiş en büyük türkücüsüydü. Biz onu yaşarken anlayamadık, kıymetini bilemedik. O; sesiyle, sözüyle, beyefendi kişiliğiyle yaşadığı zamana mührünü vurdu. Onu ekrana çıkarmayanlar, sesini görmezden gelenler kına yaksın.
Onun türkülerinde hep bir hüzün vardı. Ölüm, Ocaklı'nın türkülerinin vazgeçilmez temasıydı. Pek çok türküsünde ölüm acısını sözlere ve bestelere dökmüştü. "Bu kara topraklarda ah sen yatacak mıydın?/Gönlüme doğan güneş ah sen batacak mıydın?/Ezanlar bizim için okunuyor sevgilim/Gözyaşım mezarına dökülüyor sevgilim" diyordu bir türküsünde. Türküyü söylerken o duyguları yaşıyordu adeta. Öyle ki acıdan iç çekiyordu.
Bir sonbahar hüznüyle aramızdan ayrıldı Erkan Ocaklı. Arkasında büyük bir türkü arşivi, beste mirası bırakarak… Şimdi gönlümüze düşen albümlerde solgun bir resim olarak kaldı silueti. Onun gür sesini, duyması gerekenler ne sağlığında ne de hastalığında duydu. Bir zamanlar müzik tekelini elinde tutanlar onu görmezden geldiler. Önüne engeller koydular.
Yetmişli yıllarda müzik hayatına atılan Ocaklı 'Misiri Kuruttun mi?, Ula Ula Niyazi, Maçka Yollari Taşli' gibi Karadeniz klasiklerine imza atmıştı. Bu türküler her yerde, her sanatçı tarafından söylenir olmuştu. O dönemlerde Trabzonspor futbolda, Erkan Ocaklı ise müzikte Anadolu ihtilalini yapmıştı. Kem gözler bunları kıskandı, görmezden geldi.
Aslen Arhavili olan, çocukluğu Maçka'da geçen Ocaklı çok gayretli ve üretken bir sanatçıydı. Ormancı bir babanın çocuğuydu. En büyük ideali doktor olmaktı. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'ni bitirmişti. Müziği çok sevdiği için o alana kaydı. Çocukluğundan beri bağlama çalardı. Karadeniz müziğine bağlamayı sokan kişidir o… Hatta bu yüzden çok da eleştirilmiştir. Yaptığı plak ve albümlerin sayısını kendisi bile bilmezdi. Albümlerinin sayısı kırkın üzerindedir. 300'ün üzerinde birbirinden güzel bestesi vardır. Bunlarla birlikte altı tane filmde de oynamıştı. İki kere evlenmişti. İki çocuğu vardı.
O, türkülerinde evrensel barış mesajları vermiştir hep. Dostluk, kardeşlik ve sevgiden yana olmuştur daima. İnsanı, sevginin en ileri derecesi olan aşkın yaşattığına inanan bir kişiydi kendisi. Ondan sonraki yıllarda yeni yetme sanatçılar müziğe pek bir şey ver(e)mediler. Üstelik ses kirliliği oluşturdular. Köklü değerler sisler altında görülmez, duyulmaz oldu. Değerlerimizi kısa zamanda tükettik. Erkan Ocaklı da unutturuldu bizlere.
Çağın kâbusu kanser değerlerimizi ve değerlilerimizi koparıyor hayattan. Kazım Koyuncu'dan sonra Erkan Ocaklı da ayrıldı aramızdan. Acaba bundan sonra sırada kimler var? Olanlara kader mi diyelim bilmem. Kanser Karadeniz'in ve Karadenizlinin yakasını ne zaman bırakacak? Çernobil sonrası Karadeniz ölüm tarlasına döndü. Ölüm sebebi tek: Kanser.
Uzun süren hastalığının ardından 59 yaşında aramızdan ayrılan Ocaklı, geçen sene 40. sanat yılını, muhteşem bir geceyle kutlamıştı. Gecenin sunuculuğunu, bir süre önce vefat eden sanatçı Osman Yağmurdereli yapmıştı. Şimdi ikisi de yok aramızda. Onların yokluğu hep hissedilecek. Trabzonlular Ocaklı'nın mirasına sahip çıkacak; adını sonsuza dek yaşatacak.
"Senun acilarunlan daha gulmeyeceğum/Hakkını helal eyle daha dönmeyeceğum" diyordu bir türküsünde. Sanki helallik alıyordu. Şimdi bizler bu nakaratın ilk dizesini terennüm ediyoruz. Ocaklı'nın o güleç yüzünü çok özleyeceğiz. O, Karacaahmet'te servilerin altında sonsuz uykusuna dalacak. Trabzon hasretini yudum yudum çekecek içine. O ölse de geride bıraktığı eşsiz besteler onun adını yaşatacak. Allah rahmet eylesin. Güle güle git!…
M.Nihat Malkoç mnm61mnm@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
"Ustalara Saygı" etkinliklerinin kırk sekizincisi
17 Kasım'da Suna Pekuysal ve Ergun Köknar için
Tiyatromuzun iki büyük ustasına saygı
Beşiktaş Belediyesi tarafından düzenlenen "Ustalara Saygı" etkinliklerinde dördüncü dönem, 17 Kasım 2008 Pazartesi akşamı tiyatromuzun iki büyük ustası için gerçekleştirilecek gece ile devam ediyor.
Kültür, sanat, edebiyat ve düşün dünyasındaki usta isimlerin çalıştıkları alanlara damga vuran çeşitli yönleriyle izleyici ile buluştuğu gecelerin kırk sekizincisi, saat 20.00'da Melih Cevdet Anday Sahnesi'nde (Akatlar Kültür Merkezi) yapılacak…
Suna Pekuysal ve Ergun Köknar için düzenlenecek olan "Ustalara Saygı" gecesi, 2000 yılında kaybettiğimiz Köknar ve bu yıl içerisinde aramızdan ayrılan Pekuysal için gerçekleştirilecek ilk etkinlik olma özelliğini taşıyor.
Faruk Şüyün'ün hazırladığı ve yöneteceği gece, iki sanatçının aile albümünden ilk kez gün ışığına çıkacak görüntüler ile başlayacak. Etkinlikte, Pekuysal ve Köknar'ın birlikte oynadıkları filmlerden görüntülerin yer aldığı bir kolaj da sunulacak.
Edebiyatçı ve tiyatrocu dostları Adalet Ağaoğlu, Ani İpekaya, Arif Erkin, Atilla Alpöge, Ayşe Kökçü, Beklan Algan, Deniz Kavukçuoğlu, Erol Keskin, Gülgün Akansu Pabuçcuoğlu, Haldun Dormen, Hasan Özen, Orhan Alkaya, Osman S. Arolat, Şükrü Türen, Tarık Pabuçcuoğlu, Toron Karacaoğlu, Üstün Asutay, Vedat Demirci, Zihni Göktay'ın anıları ve yorumları ile konuşmacı olarak katılacakları gecede sanatçıların oğlu Sait Ali Köknar da bulunacak.
Bilgi için:
Faruk Şüyün: 0 533 468 30 63
Melih Cevdet Anday Sahnesi
(Akatlar Kültür Merkezi): 0 212 351 93 84
<#><#><#><#><#><#><#>
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
Sözün bittiği yerdeyim
Sözün bittiği yerdeyim
Sensiz yine efkarlı günler içindeyim
Sildim …
Mesajlarını, resimlerini ve diğer tüm hatıralarını kaldırdım hayatımın raflarından
Öyle zor oldu ki ben yapamadım
Bize ait olmayan biri sildi onları
Sildirdim ..
Tüm bilgiler silinsin mi diye sordu
Sadece kötü anılar silinse güzel anılar bana kalsa olmaz mı dedim en derinlerden
Adının rehberimde kayıtlı olması bile içimi rahatlatıyordu
Umutsuzluğuma umut oluyordu bir nebze de olsa
Hala aşkım diye kayıtlıydın oysa onca acıya rağmen
Yapamadım geri döneriz sandım ama yapamadım
Geri gelirsin sandım ama dayanamadım
Kimlesin nerdesin bilirim sandım ama seni bilemedim
Aynaya baktığımda karşımdaki beni bile tanıyamadım
Kimdim neydim şimdi
Nerde kimleydim
Oysa ne çok severdin beni
Ne çok okşardım o saçlarını
Canım acıyor derdin üzülürdüm
Oysa bilmezdim asıl canımı yakacak olanları
Farkında değimliydim yoksa bilmek mi istemiyordum kendime bile itiraf edemedim
Sessizdim sensizdim
Aslı Ören
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
İnternet bağlantı hızınızı test edebileceğiniz en yasal site http://speedtest.turktelekom.com.tr/ Bakın bakalım size taahhüt edilen bağlantı hızı gerçek mi? Yoksa etrafa hava attığınız kadar yok mu?
Flash oyun oynamayı sevenlere http://www.koreus.com/jeux/nouveau/ alternatif bir web sayfası. Değişik oyunlar ve yenilenmiş arayüzünü daha önceden bu siteye girmiş olanlar fark edeceklerdir.
Benim bu zamana kadar gördüğüm en kapsamlı paylaşım sitesi. http://www.mininova.org/ Kullanım için sizlere tavsiyem, ilk olarak herhangi bir paylaşımı indirmek istediğinizde karşınıza çıkan "To start this P2P download, you have to install a BitTorrent client like" yazısının sonundaki Vuze ya da µTorrent programlarından birini bilgisayarınıza yüklemeniz olacaktır. Böylece istediğiniz dosyayı sorunsuzca bilgisayarınıza indirebilirsiniz.
En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
|
|
|
|
|
|