Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 7 Sayı: 1.537

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 24 Aralık 2008 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Pardon!..


Merhabalar

Bir miktar zor bir gündü dün. Toplam otuziki kilometrelik yol için direksiyon başında geçen dört saatten sonra, her anlamda enerjim kalmadı. Tam anlamıyla sızmışım koltukta. O nedenle bugünlük izin hakkımı kullanıyor ve muhataplarımı rahat bırakıyorum:-) Kalın sağlıcakla.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


Cüneyt Göksu

 Gezgin Kahveci : Cüneyt Göksu


   Marti'den Atatürk'e ve Fidel'e…

Bir 'önder' aranıyor

Jose Marti, Küba'nın bağımsızlık felsefesinin önderidir. Fidel, bu temel üzerine Küba'yı bugünlere taşıyan yapıyı kurdu. Türkiye'de Marti'nin karşılığı Atatürk olarak kabul edilirse, Fidel'in karşılığı henüz yok.

Lider kimdir? Lider sözcüğünün, TDK'ya göre birinci anlamı "önder, şef", ikinci anlamıysa "bir partinin ya da bir kuruluşun en üst düzeyde yönetimiyle görevli kimse". Bu iki açıklama biraz kafa karıştırıcı gibi. Bir partinin, kurumun ya da ülkenin yöneticisi her zaman önder midir? Bu tanıma göre, seçilen, atanan ya da bir şekilde bir kurum ya da kuruluşun yönetimine gelebilenler "önder" mi sayılacaktır. Yönetici=önder midir?

Küba Cumhuriyet'inin, 50 yıllık devrim tarihine yakından bakıldığında, Jose Marti'nin çok önemli bir yeri olduğu görülür. 19. yüzyılda yaşayan Jose Marti Küba'nın ulusal kahramanı ve simgesidir. O bir siyasetçi, bir devrimci ve bir ozandı. Bu edebiyat insanı, ömrünü Küba'nın özgürlüğüne adamakla kalmamış, 1895'de başlayıp, İspanyol'lara karşı yürütülen Bağımsızlık Savaşı'ndan önce Devrim'in ilk tohumlarını atmış, düşün üretmiş, sonra da savaşmış. Jose Marti hayatı boyunca siyaseti hiç bırakmadı. 1892'de kurulan Küba Devrimci Partisi'nin önderliğine seçildi. Ulusal kurtuluş savaşına çağrı niteliğinde olan Monte Kristo bildirisi kendi imzasıyla yayınlandı. 1895 yılında gizlice Küba'ya girerek Antonio Maceo'nun başlattığı kurtuluş savaşına katıldı. 18 Mayıs 1895 tarihinde bir çatışmada at sırtında yaşamını yitirdi. Öldürüldüğünde henüz 42 yaşındaydı.

MARTİ, ATATÜRK, FİDEL

Jose Marti yaşamını, Küba'daki İspanyol koloni yönetiminin sona erdirilmesi ve Küba'nın ABD dâhil başka ülkelerin egemenliği altına girmemesi için savaşıma adamıştır. Bütün öğretisi kişi özgürlüklerine saygılı olmayan ve yalnızca zenginliklerini büyütmeyi gözeten yönetimleri uyarmaya dayanmaktadır. Yapıtlarında bütün despot yönetim düzenlerini ve insan haklarına karşı uygulamaları kınamıştır. Onun yazıları demokratik gelişmeye yol göstericidir.

Jose Marti'nin savaş sırasında, dışarıdan, özellikle ABD'den destek alınmasını savunanlara karşılık o dönemde söylediği "Bağımsızlık savaşında, dışarıdan alınacak her türlü yardım, ekonomik ve politik olarak, ileride kurulacak bir ülkenin tam bağımsız olmasına engeldir" sözü, Atatürk'ün "Bağımsızlık benim karakterimdir" Sözüyle neredeyse özdeştir. Birbirinden habersiz bu iki liderin söyledikleri özdeyişlerin söyleniş zamanları arasında yaklaşık 25 yıl bulunuyor.

Jose Marti'den yıllar sonra, 1959'da Küba Devrimini gerçekleştiren Fidel'in de idolüdür Marti. Küba Devrimi'nin tohumunu atan Marti, onu büyüten ve günümüze taşıyansa Fidel'dir.

1895'e, 1923'e ve 1959'a bakıldığında, yaptıklarıyla, ürettikleri düşünceleriyle, savaşlarıyla Marti, ülkemizin kurucu lideri Atatürk'tür, Atatürk'te bir Marti. Tartışmasız dönüşümün, tam bağımsızlığın, ilericiliğin ve aydınlanmanın bütün izleri, bu liderlerin yarattığı ve yazdıkları tarihlerin hepsinde görülür. Her ikisi de ülkelerinin unutulmaz, ilerici önderleridir.

1959'da devrimin üç komutanından bir olan Fidel'de bir önderdir. Devrim mücadelesini ve onu yaşatma uğraşını kesintisiz sürdürmüş, zaman zaman olumsuzlaşan koşullara karşın, her durumda günümüze getirmeyi başarmıştır. Fidel, Marti'den devraldığı devrimci geleneği, çevresinde ki ülküdaşlarıyla birlikte, günümüze taşımıştır.

YENİ LİDER

Söz konusu dönemler ve liderler karşılaştırıldığında bir fark göze çarpar: 1938'de, Atatürk'ün ölümünün hemen ertesinde Türkiye'de bir dönüşüm başlar; devrim kan kaybeder. İstikrar denen olgu, "Devrim"de değil, başka yerlerde aranır. Günümüze gelene değin, bir çok "yönetici" çıkartan bu topraklar, 1923'de atılan "Devrim" tohumlarını yeşertecek, kökleştirecek, devrimciliği yeni nesillere ve günümüze, kayıtsız ve şartsız taşıyacak, Fidel gibi Marti'nin mirasını devralan, yeni "etkileyici bir lider" çıkartamamıştır.

Fidel'in çevresinde, başından beri onu bütünüyle anlayan, aynı ülküyü eksiksiz paylaşan bir küme insan olmasına karşılık, Atatürk tek ve yalnızdı; buna bir de devrim karşıtlarını, batı özentilerini, destekçilerini ekleyince, sonuç bu oldu. Ama Atatürk'ün ilerici değerlendirmesi, attığı tohumlar o kadar doğrudur ki, 1939'dan beri sürdürülen beyin yıkamaya karşın, hâlâ bu topraklarda Cumhuriyetçiler var ve hep olacaktır. Hemen, şimdi bir "Fidel" gerekli!

Cüneyt Göksu
Cuneyt.Goksu@Gmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
3 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


Berrin Yiğit

 Diyetisyen Kahveci : Berrin Yiğit


  TANIMANIZ GEREKEN BİR BESİN, HAYATA YANSITMANIZ GEREKEN BİR BİLGİ

Crimini Mantarı Crimini Mantarı

Yemeklere kattıkları lezzetle damak tadımızı okşayan mantarın sağlık için önemli bir güç evi olduğu unutulmaktadır. Enerji artırıcı içeriği ile yemeklere et tadında kıvam katan mantarın farklı çeşitleri farklı besleyiciliktedir. Bunlardan biri de krimini çeşididir.

Krimini mantarının yaklaşık 150 gramında sadece 31 kalori olduğunu, B vitaminleri için harika bir kaynak olduğunu biliyor muydunuz?

Kolesterol seviyelerinin düşürülmesi, Alzheimer ve kardiyovasküler hastalıkların önlenmesi, enerji üretiminde elzem olan B vitaminlerinden riboflavin, pantotenik asit, niasin,tiyamin, folat içerir. Bunlar aynı zamanda karbohidrat, protein ve yağ metabolisması için önemlidir.

Enerji üretiminde iki farklı mekanizmada işlem gören riboflavin hem oksijene bağlı enerji üretimi hem de enerji santralimiz mitekondrinin oksidatif strese maruz kalmasını önleyen glutatyon döngüsünde rol alır.

Pantotenik asit yani B5 vitamini de stress anlarında adrenal bezleri destekleyerek, yorgunluk hissine karşı koruyucudur. Öte yandan içeriğindeki niasin yani B3 vitamini de besinlerle alınan protein, yağ ve karbonhidratları kullanılabilir enerjiye dönüştürmek konusunda destekçidir.

ADET DÖNEMLERİNDE EGZERSİZ

Yoga: omuz, kollar, bacaklar ve karnı çalıştırarak tüm kas gruplarına dinçlik, elastikiyet kazandırır. Kişiler seans sonrasında yapılan yoganın çeşidine göre farklı kas gruplarının esnediğini ve vücut tonusunun arttığını hisseder.

Pilates: Doğru nefes teknikleri ve artan kan dolaşımı ile rahatlatıcıdır. Ayrıca şekillenme ve vücudun güç evi olan Temel kas gruplarını çalıştırdığı için özellikle karın, kalça ve basenlerde başarılı sonuçlar doğurur. Kasların enlenmesine değil boylamasına şekillendirdiği için çok daha slim bir imaj kazanabilirsiniz.

Egzersiz regl dönemindeki krampların da önüne geçebilmektedir. Özellikle kızgın sakin kedi hareketi denen dizleri yere koyup bank pozisyonunda dururken, nefes alıp sırtı sanki bir inci kolye tanelerini tek tek oynatır gibi omurgayı hissederek havaya kızgın bir kedi şeklinde kaldırıp, sonra nefes verirken yavaş ve her omuru hissederek normal duruşa dönerken sakin kedi gibi eller üzerinde durmak iyi gelecektir . Öte yandan bisiklet, yüzme ve yürüyüş de karın kaslarının gevşemesine yardımcı olur.

Berrin Yiğit


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Barış Güvercini : Banu Kurtis Chouard


  YOLUN YOLCUSU -2

Geçen son on gün içersinde ne hislerimde, ne de yolculuk için verdiğim karardan dönecek bir art düşünce yaşamaksızın yolculuk hazırlıklarımı sürdürdüm. Yolun yolcusu olacağım sabahı sabırsızlıkla ve hiç kimseyle akıl-fikir paylaşmadan bekledim. Öyle ya! ne demişler, akıl akıldan üstündür. Zaten durmadan bulanan bir midem varken, bir de aklımı bulandıracak her çeşit sözden kaçıp bir bakıma kendimi dış etkenlerden korumuş oldum.

Tanrıya ters gelmesin ama heyecanla beklediğim sabaha yine keçi ve koyunları sayarak vardım. Diğer gecelerden tek fark, artık içimde benliğimi saran tüm sorunları dürtüp güden bir çobanım vardı. O, "kalk!" deyince hemen yataktan fırladım. Kendimden emin, banyoya hızla dalarak sabah ferahlığım için gerekli temizliğimi yapıp aynaya da dilimi çıkartıp hınzırca güldüm: "Dönüşte görüşürüz seninle" demeyi de ihmal etmedim.

Yolculukta rahat olmak için bolca ve seyahate en uygun giysilerimi giyinip son eksiklerimi de tamamladım. Boşalan takı kutusunda tek başına kalan ve anneannemin zamanında bana‚ ''buri bak! kötü günlerin için bunu saklayasın emi!..'' dediği kolyeyi, avucumun içine alıp okşarken ''sen, en iyi günlere layıksın da...'' dedim ve içimden, kendime iyi şanslar dileyerek, kolyeyi öpüp boynuma geçirdim.

Bir an gözüm, başucumdan hiç ayırmadığım çerçeveye takıldı. Bir kez daha bakıp onu da sineme bastırdım. ''Bak, ben uzaklara gidiyorum. Hiç şüphesiz, her zamanki gibi yine en çok seni özleyeceğim. Sakın beni merak etmeyesin, sen içimde hiç sönmeyen bir kandil gibi hep yanacaksın'' diye fısıldadığım sırada gözümden iki damla gözyaşı dökülünce, çerçeveyi yerine koyarken çobanım hemen kontrolümü eline aldı.

-Yolcu yolunda gerek, hadi yürü bakalım... Düş önüme!..

Kendimi dışarı atıp sokak kapısını son kez kilitledim. Bir daha hiç açamayacağım. Ben seyahatte iken arkadaşlarım gelip eşyalarımı yeni kiraladığım eve taşıyacaklar. Dönüşte, yeni evimde yepyeni bir düzenle kalan yaşamıma devam edeceğim.

İşte, beni havaalanına götürecek taksi de önümde durdu. Artık geride bıraktıklarımı düşünemeyecek kadar öndeyim. Taksiye yerleşip oturduktan sonra camdan dışarısını seyrederken, üstüme yüklenmiş bir mesuliyeti taşımak mecburiyetinde olduğumun farkında olsam da hafiften sanki havadaki bir boşlukta yüzer gibiydim.

Önümde beni bekleyen uzun yolculuk, duraklamalarla birlikte tam 37 saat sürecekti. Uçak ilk önce Washington'a uğrayıp sonra Los Angeles'da duracak. Üç saat bekledikten sonra bir başka uçakla, on iki saat daha uzun bir yolculuk yapılacak. Ohhh! Kim bilir bu uzun yollarda daha neler düşünecektim. Ne demişler: düşün, düşün.... A-aaa!.. ne kadar ayıp!.. Sonu var mi bu gidişin?..

Nasıl olsa zaman çabuk geçecek. "Dur!" desem de durmayacak ve ben Tahiti'ye varacağım. Neden Tahiti'yi seçtin diye sorarsanız, Tahiti'yi düşündükçe sanki içime güneş doğuyordu; kanım kaynıyor, yüzüm gülüyor, içimde çiçekler açıyor ve hayallerim çok güzel süsleniyordu...
Bir haftadır evde Polynesie adalarını ezberliyordum. Sonra birden vazgeçtim. Öyle ya! gidip göreceğim yerlerin biraz da bana sürpriz olması gerekmez mi? Tahiti'nin başşehri Papeete'ye varınca, orada bir gece kalıp yol yorgunluğumu giderdikten sonra hemen Bora Bora Adası'na geçeceğim. İşte asıl orada hayat beni canlandırıp, heyecanlandırmaya başlayacak... Gözümün önüne binlerce defa getirip de seyretmeye doyamadığım o büyük an ve büyülü sahne: bir sürü sütlü-çukulata tenli insanlar yerel müzikleri ile beni karşılayacaklar, boynuma mis gibi kokan çiçeklerden kocaman bir de kolye asacaklar. Sonra önümde, kumların üstünde, müziğin ritmine uygun, vücutlarını titrete titrete dans edecekler. Bende onlarla beraber dans edeceğim... Elime sundukları, çiçekle süslenmiş bir bardaktan "hoş geldin" içkimi yudumlarken, bir yandan da odamın anahtarını verecekler. Denizin ortasında bir adaya bağlı otelde ilk kez uyuyacağım...

Bir-iki gün Bora Bora Adası'nda dinlenip havasını için için iyice soluduktan sonra, Moorea Adasi'na geçeceğim. Orada, denizin dibine tüple dalmayı öğrenmek için kurslara katılacağım. Öyle ya, içimdeki pislikleri denizin en ücra köşesine götürüp bırakabilmek için denize dalmayı ustalıkla becerebilmeliyim.

Dalış sertifikamı alır almaz, Raretea Adası'na uçup masmavi, berrak denizin dibine artık bilinçli olarak dalacağım. Rengarenk balıklarla öpüşeceğim, mercanları sevip, içime oksijen çekip çekip o sessiz dünyada dolaşıp derinden sesler dinleyeceğim. En sonunda, içimdeki pisi pisi paketini de orada sessizce, denizin dibindeki zehirli, dikenli yosunların arasına, ölüme bırakacağım. Su yüzüne tekrar çıktığımda ise, derin derin nefes alırken, gözlerimi gök yüzüne çevirip tüm gücümle; "acaba?.. acaba, bu sorunu bitirebildim mi" diye sorar gibi bakacağım...

Gökyüzü ister haşin olsun, şimşekler çaksın! isterse dümdüz eksi işareti gibi sessiz olsun, ben yoluma devam edeceğim. Önüme çıkan ilk katamarana binip yol alacağım. Marquises Adaları'na varana kadar susacağım. Nuku Hiva Adasi'na varınca ilk iş, bu issiz adada huzur ve sulhu arayan ünlü ressam Gauguin'nin resim müzesini gezeceğim. Koskoca ressam da Portekiz'den kaçarak, huzur bulmak için bu adaya göç etmişti.

Biricik Jacques Brel'de hayatının sonunu bu adada huzur içersinde geçirip bitmesini istemiş ve ölümsüzlüğünün izini buraya taşımıştı. Kabrini ziyaret edip ona boynumdan hiç çıkartmadığım çiçek kolyemi hediye edeceğim.

Sonra, deniz kıyısına hafif hafif çarpan minicik dalgaların sesini dinleyeceğim. Yavaş yavaş kıyıdan derine doğru giden denizde ilerleyip mehtabın altında çıplak ayaklarlarımla yakamozların üstünde koşarken, geleceğim için avazım çıktığı kadar bağıra bağıra, Jacques Brel'in 'Ne me quitte pas' (Beni terk etme) şarkısını kimsecikler duymadan söyleyeceğim:

Terk etme beni, gecen her şeyi unutmak gerek
kaçıp gidenken her şey unutulabilir, unutmalı
yanlış anlaşılan zamanı ve kaybedilen zamanı, niye?
diye sorarak mutlu kalbi öldüren o saatleri unutmayı bilmek için:
Terk etme beni, terk etme beni, terk etme beni, terk etme beni
yağmur incileri vereceğim ben sana ama
yağmur yağmayan ülkelerden gelen toprağı delerek...
Ölümümün sonrasına kadar altın ve ışıkla vücudunu örtmek için
bir ülke kuracağım aşkın kral olacağı, aşkın kanun olacağı
ve senin kraliçe olacağın

Terk etme beni, terk etme beni, terk etme beni, terk etme beni
terk etme beni seni yeniden yaratacağım senin anlayacağın delice sözlerle
ve sana seni sevenlerden bahsedeceğim
kalplerinin nasıl tutuştuğunu ilk defa gören ve sana rastlayamadığı için ölen
o kralın öyküsünü anlatacağım sana

Terk etme beni, terk etme beni, terk etme beni, terk etme beni

Çok defa gördük ateşin yansıdığını
Çok yaşlı olduğunu sandığımız eski bir volkandan daha iyi bir nisanda (bile)
artık ürün vermeyen yanmış topraklara benzemiyor muydu?
Akşam olduğunda gökyüzü kızıl ve siyah ışıklar saçsın diye eşleşmiyor muydu onlar?
terk etme beni terk etme beni terk etme beni terk etme beni

terk etme beni artık ağlamayacağım, artık konuşmayacağım
Şurada saklanıp sana bakacağım dans eder ve gülümserken
seni dinleyeceğim şarkı söylerken ve sonrada gülerken
gölgenin gölgesi olmalıyım, istersen elinin gölgesi olayım hatta köpeğinin gölgesi bile olayım terk etme beni...

Ahhh!.. hayal dünyası... başımın tatlı belâsı... Beni ne güzel de kandırdınız...

Aldım başımı, gidiyorum...


Bitmedi

Banu Kurtis Chouard


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


8,678,678,678,678,678,678,678,678,67
3 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


Mehmet Sağlam

 Kahveci : Mehmet Sağlam


  Kader ve Özgür İrade ikilemi

Aşağıdaki olay belirli ve belirsiz kader (Mutlak ve Muallâk Kader) konusunu açıklamaya yetecektir:

İstanbul-İzmir arasındaki karayolunu ele alalım. Bu yolun yaklaşık yarı mesafesinde ünlü Susurluk kasabası yer alır. Bir kamyon İstanbul'a gitmek için İzmir sebze halinden, sabah saat 11'de yola çıkmış olsun. Aynı saatte, İstanbul Esenler otogarından bir yolcu otobüsü İzmir'e gitmek üzere hareket etsin.

Şimdi de Bursa Uludağ Üniversitesi'nde devasa bilimsel araştırmalar yapan, bilimde son derece ileri bir düzeyi yakalamış ve neredeyse her şeyi bilen bir profesörü düşünelim...

Bu bilim adamı öylesine ileri bir teknolojiye ve bilgi birikimine sahiptir ki; uzaydaki uydusu, teleskopları ve uzaktan kumandalı binlerce güçlü kamerası sayesinde Marmara ve Ege bölgelerindeki canlı-cansız her şeyin hareketlerini yakından gözetleyebilmekte; hatta geniş imkânları elverdiği için insanların düşüncelerini dahi okuyabilmektedir.

Bir araştırma esnasında söz konusu otobüs ve kamyonun yola çıkışlarını yakalayan profesörümüz, her olasılığı düşünür ve bunların nerede karşılaşacaklarını hesaplar. Bilgisayarında Susurluk haritası görünür, ayıca bu iki aracın keskin dönemeçlerden birinde karşılaşacakları ortaya çıkar. Yine yüksek teknolojisi ve deneyimi sayesinde, şoförlerin kaç dakikada bir esneyip gözlerini yumduklarını hesaplayarak; yol, hava ve trafik koşullarını inceler ve bu iki aracın o dönemeçte çarpışacaklarına kesin kanaat getirir.

Profesörümüzün elde ettiği sonuca güveni tamdır... Derhâl tüm televizyon kanallarını arar, durumu anlatır ve bu çarpışmanın mutlaka gerçekleşeceğini, bunu önceden yayınlamanın büyük reyting getireceğini, bu kazanın gerçekleşmemesi hâlinde tüm zararları karşılayacağını garanti eder.

Helikopter sahibi bütün televizyon kanallar hemen Susurluk'a uçarlar ve plakaları da belli olan bu iki aracı o dönemeçte beklemeye koyulurlar. Durumdan jandarma da haberdar edilir, böylece yüzlerce kişi pusuya yatıp olay ânını beklemeye başlar.

Söylenen saatte ve yerde ânîden o iki araç görünür ve öngörüldüğü biçimde burun buruna çarpışırlar! Kazaya herkes şahit olur, kameraların tümü olayı kare kare görüntülerler. Neyse ki ölen olmaz, sadece şoförler ve birkaç yolcu hafifçe yaralanır.

Şoku atlatan sürücüler neler olup bittiğini anlayınca Susurluk Jandarma Karakoluna gitmeyi reddederler. Çünkü bu kazanın -ellerinde olmayan sebepten ötürü- mutlaka olacağının zaten bilindiğini, kendilerinde kabahat olmadığını iddia ederler. Ama güvenlik güçleri sorunun mahkemede halledilmesi gerektiğinde ısrarlıdır.

O gece televizyon haberlerini izleyen herkes olaydan haberdar olunca merakla ertesi günkü mahkemenin sonucunu beklemeye başlar.

Olay ayrıca tüm dünyada duyulmuş, bütün habercilerin dikkatini üzerinde toplamıştır. Sabah erken başlayan duruşma yerli-yabancı yüzlerce televizyon kanalı tarafından, özel bir izinle naklen yayınlanır. Savcı, sürücüler hakkında dikkatsiz araç kullanma ve kamuya zarar verme suçu işledikleri için hapis cezası talep eder. Savcının tanıklarından biri de o gün şöhrete kavuşan profesörümüzdür.

Sürücülerin avukatları birleşip ortak savunma yaparlar:

"Müvekkillerimiz araçlarını dikkatli veya dikkatsiz kullanmış olmalı önemli değildir; bu kazanın olacağı önceden zaten belliymiş. Araçlarını her zamanki özenle kullanmalarına rağmen olay yine de cereyan etmiştir. Kesinlikle suçsuzdurlar, beraatlarını talep ediyoruz."

Mahkeme uzun sürmez, karar ilk celsede açıklanır:

"Her ne kadar önceden bilinse bile, kazaya dışarıdan bir müdahalede bulunulmadığından ve çarpışma, araçları kullanan sanıklar tarafından gerçekleştirilmiş olduğundan, sürücüler suçlu bulunmuş olup..."

Bu hayalî hikâyecik, özgür iradenin kader içindeki yerini açıklamaya yetmektedir: Açılmış bir yolda arabayla gezinirken direksiyon kendi elimizdedir; gideceğimiz yönü ve hızı kendimiz seçer, kendimiz belirleriz. Kısacası: Muallâk Kader özgür irademizin projeksiyonu; Mutlak Kader'se evrendeki değişmez yasalardır...

Mehmet Sağlam
mehmetttsaglam@gmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,009,009,009,009,009,009,009,009,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Neslihan Güzel


<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


Mevlana

Bir dolunaysin bitmez gecede
Yurekten vurgusun son bir hecede
Inan bir ben değil değil sadece
Gönuller yoluna revan Mevlana

Içiçe hayata olmuşken esir
Gönüller etmezken kendine tesir
Allahtan bizlere bulunmaz iksir
Kanayan yarama derman Mevlana

Rahlei tedrisinde kevser sözleri
Işititerek senden yaksam özleri
Yüreğinde yanan aşkın közleri
Perişan ruhuma ferman Mevlana

Hayayı edebi indirip raftan,
Esareti kırarak kurtulup gaftan
Benbir tayfayım sen ise kaptan
Deyalar önümde yaman Mevlana

Rest ile kast ile bizler ağyarı
Unuttuk görünce sen gibi yarı
Konya diyorlar da aşık diyarı
Aşığa el uzat heman Mevlana

Ziya Paşa Akyürek

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Polygon Web Studio


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "

C.Eray Eldemir
"Uzak İklimler"

Temirağa Demir
"Edepli Fahişeler"

 
Nesrin Özyaycı
"ÖLMESEYDİ"


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

İnternet ortamındaki en geniş kapsamlı ve bir o kadar da güvenilir olarak kabul edilen ansiklopedik bilgi kaynağı http://tr.wikipedia.org Wikipedia'nın özellikle Türkiye için hazırlanmış olan bu web sayfasında her türlü bilgiye ulaşabilirsiniz. Hatta kendi bilgilerinizi de bu ortamda paylaşabilirsiniz.

Oyunlar, komik resimler, animasyonlar ve komik videolar http://www.sempanze.net/ internette komik birşeyler yok mu diye merak edenlere alternatif bir web sayfası. İyi eğlenceler dilerim.

İster amatör, ister profesyonel olun çektiğiniz fotoğrafları paylaşmayı seviyorsanız sizin için uygun bir web sayfası tavsiye ediyorum http://www.fotokritik.com/ paylaşmayı sevenlere özellikle tavsiye olunur.

En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

7-Zip 4.62 (2008-12-02) for Windows / 913 KB
http://www.7-zip.org/
Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

Yukarı


 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-08©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Delilah
Tom Jones









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20081224.asp
ISSN: 1303-8923
24 Aralık 2008 - ©2002/08-kmarsiv.com