Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 7 Sayı: 1.549

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 13 Ocak 2009 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Asıl siz rahat bırakın!..


Merhabalar

Yahu cennet bu memleket cennet. Suçlular için cennet. Suça teşebbüse yeltenenler için cennet. Suçtan ağzı yanıp cephaneyi gömenler için cennet. Cephanelik krokisi çizenler için cennet. Küt diye çukurdaki gömüyü bulanlar için cennet. Dün yargıya darbeci, bugün bağımsız diyenler için cennet. Binlerce üyesi bulunan saygın sivil toplum kuruluşlarına sırıta sırıta "Kim ki onlar?" diyen bakanlar için cennet. Kendilerine "Yürrü" denildiği için yürüdükçe yürüyen, önce topla sonra suçlarsın diyen adalet mensupları için cennet. Cennet ki ne cennet.

Yanlış uygulamaları bir bir yüzlerine vuran YARSAV başkanını CHP ağzıyla konuşmakla suçlayacak kadar izandan yoksun artık bu memleketin bakanları. "Dur yahu bu adamlar ne diyor bir dinleyelim, yanlışımız varsa düzeltelim de söyleyecek lafları kalmasın." diyecek yerde "Bunlar artık YARSAP olmuş." diyecek kadar da pervasız bu memleketin Adalet Bakanı. Oysa tek istedikleri usullere uygun bağımsız yargıya olanak sağlanması. Gölge edilmemesi, müdahale edilmemesi. Amma velakin tüm AKP takımının ağzında aynı terane "Yargıyı rahat bırakın." Yahu muhalefetin yargıya müdahale gücü, yaptırımı var mı ki çeksin elini. Peki, nereden, hangi kara zihniyetten gelip memleketin başına çöreklendiği herkesin malumu dokunulmaz hırt sakallı parti sözcüsü vekil, muhalifleri "Yaran mı var?" diye tehdit etme cesaretini nereden buluyor? Zira kendi kanayan yaralarını bile görmezlikten gelip, suçluları el üstünde tuttuklarını biz gayet iyi biliyoruz. Memleketin başbakanı yürütme ve yargı olarak çok iyi bir işbirliği içinde olduklarını söylüyor ama onun sözcüsü muhalefeti yargıya müdahale ile suçluyor. Kömürle, erzakla beslediklerinize yutturabilirsiniz belki ama biz yemeyiz kardeş, haydi başka kapıya. Asıl siz yargıyı... ya da topyekün şu güzelim memleketi rahat bırakın da biz de sayenizde huzura erelim. Esenkalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


 Kahveci : Dilek Perçin


Geçmişten Gelen Kültür Köprüsü: Şili-Türkiye

2008 Temmuz ayında, ABD - Santa Clara Üniversitesinin 'Dünya İçin Kadın Liderler-GWLN' programına Türkiye den seçildikten sonra, saha çalışması için Şili'nin Başkenti Santiago'ya gittim. Valparaiso da Kültür Bakanlığı ile görüşerek Şili Kültür Bakanlığının 5 yıl önce başarı ile tamamladığı ve dünyada bu alanda tek olan ulusal bir programı ülkeme taşımaya karar verdim. Bu proje, ulusal el sanatlarını ve sanatkârlarını kayıt altına alınması ile ilgili bir dokümantasyon projesiydi. Projeyle ilk karşılaştığım andan itibaren çok ilgimi çekti. Ülkeme döner dönmez konuyla ilgili kişilerle görüşerek onların da fikrini aldım. Bu proje tamamlandığı zaman Türk Kültür Tarihine büyük bir katkıda bulunacağımızı düşünerek çok heyecanlandık.

Santiago da bulunduğum 7 gün boyunca bu proje ile ilgili detayları öğrenmeye çalıştım. Bu konuda Şili Kültür Bakanlığında Ulusal Sanatkârlardan sorumlu koordinatör olan arkadaşım Patricio Cerda ve uzman Rodrigo Martínez bana inanılmaz yardımcı oldular. Bu iki kişi ile oluşan değerli dostluğumuz, aslında iki ülkenin birbirine ne kadar yakın olduğunu anlamamıza neden oldu. Birbirine mesafe olarak uzak bu iki ülkenin kültürel benzerlikleri bizleri çok şaşırttı. Yemek kültürümüzden aile kültürümüze kadar birçok yakınlıklarımızı keşfettik. Köklerimizin nerede buluştuğunu düşünmeye başladık… Benzeri değerlere sahip olmak, aynı şeylere gülmek… Çok güzel… Eminim, bu işbirliği her iki tarafa da çok şeyler öğretecek.

Şili de bulunduğum dönemde ortak geçmişimize ait şaşırtıcı bilgiler ile karşılaştım.
Dünyanın öbür ucu sayılabilecek Şili de tanıştığınız bazı insanların aslında Türkiye'den olduğunu öğrenseniz ne hissederdiniz? Santiago da tanışacağınız insanlardan bazıları, dedelerinin Türkiye doğumlu olduğunu söylediğinde ne düşünürsünüz? Ya sizinle diyalog kurarken Türkçe konuşmayı tercih ettiklerinde… 1800'lerin sonlarında başlayan ve İkinci Dünya Savaşı yıllarına kadar devam eden bir göçün günümüze ulaşan hikâyesi bu. Osmanlı Devleti'nin pasaportu ve nüfus kâğıdıyla yeni vatanlarına yerleşen Türk Yahudiler…
Resmi rakamlara göre Şili de yaşayan Sefarad Yahudilerinin rakamı 4 bin civarında. 1492'de İspanya'dan kovulduktan sonra kendilerine kucak açan tek ülke olan ve yüzyıllarca sancağı altında huzur içinde yaşadıkları Osmanlı'ya büyük minnet duyan Sefaradiler, neden yüzyılın başında Güney Amerika'ya göç etti?

Bu sorunun farklı cevapları var; ancak temel gerekçeleri üç başlık altında özetlemek mümkün: Savaş şartları, yoksulluk ve Nazi tehdidi. Tercihin Güney Amerika olmasının sebebi ise bu ülkelerde İspanyolca konuşulması ve ekonomik imkânlar. İspanya kökenli Sefaradiler göçten önce de zaten bu dili konuşuyordu.

Şili'de yaşayan Sefaradilerden biri, "İkinci Dünya Savaşı yıllarında bölgenin süper gücü bu bölgeydi. O açıdan bizim için bu topraklar çok cazip bir göç alanıydı." diyerek, Güney Amerika tercihinin altında yatan gerçeğe dikkat çekiyor. Şüphesiz o dönemde Nazi Almanyası ve Mussolini İtalyası'nın etkisini de unutmamak lazım.Bulgaristan sınırına dayanan Alman Ordusu'nun, İstanbul'u da işgal ederek bütün Yahudileri yok edeceği haberlerinin göçleri hızlandırdığı da bir gerçek.

Sefaradilerin hemen hepsi Osmanlı hayranı. Yüzyılın başına kadar, hayat tarzlarına ve inançlarına büyük saygı gösteren Osmanlı'yı unutmuyorlar. Dedelerinden kalan Osmanlı pasaportları ve Osmanlı nüfus kâğıtlarını özenle muhafaza ediyorlar.

Bu ailelerin göç sebebi daha çok ekonomik sıkıntılar. "Babam ve dedem buraya geldiklerinde kendilerine küçük bir Türkiye kurmuşlar." Diyor bir Sefarad. Türk yemekleri ile büyümüş. Baklava, kadayıf, sarma halen çok iyi bildiği lezzetlerden. Üçüncü nesle ulaşılmasına rağmen Türkiye'den kalma alışkanlıkların devam ettirildiğini söylüyor.

Şili'de yaşayan Yahudi cemaatinin başında ailesi Türkiye kökenli işadamı S. Mizrahi var. Santiago'daki müzede, göç yıllarına ait dokümanlar bulunuyor. O yıllarda Sefaradilerin Osmanlı vatandaşı olduklarını gösteren nüfus kâğıtları, devlet arması, Türk işi el örgü örnekleri ve nargileler burada sergileniyor. S. Mizrahi, İstanbul'da doğmuş ve 3 yaşındayken ailesiyle Arjantin'e gelmiş. 6 yıl orada yaşadıktan sonra Şili'ye taşınmışlar. Halen Şili Birleşik Sefaradiler Derneği Başkanı.

Bütün Sefaradiler gibi o da kendi cemaatinin göç hikâyesini anlatırken, İkinci Dünya Savaşı'nda yaşanan Alman korkusundan bahsediyor: "Almanlar gelecek İstanbul'u da alacak diye haberler alıyorduk. Bu cemaati ciddi şekilde tedirgin etti. Birinci Dünya Savaşı'nda da Osmanlı Almanlarla birlikte olduğu için yine benzer bir durum olabilir korkusu ile Güney Amerika'ya göç ettik. Babalarımız Arjantin'e gözyaşlarıyla geldi ve geri dönemedikleri için hep acı çekti." Mizrahi, Şili'deki Türkiye büyükelçiliği ile yakın ilişkileri olduğunu, yeni gelen elçilerle tanışmayı gelenek haline getirdiklerini söylüyor.Mizrahi'ye göre, Şili'de Yahudilere yönelik bir ayrımcılık yok ve şu anda üç büyük Yahudi grubundan Seferad bakanlar bile var.
İstanbul'da halen 20 bin civarında Yahudi yaşıyor. Bunların %96'sı Seferadi. İbranicede Seferad 'İspanya' demek. Dünya'daki İspanya ve Portekiz kökenli Yahudiler için Seferad ifadesi kullanılıyor.

Şimdi düşünüyorum da aslında Şili kültürü bize hiç de uzak değil…Ülkemden binlerce kilometre uzakta yine ülkemde gibiyim… Bu çekim gücü 2 ay sonra tekrar Şili'ye gitmem için bir neden yarattı ve 17 günlük bir çalışma için kendimi Santiago Foresta Hotel' de buldum…

Dilek Perçin


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
4 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Ömer Kemiksiz


KARIN GÖVDEYİ GÖTÜRDÜĞÜ YER: SARIKAMIŞ

Gökten lapa lapa düşen kar tanelerinde nice hayatlar söndü, daha ömrünün baharında olan..Buz gibi havada yürekleri yakan korlar düştü evlere…
Sarıkamış'ın karı ateş oldu sinelere….
Düşman dört bir koldan saldırmıştı Anadolu'ya. Şimdi görev vaktiydi. Düşman çizmeleri altında çiğnenmemeliydi kutsal vatan toprakları.
Kanla yıkanan topraklar şimdi karla kaplanmıştı. Mehmed'im zafere inanmıştı.
Karakış çetin geçiyordu Doğu cephesinde. Mehmed'im çıplak ayakla yürüdü günlerce, düşmanla değil havayla çatıştı…
Yolları kar kesti…Kulaklara vedayı fısıldayan rüzgarlar esti…
Etraftaki yalçın dağlardan bile daha heybetliydi duruşu. Dağlar yıkılırdı da yıkılmazdı Mehmed'im. "Vatan, millet, bayrak" diye ses veriyordu kalbinin vuruşu.
Yürüdü gece gündüz, aç susuz ve de uykusuz.
Karlar yükseldi, Mehmed'im direndi..
Yerde kar dondu, Mehmed'in damarlarında kan dondu.
Mehmed'im gömüldü kaldı karlara..Tüfeği elinde dondu..Bedeni gitmedi bir adım öteye…
Bir heykel misali dimdik durdu..Yüzünde acıyla karışık bir gülümseme..Diyordu sanki: "Ses verin sesime!"
Kimse duymadı onları, dağlar bile ses vermedi çağrılarına. Yağan kar, buz olup düştü yanan bağırlarına.
Nice yiğitler serildi karlar üstüne..Akan, kan değildi dağ başlarında..Bu defa kar gövdeyi götürüyordu.
Bembeyaz karların içinde açan kardelen oldu Mehmed'im..
Kar içinde kanayan güldü Mehmed'im. Ölürken bile güldü Mehmed'im..
Hepsinin yüzünde huzur, dilinde dua vardı son nefeslerinde.Yedikleri karın son lokması hâlâ duruyordu ellerinde..Yalçın dağlar geçit vermedi Mehmed'ime…
Melekler indi semadan alınlarını öpmek için şehitlerin. Onlara melekler yâr oldu, karlar kefen oldu. Mehmed'im bir kez olsun düşünmedi geriye dönmeyi..Sarıkamış, bundan dolayı destan oldu…
Sarıkamış.. Türk'ün destanını karlarına yazan/yazdıran yer..
Sarıkamış…Karlar içinde kardelenler yetiştiren yer…
Sarıkamış…Karın gövdeyi götürdüğü yer…
Mehmed'im…Türk'ün destanını karlara yazan kahraman…
Mehmed'im..Karlar içinde yetişen kardelen..
Mehmed'im.. Sarıkamış'ta yazılan destan..

Ömer Kemiksiz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,619,619,619,619,619,619,619,619,619,61
23 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Banu Aksoylu


KEDİ-CİK

Yine zifiri karanlıkta çıkıyor evden, in'in cin'in top oynadığı saatler. Okul servisini bekleyen ufaklığa ve dersine yetişmek için durağa koşan matematik hocası Akif Bey'e "İyi günler" dileklerini sunuyor. Akif Beyin yanından kaçarcasına, hızlı adımlarla uzaklaşıyor. Bazen çok geliyor sabahin o saatinde anlattıkları.

Mahalle halkının kokusunu tanıyan 3 köpek bile uykuda bu saatte. Biri, bir arabanın motoruna yakın bir yerlere sığınmış, kara olan da onun karnına karnına doğru yerleştirmiş kafasını, sıcağından istifade edecek. En yaşlıları da bir fidanın altındaki çukura kıvrılmış. Ayak seslerine aşinalar, mahalleli geçtiğinde açmıyorlar gözlerini. Yaşlı olan, arada canı isterse, durağa kadar eşlik eder. Servis gelince de ağır ağır geri döner.

Yağmurun sesi de yok, gerilim filmi sahnelerinden fırlamış gibi bu sabah sokaklar; "Kadın sokakta tek başına yürümektedir, fonda çok hafif bir müzik eşliğinde kadının ayak sesleri... Gökten zembille inen bir adam takılır peşine bir süre sonra. Adım seslerini duyan kadın hızlanır, kadın hızlandıkça adam da hızlanır. Takip edilip edilmediğini anlamak isteyen kadın bir ara yavaşlar. O da ne "adam da yavaşlar". Eh, artık emindir takip edildiğinden. Vakit kaybedeceğini bildiği halde içindeki merağa karşı koyamaz ve arkasına döner bakar. Fötr şapkası yüzünün neredeyse tamamını kapamış, siyah pardösülü adam kafasını kaldırmadan kurbanına yaklaşmaktadır..."

Aklına takılıyor; neden takip edilen hep "kadın"; gökten zembille indirilen de "erkek" olur ki. Komiklik yapmaya çalışıyor ama aslında ürperiyor, Sezen'in "O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz...." dizesi ile bozmaya çalışıyor ürkütücü sessizliği. Gerilim filmi sahnesi ile Sezen'in insanda yaramazlık yapma isteği yaratan neşeli şarkısı birbirine tezat biliyor ama ikisine de engel olmak mümkün değil işte. Saatte kaç km. hıza denk geleceğini bilemediği bir hızla yürümeye çalışırken şarkının sözlerini de birbirine karıştırıyor. Sürekli aynı dizeyi söylediğini ise arkasından gelen "çıt çıt" seslerini duyduğu anda farkediyor. Susuyor, nefesini tutuyor, çantasının sapından mı geliyor acaba diye dinliyor sesi. Yoook, değil. Duruyor, ses kesiliyor.. Çantasını omzundan indiriyor. Yürümeye devam ediyor, yine aynı ses. Hay aksi... Düşündüğü şey mi olacak, nedir.... Dalga geçmeye çalışıyor ama korkuyor resmen. Tüm cesaretini toplayıp sokağın köşesini dönerken ani bir hareketle dönüyor arkasına... Suratında koca bir tebessüm, içinden bir ses "komiksin, komiksin.. kendini film setinde mi zannettin..." diye dalga geçiyor. "Bir gören var mı acaba", diye düşünüyor, endişeli gözlerle, bakınıyor etrafına. Küçük beyaz kedicikten başka bir gören yok, çok şükür... Farkedilmiş olmaktan hiç şikayeti olmayan kedicik, sokağın ortasında hoplayıp zıplayıp kah önüne geçiyor, kah yanında önemli bir toplantıya katılacakmış gibi ciddi ciddi yürüyor.

Servis gelinceye kadar kediciğin sevilmek odaklı hareketleri eşliğinde gülümsüyor kocaman. Yine eğlenceli başladı gün, yine muzurluğu üzerinde bu sabah, insanlarla kedi cinsinin yer değiştirdiği bir hikayenin kahramanlarını düşüne düşüne uykuya dalıyor sıcacık serviste......

Banu Aksoylu


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


8,438,438,438,438,438,438,438,43
7 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Erman Akçay


Babalar ve Oğullar

Hepinizin bildiği bir hikaye olduğuna eminim;

Bir baba, oğluna oğlum sen adam olamazsın dermiş. Neyse çocuk azim etmiş ve bu günkü vali düzeyinde bir görevli olmuş. Bunu anlatmak sıkıcı olacağı için detaylarına girmeyeceğim, ancak kendi yakaladığım detayları da söylemeden edemeyeceğim.

Bu hikaye her aklıma geldiğinde, çocuğun aslında babasına yaranmak için vali olduğunu düşünürüm. Bütün gençliğini babasının takdirini kazanmak için çalışan bir insan canlanır gözümde. Öyle ki; bunların baba oğul ilişkisinde baba çocuğunu asla sevmemiştir. Ve o çocuk, tıpkı karşılıksız aşklar gibi hep babasının güvenini kazanmaya çalışır. Sevgisini kazanmaya çalışır.Şevkatini kazanmaya çalışır. Fakat taş kalpli baba, ona iki çift güzel sözü, saçlarını okşamayı, sırtını sıvazlamayı çok görür. Tıpkı peşinden koşan aşığını göremeyen kadınlar gibi. Ve çocuk bir gün tüm çabalarının boş olduğunu anlar. Bu şekilde babasının güvenini, ve sevgisini kazanamayacaktır. Terk eder. Ama intikam duygusu yoktur içinde. Sevdiği kadından yüz bulamayan erkekler gibi. Terk eder sadece. Geriye dönerken daha güçlü dönmek için... Ardına bakmadan gider, gelirken hatırı sayılır olmak için....

Çok garip dimi? Baba oğul ilişkileri de, kadın erkek ilişkisi gibi ilerliyormuş. Kimbilir anne kız ilişkileri de öyledir belki. Beki bu sadece bazılarının hayatıdır. Bazılarının seçtiği yoldur. yani bazıları kovalamayı, bazıları da kaçmayı seçmiştir kim bilir yaratılırken. Bu durumda kendi kategorimde hep peşinden koşan oluyorum sanırım. Ama neyin peşinden koşarsam koşayım, hep yorulup yarı yolda bırakıyorum. Ya hep zor olanları seçiyorum, ya da çok güçsüzüm. Koştuğum hiç bir şeyi yakalayamıyorum. Neyse yazmak istediğim şeylerden uzaklaşmayayım.

Çocuk vali olmuştur artık. Kendisini kanıtlamıştır. Hep adam olamazsın dediği babasına inat vali olmuştur. Bence bu şartlarda vali olan bir kişi gerçekten adildir. Yaşayan bölge insanın da kendisini sevdiğinden şüphem yoktur. Çünkü bu insanın o kadar sevgiye ihiyacı vardır ki... Gel gelelim bu sevgi kesmiyordur dostumuzu. Onun babasının sevgisine ihtiyacı vardır. Rock yıldızına benzetmek gerek dostumuzu. Her gece başka bir hatunla beraber olsa da, onun şarkılarını yazdığı, ulaşmak istediği kadın tektir aslında. Kendisini bir sürü kadın sever ama, onun ihtiyacı sadece birisinin sevgisidir...

Zamanın içindeki ateşi bastıramayacağını bilen genç, bir hevesle babasının bundan haberi olsun ister. Gelip makamını görmelidir. Bundan mutlu olması gerekir dişye düşünür. Ve babasını devrin en birinci sınıf yoculuğuyla yanına getirir. Birinci sınıf bir karşılama yapar. Hayallerinde babası sarılacaktır kendisine. O ihtiyacı olan, şimdiye kadar mahrum bıraktığı sevgisini, artık oğluna verecektir. Ve çocuğu söyler;

- Baba bak vali oldum!
Sonrası malum, hayal kırıklığıyla dolu bir hikaye....

Bu hikaye her aklıma geldiğinde aslında hikayenin ana fikrinin bize yanlış öğretildiğini düşünürüm büyüklerimiz tarafından. Çünkü bu hikayede, babasının gözünde çocukken değeri olamayan birisinin, hiç bir zaman değeri olmayacağı anlatılır bana göre.

Erman Akçay


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
1 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Leyla Ayyıldız


<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


ZAMAN SIKINTISI

Dalların arasında gizlenmişti güneş,
Zaman kuytu bir köşede uykuda,
küsmüydük yoksa dargın mı,
Ya akşam vakti o neydi,
Kapıyı vurup bir kera itip,
Koynunda bir yastıkla gidişin,

Zaman sıkıntısı bu içimdeki,
Sel gibi akarken sevgim sana,
Durdurmaya yetmezken gücüm ,
Hatta senin bile yetmezken ,
Bu gözlerimdeki yaşlar da ne ...

Aşk kendini dinletir ya dinliyorum seni,
sesim çıkmıyor hiç sen konuşurken,
Birbiri ardına sıralıyorsun cümleleri,
Aşkı anlatıyorsun bana ,gülüyorsun, gülüyorum..

Zaman sıkıntısı bu içimdeki,
Daha fazla istiyorum seni,
Daha fazla zaman yanında olmak,
Ya çalışmasam işim gücüm olmasa
Ya da sen olsan yalnız sevgin için çalışsam,,

Zaman sıkıntısı içimdeki ,
Olmuyor böyle olmuyor ,
Bir kaç zaman yetmiyor sevgime..

Yasin Bozkurt

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Polygon Web Studio


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "

C.Eray Eldemir
"Uzak İklimler"

Temirağa Demir
"Edepli Fahişeler"

 
Nesrin Özyaycı
"ÖLMESEYDİ"


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Bazı programlar vardır. Bilgisayara kurmak, istediğiniz zaman kaldırmak veya başka bir bilgisayarda çalışmasını sağlamak genellikle zor gelir; ama onlarsız da yapamazsınız. http://portableapps.com/ web sayfasında en çok ihtiyaç duyulan bilgisayar programlarının taşınabilir versiyonlarını bulabiliyorsunuz. Bu programları sadece taşınabilir disk ya da usb flash belleğinizde taşıyıp, istediğiniz herhangi bir bilgisayara bağlayıp kurulum yapmadan çalıştırıp kullanabilirsiniz.

http://www.bubblebox.com/ Tamamen İngilizce olmasına rağmen Türk çocukları arasında yaygın olarak kullanılan bir online oyun sitesi. Çocuklarımız hangi oyunları oynuyor diyen anne ve babalara tavsiye ediyorum. Ve tabi ki oyun meraklılarını da unutmamak lazım.

Aradığınız bir bilgiyi, tam bulduğunuzu sandığınız anda karşınıza üye olmayan giremez ve hatta, girse bile bilgilere ulaşamaz şeklinde bir uyarı ekranıyla karşılaşırsınız. İşte bunlara önlem olarak, http://www.bugmenot.com/ web sayfası sizin için neredeyse tüm üyelik gerektiren web sayfalarına üye oluyor ve size kullanmanız için üye adı ve şifresi sunuyor. Böylece, acaba ben bu web sitesine üye miydim? Ya da üyelik için bu kadar soruya cevap vermek zorunda mıyım? Gibi soru ve sorunlarla uğraşmıyorsunuz.

En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

7-Zip 4.62 (2008-12-02) for Windows / 913 KB
http://www.7-zip.org/
Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-09©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Ci Sara
Albano & Romina Power









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20090113.asp
ISSN: 1303-8923
13 Ocak 2009 - ©2002/09-kmarsiv.com