Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 7 Sayı: 1.559

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 27 Ocak 2009 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Bu sefer olabilir!..


Merhabalar

Doğa ne isterse o oluyor. Onun gücüne karşı koymak imkansız. Kâh sel olup önüne atıp götürüyor, kâh deprem olup yerle bir ediyor, kâh çığ olup altına alıyor. Ama hep o galip geliyor. Ona karşı koymaya çalışmak yerine varlığını kabul edip önlem almaya gayret etmeli yoksa her doğa felaketinden sonra bize sadece ağlamak kalıyor. Zigana'da beyaz ölümle tanışan 10 dağ sevdalısının ardından "keşke"lerle dolu cümleler kurmak kolay ama giden gelmiyor, sırasız ölümler yürekleri dağlıyor. Yolunda ölecek denli doğa tutkunu bu on gencimize rahmet, geride kalanlara sabır ve başsağlığı dilemekten başka elimizden birşey gelmiyor.

Marmara'dan da olası bir felaketin sinyalleri gelmeye başladı diyor uzmanlar. Hoş, demelerine hiç gerek yok, elbet birgün gelecek. Önemli olan önlemlerin neresindeyiz onu bilmek. Son on yılda kaç arpa boyu yol gitmişiz, nereleri yıkmış, nereleri takviye etmişiz? Cevaplar hep yetersiz, kala kala bize bir dua etmek kalıyor ki, onu da doğa zaten yemiyor. Geleceğim ve göreceksiniz... diyor usul usul. Ama biz hepten sağırız onu bilmiyor.

...

Kılıçdaroğlu İstanbul'a başkan adayı olduğundan beri her kafadan bir ses çıkıyor. İstanbul'lu olmadığından tutun da tecrübesizliğine kadar herşey söyleniyor. Eee ne demişler, korku dağları bekler değil mi? CHP, her türlü riski göze alarak en doğru kararı vermiştir. Geçen seçimlerde Sefa Sirmen'le havlu atan CHP bu sefer başkanlığa gerçekten talip olduğunu cümle aleme göstermiştir. Tüm olumsuzluklara rağmen son seçimde %27'lere ulaşan oyların 7-8 puan yükselmesi yeterli olacaktır. Bunun da yolu Kılıçdaroğlu'na destek olmaktan geçer. Kerhen CHP'ye oy vermek zorunda kalanlar artık gönül rahatlığıyla oylarını kullanabilecekler ve Baykal yüzünden oylarını sağa sola kaydıranlar da artık asıl mecralarına döneceklerdir. Dönmeye mecburdurlar. Saadet Partisi AKP'ye ciddi bir rakip olacaktır. Bunu iyi değerlendirmek gerekir. Solun bölünmeye tahammülü artık yoktur. Merkezden ve kararsızlardan alınacak oylar da hesaba katıldığında Kılıçdaroğlu'nun şansı yüksektir. Yeter ki herşey kitabına ve kuralına uygun olsun. Esenkalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


Suna Keleşoğlu

 Café Azur : Suna Keleşoğlu


  ÜÇ MAYMUN-NURİ BİLGE CEYLAN

Şimdi kamera yağmur mevsimindeydi. Filmlerini mevsimlere bölen, iklimlerle donatan yönetmenin büyüleyici fotoğraf karelerinde yağmur sesiyle açıldı perde. Müzik yoksunluğunu doğanın sesiyle doyuran bir yönetmen O.
Yalnız ve güzel ülkesine bir ödül adamış suskun ama bir o kadar da anlatan bir sanatçı.
İlk uzun metraj filmi hariç diğerlerini sinema şehri Cannes'da izleme şansı bulmam sadece bir tesadüf.
Üç kez aynı festivalde yarıştı. Tüm filmleri özellikle Fransız sinema eleştirmenlerinden önemli övgüler aldı ve nihayet 14 Ocak'tan itibaren festivaller şehrinde gösterime girdi Üç Maymun filmi.
Festival sırasında hakkında yazılar yazdığımda büyük bir merakla filmi beklediğimden bahsetmiştim.
Mevsimi geldi ve nihayet izledim.
Nuri Bilge Ceylan bu son filmiyle yönetmenliğinin en olgun ve en parlak çalışmasıyla karşımdaydı.
Kasaba'da bir çocuk naifliğiyle küçük dünyasına bir göz attırmıştı. Mayıs Sıkıntısı'nda kasabasına geri dönen bir adamın ruhu dolaşıyordu perdede. Her iki filmde de biraz da Saffet'
in hikayesi vardı. Kasabanın Mayıs Sıkıntılı delikanlısı Saffet. Uzaklaşmalıydı. Bambaşka bir filmde, Yusuf olarak İstanbul'a geldiğinde bir mevsim daha dönmüştü. Kış, bahar, kış döngüsüyle Uzak karla geldi. Hayattan ve geldiğimiz topraklardan uzaklaşışımızın mevsimi kardı.
Bilinmez, belki de kendi iç öyküsünü üç filmle bize sunmuştu. Büyük cesaretti. Fotoğraf karesine can katan naif ve sessiz bir yönetmenin doğuşuydu. Bugüne kadar sinema dünyamızda bu kadar kendinden kendince bir öykü anlatıcısı çıkmamıştı.
İklimlerde yüzünü de kattı mevsimlere ve yazın kavurucu rengini de karıştırdı kamerasından çıkan renklere. Bahar artık bir kadının adıydı. Aşkın ve ilişkilerin iklimlerini dokudu yine kendi iç sesini katarak. Yazla başladı, karla bitirdi.
Hayat gibi anlatacaklarını mevsimlerle dokuyordu, gökyüzünden ve en çok da insan yüzlerinden anlatıyordu öyküsünü. Senaryosu az konuşmak, çok anlatmaktı. Susmak onun kamerasında konuşmanın anlatamadıklarını anlatıyordu.
Cannes sevdi, Fransa sineması sevdi O'nu.
Kendi yalnız ve güzel ülkesinde sinema koltukları boş kalsa da tüm dünya O'nun yönetmenliğini hep alkışladı.
Yavaş ve ağır adımlarla ilerliyor, tıpkı kozasından çıkan kelebek gibi olgunlaşıyordu.
Üç Maymun filminde, diğer filmlerinde yapmadıklarını yaptı ve önce şaşırttı.
Oyuncuları, konusu, ismi ve renkleriyle...
Şaşırdım. Zira artık kendi iç dünyasından bambaşka bir dünyaya açılmıştı.
Yıllardır arabeskli Türk filmlerinden izlediğimiz, üçüncü sayfa haberlerinden aşina olduğumuz ve hatta zaman zaman içine dahil olduğumuz bir konuyla çıktı karşımıza. Bilindik bir denklemi yeniden yazdı.Üç Maymun. Görme, Duyma, Konuşma.
Gerçekten kaçış var mıydı?
Şimdiye kadar bu kadar çarpıcı bir anlatımla bakmamıştım bu konuya.
Yine yağmur vardı ön rolde. Ardından Eyüp, Hacer ve İsmail geldi. Hepsi Servet'in kurbanı mıydı? Yoksa zaaflar ve yalanların mı? Başkasının günahını çeken bir adam, kocasını aldatan bir kadın, intikam alan bir çocuk, tüm bunlara zemin hazırlayan hem suçlu, hem kurban.
Bir cep telefonundan duyduğumuz Yıldız Tilbe şarkısı en çok anlatandı belki de filmi.

Sende sev ama sevilme
Aşk acısı çek ben gibi
Çok özle ama kavuşma
Kavuşamadığım gibi

Seninde yüreğin yansın
Başka ellerde mum gibi
Çaresizlik ayrılmasın
Kapından köle gibi

Seninde kalbini çalsın
Başkaları mal gibi
Sevdan yüreğinde kalsın
Gizli bir günah gibi

Geri dönme istememki
Ben eski ben değilimki
Hayat öyle bir oyunki
Ne rolü var ne sahnesi

Sende mutlu olma emi
Sende sev sevilme emi

Filmin her karesinde ülkesini ve ülke insanını çok iyi gözlemlediğini vurgulayan yönetmen, oyuncu seçiminde ve oyucuların kameraya yakışan güzelliklerinde de büyük başarısını perçinliyordu.
Günümüzün toplumsal kültür ve kimlik ögelerinin ince ince dokunduğu filmde;
siyasi parti adayı çapkın iş adamından, kahveci Bayram'a kadar herkes tanığımız ve gördüğümüz birileriydi.
O ev, o kahvaltı masası, duvara asılı resimler, yazın o kasvetli sıcağı,
Durak, tren garı, yolculukta taşınan o çanta,
Kadının ojesi, cep telefonu melodisi, gidilen kahve, duyulan ezan sesi,
Yağan yağmur, göğün kasveti, ailenin büyük acısı,
Kadının gözleri, adamın elleri, çocuğun sıkıntısı hepsi tanıdıktı.
Bizim olanı, bizim gördüğümüz ya da görmediğimizi, duyduğumuz ya da duymadığımızı, konuşup konuşmadığımızı anlatamayacağım kadar zengin bir görsel işçilikle dokumuştu.
Birarada kalma çabamızın Üç Maymun'u oynamaya ittiği dünyada yağmur tüm kirliliklerden arındırır mıydı bizi?
Bir yağmurla başladı bir diğeri ile bitti. Yine bir mevsim, bir doğa güzelliğiyle imzasını attı filmin sonuna kamerasıyla.
Anlatacakları yeni başlamıştı. Artık duymalı, konuşmalı ve görmeliydik.
Yalnız ve güzel olanı sevmek zordu. Orada yaşamak zordu.
Benim içimdekiyse aslında her an oradaymış gibi nefes alıp orada olamamanın zorluğu.
Cannes'da bir sinema salonunda yağmur sesi ile ağladım ben de.
Teşekkürler Nuri Bilge Ceylan.

SunA.K. Grasse


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,759,759,759,759,759,759,759,759,759,75
4 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Şadıman Şenbalkan


İNCE AYAR

Aslı astarında kuyumculukta kullanılan ince ayar, söz sanatlarında da kullanılmak üzere yola çıktı şu bizim tartışma programlarında…
Buradaki amaç ince ayardan maada bana inandırıcı gelende; öne çıkmanın masun isteği ile yol bulmuş kendine…
Ağzının şirazesi kaçmışlara tavsiyeyi bulan bir isnat ile ele ele tutuşmuş koşturuyor…
Ne olacağım değil, ne oldum diyenlere; bir ince ayar tavsiyesi şart olunca insanda, tanınırsın valla…
Tanıtır o kendini sana…
Muhalif olmak için her şeye karşıysam; ne çok mutlu olurum sayemde, ama…
Suskun bir bilgelikle konuşmazsam ve her bir şeye "amenna" dersem o da başka…
Tutarlılıktan vazgeçmek gibi bir havuz problemi ile karşı karşıya kaldığımda; ince ip ince bir ayar gerektiğinde, söz sükut ederse ya!!!
Psikosomatik sorunları olanlara ince ayar mı, kalın ayar mı yapılır bilenler var mı bilmem ama, bir ayar lazım evvelâ da…
Hakkaniyette ince ayar vardır desem, kim takar beni?
Muvazene ile başlayan yörüngedeki; bir bilen şu bizim ince ayarda kuruldu yerine…
Hicap duygusu ile dans eden bir ayarda; çetrefil olacak iş değil ya…
Ama ve lakin ince ayardaki asalet çıkarsa ortaya; kimse birbirini kırmadan, üzmeden yaşar gider bu dünyada…
Fakat ince ayar "ben" için yapılırsa o zaman o ayar da var bir sosyolojik sorun isnat'a varmakta…
İnce yara radyomuzdaki frekans bulmada yardımcı olurdu eskilerde bize…
Ne güzeldi o günlerdeki ince ayarlar…
Öyle "polarizasyon" denen (kutuplama) yoktu ya naif olanlarda…
Biz biz gibiydik ya…
Dahası öne çıkma, "benim de ben" duygusu gelişmemişti ya!!!
"Benden sonrası tufan" edebiyatına da sığınmamıştık o zamanlarda…
Şık olma yarışı vardı kadınlarda o zamanda…
Kadın kadın gibi farkındaydı kendinin ama…
Adamlar da daha bir ince ayarı biliyordular valla…
Hani eski adamlar deriz ya…
Onlardandı adamlar ama…
Şimdininkiler daha mı az ayarlılar yoksa?
Yok valla…
Var ince ayarı bilen ve hatırlatan eskinin deneyimli adamları, kadınları ince ayarı öğreten sabırlılar valla…
Var kadının da ince ayara kendi için endekslenmemiş olanı billâh…
Daha ne olsun…
İnce ayar olsun…
Altından daha değerli olan insan, ince ayarlı olsun…

Şadıman Şenbalkan


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
4 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Volkan Yunus Taşçı


ÇEKİRDEKTEN FİDANA

İlkokulda ne güzel öğretmişlerdi öğretmenlerimiz "bir fidan bırakın biz çocuklara, ıslanmış göz yaşım sevgi ve doğaya" şarkısını. Hep bir ağızdan yürekle söylerdik, bağıra bağıra bütün içtenliğimizle haykırırdık. Mayıs ayına girmemizle birlikte o güzelim ağaç gölgesinin altında, tertemiz havada piknik yapmaya doyamazdık. Buna birde hasret çekilen aileler, içi sıkılan yürekler birleşince her hafta sonu kaçınılmaz bir etkinlik haline gelirdi.

Birçok öğrenci tatilin gelmesi ile başlar hemen doğada kamp hazırlığına, imkanı olmayanlar ise dolaşırlar kır bahçesi mahallerinde doğanın verdiği güzelliklerinden faydalanmaya. Ama artık bunlar neredeyse yok.

Ülkemiz global krizle birlikte kuraklığı da getiriyor. Yemyeşil kır bahçesi gibi mahallelerimiz artık betonarmeye döndü. Ağaçlarımız ve doğamız gün geçtikçe hızlı bir şekilde kaybolmaya devam etmektedir. Doğamızla birlikte o doğaya mahsus olan canlı türleri de bu kuraklıkta nasiplerini alıyor.

İnsan oğlunun içindeki "ben"lik kavramı her faktörde özelliğini göstermiştir. Gönülden arzuladığı bir iyiliği bile "acaba sadece benle olur mu ?" gibi önermeler çıkıyor karşımıza. İnsanın iç anatomisinde yapacağı bir işin faydaya tekabül edeceğinden emin olma olasılığı çok düşüktür. Çünkü yapacağı eylem tamamen şüphelere odaklanmıştır.

Bizler yüce yaratıcımızın bizleri sınama olarak gönderdiği bu dünyamıza nasıl sahip çıkarız, nasıl bu kuraklığı önleriz, doğamızı ve orda yaşan canlılarımızı nasıl kurtarırız, doğamızda mutlu bir hayatı nasıl geçirebiliriz? Gibi sorunların cevaplarını öğrenmek için üniversite yada yüksek lisans yapmaya hiç gerek yok. Uygun zaman, uygun eylem, uygun ortam ve biraz düşünürlük buna yeterlidir.

Birkaç tane örnek ve uygulama;

Yediğimiz ve tadına varamadığımız meyvelerin (kiraz, vişne, portakal, limon, erik vs.) çekirdeklerini 30 saatte güneş ışınlarının dik gelmeyeceği şekilde kuruturuz. Bu çekirdekleri bir kaba koyarak su içerisinde yeşermesini bekleriz. Yeşeren çekirdekler artık birer tohum olmuştur. Bunları istediğimiz yere artık dikebiliriz. Eminim ki herkes bir tane meyve yemiyordur, her birey 3 fidan dikse ve bu etkinliğe 1 milyon insan katılsa, sadece mevsiminde 1 milyon ağaç dikilmiş olur.

Doğayı kurtarmak tabi ki meyve ağaçların dikilmesi ile sadece kurtarılmaz. Ama bu bir aşktır. Niyet ise bir işin yarısıdır. Bizler karar verirsek bu etkinliğin yarısını bitirmiş sayılırız. Ağaçlarımız büyüdükçe canlılar çoğalacak, ilgili kişiler değişimi göz önünde bulunduracak. Buna çevre düzenlemeleri ve zamanla eklenirse muazzam bir görüntü çıkacak.
Şunu unutmamalıyız ki doğayı kurutan en önemli faktör bireydir. Bireylerin bilinçlendirilesi bu etkinliğin en önemli adımıdır. Bizler ülkemizi ve dünyamızı güzellikler içinde donatabilmemiz için çokta büyük imkanlara sahip olmamız gerekmez. Sadece sağ duyulu olalım yeter.

Volkan Yunus Taşçı


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,679,679,679,679,679,679,679,679,679,67
6 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Görkem Kaya


TUTTUĞUN DİLEK

Çok da derin değildi. Sadece bir temmuz akşamı sahilde bileklerime dolanan Akdeniz kadar..
Tutup kolundan çevirdim yüzünü yüzüme sebepsiz, baktım gözlerinin içine hırsız martının şehre baktığı gibi.

- Ne güzel bir manzara, şehir ve yıldızlar, dedi.
Elimi cebime atıp bir tomar uçurtma ipi çıkarttım. Kement yapıp bir yıldıza fırlattım, usulca çektim sahile.
- Tuttuğun dilek bu muydu?
Islak bir gülümseme ile onay verdi.
- Al o zaman, senin bu.
Nazikçe tuttu yıldızı.
- Peki ya gökyüzündeki boşluk, dedi.

Akdeniz dolandı bileklerime, denize çeker gibi, bir şey işaret eder gibi dolandı. Yüzümü Akdeniz'e çevirdim. Elini tutup dalganın bir yakamoza uzandım.
Avuçlarımın içine aldım.
Islak bir gülümseme, üfledi avuç içlerime. Bir rüzgar gülü gibi havalandı yakamoz, yükseldi göğe.

Başka bir iklimde başka bir kız çocuğu bir dilek tuttu o anda. Kızın gamzesi gibi yerleşti gökyüzüne yakamoz..

Çok da derin değildi. Sadece bir temmuz akşamı sahilde bileklerime dolanan Akdeniz kadar..
Elimi eline uzattım, önce tutuyor gibiydi, sonra sıkıca kavrayıp sıktı elimi.
- Teşekkür ederim, dedi
Gülümsedim.
Akdeniz bileklerime dolandı "haydi gel" der, gibi. Yürüdüm yalın ayak çok da derin olmayan Akdeniz'e, uzandım sırt üstü yakamozu aldığımız yere.

Görkem Kaya


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,009,009,009,009,009,009,009,009,00
5 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Mehmet Hamurkaroğlu


<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


ORTA İKİDEN AYRILAN
ÇOCUKLAR İÇİN ŞİİRLER


Sivil ölümden konuşuyoruz dağılan neftilikler
arkadaşlar Makedonyalı kalın usta marangozlar
Kapaklanır bir adam daha kaçıncı, aktığımızı görünce
ters çevrilmiş kente karşı işte onun denizlerine
delikanlı kostaklarımızı çıkarmış ve ırmaktır

Erkek ölümden konuşuyoruz yeni ormanlardan
dahi "dikeni seven gülüne katlanır bir kadın"dan
Haramiler ki kırkın üstünde artık sayıları
bir küçük tabut tabakada gezdirirler ölüleri fakfon
burunları çekmek üzre, ince çağrışımlıdır

Ey orta ikiden ölerek ayrılan çocuklar! aslında başlayan
askerler tabiatta hâlâ tramvaydan Sirkeci'de mi inerler
süsüne kaçılmamış bir cenaze törenine gitmek için

ECE AYHAN

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Polygon Web Studio


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "

C.Eray Eldemir
"Uzak İklimler"

Temirağa Demir
"Edepli Fahişeler"

 
Nesrin Özyaycı
"ÖLMESEYDİ"


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Bazı programlar vardır. Bilgisayara kurmak, istediğiniz zaman kaldırmak veya başka bir bilgisayarda çalışmasını sağlamak genellikle zor gelir; ama onlarsız da yapamazsınız. http://portableapps.com/ web sayfasında en çok ihtiyaç duyulan bilgisayar programlarının taşınabilir versiyonlarını bulabiliyorsunuz. Bu programları sadece taşınabilir disk ya da usb flash belleğinizde taşıyıp, istediğiniz herhangi bir bilgisayara bağlayıp kurulum yapmadan çalıştırıp kullanabilirsiniz.

http://www.bubblebox.com/ Tamamen İngilizce olmasına rağmen Türk çocukları arasında yaygın olarak kullanılan bir online oyun sitesi. Çocuklarımız hangi oyunları oynuyor diyen anne ve babalara tavsiye ediyorum. Ve tabi ki oyun meraklılarını da unutmamak lazım.

Aradığınız bir bilgiyi, tam bulduğunuzu sandığınız anda karşınıza üye olmayan giremez ve hatta, girse bile bilgilere ulaşamaz şeklinde bir uyarı ekranıyla karşılaşırsınız. İşte bunlara önlem olarak, http://www.bugmenot.com/ web sayfası sizin için neredeyse tüm üyelik gerektiren web sayfalarına üye oluyor ve size kullanmanız için üye adı ve şifresi sunuyor. Böylece, acaba ben bu web sitesine üye miydim? Ya da üyelik için bu kadar soruya cevap vermek zorunda mıyım? Gibi soru ve sorunlarla uğraşmıyorsunuz.

En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

7-Zip 4.62 (2008-12-02) for Windows / 913 KB
http://www.7-zip.org/
Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-09©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Dinle Sevgili
Nil Burak









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20090127.asp
ISSN: 1303-8923
27 Ocak 2009 - ©2002/09-kmarsiv.com