Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 7 Sayı: 1.563

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 2 Şubat 2009 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Ben gurur duymuyorum kardeşim -2-


İyi haftalar

Davos Fatihi göndere bayrak çekeli üç gün oldu. Taze taze ifade ettiğim duygularımın değişip değişmeyeceğini inanın merak ettim. Hani ilk heyecanla bir yanılgı içine düştüysem kendimce çark etmeye bile hazırdım. Oysa karanlık noktalar aydınlandıkça, şuursuzca destekleyenlerin nedenleri ortaya çıkınca beynim daha da berraklaştı. Ben Tayyip Bey'le gurur duymuyorum kardeşim. Aksine, gitgide bu memleket için daha tehlikeli olduğuna hükmediyor ve muhalefet ruhumu alabildiğine besliyorum.

Yukarıda söylediklerimi anlatabilmem için olayı bir analiz etmekte fayda görüyorum. Bir kere, "Davos Fatihi" diye Tayyip Bey'i yere göğe sığdıramayanların, bilerek ya da bilmeyerek, göz ardı ettikleri önemli birkaç nokta var bu parıltılı seçim propagandasında. Durumu sadece Peres'in yüksek sesle konuşmasına, moderatörün elini omzuna koymasına ve söz hakkı vermemesine indirgerseniz, bunu bir saygısızlık olarak algılamakta belki haklı olabilirsiniz. Oysa bu olaydan önce Peres'i saldırgan konumu niteliğiyle değerlendirip ona yüklenen Tayyip Bey dahil üç konuşmacıyı da hesaba katmanız gerekir. Daha sonra sazı eline alan Peres'in ilk on dakikayı Hamas'ın ne olduğuna ayırdığını da hatırlamalısınız. Bilmeyenler için hatırlatalım, Hamas'ın kuruluş bildirisinin ana fikrini tıpkı İran gibi, İsrail'i Allah adına bölgeden silmek teşkil eder. Hamas, gerek bu söylemi ve gerekse Filistin'de yönetimi ele geçirene kadar ki eylemleriyle tüm Dünya terör listelerinde baş köşeyi işgal eden köktendinci Şii bir partidir. Partileşme sürecini tamamlayıp tamamlamadığı dahi tartışma konusudur. Palazlanmasına kimlerin önayak olduğu ise ayrı bir gündem maddesidir. Bu terör listelerine pekakayı sokmak için neler çektiğimizi bilenler durumun vehametini kavrayacaklardır.

Hamas ABD'nin yanlış bir kararıyla erken seçimle iktidara gelmiş ama kuruluş amacından zerre kadar sapmamıştır. İsrail'i tanımayan bir Filistin yönetimiyle bölgede barış sağlanabileceğini düşünmek ancak kaz kafalıların rüyası olabilir. Son işgalde Hamas'ın körlemesine attığı el yapımı füzelerin rolü yoktur diyebilir misiniz? Diyemezsiniz. İşte Peres bu gerekçeleri sıraladıktan sonra bin küsür cana malolan son savaşta kendilerinin kendilerince haklı olduğunu biraz da heyecanlı bir biçimde anlatmıştır. Sesinin arasıra yükselmesi ve Tayyip Bey'i muhatap alması dışında Türkiye'ye yönelik bir lafı hatta imâsı bile yoktur. Gel gelelim Tayyip Bey, "Sayın Peres benden yaşlısın sesin çok yüksek çıkıyor, biliyorum ki sesinin bu kadar yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisidir. Öldürmeye gelince siz çok iyi bilirsiniz." demiştir. Bu ise bir Cumhurbaşkanına ve ülkesine başlıbaşına bir hakarettir. Hele, başbakanın eşi olmaktan başka hiçbir meziyeti olmayan Emine Hanım'ın bir Cumhurbaşkanının ardından "Yalan söylüyor" diye bağırıp ağlaması ise tam anlamıyla bir rezalettir.

İsrail orantısız güç kullanmıştır, evet. Şer yuvaları diyerek pekçok yerleşim birimini bombalamıştır, evet. Yüzlerce çocuğu ve masum sivili öldürmüştür, evet. Bu ve benzeri nedenlerle İsrail sonuna kadar protesto edilmelidir, evet. Ama böylesi bir protesto, hele İsrail Türkiye arasında, dış siyasetin meselesi değildir. Halk protesto eder ama memleketin başbakanının ağzından çıkanı kulağının duyması gerekir. Aksi takdirde, adama sormazlar mı? "Peki kardeşim, Davos'ta kendi istediğin bir toplantıda efelik yapacağına, ana muhalefetin önerdiği resmi protestonun altına imzanı neden atmadın? 15 milyar dolarlık iş hacminin büyük kısmını oluşuran askeri anlaşmaları askıya almayı neden düşünmedin?" diye. Ya da birileri çıkıp, "Madem bu kadar duyarlıydın, Irak'ta ölen binlerce çocuğun peşinden, askerinin kafasına çuval geçirilirken, çapulcu barzani memleketini tehdit ederken sesini kimler kesti?" demez mi? Bunu ikiyüzlülük olarak neitelendiren ben gibilere verecek cevabın olablir mi? Olmazdı çünkü duymazdın.

Demem o ki, bunun adını koymak epeyce güç. İktidar yolunda herşeyin mübah, demokrasinin azınlık haklarını korumak değil çoğulculuk olduğunu varsayan bir zihniyetin, son üç günü bir senaryo dahilinde gerçekleştirdiği bile iddia edilebilir, buna da paranoyaklık denmez. Tayyip Bey'in değilse bile yanındaki birçok aklıevvelin 29 Mart operasyonu adı altında böylesi bir senaryoyu uygulama olasılığından söz etmek hayalcilik olmasa gerek. Şıp diye toparlanan şakşakçılar, matbaada basılmış pankartlar, gece üçlere kadar açık tutulan metro, önceden yazılmış, okunan "Az sonra..." metinleri, ertesi günü yapılacak açılışlara toplanan müşteriler ve son bomba doğalgaza yapılan %17 indirim. Allah fakiri sevindirmek istediğinde eşeğini kaybettirip sonra da buldururmuş, gariban da sevinirmiş. İşte tam o hesap. Bir ay önce %22, Eylül'den bu yana %82 zam, seçime 2 ay kala %17 indirim. Yiyen tüm salaklara selam olsun.

Yukarıda söylediğim herşeyi unutun ve sadece şimdi söyleyeceğimi bir düşünün. Davos Fatihi Tayyip Bey diyeceğini demiş, Türkiye, İran ve Filistin'de durum binbir pare top atışıyla kutlanmıştır. Laikliğe karşı odak haline geldiği en üst mahkemelerce sabit, ABD destekli light İslam modelinin Türkiye temsilcisi AKP'nin en efe genel başkanı, Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı Tayyip Bey'in yarattığı Türkiye imajı artık İran ve Hamas ile birlikte aynı çizgidedir. Bunu içine sindirebilenler varsa gururlanmaya, tepelerine çıkarmaya devam edebilirler. Ben ise statta "Yönetim istifa" diye bağıranların yanındayım. Gurur değil memleketim adına korku duyuyorum. Hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


 Kahveci : Ömer Kemiksiz


BOL BOL FUTBOL

Futbolun gündemden hiç düşmediği bir ülkede sonunda bana da futbolla ilgili yazı yazmak nasip oldu. Bu yazıyla birlikte futbol yorumculuğuna adım atmış olmakla gurur duyuyor, ülkedeki 71,5 milyon yorumcudan biri olmakla iftihar ediyorum. Futbolla yatıp futbolla rüya gören ve yine onunla güne uyanan insanların arasında yaşamanın verdiği mutluluğu burada kelimelere dökmekte aciz kalmaktayım. Zaten futbol anlatılmaz yaşanır felsefesinden hareketle bu yazıyı kaleme daha doğrusu klavyeye almadan önce halı saha maçlarında ter döküp, yorumculuğa yeşil halılardan başlamış olmakla tepeden inme durumlarından da kendimi kurtarmış oldum.

Pazar akşamları karşımıza çıkan yorum programlarının tanıtımında klasikleşmiş bir söylem vardır bilirsiniz: "Pazar akşamı yer yerinden oynayacak." Yani kısaca, biz her hafta pazar günleri depremi yaşıyoruz ama farkında değiliz. İstanbul'da bu kadar sık deprem beklenmesinin bir sebebi de üç büyüklerin hep orada toplanmış olmasından kaynaklanabilir kanımca. (Bu cümleyle yorumculuk kariyerimin ilk iddialı cümlesini sarf etmiş bulunmaktayım.) Ama kahveci dostlar merak etmesinler, bu yazıdan sonra yer yerinden oynamayacak. Hayat kaldığı yerden devam edecek. Sadece futbol literatürüne bir yazı daha eklenecek. Bir de yorumculuk dünyasına yeni biri giriş yapacak.

Doksan dakikalık maçlardan sonra saatlerce tartışmak, hatta ertesi günü iş yerlerinde, okullarda, vapurlarda, hastanelerde, pastanelerde ve de postanelerde yorumlara devam etmek, işine gelmeyen kararlarda hakemlere veryansın etmek olmazsa olmazlarımızdandır. Bizde herkes yorumcu, herkes hakem, herkes teknik direktör, herkes oyuncu ve taraftardır. Bu kadar zor işi aynı anda hem de hiç teklemeden yapabilen millet kolay bulunmaz bu âlemde. Kendi dedelerinin adlarını bilmeyen gençlerimiz Borissa M.Gladbach'ın yedek kalecisinin ismini biliyorlarsa bunun bir sebeb-i hikmeti olmalı muhakkak ama biz şimdilik bu sırlara vâkıf değiliz. Henüz yorumculuğa yeni adım atmış biri olarak hangi futbolcunun hangi takımdan hangi sene hangi takıma kaç yuroya transfer olduğunu bilmemi benden bekleyemezsiniz zaten. Futbolcunun parası taraftarın çenesini yorarmış, diye boşuna dememişler. (Edebiyatımıza yeni atasözleri kazandırmak da yorumculuğun bir parçasıdır, kabul ola!) Bana ne adamın aldığı veya alamadığı paradan. Bana ne desteklediğim takımın maçını kaybetmesinden. O, onların problemi. Ne yani onlar kaybedecek, ben de oturup saatlerce düşünecek ve üzüleceğim, hatta bazı zamanlar olacak gözyaşlarıma hâkim olamayacağım. Hiç işim olmaz. Sizin de işiniz olmasın. (Bir yorumcu olarak bu tavsiyelerimi dikkate alacak vatandaşlarıma sonsuz şükranlar…) Koca koca adamlar 71,5 milyonun karşısında birbirlerine hakaret ediyorlar sabahlara kadar. Kimse kimseyi beğenmiyor. Ömründe topa vurmamışlar bile yorumculuk yapıyor, esip gürlüyor. (Burada halı saha kariyerimin olduğunu tekrar hatırlatayım.) Sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını seven Atamız aynı zamanda yorumcularda da bu özellikleri isterdi sanırım. (Yorumculuk kariyerimde bu özellikleri taşıyacağıma and içerim!) Andımızı içtikten sonra şimdi sıra hiç bitmesin dediğimiz süper ligimizi yorumlamaya, ligin nabzını tutmaya geldi. Anadolu takımları kendilerine güvenmeleri hâline neleri başarabileceklerini göstermeye başladılar. Artık hiçbiri üç büyükler için çantada üç puan değil. Bu sene üçten fazla şampiyon adayı var, hayırlı olsun. Son haftaya kadar heyecan devam edeceğe benziyor. Fakat beni en çok mutlu eden Türk teknik direktörlerin başarıları..Artık kendimizi beğenmeme, küçük görmek kaprislerimizi bir kenara bırakmanın zamanı geldi. Kendi içimizden birileri inanın çok daha başarılı oluyorlar, olacaklar. Uçağa atlayıp, sağda solda antrenör aramaya hiiiç gerek yok. Çocukluğumda yeşil sahalarda gördüğüm oyuncuların bugün çeşitli takımlarda görev alıp başarılara imza atmaları beni şahsen ve bizzat bir Türk futbol yorumcusu olarak gururlandırıyor. Yeter ki onlara güvenelim, şans verelim. Küçük bir başarısızlık sonrası onları kapının önüne koymayalım. Kapıları onlar için ardına kadar açalım. Futbolumuzun kalitesi yükselsin. Bizim de sınır kapılarından çıktığımızda göğsümüz kabarsın. Hepimizin sevdiği bir takım vardır. Fanatizmi abartıp diğer takımları düşman olarak görmeyelim. Bu bize yakışmaz. Avrupa maçlarında dahi kendi ülkesinin takımının kaybetmesi için dua eden, adaklar adayan, türbelere çaput bağlayan çok kişiyi görmüş biri olarak bunu söylemek gerekir diye düşünüyorum. (Aynı zamanda bir yorumcu olarak da bu benim görevim.)

Ligde ikinci yarı başladı. Şimdiden kimler şampiyon olur, kimler küme düşer anketleri/yorumları yapılmaya başlandı. Şampiyonluk için konuşmak henüz çok çok erken. Üç puanlı sistemde her an her şey değişebilir. (Vay beee, tam bir yorumcu cümlesi oldu. İşte budur!) Benim için önemli olan kalitenin yükselmesi ve Anadolu takımlarıyla Türk antrenörlerin çıkışa geçmiş olmasıdır. Kim şampiyon olursa onu da çıkıp alkışlar, tebrik ederiz. Şimdiden bazı yorumcuların kesinlikle şampiyon olamaz dedikleri takımlar var. Onlar da morallerini bozmasınlar, çalışmaya devam etsinler. Bu sene olmasa da seneye ve gelecek diğer senelere şans onlara da gülecektir. Şimdi haklı olarak bir yorumcu olarak benim de şampiyon adayım merak edilebilir. Şahsen ve bizzat gönlümden geçen takım bir Karadenizli olarak Trabzonspor. Şu anki duruma baktığımızda da Galatasaray'ın da en güçlü aday olduğunu düşünüyorum. (Yorumculuk kariyerimin ilk kehanetini dile getirdim. Sonucu merak edenler sezon sonunu beklemek zorundalar. )

Son söz….

Her zaman dostluk kazansın, kalite yükselsin….

Turkcell Süper Lig, hiç bitmesin….

Ömer Kemiksiz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
12 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


Nuran Talay

 Kahveci : Nuran Talay


  AHLAK TUTULMASI ve TECAVÜZ

Yine manşette " tecavüz " haberi/haberleri var. Manşetleri bu haberlerle süslemek tecavüz suçunu işleyen sapıkları "cesaretlendiriyor" . Ancak bu ve benzeri haberler bizleri önce insan olarak kahrediyor.

Cinsel istismar ve tecavüz olaylarında son yıllarda ciddi bir artış var. Ve bu suç cezasız kaldıkça çocuklarımız adına endişeliyim.

Arkadaşları ile oyun oynarken kaçırılan 9 yaşındaki bir çocuk Balıkesir'in Ayvalık İlçesi'ne bağlı Altınova Beldesi'nde tecavüze uğramış. Daha hayatının ilk adımlarında vahşice bir saldırı ile hayattan umudunu yitirmiş E.K. Olayın şokunu ne çocuk atabilir üzerinden ne de aile…

Yargı ve Adli tıp sınırları içinde kalması gereken her detay medya da yer buluyor?

Bu bir ahlaki sorundur. Anne ve babanın olduğu veya olmadığı ortamda yetişkin insanların ruhlarında dahi deprem yaratan bu haberlerin çocuklara gazete-TV aracılığı ile ulaştırılması çocuklarda duygusal ve ruhsal yıkılmalara sebep oluyor. Sorumsuzca verilen tecavüz haberlerini vermekle "çocukların beyinlere de tecavüz" edilmiş oluyor, hayatlarına ipotek konuyor.

Bir çocuk getiriyorsunuz dünyaya, gözünüzden bile sakınarak büyütüyorsunuz. Sonra insanlığını - ahlakını yitirmiş biri veya birileri geliyor, sapık duygularını küçücük bedenlerde gideriyor.

Şimdi soruyorum sizlere sayın yetkililer;

"Evlenme yaşı 14'e çekilsin... Reşit olmayana tecavüzde şikâyet koşulu olan 15 yaş sınırı 14'e indirilsin... "

"Biri 14 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz edip, 'Evleneceğim' derse suçu silinecek! "

Önerisi yapanlar bu tecavüz olaylarını nasıl değerlendiriyor?

Bebeklere dahi tecavüz eden bu sapık ruhlu insanlara gerekli cezalar neden verilmiyor?

Neden caydırıcı cezalar yok?

Çocuklar ve aileler cinsel taciz ve cinsel istismara ilişkin neden bilgilendirilmiyor?

Kendi bedenlerine zorla, izinsiz sahip olmaya çalışanları söyleyemeyen birçok çocuk ve kadın var toplumumuzda. "Korku ve baskıyla" sindirilen bu insanlar bizim toplumumuzun bir parçası.

Sağlıklı bir toplum için önce sağlıklı bireyler gerekir.

Bu konuda yasal kurumlar ve meslek örgütleri bir an önce çözüm bulmak zorundadır.

Bilinçsiz habercilikle tüm toplumun tepesinden aşağı boşaltılan haberler toplumu ruhen etkilemektedir. O halde bunlara seyirci kalmak, manşetten haber yapıp sapıkları mutlu etmek yerine cinsel istismar suçu işleyenlerin cezalandırılmasını sağlayalım.

Toplumumuzu tehdit eden ahlak tutulmasına uğramış insanlardan arındıralım.

Geleceğimizin teminatı çocuklarımıza sahip çıkalım!


Nuran Talay


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
5 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


M.Nihat Malkoç

 Kahveci : M.Nihat Malkoç


  EĞİTİME ADANMIŞ HAYATLAR

Öğretmenler hayatımızı bilgiyle ve beceriyle donatan fedakârlık abideleridir. Onlar eğitim çınarının kökleridir. Çınarın güzelliği yapraklarında ve dış yüzünde olsa da onu ayakta tutan kökleridir. O kökler ne kadar güçlü ve sağlam olursa çınarın ömrü o kadar uzun olur. Öğretmenler sevgi ve hoşgörü bahçelerinin iri gülleridir. O güller hiçbir mevsimde solmazlar. Nadide güller ömrünü tamamlasa da tohumlarından yenileri çıkar. Bahçeler güllerin rayihasıyla şenlenir. Goncalar zamanla iri güllere selam durarak hayata 'merhaba' derler. Bahçelerin viran kalmaması için güllerimizi tebessümle sulamalı ve sevgiyle çapalamalıyız.

Odunpazarı Belediyesi her yıl 24 Kasım Öğretmenler Günü'ne bir kitapla katkıda bulunuyor. Bu kültür, sanat ve öğretmen dostu belediye, imkânların elverdiği ölçüde bir öğretmen külliyatı oluşturma gayreti taşıyor. Geçen yıl "Ben Öğretmenim Çocuklar" adlı öğretmen hikâyelerini bir kitap haline getirmişlerdi. Odunpazarı Belediyesi Yayınları arasında bu yıl da "Eğitime Adanmış Hayatlar" adlı bir kitap yayınlandı. Bu kıymetli kitabı değerli şair-yazar Mustafa Özçelik yayına hazırladı. Bu kitapla birlikte belediye bünyesinde yayınlanan öğretmenlikle ilgili beşinci kitap da kültürümüze kazandırıldı. Söz konusu bu kitap 'En iyi hediye kitaptır' anlayışıyla Öğretmenler Günü'nde eğitimcilere hediye edildi. Öğretmenler kendilerinden izler taşıyan bu kitapla mutlu oldular. "Eğitime Adanmış Hayatlar" iki bölümden oluşuyor. Kitabın ilk bölümünde Türkiye'nin yakından tanıdığı öğretmenlerin yaşam portreleri yer alıyor; ikinci bölümde ise çeşitli yazarların öğretmenlerini anlattığı anılar okuyucuların beğenisine sunuluyor. Bu yazılara örnek öğretmen portreleri de diyebiliriz. Bu hatıraları okuyanlar metinlerde kendilerinden ve çevrelerinden de izler bulabilecektir. Bu örnek hayatları okuyanlar öğretmenliğin zor olduğu kadar güzel ve kalıcı bir meslek olduğunu da göreceklerdir.

Şüphe yok ki eğitimin mümtaz şahsiyetleridir öğretmenler. Küçüğümüz, büyüğümüz onlardan derin izler taşıyor. "Eğitime Adanmış Hayatlar" kitabının editörü Mustafa Özçelik bu kıymetli kitabının Önsöz'ünde merhum Doç. Dr. Necla Pekolcay'ın ortaokul ve lise öğretmenlerini anlattığı yazısından bir sözünü alıntılayıp okuyucularının dikkatine sunuyor: "Eğitim çerçevesinde insana hem etki eden, hem de karakterinin şekillenmesinde, gelişmesini sağlayan ve aile fertlerinden sonra, hatta bazen önce gelen kişiler hocalardır, ilkokulda tek iken, ortaokulda derslerle beraber sayıları artan hocalardan bazıları bizleri fazla etkilemiş, bazıları da hafızamızda hiç iz bırakmadan gelip geçmişlerdir." Gerçekten de öyle değil midir? Bazı öğretmenlerimiz bize hem anne, hem de baba olmuşlardır. Bazıları da sadece derse girip çıkmışlardır. Elbette bunlar aynı olmayacaktır. Hafızamız bunları ayırt edecektir.

Amerikalı Eğitimci-Yazar Henry Van Dyke'nin öğretmenlerle ilgili şu sözlerini çok severim. Bu sözler Mustafa Özçelik tarafından da "Eğitime Adanmış Hayatlar" adlı kitabın ikinci bölümüne alınmıştır. Bu sözleri sizlerle paylaşmak istiyorum: "Meşhur pedagoglar yeni eğitim sistemleri kurarlar. Fakat bunları çocuklara nakleden, yol gösteren meçhul öğretmendir. Karanlıkta yaşar ve güçlüklere gönül rızasıyla katlanır. Onun kapısı önünde arabalar beklemez, mızıkalar çalmaz, ona madalyalar verilmez. O, karanlıkların hududunda nöbet bekleyerek cehalet ve cinnetlerin siperlerine hücum eder. Vazifesinde sabırlıdır, uyuşuklara hareket, uysallara cesaret, muvazenesizlere istikamet verir. Öğrenme aşkını ve ruhundaki hazinelerini öğrencileriyle paylaşır. Gelecek yıllarda bizzat kendi yollarını da aydınlatarak ona haz verecek olan pek çok meşaleler ateşler. Onun mükâfatı budur."

"Eğitime Adanmış Hayatlar" kitabı canlı hayat hikâyeleriyle dolu bir eser… Yaşananlar anlatıldığı için gönlümüzde sımsıcak bir hava estiriyor. Kitaptaki hatıraların sahipleri, öğretmenlerinin unutamadıkları yönlerini nakış nakış işlemişler satırlara. Böylece öğretmenlerine olan vefa borçlarını da bir şekilde ödeyerek manevî huzura ermişler. Bu hatıraların öğretmenliğinin baharında olan genç eğitimcilere de yol göstereceği muhakkaktır.

Kitaplar vardır ruhumuzu ısıtır. Mustafa Özçelik tarafından hazırlanarak öğretmenlere sunulan "Eğitime Adanmış Hayatlar" kitabı da bunlardan biri. Kitabı okumaya başladığınızda kolay kolay elinizden atamıyorsunuz. Çünkü her bir hatıradan alacağımız dersler ve örnek davranışlar var. Bu hatıralarda öğretmenlerin bilgilerinden çok, insanî yanlarına değinilmiştir. Özellikle günümüzde öğretmenin görevi bilgi aktarmak değil, öğrencilere duygudaşlık etmektir. Çünkü günümüzde bilgiye ulaşmak düne nazaran çok daha kolaylaşmıştır.

Kitabın başında edebiyatımızda mümtaz bir yer edinmiş yazarlarımızın hatıralarına yer verilmiştir. Araştırmacı-Yazar Mustafa Özçelik, bunlardan biri olan Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun "Hocamız Ahmet Haşim" adlı hatırasıyla başlamış kitabına. Daha sonra Ahmet Hamdi Tanpınar'ın kaleminden "Hocam Yahya Kemal" adlı nefis bir yazı okuyucuyu selamlıyor. Onu Ahmet Haşim'in "Edebiyat Öğretmenim Ahmet Hikmet" adlı yazısı takip ediyor. Daha sonra Mehmet Çavuşoğlu 'Ali Nihat Tarlan'ı, Fatma Çiçek Derman 'Süheyl Ünver'i, Ahmet Güner Sayar 'Sabri Ülgener'i, Cemal Kurnaz 'Amil Çelebioğlu'nu, Abdullah Uçman 'Mehmet Kaplan'ı, Berke Vardar 'Cemil Meriç'i, Talat Sait Halman 'Nureddin Topçu'yu, Hikmet İlaydın 'Abdülbaki Gölpınarlı'yı, Mustafa İsen 'Orhan Okay'ı, Birol Emil 'Orhan Şaik Gökyay'ı, Tekin Uğurel 'Samiha Ayverdi'yi, Nazif Gürdoğan 'Cevat Ülger'i, Ebru Şenocak 'Esma Şimşek'i, Veysel Şahin 'Ramazan Korkmaz'ı, Bayram Yüksel 'Nazik Erik'i anlatıyor anılarında. Daha sonra kitabın ikinci bölümünde Ali Çolak, Bilal Kemikli, Cumali Ünaldı Hasannebioğlu, Sadık Yalsızuçanlar, Aliye Çınar, A. Haydar Haksal, M.Said Türkoğlu, Mehmet Aycı, Mesut Doğan, Hüseyin Kaya, Hasan Akçay, Erdoğan Boz, Tacettin Şimşek, İsmail Karakurt, Abdullah Harmancı, Adem Turan, Cevat Akkanat, Zümrüt Sönmez, Mehmet Nuri Yardım, Muhsin İlyas Subaşı, Mustafa Uçurum, Duran Çetin, Recep Şükrü Güngör, Erbay Kücet, Murat Soyak, Mehmet Kurtoğlu, M.Nihat Malkoç, Teslime(Bakırhan) Duman, Mehmet Külahlıoğlu gibi yazarların birbirinden güzel hatıralarına yer veriliyor.

Kitabın başında Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı'nın öğretmenlerimize yönelik kısa bir giriş yazısı yer alıyor. Sakallı, söz konusu yazısında eğitim ve öğretim sistemimizin temel taşı olan öğretmenlerimizin kıymetini teslim ediyor. Onun şu ifadelerine katılmamak mümkün değil: "Onlar ki yeni neslin mimarlarıdırlar. Fedakârlık anıtlarıdırlar. Bilge insanlardır. Namsız, nişansız gönüllü hizmet erleridir. Hepimiz onların bilgi ve irfanıyla yetiştik ve bugünlere geldik. Bireysel ve toplumsal aydınlanma onların sayesinde gerçekleşti."

"Eğitime Adanmış Hayatlar" kitabı 240 sayfadan oluşuyor. Birinci hamur kâğıda basılmış olan kitabın kapağı da anlamlı. Kitapta birbirinden nefis 47 özgün metin bulunuyor. Kitaptaki metinlerin bir kısmı değişik kaynaklardan derlendi; bir kısmı da tabir caizse yaşayan yazarlara sipariş edildi. Yaşayan yazarlar unutamadıkları öğretmenlerini bu kitap için kelimelerle ifade etmeye çalıştılar. Bu hatıralar belki de ilk kez bu kitapla okuyucu karşısına çıkıyor.

Kaynaklardan derlenen metinlerin nerden alındığı özellikle belirtildi. Bunun yanında metin başlarında hatıra yazarlarının hayatları hakkında kısa açıklamalarda bulunuldu.

Öğretmenleri hep muma benzetirler. Yandıkça aydınlatan, aydınlattıkça yok olan mumlara... Oysa öğretmen hiçbir zaman azalmaz ve yok olmaz. Daima büyür ve varlığını yetiştirdiği nesillerin yüreğinde büyüterek devam ettirir. Kitabın birinci bölümünün giriş kısmında Fatih Murat Seferbeyoğlu'nun bu konudaki kısa ama çok anlamlı değerlendirmesini dikkatlerinize sunuyorum: "Öğretmen bir mum gibidir." denmiştir hep. Yani aydınlatan ama aydınlattıkça yok olan. Yanılgıdır bu. Evet, aydınlatmaktır öğretmen olmak ama aydınlattıkça yok olmak değildir. Aydınlattığınız her beyinde çoğalmak, boğduğunuz her karanlıkta bahar toprağı olmaktır. Bereketli ve doğurgan bir bahar toprağı... Verdiğiniz her bilgi cemre olup düşmüştür zemheri ayazının üstüne ve toprak sıcaktır, su sıcak, hava sıcaktır artık. Dallar meyveye durmuştur gayrı... Nasıl yok olduğunuz söylenebilir? Şimdi varsınızdır asıl. Büyüyen her fidanda, açılan her goncada renginiz, kokunuz vardır çünkü. Yetiştirdiğiniz her öğrenci sizin renginizi, sizin kokunuzu taşıyarak çoğalır Anadolu'da."

"Eğitime Adanmış Hayatlar" kitabının yazarı Mustafa Özçelik'i yürekten kutluyorum.

İlk Yayın: Ayvakti Dergisi/ Ocak-Şubat 2009 Sayısı

M.Nihat Malkoç
mnm61mnm@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
1 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Mehmet Hamurkaroğlu


<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


Ana

kızılca şafaklarda
açardı kollarını
evreni kucaklar gibi
şunca gönül içinde
odun parmaklarında turna semahı
ikindi günü kadar
bir gün görmek muradı
sesinin yamaçlarında gurbet yolları
yaya
yalın
yaralı
toz kül içinde

şafağı yüzüyle karşılayanların orada
uyanır taş
uyanır başak
yer gök püren kokardı
süpürürdü toprağı ottan süpürgesiyle
değilse doğmazdı gün
yıldızlar uyumadan daha
dünyayı sabaha hazırlardı

hiç farkında değildin
yaşlı yorgun omzunda
asırlar kös vururdu
gecenin deryaları sonsuz
salına salına akardı dünya
gözlerini ovuşturur kocaman elleriyle
sen ilk ateşi yakınca
uyanırdı hayat
ilk kibriti çakınca
kıvılcımlanır binyıllar
yarık parmaklarından

hep senin alın çizgilerinden vardım kavgaya
vampir ordularıyla hep orada savaştım
ayım kana bulanmış kırılmış yıldızlarım
arasına atıldım dikenlerin taşların
sürgünlere gittim hapisler yattım
hep senin sabanla sürülmüş alnındaki bozkırda
gün oldu asıldım kan şafaklarda
yarama tek ilaçtı o yoksul gözyaşların

bunca kahpe devranlarda
ben yalnızca gözlerinin şafağında ışırım
bunca döneklikler insanlık dışı şeyler
yenilgiler yanılgılar ve onca yıkım
vururken gönlümün bordosuna
kan içinde kalbimle duldanda yeşeririm
gitme sen
üşürüm

bilirsin
herkesin bir
o
su vardır
saf gümüş olmalı teni
kırılır coşkunun omurgası
dehşetle tökezir kapaklanırsın
kahverengi denizler tükürür seni

acı ılgar eder dem olur da insana
herkes gider
geride bir yetim oğul
bir öksüz ana

bazan uzun gelir ömür
bazan bir arpa boyu
aşk aşınır
öfke susar
elbizler örter geceni
özlersin ayrılıkları bile
yağmalanmış bir ömürde
eskiyen ne
nedir yeni

acı deryalardan çok
sevinçse bir göz kırpımı
köksüz ağaçlar gibi
anlamsız bir yolculuk

gitme
büsbütün vatansız bırakma beni...

Adnan Durmaz

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Polygon Web Studio


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "

C.Eray Eldemir
"Uzak İklimler"

Temirağa Demir
"Edepli Fahişeler"

 
Nesrin Özyaycı
"ÖLMESEYDİ"


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Bazı programlar vardır. Bilgisayara kurmak, istediğiniz zaman kaldırmak veya başka bir bilgisayarda çalışmasını sağlamak genellikle zor gelir; ama onlarsız da yapamazsınız. http://portableapps.com/ web sayfasında en çok ihtiyaç duyulan bilgisayar programlarının taşınabilir versiyonlarını bulabiliyorsunuz. Bu programları sadece taşınabilir disk ya da usb flash belleğinizde taşıyıp, istediğiniz herhangi bir bilgisayara bağlayıp kurulum yapmadan çalıştırıp kullanabilirsiniz.

http://www.bubblebox.com/ Tamamen İngilizce olmasına rağmen Türk çocukları arasında yaygın olarak kullanılan bir online oyun sitesi. Çocuklarımız hangi oyunları oynuyor diyen anne ve babalara tavsiye ediyorum. Ve tabi ki oyun meraklılarını da unutmamak lazım.

Aradığınız bir bilgiyi, tam bulduğunuzu sandığınız anda karşınıza üye olmayan giremez ve hatta, girse bile bilgilere ulaşamaz şeklinde bir uyarı ekranıyla karşılaşırsınız. İşte bunlara önlem olarak, http://www.bugmenot.com/ web sayfası sizin için neredeyse tüm üyelik gerektiren web sayfalarına üye oluyor ve size kullanmanız için üye adı ve şifresi sunuyor. Böylece, acaba ben bu web sitesine üye miydim? Ya da üyelik için bu kadar soruya cevap vermek zorunda mıyım? Gibi soru ve sorunlarla uğraşmıyorsunuz.

En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

7-Zip 4.62 (2008-12-02) for Windows / 913 KB
http://www.7-zip.org/
Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-09©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Imagine
John Lennon









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20090202.asp
ISSN: 1303-8923
2 Şubat 2009 - ©2002/09-kmarsiv.com