|
|
|
10 Şubat 2009 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : "Tam zamanı aman alın" |
Merhabalar
Gün içinde televizyonda ilginç bir manzara; sabık AB yeni Davos Fatihi Tayyip Bey bir toplantıda kürsüye çıkmış, kendinden başka herkesi kalaylıyor, AB karşıtlığıyla bilinen Bay Baykal Avrupa'da AB için nabız yoklama, güven tazeleme toplantıları yapıyor. Ne oldum dememeli insan, ne olacağım acaba diye her an tetikte olmalı. Ektikleri birer birer ayağına dolanmakta hazretin. Verdiği hop dedik rakamlarla ülke ekonomisini AB ayarında tutmaya gayret gösterirken, TÜİK sabah yaptığı yanlıştan(!?) çark ediyor ve sanayide gerileme rakamlarını düzeltiyor. Hepsi aynı anda altyazı olarak Tayyip Bey'in üstüne biniyor. Yani fonda o, altta batış rakamları. Eşsiz bir mutluluk(!?) tablosu.
Dün akşam arkadaşlarla yemekteydik. Şükür hala ayda bir yemeğe çıkabiliyoruz. İçimizden biri emlak brokeri, "Tam zamanı aman alın" diye tavsiyelerde bulunuyor. Olsa dükkan onun da, alacak yerlerimiz sızım sızım sızlıyor. İki ay evvel 500 binden kapı açılan yerlerin 200 bine razı olduğundan söz ederken, yeni inşaatları beşer onar toplayan rantiyecilerden de bahsediyor. İşte memleketin hali. Bir yanda parasıyla daha çok para kazanan kırmızı, yeşil, rengi farketmez sermayedarlar, diğer yanda yemeden içmeden kesmeye başlamış sıradan vatandaşlar. Bir yanda doğuştan tüccar kıvamlı cumhurbaşkanı, başbakan, bakan çocukları, diğer yanda işsiz babaların belediyeden gelecek erzak kolilerini bekleyen çocukları. Bir yanda çocuklar pırlanta işine girdiler diye kaldırılan KDV, diğer yanda ödeyemedi diye bindirilen SSK primleri. Daha neler göreceğiz kimbilir?
Tunceli'de vali, vekil, başbakan, partili bayi, gariban halk komedisi, YSK'nın uyarısına rağmen sürüp gitmekte imiş. Suyu olmayan köye yığılan çamaşır makinaları AKP'li bayiden alınırmış ama hepsi tesadüfmüş. Vali, vekilin eniştesi, vekil, başbakanın baş danışmanı imiş ama hepsi gene bir aksi tesadüfmüş. Hay ben böyle tesadüfün... der yürürmüşüm ama gene de kafamın tası attıkça atarmış. Aman siz kafanıza sahip olun, esenkalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
|
Café Azur : Suna Keleşoğlu MOMMO-The Bogeyman |
|
Hayatın ilkleri değerlidir. Onları unutulmaz kılmanın bir yolunu ararız. Bazen bir fotoğraf karesinde gülümsetir, bazen bir şiir mısrasında anlam katarız. Ne büyük heyecan yaşar yüreğimiz anlatmak, göstermek adına ilkleri.
Bugüne doğan güneşe büyüyen bir bebeğin ilk kar macerasını anlatacaktım. İlk kızımın aksine kar bize yağmamıştı bu sefer. Biz kar görmeye gittik. Küçük bir çocuğun soğuk ve alabildiğince beyazlıkla tanışırken yaşadığı şaşkınlığı keyifle seyretmenin biraz da şimdi ne yapacak merakının ifadesi yüzümde. Acemice yürümeye çalışan, karlara batıp çıkan, elleri üşüyünceye kadar bu macerasından büyük mutluluk duyan bir bebek. Elleri buz gibi kara dokunduğunda yaygarayı basıyordu. Anlatılası değil görülesi bir zaman dilimiydi. İlk kar hayatımıza katıldı.
Hala içimden dünden kalan beyaz karelere gülümserken içinden de sinema geçen haberlere kayıtsız kalamadım. Dedim ya bugün ilklerdi başlangıç yaptıran...
Yönetmen Atalay Taşdiken'in ilk uzun metrajlı filmi Berlin Film Festivali'nin Generation Kplus bölümüne seçilmiş. Açıkcası Cannes Film Festivali'ni yakından takip eden biri olarak Berlin'deki festival bölümlerini tanımıyor olmanın yüz kızarıklığı ile internette kısacık bir araştırma yapıtım. 1978 yılından beri Generation bölümü yer alıyor Berlinale'de. Kplus ve 14plus olarak iki ayrı kısmı olan bu bölümün özelliği çocuk ve gençler için çekilen uzun ve kısa metrajlı filmlere yer verilmesi.
MOMMO
İlk kez tanışıyorsanız. Konya'nın Hüyük ilçesinin Çavuş Kasabasında çekilen ve yörede umacı, gulyabani anlamına gelen bu sözcük Atalay Taşdiken'in filminin adı. Kolay, akılda kalır, çok çocukça ve gerçek...
Konusu yine gerçek hayat kesitlerine dayanan ve oyuncuları gerçek yaşamdan seçilen filmi izlemek için büyük bir merak uyandı bende. 12 Şubat'ta Berlin'de gösterildiği zaman yayınlanacak yazıları da merak ediyorum şimdiden.
Kendi memleketinde, kendi köyünde sinemaya merhaba diyen bir yönetmen, sevdiğim diğer filmler geliyor aklıma Kasaba, Mayıs Sıkıntısı, Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak.
Sinemanın büyük yürek işi olduğunu gösteren küçük köylerin, kasabaların filmleri...
Böylesi büyük bir yürekle, hem de çocukların oyunculuk yaptığı bir filmi yönetmekle ilk filmine imza atan Atalay Taşdiken, filmin müziklerinde de Erkan Oğur'a yer verince keşke diyorum keşke...hemen seyredebilsem.
Ne zaman gösterime gireceğini bilemiyorum ama benim seyretmem için uzun bir zaman geçeceği kesin. Seyretmeden bu kadar yazabildiğim filmi seyrettikten sonra da sizlerle paylaşabilmek dileğiyle.
Bizim evdeki iki kardeşin ilklerinden, Konya'da çekilen bir filmin iki kardeşine uzanan bir yazı oldu. Zaten hayat da bu kadar çabuk akıp gitmiyor mu?
SunA.K. Grasse
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
FARKLI ERKEK! (1)
"Hepimiz buymuşuz" dedi Caner: "hepimiz buymuşuz, bir ben çözemedim bu işi zaten…" Çözemediği soruları zihninden tekmeleyip atmak istercesine ayağının ucundaki taşa bir tekme savurdu. Karanlık gecedeki sokakta çın çın öttü, yerde seken taş. Çın çın sorular çarptı Caner'in zihnine. "Bu kaçıncı?" dedi. Kendi kendine. "Bu kaçıncı be, ne yaptık ki, ne istediyse yaptık, gel dedi geldik, al dedi aldık, kuklaya çevirdi be kadın bizi, ama ne oldu, yaranamadık, neymiş hiç mi duygu yokmuş, hiç mi kadın ruhundan anlamazmışım, daha ne anlamayalım, ne olduysa yaptık işte." Boş sokakta seken taş gibi sekip durdu sorular zihninde. Çözemedikçe yeni tekmeler attı çözümü güç sorulara. Her bir tekmede biraz daha uzaklaştı taşlar kendinden. Belki de çözüm taşları kendine yakın tutmaktaydı, yakın bakabilmekteydi. O, ise tekmelemeyi tercih ediyordu, kendinden uzaklaştırmayı, yok etmeyi! Uzaktayken daha sempatikti sanki bütün taşlar, sorular, sorunlar, yok gibiydi sanki. Yakında olmaksa bakmak demekti çünkü; bakmak, incelemek, anlamak ve hepsi birden taşımak, taşıyabilmek. Taşımaksa ağırdı. Güç isterdi. Güçse Caner'de bambaşkaydı farklıydı. Caner hep farklıydı zaten. Farklı ve güçlü:
"GÜÇLÜ OLMAK DEMEK
Sert olmak, dayanıklı olmak demek.
Güçlü, sert ve dayanıklı isen erkeksindir.
Onun için duyguların da öyle olmalı
Sert, dayanıklı ve güçlü!
Ama asla kırılgan değil!
Duygularını göstermeyeceksin onun için!
Her zaman güçlü görünmelisin
Güçlü, sert, hızlı ve tek olmalı her şeyin
Konuşman ve ses tonun.
Kelimeleri bükerek, kırarak, yutarak konuşamazsın,
Sert, hızlı, net olmalı adımların
Sert olmayan hiçbir yumuşaklık olmamalı hayatında!
Ağlayamazsın mesela!
Bu en büyük kırılganlık, yumuşaklık anıdır.
Bütün sertlik, erkeklik duvarların yıkılır ağlarsan!
Sert bakacaksın etrafına, güçlü
Bakışların güçlü duracak fotoğraflarda
Gülmemelisin onun için.
Gülmek bile bazen duyguları yumuşatmaktır.
Hiç kahkaha atan erkek gördün mü hayatında?
Öfkelenebilirsin ama,
Öfkelenmek; iyidir, güçtür, sertliktir!
Öfkelenmek erkekliktir.
Horozlanmak deyimi de buradan gelmiştir.
Onun için silahlarımız, tabancalarımız, yumruklarımız var!
Çözemediklerimizi yok edelim diye!
Çözemediklerimizi tekmeleyip atalım diye!
Kırılmayı bilmediğimiz için kırılmayı anlamayız,
Kırılanı anlamayınca onarmayı da bilmeyiz.
Zaten onarmak bize göre değildir.
Dedim ya biz çözemediklerimizi yok ederiz!
Çünkü, güçlüyüz biz erkeğiz!
Bir tekme daha attı Caner, ayağının ucuna ucuna gelen taşa…
"Gördün mü oğlum arabayı" dedi Caner. "Öff be BMW'mi oğlum bu"
"Kaç model" diye ekledi Engincan. "Vay be hem de son modelmiş!"
Son derslerinin boş olduğunu duyunca adeta kaçarak çıktılar okuldan. Ellerinde topu topu bir buçuk saatlik bir zaman vardı. Okuldan sonra da dersaneye gidilecekti.
Her gün aynı koşturmaca: Sabah kalk, kahvaltını yap, kitaplardan kat kat ağırlaşmış çantayı sırtlan, servisin yolunu tut, okul, okul bitti dersane, dersane bitti, kurs, kurs bitti özel ders, özel ders bitti… e zaten gün de bitti artık. Günler bir bir bitiyor zaten. Sınav yaklaşıyor hızla, "ne sınavmış bu be!"
Hırsız sınav günlerimi çaldı
Çalınan günlerde benden bir şeyler vardı
O, söküp alırken günlerimi
Benden aldıklarını tutamadım
"Ben"i aldı, "ben"i çaldı benden
Ben "ben" olamadım
"Hırsız sınav, dün Gizem'le buluşacaktık, annem özel bir hoca bulmuş, gidemezsin, dedi" dedi Caner, Engincan'a mırıldanarak.
Engincan alışveriş merkezinin otoparkında arabanın etrafında dili dışarıda dolanıp dururken "Yaa bırak oğlum şu kızı, peşinden koşturup duruyor milleti, bir halt yediği de yok zaten, sen İdil'e takılacan oğlum, kız dediğin böyle olur, gel dedin mi gelir, bıraktın mı ayar etmez adamı, bir de Gizem'e bak, bir burun, bir afra, bir tafra, yok ben her yere gelmem siz gidin, yok ders çalışmam lazım her gün sinemaya mı gidilir, bu ne oğlum yaa"
Caner düşünceli "doğru söylüyorsun galiba, zaten buluşmak için zor ikna ettim, ondan sonra annem göndermeyince haber verelim dedik, demediğini bırakmadı, şimdi de küstü konuşmuyor"
Engincan "kümese gir deseydin oğlum, tavuk o kız yaa, daha büyümemiş oğlum, sen beni dinle, İdil diyorum İdil!"
Caner "Sen çıkmıyor musun oğlum İdil'le, ne İdil'i"
Engincan "Biz ayrıldık, sen çıkabilirsin artık, ben şimdi İrem'le takılıyorum"
Caner "İyi de o bizim Tuğcan'la çıkmıyor muydu"
Engincan "Yok o geçen aydı, şimdi Tuğcan Merve'yle çıkıyor"
Caner "Merve mi, Merve hani Serkan'a aşıktı?"
Engincan "Lan ne aşkı oğlum, aşk meşk hikaye lan, bunların derdi başka, sıkıldı mı işleri bitiyor oğlum"
Caner "Söyleyene bak, sen değil miydin İdil'le çıkmadan önce Elif'den sıkıldım İdil'le çıkmayı düşünüyorum diyen"
Engincan "Orası öyleydi ama kız bildiğin gibi değil yaa, yok beni niye aramadın, dün akşam da bekledim aramadın, okulda neredeydin aradım bulamadım, sıktı iyice oğlum yaa…"
Caner "Gördün mü bak, kendin söyledin işte, sıktı dedin. Niye sıkıldın ki?"
Engincan "Söyledik ya işte oğlum, durmadan arayacak mışım, soracak mışım…"
Caner "Niye arayıp soracakmışsın Engincan, sordun mu kıza, hem benim bildiğim hiç de öyle değildi o iş, Elif seni İdil'le gördü, sonra seni arayıp durdu ama sen kaçtın."
Engincan "Ne kaçması oğlum yaa, erkek adam kaçar mı? Görüşmeyelim artık dedik anlamadı"
Caner "Niye kıza o kadar takıldın o zaman, aşığım ben Elif'e falan diyordun ne oldu? İki öpüşüp koklaştınız sonra sen sıkıldın dimi?"
Engincan dili dışarıda arabaların etrafında dolanmayı bırakarak Caner'e döndü birden.
Engincan "Sana ne oğlum, kim sokuyor bunları senin kafana, o Gizem denen tavuk dimi. Oturup kız gibi(!) muhabbet ediyorsunuz. Erkek ol oğlum biraz. Hiç öptün mü kızı, hiç yalnız kaldınız mı? Yok, varsa yoksa ah kalbim, vah kalbim. Kız gibi takılmayı bırak oğlum. Hem kızlar da böyle takılan erkekleri sevmezler. Erkek olacan biraz. Bak, ben kızları peşimden nasıl koşturuyorum. Sen daha bir Gizem'le bir halt yiyemedin. Niye küstü sanıyorsun sana, üstüne gidiyorsun da onun için. Bırak ne hali varsa görsün, bak o zaman nasıl peşinden koşuyor."
Caner "İyi de açıklama yapması gereken ben değil miyim?"
Engincan "Ne açıklaması oğlum, demişsin zaten, ders çalışmam lazım evde hoca var, diye. Daha ne söyleyeceksin. Bak şimdi, sen bu Gizem'le ne yapmak istiyorsun amacın ne?"
Caner "Amacım mı ne, amacım…..…şey canım, işte amacım…"
Engincan "Ne oğlum ne söylesene"
Caner "Canım, yakınımda olsun istiyorum işte"
Engincan "Al işte, yakınımda olsunmuş, söylesene oğlum, ne çekiniyorsun, kız gibi(!) konuşmaya başladın artık iyice. Yakınımda olsun değil, yakınlaşmak istiyorum diyeceksin. Neyse, bunu istiyorsan eğer bunun birkaç yolu vardır ama önce erkek olmak gerekir. Bunun için biraz bizimle takıl, Gizem'den bir süre uzak dur, zaten yeterince etkilemiş seni.
Aradan geçen süreler boyunca Caner…..
(Devamı en kısa zamanda)
Buket Çetin
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
MUCİZELER…
Hayatın gerçekleriyle yüzleşebildin mi? Pencerelerinin ardına saklanıp, bir köşeye çekilip bütün perdeleri kapatıp hayattan bir şey elde edemezsin. Bütün engelleri yıkıp perdeleri birer birer açmayı dene. Pencerenin ardındaki o ışığı fark et. Küçük bir şeylerden bile kendine pay çıkar mutlu olmak için. Azimle sabırla her şeyi yapabilirsin.
Gecenin o karanlığında yıldızları keşfedip onlara dokunmak istersin ama aslında bilirsin sana ne kadar uzaklar ama her defasında yılmaz ve başarmaya çalışırsın. İçinde bir burukluk olsa bile hala bir şeyleri yakalamaya çalışıyorsun. Kafanı yastığına her koyduğunda gözlerini kapatıp hayal edersin. Hayat toz pembe gibi olur gözünde o film şeridini canlandırırsın. Sonra düşünürsün, bunun sadece bir düş olduğunu gerçekleşmeyeceğini biliyorsun. Ama biliyorum ki kafanın bir köşesinde acaba diye bir soru işareti vardır her defasında. Başarabilirsin, kendine güven. Küçük mutlulukları hor görme, onlar ilk adımlarının göstergesidir her zaman.
İnsanlar boncuk gibilerdir. Bir anda toplanır bir anda hepsi bir yerlere savrulurlar. Onları bir arada toplamak aslında zordur. Ama bunu yapabilirsin, hayatın güzellikleri o kadar çok ki, hepsi sanki senin için bir arada toplanmış gibi gözlerini kapattığında. Hisset! Hisset o anki kalbindeki çarpmaları. Hâkim ol kendine! Frenle her defasında kendini kaybolup gitmemek için, denizin o hırçın dalgalarına karşı dimdik dur seni sürükleyip götürmesin. Her şeyi ilk yaşamak istersin ama arkana bakmadan yürürsün. Her defasında yanındakiler önemli değildir. Tek bir şey vardır gözünde ve onu almak için yanındakileri harcarsın. Ama arkana bakıp neleri kaybettiğinin farkına vardığında artık çok geçtir.
Aynalardan kaçma, yorganın altına sokulma her defasında, yüzleş kendinle, bunu yapabilirsin. Fotoğraftaki insanlar neden gülümser diye düşündün mü hiç. Onlar sanki mutluluğun resmini çiziyorlar. O kısacık saniyelerde birer mutluluk tablosu oluştururlar. Az da olsa onlar kendilerini o anda mutluğu hisseder ve o anda sihirin bozulmasını istemezler hiçbir zaman.
Sen çok özel birisin. Bir inci tanesi gibisin. Güneşin gözdesi olup parlıyorsun her zaman olduğu gibi. Kör birinin bastonuna ne kadar ihtiyacı varsa hayatın da sana o kadar ihtiyacı var… Sen mucizesin.
Melike Keser
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : Kemal Beşgül Aşk bir delilik Halidir!.... |
|
Aşk bir delilik halidir!
Halinden; nice umutlara gebedir çoğu zaman.
Önce sesine vurulursun,
Sonra nefesine...
İyice sokulursun dudaklarına....Öpmek istercesine
Aşk bir delilik halidir!
Göz kapaklarının içine çizersin silüetini..
gözlerini açmak istemezsin.
Artık korkmazsında karanlıktan..çığlık atasın gelir...
Çünkü Sen artık Delisindir...
Kemal Beşgül
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Aşığım sana…
Beni saran güçlü kolların arasında
Güvendeydim…
Uzakta kalırdı dünyanın bütün sıkıntıları.
Ben unutmuştum bu duyguların var olabildiğini,
Gözlerin gözlerimin,
Yüreğin yüreğimin içindeyken sevgilim,
Bedenimin her köşesiyle birine ait olabileceğimi.
Sana olan aşkım
Lodos Rüzgârları ile dans eden hırçın dalgalar kadar ihtiraslı,
Ve kimi zaman
Vapurdaki çay-simit keyfi kadar
Kahvemin yanındaki keyif sigarası kadar
Saf ve temiz.
Ve ben
Aşığım sana,
Sen yanımda yokken bile gözlerimi kapatıp hayal ettiğim o adama,
Saçlarıma sinmiş olan kokuna.
Bedenimle, ruhumla…
Denizinden kopamayan yakamozlar gibi,
Göklerinden ayrılamayan ufuk çizgisi gibi,
Aşığım sana…
Unutmuştum yüreğimin boğazımdan çıkmak istercesine atabileceğini,
Midemdeki yusufçukları
Bulana kadar seni.
Şimdi,
Kayan bir yıldız misali
Bir dileğin içindeyim
Ve ben,
Aşığım sana…
Rana Özenç
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Seramik tabak üzerine motif çalışması tüm dünyada yaygın bir uygulama. http://www.portmeirion.tv/motifs1.htm kısa yolunda bu çalışmalarla ilgili çok sayıda örnek bulacaksınız. Özellikle meraklılarına durulur.
http://www.medikalsozluk.com Medikal dilde bilmek istediğiniz kelimelerin, hastalıkların ve terimlerin tamamını bulabileceğiniz, sözlük tadında bir kaynak. Mesela grip seçeneğini tıklıyorsunuz hemen size …Tıp dilinde influenza adı verilen bu hastalık bulaşıcıdır. Grip olan kişinin nefesindeki damlacıklarla yayılıp, salgın hale gelebilir. Paçavra hastalığı da denir. Aniden başlar ve devamlı olarak ateş yükselir… şeklinde bir açıklama getiriyor. Bilmekte fayda var.
...Mutfak kültürünüzü geliştirmek, en güzel, pratik, kolay yemek tariflerine ulaşmak için yemek siteleri arasında alternatifi olmayan yemek sitesi... http://www.yemektarifleri.org/ Bir de siz deneyin bakalım gerçekten alternatifleri yok mu?
En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
7-Zip 4.62 (2008-12-02) for Windows / 913 KB http://www.7-zip.org/ Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.
|
|
|
|
|
|