Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 7 Sayı: 1.570

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 11 Şubat 2009 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Böyle futbol olmaz olsun!


Merhabalar

Bugün birkaç cümleyle birine laf söyleyip köşeme çekileyim diyorum. Hep siyaset olacak değil ya, biraz da futboldan konuşalım istiyorum. Artık sıradan erkek muhabbeti olmayı geçip, "Baltalar elimizde, uzun ip belimizde" marşıyla birbirine saldıran kulüp ve federasyon yönetimlerine çatalım mesela. Cimbom'un anlamsız deklarasyonu ardından federasyonun bunu ciddiye alıp rest çekmesi akıllara ziyan. Bir kere böylesine aptalca bir deklarasyona ancak gülünür, cevap verilmez. Hadi ciddiye aldın bari karşı bildiri yayınlama direk mahkemeye ver sürünsünler. Maçları seyretmemiş olsak diyeceğiz ki adamlar galiba haklı. Seyrettik yahu, hem de dört gözümüzle. Sanıyorum bu cimbom yönetimi kendine iş arıyor, beceriyor da.

Televizyonda boyun fıtığından muzdarip her b.ka maydanoz abiyi izledim, izlemez olaydım. Belli ki boyun fıtığı beynine de sirayet etmiş, artık algılama, düşünme melekelerini de yitirmiş. Bakın ne diyor amcam; "Dereli'nin G.Saray'ı nasıl doğradığını, Çakır'ın ise F.Bahçe'yi nasıl savunduğunu görmemek için insanın kör olması gerekir" Kör sensin be çakma usta. Galiba maçları karıştırdın, yaşlılık işte. Bre densiz ihtiyar, tutuyor dediğin Çakır, 2 tane ofsayttan golü verdi, maç 2-0 bitti, doğruyor dediğin Dereli hayatının en iyi maçını yönetti. Bunu ben değil, cümle alem söylüyor ama beyni buruşuk ihtiyar koltuğundan seyrettiği maçları karıştırıp koca camiaya aklısıra b.k atıyor ama asıl kendisi lağım çukuruna batıyor haberi yok. Artık bu adamlardan kurtulmalı bu spor camiası. Hep yöneticiye, hakeme, futbolcuya yüklenmek olmuyor. Asıl nifak tohumcuları bu kendini bilmez, gördüğünü anlamaz, herşeyi bildiğini sanan ama elife mertek diyen beyin fıtıklı çakma duayenler. Bunların alayını Taksim'de sallandıracaksın, bak bir daha böyle konuşabiliyorlar mı? Aaa sıkıldım canım, herşeyin bir haddi hududu var. Bak şimdi gene sinirlendim iyi mi? İyisi mi ben kaçıp gideyim yoksa birazdan ağzımın da şakülü şaşacak. Hoşçakalın efendim.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


 Barış Güvercini : Banu Kurtis Chouard


  YOLUN YOLCUSU -8


Yarın! Ah, şu yarın… Günlerdir Jose'nin dilinden düşmeyen, büyük bir heyecan ve sabırsızlıkla beklenen, koskoca yarın...

Bugün, karnaval hazırlıkları için tüm mahallenin kadınları ile Jose'nin evinin bahçesinde toplanıp yarınki karnaval giysilerimizi hazırlayacağız. Bende kendimi karnaval havasına tamamen kaptırmış olmalıyım ki, daha sabahın köründe telaşla uyanıp geç kalma korkusuyla alelacele hazırlanarak, doğruca Jose'nin evinin yolunu tuttum.

Eve yaklaştığımda Jose bahçeyi süpürüyorken, kocası da her nedense yüksek sesle ve el-kol hareketleri ile ona söyleniyordu. Bir ağacın arkasına saklanıp karı-kocanın konuşmalarının bitmesini beklerken, şu " Careol Lehçesi " dedikleri Haitice'ye de müthiş sinirleniyorum. Onlar konuşurken cümlelerinin içindeki Fransızca kelimeleri hep anlar gibi oluyorsam da bir yerde sanki kayıyorlar ve bende, ya başını ya ortasını ya da sonunu kaçırıp konuştuklarını tam manasıyla bir türlü toparlayamıyorum. Aslında, şu an konuşulanları anlamamamda bilakis fayda var diye düşünüp etrafı seyrederken, uzaktan bir grup kadının başlarının üstünde taşıdıkları bohçalar, sepetler, meyvelerle ve ellerinde de iplerle bağlanmış koca koca paketlerle, ağır ağır Jose'nin evine doğru ilerlediklerini farkettim. Bazılarının da sırtında bağlı bir bebek ve elinden tuttuğu diğer bir çocukla yaklaştığını görünce, sabahın bu erken vaktinde Jose'ye ilk gelenin sadece ben olmadığım için de sevindim. Zaten daha sonra, beni buraya ilk getiren jeep de korna çala çala gelip evin önünde durdu. Jose, evden fırlayıp avazı çıktığı kadar sevinçten bağıra bağıra jeepin yanına koştu. Jeepten inenlerin, Jose'nin Amerika'dan gelen yeğeni ile onun arkadaşı olduğunu, ten renklerinden hemen anladım. Onları, kendi aralarında doyasıya hasret giderebilmeleri için rahat bırakmak düşüncesiyle de gerisin geriye kabanıma döndüm.

İşin doğrusu, şu yerli kadınların başlarında taşıdıkları yüklerine uzaktan bakıp bakıp onlara bir hayli özendiğimden, kapının önünde duran boş ve temiz çöp tenekesi sepetinin içine, elime ilk gelen masa örtüsü, ayakkabılarım ve paspası koyup sepeti de başıma yerleştirip ellerimle tutmadan, tıpkı onlar gibi taşıyabilmek için balkonda çalışmaya başladım. "Ayy! amma da zormuş" deyip bir yandan hem söylenip hem de kollarımı iki yana açarak denge sağlamaya uğraşırken, geldiğini fark edemediğim Jose'nin birden bire ortalığı inleten kahkahalarından ürkünce, başımdaki sepetim yere düşüverdi. Jose, yere oturmuş, elleri ile dizlerine vura vura hem gülüyor hem de bana:

- Deli, zır deli! Ayy, dönüşte seni, işine giderken böyle kafanın üstünde evrak çantanı falan taşırken hayal ediyorum da... Yolda seni görenler, ne derlerdi ha, ne derlerdi? Neyse, bırak şimdi elinden şu sepeti, haydi! Evde herkes bizi bekliyor, daha fazla oyalanmayalım!

Koştura koştura Jose'nin evine vardık. Beni teker teker herkesle tanıştırdıktan sonra karnaval hazırlığına, kim, hangi muzik aletini çalacak konusu ile başladık. Jose'nin yeğeninin arkadaşı, geçen sene Brezilya karnavalına katılmış ve orada APIDO (düdük) çalmasını öğrenmiş. O önden gidecekmiş ve APIDO ile bize komut verecekmiş. Herneyse, fakat şu Apido'yu çok merak ettim doğrusu. Kızcağıza yaklaşıp "Apido mu? Bugüne dek hiç duymamıştım bu müzik aletini" der demez, kız elini cebine attı ve sonra ağzına bir tahta parçası soktu ve de çalmaya başladı.

Aman Tanrım! Ne muhteşem bir şey şu APIDO. Hiç vakit kaybetmeden diğerleri de çalacağı tambura veya benzeri tamtamlara, hatta takur-tukur tenekelere bile vurarak sıraya girdiler. Ben, bir tek ben, yıllardır çok istediğim halde hiçbir enstrüman çalamamanın üzüntüsü ile en arkadan onları takip ettim. Jose, yanıbaşındaki yokluğumu hissetmiş olmalı ki, derhal yanıma gelerek bana bir dirsek geçirdi ve "doğru öne!" dedi. Bende Apido çalan kızın yanına gittim. Kızcağızın ağzında Apido, elini yine cebine attı ve içine düşecekmiş gibi kendisini seyreden bana da çıkarıp minicik bir Apido verdi. Uyarmayı da ihmal etmeyip:

- Dikkat et, yutmayasın sakın! dedi.

Kulağımla ondan duyduğum melodiyi, nefesimle tekrar ede ede ona uymaya çalıştım. Nefessizlikten bayılacağımı sanıyordum ama sonunda başardım. Çalarken de dağlarda ve kırlardaki çobanları, köylerdeki saz çalanları hatırladım. "Onlar, kaval veya saz çalmayı kimden öğrenmişlerdi sanki? Hiç kimseden! Kendi kendilerine elbette" deyip kızcağıza uymak için kendime cesaret verdim. Karnaval provasını birkaç defa tekrar edip eve dönerken, Brezilya'yı görmüş Amerika'lı misafir bana, Apido çalarken karnımı elimle bastırarak nasıl nefes düzenlemeleri yapabileceğimi de öğretti. Şu küçücük düdük, bütün günümü mutlu geçirmeye yetti.

Eve döner dönmez Jose, içeriye girip kucak dolusu top top kumaşları getirip yere attı. Sonra, bir top beyaz saten kumaşı yerden alıp açtı. Bana bakıp bir parça yırttı. Kumaş parçasının ortasını bulup başımın üstüne yerleştirdi, başımın tepesine eliyle bastırırken, boyun hizamdan makası gezdirdiğini hissetiğim an, kumaşı kesti ve başım dışarı çıktı. "Kollarını iki yana aç" dedi. İki omuzumun üstünden kesip kollarımı da dışarı çıkardı. Sonra da bir ton toplu iğne ile orasını burasını iliştirdi. İki yuvarlak parçadan da bana gülerek karpuz kollar taktı. Üstümdeki kumaşı, iğnelerin batmasına aldırmadan çıkardı. Elime bir makara iplik ve iğne vererek, "bunu dik bakalım" dedi.

Her nekadar bir kolum karpuz, diğeri kavun gibi dursa da benim okulda öğrendiğim gibi öyle sağ ile solu karşılaştırmaya falan gerek kalmadı. İnsanın doğal haline uygun dikiş dikmeyi de Jose'den öğrenmiş oldum böylece. Elbisemi dikerken biran evvel bitmesi için doğrusu bende baştan sağma çalıştım; çünkü aklım hala düdükte kalmıştı.

Aslında, karnaval falan hiç umurumda değil artık. Önemli olan benim düdük çalmam. Kolay mı, yıllardır bir enstrüman çalamadığım için yakınırken, şimdi hiç olmassa düdük çalmasını becerebildim. Nasıl ki bir deliye her gün bayram ise, benim için de artık her gün karnaval sayılır. Hem Brezilyalilar gibi futbol veya voleybol maçlarına gider, oralarda da düdük çalabilirim.

Gece geç vakitlere kadar düdük çalıştıktan sonra, biricik düdüğümü yastığımın altına koyup huzurla uyudum. Ertesi sabah, karnaval elbisemi giyip hasır püsküllü şapkamı da takıp Jose'lere gittiğimde, hepimiz süslü-püslü kocaman bir kamyona doluşup Jacmel Şehri'ne doğru yola koyulduk.

Jacmel Şehri'ne vardığımızda, sayamadığım kadar çok, karnaval için hazırlanmış diğer renk cümbüşü kamyonların içerisindeki insanlarların coşkusu ile dolup taşan resmi geçide katıldık. Her bir kamyonun kendine has süsleri, taşıdıkları panolar, afişler ve elbiseleri ile karnaval, başlı başına bir alemdi. Ağır ağır yürüyerek, bazen coşkunca dans ederek, çoğu zaman da tepinerek ilerlediğimiz karnaval yolunun sona ermesini hiç ama hiç istemezdim doğrusu...


Bitmedi

Banu Kurtis Chouard


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,009,009,009,009,009,009,009,009,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Murat Özpehlivan


Hoş Geldin

"İnsanın ruhunu yücelten bir acı, ucuz bir mutluluktan evladır" der, Dostoyevski.

Birkaç kelime ile hayatı özetler misin diye sorsalar mutluluk ve üzüntüden daha güzel ne anlatabilir ki hayatı. Sevinçler ve üzüntüler arasında geçen kısa bir teleferik yolculuğu hayat. Sevinç de var içinde, üzüntü de, acı da, keder de. Bunların hepsi, bize sunulan hayat çiçeğinin farklı kokularından bir demet. Ayrılık sevdaya dahildir ya hani. Bu da onun gibi bir şey. Sonbaharda dökülen yaprakların hüznü de mutluluk verebilir aslında insana baharda açan çiçekler kadar olmasa da. Üzüntü de hayatın bize sunduğu renk skalasından belki mor belki eflatun ama bir renk neticede. Hiç düşünmeyiz üzüntü ve keder olmasa mutluluğun ne anlamı olurdu diye. Elbette kalp kırıcı bir söz yaralar insanı ama olgunlaşma ve kemale erme dediğimiz şey, insanın kalbi tuz buz olmadan olmuyor. Aşk teklifi reddedilen genç dinlediği arabesk şarkılardan başını kaldırdığı anda anlıyor hayatın bu kadar anlamsız ve boş olmadığını. En büyük mutluluklar en beklemediği anda çıkıverirmiş ya insanın karşısına. En çok mutlu edende odur insanı işte. En sevdiğiniz insanlar en ummadığınız yerde karşınıza çıkıp tanıştıklarınızdır ve başınıza gelen türlü işler yine beklemediğiniz anda yakalayıvermiştir yakanızdan ama her ikisine de gülümseyebilmek ve yaşayabilmek hayatı her şeye rağmen. İşte budur asıl olan.

Hafızalarımızın bir kenarında devamlı dolaşıp duran bu hayal, bir türlü realiteye dönüşmeyince mutsuz olmaya yelteniyor ruhumuz. Acının insana kattığı değerden bahseden şarkıları hep dinleriz ama yıkılırız ve dirençsizizdir küçük ömür heyelanlarına. Hemen tepki verir ve gocunuruz başımıza gelenlere ama tecrübe denen şeyde insanın başına gelenlerle baş edebilme gücü değil midir? Acılar acıtır. Ama yaralar iyileşir. Her şey tedavi olmayı istemekte yatar. Sonbahar hüznü ve mahmurluğu gözlerinden süzülen ahalimiz, dökülmeden yaprakların yeşermeyeceğini düşünüp, yazın bahardan sonra geleceğini hatırlar belki ya da yağan yağmuru izlemenin üzerinde kestane kızaran küçük odanın camından koca bir mutluluk vesilesi olabileceğini. Dünyaya yeni gelmiş ağlayan bir bebeğin, babasının gözünde ışık saçan bir gülümsemeye dönüşmesi işte özetle hayat. Bu satırları yazarken gelen telefon yeni bir kız yeğenimin dünyaya geldiğini haber veriyor bana. Mutlulukların etrafını saracağı bir hayat dilemek geliyor içimden yazdıklarıma tezat düşse de. Hoş geldin minik kız.

Murat Özpehlivan


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
1 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Buket Çetin


FARKLI ERKEK! (2)

Aradan geçen süreler boyunca Caner…..

Aradan geçen süreler boyunca Caner, Engincan'ın erkek olmak sözcüğünü düşündü. Engincan2ın üst sınıflardan bulduğu dergilerle haşır neşir oldu. Onun dinlediği müzikler, takıldığı arkadaşlarla yakınlık kurdu. Eskiden derslerini önemserken şimdilerde zaman zaman ders asar oldu. Çocukken hayalini kurduğu oyuncak arabalara artık yakından bakmak için otomobil fuarlarına takıldılar. Ve en önemlisi maçlara arkadaşlarıyla gidiyordu artık. Erkek adam gibi maçlarda öfkeleniyor, öfkelendiğinde etrafındaki erkekler gibi küfür ediyordu. Caner'in hayatında bu gelişmeler devam ederken okul içerisinde kötü bir olayın civarında bulunmuş olmanın da sıkıntısını yaşadı. Bi okul çıkışında herkes koşturmaca içerisinde okuldan çıkarken aniden çıkış kapısı önünde bir yığılma oldu. Caner'in önündeki kız arkadaşlarından birisi "terbiyesiz" diye bağırarak Caner'i itti. O itiş kakışın arasında birden kızın erkek arkadaşı ve Caner'in grubu arasında bir kavga başladı. Atılan yumruklar, bağırmalar arasında nasıl olduysa kendilerini okul idaresinin önünde bulmaları bir oldu. İddia çok feciydi. "Terbiyesiz" diye bağıran kızın iddiasına göre Caner'in de bulunduğu gruptan birisi kalabalıktan istifade ederek çirkin bir davranışta bulunmuştu. Üstelik okula veliler de çağrılmıştı ve olaya karışan tüm öğrencilerin tek tek ifadesi alındı. Neyse ki bir süre sonra kız öğrenci "bu çirkin davranışı tam olarak kimin yaptığını anlayamadığını, belki de kalabalıkta yanlış anlamış olabileceğini" belirtti de, bu olay da böylece kapanmış oldu.

Bu arada Caner'in Gizem haricinde birkaç aşk macerası oldu. 1.'si Engincan'ın tanıştırdığı bir kızdı. Sonunda Engincan Caner üzerinde başarılı bir gelişme kaydetti. Çünkü ikincisini Caner kendisi bulmuştu. Artık tanışmak için uzun uzun dil dökmelere, peşinden koşmalara gerek kalmamıştı. Aşk üzerine kurulu birkaç renkli cümle kızları kandırmaya yetiyordu. Gerisi daha da kolaydı zaten, biraz takılırsın, baktın ki olmadı boş ver gitsin, yerine koyacak bir sürü kız var zaten!

Günler böyle geçerken Caner'in aklı Gizem'de kaldı. Engincan'a göre Gizem'le daha da yakınlaşmaları gerekirken Gizem Caner'den her gün biraz daha uzaklaştı. Caner Eskiden Gizem'le geçirdiği günlerin hayalini kurdu. Bir pazar sabahı birlikte tiyatro çalışması için okul yolunu tuttukları gün aklına geldi. O gün Gizem'in kendisine anlattıklarını düşündü. Üstelik o gün, onu etkileyici bulduğunu söylemişti. Şimdilerdeyse birlikte okula gitmek değil, selam bile vermiyordu. Üstelik okul içinde yaşanan o feci olayın ardından Caner'i her gördüğünde ona ters ters bakışlar atıyordu. Selam vermek şöyle dursun Caner, yakınından bile geçmeye korkar olmuştu. Ne olduğunuysa bir türlü anlayamıyordu. Engincan'ın Caner'i içine kattığı dünya başkaydı, hatta bambaşkaydı ama bu başka dünya Gizem'in olduğu dünya ile birleşemedi. Ve Caner, sonunda anladı ki Engincan haklı değil, bütün kızlar birbirinin aynı değil. "Kızlar kendi içinde ikiye ayrılırlar" dedi(!). Evde tüm ailesinden gizli bakındığı dergiler, filmler şeklindeydi kızların ayrıldığı dünya. Bir kısmı gizlenen tarafı çağrıştırırken bir diğer kısmı bunların gizlendiği aile tarafında yer alıyordu.

O halde Gizem'le tekrar birlikte olabilmenin tek bir yolu vardı.
O gün okul çıkışında gözleri Gizem'i aradı. Kalabalık öğrenci gruplarının arasında onu hemen tanıdı. Koşarak arkasından gitti. Bir an seslenmekle seslenmemek arasında tereddüt eder gibi oldu. Sonra bir cesaret "Gizeeem" diye seslendi. Gizem'in arkasına dönüp Caner'i görmesiyle tekrar ardına dönüp yoluna devam etmesi bir oldu. "Off yaa, yeter artık" diye kendi kendine söylendi Caner, sonra yine seslendi: "Gizeeem"… Gizem ardına bakmadı bile bu sefer. Adımlarını daha da hızlandırıp adeta koşar adım okul servisine doğru yürüyordu. Dönmemeye karar verdi Caner, öyle ya o erkekti, "erkek adam peşinden koşar " diye düşündü. "Eninde sonunda yakalarım" diye düşündü, "duvar da olsa aşarım". Var gücüyle koştu, yetişti Gizem'e. "Yaa yeter artık, ne koşturup bağırtıp duruyorsun beni, bir şey konuşcaz heralde." Gizem, sinirle döndü ardına….

(Devamı en kısa zamanda)

Buket Çetin


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
1 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Şadıman Şenbalkan


BU NASIL BİR HAYAT?

Sorular… Sorunlar ve spontane bir yaşam…
Ortadoğu'da gerginlik sürüyor… Çocuklar ölüyor… Hayatta kalanlar yaşam savaşında; yaşamak için çırpınıyor…
Dünya dönüyor…
Gün geceye teslim oluyor…
Fakir daha çok yoksullaşırken, zengin bildiği gibi, gördüğü gibi yaşıyor…
Allah kimseyi gördüğünden ayrı komasın da, Allah kimseyi namertte bir lokma ekmeğe, kuldan ne zaman gelecek olduğu belli olmayan yardıma muhtaç etmesin…
Hem zenginin gönlü olana kadar, garibanın canı çıkar sonrasında…
Ian Thiermann 90 yaşında bir ihtiyar… Gazetelerden bize gelen haberlere göre ve yaşlı adam tüm mal varlığını tüketince, bir markette çırak olarak başlamış işe…
Ayıp değil, acayip değil ama, ama işte… Nerdeyse bir asra tekâmül eden ömürde insanı neler neler bekliyor şu garip dünyanın garip hallerinde?
Düşmez kalkmaz bir Allah…
İşsiz iş derdindeyken, işi olanların hayatları tıkırında…
Kriz miriz vız geliyor, tırıs gidiyor derlerdi bir zamanlar…
Aynen öyle…
Estetik yaptıran bayanlar… Oh… Oh…
Canına değsin…
Pekte yakışmış, güzel olmuş derlerse de inanmayın…
Sanki aynı fabrikanın kumaşı gibi…
Farklı ürün yok…
Benzer ürünlerden yapılan bir kopyalama ile artık, fire toplu halde…
Genç deseniz genç değil…
İfade deseniz gitmiş…
Botoks mu her ne ise şiş surat yapıyor insanı…
Toplanmış gibi…
Vücudu zayıf…
Yüzü şişman…
Yani üstü Şişhane altı Gümüşhane…
Kömür var hem de bedava…
Alışveriş çekide varmış…
Çek yat var…
Halimden anlayan var mı?
CHP'NİN Kara Çarşaf açılımından sonra, Kuran Kursu isteği var…
Olsun…
Olsun da…
Oy toplamak için olmasın bu haklı istek…
Benim çocukluğumda vardı, Kuran Kursları ve dinimizi öğrenmemize vesile olan bu haklı istek vardı…
Bizden bir önceki kuşakta yokmuş…
Olunca iyi olur ama olması gereken daha neler var…
Ah be, CHP… NE OLUYOR SANA BÖYLE?
Sen de dindarsın biliyoruz da… Niye taklitçilik yapıyorsun böyle?
Buna taklitçilik ve tak dikçilik derler…
Çarşaf açılımında, Atatürk'ün koyduğu Kılık Kıyafet Devrimini unutun mu yoksa?
Her şey oy için mubahsa, ihtiyacın mı var senin bu mubahlara…
Buzdolabı dağıtma ama, belediyelerin özerk yapısında, yapabileceğin neler var onu hesapla…
Ve bil ki, idealleri olan gençler senden çok şey bekliyor…
Belediyelerde iş mesela…
Okuyanlar için burs mesela…
Belediye BAŞKANLARINA ULAŞAN BİR KAÇ YALAKA VE KEMİKLEŞMİŞ OLANLARDAN GAYRİ HALKA AÇIK BİR BELEDİYE İLE HALKA açık BİR BAŞKAN…
Eeee, bundan daha evla ne var?
Çok şey var da…
CHP'NİN KURMAYLARI ya bilmiyor, ya da bilmezden geliyor…
Yabancı Koyun, kenara yatar… Sen KENDİ KOYUNLARINA BAK…
Atı alan Üsküdar'ı geçer sonra…
Üstüne bir kadın eli değmeli kent yönetimlerine…
Estetiksiz ve gerçek bir kadın…
Öyle ünlü falan olmayan…
Ana gibi şefkatle kentini sarıp sarmalayacak…
Yok mu sandınız yoksa?
Var var…
Hayatta olan her şey kadın insanda da var…
Hayat akıp giderken her şey gelip geçerken, hayatın anlamını çözen kim varsa; selam olsun buradan…
Para pul, mal mülk hepsi geçici ama, insana yakışan bir yaşamda yaşamak geçici de olsa, insan gibi yaşamak insan olana yakışan…
Bu böyle bir hayat işte...
Gündemlerden başım döndü...
Değişip duruyor gün ve gecede...
Birbirine benziyor herşey...
Tarih tekrar mı ediyor ne?
Hayat en değerli nimet ise...
İş hepimizin hakkı ise...
İş bulup çalışalım şu gel geç ömrümüzde... Kimseye muhtaç olmadan yaşayalım, şöyle bir eh... Diyelim... Hatta oh be... Diyelim mi?
Gerisi Lafıgüzaf…

Şadıman Şenbalkan


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Tadımlık Şiirler


ONUN
YOKLUĞUNA
DAİR


Düşündüm
Duvarlara baktım
Zaman devreden çıktı
Ya da ben zamanın dışına çıktım
Ne sevgisiz zamanlar
Ne zamansız sevgiler
Bir ara sesini duyar gibi oldum
Pencereye koştum
Baktım
Yoktun
Gözlerimi kapattım
Yine düşündüm
Hani bir şeyi çok istersen olur
Allah biliyor ya
Ne çok istedim
İçimden 10'a kadar saydım
Gözlerimi açtım
Yoktun
Dışarı çıktım
Kimseler yoktu

Erol Çankaya

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Polygon Web Studio


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "

C.Eray Eldemir
"Uzak İklimler"

Temirağa Demir
"Edepli Fahişeler"

 
Nesrin Özyaycı
"ÖLMESEYDİ"


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Seramik tabak üzerine motif çalışması tüm dünyada yaygın bir uygulama. http://www.portmeirion.tv/motifs1.htm kısa yolunda bu çalışmalarla ilgili çok sayıda örnek bulacaksınız. Özellikle meraklılarına durulur.

http://www.medikalsozluk.com Medikal dilde bilmek istediğiniz kelimelerin, hastalıkların ve terimlerin tamamını bulabileceğiniz, sözlük tadında bir kaynak. Mesela grip seçeneğini tıklıyorsunuz hemen size …Tıp dilinde influenza adı verilen bu hastalık bulaşıcıdır. Grip olan kişinin nefesindeki damlacıklarla yayılıp, salgın hale gelebilir. Paçavra hastalığı da denir. Aniden başlar ve devamlı olarak ateş yükselir… şeklinde bir açıklama getiriyor. Bilmekte fayda var.

...Mutfak kültürünüzü geliştirmek, en güzel, pratik, kolay yemek tariflerine ulaşmak için yemek siteleri arasında alternatifi olmayan yemek sitesi... http://www.yemektarifleri.org/ Bir de siz deneyin bakalım gerçekten alternatifleri yok mu?

En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

7-Zip 4.62 (2008-12-02) for Windows / 913 KB
http://www.7-zip.org/
Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-09©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Mia pista apo fosforo
Haris Alexiou









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20090211.asp
ISSN: 1303-8923
11 Şubat 2009 - ©2002/09-kmarsiv.com