|
|
|
12 Şubat 2009 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : İzinliyim! |
Merhabalar
Bugün editör'den izinliyim. İlgilenenlere saygı ile duyurulur. Esenkalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
|
Kahveci : Temirağa Demir On altı aydır misafirler… |
|
Gözümün içine kan oturdu kaç gece evvelinden…
Misafir var diyorum kalkmak bilmiyor, ben eriyorum kederimden…
Latife edilmemiş bir edebi oyun içinde kendimi anlatmaya çalışıyorum sana…
Senin kulakların tıkalı…
Yıkanmasına müsaade etmiyorsun…
Sarı pislikler çıkıyor içinden
Aldırmıyorsun…
Benim gözbebeklerime kan oturdu…
Hem de ben davet etmemişken…
Misafirliktir kısa sürer pek kalmaz gider diye düşünmüştüm…
Bugün on altıncı ayını doldurdu…
İki gözümün on altı farklı noktasında on altı kan koltuğuna kurulmuşlar…
Kana kana içiyorlar ne ikram etsem…
Elimden, hücrelerimden ve retina sıvımdan başka bir şey kalmadı diyorum…
Aldırmıyorlar…
Kim bu hale getirdi gözlerimi…
Neden artık daha kocaman açılıyor farkında değilim…
İyiden iyiye bulanık görüyorum…
Bir kadraj ayarı yapıp netliğini sağlamam hayli zaman alıyor…
Kan içinde bırakmış arsızın biri…
Bu zamansız misafirlerde ev sahibi gibi…
Gitmek bilmiyorlar…
On altı aydır çökmüş oturuyorlar…
Kim kafasını en son dayadı boynumla omzumun arasına…
Kim kokladı beni hatırlamıyorum…
Korkarım hafızamda zayıf düşecek…
Bu bir bitaplık halidir umarım, ve geçer…
Yoksa kalıcı bir durumda dayanabilme gücüm uzun sürmez…
Ben sıkıldım…
Hayli sıkıldım sanırım…
Parmaklarımı gözlerime sokup kanların hepsini tırnağım ucuyla dağıtmaya çalışmazdım…
Uykum geliyor durmadan…
Kafamı yastığa ne zaman koysam kaçıp gidiyor bir yerlere anlam veremiyorum.
Bilmediğim sokaklar kalmadı neredeyse…
Hangi arka sokağını gezsem bu şehrin geçmiş bir tarihten hatırlıyorum…
Farklı şehirlere gitsem buralara benzetiyorum…
Kendisi ölmüş ancak gömülmeye kıyılmayan ağzı yüzü parçalanmış kan içinde olan hatırlarım var…
Arada çıkarıp cebimden bakıyorum…
Canlı gibi duruyorlar…
Yeniden yaşıyorum…
Onları gördükçe iyice uykum gelir diyorum…
Uyuyamıyorum…
Ne sayacağımı kestiremeyecek kadar dolu kafam…
Zaten sevmem matematiği de…
Onun için düş biriktiriyorum…
Bazen ezan sesi çınlıyor kulaklarımda…
Bu saatte benimle birlikte uyanık olan bir sesin yankılanması yalnızlığımı azaltıyor…
Gırtlak nağmeleri bazen hoşuma gidiyor…
İmam çoğu kez dik seslerden okumaya çalışsa da bariz detoneler yaşıyor…
Sonra belirli belirsiz uyuyorum bir ara…
Düşünce mi, rüya mı olduğunu tam kestiremediğim resimler canlanıyor retinamda…
Görüntü ters düşüyor sonra düzeliyor mercekte kırılıyor falan işte…
Benim göz kusurlarım sadece tıbbi…
Nereye ve neye bakacağımı biliyorum…
İki gözümün önüne akmasına gerek yok…
Onlar durdukları yerde akmasınlar kafi…
Bakıyorum ki saat geç olmuş…
Doğruluyorum yataktan…
Aynaya gidiyorum…
Gözaltlarıma bakmaya fırsatım yok…
Hala onların içiyle meşgulüm…
Misafirler birbirine girmiş ve kavga etmişler…
Nokta kanlar yok…
Yerini büyük bir kan lekesine bırakmışlar…
Geçeceğini ümit ederek gözlüklerimi takıyorum onları korumaya alıyorum…
Hayata devam ediyorum…
Temirağa Demir temiragademir@temiragademir.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : Gökçe Gerçek BİR ÖĞRENCİ'NİN HAYAT NOTLARI |
|
Yaşadıkça öğreniyorum hayat. Öğrendikçe düşünüyorum. Bazen akışına bırakıyorum, bir kaçında acele ediyorum, kimisini de fazlaca umursuyorum. Henüz bitmeyen yolculuğumda kimleri gördüm, neleri bıraktım, neyi yanıma aldım diye sorguluyorum. Başkalarının hayatlarında dolaşıyorum kimlik değiştirerek. Sevgili, arkadaş, dost, tanıdık, misafir, öğrenci, öğretmen... Öğrendiklerim öğreneceklerime birer ışık bunu biliyorum...
• Çevrende hep birilerini ararsın. Çevre buna uyum gösterir ve seni birileriyle donatır. Ama sonra anlarsın ki istediğin birileri değil, birisidir. O bir'i arar durursun.
• Dido'nun şarkısındaki gibi hayat kiralama şirketi kurmayı düşündüm. Talebin ne kadar fazla olacağını düşünemedim bile!..
• Tutkuları olmayan insanların, tutkulu insanları anlayamamalarını çok iyi anlıyorum.
• Bir aşkın, bir dostun, bir şarkının, bir şiirin, bir filmin hatta küçücük bir kelimenin bile iliklerime işleyebileceğini gördüm!..
• İnsanların birbirlerine unisex yalanları o kadar kolay söyleyebildiklerini ve bundan dolayı hiç iğrenmediklerini gördüm.
• Fazla düşünmenin insanı mutsuzluğa ittiğini biliyorum tıpkı fazla bakmanın endişelendirdiğini bildiğim gibi.
• Mutluluk ekonomi yaparken, üzüntü zamlanıp duruyor bu hayatta...
• Düşüncelerimizin şekillendiği değil, şekillenmiş insanları düşüncelerimize kabul ettirmeye çalışıyoruz her zaman..!
• Bu dünyada gerçek anlamda yakınlaştığın birinin varlığını bilmek, içimi alevlendiriyor fakat bir kişinin daha olması ihtimali alevden öte her yanımı tutuşturuyor.
• Sezgi ve merak hiç bir zaman ortak bir paydada buluşmuyorlar.
• İhtimallerin bazıları yaşamı çekici hale getiriyor.
• Hasat zamanı geldiğinde bunu birgün değil, bir dakika bile erteleyemiyorsun.
• Düşünmenin, kemirici bir yanı var. İnsan kendini kemirmeyi zevkli buluyor.
• Birini sevince kendinden uzaklaşıyorsun. Kendini seversen herkesten uzaklaşıyorsun.
• Bir dahaki sefere moralimi paslanmaz çelikten imal etmelerini isteyeceğim. Her zaman gıcır olmak niyetindeyim.
• Yaşanan acılar zamanla tatlı olmuyor sadece ilk andaki tadında kalmıyor.
• İnsan doğasının herşeye eğilimli olduğunu farkediyorum.Yakın arkadaşın günün birinde sana yabancı olurken, bir yabancının ummadığın kadar yakın olması şaşırtıyor.
• Birilerinin bazı koltuklara paraşütle indirildiğini gördüm, bazılarının ise tırnaklarını kazısa bile paraşütsüz olduğu için kazanamaması haksızlığın her zaman popüler olduğunu öğretti bana...
Yansıyanlar şimdilik bunlardı.Küçük bir ışık hüzmesi...
Öğrenci olarak her zaman öğreniyorum. Sanırım mezuniyet için zamanım var.
Gökçe Gerçek gokcegercek@kahveciyiz.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
"EK"
"Ne EKersen O'nu biçersin"
Dabi , dabi. Buğday ekersen Arpa biçemezsin . Harman zamanı alır seni bir düşünce: "Yahey, biz tohum olarak tarlaya ne serpmiştik?" Unutmamalı ki EKen ile biçen bir çizgide buluşmaz ise nasıl uyum sağlanacak! Niyekine, illaki en iyisini biz biliriz diye ortaya çıkarız, sonrakine anaların doğurduğu nice yiğitlere göndermede bulunur kahramanlar yaratırız. Gün ola harman ola-sözcüğünün buradan çıktığını söyleyebiliriz. Siz yine kafanızı fazla yormayın , fıttırabilirsiniz. Laf ola beri gele deyip ne biçildi ise ekenin kim olduğu ve nerede bulunduğunu boş vererek biçileni alıp hamdolsun deyiniz , fazla kurcalama huyu olanlar mutluluğu yakalayamazlar , ağabey; sağlıktan öte her şey yalan…
Geçen hafta EK hecesinin söylemlerini içeren yazıya tam başlamıştım ki, gazete haberleri -efendim bazı monşerlerin(Tabir benim değil) çok bilen deyişleri , konuları anlamakta zorlandığım ve anlam yükleyemediğim olaylar elimi dilimi bağlamış olsa gerek yukarıdaki paragrafı yazıp masa üstüne kaydedip, kendimi deniz kenarında bir yere attım. En iyisi temiz hava bol gıda diyerekten bir şişe suyu yudum yudum içerek ufuklara daldım. Ne zaman sonra eve geldiğimde yazıyı geçen Perşembeyi atlattığımı hatırlayarak tekrar açtım.
Övünmek gibi olmasın bazı dostlarım her Perşembe Kahve Molası'na giriyor ve yazımı okumak nezaketinde bulunuyorlar. Geçenlerde biri biri telefon açtı ve "Arkadaş yazılarında (Devr-i Şahane'lerinde)söyleminde bulunmaktasın, bu devir ne menem şeydir?". Devrin şahanesi demek her bir kişinin fikri ve zikrine göre değişgenlik gösterir. Benim şu devir bu devir diye saplantım yok, takıntı yapanlara ise lafımız zaten olamaz.
Yurdumun insanının Ekonomi dehası takdire şayandır:
Temel bir Amerikalı ile sohbet ediyormuş. "Başıma bir yangın felaketi geldi, bereket fabrikam sigortalıydı, sigortadan paramı aldım-işi bıraktım, geldim tatil yapıyorum" deyince ;Amerikalı"Ben de fabrikamı çıkan kasırgada kaybettim , yerle bir oldu;sigortadan paramı İKİ KAT fazlası ile aldım, servetimi katladım" demiş. Temel düşünmüş , düşünmüş Amerikalının kulağına eğilmiş "Joni, bana anlatsana kasırgayı nasıl yaptın?"
Bu günlerde, İktisat Literatürüne (Sadaka Ekonomisi) tabiri girdi. Bu deyişi Ekonomistler değil Sn. Özdemir İnce'nin soktuğunu biliyormuydunuz? Hani Damdaki Kemancı'da "Ah! Bir zengin olsam" düeti müziğin ritmine uygun olarak şöyle yer değiştirse "Hergün bayram olsa" veya "Hergün seçim olsa"ya dönüşse yeridir. Oh, mis ağabey Ekmek elden , su gölden.
Ekmek dedimde yemek kültürümüzdeki yerini inkar edemeyiz. Ekmek kutsaldır. Anadoluda Ekmeği evin erkeğinin kesmesi örftür, adettir. Ekmeği kazanan ve getiren odur. Yere düşse kırıntısı bile alınır göze sürülür, öpülür alIna götürülür, ayak altı olmayan bir yere konulur.
Bazı biri birileri kadınlara Eksik etek demeye kalkmışlardır. Kimin eksik olduğunu göstermek bakımından haydi fıkrasını da yazıvereyim:
İki araba bodoslamadan çarpışır, arabalar haşat -büyük hasar meydana gelir. Birinden kadın -diğerinden erkek çıkar. Hamdolsun O'nlara hiçbir şey olmamıştır. Kadın "Bu kaza yaşamın bir parçası, ikimizi bu kaza karşılaştırdı, mutlu bir sonun başlangıcı herhalde" der ve arabasının kapısını açar , bir şarap şişesi çıkarır " Aaa, bak bu bile kırılmamış, bunu kutlayalım " der ve adama şarap şişesini verir. Adam şişenin tapasını çıkarır yarısına kadar içer, mutluluk herhalde bu diye düşünüp şişeyi kadına verir. Kadın şişenin tapasını yerine kor . Adam "Sen içmiyormusun?"diye sorunca gözlerini süzerek"Ben trafik polisini bekliyorum"
Şimdi bu yazıda Ekonomi-mize giren geometrik bilgiçliğe yer vermeye kalkmayalım . Eksen nedir -teğet nedir, eksenin izdüşümü olabilir mi? TV. Ekranlarında o ka tartışıldı ki, bana düşmez. Ayıp kaçar , biz gördük mekteplerde kurs, aldık hocalarımızdan ders, verdiler bize ailemizden terbiye , onun için boyumun erişmediği şeylere bulaşmıyorum. (Bu deyişler-Bekçi Murtaza-tiyatro eserindendir. )
Üzerinize afiyet, benim Eklem romatizmam var. Bir saattır yazımı tamamlama gayretini güdüyorum. Derin konulara girmeye kalkınca da ağrılarım artıyor. Gideyim azıcık uzanayım, affediniz.
Beltan Göksel
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : M.Nihat Malkoç KANSERE GÜLÜMSEMEK YAHUT SİBEL KALAYCI'NIN ARDINDAN… |
|
Kanser, çağımızın kâbusu olmaya devam ediyor. Son yıllarda özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi'nde gerçekleşen kanser kaynaklı ölümler bütün dikkatleri Çernobil kazasına yöneltiyor. Zira bugüne kadar nice insan kansere kurban gitti bu bölgede. Kazım Koyuncu, Erkan Ocaklı ve Osman Yağmurdereli gibi kamuoyunun yakından tanıdığı isimler kanserden dolayı hayatlarını kaybettiler. Devlet yetkilileri aksini söylese de, Çernobil can almaya devam ediyor. Kanserin son kurbanı, sekiz yıldan beri bu hastalıkla mücadele eden ve her şeye rağmen kansere gülümseyen gazeteci Sibel Kalaycı oldu. Kanser, geleceğin düşlerini gören değerli bir kardeşimizi daha aramızdan ayırdı. Kalem tutan eller kara toprağa değdi.
Gazeteci Sibel Kalaycı 34 yaşında hayat dolu bir kızdı. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ni bitirmişti. Geleceğe yönelik hayalleri vardı. Sibel Kalaycı bundan sekiz yıl evvel meme kanserine yakalanmıştı. Sekiz yıldan beri bu hastalıkla mücadele ediyordu. Fakat ne yazık ki o da kansere karşı verdiği büyük mücadeleyi kaybetti. Kansere karşı mücadelede Türkiye'nin sembolü olan Kalaycı, bu hastalığın pençesine düşenlere moral veriyordu hep... Çektiği onca sıkıntıya rağmen hayata dört elle sarılıyor, adeta kansere gülümsüyordu. "Kansere gülümsemek" ifadesi ona aitti. Bu isimde bir de kitap kaleme almıştı. Bunun yanında "Sibel'in Günlüğü" ve "Hüzün Mevsiminde Aşk" isimli iki kitabı daha yayımlandı.
Sibel Kalaycı, kanserli hastaların dili ve eliydi. Onun aldığı her nefes kanser hastaları için bir umut ve moral kaynağıydı. Kanserle ilgili yaşadıklarını sıcağı sıcağına kader arkadaşlarıyla paylaşıyordu. Hastalığı boyunca yazı yazmaya devam etti. Gördüklerini, duyduklarını ve hissettiklerini anlattı gazetelerde ve internet ortamında. Sarı basın kartı sahibi olan Kalaycı, Türkiye Gazeteciler Sendikası ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesiydi.
Merhum Sibel Kalaycı, çevresi tarafından daima çok sevildi. O, en korkunç hastalık olan kanserle alay edecek kadar cesur ve nüktedandı. Çektiği acılara rağmen çevresine sürekli pozitif enerji saçıyordu. Bir kısım endişeleri olsa da hastalığını yeneceğine inanıyordu; daha doğrusu inanmak istiyordu. Zira yaşanacak güzel günlerin hayali onu hayata bağlıyordu.
Kanser herkesin korkulu rüyası, daha doğrusu kâbusu… Bir yerimiz ağrıyınca hep o kötü hastalık geçiyor zihnimizden. "Acaba" sözcüğüyle başlıyor bütün cümleler… Sibel Kalaycı da ilk günlerde bu duyguları yaşadı belki… Fakat Sibel, kanserle barışık yaşamasını bildi. Suratını asmadı hiç; ziyaretçilerini güler yüzle karşıladı ve uğurladı. Yaşama sarıldı. O, son yazısında, adından bile ürkülen hastalığıyla alay ediyor: "Hani, tümörlerim sanki Everest Tepesi ile yarışa girişmişler gibi, büyümüşler de büyümüşler, büyümüşler de büyümüşlerdi ya. Gerçi büyümelerine lafım yok ama hiç olmazsa çevre organlara zarar vermesinler değil mi? Ya da madem zarar veriyorlar, bir tabela assınlar: "İç organlara verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü özür dileriz. "Yok, ama illa kabalık yapacak edepsiz tümörlerim." Acı ve gülümseme…
Sibel Kalaycı son nefesini verene kadar büyük zorluklara göğüs gerdi. Dostlarının ve yakın çevresinin ilgisi onu ayakta tuttu, sevgiyi koltuk değneği yaptı kendisine. Bir yazısında ölüm meleğini gördüğünü söyleyerek onu da ti'ye alıyordu: "Yakınlarda, güç bela uykuya dalabildiğim gecelerden birinde kâbusumda gördüm ölüm meleğini… Azrail pek bir feci öfkeliydi. Sanki '-Yeter artık, seni almak için kaç kez onca yolu tepiyorum, her defasında, biraz daha zaman istiyorsun, bıktım artık senden' der gibi… Korkuyorum, hemen lambayı açmak için ayağa kalkıyorum ki, beni fırlatıp yatağıma fırlatıyor. Yeniden lambayı açmaya yöneliyorum. İzin vermiyor. Yine dua ediyorum: -Allah'ım, biraz daha yaşamam için bana izin ver, diyorum. Azrail ortadan kayboluyor. Kalkıp lambayı yakıyorum. Ohh be, dünya varmış… Tamam, Azrail de bir melek ama ölüm meleği sonuçta, üstelik de çok öfkeli…"
Kaderden kaçılmıyor işte... O da alınyazısından kaçamadı. Türkiye onun gülen yüzünü hiç unutmayacak. O, en zor zamanlarında kaleme aldığı umut kitaplarıyla hep bilinecek ve hatırlanacak. Keşke yaşasaydı ve yazılarıyla ışık olsaydı karanlıklara. Allah rahmet eylesin.
M.Nihat Malkoç mnm61mnm@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
DEĞİŞİP YOK OLAN
BİR KENTİ ANIMSAYARAK
bu kent büyük bir ihaneti gizliyor
sabahlara dek inlemesinden belli
seni nasıl uzak kentlere götürsem
nasıl uyutsam nasıl dinlendirsem
bu kent gizliyor büyük bir ihaneti
bu kent küçücük adamları büyütüyor utanmadan
ışıl ışıl yanan lambaları
pişman gözleridir pişman gözleridir pişman
bir ölüyü suçlamak kadar anlamsız
üstüme üstüme geliyor hiçbir şey
anlatmadan anlatmadan anlatmadan
ben nasıl yanılmışım bilmiyorum bilmiyor
ne çok anlatamadığımı gizlemekle
umarsız iniyor umarsız akşam iniyor
bir çiçek bırakıyorum gecenin başladığı yere
Eray Canberk
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Seramik tabak üzerine motif çalışması tüm dünyada yaygın bir uygulama. http://www.portmeirion.tv/motifs1.htm kısa yolunda bu çalışmalarla ilgili çok sayıda örnek bulacaksınız. Özellikle meraklılarına durulur.
http://www.medikalsozluk.com Medikal dilde bilmek istediğiniz kelimelerin, hastalıkların ve terimlerin tamamını bulabileceğiniz, sözlük tadında bir kaynak. Mesela grip seçeneğini tıklıyorsunuz hemen size …Tıp dilinde influenza adı verilen bu hastalık bulaşıcıdır. Grip olan kişinin nefesindeki damlacıklarla yayılıp, salgın hale gelebilir. Paçavra hastalığı da denir. Aniden başlar ve devamlı olarak ateş yükselir… şeklinde bir açıklama getiriyor. Bilmekte fayda var.
...Mutfak kültürünüzü geliştirmek, en güzel, pratik, kolay yemek tariflerine ulaşmak için yemek siteleri arasında alternatifi olmayan yemek sitesi... http://www.yemektarifleri.org/ Bir de siz deneyin bakalım gerçekten alternatifleri yok mu?
En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
7-Zip 4.62 (2008-12-02) for Windows / 913 KB http://www.7-zip.org/ Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.
|
|
|
|
|
|