Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 7 Sayı: 1.576

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 19 Şubat 2009 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Virüssavar gerekiyorsa, bende var!..


Merhabalar

Yolsuzluklardan ağzı yananların benzer durumu yaşayan muhalefete yüklenmelerinden daha doğal bir şey yok. Doğal olmayan, CHP'nin dişlisi Sevigen'i CHP içinde hâlâ koruyan ve kollayanların olması. İktidarınkinin yanında devede kulak benzetmesiyle "az kuru" der gibi "az etik - çok etik" tartışmasına girmek te bir o kadar manasız. Dişli'yle arasındaki tek fark alışverişin teşebbüs durumunda kalması, yoksa her haliyle tıpatıp bir kopyası. CHP'nin, vekilin istifasını beklemeksizin, istifaya zorlaması ya da partiden ihraç etmesidir etik olan. Bir takım dengeler yüzünden merkezin bu kararı alması zor olabilir ama yiyici vekil, yan unsurlar, medya, bizzat halkın ta kendisi tarafından istifaya zorlanmalıdır.

Vatan'ın haberinden sonra Sevigen'in savunması bizzat itiraf olarak değerlendirileceğinden artık terazi etiği "az mı çok mu çekiyor" diye bir yorumda bulunulamaz. Millet hakkını savunmak üzere kürsüye çıkıp yemin etmiş bir vekilin ticaret gibi tamamen kişisel çıkara yönelik bir uğraşın değil içinde civarında olması bile ahlâkla bağdaşmaz. Mehmet Sevigen derhal istifa ederek, doğru ve dürüst bir yolda yürümekte olan Kılıçdaroğlu'na gölge etmemelidir.Kibar adam direk söyleyemiyor ama "Gereğini yapacaktır." diyerek arzusunu ifade ediyor. Bu pervasızlığın gereği de istifa edip, defolup gitmektir. Aksi takdirde, yolsuzlukların içinde debelenmekte olan AKP iktidarının eline istediği gibi oynayabileceği bir oyuncak vermiş olursunuz. Zira en tepeden en alta yedi göbek akrabasına imtiyaz sağlayan bir iktidarın ettikleri yanına kâr kalmasın istiyorsanız, önce kendi bahçenizi temiz tutmak zorundasınız. Kılıçdaroğlu'ndan yana zerre kadar şüphem yok ama etrafında bu tür virüslerin dolaşması, önce ona, sonra İstanbul'a hastalık aşılayacaktır. İhtiyaç duyulacak virüssavar vicdanlarımızda her daim mevcuttur. Naçizane, bu sorunu gene Kemal Bey'in kendisinin çözeceğine yürekten inanıyorum.

Tunceli'de yardımlar devam ediyormuş. Köyler bitmiş sıra şehir merkezine gelmiş. Bu konuda çok şey söyleniyor ama en güzelini gene tek kişilik muhalefet partisi Kamer Genç söylemiş. “Gerekirse bekarlara Nataşa da versinler ama insanların onuruyla oynamasınlar.” Anlayana tabi. Esenkalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


 Kahveci : Hamdi Topçuoğlu


ALTIN TASTA ÜZÜM VAR

Dilimde bir türkü:

"Altın tasta gül kuruttum aman Ali'm
Yar söyledi ben unuttum"

Nedense türkünün ikinci kıtasına geçince dilim bir kırık plak oluyor:

"Altın tasta unum var" mı diyecektim; "Altın tasta üzüm var" mı? Üzüm ya da un… Her neyse; ama "tasın altın" olduğu gerçek.

***

Eğer çevreci ya da altın tüccarı iseniz "Efemçukuru" adını mutlaka duymuşsunuzdur. Efemçukuru, İzmir'in Balçova - Narlıdere - Güzelbahçe ilçelerinin sırtını dayadığı dağların arasında bir köy. Geçen yıl, bir maden şirketinin altın çıkarma izni üzerine medyanın bir süre ilgi odağı olmuştu. Sonra unutuldu…

Kemal Kılıçdaroğlu'nun günler önce bir muamma olarak ortaya attığı Ekrem Tosun adının Sayın Başbakanımızın mahdumlarının ortağı olduğu bir altın şirketindeki vekillerinin adı olduğunu öğrenince ne yalan söyleyeyim böylesine becerikli çocuklarımın olmamasının nedenini uzun uzun sorguladım.

Cumartesi sabah uyandığımızda İzmir, günlük güneşlikti. Büyük oğlum:

- Şubat başında böyle bir hava kaçırılmaz. Haydi, gezmeye gidelim, dedi.

Amacım efkâr dağıtmaktı. Ne var ki arabamız Limontepede'de TOKİ'nin yaptığı; ama henüz kimselerin oturmadığı toplu konutların yanından tırmanmaya başlayınca bir an içim daraldı. Öyle ya, bu yol, "altın"a feda edilmek istenen Efemçukuru yoluydu. Neyse ki birkaç dönemeçten sonra doğanın sunduğu değişken; fakat asude görünümlerle karmaşık düşüncelerim uçup gidiverdi

Bu yolda karşımıza ilk çıkan küçük köyün adı Tırazlı. Tırazlı'dan sonra bir süre daha tırmanıyoruz. Efemçukuru tabelasını gördüğümüz anda sola dönüyoruz. Asfalt yol birden bozuluyor. Ama ta Menderes'e, Tahtalı Barajı'na uzanan yeşil tepeler gözlerimize şölen sunuyor.

Bu her köşesi ayrı bir güzellik sunan yurt parçasında doğmak ve yaşamak ne büyük bir şans.

Asırlık bir çamın dibinden havalanan şahine takılıyor gözlerimiz. Arabadan inip fotoğraflarını çekmeye çalışıyorum. Şahin, orman gençleştirme çalışmaları sonucu iyice çıplaklaşan vadilere doğru süzülürken ayaklarımızın altındaki sarıçiğdemleri fark ediyorum.

- Altın sarısı, diyor eşim.

İçimdeki fırtınayı susturmaya çalışıyorum:

- Altın sarısı mı? Yanılıyorsun. Bu sarı çok daha farklı, çok daha güzel.

Bir süre sonra karşımıza çıkıveren "Maden Sahasına Gider" levhası o fırtınayı bir daha tetikliyor:

Eşim:

- Burada hangi maden var, diye soruyor.

- Altın, diyorum.

- Sen de kafayı altına taktın, diyor.

Gerçekten kafamı altına taktım galiba. Çevrede tek bir ot bile bırakmadan çıplaklaştırılan yamaçlar altın işletme sahaları olmasın sakın?

Efemçukuru'na yaklaştıkça bağlar çoğalıyor. Bağlarda hummalı bir çalışma var. Omcalar henüz uykuda; ama köylülerin kimi dip açıyor, kimi budama yapıyor. O köylülerden biriyle konuşmak, buralar hakkında bilgi edinmek istiyorum.

- Bu bağlar Kavacık karası üzüm bağları değil mi?

Adam "evet" anlamında başını sallıyor.

- Kara mı karadır Kavacık üzümü. Deniz meltemini yiye yiye olgunlaşır. Tek tanesi bile avurdunuzu doldurur. Midenize inerken bu dağların serinliğini hissedersiniz,

Adamın sakallı yüzünde derin bir memnuniyetin yayıldığını hissediyorum. Bana dikmem için çubuklar hazırlarken Kavacık karasının İstanbul'un zenginlerinin sofralarında nasıl arandığını hatta geçen yıl ürünü dalında kilosu 2 liradan verdiğini anlatıyor.

- İyi para, diyorum.

- Doğru, diyor ve hemen ekliyor. Bu üzümünün de benzeri yok.

Gülüşüyoruz.

- Bu dağların altı da altın doluymuş.

Duymazlıktan geliyor. Belli ki hiç tanımadığı bir yabancıyla böyle bir konuyu konuşmak istemiyor.

Doktorasını yağış indisleri konusunda yapan oğlum:

- Buralar, yalnız Tahtalı'nın değil, Balçova ve Çamlı Barajı'nın hatta Seferihisar Göleti'nin de su havzaları. Buralarda doğa korunmazsa o barajlar, göletler için yapılan yatırımlar boşa gider, diyerek söze karışıyor.

- Küresel kriz var, diyorum. Son yılın en karlı yatırımı ne borsa ne faiz; altın, altın. Bakın başbakanımızın oğlu ve gelini bile geleceği görerek altın ticaretine girmiş. Hem de babalarına haber dahi vermeden. Türkiye'nin bu krizi aşabilmesi için ne suya, ne ağaca gereksinimi var. Şimdi altın zamanı, altın…

Eşim, adeta azarlıyor beni:

- Sen de her şeyi Tayip Erdoğan'ı eleştirmek için kullanmayı pek seviyorsun.
Cumhurbaşkanının on sekiz yaşındaki oğlu Türk - Arap işadamları toplantısına işadamı olarak katılabildiği bir ülkede başbakanın çocuklarının 10.000 liracık sermayesi olan bir şirkete ortak olması niye bu kadar abartılıyor anlamıyorum.

Susuyorum.

Önümüzde Çamtepe, daha ötede Gödence var. Gödence zeytinciliği ile ünlenmiş bir yer. Sarp yamaçlardaki zeytinler, derin vadilerde mandalina bahçelerine devrediyorlar bayrağı.

Seferihisar'a inerken Ege Denizi'nin üstünde, gümbür gümbür yağacak bir yağmurun son hazırlıklarını yapan bulutları izliyorum:

- Dilerim, afet olmaz!

Kimseden ses çıkmıyor. Herkes aklımın "altın"a takılı kaldığını sanıyor. Onlara, beni yanlış anladıklarını söyleme gereği bile hissetmiyorum.

Hamdi Topçuoğlu
egerem@yahoo.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Beyhan Ada


Bir Can - Bir An

Nerede ve ne zaman gördüğümü hatırlamıyorum. İlk sohbetimiz neydi ne üzerineydi görüşlerimiz hiç anımsamıyorum. Kısacık vücuduna, orantılı bedenine bir o kadar yakışan masum yüzünü sessizliği tamamlıyordu. Çekimser, insanlarla çabuk iletişim kurmayan, yok denecek derecede az konuşan bu kadının sessiz yüreğinde neler yaşadığını kimsenin anlaması mümkün değildi. Hani derler ya; 'Kimsenin etlisine, sütlüsüne karışmaz' hah tam öyleydi işte benim Can-ım. İşin garibi, düşük çeneli ve her şeye kafa tutan benim gibi birine inat, sessiz ve sakin, dupduru yüzlü bu kadınla nasıl arkadaş olduğumuzu, bunu ne ara başardığımızı da anlamış değilim. Yok yok öyle yediği içtiği ayrı gitmeyen, her yaşadığından, her halinden haberdar olan bir dostluk değildi bu. Üç gün görmesem özlediğim, iki gün telefonlaşmasam ' acaba napıyor' diye düşünmeden edemediğim doğru. Ama ayrılmaz ikili değiliz yani.

Emin olduğum bir şey var, aramızdaki inanılmaz güven. İkimizde biliyorduk ki, gülmek ve ağlamak kardeşliğini paylaşabileceğimiz, başkasının kulağına gider mi tereddütünü yaşamadan sorunlarımızı anlatabileceğimiz, 'bugün hiç keyfim yok' denildiğinde o gün birbirimize anlayış gösterip alınmayacağımız, kendimize yapılmasından hoşlanmadığımızı birbirimize yapmayacağımız başka bir dostluk bu.

Şangırtısından rahatsız olduğumu anladığı günden itibaren çayını şangırdatmadan karıştırma hassasiyetini gösteren ilk arkadaşımdı.

Sağ tarafımda konuşulunca duymayacağımı öğrendiği günden sonra hep sol yanımda oluşu hiç dikkatimden kaçmayan, engelime gösterilen çok büyük bir incelik ve özendi. Daha sonra bu alışkanlıkları diğer arkadaşlarım da edinmiş, hepimiz iyice bir rahatlamıştık.

Hayatımın en zor dönemini, daha doğrusu 'bundan daha kötüsünü yaşayamam' dediğim en zor dönemini geride bıraktım. Hani zaman gelir açlıktan nefesiniz kokar, çocuklarınıza yedirecek ekmeği bulmuşsanız o güne şükredersiniz ya, işte öyle bir dönem. Çaresizliğin yorgunluğu yüzünüze yansıyan ve eğer benim gibi yaşadığı herşey gözlerinden okunan biriyseniz ve çok iyi gözlemci olan arkadaşım gibi bir arkadaşınız varsa, işte siz dünyanın en şanslı insanısınızdır.

Uykusuzluktan halsiz düşmüş, 'napıcam ben şimdi' dediğiniz bir anda, kapınızın zili çalar, isteksizce açarsınız ve taşımakta zorlandığı alışveriş çantalarıyla, hiç itiraz kabul etmeyen bakışlarıyla içeriye dalan, alışverişleri yerleştirerek ağlamanıza rıza göstermeyen ve bunu bir kez olsun yüzünüze vurmayan, arkanızdan anlatmayan bir Cankurtaranınız, Can kardeşiniz varsa şanslısınızdır.

Evet, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen dostluk değildi bizimki, yiyemediğim içemediğim zamanlarda kendisinin de boğazından geçmeyen bir dosttu, dostluktu. Yani benim ihtiyacım olduğu bir An- yetişen ise değer verdiğim bir Can.

Her zamanki sakin ve durgun bakışlarıyla, tüm sessizliğiyle ismi Canan'dı soyadı yüreği gibi Yaman.

Beyhan Ada


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
8 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Beltan Göksel


"YOL"

" yol-yordam bilmeyenlere ithaf olunur"

Her yolun bir başı bir sonu vardır. yolun sonuna gelenler yolun başının ne zaman , nasıl ve nerede başladığını unutmuş gibidirler. Sanırlar ki bir yol ayırımı gelecek yeniden her şey eski hale dönüşecek. İnsanlar unutulunca veya unutulduklarını hissettiklerinde giderek öyle zannettiklerinde hayat yolunun başını unutmaya başlıyorlar. Bir zaman biriktirip yığdıkları paraların-umutların tedavülden kalktığını anlayınca yolun başı ile yolun sonu arasındaki bağı kurmaya başlıyorlar. Ve söyleniyorlar -şah idik şahbaz olduk-demeye . İş işten geçtiğini anlamaları için ne beklerler bunu çözmek mümkün değil . İnsanoğlu unutmaya veya unutulmaya programlanmış bir beyin taşıyor. Eğer unutma ve unutulma olmasaydı , kin ve nefret insanoğlunu telef ederdi. Bir başkası için olan yolun sonu, bir diğeri için ise yolun başı olduğundan hayat per perişan olmaktan böylece sıyrılmakta. Böylece " Hayat her şeye rağmen devam ediyor" avunması yürekleri ferahlatıyor. Her bir kimse yinede kendi yolunun başını şöyle bir düşünse iyi olur ellehim. Eğer ki, hayatın yalnız" kendin için" ise huzurun yok demektir. Huzurun da yok ise hiçbir şeyin yok demektir. Ol sebeple " Ne oldum dememeli , ne olacağım demeli" . Daha ne diyeyim ağabey, anlattıtırabiliyor muyum?

yol deyince aklıma Aşık Veysel'in şu dizeleri takıldı:

"Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gündüz gece"


Her yol sonsuza kadar dümdüz gitmez , bir kavşakta mutlaka birleşir. Kavşakta birleşen yollar , ayrı yönlere yönelen yolları doğurur:

Karı-koca evliliklerinin ilk yıllarında kavga eder sonradan kısa zaman içinde barışırlarmış. İlerleyen yıllarda günlerce küs kalırlarmış. Çocuklardan biri " Anne -Baba ne güzel , siz eskiden kavga edince çarçabuk barışırdınız" diye sorunca babası" Eskiden kavga edince bir kuş gelir , bizi barıştırırdı, şimdi gelmez oldu" deyince çocuk: " Kuşa ne oldu" diye sormuş, Annesi cevaplamış. " O kuş öldü!"

Şimdi bu meselin yol ile ne alakası var demeyiniz. Kötü yöne de çekmeyin fıkradaki kuş'u. Bana göre O kuş'un adı sevgidir-aşktır. Bazılarına göre O kuş çıkar ilişkileri, kimi kimilerine göre ise alışkanlıktır. Her ne olursa olsun birbirlerini sevenler için o kuş ne yapar yapar , yolunu bulur ve haneye konar.

yol kelime -hecesinin -Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlükte nasıl geçtiğine bir bakalım:

1. Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik. 2. Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer: " Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı. " -Ç. Altan. 3. Genellikle yerleşim alanlarını birbirine bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi: " yolda oynayan çocuklara ne olduğunu sordu. " -Ö. Seyfettin. 4. İçinden veya üstünden bir sıvının geçtiği, aktığı yer: Su yolu. Sel yolu. 5. yolculuk: yola çıkmak. yoldan kalmak. 6. Gidiş çabukluğu, hız: Bu vapurun yolu az. 7. Davranış, tutum, gidiş veya davranış biçimi: " Celal Bey'i sakal bırakma yolunda, kim, hangi örnek özendirdi diye çok düşünmüşümdür. " -H. Taner. 8. Uyulan ilke, sistem, usul, tarz, tarik: Duyguların eğitimi de en iyi sanat yoluyla olur. 9. Kumaşta bulunan çizgi. 10. Kez, defa. 11. Gaye, uğur, maksat: Bu yolda çok emek harcandı. 12. Bir amaca ulaşmak için başvurulması gereken çare, yöntem: Bu işi yapmanın bir yolu vardır.

Sözlük anlamları böyle olmakla beraber yol kelime -hecesi gıcımıklık yaparak birçok yere takılmış , hayatımıza neredeyse ortak olmuş , bizi bazen hırpalamış bazen sarmalamış , kinaye ve tevriye sanatının giderek takıyyenin öncülüğüne soyunmuştur.

Söz meclisten dışarı hafif meşrep kadınlara yollu demişlerdir. Sevgi ve muhabbetin belirtilmesi , içtenliğin duyarlılığını pekiştirmek için yoluna kurban olayım deyişi meşhurdur.

Garibanlar için yolsuz yakıştırması yapılmış ise de deveyi hamudu ile yutanlara yolsuzluk yapan yaftası pek yakışmamıştır. Tabii yolunacak kaz ve kazlar olduğu müddetce yolunu bulmak için uğraşıların artacağı da açıktır, bunlar yoldan çıkanlar olup, yolsuzluktan kurtulma maharetini gösterenlerdir. Her bir kimse kendi yoluna gitsin, kimseyi de yoldan çıkarmaya kalkmayalım;bu bir ağabey tavsiyesi olup " Biz hancı sizler yolcu" demeyelim, efem!

Bu yol iyi mi kötü mü, kalkıp seçim söylevlerine bile girmeye kalkmaz mı, pes doğrusu. İstanbul'a "İstanbul'da yolunu bulamıyacak" bir kişinin Başkan Adayı yapılması düşündürücüdür. Yanikine bu aday Beyefendi TDK. Güncel Sözlükte geçen yolları mı bulamaz? Az bilemiyecek gibiyim. Yoğusa yukarıda andığım yolunu bulmakla mı alakalı, Hımm, bunu düşünmek gerek. Şu da varki O Aday beyefendi de kalkmış İstanbul'da çamurlu yol aramaya. Ayol ne zahmet buyuruyorsunuz!

Sevgililer günü de geçti. Bencağız eşimle 40 yıla yakın sevgiliyiz zaten, bu gün -o gün diye bir ayırımımız yok. (Bu satırı okurken 41 kere maşallah çekiniz lütfen. ) Bir yabancı yazarın hikayesinden alıntı olan özeti bu günün mana ve ehemmiyetine binaen (Nasıl ama! Muhteşem bir deyiş değil mi?)

Adamın karısı ölmüş. Mevtayı defin ettikten sonra eve gelmiş. Karısının giysileri bulunan çekmeceyi açınca , bakmış daha etiketleri bile sökülmemiş mor bir gecelik var. Bu giysiyi Paris'te aldıklarını anımsamış. Etiketin arkasına bakınca şu notun yazılı olduğunu görmüş:" Özel bir günde giymek üzere"

Tüm Kahvecilerin de geçmiş sevgililer gününü kutlarım.

Beltan Göksel


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,509,509,509,509,509,509,509,509,509,50
2 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Tadımlık Şiirler


SERENAD

Yeşil pencerenden bir gül at bana,
Işıklarla dolsun kalbimin içi
Geldim işte mevsim gibi kapına
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ

Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
Ben aşkımla bahar getirdim sana
Tozlu yollarından geçtiğim uzak
İklimden şarkılar getirdim sana.

Şeffaf damlalarla titreyen, ağır
Koncanın altında bükülmüş her sak
Seninçin dallardan süzülen ıtır
Seninçin karanfil, yasemin zambak...

Bir kuş sesi gelir dudaklarından
Gözlerin, gönlümde açan nergisler
Düşen öpüşlerdir dudaklarından
Mor akasyalarda ürperen seher.

Pencerenden bir gül attığın zaman
Işıkla dolacak kalbimin içi
Geçiyorum mevsim gibi kapından
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.

AHMET MUHİP DIRANAS

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Polygon Web Studio


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "

C.Eray Eldemir
"Uzak İklimler"

Temirağa Demir
"Edepli Fahişeler"

 
Nesrin Özyaycı
"ÖLMESEYDİ"


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar


  Şef Garson : Akın Ceylan

Seramik tabak üzerine motif çalışması tüm dünyada yaygın bir uygulama. http://www.portmeirion.tv/motifs1.htm kısa yolunda bu çalışmalarla ilgili çok sayıda örnek bulacaksınız. Özellikle meraklılarına durulur.

http://www.medikalsozluk.com Medikal dilde bilmek istediğiniz kelimelerin, hastalıkların ve terimlerin tamamını bulabileceğiniz, sözlük tadında bir kaynak. Mesela grip seçeneğini tıklıyorsunuz hemen size …Tıp dilinde influenza adı verilen bu hastalık bulaşıcıdır. Grip olan kişinin nefesindeki damlacıklarla yayılıp, salgın hale gelebilir. Paçavra hastalığı da denir. Aniden başlar ve devamlı olarak ateş yükselir… şeklinde bir açıklama getiriyor. Bilmekte fayda var.

...Mutfak kültürünüzü geliştirmek, en güzel, pratik, kolay yemek tariflerine ulaşmak için yemek siteleri arasında alternatifi olmayan yemek sitesi... http://www.yemektarifleri.org/ Bir de siz deneyin bakalım gerçekten alternatifleri yok mu?

En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.

 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

7-Zip 4.62 (2008-12-02) for Windows / 913 KB
http://www.7-zip.org/
Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-09©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Oniki
Fahir Atakoğlu









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20090219.asp
ISSN: 1303-8923
19 Şubat 2009 - ©2002/09-kmarsiv.com