|
|
|
26 Şubat 2009 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : "OKUMAYIN" dedik ya!.. |
Merhabalar
İşte Tayyip Bey'in sevgisine mazhar olan medyanın manşetten haberi. Tayyip Bey'in "Çocuklarım, ailem, haremim hakkında yalan haber yapan gazeteleri protesto edin. OKUMAYIN" diye adres gösterdiği, biat etmedi diye cezalandırdığı, "çirkefler" diye aşağıladığı medyanın dışında kalan cici(!?) medyasının yediği halt. Dilimin ucuna gelenleri söylemek istiyorum ama yapamıyor ve "Cezanızı Allah versin" demekle yetiniyorum.
"OKU" diye başlayan bir kutsal kitaba inanan ama kendi halkına "OKUMAYIN" diyecek kadar absurdleşebilen biri tarafından yönetiliyoruz ne yazık ki. %70'in hiç okumadığı, %50'sinin ilkokul seviyesinde eğitim gördüğü, ancak %12'sinin yüksek öğretim şansı bulduğu, ama tümünün seyrettiği bir nüfusa sahip memleketi yönetenlerin, cahillerle yola devam etmek istemesinden daha doğal bir şey olamaz tabi ki. Okumayan, yazmayan, yorumlamayan, dolayısıyla sorgulamayan, biat kültürü ile yoğrulmuş bir ümmet özleminin tezahürüdür bu "OKUMAYIN" emri. Oysa okumasını istemediği halkın zaten okumadığını gayet iyi bilmektedir. Çünkü kendisi de okumayan ama bolca konuşan kavgacı bir kültürün ürünüdür. İşine öyle geldiği için, yakınları mevzubahis olduğunda kuma gömdüğü başından geriye kalan uzuvlarını kimsenin görmediği bir toplumun özlemi içerisindedir hazret. Ve maalesef hedefine ulaşmasına fazla kalmamıştır. Ne dediğiyle değil, nasıl dediğiyle ilgilenen bir şakşakçı topluluk yaratmak istemiş ve başarılı olmuştur. Önüne çıkan engelleri birer birer susturma, sindirme telaşındadır, işin garibi bu işin de üstesinden geleceğinden emindir. Ta ki, tüm bunların faturası önüne konuluncaya kadar. O zamana kadar sabretmesini bilmek te bizler için bir erdemdir.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
|
Pergelin Divit Ucu : Sarahatun Demir Her Şey Akar |
|
Dekorlardan duvarlara yansıyan desen uzaklıkları.. Bir pencerenin iki adım ötesinde durup bakınca ve cama yaklaşınca değişen; o iki adım arasında her şeyi silebilmeye gücü yeten görüntüler...
Camda kendimi gördüğümde dünyayı sevmeye başlıyordum. Yüzü sevimli bir çocuk yüzüyle eş zamanlı günlere konuk bir kız sureti bana ne zaman baksa, cama adımı yazıyordum. Buğunun alfabesinde adımın eriyişini izlemek hüzün yüklüydü; ama ben hüzün yüklerini taşımayı artık ezberliyordum...
Camda insan suretlerini görünce umursamıyordum cümleleri ve kelime birikintilerini. Kitapları arıyordu ellerim. Geceleri susuyordu kitaplar. İnsanlar uyuyordu. Camın bir adım gerisinde evrenin insan kalabalıklarının yüzde kaçının uyuduğunu hesap etme hevesim nüksediyordu. Yollara bakıyordum. Uzak, boş, soğuk, karanlık, sessiz yollara. Dağların arkasına elimi uzatsan Mahir'i Yusuf'u Erdal'ı görecekmişim gibi geliyordu. Dağ arkası uzaklıkları geceleri boş ve karanlık sokaklarda gözüme her zaman olduğundan daha çaresiz görünüyordu... Deniz'i özletiyordu...
Olmadık şeyler düşündüğünde olmadıkların olma ihtimalini yükseltir aklın. Bu yüzden olmadık şeyler düşünenlerdir genelde olmadık işlere kalkışalar. Olmadık şeyler düşündüm bazen. Gece camın bir adım gerisinden. Sırf düşündüm diye oldular; yoksa olmadık'tı onlar. Ben camın gerisindeydim. Soğuktu. Ayaklarım betona basıyordu. Üşüyordum. Olmadık şeyleri aklıma misafir ediyordum. Olmadıklar oluyordu....
İnanmak diyordu süslü cümle adamları; inanmak dediğin hadise başarmanın yarısı. İnandığı için başaramayan çok insan tanıdım ben. İnanan ve yarı başarmış sayan kendini. Ama yenik kalan. Yarı başarının diğer yarısını tamamlayamayan. Yarım kalan. Yamalak duran. İnanmak başarmanın yarısıydı diyordu bilge süsü adamları. Yarımlardan büyük yollara varılmıyordu. İnanıyordun ve fakat sadece inanmak başarmak için diğer yarımı getirmiyordu. Başarısızlar kendi içlerinde bu cümle evrene yankı olduktan sonra kategorize oldu.. İnananlar; inanıp yarım başarılar içinde kalanlar ve hiç başaramamış olanlar....
Bir başarının kendi içindeki uyumsuzluğunu gördükçe cama baktım ben. 5 ayrı dünyanın bir evin içinde birleşim kesişim ve boş kümesiyle ahbaptım. Biri diğerinden öteki berikinden daha fazla sanıyordu yaşadıklarını. Ama yaşananlar ortaktı. Eksiği ve pay sahibi hepsi eşit , hepsi adil oranlı...
Bebekleri ağladığında camın gerisine götürüyor . Komşu kadınların bebekleri ne zaman ağlasa tülü kenara itip gerçek dünyayı gösteriyor bebeğe annem. Elini cama vuruyor. Bebeğe; "işte gerçek dünya orada ama korkma henüz oraya gitmek için vaktin var ve bak bu cam seni bir süre daha koruyacak" demek ister gibi.
Bebek cama baktığı için susmuyor. Gerçek dünyanın şaşkınlığını hazmetmek isterken annemin ona camın varlığını hissettirmesiyle şaşkınlığı merakına karışıyor. Bir boyuttan yeni bir boyuta geçiyor artık. Biraz evvel bir bebek olduğunu ve bebek olmanın getirisiyle mızmızlandığını unutuyor. Susuyor. Annem "işte susturdum, tecrübe buna deniyor"un gururuyla bebeği annesinin kucağına indirip mutfağa yöneliyor. Artık susturulmuş bir bebek, tecrübesinden onurlu bir kadın ve bu tecrübenin kendisine de bahşedilmesini isteyen diğer kadın aynı odada oturabilir; hatta kahve içip fal bile kapatabilir....
Bir bebekle beni ayırmayı başarmış en keskin noktalardan biri de burada. Mızmızlanıp susturulmak istendiğim için cama bakamıyorum. Çünkü ben camın gerisi ve camın ötesindeki dünya arasındaki noktaya aynı oran uzaklığındayım. Bazen camın gerisindeki en kesikli sızıltılı genç kızım; bazen de camın ötesini hiç bilmiyormuşum kadar o cam gerisi dünyanın uzaklığında odamın huzur akşamındayım. Adımı cama yazmayı öğrendim. Sonra çok sürmedi. Bir adam sevdim. Adımı ne zaman nereye yazıyor olsam yanına onun da adını çiziktirdim. Artık adımı tek başına bir yere yazdığımda eksik kalacağını hissettim. Adımı ne zaman bir yere yazıyor olsam yanına sevdiğim adamın adının harflerini de dizdim. İnandım ve bu inancın bana yarım bir başarı getirmesini hiçbir zaman hesaplamadım . Bu yüzden bir adam sevdim. Adımı yazmayı öğrendim cama sonra...
Aynı trende yolculuk eden bir çocuk bir kadın bir adam bir genç oldum bazen ben. Çok evreden geçtim. Metamorfozumu tamamlamaya yeltendi yaşım. Yaşlılığım nüfusumdaki artık eskimiş senelerden değil, gördüklerimden. Yaşlıyım, gençliğin kıyısında kahkahadan gözlerimi yaşartabilecek kadar; yaşlıyım, bir çıkmazın en şahanelerini de yaşayıp kimseyi telaşa vermeyecek kadar. Hangi yoldan yürürsen yanacaksan yine de, artık yanmayı düşünme. Yola bak. Yürürken bu yangının seni ateşin içinden geçireceğine inan. Ama yarım kalmasın. Belki bir yangının en harlı rüzgarındayken büyük bir umman serinliğiyle rahatlarsın................
Camın gerisindeyim şimdi ben. Soğuk, karanlık, izbe, sessiz, anı yorgunu cam arkasındayım. Ayaklarım beton soğukluğunda. Camın buğusuna biraz önce yazdım adımızı. Artık adım iki kişilik benim. Adımın tam yanında sevgisiyle büyüdüğüm adamın adı. Adımızı cama yazdım. Bir sesli harf fazla olan benim ismim. Son sesli harfimde bu yüzden tek başıma eridim. Cama adımızı yazdım. Eridik. Birbirimize karıştık. Uyuyakaldın... Uyandım... Günaydın...
.....
Sarahatun Demir sarahatun@mynet.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
"İZ"
Bir yazımın kenar başlığına " Yüzünde göz İZi var-sana kim baktı yarim " diye düştüğümde , elim değince İZ kelime -hecesi için bir şeyler karalamak gerektiğine karar vermiştim. Bu gün kısmetmiş, hava güzel olunca , ev halkı gezmeye çıkınca ben de geçtim bilgisayarın başına.
En çok şu deyişi söyleyenlere baktıkca sinirlerim gerilmiştir: "Atam İZindeyiz"
İlk okuldan başlayarak bu deyişi belki yüzlerce kez kulaklarımla duydum, duvarlara asılmış levhalarda okudum. Hala kim Ata'nın İZinde kim değil anlayabilmiş değilim.
Toplumun hafızalarında İZ bırakanları unutabilmek kolay değil ancak nedense insanları öyle tırmalıyorlar ki İZ filan kalmıyor. Şöyle bir yoklayınız hafızanızı, göreceksiniz veya içiniz titreyerek anımsamayı bile güncelleştirmekten kaçacaksınız. Ne diyeyim hepimiz " Böyle gelmiş böyle gider " " Bana dokunmayan yılan bin yaşasın " der kenara çekiliriz.
Murathan Mungan'ın aşağıya aldığım dizeleri bir çuval laf yapmayı önlüyor:
İZİN
" Bilmediğiniz kelimelerin altını çİZin derdi , Öğretmenim.
Bunca yıl. bunca yol, bunca hayat ve kitaptan sonra
Bütün kelimelerin altını çiZiyorum
-Öğretmenim , artık İZin istiyorum. "
Doğrusu , küçükken ana-babanızdan , okul da öğretmenlerden , iş hayatına atıldığınızda patrondan aldığınız İZinleri alt alta koyunuz , yüreğiniz hep hacİZ altında kalmıştır. Evlendiğinizde eşinizden alma zorunluluğunda kaldığınız İZinler konusu daha bir güzelliktir, efendim!(Kazak erkeklere lafımız kesinlikle olamaz) Ancak ;
Devrin birinde Padişah , meydana iki çadır kurdurmuş ve tellal çıkartarak , çadırlardan birine kılıbıkların -diğerine kazak erkeklerin akşama kadar girmesini emretmiş. Akşam olunca kılıbıklar çadırı yollara taşacak derecede dolmuş , kazaklar çadırında ise bir kişinin olduğunu gelip haber vermişler. Padişah " Tez onu bana getirin O'nu mükafatlandıracağım " buyurmuş. Adamı huzura getirmişler , Padişah sormuş " Ey benim aslanım, söyle bana nasıl becerdin bu işi " diye sorunca Adam " Sultanım , sabah evden çıkarken karım " Bana bak kalabalık yerlerden uzak dur " diye tembihledi.
Oldum olası İZlemeyi çok severiz, iyi de beceririz hani. İZ sürmekte de üstümüze yoktur. Şu varki İZlenmekten hoşlanmayız, işimize gelmez. Ol sebeple " Karda yürü İZini belli etme " diye öğütleri tutanlar çok başarılı olmuşlardır. İZ bırakanlar ise çİZilmekten kurtulamazlar.
Eskiden İZcilik okullarda çok ileri düzeydeydi. Bayramlar da özel kıyafetleriyle resmi-geçitte bulunurlardı, bayağı da havalı olurdu. Şimdilerde ben hiç rastlamadım , niyekine?
Ne yapalım ağabey, artık gibi gibi durumlarda -Çamur at İZi kalsın-çok bir önemli yer tutmaya başladı. İZ bırakmış olan kareleri belleklerinize yerleştirin, bir gün yararı olunca kullanırsınız.
Türk Dil Kurumu lügatinde KerİZ (Kolayca aldatılan kimse -aptal diye geçmekte olup, aynı güncel Türkçe sözlükte (KER)-kuvvet, kudret olarak geçmektedir. Erzurum Yöresinde KER, eşek-sıpa anlamını yüklenmiş , Samsun yöresinde de yakışıklı sıfatı lehçesine girmiştir. Yanikine , (Ker-yancağızına İZi alınca KerİZ olmuş), iyi mi?
Siz yine de beni İZlemeye (yazılarımı okumaya)devam edin , daha çok konularım var, güzel Türkçemizde ne kelime biter ne de sözler biter.
Beltan Göksel
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : Mehmet Sağlam ZEUS MODELİ SİYASET |
|
"28 yıldan bu yana üretmeden tüketmeye alıştırılarak, yabancıların pazarları hâline dönüştürüldük. Türkiye'de bir negatif sanayileşme süreci yaşanıyor.
Ekonomiyi içeriden ve dışarıdan alınan borçlarla yönetiyoruz. Borç alan emir alır! Görüldüğü gibi, dışarıdan dayatmalara açık duruma düştük. Kaynağımız kalmadı. Çok borçluyuz ve IMF'den hâlâ borç arıyoruz
Her şeyimizi sattık. 880 bin kilometrekarelik toprak alanımız var, bir o kadar da toprağın altı var, yani yeraltı kaynaklarımız. Bunların 400 bin kilometrekaresi, yani neredeyse yarısı yabancıların elinde! Neyimiz kaldı?.. Milli Piyango İdaresi...
Ortada, sağlığını yitirmiş bir sosyoekonomik yapı var:
1) Siyaset yoz ve ilkesiz... Siyaset, siyaset yapanın yararına kullanılıyor ülkenin ve halkın yararına değil. Halkın gözünde siyaset kirli bir kuruma dönüşmüş durumda.
2) Siyasi kurumlar oligarşik örgütlere dönüşmüşler. Ben, bu yapıya "Zeus Modeli" adını verdim. En tepede ölümsüz bir "Baştanrı" var. Onun altında yine ölümsüz tanrıcıklar ve en altta da ölümlüler, yani halk var. Eros, Ares, Diyonisos, Apollo, Hermes, Athena... Zeus'un şimşeklerini üzerlerine çekmemek için hepsi ona, yukarıya bakıyorlar ve verilen görevleri harfiyen yerine getiriyorlar milletvekilliği, il başkanlığı, belediye başkanlığı gibi...
3) Güçler ayrılığı ilkesi ortadan kalktı.
4) Halkın üstünlüğü ve idaresi yerine, iktidarın üstünlüğü geldi.
5) Devlet bürokrasisi iktidarın bürokrasisi oldu.
6) Demokrasi kültürü olmayanlar, demokrasiye inanmayanlar demokrasiyi kullanarak ve dinî duyguları sömürerek, iktidarlarını sürdürüyorlar.
7) Özerkliğini ve saygınlığını yitiren bir akademik dünya oluştu. Bilim yozlaşıyor. Bilim, insanların mutluluğu ve refahı için değil, küresel güçlerin kurduğu düzeni memnun etmek için çalışıyor.
8) Kişisel çıkarlarını ulusal çıkarların önünde tutan bir iş dünyası oluştu. Vergi yükümlülüklerini ve hukukî sorumlulukların gözardı eden bir iş dünyasına tanık oluyoruz hayretler içinde. Çalışmadan zenginleşme, kısa yoldan köşe dönme ve kurasız bir serbest piyasada hortumculuk yapma hayali taşıyan bir zümre var.
9) Bütün bunların halka yansıması ise daha da iç karartıcı... Züppe ve yalancı bir dünyaya özenen yığınlar ve onlara hitap eden bir züppe magazin ekonomisi oluştu. Sahte bir sanat dünyası, yoz bir spor dünyası, magazinleştirilmiş bir haber dünyası...
10) İnsanlar ya eğitimsiz ya bilinçsiz ve elini taşın altına koymak istemiyor. Olanağı olanlar hemen kaçıp diş ülkelerde iş buluyor, bu ülkenin değerlerini yabancılara armağan ediyor.
11) İnancını sadece şeklî olarak ve dogmalara inanmayı yeğleyerek yaşayanlar.. Hocaların, şeyhlerin sözünden çıkmayan insanlar.. Yabancıların, vatanı üstündeki egemenliğini yadırgamayan sözde dindarlar yüzünden, din kurumu rahmet değil, zahmet kurumuna dönüştü.
12) Toplum hemşerici, tarikatçı, şucu bucu olarak bölünüyor.
13) Analitik değil, dogmatik düşünen bir toplum oluştu.
14) Yoz ve çeteci bir gençlik çıktı ortaya ve bunlardan yurt sevgisi azalan askerler çıkıyor.
15) Körelmiş bürokraside siyasetçinin adamı olmaya aday idareciler var.
Albert EINSTEIN, 'Ahmaklığın en önemli kanıtı, aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemektir.' demişti. Şimdi soruyorum; eldeki bu malzemelerle, bu ürünlerle ve sürekli aynı şeyi yapmayı sürdürerek, bu yozlaşmayı nasıl önler, nasıl değiştirebiliriz?
Ata'sına ve kurtarıcısına ihanet eden bir toplumun kurtuluş umudu var mıdır?.."
Bu yazı, 21 Şubat 2009 günü İzmir'de düzenlenen 'Türkiye İktisat Kongresi' üst başlıklı toplantının 'Kemalist Ekonomi' alt başlıklı oturumunda konuşan Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tahir BAŞTAYMAZ'ın yaptığı konuşma sırasında aldığım notlarlardan oluşmuştur.
Mehmet Sağlam mehmetttsaglam@gmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
KADIN
Sen
Karın altında kalmış kar gülü
Külün altındaki kor gibisin
En güzel kokuların odak noktası
Yüreklerde Kızılırmak
Dillerde türkü
Sen
Çırpınan kuş
Kafesin zindan karası
Gecenin gündüzü kadın
Renklerin aşığı kadın
Gözlerin yarın yarın
Saçların sabah kadın
MENDERES SAMANCILAR
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Seramik tabak üzerine motif çalışması tüm dünyada yaygın bir uygulama. http://www.portmeirion.tv/motifs1.htm kısa yolunda bu çalışmalarla ilgili çok sayıda örnek bulacaksınız. Özellikle meraklılarına durulur.
http://www.medikalsozluk.com Medikal dilde bilmek istediğiniz kelimelerin, hastalıkların ve terimlerin tamamını bulabileceğiniz, sözlük tadında bir kaynak. Mesela grip seçeneğini tıklıyorsunuz hemen size …Tıp dilinde influenza adı verilen bu hastalık bulaşıcıdır. Grip olan kişinin nefesindeki damlacıklarla yayılıp, salgın hale gelebilir. Paçavra hastalığı da denir. Aniden başlar ve devamlı olarak ateş yükselir… şeklinde bir açıklama getiriyor. Bilmekte fayda var.
...Mutfak kültürünüzü geliştirmek, en güzel, pratik, kolay yemek tariflerine ulaşmak için yemek siteleri arasında alternatifi olmayan yemek sitesi... http://www.yemektarifleri.org/ Bir de siz deneyin bakalım gerçekten alternatifleri yok mu?
En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
7-Zip 4.62 (2008-12-02) for Windows / 913 KB http://www.7-zip.org/ Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.
|
|
|
|
|
|