|
|
|
12 Mart 2009 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : "Recebim for Dummies!" |
Merhabalar
Recebim şakımaya devam ediyor. Allah hançeresine zeval vermesin. Amin. Konuşma metinleri gitgide daha bir basitleşiyor, fırsat olsa kitap haline bile getirilebilir. "Recebim for Dummies!". Kibarca, "Yeni başlayanlar için Recebim" diye tercüme edilebilir, hem başın da ağrımaz. Asıl tiyatro prompter devreden çıktığında ya da aynı lafları tekrar tekrar söylemekten bıktığında başlıyor. Kalabalığın gözünün içine bakarak atıyor babam atıyor ama kalabalık ta pek memnun, ortalığı inletiyor. Yani lafın kısası alan razı satan razı. "Takmışlar bir işssizliğe..." diyor Recebim, ümmet hep birlikte "Yuhhh" diye böğürüyor. Demek ki yok aralarında işsiz kalan, işi olmayan da sadakadan nasipleniyor zahir. Peki bu cüreti nereden buluyor? Krizin bozduğu dengelerle dalga geçme cesaretini ne veriyor bu adama? Benden yüz bulmadığını biliyorum ama meydanları dolduran "bindirilmiş kuvvetler" hepten teslim olmuş gitmişler. Recebim, kendisine oy vereceklerin krizle mrizle uzak yakın bir ilişkisi olmadığının çok iyi farkında.
İki türlü seçmeni var Recebim'im. Birinci kesim, "İşimiz Hizmet, Gücümüz AKP" diyenler. Bunlar İslam burjuvasının bel kemikleri, ihale canavarları ya da AKP nimetlerinden mümkün olduğunca nemalanabilen, parayı vatana, Cumhuriyet'e, Atatürk'e tercih edenler. Krizi fırsata çevirmekte üstlerine yok. Safralarından kurtulup paralarına para katıyorlar. İkinci kesim ise zaten kaybolup gitmiş. Hayattan beklentileri günü kurtarmaktan öteye geçemeyenler. Parayla işi olmayanın krizden etkilenmesini beklemek zaten salaklık olacağı için elde tutulmaları pek kolay. Ver gazı, al oyu. İşte Recebim bu bilgiyi oya dönüştürmeyi iyi beceriyor. Gidip gelecek oyları, alternatifsiz oldukları varsayımıyla bir önceki seçimde denemeyi uygun bulan ama 7 yılda anya ile konyanın ayırdına varabilenler etkileyecek. Doğaldır ki, Recebim'in bu kesime söyleyebileceği pek fazla birşey yok. O da kendince doğru olanı yapıyor ve eldeki bir kuş daldaki on kuşa bedeldir siyasetini tercih ediyor. Ben bu kitabı mutlaka yazıp basacağım; "Recebim for Dummies!"
Seçime yatırım olsun diye yangından mal kaçırır gibi hizmete açılan her yerde bir komedi var. Metronun devamını açtılar ama metro demeye bin şahit ister. Aynı hatta trenden inip bekliyor bir başka trene biniyorsun. Ve bunlar sadece 10:00 ile 16:00 arasında. Tam bir soytarılık. Hızlı tren sefere çıktı, hattın başı sonu eski rayların üzerinde. Hemzemin geçitleri tren geçeceği zaman trafik polisi ordusu koruyor. Tam bir şölen. Metrobüs kıtalar arası sefere başladı ama sabah akşam dışında yollar bomboş, metrobüslerin yerinde yeşil körüklüler. Bozulsalar emniyet şeridi yok. Diğer arabalar zaten gavurun malı, ne yol çizgileri çizili ne de aydınlatma tam. Velhasıl, seçim sonrası, sonuç ne olursa olsun, bizleri büyük bir hayal kırıklığı bekliyor. Ümük sıktırmayanların "Boynum sana kurban olsun." diye IMF peşinde koştuğuna, zamların birbiri ardına geldiğine, kriz yok diye diye bizi keriz yerine koyanların saklandıkları deliklerden çıktıklarına korkarım hep birlikte şahit olacağız. Umudum, herkesi sıra dayağına çekecek bir sonucun çıkmasında. Bakalım, inşallah. Hoşçakalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
|
Kahveci : Nevriye Hamitoğlu DOST ÜZERİNE AZICIK ŞİİR AZICIK DENEME |
|
Ayıpsız dost arayan dostsuz kalır.
MEVLANA
***
Okul arkadaşım Esin, yıllar önceki… Evlerine giderdim, ailesi beni tanırdı, ben ailesini… Okul bitti, önceden haber verdim ziyaretine gideceğimi. Boş gitmem, manavdan bir kilo üzüm aldım, iri taneli. Evin önünde, bastım kapı ziline. Bekledim durdum ha geldi ha gelecek diye. Üzümler turşu oldu elimde. Canım sıkıldı, vazgeçtim beklemekten. Bir not, bir kilo üzüm bıraktım kapıya giderken. Ne aradı, ne sordu, ben teşekkür için beklerken. Pişman oldum üzümleri kapıda bıraktığıma giderken. Yolda yerdim adım başı tane tane. Her adımda bir tane. Karar verdim birdenbire, üzüm gibi koydum arkadaşlığımı süzgece, sıktım sıktım yaptım üzümden küspe. Gittim döktüm sokaktaki kedilere. Onlar bile yemedi, böyle arkadaşlık mı olur diye?
***
Şişlide bir kafede, bekleyeli iki saat oldu. Öyle bir zamandı ki cep telefonu denen şey yoktu. İçimdeki ses dedi: "yapmaz Zeliha dostun, gelmeyeceğini söylerdi, mümkün değil beni unutsun". Kalkıp gidemedim içimdeki sese uyarak, benden sonra gelip de bekler diye çok ayıp olacak. Benimki ayıp olur da onun yaptığı daha da büyük ayıp, ne geldi, ne de arayıp sordu. Yıl geçti yaptığını unutup bir gün buluşalım dedi. Arkadaşlığımız hatırına "hay hay" dedim. İstiklal caddesinde bir kafede kahve söyledik, içtik; neler yaptığımızdan bahsettik. Ben konuştum o konuştu, anladım ki dinlemiyor beni, arkamdaki birisine bakıyor, fırıl fırıl yeşil gözleri. Değişmiş kızın yüzü, mimikleri. "Ne oluyor kuzum?" dedim. "Arkada bana bakan biri var, ben de ondan hoşlandım" dedi. Söyleyince kıyafetini, döndüm baktım bu kızın taliplisine. O da ne, arkadaşımdan yirmi yaş büyükçe? Saçları dökülmüş, kır kafalı bir adam, benziyor muhasebeciye. Arkadaşıma baktım soran gözlerle: "Ben yaşlı erkeklerden hoşlanırım" dedi. "Tüh" dedim içimden, "Allah güzellik vermiş, akıldan kusur etmiş. Yazık gençliğine be güzelim". İçimdeki ses: "Kalk git şuradan" dedi, bütün moralim altüst oldu gitti. Bir de utanmadan adama telefon numarasını yazdığı peçeteyi verdi. "Vaktim doldu gitmeliyim" dedim, vedalaşıp eve gittim. Onun arkadaşlığını da yaşlılar evine gönderdim.
***
Telefonum çaldı, baktım numaraya. İsim kaydı yok, yabancı galiba. Açtım, karşıdan ince bir ses: "Aloooo, Nevriye, benim ben, Firdevs" . Düğününde gördüm onu son kez. "Hangi dağda kurt öldü" diyecektim ki, dilimin ucuna gelmeden lafı yutuverdim. "Merhaba, nasılsın? Nasıl gidiyor evlilik?"dedim. "İyim canım hayat yolunda, arayamadım seni" dedi. "Ben haftaya doğuruyorum, şu hastanede" diye lafı uzatıverdi. Yutkundum cevap vermeden önce: "Aaaa, ne güzel haber? Allah analı babalı büyütsün" derken, "Yumurta kapıya dayanmış beni şimdi aradı, bu zamana kadar neredeydi?" söylendim içimden. "Gelirsin artık bebek ziyaretine" onun imalı sözüne, "İnşallah" deyip telefonu kapatıverdim. O ana kadar arkadaşlığımızın çıkarsız boyutunu hesaba çekti zihnim. Okulda %100, okul bitince %60, ben en son aradığımda %40, bugün arayana kadar da %0,01. Bu yüzdelerin farklında herhalde değil. Paylaştığı mutluluğun zamanı olmuş çok geç. Aramadım, gitmedim, bana soracak değil ya "niye". Muhasebe hesabından sonra, bu arkadaşım da verdi eksi bakiye. Kapattım hesabını bir daha görüşmemek üzere.
***
Ailesi razı değil, evlenmek ister, derdini anlattı bana kara gözlü Seher. Şöyle olmuş, böyle olmuş… Sevgilisinin aklı karışmış, ondan bile vazgeçer olmuş. Dedi ki bu ilişki bitecek, bende de hal yok fikir verecek. Kapat kız kahve fincanını dedim, atıp tutayım, sana fal bakayım. Fincan dibi soğuyunca açtım baktım. İki tane kabarık elbiseli kız şekli var, içinde bardağın. Biri duvaklı biri duvaksız. "sen valla evleneceksin bu çocukla, ilk önce nişan sonra düğün olacak bak kız.". Onu sıkıntıdan biraz kurtardım, amma, söylediğime ben de inanmadım. Ağzı kulaklarında, mutlu oldu. Fala inanma falsız da kalma derken aylar oldu. Bir iki görüşmemizden sonra nişan davetiyesi elimde. Nişan gerçek, düğün gerçek. Fal gerçek, falcılık yapsam paralar sülaleme yetecek. Evli evine köylü köyüne gitti. Bir daha da görüşülmedi. Hani kötü gününde arkadaş idik, ağlarken ona mendil tutuverdik. Kırk yıl hatır var demedi, ne aradı ne sordu? Kocasına tapan kadın oldu! Seher'den leke kalmış fincanda, fincanı batırdım çamaşır suyuna. Kahve falı kimseye bakmam daha, söz verdim yazdım şu duvara.
***
Bovling topları yuvarlandı durdu, arkadaşlarla ortam seyran oldu. Yanına oturdum arkadaşım Canan düşünceli. Sordum hemen neymiş derdi? İki yıl olmuş evleneli artık ister olsun bebeği. Gördüm ki cahillikle yapmış denemelerini, boşa gitmiş onca vakitleri. Söyledim ona tarifi bildiğimi, önceden yalayıp yutmuştum bebek için gerekli reçeteleri. Tarifi verdim ayak üstü, yanında da kullanma kılavuzu. Bir ay, iki ay geçtikten sonra, başka bir arkadaştan öğrendim hamile olduğunu. İnsan bir arar, tarif için teşekkürlerini sunar. Güzel haberleri verir, özel arkadaşlığımızın hatırı var. Darıldım ben. Ah çok da gücendim! Son cümle sitemli, attım tebrik için bir mail. Verdiğim tarife yazdım onun ismini. Dörde katladım, makasla parçapinçik ettim.
Arkadaşsız dostsuz yaşanır mı hiç? Yaşanmaz tabii, olurum ben bir hiç. Eski dostlardan arayıp buldum. Hayatımın içine aldım, kalbime yapıştırdım. Yeri geldi ben bardak oldum o sürahi, yeri geldi o bardak oldu ben sürahi… Yaşadığımız su oldu, döktük birbirimize içimizi…
Felaketin bir iyiliği varsa, hakiki dostlarımızı tanıtmasıdır.
BALZAC
Nevriye Hamitoğlu nevriye.h@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
YE-YE-YE
Az bilemiyecek gibiyim. Hani Martılar denize pike yaparlar, su üstüne doğru aptalca yol alan balıkları avlarlar. Bazı akıllı olanlar yan gözle iyicene kritik ederler ve sudaki kırılma ile martıların pike-dalışlarını farkederler. Bir kuyruk sallamasıyla fıyttırıverirler. Martı bakar ki balık uzaklaştı, pikeli dalıştan vazgeçer ve suyu teğet geçer. Tekrar dolanır dolanır bir başka av arar . Sistem aynıdır.
İmdii ne yapcaz , nitcez peki Ağabey? Yanikine bizleri YEmeye niyetlenenlere ne tevir bir yol takip etcez!Kuyruğu sallayacağız fıyttırıvereceğiz, böylecene YEyiciler bizi teğet geçecek. İş bu öneri ve dahi tavsiyemizi isteyen YEr, isteyen YEmiş gibi yapar. Faydasını göremezseniz eğer"YEtiş ey gamze YEtiş imdade"gazelini çığıracaksınız . Baktınız gene olmadı "YEtiş ey AYEMEF YEtiş imdade" diyerekten yola devam edebilirsiniz. Haydi hep beraber tempo tutalım kaliteli kaliteli .
Adamın biri bakmış Cennet'te parsel satışı yapılıyor. Dur demiş "Varıp gideyim bir tane de ben alayım"Gitmiş sormuş"Fiatı ne kadar? KDV ve ÖTV'si varmı? "Adamı ayıplamışlar sorduğu suale bak hele şunun diyerekten "Yapacağın yardım ve bağışlar sana ışık olacak, sen ışığı takip edeceksin -mevta olduğunda işte bu ışık seni sana tahsis edilen parsele götürecek" Adam yine sormuş "Bu ışığın adı var mı?"
Cevaplamışlar "Var var , bu ışığın adı, Hımmm!. . "
Yok artık yazayım O'nu da mahkemeleşeyim öylemi? Kırk yıllık kani -olurmu yani!Şu kadarını deyivereyim hadi ; Ziyası hiç eksilmezmiş, yaptığın hayır ve hasanetler ne ka çok ise o ka bunun yağı tükenmez , yanar dururmuş.
Biliyorum , bu hikayeyi de YEmediniz. Emme velakin bunu az biraz bilebilecek gibiyim Vaktin birinde Parsel teklif edilen bir çıkımlık nefesi olan kişileri tanımıştım. Tek tesellim , hayatta çok dost kazandım ben, parsel sahibi olanlar şöylecene kıyısında bir küçük mekanda beni de ağırlarlar ellehim.
Lahey'deki Uluslar arası Ceza Mahkemesi -Sudan 'da Darfur katliamını yönetmekle suçlanan Devlet Başkanı Ömer el Beşir'in tutuklanmasına karar vermiş . Bu gelişmeyi bekleyen Beşir "YEsinler bu emir gibi kararı, harcadıkları mürekkebe değmez"diye posta koymuş. Afferin lider dediğin böyle olmalı. Hani küçük oğlan çocuklarını severken"YEsin O'nun Bamya-sını nenesi "derler ya , iyi ki ağzını bozmamış, eğerkim kendi bamya-sını YEdirmeye kalksaydı MaazAllah ortalık karışırdı.
Bu YE hecesine dokundurmam nereden çıktı derseniz , süleyim. Benim tatlı, şirin biricik kızım sakız'a 2-3 yaşlarındayken YE-YE derdi. Sakız ile uykuya dalardı , O'nun ninnisi de buydu. Uykuya dalınca ağzından zorla çıkarırdık. Sakızı çıkarırken hatta uyanırdı da.
Bu arada tarihe mal olmuş sloganlardan "YEter söz milletindir"uyutturmacası vardır. Söz yazıdan dışarı bu Millet sözlerini söyleye söyleye "YEtti gari"ye bir türlü gelememiş, YEllenmiş durmuştur.
Yazımız kara mizahı sakın çağrıştırmasın . Mizah hoşgörünün yansımasıdır. Bizim ak ile kara ile yakından uzaktan bir ilgimiz bulunmamaktadır. Dünya tatlısı Orhan Veli bakınız mizahı rakı şişesine nasıl sokmuş. Bizde , Yazılar yazıp , eskileri alıp satıyoruz, sattıklarımızın yerine de musikiler alıyoruz. Hayat bu, devam ediyor akıp gidiyor:
"Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip musikiler alıyorum
Bir de rakı şişesinde balık olsam. "
Beltan Göksel
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
COMPLEX -4
Yapboz gibi parçalanan yüreğinin parçalarını toparlamaya çalışırken, karanlık düşlerin ortasında kalıp küçük bir çocuğun karanlık korkusunu yaşamaya baslardı Thomas!
Karanlık düşler, ıssız bir sokaktan geçen korkulu gözler bunlar Thomas'a ait olamazdı.
Güçlü bir kişiliğin duvarlar arasına sıkışmış sırları, nedenler ve nedenlerin ardında kalan gerçekler… Bir şeylerden korkuyordu nedenlere sığınıyordu, sonra nedenlerden de kaçmak zorunda kalıyordu…
Yavaş, yavaş kalesi küçülüyordu…
Düşünüyordu, düşlüyordu…
Bir şeyler hep ters gidiyordu, yapboz bir türlü tamamlanamıyor ve bu durum onun canını sıkıyordu. Çözmek için uğraşmalıydı. Yardıma ihtiyacı vardı, kimse sesini duymuyordu bu yüzden çok çaresizdi, ama düşmanından saklayabiliyordu güçsüzlüğünü.
Durgundu aklı başka bir mevsimde yaşıyor, bedeni kışın ortasında kalmış çıplak bir resmi andırıyordu.
Sevgilisinin yüzünü gözünün önüne getirdikçe katlanması gereken gerçeği kabul etmesi zorlaşıyordu.
Dışarıda çılgın bir yağmur vardı. Bu durum Oliver'ın çok hoşuna gitmişti çünkü yağmuru çok seviyordu, yağmurlu havalarda dolaşmaya bayılıyordu. Bu kez dolaşmak yerine arabayla yolculuk edeceklerdi.
Brendford a doğru yola koyuldular sakin bir müzik eşliğinde.
Brendford Oliver'ın evine yarım saat uzaklıkta bir caddeydi.
Güzel geçen dakikalardan sonra Londra'nın meşhur kafelerinden Gloria Jeans'ta bekleyen arkadaşının yanına doğru ilerlediler.
Oliver, Barbara'yı Thomas'la tanıştırdıktan sonra uzun soluklu bir muhabbet başladı.
Barbara da Oliver'ın çok yakın arkadaşıydı.
Uzun sohbetlerden sonra konu Yunanistan yolculuğuna kadar uzanır. Bu fikir çok hoşuna gider Barbara'nın. O da katılmak ister ve organizasyona yardımcı olacağını,güzel bir tatilin sözünü verir iki arkadaşa…
Kafe'den çıkmalarına az zaman kala, Thomas Sandra'yı görüyordu kafe'nin önünden geçerken.
Sandra derin derin süzerek geçiyordu Thomas'ın göz bebeklerinin içinden. Sadece Sandra yansıyordu o üç beş saniyelik anda gözlerinden.
Biraz duraksadıktan sonra şaşkınlığını atarak, yerinden fırladı, heyecandan yüreği doludizgindi. Nefes almasına imkân yoktu. Birden dışarıda buldu kendisini...
İki eli, bacaklarının üstünde bir yandan dinlenip diğer yandan gözleriyle az önceki anının kopyasını arıyordu… Arıyordu, ama sadece nefesi eşlik ediyordu ona.
Oliver ve Barbara çok şaşırır bu duruma. Oliver, Thomas'ın peşinden gitti. Kapıdan çıktığında Thomas'ın kafe'nin yan sokağından ileriye doğru baktığını gördü.
- Ne oldu dostum neden koştun?
- Sandra'yı gördüm Oliver! Kafe'nin önünden geçerken içeriye doğru baktı, oydu, buna yemin edebilirim.
- Nerede o zaman?
- Bilmiyorum… Oydu! Peşinden gitmemi istiyor gibiydi.
Ama kayboldu… Sandra'ydı dostum gerçekten oydu!
- Barbara'yı bekletmeyelim dostum. Eğer gerçekten oysa tekrar gelecektir, merak etme, hadi gidelim.
- Bana inanmıyorsun sen!
- Hayır inanıyorum.Geldiyse tekrar gelecektir.Belki şuan buna cesareti yoktur…
Tekrar içeri girdiler.
Barbara'ya kısa bir açıklama yaptıktan sonra Barbara'nın yanından ayrılarak şirkete gittiler. Şirkette durum aynıydı.
Thomas şirkette olmadığı günlerde masasının üstünde biriken dosyaları inceliyordu, Oliver da Thomas'ın odasındaki pencere kenarında kahvesini yudumlayarak manzaranın keyfini çıkarıyordu.
Şirkette her şey yolundaydı. Günün rengi artık yavaş yavaş siyaha dönüşüyordu.
Thomas, Sandra'yı gördüğüne emindi. Gittiğinde onu göremediği için buruktu.
Oliver mutluydu. Evin yolunu tutmaya başladı iki arkadaş.
Oliver arabayı kullanırken Thomas hiç konuşmuyordu. Dışarıdaki bariyerleri sayarak geçiriyordu zamanını.
Yüreği buruktu… Çok ihtiyacı vardı Sandra'ya… Ona bu kadar yakınken tekrar kaybettiği için üzgündü.
Neden terk edildiğini bile bilmezken, aklındaki tüm soru işaretlerinin yanına her geçen saniye başkaları eklenmeye devam ediyordu.
Uzun bir yolculuk… Arabanın camında asılı kalan duygular… Her şey yağmur gibi akmaya devam ediyordu. İçten içe kaybolan bir geçmiş, gelecek için umudu kalmayan bir adam...
Eksiklik vardı yaşamında, tıpkı uzun bir cümlenin öznelerinin yok oluşu gibi eksiliyordu Thomas. Bu eksikliği giderecek hiç bir hamle yapamıyordu, geçmişteki olayları bir türlü unutamıyordu, bunlar aklının en dolgun yerini durmadan meşgul ediyordu.
Bu yüzden bir türlü istediği gibi bir geleceği de olmuyordu! Hayatının hiç bir yönünü geleceğe bağlayamıyordu.
Bu daha ne kadar sürecekti?
Her gece gökyüzünü izliyor, kaybettiği anlamları gökyüzünün en ücra köşesinde aramaya çalışıyordu. Kaybolmuşluk vardı tüm yüreğinde… Bir de korkular eklenince buna, kendi ekseni etrafında dönüyordu durmadan. İstemese de...
Umurunda olmayan bir yaşama sahipti. Çamurdan yapılmış, suda çözülmeye hazır duygularının esiri oluyordu yavaş yavaş. Küçükken anlatılan masalların dışında bir rüya görüyordu, uyanmak istiyordu. Özlüyordu, istiyordu ama kayıp giden yıldızlar gibi tedirginlik vuruyordu her cümlesini. Nereye gittiğini bilmiyordu. Hafızasındaki her şey, bir önceki adımını çoktan unutuyordu. Bir tek şey dışında…
En büyük özlemini ve bu açılımdaki hatasını...
Devamı var!..
Şafak Soysal
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
<#><#><#><#><#><#><#>
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
KADIN YONTULARI
1
kadın
göz
şimşek
saç
sağanak
sırt
mermer
güvercin
ürkek
ıslak
taze
gerdeğe girer gibi girdi denize
2
kadın
kumral
kahverengi
sarışın
pembe
bel
kalem
beden
keman
bacaklar
merdiven
adımlar
şiir
yüreğimde evrensel kaşıntı
ALİ YÜCE
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Seramik tabak üzerine motif çalışması tüm dünyada yaygın bir uygulama. http://www.portmeirion.tv/motifs1.htm kısa yolunda bu çalışmalarla ilgili çok sayıda örnek bulacaksınız. Özellikle meraklılarına durulur.
http://www.medikalsozluk.com Medikal dilde bilmek istediğiniz kelimelerin, hastalıkların ve terimlerin tamamını bulabileceğiniz, sözlük tadında bir kaynak. Mesela grip seçeneğini tıklıyorsunuz hemen size …Tıp dilinde influenza adı verilen bu hastalık bulaşıcıdır. Grip olan kişinin nefesindeki damlacıklarla yayılıp, salgın hale gelebilir. Paçavra hastalığı da denir. Aniden başlar ve devamlı olarak ateş yükselir… şeklinde bir açıklama getiriyor. Bilmekte fayda var.
...Mutfak kültürünüzü geliştirmek, en güzel, pratik, kolay yemek tariflerine ulaşmak için yemek siteleri arasında alternatifi olmayan yemek sitesi... http://www.yemektarifleri.org/ Bir de siz deneyin bakalım gerçekten alternatifleri yok mu?
En süper flash oyunların bir arada toplandığı süper bir oyun sayfası http://oyuncu.kahveciyiz.biz/ Hele benim gibi flash oyun meraklıları için bir cennet. Cem ellerine sağlık valla, süper bir çalışma olmuş. Meraklılarına iyi eğlenceler diliyorum.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
7-Zip 4.62 (2008-12-02) for Windows / 913 KB http://www.7-zip.org/ Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.
|
|
|
|
|
|