Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 7 Sayı: 1.596

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 19 Mart 2009 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : İşsizliğin nedeni kadınlar!..


Merhabalar

Seçime 10 gün kaldı. Vakit azaldıkça adayların sesinin daha gür çıkması normaldir. Ama ilginçtir, korkunun dağları beklediği güzel memleketimde vatandaşın sesi yeterince çıkmamakta, çıkanlarınki de yeterince duyulmamaktadır. Erbil'in çarkıfelek sunarken söyledikleri o nedenle önemlidir. Muhalif olmak insanın doğasında var. Yanlışları görmek, miting meydanlarında konuştuğu halkı eşek yerine koyanları ayırdetmek, örtbas edilen sorunları tekrar tekrar söyleyerek unutulmamasını sağlamak her vatandaşın görevidir. Hak aramak için hakkın farkında olmak lazımdır. Mesela siz Kahve Molası okurları, müsterih misiniz? Fikirlerinizi, her olumsuz koşula rağmen, özgürce söyleyebildiğinizi düşünüyor musunuz? Eleştiri hakkınızı yerli yerinde kullandığınızdan emin misiniz? Tüm bunları aklıma Erbil getirdi. Çok sıradan bir eleştirisinin sonunda "Silivri'de görüşürüz." diyecek kadar dört bir yanımızdan sarılmış durumdayız. Ortalık darbe günlüklerinden geçilmezken, asıl darbenin baştaki padişah tarafından bilfiil gerçekleştirildiğine seyirci kalmak mümkün mü? Kalınamaz, kalınmamalı. Okuyan, okuduğunu anlayan, yargılayan insanların hep bir adım önde olmasını arzuladığımdan bunu hergün yineliyorum. Haydi gelin şu bir adım öne çıkmanın hakkını verin, verelim.

Tam burada kesecektim, gözüme İngiliz bakanımız Şimşek'in zırvaları ilişti. “İşsizlik oranı niye artıyor biliyor musunuz? Çünkü kriz dönemlerinde daha çok iş aranıyor. Özellikle kadınlar arasında kriz döneminde iş gücüne katılım oranı daha artıyor” Bunu inanarak, yürekten söylüyorsa diyecek lafım olamaz, içimden geçirir susarım, yok ama eğer her zaman yaptığı gibi bir deve kuşu hinliğindeyse ona kocaman bir "BRAVO" çekerim. Ey kadınlar, işsizliğin nedeni sizmişsiniz, şu adamın saçsız başını didiklemek ister misiniz? İşte size sesinizi yükseltmeniz gereken bir neden, daha ne bekliyeceksiniz ki? Hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


Faik Murat Müftüler

 MuratHoca : Faik Murat Müftüler


  POPÜLER OPTİMİST

En kötü karar kararsızlıktan da kötüdür.

Küçük bir çocukken annem bana para vermişti . Bisiklet almam için ... Kentteki bisiklet satan tüm mağazaları gezdim . En iyisini almalıydım ; ama bir an önce bisikletim olmasını da istiyordum . Acele etmekle etmemek arasında kalmıştım . Biliyordum sadece bir bisiklet alma şansım vardı ve bu şansı en iyi biçimde değerlendirmeliydim . Sonunda en beğendiğim modelde karar kılıp aldım . Keşke biraz daha sabredip düşünseydim . İki ay sonra bir mağazanın önünde aynı fiyata satılan çok daha havalı bir bisiklet gördüm . İnsanı pişmanlığa sürükleyen bir çok neden var ama en kötüsü bu sanırım .

Hayatım böyle tecrübeleri yaşamakla geçti . Bu hatayı hep yaptım . Hatalar yapmak insanı biçimlendiriyor . Her hatada biraz daha olgunlaşıyorsun ve akıllanıyorsun ; ama bu öyle bir hata ki bunda akıllanmak , olgunlaşmak veya ders çıkarmak diye bir şey yok . Çünkü zaman denen tuzağın içinde geleceğin bilinmezleriyle , günün görülenleri arasında tercih yapmaya zorlanıyoruz . Kimi zaman paraya kıyıp yenisini almamız ve o hiç giymediğimiz kazağı dolabın en görülmez köşesine kaldırmamız gerekiyor . Ama bazen de vazgeçmek veya maymun iştahlılık yapmak gibi seçeneklerimiz olamıyor .

Hep düşünürdüm ; herkes mi böyle yoksa sadece ben mi ? Pazarlama biliminde "Popüler Optimist" denen insanlardan mıyım yoksa ? Yani düşüncesizce alışveriş yapıp sonra aldıklarını bir daha dokunmaksızın bir köşeye atan tiplerden ...

Sonra anladım ki her kes böyle . Tek fark , ben sahip olduklarımla kendimi avutmayı ve onlara bakıp "Hayır ! Bu bir hata değil . Bu benim seçimimdi ve o zaman için en iyisiydi" demeyi beceremiyorum galiba .

Yaklaşık onbeş yıl sonra bir kız arkadaşım o meşhur gül bahçesi örneğini verdi . Bir gül bahçesinin içindeki patikaya giriyorsun . Senden , bulabildiğin en güzel gülü getirmen istenmiş ; ancak seçimini kesinlikle geri dönmeden yapacaksın . Acaba patikanın başındaki güller mi güzel , yoksa sonundaki mi ? Bir tane kopardıktan sonra daha güzelini görüp pişman olabileceğin düşüncesi seçim yapmaktan alıkoyuyor seni ; ama en güzel gülleri geride bırakıp sonra daha kötüleriyle yetinmek zorunda kalma gibi bir risk de var . Belli ki benden evlenme teklifi bekliyordu ve kararsızlığımı yenmemi sağlamak için böyle bir örnek vermişti . "Bak kaçırma beni . Sonra pişman olursun . Ben o patikanın başındaki veya ortalarındaki en güzel gülüm" demenin başka bir yolu .

O zaman onu tercih etmemiştim . Gördüm ki eğer edinilmiş hiçbir şey yoksa sahip olamadıklarımızı çabuk unutuyoruz . Öğle kahredici bir pişmanlık da yaşatmıyor o kaybetmeler . Esas büyük pişmanlık aceleyle veya umarsızca yapılmış bir tercihin ardından o seçeneğin en iyisi olmadığını görmekten doğuyor . Çünkü sahip olduklarımıza her baktığımızda sonraki daha iyiler görülmese de hatırlanıyor ve yaptığımız aptallık tokat gibi yüzümüze çarpıyor . O kazağı sandığın daha derinlerine ve hiç çıkarılmayan kışlıkların arasına saklamak geliyor içimizden .

Yapamıyoruz , çünkü üşüyoruz ...

Faik Murat Müftüler


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


[Henüz Oylanmamış]
0 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Beltan Göksel


PA

ATV. televizyonunda, 10 Mart günü " CanımAilem " dizisini seyrediyordum. . Benim doğum günüm. Dizide, 10 Mart'ın Meliha'nın da kutlanan özel bir günü olduğu açığa çıkıyor. Samim bir takım ayarlamalarla (bu özel günün aslında ne olduğunu bilmeden aldığı kararla) Meliha'nın bu gününü hatırlar gibi yaparak O'nu yemeğe götürüyor.

O kadar beğeni ile izliyorum ki. Meliha (Şebnem Bozoklu)-Samim (Uğur Yücel)eşliğinde sanatın doruklarına yüceliyor. Hele dizinin küçük oyuncusu Mert Can bir harika. Yönetmen O'nu nasıl yönlendiriyor, mimikleriyle -deyişleriyle ayrı bir tadın simgesi oluyor. Meliha'nın O'na " Haydi gel PAmbuk " diye seslenişi, beni diziden sonra PA hecesinin serüvenine dair söyleşiye geçmeye niyetlendirdi. .

PAdişah pankartlarının açılması , giderek PAşaların tutukluluklarının açıklanan ikinci İddianame ile pekiştirilmesi, yerel seçimler dolayısıyla PArti büyüklerimizin artan PAPAra koparmalarına girecek değilim. Ben de biliyorum PAtates oturtturmayı, iplikleri PAzara çıkartmayı . Ancak sözüm var , Parti-Marti/Aşk-Meşk üzerine tövbe yazı kaleme almıyacağım. Anti PArantez ifade edeyim , ilgisiz kalacağım demek değil bu. İyi bir dinleyici -okuyucu olma kararı verdim , yanikine herşeyi de PAs geçmiyorum. Olsun be mori siz yinede bozmayın kafanızı. Benim gibi yapın sizde. Sardım bundan sonra PAPArazzi proğramlarına ;açın TV-leri , gazetelerin bu sayfalarına adapte olun. İşiniz mi yok, hasta olup artan şekerinizle beraber iki gözden mi olacaksınız, MaazAllah PArkinson filan olursunuz.

Eş dost ile bir araya gelince dedikodu yapın. Hele yemekte PAstırmalı kuru fasulye yemişseniz dedikodu pek bir kokulu olur. Dedikodunun kokusu çıkmaz ise pek bir kıymeti harbiyesi yoktur. PAsta yerken de sakın aklınıza PAstadan kimler iyi bir dilim aldı gibi gibi konulara girmeyin. PAravan şirketler ile ise kesinlikle ilgilenmeyin. Ne yapcaz o vakit?Haa, hımm, işte canım kim kimle PAPAz olmuşmuş , kim kiminle PArası için birlikte olmuş, kimlerin yediği hurmalar nerelerini tırmalamış bunun gibi şeyler ağabey . Size de yaranılmıyor. Şunun şurasında iki laf edelim dedik, ne diyor bu adam diye PArlamayın!Çok sıkıldı iseniz açın bir 52 PAPAz kaçtı oynayın.

Bir PAPAğan fıkrası anlatayım da barışalım:

Kadının biri hayvan satılan bir dükkanda beğendiği papağanı almak isteyince sahibi: " Bu kuş uzun süre genelevde kaldı, ağzı çok bozuktur, tavsiye etmem " dediyse de kadın ısrar ile satın alıp eve getirmiş. Kafesinin örtüsünü açınca kadına bakıp " Oo, yeni ev yeni mama " demiş, ama kadın boşvermiş. Biraz sonra evin kızı gelmiş. Papağan başlamış söylenmeye " Ooo-yeni ev, yeni mama, yeni sermaye " Kadın bozuntuya vermemiş ama bayağı kızmış ve sıkılmış, kafesin örtüsünü örtmüş. Bir zaman sonra evin beyi gelmiş, kadın :Sürpriz !Kocacığım bak ne aldım " deyip örtüyü kaldırınca bizim papağan kanatlarını çırparak " Oooo, Bahattin bey, Yeni evimize hoş geldin, hoş geldin " deyince neler olmuş neler, bu sizlerin hayal gücüne kalmış bir durum vaziyeti olup isteyen istediği yere alıp koyabilir.

Söz yazıdan içeri PAPAtya'nın hatırını sormadan yapamıyacağım. Hele falını açmayan aranızda varmı? " Ne günlerdi gençlik işte " diyerekten son yaprağının " seviyor " çıkmasını özleyenler.

Yine canım çekti, olsa da yesek. PAmuk helva gecenin bu saatında ne giderdi. Doğum günüm olan bu gecem için " Ne istiyorsun Baba " diye sorduklarında keşke isteseymişim.

Beltan Göksel


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


[Henüz Oylanmamış]
0 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Şafak Soysal


COMPLEX -9

MAYIS 2005

Saatlerdir yağan yağmur dinmişti. Havada anlamsız bir ayaz vardı, gökyüzündeki tüm bulutlar tek tek çekilmiş gibi sadece mavi bir gülümsemeyle bakıyordu dünyaya.

İşte bu görüntü, bir çift gözün pencereden anlamsız bakışlarından arda kalan yalnızlığın eseriydi.

Bu durum, onun en iyi arkadaşı olmaya başlıyordu yavaşça.
Üstünde de durmuyordu, eskisi gibi düşüncelerinden uzak tutuyordu bu durumunu bir kaç gündür aklına hep Oliver'in sorduğu fakat bir türlü cevaplandıramadığı sorular geliyordu. O an hemen kapıyordu dudaklarını, mühür vurmuştu onlara, hiçbir şey konuşmak istemiyordu. İçeride, tamamıyla duruma zıt bir görüntü vardı. Her yanı insan doluydu ve en yakın arkadaşları Thomas'ın en yakınındaydı o sadece dinliyordu.
Bu durum bir süre böyle devam etti.


İnsanın hayat boyu üç-dört arkadaşı olurdu onlarla her şeyi paylaşırdı. Thomas için bu kişiler: Lili, Oliver, Herry ve Danieldi. Ama hiç biri Thomas'a ilaç olamıyordu.


Grubun içinde bir an:

- Oliver içeri gelir misin benimle?
- Peki.
- Ne yapacağız? Oliver bir şeyler yapmamız gerekiyor!
- Biliyorum Lili. İntihar etmesinden korkuyorum.
- Saçmalama lütfen.
- Ama baksana ona, gözlerine her baktığımda sanki burda değil gibi.
- Benim akılımda bir şey var, ama kabul edeceğini sanmıyorum.
- Ne?
- Ya bir arkadaşım var, psikiyatrla görüştürebilsek belki Thomas için iyi olur.
- Kabul edeceğini sanmıyorum Lily, benim tanıdığım Thomas psikiyatra gitmeyi kabul etmez.
- Ne yapacağız peki, bizimleyken bile yalnız gibi davranıyor.
- Değişikliğe ihtiyacı var sanırım. Bence onu Londra'dan uzaklaştırmalıyız. Tatile ihtiyacı var, dinlensin Londra'dan uzakta olsun, şirkette işleri yolunda, sorun olacağını sanmıyorum. Zaten buradayken de umursamıyor işini.
- Ne zaman peki?
- Oliver benim on günlük bir işim var on gün sonra hep birlikte Yunanistan'a gidelim mi?
- Ağustosta gideceğimizi sanıyordum…
- Biliyorum ama, Thomas'ın bu tatile acil ihtiyacı var.
- Haklısın. Tamam o zaman söyleyelim diğerlerine de gidelim bu ay sonunda.
- Tamam anlaştık! Şimdiden güzel geçeceğe benziyor bu tatil.


Evin bir köşesinde bu konuşmalar geçerken, içeride başka bir dünya yaşanıyordu.
Thomas arkadaşlarına doğru döndürdü uzun uzun Herry'nin görünüşünü seyretti gözlerini uzaklara dikmişti, hiç kıpırdamıyordu, uzaklarda aradığı bir şey vardı, ama kendisi de bilmiyordu ne aradığını. Konuşmaların hiç birine katılmamıştı. Sorulan ya da konuşulan hiçbir şey hakkında bir fikir belirtmemişti. Oysa tüm olanlar kendisiyle ilgiliydi, ama çok uzaklardaydı Thomas.

- Şimdi mi söyleyeceğiz Lili gideceğimizi?
- Yok daha sakin bir zamanda söyleriz daha iyi olur.
- Peki.
- Thomas, Oliver'de kalmak ister misin?
Sessiz bir yüz ifadesiyle kafasını yavaşça Lili'ye doğru çevirerek yavaşça sağa sola çevirdi Thomas.
- Peki o zaman, biz gidiyoruz şimdi, yarın geleceğim ben senin yanına.

Artık arkadaşları da yoktu yanında. Ev yine eskisi gibi sessizliğe bürünmüştü. Canı hiçbir şey yapmak istemiyordu. Hemen uyumak ve bu bunaltıcı günden kurtulmak istiyordu.
Aptalcasına mantıklı davranmaya çalışmasından bunalmıştı. Derin bir uykuya dalsa iyi olacaktı.

Genç bir adam kendi hayatını mahvetme üzerine mutluluk kurabilir miydi? Bu soruyu defalarca kendisine sorarak, uyumaya çalıştı, ama olmuyordu. Ne bu saçma gün bitiyordu ne de aklındaki sorulara yanıt bulabiliyordu. Yenileri ekleniyordu sorulara. Kendisini delirmiş gibi hissediyordu, bir yandan annesini düşünüyor, diğer yandan Sandra'nın ikide bir ortaya çıkıp, bir anda kayboluşunun mantığını çözmeye çalışıyordu.

Aklındaki sorularla birlikte, bir süre sonra bütün benliğiyle yastığına gömülmüştü artık uyuyordu...

21 MAYIS 2005

İçten söylenen şarkıların nakaratlarına benziyordu masasının üzerindeki parmaklarını tıkırdatışı. Canı çok sıkılıyor, birşeylerle meşgul olmak istiyordu. Bu saate kadar iki kez toplantı yapmıştı çalışanlarıyla. İkinci toplantı gereksinimlerinden çok duruma bakışla geçmişti.

Dört gözle Lili'yi bekliyordu, odasındaki manzaradan sıkılmıştı, artık bakmak istemiyordu anlamsızlığa doğru. Gördükleri her gün gördükleriyle aynıydı çünkü. İnsanlar on yedi kattakı uzaklıktan çok ufak, çaresiz, zavallı yaratıklara benziyordu. Tanrı gibi hissediyordu kendisini.

Thomas bunları yasarken, Lili diğer arkadaşlarıyla görüşüp, yola çıkacakları günü belirlemeye çalışıyordu. Herkesten almıştı sözleri, bir tek Thomas kalmıstı geriye, yapbozun en önemli parçasıydı o, o olmazsa olmazlarındandı Lili'nin. Bu gezi Thomas için düzenleniyordu ve Thomas dışındakı herkes biliyordu bu özel durumu.

Thomas yine yabancı kalmıstı kendisine farkında olmadan...
Kapı çaldı durgunluğun içinde, içeri sekreteri yerine Lili girdi. Normalde kim gelirse gelsin, önce sekreteri girer, haber verirdi.

- Hosgeldın Lili!
- Hoşbulduk nasılsın bakalım.
- İyiyim, bildiğin gibi işte.
- Bekletmedim umarım.


- Linda bize iki kahve getirir misin?
- E anlat bakalım nasılsın? Bizimkiler nasıllar?
- Hepsi iyi, onlar da seni sorup durdu bütün gün. Yola çıkacağımız günü kararlaştırdık! On gün sonra gidiyoruz.
- Erken değil mi peki?
- Bence çok iyi bir zaman, kalabalık olmayacak, rahat edeceğimiz bir zaman.
- Doğru, güzel fikir…
- Tamam ozaman! Şimdiden hazırlanmaya başla Thomas!
- Ben hazırım zaten!
- O zaman ben çıkayım artık, geç kaldım daha yapacak çok işim var, bugün hep geziyle ilgilendim. Bilet ayırtacağım. Kahve için teşekkür ederim.
- Hoşçakal.


10 Gün sonra…

Gözleri kan çanağı gibiydi bütün gece uyuyamamıştı, yorgundu. Sessiz bir homurdanmayla kahvaltısını bitiriyordu. Saat 9'a doğru yüzünü biraz toparlayabilmişti.

İşinin gerektirdiği saygın ifadeyi takındı ve işinin yolunu tuttu.

Bugün şirketteki son günüydü, çünkü yarın sabah Londra'dan yirmi gün için ayrılacaktı. Sorunlardan uzakta bir tatil yaşayacaktı. Kafasındaki tüm planlar bu yöndeydi, unutması gereken şeyler vardı, ama Londra o nedenler için yaratılmıştı sanki, bu yüzden hangi derinliğe dalsa aynı düş kırıklıklarını görmekte zorlanmıyordu.

Hiç bir şey zevk vermiyordu ona, masasında öylece oturup, taze günleri çürütüyordu, tıpkı bugün gibi… Anlamsızlıklar, sıkıntı veren toplantılar, değişmeyen görüntüler, cevapsız sorular…

Dizlerini masaya dayayıp, elleriyle gözlerini kapattı, masa sessizlikle sarsılıyordu artık, bir süre sessizlik içinde geçti, sonra daha fazla dayanamayıp şirketten çıkarak evinin yolunu tuttu.

Evde yapacak çok işi vardı, çünkü yarın sabah için hazırlık yapması gerekiyordu.

İki saatte tatil için yapması gereken tüm hazırlığı bitirmişti. Pencere kenarında, o çok sevdiği viski kadehi ile Londara'yı izleyerek yorgunluk atıyordu tek başına. Gün de çoktan kendisini karanlığa boyamıştı, sokak lambalarıyla Londra yine cenneti andırıyordu yalancı bir gülümsemeyle, ama bu Thomas'ı pencere kenarına esir etmeye yetiyordu.

Bir süre sonra, evinin en sakin yerine geçerek öylece düşünmeye başladı, bu alışılmış bir durum haline gelmişti artık. Yine durgunluk vardı yüzünde, kaşlarını çattı, dudakları mühürlendi, gözleri uzaklarda bir şeyler aramaya başladı. Bu bilindik durum, zaman ayırmadan Thomas'ı bozguna ugratmayı her seferinde başarıyordu.

Nedenler ve ardındaki gerçekler, annesine karşı hissettiği suçluluk duygusu… Sandra'nın nedensizce ortadan kayboluşu ve mutsuzluk… Hiç bir mutsuzluk bu kadar mükemmel bir hale gelmemişti, fırtına bir türlü dinmiyordu, bu gece de üşümesine neden oluyordu Thomas'ın.

Gözleri zaman geçtikçe yine kendi kendine solmaya başlamıştı, göz kapakları yavaş yavaş kendilerini yarına bırakıyordu ve bıraktığı o yarın Thomas için yepyeni bir umudun başlangıcı olacaktı ...

Devamı var!..

Şafak Soysal


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,759,759,759,759,759,759,759,759,759,75
4 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


http://www.kemalkilicdaroglu.com.tr


polygon@polygon.com.tr


Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


ŞARAPTAN TAŞAN HAZDIR ŞARKILAR

Aşk bir gün gelebilir
Aşkta kedere yolculandım
Eskicidir aşk
Şarkılar aralar kapısını
Gitmekle bitmez derinimin sarhoşu
Bana bir gül at
Şarkılar bahanedir
Ben aşka

Konuklarıdır şarkıların vedalar
Ve gri ve lâl
Hüzün kurmuş iki mevsim arasına
Üşüyorum tanrım
Sokak üstüme kapansa
Aşk bir gün gidebilir
Coğrafyası ahşap
Unutabilir darmadağın
Ev tutmuş kendine çıkışsız
Oyundadır ölümle
Çoktandır “gülnihal”

BETÜL TARIMAN

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Polygon Web Studio


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "

C.Eray Eldemir
"Uzak İklimler"

Temirağa Demir
"Edepli Fahişeler"

 
Nesrin Özyaycı
"ÖLMESEYDİ"


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

7-Zip 4.62 (2008-12-02) for Windows / 913 KB
http://www.7-zip.org/
Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-09©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Lady Laura
Tamara









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20090319.asp
ISSN: 1303-8923
19 Mart 2009 - ©2002/09-kmarsiv.com