Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 7 Sayı: 1.599

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 24 Mart 2009 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Böyle seçmene böyle başbakan!?


Merhabalar

Allah aşkına aşağıya sıralayacağım cümleleri bir bir okuyun, sonra üzerinde laflayalım.

“Dalgaya rağmen ayakta duruyoruz. Evelallah biz sarsılmadık. Aynısını söylüyorum. Evet teğet geçecek. Kriz bizi teğet geçecek. En az zararla bunu atlatacağız”

“Biz yüzde 10.3 ile almıştık, şu anda yüzde 13 küsür, buradayız. Niye bu kadar rahatsız oluyorsun. Çalışacağız, gayret edeceğiz. Allah’ın izniyle bunu tekrar geriye indireceğiz. Bu bir kriz dönemi ve bizden kaynaklanan değil, Amerika’dan kaynaklanan küresel bir kriz.”

"Efendim, bak şu kadar tekstil fabrikası kapanmış, şu olmuş, bu olmuş. Anlattıkları gibi de bir şey yok ortada. Bunu da söyleyeyim. Yani işini bilmeyen başarısız varsa, kapanmış da olabilir."

"Onun için 6.5 yıl boyunca Türkiye’yi dünya devleti, devi haline getirmek için canla başla, gece gündüz çalıştık. Ne diyor muhalefet. Allah aşkına, dillerini görüyorsunuz. Hakaretten başka bir şey var mı? Çamur, iftira siyasetinden başka bir şey var mı? "

"Kocaeli’nde Yuvacık Barajı 4.5 milyar dolara mal oldu. Yuvacık’la ilgili suistimaller bulunuyor. Şu anda böyle birini CHP kalktı, yine büyükşehir belediye başkan adayı yaptı. Ondan sonra sıkılmadan meydanlara çıkıyor, kırtasiyeciden bir kırmızı dosya almış eline, onunla dolaşıp duruyor. Sayın Baykal, geç onu geç. Bu ülke hukuk devleti, burası gukuk devleti değil, hukuk devleti. Elinde inandığın dosya varsa savcıya git. Niye gitmiyorsun savcıya? Git savcıya, niye gitmiyorsun? Kardeşim bunlar palavracı."

"Tutturmuş, televizyon da televizyon... Ben de diyorum ki, Sayın Baykal, ’Senin Çarkıfelek’te, Televole’de iyi arkadaşların var. Çık onlarla beraber şov yap. Eğer haberim olursa ben de izlerim. Demokratik şovu benim milletim yapacak. Ne zaman, pazar günü yapacak. Ama şu şovu da Sayın Baykal sen izle. 22 Temmuz’da üç gün kayboldun. Seni bulmak için kayıp ilanı verildi. Bu defa kaybolma."


N'olur elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin, bunlar, aklı başında, hazımlı, arkasında %47 çokluk olan, yedi yıldır koca memleketi yöneten bir başbakanın söyleyeceği laflar olabilir mi? O beni ciddiye almıyor, bundan böyle ben onu hiç ciddiye almıyorum. Siz de öyle yapın rahatlayın. Ohh be...

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


 Kahveci : Belkıs Alpergun


Flyyy me to to the moooon, and let me bee among the staars...

Acaba bi elime cımbız bir diğerine de ayna mı alsam? Ama o zaman pek de çağdaş bir aylak olmayabilirim. Oysa şimdi Orhan Veli üstadımızın tanımladığı yaratık kaldı mı? Aylak dedin mi, çalışanı da vaar, çalışmayanı da, kadını da vaar erkeği de, hatta türevleri de..

Günlerden Perşembe ve de tüm hızıyla dönerken etrafımda cadı kazanı işler, ben kendimi buluvermişim en aylak düşüncelere dalmışken. Telefonum deseniz başlıktaki gibi çalmakta. E, bu durumda ne ciddi kararlar alırım bir yönetici olarak!!

Aaa, o da ne tam karşımdaki çatıda konuşlanmış Recep'in tavuğu yok! Ya, alışmıştım oysa ben komşuma..

"bilmem kim beyi bağlamam gerek mutlaka, dünden beri konuşamadınız.." diyor Feyza.. İyi de ben konuşmak istiyor muyum, onu pek takmıyor. "E, bağla bari!" hatta elini kolunu da bağla ki arayamasın bir daha.

Birden neden sıkıntılı bir biçimde tepinip durduğumu anlayıverdim, bir zahmet doğal ihtiyaç gidersem, içtiğim onca yasemin çayının faidelerini yabana atmamış olacağım. Bu arada ayağa kalkmışken şu yamuk duruşuyla bana hava atan tüm şakülü şaşmış kitap, çerçeve, plaket ve benzeri zımbırtıları düzeltmeye dalınca, birden işgal kuvvetleri de odama dalıveriyor, hadi çık odadan çıkabilirsen. Gitsene kadın 25 metrelik yola zehirlenmeden!

Neyse, sonunda rahat bir nefes alıp, hoop ofisin diğer yarısına dalıyorum, "ya, bu bilmemne raporunun alt toplamındaki yüzdeleri neden mora boyamıştık ki?" diye sorarken enseleniyorum! "E, sizin odada bekliyorlar Hollanda'yı aramadan!?". Oysa ben, oysa ben...şimdi hayal zamanı mı, der gibi bakıyor Feyza yüzüme. Evet ya, hayal zamanı tabi. Hayal bile kuramayan zibidi insanların çapsızlıkları yüzünden gelmedik mi buralara.
Hayal ediyorum öyleyse ayrıcalıklıyım!

Hadi iyi yolculuklar, yıldızlara varınca doğruyu bulursunuz...

Belkıs Alpergun


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
3 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Hayrettin Yazır


Kimileri nerde, kimileri nerde?

Henüz yaşamın başında tüketilmiş umutları yeniden doğma hevesli adam ürkek sessiz bir o kadarda cesur acılara ve bakışları treni kaçırmış adamın yüzünde bir hüzün.

Yeniden yazmak istediği satırları kendi yazdığı kitabına önsözünden başlayarak okuma hevesinde ama istediği istekleri kalmamış soğuktan donmuş bıyıkları elleri titrek parmaklarına kalem yakışmıyor. Nicedir kapatmış kapılarını yeni umutlarına umut edecek hayata sığınacak dalı kalmamış belli. Suskun gözlerinin yaşları gözlerinde kalmış akmamış perdesi olmuş yeni bakışlara. Adam soğuk parmaklıklar ardında geleni gideni yok donuk gardiyanların pis bakışmaları arasında kendince kendine küskün birde demir kapılara. Paslı kapının her gıcırdamasında gelen donuk gardiyana bakar tensel büyünün oluşmasında istekli "görüşçün var" sözüne lakin gardiyan asık suratını puslanmış gözleriyle çeviriverir ranza arkadaşına.

- Ziyaretçin var hemen kalk gel.

Ranza arkadaşı arkasına bakmadan gidiverir, gidiverirde arkasında bırakır yine yeni bir umudu. Umut kesesinde hüzün kalır adamdan geriye başını eğer gözlerinden bir kaç damla yaşa inat buruşturuverir yüzünü. Arkasına yaslanır düşünür "ne yaptım ben, ne yaptım bu durumlara geldim" adam aslında hiçbir şey yapmamıştır tek suçu insan olmaya çalışmaktır başaramamıştır. Hâlbuki ne kadarda kolaydır insanlara insanca davranıp kimdi bunlar demesi, o susmadı susamadı kendini salıverdi yalnızlıklara, kaçarken insan görünümlü suratlardan. Şimdi tüm susuşu içindeki isyanı bastırma gayretinden. Daha sebebi olmayan suçtan on sene yemiş ikisini yatmış geriye kalan zamanı kendince geçirmeye çalışıyor. Bazen isyan bazen yaşama ile ölme arasında ince çizgide düşmeme telaşı bazen hüzün kovasında boğulmama gayreti.

Gece yarısı demirli pencereden görünen yarım ay'ın beyazlığında ışık odayı pencerenin çerçevesi kadar aydınlatırken uyuyan koğuş arkadaşlarına takılır gözleri. Her biri farklı suçtan girmiş kimisi gün saymakta kimisi verilen yılların sayısını unutmuş sayamamakta ama her biri aynı koğuşa toplanmış farklı hayatlardan gelip faklı yüzleri görmüş. Kendisiyse çaresizlik içinde kalan çaresizlerden biri.

"bazen elimizde olan değerlerin ne kadarda farkında değiliz. Kimisi ay'ın ışığına hasretle bakarken kimisi diskolarda yapma ışıklar altında bilincini kaybetmiş kafasını sallıyor alkolün tadıyla"

Şimdi durup biraz kendimize bakmanın tadına doyamadığımız hayatımızı gözümüzün önünden geçirip olan olmayan isteklerimizi yinelemeden önce düşünüp imkânlarımızı en iyi insan olanağında hataya düşmeden sevgi saygı ve hoşgörüyle yaşamanın yollarını aramanın tam zamanı değimli?

Hayrettin Yazır


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
7 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Seçil Yılmaz


DEĞİŞİR HERŞEY

Değişir her şey,
Ömür bir yolsa eğer o yoldan çok insan geçer istesende istemesende..
Hep kalır bu bende dediklerin , bir gün unutulur gider.
Ve belki hatırlamaya değmez buldukların hayatının anlamı oluverir..

Aynı yollarda yürür, aynı evlerin önünden geçer , aynı insanları görürsün dükkanlarının önünde..
Ama sen başın önde yürürken zaman yürümez koşar..
Kafanı kaldırdığında görürsünki hafif kırarmıştır saçları o insanların dükkanlarının önünde beklerken,
Yenileri dikilmiştir o evlerin yerine ve doğal olarak içindeki yaşanmışlıklarda yıkılmıştır eski evle birlikte ..
Sen eski taşların üstünden atlayıp geçerken yeniden yapılmıştır o yolların kaldırımları..

En baştada sen değişirsin..
O yolda yürürken düşündüklerin değişir..
Yüzler değişir gözünün önündeki , olaylar değişir, tepkilerin değişir o olaylara, sevdiklerin değişir ve sevmediklerin...
Tarzın değişir , ilk olarak görünüşüne yansır bu sonra hayata karşı duruşuna..
Bedenin değişir ,
Ne kadar özensende kendine , koşan zaman hep bir adım öndedir senden..
Kısacası hayatın değişir bekleyenlerin değişir o yolun sonunda
Bazıları ebediyen gitmiştir hayatından bazıları ise hala seni beklemektedir...

Tek bir şey değişmez insan hayatında oda değişmektir. Değişimin varoluşu asla değişmez..Ne kadar değişmek istemesende bedenin değişir en kötü.
O yüzden korkma değiş..
Ben böyleyim deme değiş..

Daha çok ağla utanmadan,
Daha çok gül
Daha çok sev ve sevdiğini söyle,
Daha az nefret et
Daha az çalış, daha çok zaman ayır kendine,
Daha çok cesur ol ,
Daha az ölümden kork ,
Daha çok hayattan bir şey anlamadan ölmeden kork..
Daha çok dans et kalabalıklara aldırmadan,
Ve daha az eğ boynunu kurallara, geleneklere, yaptırımlara..
Değiş
Daha özgür olsun ruhun ve bedenin..

Seçil Yılmaz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
3 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Şafak Soysal


COMPLEX -12

- Thomas gerçekten çok üzgünüm. Bütün arkadaşların yanında… Seni yalnız bırakmayacağız! Her zaman yanındayız.
- Biliyorum, ama sadece bu değil sorunum. Sanki bunu düşündükçe, hani dalga vurdukça dağılır ya sular onun gibi binbir parçaya dağılıyorum.
- Anlıyorum Thomas. Bu senin hatan değildi. Daha çocuktun sen bu yüzden kendini suçlamaktan vazgeç. Çok zor bir durum gerçekten ve çok acı, ama geçmişinle yaşayarak geleceğindeki güneşini gölgeliyorsun.
- Farkındayım Barbara…
- Peki, Sandra kim Thomas? Adını çok duydum arkadaşlarından, çünkü seninle ilgili her cümlenin içinde mutlaka Sandra ismi geçiyor.
- Sandra, Paulin'den ayrıldıktan sonra, ilişki yaşadığım son kişiydi…
- Peki, o neden burada değil? Neden ayrıldın ondan aynı neler yaşadınız Sandra ile? Mutlu muydunuz?
- Hayır, hiç sorun yaşamadık. O kadar güzeldi ki her şey… Aslında, Sandra ile yaşadığım dönemde, bu olayı tamamen unutmuştum. Çok mutluydum.
- Neden ayrıldınız peki?
- Gerçekten bu sorunun cevabını bilmiyorum. Bir sabah uyandığımda yoktu… Hiç anlam veremedim. Günlerce onu arayıp durdum, ama kimse bilmiyordu nerde olduğunu, bir anda buhar olup uçmuştu. Onunla ilgili çok şey bilmiyorum bu yüzden bulamadım onu.
Tanıştığımız günü hatırlıyor musun Barbara?
- Evet!
- O gün Sandra ile karşılaştım, oturduğumuz kefenin önünden geçerken gözlerimin içine bakarak uzaklaşmıştı, peşinden koştuğum… Yine yoktu.

- Tuhaf olaylar yaşamışsın Thomas, çok üzgünüm gerçekten, ama üzülmeni istemiyorum. Unutacaksın tüm olanları mutlu olacaksın!
- Umarım Barbara… İşte yaşamımın özeti... Sadece sen biliyorsun bunları.

Gece tüm karanlığı ile bu cümlelerle yankılandı, cümleler döküldükçe denizin kızgınlığı daha da fazla artarak korkunç dalgalara dönüştü, kâbus ilk defa kabuğundan fırlayarak ortalığa doğru dağılıyordu.

Bu çöküş karsında Barbara dehşete düşmüş ve üzülmüştü. Bu tip duygularla zaman yitirmenin sırası değildi. Umudunu yitiren Thomas'a yardım etmek istiyordu. Nasıl yapacağı konusunda en ufak bir fikre sahip değildi.

Thomas anlattıkça onun bakışlarındaki derin üzüntü Barbara'nın gözünden kaçmamıştı. Thomas'ın bu yaşadıklarından ne kadar etkilendiğini görmek hiç zor değildi.

Barbara, duydukları karsında ne yapacağını bilmiyordu. O da paylaşmalıydı birkaç insanın düşüncesine daha ihtiyacı vardı, daha fazla dağıtarak yarayı daha fazla derinleştirmek istemiyordu. Bu yüzden Thomas'ın kendisine en yakın hissettiği arkadaşı olan Oliver'a her şeyi anlatacaktı. Çünkü bu konu ile en çok ilgilenen Oliver, Yunanistan'da Thomas'la hiç konuşma gereği duymamıştı.

Konuşmalardan sonra Thomas anlatmanın verdiği rahatlıkla uzun bir uykuya doğru yol almıştı, bunu fırsat bilen Barbara soluğu hemen Oliver'ın yanında alarak konuşmak için zemin hazırlayacaktı.

Oliver, her şeyden habersiz, denizin keyfini sürüyordu Herry'le Barbara sahile gelerek, Oliver'ın başında beklemeye başladı, bir süre sonra Barbara'yı gören Oliver denizden çıkarak, Barbara'nın yanına geldi.

Barbara konuşmak istiyordu, Oliver hiçbir şey söylemeden üstüne t-shirt alarak sahilin sonsuzluğuna doğru yavaş adımlar atmaya başlıyordu. Barbara, konuşmaya nerden başlayacağını bilmiyordu, ama konu Thomas olunca ağzından çıkan Thomas ismiyle Oliver Barbara'nın anlatacağı hikayeyi tahmin etmekte zorlanmadı.

- Barbara, Thomas sana ne anlatmışsa her şeyi biliyorum…
- Başka kimsenin bilmediğini söylemişti bana!
- Benim bildiklerimi Thomas bilmiyor.
- Nasıl yani? Neyi bilmiyor? Oliver açık konuşur musun?
- Thomas hasta Barbara!
- Anlamadım?
- Thomas hasta!...
- Ne hastası? Konuyla ne ilgisi var hastalığın? Anlamadım…
- Beni iyi dinle Barbara, söyleyeceklerimi Thomas bilmeyecek, ben daha sonra uygun bir dille anlatmaya çalışacağım ona.

Oliver, devam etti. Ses tonu değişmişti… Çaresiz, üzgün olmuştu…
- Uzun süredir konuşmuyorum onunla, çünkü biliyorum konuştuğum zaman konu yine aynı şeylere gelecek. Bir süredir uzak durmaya çalışıp, onu yalnız bırakıyorum.
- Bildiklerimi duyduğumda bende inanamadım, ama şu an yaşadığı psikolojik sorunların hepsi hastalığıyla ilgili. Londra'da bir araştırma yaptım Barbara, Thomas'ın altı ay beraber yaşadım dediği insan, Sandra, aslında yok.
- Nasıl yok?
- Öyle biri yok Barbara, hiç yaşamamış.
Thomas bir şizofren. Bütün bu yaşadıkları bu hastalığının sonucu…
Düşünsene arkadaşımın uzun suren bir ilişkisi oluyor ve bunu yirmi yıllık arkadaşlarının hiç biri bilmiyor. Sadece ismi var, elimizde başka hiçbir şey yok… Ne resim ne de başka birşey.
- İnanamıyorum Oliver! Bu söylediklerin doğru olamaz!
- İnan bana Barbara, ne yazık ki doğru, Thomas'ın anlam veremediği olaylar, yaşadığı her şey sadece beyninin içinde dönüp dolaşan, hayali duygular, Sandra da onlardan sadece biri…
Ben de öğrendiğim zaman şok olmuştum, şimdi konuşamıyorum bile arkadaşımla, onun gözlerine her baktığımda bu gerçekleri öğrendiği zaman ne yapacak sorusu geliyor aklıma. Ona ihanet ediyor gibi hissediyorum, öğrendiğim için çok pişmanım.
- Ne zaman öğrendin sen bunu?
- İlk önce şüphelendim, çünkü Sandra adında biri yok çalışıyor dediği şirkette, oraya gittim. Thomas hiç gitmemiş oraya, her şeyi araştırdım. En ufak bir ipucu dahi yok…
Buraya gelmeden bir hafta önce öğrendim, Thomas'a bunu anlatabilmenin yollarını arıyorum, tepkisinden korkuyorum açıkçası, ya daha kötü duruma düşerse? Bu yüzden günlerdir saklıyorum bildiklerimi.
- Oliver, eğer bunlar doğruysa bu çok kötü bir şey, onun bunu öğrenmesi de tahmin edemeyeceğimiz kadar kötü sonuçlara ulaşabilir, ama eğer ona gerçekleri anlatmazsak Thomas'ın normale dönebilmesi imkansızlaşır. Psikolojik desteğe ihtiyacı var.

- Biliyorum… Bence bunu anlatıp kabul ettirmeliyiz ki arayışlarından vazgeçsin, dönünce de ilk iş olarak psikolojik destek alması için gerekenleri yaparız.
- Bence söylemek için hiç vakit kaybetme Oliver. Çünkü gün geçtikçe daha kötü oluyor. Ne kadar daha dayanır bilmiyorum.

Oliver kafasını kaldırıp, heyecanla:

- Anlatacağım Barbara! Ama uyuyor, uyanmasını bekleyip, sakince ,uzun uzun anlatacağım. Anlatırken sen de yanımda olursan çok memnun olurum.
- Tamam, yanında olacağım.

Barbara, duydukları karşında şaşkına dönmüştü, daha bir kaç saat önce duyduklarıyla Oliver'ın söyledikleri arasındaki terslik, onun değişik bir kaosun içine girmesine neden oluyordu.

Thomas, olanlardan habersizdi. Barbara'yla paylaşabilmenin verdiği rahatlıkla özlediği derin uykuların tadını çıkarmaktaydı.

Oliver'ın bildiklerini Barbara dışında herkes biliyordu ve bu yüzden kamp boyunca ikili muhabbetlerden hep kaçınarak Thomas' ın Sandra hakkında konuşmasını önlemişlerdi. Barbara durumdan habersiz olduğu için Thomas'la sıcak yaz gecelerinde sabahlara kadar konuşarak, köz durumdaki alevin tekrar canlanmasına yol açmıstı...

Devamı var!..

Şafak Soysal


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
6 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


http://www.kemalkilicdaroglu.com.tr


polygon@polygon.com.tr


Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


GEOMETRİ

Hayatın hipotenüsündeyim
Aslında dik açılı, uzun kenar gibi duruyorum,
Hayatı çember gibi yuvarlıyor
Mutluluğa zaman zaman teğet geçiyorum…..

NURBİL YASEMEN YILMAZ

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Polygon Web Studio


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "

C.Eray Eldemir
"Uzak İklimler"

Temirağa Demir
"Edepli Fahişeler"

 
Nesrin Özyaycı
"ÖLMESEYDİ"


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

7-Zip 4.62 (2008-12-02) for Windows / 913 KB
http://www.7-zip.org/
Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-09©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Bahar Geldi Gül Açıldı
Modern Folk Üçlüsü feat.Emel Sayın









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20090324.asp
ISSN: 1303-8923
24 Mart 2009 - ©2002/09-kmarsiv.com