|
|
|
26 Mart 2009 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : "Bu oyla Türkiye'yi yerinden oynatacağım." |
Merhabalar
Beş aydır kriz mriz yok diye ortalıkta dolaşan, önüne gelene fırça atan, kriz mağduru olduklarını iddia edenlere artistler, iş bilmezler diye hakaret eden Recebim, seçime üç kala belki birkaç puan kaparım diyerek beş maddelik paketini açtı.. Sağolsun varolsun. Üç aylık KDV indirimleri ile stok eritme ameliyesi olarak öne çıkan önlemler, çok geç kalınmış olsa da yerinde. Ama zamanlaması pek manidar tabi. Uyan da balığa gidelim diyeceğim "Sensin ulan balık" diye bir zar işitirim diye korkuyorum. Her neyse, evden mobilyadan geçtim ama bilişim ürünlerinde ki %10'luk KDV indirimi sektöre bir hareket getirecektir. Yalnız lütfen alım yaparken tufaya gelmeyin. Olay bir stok eritme operasyonu olacaktır. 10 gün sonra pişman olacağınız işlere aman ha bulaşmayın.
“Sayın Bahçeli benimle masaya oturursa aldığım bu harcırahları sadaka olarak kendisine veririm.” Bu nasıl bir laftır, nasıl bir üsluptur anlayan beri gelsin. Ayıptır be Recebim, sana yakışsa da makamına yakışmıyor.
Şu saat oldu Yazıcıoğlu'nun düşen helikopterinden bir ses yok. Umarım korkulan olmaz, seçim öncesi kara bir haberle memleket sarsılmaz. Seçim hazırlıklarınızı tamamladınız mı? Sandığa gitmek için mazeret aramayı bırakıp, mutlaka ama mutlaka oyunuzu kullanın. Oyu sandığa atarken tek düşünceniz olmalı; "Bu oyla Türkiye'yi yerinden oynatacağım." Esenkalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
HERKESİN İÇİNDE YAZMADIĞI BİR VEDA YAZISI VARDIR…
Elveda diyebilmek zor iştir. Zor iştir,güzel anlarını uzak siluetlere yolcu etmek. Kıyamadıklarını,zamanın hoyrat girdabına uğurlamak… Hüzünlerin ve mutlulukların tadını sararmış sayfalarda bırakmak… Zor iştir;bitmeden başlamaya mecbur olmak.
Hayatın ta kendisiydi yaşadıklarımız. Yaşamanın en doruk noktasında anılarımız. Güldüğümüzde hep beraber güldük.Katıla katıla,doyasıya! Sanki bugünlerin acısını çıkarırcasına.Sanki bir gün elveda diyeceğimizi bilirmişçesine. Ağladığımızda yine beraber ağladık. Birimizin içini yakan,diğerimizin de içini acıtırdı öyle değil mi? Birimizden akan gözyaşını hepimiz akıtmalıydık,dostçasına ve kardeşçesine. Ağlamanın verdiği asaleti bilirmişçesine! Bir gerçekten güldük,mutlu olduk,coştuk,çıldırdık,sıkıldık,sinirlendik,bağırdık,ağladık. Dolu dolu yaşadık yaşadık hayatı,hayat denen koskoca yüklemin başlı başına tek öznesi olurmuşçasına!
Güzel şeyler bulduk,güzel şeyler öğrendik. Sevginin evrenselliğini,umut etmenin verdiği vitamini,gözyaşının ardından gelen bekleyişi,bekleyişin ardından gelen mutluluğu… Hırçın,öfkeli ve ürkütücü şimşeklerden sonra yağan yeniden dünyaya gelişi,temizlenişi,doğallığı,masumiyeti,o görkemli yağmuru,uysal gökkuşağını…Gerçekleşmesi imkansız gibi görünen fakat gerçekleşen dilekler tutmayı…Susarken konuşmayı,konuşurken bağırmamayı… Var olmanın yok olmaktan sonraki evre olduğunu ya da yok olmanın varsızlığını… Açığa vurulmamış kızgınlıkları Kaf Dağı'nın ardında saklamayı… Lambadan çıkan cinden özgürlüğü,sevgiyi ve adaleti istemeyi… Sadece kendimiz için değil,başkaları için de dua etmeyi…
Evet,evet hepsini!!!
Güzel şeyler buldum ve öğrendim ben de.
Hayatı aradım değişik coğrafyalarda.İnsanların sahip olduğu iklim çeşitlerinin altındaki kişilikleri fark ettim. Her insanın farklı bir iklimi vardı ve bir de kişiliği. Çoğunun mutluluk rejimleri de düzensizdi ayrıca;ama ben yine de mutluluğun biriktirme şekillerini seçtim karınca kararınca.
İçimde çıkan isyanları nasıl bastıracağımı,başarısızlığımda benim için gerekecek ıslahatları,yüreğimin merkezi otoritesini koruma biçimini öğrendim.Ruhumun kültürünü ve uygarlığını keşfettim.Müttefiklerimi belirledim. Dersler çıkardım kendime özgü yerel tarihimden.
Sonra…
Bazı kötülükleri,nefretleri, hataları,hüzünleri,gözyaşlarını görmezden gelmeyi öğrendim.Tecahül-ü arif yaptım hayata.Kendimi bildim hep,nerede olduğumu,nasıl olmam gerektiğini,neye ihtiyacım olduğunu hep farkında olmam da,kendi veznimi çözmüş olmamdan ileri gelirdi elbet!
Son öğreneceğim şeyse,elveda demekmiş birbirimize.Yaşayarak öğrenmek en etkili yol belki de…
Bunu demekten daha kötü olan hiç diyememektir bence. Kelimelerin bir yerlerde uyuması,seni duymaması…Demek istediklerini dile getirememek…
Bu yüzden aldım kalemi ben elime.
Selam olsun buradan tüm gerçek dostlarıma! Diyeceğim şudur ki;hepinize elveda!!!
Size,sizi unutmamaktan başka ne vaat edebilirim ki?
Pınar Sezer
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
MuratHoca : Faik Murat Müftüler Buğulu Camın Ardındaki |
|
Gelmiş geçmiş ve gelip geçen her sevgilinin sûreti zerrelere bölünüp bir 'sen' çiziyor zihnimde. Siluetini seçebildiğim sen, bilmediğim iklimlerin nemliyle buğulu camlar ardında gibisin. Siliversem buğuları görüleceksin de kıyamıyorum. Kalemsizim; hem de kâğıtsız. Oysa yazmak istiyorum. Parmağımla yazıyorum soğuk cama "Neredesin? Bilmez misin ki özlenmektesin". 'Nerede'nin ardında beliriyor gözlerin, 'Bilmez'in ardında dudakların, 'Özlem'in ardında ellerin; en çok özlediğim. Bir dokunsa yüzüme dediğim küçücük ellerin, geçip şeffaf harflerin içinden, değmez mi dudaklarıma? Bir saç teli takılmış olmaz mı tırnağına? Küçük bir hatıra... Sen gelene kadar avunmam için... Hiçbir yolu yok mudur?
Kim bilir kaç yarın sonra, camlar gibi buğulu gözlerle bakıp "Hoş geldin" diyeceğim sevgiliye, daha bu günden duyduğum hasretin anlamını söyleyin bana. O belki de hiç olmayacak kadına duyduğum aşkın anlamını da... Kim olduğu bilinmeyen Pia gibi gizemli diyarların gizemli güzeline vurgunluğumun anlamını da söylesin biri.
Kopup dökülmüş inci kolyelerin, elde kalan en güzel parçalarıyla dizdiğim bir gerdanlık gibi parmaklarımın arasındadır hüzünle baktığım. Türkân'ın gözleri, Ebru'nun dudakları, Elvan'ın elleri, Seher'in kaşları, Elif'in sesi, Evrim'in zekası, Çiğdem'in ruhu, Emine'nin aşkı... Gerdanlığıma adını verdim. Bilmediğim adını.
Bildiğim bir şey var ki sen hepsinden başka yeni bir şey olacaksın ama ben onun sen olduğunu anlayacağım. Rüyalarımızda, yüzünü göremediğimiz halde kim olduğunu bilebildiğimiz insanlar, ilk kez gördüğümüz halde evim diyebildiğimiz mekânlar gibi.
Bu günlerde gergin görülüyorum. Rutini mevsimlere bölünmüş başaklar değil ki yolunu beklediğim. Bu gün de gelebilirsin, yıllar sonra da. Belki de hiç; ama kahrolası ümit hep senden yana; bana düşman. Hangi pırıltıya uzansam, elimin üzerinde patlayan tokadıyla düşürüyorum parmak uçlarımda tuttuğum sevdaları. "Bekle" diyor. "Gelecek bir gün" diyor. Belki demiyor da ben öyle zannediyorum. Bekliyorum.
Oysa ömür, durmadan ileriye sayan bir saatli bomba gibi... Biliyorum, aşk durduracak onu ama doğru kodu girmeli. Oniki tuşlu standart klavyesinden aklıma gelen tüm kombinasyonları tuşluyorum. LCD ekranında kaçta biteceği bilinmeyen günler ve yıllar ileriye saydıkça daha da telaşla zıplıyor tuşlar üzerinde parmaklarım.
2556841#
1254689#
6684142#
9784698#
3268567#
8657894#
Hadi! Hadi! Olmuyor. Bu gidişle tüm riskleri alıp gözlerimi kısarak, bileğimden geçen mavi kabloyu keseceğim sanırım. Çünkü biliyorum ki son saniyede durdurulabilen bombalar sadece Amerikan filmlerinde olur ve çünkü biliyorum ki aşk, en büyük olduğu anda biterse ancak en büyük aşk olur ve çünkü biliyorum ki o hiç olamayacak sevgili, sadece Tanrı'nın bizlere bir oyunudur ve sadece ve yalnızca O'dur.
Bir bilgisayar programının deneme sürümü gibi kadına beslediğim aşk. En lazım sevinçlerde ve en sevdalı hüzünlerde çaresiz, eksik... Bu yüzdendir belki de en saf, en cahil ama en heyecanlı olduğum çağlarımdaki tutkunluğumun, kısıtlandırılmış arzularına rağmen, iç yakıcı aşkları kodlayıvermesi bedenimin en yanıcı köşelerine. Şimdiyse haykırıyor ardını göremediğim dağlar ardından o hiç olamayacak sevgili ve şöyle diyor:
"Sevdiğine tapma çağını aldım elinden. Taptığını sevmektir tek çaresi. Ben Tanrı; kendime sakladım aşkların en gerçeğini!" .
Faik Murat Müftüler
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
COMPLEX -14
BÖLÜM İKİ
Sahil anın öldürücü sessizliği ile boğuşuyordu. Geveze bir yalnızlık içinde atılan çaresizce adımların izleri kalıyordu her adımdan sonra ardında.
Beyninin en işlek yerini meşgül eden bir tedirginlik vardı üstünde , bu bütün vucuduna yansıyordu. Yorgun ve savunmasız gözler ile arkadaşlarının kaldığı çadırlara doğru ağır ağır ilerliyordu. Ona bir tek delirmişcesine birbirine çarpan dalgalar eşlik ediyordu sahilde.
Aklına ise karmaşık duygusuzluk hakimdi. Neden tek başına olduğunu ve neden gecenin ilerleyen saatlerine kadar baygın yattığını bilmiyordu ama herşeye rağmen biraz ilerdeki çadırlara ulaşmak istiyordu .
Bir süre sonra çadırlara vardığında Herry nin henüz uyumadığını fark etti diğerleri ise yoktu. Etraf sessizlik içersinde boğuluyordu , Herry ,se herşeyden habersiz şekilde uykusuzluğunun verdiği can sıkıntısını denize taş atarak gideriyordu . Yanına vardığında Herry nin can sıkıntılı ifadesi yerini şaşkınlığa bırakıyordu .
Çünkü karşısında gördüğü manzara gerçekten de şaşkınlığa bedel bir fotoğrafa benziyordu. Oliverin her tarafı kum içindeydi ama kum tanelerinin hiç birini umursamıyor , anlamsızca tebbesumle bakıyordu Heryy e karşı.
- Dostum uyuyamadın sanırım sende benim gibi ?
- Keşke haber verseydin , beraber çıkardık dolaşmaya.
Heryy nin olanlar hakkında hiçte soru sormaya niyeti yoktu . Az çok tahmin edebiliyordu durumu bu yüzden hiçbirşey olmamış gibi davranıyordu.
Oliver ise şaşırmıştı , sanki zaman dalga geçiyordu onunla. Sanki herşey birbirine giriyor ve bu onu fazlası ile rahatsız etmeye yetiyordu. Birşeyler sormak istiyordu , fakat nerden başlıcağını konusunda aklında en ufak bir şey yoktu .
İkili bir umursamazlık oyunu başlamıştı , her iki tarafta oyunu çok iyi şekilde oynuyor umursamaz , bilmez tavırlar ile gecenin belkide olması gereken şeylerin yönünü değiştirmeye çalışıyorlardı , başarıyorlardıda .
Şaşkınlık içersinde herry nin gözleri içersine bakarak
- Uyumadım dostum , uyumadığını bilseydim senide çağırırdım , diğerleri erken uyudu sanırım ?
- Evet çok yoruldular baya hareketli birgündü , seninde öyle olmuş sanırım yüzündeki kumlar fazlası ile hareketli geçtiğini söyler gibi duruyorlar .
- Ben seni yalnız bırakayım biraz ,hem bu arada yüzündeki kumlardan kurtulsan iyi edersin , uyurken rahatsız ederler.
- Hım onlarmı , biraz öyle evet neyse ben sahilde oturmak istiyorum biraz sonrada uyurum zaten görüşürüz dostum.
- Görüşürüz oliver
Artık istediğini almıştı , yalnızdı ama şaşkınlığı da yalnızlığına engel olacak cinste büyüktü. Sanki günlerdir yoktu ama geri döndüğünde karşılaştığı manzara sanki hiç birşey olmamış , olağan anlardan biri gibi duruyordu karşısında . Kendisine ne olduğunu fazlası ile merak ediyor başka hiç birşey düşünmek istemiyordu , yorgundu.
Gecenin tüm serinliği sarmıştı etrafını , deniz dalgaları ayaklarının ucuna varana kadar eriyip gidiyordu , o ise sudaki soğukluğu dahi hisetmiyordu.
Gece alaca karanlığı ile dalga sesleri ve soru işaretlerinin havada uçuşlarıyla ilerliyordu fakat o bunların hiç birinin farkında olmadan öylesine anlamsız duruyorduki karşısında . Yarına olan umudu karmaşıklığa yelken açıyordu oliver ise yüzme dahi bilmiyordu sanki.
Saatlerdir aynı noktaya bakıyordu gözleri . Güneş çoktan çadırların üzerini süslemiş yeni gün çoktan başlamıştı sahilde .
Oliver ise denizin mavi uzaklığına doğru dalıp , dalıp gidiyordu . Okadar şaşkındıki durgunluğu herşeyi anlatan cinstendi. Bir şeylerin eksikliğini yaşıyordu ve uzun zamandır olmadığı kadar emindi duşuncelerinden.
Umutları ise mum gibi eriyip gidiyordu tek birşey vardı bilmek istediği o nerdeydi?
Bir insan çelişkiler üzerine mutluluk kurabilir miydi yada bilinmezin odak noktası olmuşken hiç birşey olmamış gibi hayatına kaldığı yerden devam edebilirmiydi?
Daha bir kaç saat önce gözlerini açtığında herşeyini kaybetmiş , birden özgür kalmış bir ruhun sahibi oluyordu ama nedenini bilmediği bir rahatlık çöküyordu üstüne bir anda ama oliverın bunlara karşı yapabildiği tek şey saatlerdir denize bakıp düşüncelerini çürütmekti elinden başka hiç birşey gelmiyordu.
Durmadan aynı sahneyi yaşıyordu ve hayatı ileriye dönük hiç bir hamle yapmasına izin vermiyordu .Tek birşeye ihtiyacı vardı birilerini bulup olan biten hakkında sağlıklı bir bilgiye ulaşmaktı . Ama bu bile büyük bir çelişkiydi insan kendi yaşadıkları hakkında nasıl bilgi sahibi olmuyordu ve nasıl bu kadar yabancılaşa biliyordu kendisine karşı . Saatlerdir aynı şeyleri tekrarlayıp durmuştu kendisine yine kendi çelişkileri misafir olmuştu sahılde ona .
Bir yandan geçmiş kurcalıyordu beynini birde akıp giden saatler.. Önceki hali , hayatın kurgusu onu en dışamı atıyordu yoksa ? Belkide biliyordu ama oynamak istemiyordu rolunü. Dakkalar eriyerek onu her defasında ardında bırakıyordu taki yeni günle birlikte arkadaşları uyanana kadar .
Sıcak gece kendisini günün ilk ışıklarıyla birlikte serinliğe bırakıyordu , havada hafıf ayaz kum tanecıklerının yerınden kıbıldamalarına yetıpte artıyordu bile, gece olanca sessizliği ile yok olup gitmişti iki çift gözün önünden , yaşanılan 6 saatlik zaman sanki hayatın kısaltılmış hali gibi duruyordu öliverın karşısında , o ise gece boyunca oturduğu kumsalda hiç birşeyi umursamadan öylece bekliyordu arkadaşlarını , çelimsiz ve yorgun bir ifade hakimdi gece gibi yüzüne.
Duygusuz ve düşünceli hali herşeyi ile belli ediyordu kendisini , sanki savaş sonrası mağlubiyeti kabullenen beyaz bir bayrak sallanıyordu kalesınden .
Nefes almakta dahi zorlanıyordu , lili ve arkadaşlarıda daniel dışında uyanmış yavaş yavaş dışarıya doğru çıkmaya hazırlanıyorlardı hepsinin üstünde dünden kalan tatlı bır yorgunluk vardı , tum yüzler uykusuz, tatılın son gunune merhaba dıyorlardı .
Oliver ıcındekı tum kıpırtılar toplanmış şekilde lili nin çadırına doğru gitmek için hızlı şekilde ayağa kalkmıştı , üstündeki kumlardan ıkı el hareketı ıle kurtularak yavas yavas olaya serserı kalmış bakışlarıyla lili nin cadırının önunde buluyordu kendıısnı sankı gun boyu yurumus gıbı hızlı hızlı soluklanıyordu , ıcındekı heycan yuzunden okunmıcak gıbı değildi fakat lılı ye ne soracağını bılmemesı en buyuk çelıskısı ve heycanıydı nasıl başlıcaktı konusmaya ve ne sorucaktı alacağı cevaplarda buyuk kaosların yatma ıhtımalıde çok buyuktu.
Heycanla ses tonu tıtreyerek seslenıyordu liliye
- Lili uyanıkmısın?
- Bır dakıka olıver gelıyorum
- Tamam beklıyorum
- Sen uyumadınmı berbat haldesın olıver
- Hayır neler oluyor boyle benım hıc bırseyden haberım yok
- Ne oldukı hıc bırseyden haberım yok benımde
- Kafam cok karısık lılı cok tuaf hısedıorum kendımı kabus gormus gıbıyım fakat hersey okadar olağankı buda sacma gelıyor sankı gunlerdır uyuyorum bırseyler yasıyorum ve bır uyanıyorum hıc bırsey olmamıs anlamıyorum
- Daha senı dun gordum olıver hatırlamıyormsun sabah sarap sısesını alarak gezıntıye cıkacağını soylemıstın ve uzun sure donmedın o surede bırseylermı oldu?
- Dunmu
- Evet
- Bunu boyle cozemıcez anlasılan thomas nerde soylermısın lılı onu görmem lazım
- Olıver thomas kim??
......
Öliverin bu kısa cumleye vereceyi hıc bır tepkı kalmamıştı yüzünde , kalbi durma noktasına gelmiş kendisini ölüm sonrası görebılceği en ıyı zamanın boşluğuna doğru bırakmıstı. Gittikçe anlamsızlasıp gözlerındekı boğuk ıfadeyle çarpısmaya başlıyordu. An kayıplara karısıp olıverı yalnızlığa terk edıyordu . Lılının şaşkın ıfadesı altında ıslanıp olduğu yere çokuyordu , söylıyeceği hıc bırsey öğrenmek ıstedıği hıc bır cumle kalmamıstı artık .
Uzun zamandır bır ınsanın hayalıyle yasıyor onun sorunlarıyla ugrasıyordu bırden bıre kısalan ve duran dunyanın merkezı gıbı hısedıyordu kendısını bu durum hıc hosuna gtımemıstı , ne denız ne karısında ondan acıklama beklıyen arkadasları umrundaydı yuzunde 10 larca kum tanesı bıle onunla butunlesmıs bıcımde yerlerını yadırgamadan onunla yasamaya hazırlanıyordu takı bır el hamlesıyle onlardan kurtulana kadar , kımse den tek ses dahı cıkmıyordu ama hepsının ortak bır tepkısı vardı buda gozlerındekı saskınlıkla acıklanıyordu .
olıver sakın bır bıcımde ayağa kalkarak lılının yuzune doğru dık dık bakarak gulumsemeye basladı bu gulumsemenın ıcındekı duygusuzluk herseyı ıle bellı oluyordu bu sert bır ıfadenın acıklanabıleceğı en ıyı durustu lılı ıse hala saskındı olıverın thoması sormasına cunku thomas dıye bırı yoktu ve olıverın onca gun sonra sorduğu tek sualde buydu okadar cok soylenecek ve konusulacak sey varken olıverın hala bu dustuğu bataktan haberı olmaması arkadaslarını endıselendırıyordu ..
Dakıkalar sonra yuzlerdekı ıfadeler normale donmeye başlamıstı olıverle konusmaları ve onu sakınlestırmelerı gerekmıyordu çunkü olıver en sakın anlarını yasıyordu fakat yasamla alıp veremedığı bır konunun acıklığa kavusturulmasını beklıyordu ,aklında neden soruları onu kemırıp bıtırmeye yetecek kadar buyuktu bunları aşması ıcın ıhtıyası olan seyler ıse doğru olanlardı doğru yasamlarla doğru cumlelerı öğrenmektı fakat olıverın doğruyu ayırt edecek durumuda yoktu cunku yasadıkları okadar gercektekı değil ayırt etmek halınden okadar memnundukı kendı yasamıyla eş değer dı cunku hıc bır farklılık göz etmemıs ıkısı arasındakı bağ ıle mutlu bır yasam suruyordu anlıyamadığı tek nokta ıse hasta olup yardıma muhtac olan arkadası thomasın verdığı tepkılerın hıc bırını vernmıyordu cunku thomas ta okadar ıncılmıstıkı o duygunun ne demek olduğunu anlıyabılcek kapasteye ulasmıstı artık.
Lılı olıvere yaklasarak ıkı elıyle olıverın yuzunu sankı avuclarına almıs gıbı tutup ona gereklı olan guvenı yıne kendısıne teslım etmıstı olıver hastalığının farkındaydı ve artık ne yapmaları gerektığını dudaklara dokulmesede hepsı bılıyordu ve tatıl hıcte hos olmayan bır sekılde son buluyordu .
Farklı bakıs acılarıyla yasanan bır yunanıstan tatılıydı olıverın arkadasları olıver ıcın olıver ıse thomas ıcın boyle bır işe soyunmustu ıkı grubun bulusma noktası ıse son gunun son sanıyelerıydı .
Londra ya gerı dönup tedevı gorucektı bunun bılıncındeydı olması gerekende buydu yuzunde yola cıkmadan bu ıfade cok tan yerlesmıstı heryerıne gozlerınde , kaşlarında , dudaklarında merkes ussu beynınde artık heryerındeydı .
Yaşanan onca yıllık bır yaşam , kaybedilen 6 aylık bır an kazanılan ve paylasılan bır beden , yalnızlığa ınat onlarca ıfade , artık hepsı gerıdeydı ve karmaşık anlar seyros tan uzaklasarak normale donuyordu yanlarında acı bır hatıra ile...
Bitti
Şafak Soysal
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
ORASI NERESİ
BURASI BİR ADAM
Korkuyu kapışır taşlar
karanlık kendine çekince perdeyi
göz hüzünle odayı kapar
el uyur ve akvaryumda balık
resmi çekilmiş nehir
Böyle bir çiçek vardı
Rüyamdaki geçit büyüyüp büyüyüp
Büyüyüp büyüyüp büyüyüp
Espası bir tek gece
Ezip el tutan
Alnını bütün bir duvara dayayan
ve sesleri bir orman büyüklüğünde
güneşe yol yapan çocuk
güreşip bütün gelişleriyle
gecikmiş bir deniz feneri
Saati yalvarır hızla
Şafağı çoğaltır kan akan damar
En korkulan gerçeği
Bir boyun eğişle girilen
böyle bir çiçek vardı
kılcal kökleri
çağın sarsıntı duvarlarından
burası bir adam
bir aşk çapında
bir çeşit hapisane tutulan
akıp giden su uyanınca adam
suyu geçmek isteyen karınca
bir taşın alevinden basarak ellerine
kaçınca adam
bırakmaz eşyasını da uykuda
CAHİT ZARİFOĞLU
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Gom Player Version 2.1.9.3754 / Windows / 5.52 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
7-Zip 4.62 (2008-12-02) for Windows / 913 KB http://www.7-zip.org/ Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.
|
|
|
|
|
|