Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 7 Sayı: 1.609

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 7 Nisan 2009 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Ben sevdim bu adamı!..


Merhabalar,

Nereye bakıyorsun kardeş?Ben sevdim bu Obama'yı. İnsani melekelerini henüz siyasete feda etmemiş bakir bir hali var. Bu da ona bir başka ayrıcalık sağlıyor. Belli ki ekibi de iyi. Metin yazarına bayıldım mesela. Hani yazsa, Kahve Molası'nda köşesi hazır. Şaka değil, herşeyi söyleyip gene de kimseyi gücendirmemeyi başarabilen bir metni okudu Meclis'te Obama. Aba altından sopa göstermektense, samimi ama cesur bir konuşmaydı. Eleştirilen her yanımızı yokladı ama gene de kendine kızamadık. Kendinden yola çıkarak örnekler vermesi çok akıllıcaydı. Benim ailemde de müslüman var dediğinde ise tavan yaptı. İşte siyaset böyle birşey. Yeri ve zamanı iyi değerlendirdiğinde haklı ödüller kazanabildiğin gibi, yapacağın birkaç plansız çıkışla da herşeyi berbat edebiliyorsun. Tayyip Bey ve ekibi Obama'yla pek içli dışlılar, umarım bu meziyet onlara da bulaşır.

Soykırım demedi ama fünyesi elinde bir bombayı da bizimkilerin kucağına bıraktı. Bu durumda Tayyip Bey şimdi kara kara düşünmekte. Bir yanda Ermenistan öbür yanda Azerbeycan şıkıştırdıkça sıkıştıracak. Sicili pek parlak olmasa da şansıyla sıyrılabileceği bir pozisyonda pas beklemekte Tayyip Bey. Bir başka bomba ise Ruhban Okulu. Açsa bir türlü açmasa başka türlü. Obama'nın konuyu adlı adınca telaffuz etmesi bizimkileri artık geri dönülmez bir yola soktu sanırım.

Fakat, en ciddi tavrı terör adına koydu. El kaide ile pekakayı aynı kefeye koyması, İran'a zeytin dalı uzatması ve tüm bunları TBMM kürsüsünden yapması önemliydi. Dersini çok iyi çalıştığı her halinden belli. Bush'la artan nefret duygularını törpülemeyi başaracak nitelikte adımlar attı. Atatürk'e gösterdiği saygı, Washington ve Lincoln'le birlikte anması, cumhuriyete yaptığı vurgu, hepsi yerli yerindeydi. Dedim ya ben sevdim bu adamı. Dünyayı parmağında oynatan adam illa ABD'den olacaksa, bence Obama olabileceklerin en iyisi.

Bugünü dışarı adım atmadan geçireceğim. Ana yolları kapanan bir İstanbul'da yapılacak en akıllıca iş kırıp kıçı evde oturmaktır. Sokağa çıkmak zorunda olanlara Allah kolaylık versin ne diyeyim. Kendinize mukayyet olun. Hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


Erhan Tığlı

 GÜL-DİKEN YAZILAR : Erhan Tığlı


  BEN BİR KİTABIM

Ben bir kitabım. Değerimi bilenlerin gözünde hazine, bilmeyenlerin gözünde de bir kâğıt yığınıyım. Kahveler, çayhaneler, birahaneler ve de stadyumlar doludur ama ben hep tenhayım. Oralar paralıdır, ben para istemem. Oraların havası pistir, benimki temiz. Bana gelenler artar, çoğalır, yücelir; oralara gidenler ise eksilir, azalır. Gene de müşterim(!) yoktur. Birkaç emekli, gidecek yer bulamayan üç beş enayi gelir sadece. Öğrenciler gelir bir de, öğretmenlerinin verdiği ödevleri yapmak için. Ama sayfalarımı buruştururlar, hatta yırtarlar. Ansiklopedilerimin sayfalarını kopararak cebine atıp gidenler vardır içlerinde...

Benim hakkımda övgü dolu sözler söyleyen şair ve yazarların ne dediklerini göstereyim de anlayın artık değerimi, kavrayın önemimi. Bilin size ettiğim hizmeti.

İlk sözü Cemil Meriç alıyor. Bakın ne diyor: "Kitap bir limandır benim için. Kitaplarda yaşadım. Ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim. Kitap benim has bahçemdi. Hayat yolculuğumun sınır taşları kitaplardır."

Eski ünlü boksör Mike Tyson kulaklara küpe olması gereken bir gerçeğe değiniyor: "Hapisteyken ilk defa kitap okudum. Tolstoy'u, Platon'u tanıdım. Düşünüyorum ki, böyle kitapları zamanında okusaydık hiç hapse girer miydik?"

Maksim Gorki, kitabı önce merdiven basamağına, sonra da pencereye benzetiyor: "Kitaplar, hızla ilerleyen bir trendeymişim gibi yeni görüntüler, türlü dünyalar seriyordu gözlerimin önüne...

Her kitap beni kabalıktan, hayvansılıktan insanlığa, insancıllığa yükselten, daha iyi bir yaşamı anlamama ve ona karşı derin bir susuzluk duymama neden olan bir merdiven basamağıydı. Büyülü bir güzellikle insanı saran ve onu değiştiren nice inanılmaz işlevi olmuştur kitapların... Her kitap, önümde yepyeni ve yabancısı olduğum bir dünyaya açılan bir penceredir..."

Nietzsche, kitap okuma sanatının nasıl olması gerektiğini vurguluyor: "Okumayı sanata dönüştürebilmek için ağır ağır, bütün kapıları ardına dek açarak okumak gerekir; tıpkı inek gibi, geviş getirme yeteneği gerekir." Bir başka sözünde de şunları söylüyor: "Bir kitap seni başka bir kitaba götürmüyorsa beş para etmez."

İhsan Biçici, yazdığı bir şiirinde kitap sevgisini şöyle dile getiriyor:

"Hep tozlu sayfaların arasında
Seni aramakla geçti ömrüm
Hep senin için yaşamak istedim de
İnan kitaplardan bir mezar olsa
Bir gün beklemezdim ölürdüm."

Erhan Tığlı da öğretmenken öğrencilerine tebliğler dergisinde tavsiye edilmeyen kitapları öğrencilerine okuttu, sattı, satışına yardımcı oldu diye sürgüne uğradı. Sürgündeyken yazdığı Eli Kitaplı Adam öyküsü Kültür Bakanlığı'nın En İyi Hediye Kitaptır eserine alındı. Milli Eğitim Vakfı'nın düzenlediği öykü yarışmasında ödül kazandı ve o yıl Akşehir Nasrettin Hoca öykü yarışmasında da ödül aldı. Acı bir gülüşle ve kızgınlıkla bakın ne yazdı:

Herkes birbirinin canına okurken
O, sadece kitap okudu, okuttu
Buydu kusuru, başka suçu yoktu!
(Mezar taşına yazılmasını istediği taşlaması)
Farkında mısınız bilmiyorum:
Kitap okumak isteyenin parası yok/ Parası olan kitap okumuyor...

Kitabın değerini bilmek için göz ister, doğa için de: "Doğa ve kitap onları görebilen gözlere aittir." Emerson. Meander'e göre, "Okuyanlar iki misli daha iyi görürler. J.Addison, kitabın aklın gelişmesine yardım ettiğini, "Vücut için jimnastik neyse akıl için de kitap odur" diye belirtiyor. Gelin şimdi de Memet Baydur'un bir yazısına göz atalım:

"...Asıl sorun, okuması yazması olanların okumaktan hoşlanmamalarıdır... Okuduğunu seçerek okuyan, ama durmadan okuyan bir züppe, yılda iki piyasa romanı, elli iki televizyon dergisi ve 365 kupon gazetesi okuyan bir halk adamından iyidir bence... İlericilerimiz var, gericilerimiz var, laiklerimiz var, yobazlarımız var. Hepsi bu ülkeyi çok sevdiğini söylüyor ama hiçbiri okumuyor..."

Bu konuda epeyce dertli olan Çetin Altan, "Her evdeki kitap sayısı ortalama on tane olsa, vaziyet düzelecek." Diyor. Kitaplarınızı sayıp rahatlamayın hemen, herhangi on kitap değil, on iyi kitap olarak algılıyorum ben bu öneriyi. Gazeteci yazarların politik liderleri anlattığı kitaplar, yirmi günde kırk kilo vermenin gizlerini anlatan kitaplar, kahve falını gizlerini anlatan kitaplar, pop yıldızlarının biyografileri falan sayılmıyor...

Ne okursun ne yazarsın
Aklın bir karış havada gezersin
Sadece mesaj okur, mesaj çekersin
Bu ne biçim okur-yazarlık?
Havanda su döver, lak lak edersin!

Erhan Tığlı
erhantigli@mynet.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Burçin Çobanoğlu


Benim Saklı Cennetim

Eskiye tutkun olanlardanım ben.
Eski kitaplar, eski elbiseler, eski fotoğraflar, eski evler...
Hepsi biraz hüzün biraz gizem barındırır içinde. Bu dünyadan göçüp gidenlerin ya da alışkanlıklarından vazgeçenlerin yaşanmışlıklarına ayna tutar. Yüzdeki yaralar neyse kitap üzerinde tutulan küçük notlarda odur aslında. Silsen izi kalır...

Biraz cennetin biraz cehennemin siner üstüne eski eşyaların. Eskici dükkanlarındaki elbiselerin yırtık kolları belki bir tutkunun kurbanı olmuştur.

Belki tozlu rafta duran o pabuçlar çok yol katetmiştir. Kim bilir gecenin saat kaçına kadar örülmüştür o yelek ve hangi sevgili beklenirken bitmiştir o atkı.

Bir mağazada gezer gibi değil de gizli bir bahçeyi keşfetmiş gibi bakar gözlerin. Dokunduğun her eşya seni mucizevi bir zaman yolcuğuna çıkarır. Bir an küçük yaramaz bir çocuğun heyecanı, bir an yaşlı bir kadının elleri olur ellerin. Gömülmüş bedenlerin özgür kalmış ruhları gezinir üstlerinde.

Renkli hayatların siyah beyaz karelerine bakarsın sonra. Bilmediğin yüzlerin tanıdık gülüşleri olur.

Önünden hergün geçip gittiğin o evler dekor olmustur fotoğraflara; bir zamanlar yepyeni olduklarını kanıtlamak istercesine.

Şimdi yepyeni duran eşyalarımla beraber eskitiyorum bu hayatı. yaşanmışlıklar serpiyorum üzerlerine. Bir tutam hüzün iki tutam sevinçle tatlandırıyorum.
Özenle saklıyorum tüm fotoğrafları. Bir gün dondurduğum bu ânı benim gibi yaşayabilsinler diye her kareye gülümsüyorum..

Burçin Çobanoğlu


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


8,208,208,208,208,208,208,208,20
5 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Esin Ulutaş


EVİN BEYİ

Havada bir bungunluk vardı.Güneşin ışıkları gri bir tülün ardın-dan pek görünmese de sıcaklığını olduğu gibi bastırmıştı. Ne de olsa yazın ortasıydı.Yapış yapıştı Halil İbrahim'in teni,koltuk altlarından ekşi bir koku yayılıyordu.Kokudan kendisi de rahatsız oldu, yüzünü buruşturdu. Bir tencere su dökünmeliydi. Sabahtan beri bahçede duran bir kova su kaynamıştır nasıl olsa, diye geçirdi içinden. Soğuk su da dökünebilirdi ama, saçları sıcak suyla daha iyi köpürüyordu. Ayten Hanım'ın yaz başında verdiği Alaman şampuanı saçlarını yumuşacık, mis kokulu yapıyordu. Zaten Ayten Hanım ne zaman balkona çıksa, kumral dalgalı saçlarından etrafa bu koku yayılıyordu.

Neredeyse iki aydır Ayten Hanım'ın bahçesiyle uğraşıyordu. Önce otlarını temizlemiş,sonra tarım toprağı döktürmüş, gübre atmıştı. Ön bahçeye çim ekmiş, aralara gül fidanları serpiştirmişti. Sıra arka bahçedeydi. Oraya da zerzevat ekmeye karar vermişti. Biraz domates, patlıcan, biber; bir bölüme de maydanoz, nane, dereotu. Yemek yaparken taze taze koparması iyi olurdu. Ayten Hanım, ben bakamam, sulayamam, dediyse de omuzlarını silkmişti Halil İbrahim. Ben bakarım demişti içinden, sen merak etme.

Kalktı, bahçedeki kovayı alıp kafasının derisini yaka yaka Alaman şampuanıyla saçını yıkadı. Şampuandan koltuk altlarına, boynuna sürüp iyice köpürttü. Köpükleri cılız, esmer vücudunun üst bölümlerine yaydırdı. Eline zor sığan kocaman, esmer kalıp sabunla geri kalan yerlerini iyice ovdu. Kovanın yarısında kalan sıcak suyun üstüne soğuk su doldurdu. Omuzlarından aşağı tas tas su dökerek köpükleri temizledi. Duvardaki paslı çivide asılı duran havı dökülmüş, mavisi solmuş havluyu alıp iyice sarındı. Sabahtan yıkayıp kuruttuğu tek giysileri olan kahverengi gömleğini ve pantolonunu, özenle katlayıp koyduğu yatağın altından çıkararak giydi. Domates, biber, patlıcan fidelerini büyük naylon poşete yerleştirdi.

Bahçe kapısının çıngırağını duyan Ayten Hanım balkona çıktı. Kumral, dalgalı saçlarından yayılan koku, Halil İbrahim'in saçlarındaki kokuyla buluştu. ''Geldin mi Halil İbrahim ?''diye öylesine sordu Ayten Hanım. ''Geldim.'' dedi Halil İbrahim, mahcup, sevinçli. Elindeki poşeti gösterip ''Bunları ekeceğim arkaya.'' diye ekledi; gözleri ışıdı, sesi titredi. ''Tamam, sen geç. Ben sana bir çay doldurayım.'' dedi Ayten Hanım. Yazlık komşuları vardı evde, çay içiyorlardı. Halil İbrahim arka bahçeye geçti. Mutlu, acelesiz hareketlerle poşetin içindeki sebze fidelerini çıkarmaya başladı. Ayten Hanım az sonra elindeki bir bardak tavşan kanı çayla, içinde poğaça, kek dolu bir tabağı uzattı, arka bal-kondan. Yüzündeki aynı sevinçli tebessümle, gözleri yerde, uzatılanları aldı Halil İbrahim. Duvarın kenarındaki genç vişne ağacının dibine çökerek çayını yavaş yavaş karıştırdı. Ayten Hanım içeri girdi. İçerden kadın kahkahaları yükseldi. Çayından bir yudum alıp kocaman bir dilim keki attı ağzına. Başını kaldırıp gözlerini kısarak evin güneş ışığıyla parlayan, boyası yer yer dökülmüş duvarlarını inceledi. Seneye boyayalım evi, diye geçirdi içinden. Sonra bir yudum daha çay alıp bir poğaçanın yarısını ısırdı. Poğaça gevrek olmuştu, ağzında dağılıverdi. Gözlerini balkona kaydırdı. İpteki çamaşırlar kurumuş, kazık gibi olmuştu. Çayından bir yudum daha aldı. Az sonra Ayten Hanım balkona çıkarak ''Çayını bitirdin mi?'' diye sordu. Halil İbrahim kalan çayı kafasına dikip boş bardağı uzattı. Ayten hanım boşalan bardağı yeniden doldurarak getirdi. Halil İbrahim gözleriyle teşekkür etti, ağzı biraz daha yayıldı, kuru yanakları gamzelendi. Ayten Hanım içeri girdi, içerden kadın kahkahaları yükseldi yeniden.

''Şu adam da iki aydır küçücük bahçeyi hale yola koyamadı.'' dedi sarışın komşu.
''Yavaş yapıyor ama,güvenilir.'' dedi Ayten Hanım.
''Eli çok yavaş, çok.'' dedi kumral komşu.
''Kimmiş bu adam, tanıyor musun? Bak dulsun, hem de Al-manyalı adın var, zengin sanırlar seni.'' dedi kısa saçlısı.
''Yandaki sitenin bekçisinin kardeşi.'' dedi Ayten Hanım.
''Evli mi?'' diye sordu, saçları uzun olan.
''Bekarmış, geçen sene gelmiş kardeşinin yanına Kars'tan. Geçen yıl da balkon demirlerini boyattıydım.'' dedi Ayten Hanım.
''Yaşı geçkin ama. Kırk, elli vardır nerden baksan.'' dedi çilli suratlı.
''İki aydır aynı gömleği giyiyor adam.'' dedi saçı topuzlu.
''Yoksul tabii, ne yapsın?'' dedi Ayten Hanım.
''Ayol bu sana vurgun olmasın? İşleri uzatıp duruyor. On günlük işi, iki ayda yapamadı. Yüzünde de güller açıyor, pür neşe maşallah.'' dedi sarışın.
''Geçenlerde yemek vermişsin, balkonda yerken gördüm. Adam tam bir saatte bitirdi yemeği gerine, gerine. Üzerine de yaktı bir sigara. Sanki evin beyi.'' dedi saçları uzun olan.
Evden balkona, balkondan bahçeye kahkahalar taştı. Ayten Hanım yerinden kalkıp kahkahaların peşi sıra balkona çıktı. Yüzündeki tebessümle toprağı çapalayan Halil İbrahim'e seslendi.
''Bir çay daha ister misin?''

Esin Ulutaş


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,009,009,009,009,009,009,009,009,00
5 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


polygon@polygon.com.tr


Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


GECELERDE

Bir hüzün dolu ay ışığında
Gecenin bir ucunda sen, bir ucunda ben
Rüzgarın esişinden belli zaten
Her şey kendi yalnızlığında

Dalıp gitmişsin pencereden
Anıların tozunu eler yıldızlar
Kadife uykularda beyaz rüyalar
Gecelerde başladı bahar

Soluk almasını duyarsın sanki
Rüzgar değil yaprağı kımıldatan
Gecede kaybolana çoban ateşi sevgi
Ötesi yalan

Hayal etmezsin de neylersin
Gökyüzü yıldızlarla genişledi
Unut o kahır yüklü türküleri gönül
Gecelerde bahar başladı

MUSTAFA ŞERİF ONARAN

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Polygon Web Studio


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "

C.Eray Eldemir
"Uzak İklimler"

Temirağa Demir
"Edepli Fahişeler"

 
Nesrin Özyaycı
"ÖLMESEYDİ"


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

GOM Player 2.1.16.4613 / Windows / 4.48 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

VLC media player for Windows / V.0.9.9 / 16 MB
http://www.videolan.org/
İçinde tüm codec kütüphanesini barındıran açık kaynak bir oynatıcı. Bilgisayarınızın olmazsa olmazlarından biri. mp4, mov, mkv dahil hemen her formatta filmi izlemenize olanak sağlıyor. İndirin seveceksiniz.

7-Zip 4.65 (2009-02-03) for Windows / 913 KB
http://www.7-zip.org/
Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-09©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




A Toi
Joe Dassin









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20090407.asp
ISSN: 1303-8923
7 Nisan 2009 - ©2002/09-kmarsiv.com