Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 8 Sayı: 1.638

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 20 Mayıs 2009 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Cumhuriyet kadınına Cumhuriyet mitingi!..


Aldığın mola sana sonsuz huzur versin Türkan Hoca! Bu memleket çok güzel bir insanı kaybetti. Hamasi nutuklara ihtiyaç duymadan yaşadı, bir insana nasip olabilecek en muhteşem sözlerle uğurlandı. Onbinlerce kişi yürüdü arkasında. Üzerine sürülmeye çalışılan pislik bile dayanamadı yok oldu. Alkışlarla, papatyalarla, minnetle, saygıyla ama herşeyden önemlisi sevgiyle gitti. Güle güle güzel insan, güle güle Türkan Saylan, ışıklar içinde uyu.

...

Birtakım aşağılıklara çok şey borçluyuz aslında. Burnumuzda olup bitenlerden bihaber yaşayıp giderken, yapılan hizmetleri görmezden gelirken, bizi uyandırdılar. Sayelerinde bir güzel insanı tanımak, anlamak şansına kavuştuk. Beraberliğimiz uzun sürmedi ama milyonlara aşıladığı umut bu memleket varoldukça süreceğe benzer.

Haber sitelerinde sözde yorum yazan ama aslında içlerinde biriktirdikleri, kini, öfkeyi kusan, inancı ayaklar altına alan yaratıkları okudum bir süre. Ruhlarındaki pislik öylesine benliklerine yerleşmiş ki, cenaze namazında Allahın bildiğini kuldan saklamayan müftüye bile küfretmişler. Bu yaratıklarla aynı havayı solumaktan, uğruna can vermeyi göze alabileceğim bu güzel memleketi onlarla paylaşıyor olmaktan gerçekten utanıyorum. Bu ortamı hazırlayan, insanları bu derece birbirine düşman eden, utançlarından bir güzel insanı uğurlamaya bile gelemeyen yöneticileri de Allaha havale ediyorum.

Bir güzel insanı uğurlarken, en güzelini de andık dün. 90 yıl önce başlattığı kurtuluş destanının yıldönümüde Mustafa Kemal'i andık. Ve gene ne yazık ki, Atatürk'ten bahsetmemek için 19 Mayıs'ı ağzına almayan gazete parçaları da gördük bu memlekette. Hüzünlü ama gıptayla dolu, gururlu bir günün ardından, pisliklerinden arınmış, saygı ve sevgiyle yoğrulmuş bir güne merhaba demek dileğiyle hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


Nuran Talay

 Kahveci : Nuran Talay


  TÜRKAN SAYLAN'A

Cüzzam ile savaşan,

Devrim yasalarını ve Laik düzeni koruyup geliştirmek amacıyla oluşturulan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği kuruculuğunu ve genel başkanlığını yürüten,

Kardelenlerin okumasını sağlayarak aydınlığa birçok kızımızı kazandıran,

Nice başarılara imza atarak ödüllendirilen Türkan Saylan bugün aramızdan ayrıldı…


(…) Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Merkezi ve Tüm Şubeleri'nin yaptığı ortak açıklaması şöyle; ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, bugün saat 04.30'da vefat etmiştir. Çok sevdiği ülkesinin çocuklarında, gençlerinde ve yol arkadaşlarının yüreğinde hayalleri, düşünceleri, ilke ve değerleri ile yaşamaya devam edecektir. Ülkemizin başı sağ olsun. (…)

13 Nisan 2009 Tarihinde Ergenekon soruşturması kapsamında evi aranmıştı sözüm ona birçok belge kanıt olarak toplanmıştı.

Ergenekon davasının gecekonduya benzetiliyor olması çok yerinde.
Ansızın üzerine çöküyor, kaldırmak istediğinde ise istenmeyen olaylar yaşanıyor. Virüs gibi hasta olanların hastalığını öne çekip ölüme bir adım daha yaklaştırıyor. Haklarında yapılan suçlamalar kanıtlanmadan birçok iftiraya maruz kalıp, bunlarla da mücadele etmek zorunda bırakılmaları bu davanın en acımasız yönü…

Bu dava ile aydınlara karşı yapılan baskılarla, atılan iftiralarla toplumu daha çok sindirmeyi amaçlayanlara iyi bir ders verdi Saylan. 13 Nisan'dan bu yana hakkında yapılan suçlamaların sabit olmaması ve duruşu bunun en güzel kanıtıydı. Yine giderayak aydınlık için savaştı ve aydınlattı.


ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, biliyor ki ardında bıraktığı ÇYDD çalışmalarına aynı şekilde devam edip nice kardelenleri aydınlığa kavuşturmaya devam edecek. Ve kızlarımız da okuyup karanlığa karşı ışık olacak.

Her iki cümleden biri aydınlık oldu… Karanlığın en çok korktuğu aydınlık değil mi?

Saylan'ın son isteği, "kız öğrenci sayısının 36 binden 100 bine çıkarılması, Türkiye'deki her köye bir okul yapılması ve her kasabada kız öğrenci yurdu yapılması".

Bu isteğinin tez zamanda gerçekleşmesi için çalışmaların başlayacağından ve desteklerin bir çığ gibi büyüyeceğinden hiç şüphem yok.

Nur içinde yat, mekânın cennet olsun Türkan Saylan!

Nuran Talay
Nuran.Talay@PolitikaDergisi.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
3 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


Erhan Tığlı

 GÜL-DİKEN YAZILAR : Erhan Tığlı


  YAŞLI MISINIZ GENÇ Mİ?

"Ümit ruhun gençliğidir" deniliyor bir özlü sözde. Demek ki gençlik yaşta, başta değil umudunu diri tutmakla, geleceğe umutla bakmakta. Ünlü yazar Hekimoğlu İsmail, "Amacı sona eren ve ümidini kaybeden herkes yaşlıdır" diyor. Atatürk de asıl gencin, yaş değil, fikir bakımından genç olduğunu belirtmiş ve yurdu böyle gençlere emanet etmiştir. Ne gençler vardır ki düşünce ve duygu bakımından yaşlıdır, çağdışıdır ve nice ak saçlı, aksakallı yaşını başını almış kişiler vardır ki enerjisini yitirmemiştir, çağdaştır, çağdaş uygarlığa ayak uydurmuştur. Olivier Holmes, "80 yaşındayım, gencim. Çünkü çok neşeli bir mizacım var. Bizi ihtiyarlatan şey yaşımız değil, yaşama tarzımızdır" diyor. İshak Alaton'a göre, "Yaşınızla barışık değilseniz, ihtiyarsınız demektir. Çok genç yaşlılar olduğu gibi, ihtiyar doğanlar da vardır." Filozof ve devlet adamı Solon, güçlü ve genç kalmanın sırrını şöyle açıklıyor:

"Güçlü ve genç kalmanın tek sırrı var: Her gün yeni bir şey öğrenmek"

Sokrates 71 yaşında ve ölüme mahkûm edilmiş. Elinde sazıyla kendisini ziyarete gelen öğrencisine saz çalmasını öğretmesini söylüyor. Öğrenci şaşırıyor; "Size ne yararı olacak hocam?" diye soruyor ve ondan şu ders verici yanıtı alıyor:

"Zevk çalmakta değil, öğrenmekte!"

Ünlü filozof Diyojen, "Artık yaşlandınız, dinlenmeniz gerekmez mi?"diyenlere:

"Bu söylediğin bir koşucunun, tüm gayretiyle koşarken, tam finale yaklaştığı anda ipi göğüslemekten vazgeçmesine benzer. Oysa var gücüyle koşmaya devam etmesi şart" diyor.

Ünlü aktör Bert Lahr, "Arık yaşlandın, saçların bembeyaz oldu, bu rolü sana veremeyiz" diyenleri bakın nasıl susturuyor:

"Damın karlı olması, evin içinde ateş olmadığı anlamına gelmez!"

Eğitimci ve felsefeci John Dewey'in evine, doksanıncı yaş gününü kutlamaya gelen bir dostu, kitaplığındaki binlerce kitabı göstererek, bu kitapların ne işe yaradığını sorar.

"Yaşlanmak dağlara tırmanmaya benzer" der ünlü yazar, "Bilgiye ulaştığınız her yeni zirve, tırmanacağınız yeni bir dağ demektir."

Bir de günümüzün gençlerine bakalım. Çoğu tostla test arasına sıkıştırılmıştır, bitmek bilmeyen sınavlarla kıstırılmıştır. Ahmet Haşim'in dediği, "sefil iştiha, kirli nazar" güzelliklerin canına okumaktadır. Aşk, sevda rafa kaldırılmış, erdem, özveri gündemden çıkarılmıştır. Bayağılık, yozluk rahatça at oynatmaktadır. Ahmet Hamdi Tanpınar, "Sanatın başladığı yerde her şey susar ve hürmetle el bağlar" diyor ama günümüzdeki sanat televole ve şakşuka kültürü tarafından tutuklanmıştır. Magazin sanatçıları el üstünde tutulurlarken, gerçek sanatçılar ayaklar altında ezilmektedirler. Tanpınar'ın sözünü ettiği yer kaf dağının ardındadır artık. Cebren ve hile ile güzellik, iyilik kaleleri zaptedilmiş, yerine bencillik, çıkarcılık şırınga edilmiştir. Gençlik enerjisini ya futbol fanatikliğiyle harcamakta ya da kahve, birahane köşelerinde har vurup harman savurmaktadır. Kitaplıklar bomboştur ama yollar, barlar gençlerle dolup taşmaktadır. Kitap okuyanlara enayi gözüyle bakılmaktadır...

Böyle amaçsız, avare bir genç olmaktansa, ununu eleyip duvara asmamış, ruhunun gençliğini bozuk para gibi harcamamış bir ihtiyar delikanlı olmak daha iyidir.

Haydi gençler, silkinin biraz, atın üstünüzdeki uyuşukluğu!

Erhan Tığlı
erhantigli@mynet.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Kahveci : Serda Semerci


Bitti!

Gitti diye buradayım. İşlerken her şey kusursuz bos bir beyaz sayfanın karşısında tüketmiyorsun nedensiz vaktini, çok önemli nedenlerle kuşandığını düşünerek… Sahibi sanıyorsun yazı yeryüzünün hepsinin hem de… bütün kitaplar, boş ya da karalanmış defterler senin. Onlar için çok zaman olacak ve sonraya bırakılabilecek oysa meşgulsün şimdi kalbine yazmakla…

Epik veya şiirsel de olsa tekniğin önemli değil. Akıp gidiversin sözcüklerin, nasılolsa içinde kalıyorlar bir dudak ya da kulak memesi yumuşaklığının ıslaklığıyla.

Belki şimdi virgül koymak istiyorsun cümlene ya da nefessiz söylemek. Söylenecek yüzmilyonlarca sözcük sarfedilen bir iki adet sıradan laf sadece. Kaldı ki, öyle ki, şu ki, bu ki gibi yukarı balkon laflarıyla başlayan ayrılık tecamüleri. Gençlik serzenişleri, hayat sıkıntıları, başarısızlık, beceriksizlik yaftalamaları. Giden vicdanının bağırdığı içi dostça kıran arkadaşça ezen güzel laf demetleri… Sessizliğin derdini sarmış bir dinleyen. Her anında sussa diye debelenen. Bekleyen sözün ya bitmesini ya da tersine dönmesini. O an buzlaşan bir kafatası ve içinde parçalanan beyninin kılcal damarları. Diş çekilmiş bir ağızdan tükürülen suyun bulanıklığı gibi vücudumun özsuyu. Dinlemek bulandırıyor içimi. Midemi ayaklandırıyor. Ayağa kalkarken çöküyorum oturduğum ve bir tarafıma batan yeşilden belediye bankının aralıklı yeryüzüne. Uzun tutuyorum anlamsız cümleleri. Nesneler ve yüklemler devrik bir altyapının yardım çağrıları gibi. Boğuluyorum akvaryumunda. Birbirinden renkli boncuklar ve multivitaminli yemlerle beslendiğim akvaryumunda. Cama yapıştım siyah vantuzmuşçasına, kahverengi bir alacayla iyice iticileştim görünür kılığımda. Deri değişiyor kabuk değil. Kabuk olsa yine aynı ben kalacak yerine ben derim soyulsun istiyorum şimdi. Geçsin koparsın içimdeki büyümeyi. Ufalmak, masadaki ekmek kırıntıları olmak niyetim. Kaybolmak beyaz masa örtüsünün şarap lekeleriyle heba edilmiş çiçek motiflerinin arasında.

Kurtaracak bir cankurtaran yok mu dar boğazdan? Tahtarevandan düşünce mi acımıştı 5 yaşımda dizim böylesine. Bu kadar acımış mıydı? Babama koşarken hissettiğim huzur o yanımda otururken hissettiğimle neredeyse aynıysa acım da en az o kadar büyüktü ya da o kadardı demek ki…

Kırmızı rengi görüyor gözler. Karanlık yanıyor olmalı…

Dinleyici ben, bitmesin istiyor şimdi de sözü… Bitirmeye niyetli atıyor hecelerin son vurgusunu…

Gitmesin istiyor yeter ki…

Tez yarasını sarsın tendürdiyot ve pamukla.. Tendürdiyot yaksın, O üflesin istiyor…!

Serda Semerci


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


M.Nihat Malkoç

 Kahveci : M.Nihat Malkoç


  EUROVISION SAÇMALIĞI YAHUT TÜRKÇENİN GÖZYAŞLARI

Her yıl Mayıs ayının ortalarında Eurovision Şarkı Yarışması gerçekleştiriliyor. Onlarca ülke bu yarışma için bir yıl boyunca yoğun hazırlıklar yapıyor. Onlara sorsanız Avrupa'nın en iyi müzik parçasını ve solistini seçiyorlar. Neye göre? Ölçütleri neler? Bunlar standart değil; alabildiğine öznel bakış açıları… Eurovision Şarkı Yarışması hakkında tutarlı ve gerçekçi bir yazı yazmak için 16 Mayıs Cumartesi gününün gecesi onca zillete katlandım.

Eurovision Şarkı Yarışması yine bildiğiniz gibi… Yarışmada herkes komşularına puan veriyor. Şarkı yarışmasından çıkmış, siyaset arenasına dönmüş sanki. Yarışmada hiçbir şey gerçekçi ve tarafsız değil… Böyle deli saçması bir yarışma niçin 53 yıldan beri devam eder, bunu bir türlü anlayabilmiş değilim. Bu yarışmanın dünya ve Avrupa müziğine katkısı var mıdır? Hiç zannetmiyorum. Zira bu yarışmada maksat, müziği ileriye taşımak değil.

Ülkemiz Tanzimat'tan beri Avrupa'nın peşine takılmış gidiyor. Teknolojide ve bilimde mi? Nerdeee? Müzikte, modada, gösterişte!... Düşünüyorum da Türkiye niçin Türk dünyasıyla birlik olup böyle bir organizasyona öncülük etmez. Türk Cumhuriyetleri ve Türk toplulukları bir şarkı veya türkü yarışması vesile edilerek pekâlâ bir araya getirilebilir. Bu yarışmayla Türkçe tekrar o eski görkemli günlerine döndürülebilir. Bu aynı zamanda kültürel kaynaşmaya da katkıda bulunur. Azeri, Kazak, Özbek, Türkmen, Kırgız halk müziği de böylece canlandırılmış olur. Yani Türkçe Olimpiyatları'nın büyüklere uyarlanmış şekli gerçekleştirilebilir. Bunu yapmak için fazla bir külfete de gerek yok. Her şey hazır… Helva yapacak marifetli ellere ihtiyaç var… Bırakın Avrupa'nın peşinden koşmayı Allah aşkına!...

TRT bildiğim kadarıyla Eurovision Şarkı Yarışması'na büyük paralar aktarıyor. Bu para bizim vergilerimizden oluşuyor. TRT gibi bir kurumun Türkçeyi hiçe sayarak İngilizce bir şarkıyla böyle bir yarışmaya katılması, bu yarışmaya yüklü miktarlarda para aktarması akıl alır davranış değil. Göz göre göre Türkçeye ihanet ediliyor. Müstemleke ruhu hortlatılıyor. Bu durum ülkemizin izzetini ve iffetini zedeliyor. TRT'yi bu tutumundan dolayı kınıyorum. Elektrik faturalarımıza ilave edilen yüzde ikilik payı da helal etmiyorum kendilerine.

Her yıl Haziran ayında Türkçe Olimpiyatları yapılıyor. Bu olimpiyatlarda onlarca ülkeden yüzlerce öğrenci Türkçe şiirler okuyor, şarkı ve türküler söylüyor. TRT yüzde yüz Türkçe şiirlerden ve şarkılardan oluşan, Türkçeyi şahlandıran bu güzel etkinliğe ne kadar maddî ve manevî katkıda bulunuyor? Hiçbir şeyi bize benzemeyen, Türkçeyi bile yarım yamalak konuşan bir kadına çuval dolusu para veriliyor. İş Türkçe Olimpiyatları'na gelince cepleri akrep doluyor. 'Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu' dedikleri bu olsa gerek…

Belçikalı Hadise'nin bu yarışmada birinci ol(a)madığına doğrusu sevindim. Dördüncü olarak bitirdiler bu yoz yarışmayı. Keşke ilk 10'a bile giremeseydiler. Bu yarışmada dereceye girmek, yapılan deli saçmalıklarını onaylamak anlamına geliyor. Yani 'dereceye girmişseniz gittiğiniz yol, yaptıklarınız doğrudur' anlamı çıkıyor bundan onların mantığına göre…

Bu yılki yarışmayı baştan sona takip ettim. Baktım ki geçmiş yıllardan bir farkı yok bu seneki yarışmanın. Her zaman olduğu gibi Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimine 12, Kıbrıs Rum Kesimi de Yunanistan'a 12 puan veriyor. Bu, 32 yıldan beri hiç değişmiyor. Onlar böyle yapıyor da biz farklı mı yapıyoruz? Biz de bu yıl 12 puanı Azerbaycan'a verdik. Tabii ki onlar da bize verdi 12 puanı… Kuzey ülkeleri, Slav ülkeleri, Balkan ülkeleri hep birbirlerine verdiler en yüksek puanları. Yani 'Al gülüm ver gülüm ' durumları söz konusu. Bir ehli vicdan çıkıp da bunu niçin sorgulamıyor? Eurovision'u millî mesele haline getirenler; bu yarışmada millî değerlerimizle alenen alay edildiğini, özümüzden ne kadar uzaklaşıldığını görmezler mi? Türkiye'yi Hadise gibi ecnebi kültürlerden beslenenler asla temsil edemez.

Hadise, birinciliği kazansaydı Türkiye mi kazanmış olacaktı? Bence hayır!… Çünkü bir kere şarkı benim anadilimde değil. İlginçtir ki bu yarışmadaki dansçılar bile Türk değil. Şarkı yarışmasını bacak şova dönüştürerek bu milletin değerleriyle alay edenleri kınıyorum.

M.Nihat Malkoç
mnm61mnm@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


7,007,007,007,007,007,007,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


polygon@polygon.com.tr



<#><#><#><#><#><#><#>

YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Servet Yaylı


<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


Sıkıyorum Boğazını Zamanın

Tonlarca ağırlık ellerimin üzerinde
Duyarsam eğer sesini
Yutacak okyanuslar ülkeleri
Kan sızacak kuşların gagalarından
Ellerim... Ellerim yok

Süzülüyor gözlerim aynadan
Çelik gibi öfkeli
Üstüme kapanıyor hava
Eziyor acının basıncı
Solgun uykusuz
Yokluğuna çarpıyorum
Geniş karanlıklarda
Sakata çıkıyor aklım

Donuyor çektiğim nefes
İnce ince yanıyor beynim
Gömülüyorum
İliklerime kadar suskun
Yüreğim... Yüreğim yok

İçeri kayıp ağzımdan
Sıkıyorum boğazını zamanın

' Düş Kuruyor Gece ' adlı kitabımdan - Ocak 2008 -

Hatice Bediroğlu

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Polygon Web Studio


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "

C.Eray Eldemir
"Uzak İklimler"

Temirağa Demir
"Edepli Fahişeler"

 
Nesrin Özyaycı
"ÖLMESEYDİ"


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

GOM Player 2.1.16.4613 / Windows / 4.48 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

VLC media player for Windows / V.0.9.9 / 16 MB
http://www.videolan.org/
İçinde tüm codec kütüphanesini barındıran açık kaynak bir oynatıcı. Bilgisayarınızın olmazsa olmazlarından biri. mp4, mov, mkv dahil hemen her formatta filmi izlemenize olanak sağlıyor. İndirin seveceksiniz.

7-Zip 4.65 (2009-02-03) for Windows / 913 KB
http://www.7-zip.org/
Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-09©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




Gülmek için yaratılmış
Göksel









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20090520.asp
ISSN: 1303-8923
20 Mayıs 2009 - ©2002/09-kmarsiv.com