Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 8 Sayı: 1.641

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 25 Mayıs 2009 - Fincanın İçindekiler



 



 Editör'den : Yüzyılın "Yolsuzluk" Hareketi!?..


Cuma'dan kalma haberlerin sonuçlarıyla başlayalım yeni haftaya. Bir kere nüfus cüzdanımın kıvrımlarına ilgi gösterip, kendi başlarından geçenleri anlatan tüm kahvecilere selam olsun. Koordinasyonsuzluk her yerde başa bela haklısınız. Benim problemim çözüldü darısı sizinkilerin başına.

Koordinasyon dediğimiz şey herşeyden önce insanda başlıyor. Beyni ile ağzı arasında koordinasyon kuramamışlardan az çekmiyoruz değil mi? Bunlardan biri de, çiçeği burnunda mesir macunu elinde bakanımız Bay Arınç. Söylediklerine inanmadığımızı belli etmiştik ama bu kadar kısa sürede mumunun söneceğini de tahmin etmemiştik doğrusu. Akman büyüğününe olur demiş ama anladık ki bırakacağı sadece başkanlık koltuğuymuş, yoksa diğer tüm nimetlerinden üye olarak istifa(de) etmeye devam edecekmiş muhterem. Anlaşılan Bay Arınç'ın dedikleri, iyi polislikten öte değilmiş. Koordinasyon eksikliğinin yanına bir de haddini bilmezliği ekleyelim isterseniz. Nasıl mı? Bay Arınç, hukukçu olmasının kendisine tanıdığı(!?) doğal haklardan yararlanarak Deniz Feneri davasına şöyle bir bakmış ve "Birşey yok bunda!" demiş. Belli ki, yolsuzluğa bulaşmamış olmasından kaynaklanan "temiz siyasetçi" kimliğinden sıkılmış. Yüzyılın "yolsuzluk" hareketine "Birşey yok bunda!" deyivermiş. Madem yok, neden sekiz ayda bir soruşturmayı başlatamadınız? Tercüman'ın babası öldü ondan gecikti safsatasına siz inandınız mı? "Dosyayı eksik yollamışlar, gelince gereken yapılır." cümlesini biz salak yerine koyduklarınıza alenen söylerken hiç mi utanmıyor sunuz?

Arada bir, sözde Alman feneriyle aralarında bir ilişki olmadığına sürekli yemin edip hâlâ bağış dilenen Türk fenerinin sitesine bakıyorum. Az önce de baktım, Fehmi Koru'nun Akşam gazetesine verdiği röportajı pek sevip baş sayfaya koymuşlar. Şıracı Koru, bakın ne zırvalamış;

"Her şeyiyle Alman istihbarat örgütünün işi olduğunun izlerini bulabilirsiniz o davada. Almanya'daki Deniz Feneri ile Türkiye'dekini ayırmak lazım. Türkiye'dekinin olaylarla ilgisi olmadığını gayet kuvvetle tahmin ediyorum. İçinde değilim ama dışarıdan baktığınızda en ufak bir leke konulabileceğini sanmam. Zaten o kadar insanın aldatma üzerine bir araya geleceklerini düşünemem bile. Almanya Deniz Feneri'nde de bir yanlışlık varsa, içine adam sızdırarak Almanlarca yapılmıştır."

Bu yoruma siz gülebiliyor musunuz? Ben maalesef gülemiyorum artık. Bu ve benzerlerinden sadece iğreniyorum. İnsanın bu derece kör olması için ya dangalak ya da o yolun yolcusu olması gerek. Başkaca bir açıklaması yok.

Hepinize bol erikli, kirazlı bir bahar haftası diliyorum. Kendinize iyi davranın, hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur








 


Nevriye Hamitoğlu

 Kahveci : Nevriye Hamitoğlu


  Dilimde Rumeli Türküsü; Köyümde Kiraz Vakti… 2

Komşunun sarı kırmızı kirazlarını yerken yakalanacağımızı düşünmemiştik. İzin almadan yediğimiz kirazların bedelini nasıl ödeyecektik? Kötü niyetli olmadığımızı nasıl anlatacaktık? Şimdi bu kiraz ağacının sahibinin torunları tam karşımızda duruyordu. Yaşımıza yakın üç erkek çocuk, sokakta oynarken toprak bulaşmış kirli yüzleri ile bize bakıyordu. Onlar diğer mahallelerden tanıdığımız birbirine akraba olan komşu çocuklarıydı. Hepsinin saçları kazınmıştı. Köyde erkek çocuklar yaz tatiline girince saçları sıfıra vurulurdu. En büyükleri olan Kara Ahmet, kızgın bir ifade ile ablama yakın duruyordu. Yanındaki Sümüklü Aydın çakır gözleri ile bizi korkutmak için kaşlarını çatsa da dolgun dudaklarındaki tebessüm bize zararsız olduğunu belli ediyordu. Ayakları yara bere içinde olan Deli Arif ise elinde sıkıca tuttuğu mavi lastikli sapanı ile tehlikeli görünüyordu. Bu çocuk köyün adeta canavarıydı. Kümeslerden yumurta çalar, yeni çıkan civcivlere işkence çektirir, kuşların yuvalarını bozardı. Rumen çocukları ile kavga eder, büyüklere bile bazen kafa tutar, sataşırdı. Kara Ahmet konuşmaya başladı: "Sizin ne işiniz var burada, burası bizim tarlamız, bu bizim kiraz ağacımız, neden çalıyorsunuz kirazlarımızı?" Ablamın cevabı kısık sesle çıktı: "Valla billa çok koparmadık, göz hakkımızı alıp gidecektik. İsterseniz siz de bizim tarladaki kiraz ağacımıza çıkabilirsiniz." dedi ve bizim kiraz ağacımızı gösterdi. Bu açıklamadan sonra mı yoksa korktuğumuzu belli eden bakışlarımızdan mı bilmem Kara Ahmet'in kızgınlığı sönüverdi: "İyi o zaman biraz daha yiyebilirsiniz, ama bir daha izinsiz girmeyin bizim tarlamıza!" dedi. Bir iki kiraz daha koparıp kendi tarafımıza geçtik. Sepetlerimizi alıp eve gitmek için hazırlandığımızda Zehra kıkırdadı. Korkmuştuk ama küçük suçumuz ve karşılaştığımız tuhaf durum hepimizin gülmesine sebep oldu. Bizi seyreden çocuklar şaşırarak bize baktı ve Kara Ahmet ablama bağırdı: "Sen bana ne dedin?" Gülmemiz birden bire kesildi. Ablam şaşkınlıkla ona döndü: "Ben bir şey demedim?" Kara Ahmet, çite daha fazla yaklaşarak: "Sen bana küfür etmişsin, Arif öyle söyledi." dedi. Ablam "Yalan söylemiş, ben sana bir şey söylemedim" dedi. Deli Arif: "Güldüler ya şimdi? Vallahi duydum, bana mı inancan ona mı?" diye yalanına devam etti. Biz işte şimdi korkmuştuk, elimizdeki sepetleri sıkıca tutup tarlanın kapısına doğru hızlı hızlı yürüdük. Onlar barış anlaşmasını hiçe sayarak sırf deli Arif'in macera tutkusuna kapılıp taarruza geçtiler. Ne olduğunu anlayamadan koşmaya başladık, onlar bizim tarafa geçmek için çitten atlarken biraz zaman kazanmış olduk ve arayı açtık. Elimizde sepetlerimiz yokuş aşağı var gücümüzle bacaklarımız arkamıza vura vura delicesine koştuk. Peşimizden gelen bu küçük köy eşkıyaları bize yetişseler ne olacaktı ki? Deli Arif'in yüzünden nedensiz bir çatışmaya girmiştik. Bu bir oyundu. Çocuk ruhumuzun büyüttüğü bir macera oyunu. Onlar için zevkli ama bir o kadar da anlamsız bir kovalamacaydı. Çocukluğun verdiği korkuyla kalplerimiz hızlı hızlı atıyordu. Anneannemin arka bahçesine yaklaştık. Benim ayağım tökezledi ama düşmedim. Düşseydim elimdeki sepet yerde yuvarlanacak, kirazlar dağılacak, ben ağlarken de hepimiz bu eşkıyalara yakalanacaktık. Düşmediğime sevindim çünkü başımıza gelebilecek bu olumsuzluklardan kılpayı kurtulmuştuk. Bahçe kapısından girerken hepimiz avazımız çıktığı kadar bağırdık: "Zehra aanneeeee!!!" Anneannem tesadüftür ki orda bulunan tavuk kümesinden çıktı ve yumurta dolu sepeti yere koydu. Onu görünce kurtuluşumuzu düşünerek rahatladık. Nefes nefese kalmış olan bize meraklı gözlerle baktı ve sanki köpek sürüsü gibi havlayarak arkamızdan koşan küçük köy eşkıyalarını gördü. Eline yerdeki bir sopayı alarak bahçe kapısından bağırmaya başladı: "Aaaaaaa sizi haytalar, sizi. Ne itsisiniz benim uşaklarımdan? Savulun buradan, gelmeyeyim şimdi yanınıza?". Bu bağırıştan sonra küçük eşkıyalar etrafa dağılarak kaçıştı. Anneannemin açıklama bekleyen bakışlarında ona hemen bizi neden kovaladıklarını anlattık. İlk başta bize kirazları izinsiz yediğimiz için kızdı, ama sonra da çocukların nedensiz kovalamasında bizi haklı gördü. Kiraz dolusu sepetleri görünce de mutlu oldu. Bu akşam kiraz şöleni vardı.

Köyümüzde kiraz vakti, bahçelerdeki kiraz ağaçlarının dallarında kirazlar sallanırdı. Kimisi koyu kırmızı, kimisi sarı kırmızı, kimisi de beyazdı. Kuşlar bu ağaçların dallarında cıvıldaşırdı. Boncuk kirazlar sepetlere toplanarak kiraz şenlikleri olurdu. Artan kirazlarla komposto yapılırdı. Balkanların kışları sert geçtiği için hemen hemen her meyveden kışlık komposto hazırlanırdı. Kirazlar yıkanır, sonra avuçlarla cam kavanozlara doldurulur, şeker ve su katılarak kapakları iyice sıkılırdı. Bahçe avlusunda yaz kış duran dibi kara kazanlara bu kavanozlar doldurulurdu. Birkaç saat kaynatıldıktan sonra kavanozlar tek tek çıkarılır ve soğuması için kapakları altta kalacak şekilde yere ters dizilirdi. Ters konulmasının amacı iyi sıkılmamış ve kaynama sırasında içine hava girmiş kapaklı kavanozları tespit etmekti. Onlara "bombaş" denilirdi. Bu sorunlu kavanozlar bir daha kaynatılamayacağından açılırdı ve kiraz kompostosu afiyetle içilirdi.

Benim çocukluğumun geçtiği seksenli yıllarda Bulgaristan devleti, halkçı politikasıyla yol kenarlarına çeşitli meyve ağaçları dikmişti. Kiraz, şeftali, kayısı, armut, ceviz ve ıhlamur gibi… Kiraz mevsiminde biz de herkes gibi yol kenarındaki ağaçlardan nasiplenirdik. Bir de devle ait özel kiraz bahçeleri vardı ki çoluk çocukla birlikte aileler kiraz toplamaya gider, kiraz dolusu her kasa başına devletten para alırlardı. Bu bahçelerde bu zamanlar tam bir şenlik olurdu. Çiftli kirazlar kulaklara küpe yapılır, tanıdıklar sohbet eder, kadınlar şarkı söylerdi.

Rumelin'in bereketli topraklarında kiraz vakitleri artık aynı değil… Benim köyümün bahçelerindeki, tarlalarındaki kiraz ağaçları öksüz ve yetim… Onları terk eden eski sahiplerini beklerken sessizliklerinin içinde ağlıyorlar belki de… Dallarına çıkan çocukların kahkahalarını özlüyorlar, ben biliyorum. Yediğim her kirazın tadında o ağaçların özlemini hissediyorum ve ben de büyük bir özlem duyuyorum. Keşke yine çocuk olsam!..

***

Gitsem diyorum doğduğum topraklara,
Köyümde bize ait tarlayı bulayım,
Duydum ki
Kiraz ağacımız duruyormuş orda,
Gitsem çıksam yine uzun dalına,
Eskisi gibi taşıyabilir mi beni?
Ya komşunun sarı kırmızı kirazları?
Hala orda mı o görkemli ağaç?
Çitten yine atlasam diğer tarafa,
Bu sefer söz verdim vallahi,
Sadece bir tane yiyeceğim!


Nevriye Hamitoğlu
nevriye.h@hotmail.com



Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,889,889,889,889,889,889,889,889,889,88
8 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


Nuran Talay

 Kahveci : Nuran Talay


  SAĞDUYU ARANIYOR

Ülkemiz son dönemde ciddi bir süreçten geçiyor. Süreçleri safha safha değerlendirdiğimiz de sağduyunun varlığını göremedik. Bugün bu arayışı başlatıyoruz…

Gelişmeleri sıralıyoruz;

Mardin'de akıllara durgunluk veren katliam ve üzerinden 24 saat geçtikten sonra unutulan 47 hayat. Uygarlıktan yoksun, cehaletin kucağına terk edilmiş, töreye ve teröre gebe bırakılmış bir diyar Mardin. Devletin şefkatli kollarını uzatmaya çekindiği, ancak gönderdiği Asker ile varlığını hissettirebildiği, bütünüyle kucaklayamadığı, sorunlarını çözemediği bölge. Bizler unutsak da medyada önemini yitirse de bu haber, öksüz, yetim kalan çocukların yüreklerinde acı yaşayacak…

Diyarbakır-Bingöl karayolu Abalı köyü yakınlarında ve Şemdinli'de terörün hain saldırısı 10 Askerimiz şehit düştü 29 Nisanda. Yürekler yandı, ocaklar söndü. Analar, babalar Teröristleri sevindirmemek için "Şehitler ölmez, Vatan bölünmez" diye haykırdı. Bundan 5 yıl önce ya da 6 ay önce söylediği gibi. Özgürlük savaşçısı olarak kendilerini dünyaya tanıtanlar sempati toplarken, bizler alıştırılmış insanlar olarak üzüntümüzü yanı başımıza koyup devam ediyoruz.

Her gün aldığımız cinayet, tecavüz haberlerine de alıştık. Toplum olarak vahşileşen ruhlarımızın bu hale gelmesinin sebepleri sorgulanmadan, tedavi yolları aranmadan etiketi yapıştırır olduk. Caydırıcı cezalar da uygulanmadığı sürece ateş yine düştüğü yeri yakmaya devam edecek.

Bostancıda 1 Mayıs öncesi yaşanan fiyasko. Güvenlik önlemlerin alınmasında gecikme, canlı canlı TV ekranlarda süren operasyonun yaşattığı travma, aynı zamanda doğuda AKP karşıtı "Vasat tarikatına" yapılan operasyonlarını da gölgelemişti. Yine 1 Mayıs, yine sol hareketine karşı operasyon ve yine taşların sopaların, copların havada uçuştuğu Taksim.

Baba beni okula gönder kampanyası ile yola çıkmıştı, Prof. Dr. Türkan Saylan önderliğinde Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği. Henüz dava aşamasında olan Ergenekon ile ilişkilendirilmişti. Çağdaşlığa aydınlığa atılan adımların önü kesilerek, Kardelenler bursuz, umutsuz bırakıldı. Cehalet haberleri ile ülke çalkalanıyorken.

Alican Sınır kapısının açılması gündeme getirildi. Obama ayağının tozu ile bu konuyu sunmuştu Ankara'ya. Ermenistan ile normalleşme sürecine giren Türkiye Azerbaycan'ı kırmadan, Karabağ sorununu göz önünde bulundurarak hareket ettiğini söylese de Ankara Bakü arasında gerginlikler yaşandı. Rus ordusunun verdiği destekle Azerbaycan halkına karşı sürdürülen operasyonlar Hocalı katliamı gibi soykırıma örnek katliamlar yaşanmıştı, acılar ise halen taze. Azerbaycan bölgede kalan tek müttefikimiz, onu kırmak incitmek ancak ABD'nin ve Rusya'nın işine gelir.

Ermeni soykırımı yıllardır ısıtılıp ısıtılıp önümüze sürüldü. Oysa, yemeğin malzemelerinden tutunda, katkı maddeleri, baharatları, tenceresi tavası ısıtıcısına kadar tüm üretim Ermenistan'a ve emperyalist devletlere ait. Türkiye belgeleri ile soykırım safsatasının yalan olduğunu belgelese de, Ermenistan bundan hep kaçtı. Toprak talebini, soykırımın kabullenilmesini hala diretse de uluslar arası alanda kendine yaratıcılarından destek bulsa da "belgelerimiz olduğu sürece" bu oyun tutmamalı.

Yüzyılın soygunu olarak değerlendirilen Deniz Feneri davası halen bir netlik kazanmadı. Dosyanın tercüme edilmesi beklenirken, haklarında birçok suçlama bulunan kişiler davanın başlatılmasını bekliyor.

Ergenekon; hakkında en çok yazılan çizilen, en baskıcı en sindirilmiş dava. Hakkında ki suçlamaları öğrenemeden yitip giden, hastalanan hayatlar. Ergenekon'u oluşturanlar darbe girişimini düzenleyecek kişilerden oluşuyormuş ya da buna destek verenlerden. Mühimmatları toprak altına saklamışlarda hangi silah, hangi bomba ile yan yana durmaz öğrenenmişler. Bu dava da yolsuzluk da var, ihaleye fesat karıştırmak da var, iddialar bu yönde. Darbe sendromunu yaşayanlar baskı ile korku imparatorluğu yaratarak birçok kişiyi susturdu. Ve bu sayede hukuka yeni bir terim eklendi. "Suçları sabit olmadıkça herkes suçludur" Hassasiyetten mahrum bırakılmış Deniz Feneri aksine Ergenekon davası ile ilgili konuşmak fazlasıyla serbest.

Ve Kayıp Trilyon davası; Refah Partisi'nin kapatılması davası ile ortaya çıkan davada Sincan Ağır Ceza Mahkemesi'nin Abdullah Gül için "yargılanması gerekir" kararının çıktığı mahkemede "kamu hukukunda 'dokunma' kural olduğu için milletvekilleriyle kıyas yapılarak Cumhurbaşkanı için 'Soruşturulamaz' kararı verilmesinin yanlış olduğu" sonucuna ulaşmıştır. Anayasa'da Cumhurbaşkanlarının bu tür soruşturmalarının nasıl yapılacağı konusunda boşluk bulunduğunu, Anayasa değişikliğine gidilmesini de önermiştir. Dokunulmazlıkların kaldırılmasını, hukukun karşısında herkesin eşit olmasını isterken Anayasa Mahkemesi tarafından 6/5 oyla kapatılmamış olan ancak ciddi uyarı alan iktidar partisi Anayasayı değiştiremeyeceği aşikâr. Dokunulmazlık yalnızca Milletvekilleri için geçerliyken bu haksız haktan yararlandırma çabaları sürerken davanın zaman aşımına yenik düşmesinden korkarım.

Sıralamaya almadığımız birçok konu olsa da bunların çözüme ulaşması onlara da ışık olacak düşüncesiyle şimdilik sonlandırıyoruz.

Ve diyoruz ki, toplumu ilgilendiren sorunlar aynı hassasiyet ile ele alınsın ve çözüm için somut adımlar atılsın. Yitirdiğimiz sağduyu olgusunu yeniden yeşerterek, ortak paydalarda milli ruh ile bilinci ile birleşerek hareket edilsin.

Yargımızı, Hukukumuzu, Ordumuzu, Laikliğimizi, Demokrasimizi yıpratmadan!

Nuran Talay
Nuran.Talay@PolitikaDergisi.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
6 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


M.Nihat Malkoç

 Kahveci : M.Nihat Malkoç


  KİTAPLI HAYALLER VADİSİ

Daha düne kadar çirkin bir görüntüye sahipti Zağnos Vadisi… Her taraf çarpık gecekondularla doluydu. Şiddetli yağmur yağınca evleri sular basıyor, her taraf çamur deryasına dönüyordu. Buradaki hayat, insanlara reva görülecek bir hayat değildi. Bu çarpıklığı gören devlet yetkilileri bu işe el attı. Zağnos Vadisi'ndeki gecekondular kamulaştırıldı. Bu iş mahkeme süreciyle birlikte uzun zaman aldı. Gecekondu sahipleri paralarını alınca yıkımlar başladı. Hükümet burayı park ve gezinti alanı yapmak için kolları sıvadı. TOKİ'ye ihale edildi bu iş… Kısa zamanda vadinin çirkin yüzü değişti. Surların hemen yanı başında güzel bir yeşil alan kazandı Trabzon. Başbakan tarafından törenle açıldı.

Kitaplı Hayaller Vadisi Zağnos Vadisi'nin hikâyesi kısaca bu… Bugünlerde Zağnos Vadisi modern bir görünüme kavuştu. Artık bu güzel vadinin yüzü gülüyor. Şimdilerde köprü üstünden geçerken gururla bakıyoruz bu güzel parka. Modern Trabzon'un tebessümü çarpıyor gözümüze. Bir zamanlar burada ilkel bir hayat yaşayan insanlar, artık başka yerlerde kendilerine layık modern evler alarak hayatlarını devam ettiriyorlar. Onların da kötü talihi değişti bir anda. İnsanlar gezip dolaşıyor, stres atıyor bu yemyeşil, pırıl pırıl mekânda. Su sesleri şehrin gürültüsünden bunalanlara iksir oluyor. Zihinler duruluyor. Trabzon'a layık bir yer burası. Şehrin özlenen yüzü Zağnos… Bu yüz Trabzon'a çok yakışıyor. Olması gereken buydu zaten.

Bir zamanlar Trabzon'un gecekondu bölgesi olan Zağnos Vadisi bugünlerde büyük bir heyecana sahne oluyor. Trabzon Valiliği "Okuyan Şehir Trabzon" sloganıyla hayata geçirdiği okuma kampanyası kapsamında büyük bir kültür, sanat ve edebiyat etkinliğine imza atıyor. 23-31 Mayıs 2009 tarihleri arasında kültür ve sanat dünyasının seçkin isimleri Trabzon'la buluşuyor. Trabzonlu öğrenciler ve şehir halkı, kitaplarını severek okuduğu isimleri yakından görme ve tanıma imkânına kavuşacak bu etkinlikle. Trabzonlular bir hafta boyunca kitabın duru ve dost dünyasında soluklanacaklar. Sevilen yazarlar okurun ayağına kadar gelecek.

Göz zevkini bozan gecekondudan kitaplı günlere giden aydınlık bir yol düşünün… Zağnos Vadisi Parkı bu yıl Kitaplı Hayaller Vadisi'ne dönüşüyor. 23-31 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek şenlikte 50 edebiyatçı-yazar imza ve söyleşiler ile okurlarıyla buluşuyor. Açılışını Kültür Bakanı Sayın Ertuğrul Günay'ın yapacağı kültür ve sanat şenliğinin onur konuğu ise Edebiyatçı-Yazar Doğan Hızlan ve Hilmi Yavuz... Bu güzel şehri hiçbir zaman terk etmeyen, bunu aklından bile geçirmeyen Trabzon'un edebiyattaki gururu, akademisyen, hikâyeci ve romancı Nazan Bekiroğlu da bu kitap şenliğinde okurlarıyla birlikte olacak; bir de konuşma yapacak. Trabzon Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu'nun, Trabzon Valisi Nuri Okutan'ın ve Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay'ın konuşmaları ile başlayacak açılış töreni yayınevlerinin stantlarının gezilmesi ile devam edecek…

Şenlik öncesinde, valilik bünyesindeki okulların öğrencilerine katılımcı yazarların eserlerinden ücretsiz dağıtılacak. Yazarlar şenlik süresince kitap dağıtımının yapıldığı okulları ziyaret ederek kitaplarını imzalayacak ve öğrencilerle sohbet edecek. Okullardaki etkinliklerin yanı sıra Zağnos Vadisi'nde yazarların imza programları olacak. Yazarlar halkla kaynaşacak. Trabzon, aşağıda adlarını sıraladığım birbirinden önemli şair ve yazarları misafir edecek:

"Ahmet Turan Alkan, Ali Çolak, Ayla Kutlu, Aysel Gürmen, Aysel Korkut, Bestami Yazgan, Beşir Ayvazoğlu, Canan Tan, Doğan Hızlan, Dursun Gürlek, Fatih Erdoğan, Ferda İzbudak Akıncı, Fevzi Samuk, Masalcı Abla Gamze Alıcı, Gülsüm Cengiz, Gülten Dayıoğlu, Hicran Göze, Hilmi Yavuz, İkbal Gürpınar, İnci Aral, Kenan Sarıalioğlu, Mehmed Niyazi, Mehmet Azim, Mehmet Zeki Aydın, Metin Özdamarlar, Mevlana İdris, Muhammet Bozdağ, Murat Çiftkaya, Mustafa Armağan, Muzaffer İzgü, Nazan Bekiroğlu, Nur İçözü, Nuriye Akman, Nurullah Genç, Ömer Sevinçgül, Sara Gürbüz Özeren, Selim Gündüzalp, Sema Maraşlı, Senai Demirci, Serhan Büyükelçi, Sevim Ak, Sevinç Çokum, Sevinç Kuşoğlu, Süleyman Bulut, Timuçin Özyürekli, Ulviye Alpay, Yalvaç Ural, Zeynep Uluant…"

M.Nihat Malkoç
mnm61mnm@hotmail.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
2 Kahveci oy vermiş.

 


Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Dost Meclisi


polygon@polygon.com.tr



<#><#><#><#><#><#><#>

YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
Yorumlarınız için bekleriz.

Fotograf : Servet Yaylı


<#><#><#><#><#><#><#>

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


 


 Tadımlık Şiirler


"tırnak içinde soru işareti"

Ilıksın sıcakla soğuk arasında kalmayı hiç umursamamış,
Gülümseyişinin gamzelerine yansımasının aksine
Tedirginliğin duvardaki gölgede ört pas edilmiş
Gecenin bir köşesinde saklanmış ilkyardım kutusunda ki yıllanmış sargı bezinden kullanmaya çekimser,
Oksijenli suya pamuk daldırmaktan vazgeçmeyensin
Dilinin ucuna gelen kelimelerde ki günahtan korkarcasına
Gözlerinden gözlerime bir köprü kurmuş
üzerinde dua eder gibisin
Şifresini unuttuğun kalbinin kilidini kırdığında
Etrafa saçılan demirlerden adını koyduğum hünersin
Şuursuz imzaladığım senette mühür
Son yazdığım dilekçede talepsin
Keşkelerime tur bindirmeye yaklaşan iyi ki
Kronometremde rekor kırmaya soyunmuş beklemede...
Hızlısın...
Rafa kaldırılmış kitaplar arasında
Siyah kapağı tozdan griye dönmüş en sondakisin
bir sonrasını merak ettiğim olaylar zincirisin içindeki hikayelerde
raftaki o sayfaları yırtık kitap değilsin bende.
İtiraf etmek marifetse;
"Mutlu sonsuzluk yazdığım düşlerimde kalman dileğiyle"
Yakışıklısın tırnak içine alınmış bu tarz cümlelerimde.
"o halde hep kalır mısın tırnaklarımın çevrelediği avcumun içinde?"...

Fethiye Gölgesiz

Yazdırmak için tıklayınız.

 


 Bol Bul Bulmacalar




Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


 


 Biraz Gülümseyin






KMTV Sunar...

 


 Kıraathane Panosu



Polygon Web Studio


Yazarlarımızın Kitapları


Merih Günay
"Martıların Düğünü"

Nesrin Özyaycı
"Işık -II-"


Temirağa Demir
"Her kardan Adam Olmaz"


Şadıman Şenbalkan
"Şehit Analarımızın Çığlıkları"

Hatice Bediroğlu
"Düş Kuruyor Gece"

Cüneyt GÖKSU
Serpil YILDIZ

"KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

Merih Günay
"HİÇ"

Feride Özmat
"Yanlış Zaman Hikayeleri "

C.Eray Eldemir
"Uzak İklimler"

Temirağa Demir
"Edepli Fahişeler"

 
Nesrin Özyaycı
"ÖLMESEYDİ"


İstanbul için Son Hava Durumu
ISTANBUL ISTANBUL
Ankara için Son Hava Durumu
ANKARA ANKARA
İzmir için Son Hava Durumu
IZMIR IZMIR
Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


 


 Damak tadınıza uygun kahveler






http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

GOM Player 2.1.16.4613 / Windows / 4.48 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

VLC media player for Windows / V.0.9.9 / 16 MB
http://www.videolan.org/
İçinde tüm codec kütüphanesini barındıran açık kaynak bir oynatıcı. Bilgisayarınızın olmazsa olmazlarından biri. mp4, mov, mkv dahil hemen her formatta filmi izlemenize olanak sağlıyor. İndirin seveceksiniz.

7-Zip 4.65 (2009-02-03) for Windows / 913 KB
http://www.7-zip.org/
Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

 


KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
(Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
E-posta:


Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


Uygulama : Cem Özbatur
2002-09©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

 






Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM




My Boy
Elvis Presley









Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20090525.asp
ISSN: 1303-8923
25 Mayıs 2009 - ©2002/09-kmarsiv.com