Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 8 Sayı: 1.648

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 4 Haziran 2009 - Fincanın İçindekiler


  • sar(ma) duvarlarımı ... Deniz Marmasan
  • Doğum Günü ... Levent Bedir
  • ZAĞNOS VADİSİ'NDE HİLMİ YAVUZ'LA BAŞBAŞA ... Nihat Malkoç


  • Dost Meclisi, Tadımlık Şiirler, Bol Bul Bulmacalar, Biraz Gülümseyin, Kıraathane Panosu, Damak Tadınıza Uygun Kahveler

  •  



     Editör'den : "AKePe diyenler edepsiz"


    "Sensin edepsiz!"

    ...

    Genç Bakış Mardin'den yayınlanıyor izliyorum. Mardin Artuklu Üniversitesindeler. Mayınlı arazilerin istimlak öncesi sahipleri de oradalar. Doğal olarak ilk hakkın kenndilerinde olduğunu iddia ediyorlar. Konuşmalardan ortaya çıkan iki önemli konu var. Birincisi, cevabı bir türlü verilmeyen sorular zinciri. Neden sadece Türkiye-Suriye sınırı, neden hiç bir örneği olmayan yap-işlet-devret modeli ve neden yasa çıkarma ihtiyacı? İkincisi ise ağızdan ağıza yayılan İsrail düşmanlığı. Birincisinin muhatapları belli. Cevabı vermek durumunda olanlar soru soranları fırçalamaktan öteye gidemiyor. Ama ikincisi bizim sorunumuz. Bu konuda neden İsrail diye sorana, neden olmasın diye cevap vermek te mümkün. Çünkü konu, ihalenin İsrail'e verilmesi değil, uydurulan bir modelle mayından temizlenecek sınır boyunun bölge halkı yerine yabancı bir şirkete verilmesi. Bu satıştır, değildir tartışılabilir ama "Neden?" sorusunun bir cevabı olmalı. Bunu sadece ekonomik nedenlere bağlamak bize yakışır mı, onu soruyor millet kendi kendine. Ama belli ki hükümetin umuru değil.

    Haber geldi, 100 oy fire ile geçmiş yasa Meclisten. Jet hızıyla Çankaya'dan da geçer, merak buyurmayın. Ama Anayasa Mahkemesi ne karar verir orası meçhul. Bu problem nasıl çözülecek gerçekten merak ediyorum. Hoşçakalın.

    Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

    Cem Özbatur








     


    Deniz Marmasan

     Sütlü Kahveci : Deniz Marmasan


       sar(ma) duvarlarımı

    Dokundun. Yüzüm adsız yağmurlara karıştı. Gökyüzünün sahip çıkmadığı buhar ve su, nabzımda alevlenen 'sen' tutkusu. Saçlarının buğday naifliğinden dudağının kenarına ilişen gökkuşağı yansıması olmak istedim. Prangalanan düşlerime iliştirdiğim güvercinlerin aklığı, sessizliği ölümün. Söylesene, düşünür müsün hızla dönen trafik ışıkları gibi ömrün saatlerini, başlangıç ve bitişleri?! Dizime saplanan ağrı, sırtımdan akan soluk, boğazımda düğümlenen yalnızlık mısraları… Ölçüsüz baharların ütopik hayatları, erguvan akıtması gözbebeklerinden yansır.

    Midemde dolanan akışkan koyuluk, yükselerek kalbimi ve nefesimi yokluyor. Kelimelerim sakatlanıyor, derinliğini kaybeden gözlerimden artık bal damlamıyor. Kör eden bakışlar, florosan altı sorgular. Gecesinde gündelik hayatın, kirli bir sarı nem, üzerimdeki gömlek, zehir içmeye hazır, beceriksiz ve çıplak bırakan bir kostüm..

    Sustun. Sessizliğini anlamlandırmak için ayağa kalktım ve güneşe döndüm yüzümü. Gerdanından damlayan baharla, sırtından yükselen ayaz birbirine karıştı. Dizlerine binen ağrı, bacaklarından dökülen çarşaf sancısı…

    Buram buram yükselen meneviş, dirseğinin içinde doğan raksı, esansının… Üflediğin bulutlar, güneşi çıplak ve toprak gibi yalın ve yağmur kadar ıslak ve sen kadar nefessiz, perdesiz bırakıyor.

    İçtin. En güzel suyun getirdiği mucize, dökemediğin gözyaşlarıyla, boğazından geçemeden keder veren kelimelerin gölgesinde gebe… Saçlarının arasından inen ateş böceklerini savurmuyor rüzgar, dağıtmıyor tel tel simlerini… Deniz kokusu sinen dişiliğin bir tebessümün altında tuzlu ve ıslak, akmayı bekler kızılın.. Neredeydin. Beklediğim duraklar, yazmaz oldu biletlediğin yol düşlerini. Ruhumun otobüsleri boşalmadan geçiyor, ve her yeni yolcu itiyor yalnızlıklarını…
    Esrik kavruluş, diri bekleyiş, yorgun ten, yoksun şehir…

    Çaldın. Dudaklarımın arasından sızan ince kanda, müziğini boyadığın bir şarkı…"ya öl, ya sev, ya sus… ya doğruyu söyle…"
    Kımıldamıyor kalemim. Kurşunlarını dökemediğim kirli, beyaz bir sayfada, güldün. İç acıtan fotoğraf karelerinin, karanlık odalardaki ruhu sen, kızıl bir şarap gibi; tutku, öfke, zor…

    Burada mevsimi kaybettim. Tarihsiz atan ruhuma sıçrayan kan kurumuyor. Et yığınları arasında buldum, tenin altında dolanan ruhun servetiyle, asil akan kızılın; şarap ve sen mağrur objektif arkası, mürekkep lekesi gözlü, zambak kadın…

    Kağıtları parçalıyor şimdi varlığın, geçmiyor koyuluğundan gecelerin, aynalardan taşırdığın gülüşlerin… Uzun uzun sorduğun bakışlarım dağılıyor, çilek üstü çiylere…

    Uykularımda yazdığım masallardan düşen pembe toyluğun, göz kapaklarımı ağrıtan gerçekliğin, canımı yakan kesici soluksuzluğun ve ölümüne bir sıcak üşümenin, titreten, çözülen kar yeşerikliğin, seninle olmayı hastalığa dönüştüren sensizliğin…

    Söyledin. Gördüğün baskısını gönlümün, fısıldadın. Siyah inen gecenin çocuğu olduğunu bilirdim, gerdanında sevişen ay ve yıldızlarla kusacağım, "'sen'liliği… Şimdi savunmasız, şimdi korunaksız… Ayaklarımın altında ufalanan toprak içimde filizlendiriyor düğümlerini.
    Ve beni sar.
    Beni sarma.
    Sen şık, sen yosma şehirlerin gizli ışıltısı.
    Ben…
    Ben sadece,
               Sarmaşık…

    Deniz Marmasan


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    4 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Budha Bar : Levent Bedir


    Doğum Günü

    Manzara hala gözlerimin önündeydi. Müthişti. Yemyeşil tarlalar ve çiçeklerle dolu ağaçlar... Yüksekçe bir yerden, karşımızda duran zirveye bakıyorduk. Güneşi sırtında taşıyan dağa...

    Nereden bulurdu böyle yerleri bilmiyorum. Bende aynı köylüydüm ama bu zamana dek burayı keşfedememiştim. Aslında yalın olarak düşünülünce, bu gerçekleşen yalnızca bir doğa olayıydı. Gökyüzünün renkten renge girmesi, kızıllaşması, morlaşması, eflatunlaşması... Minnacık bulutların, bir tepsi gibi alev alev yanan o emsalsiz gücü, ortadan ikiye üçe bölebilecek kadar cüretkar olmaları.

    İçiyorduk.., Bu kadar yalın düşünemiyor, iç dünyamızda aydınlatan, battığında da karartan güneşleri hatırlıyorduk.

    Yanımdan hızla bir araç geçti. Dün izlediğim o manzara ne kadar etkilemişse beni, dalgın bir halde sürüyordum arabamı. Kırmızıydı evet markasını bile görememiştim ama rengi kırmızıydı işte. Önümdeki viraja hızla dalıp kaybolmuştu. "Buraları biliyordur" diye düşündüm, çok keskin virajları olan bir yolda bu hızla gitmek... akıllıca değildi.

    Müziğin sesini açtım. Bir sigara yaktım. Kimse duymayacaktı ya iğrenç sesimi..., bağıra bağıra söylemeye başladım o en sevdiğim ayrılık şarkısını... Aklımda cep telefonuma gelen en son mesaj;
    "Doğum günün yarın ama ben şimdiden kutlayayım. Nice Yıllara"

    Son dönemeci döndüğümde, yolun uçuruma bakan tarafından dumanlar yükseldiğini gördüm. Sağa yanaşıp durdum. Aşağıya baktığımda beni sollayan aracın yanmakta olduğunu gördüm. Hemen oraya doğru koştum. "İyidir inşallah" düşünceleriyle...

    Aracın yanına geldiğimde içinde kimse yoktu. Çevreyi araştırmaya başladım. Yaklaşık 25 m ilerde kanlar içinde yatıyordu. Durumu çok kötü görünüyordu. Gözleri açıktı. Yaklaştığımı gördüğünde, doğrulmak istedi ama beceremedi. Yanına oturdum. O uzun sarı saçları kıpkırmızıydı. Rahat nefes alabilsin diye, başını kaldırdım,

    "Lütfen" dedi çok zor da olsa..
    "Konuşmayın, kendinizi yormayın"
    "İyi olmadığımı biliyorum, cep telefonumda ki son aranan numarayı ararmısın"

    Her yeri kanlar içinde olan telefonu elime aldığımda, Olur anlamında kafamı salladım. Kahretsin çekmiyordu, kapsama alanında değildik.
    Gözlerimde ki öfkeyi gördüğünde,
    "Anlıyorum" dedi.

    Yukarıya baktığımda bir otobüs durmuş, yardım için bir çok yolcu bize doğru gelmeye başlamışlardı.
    "Telefon buradan çekmiyor, Hemen bir ambulans çağırın" diye bağırdım.
    Son bir gayretle elimi tuttu.
    "Lütfen, fazla vaktim yok gibi. Bir bekleyenim vardı, yetişmeye çalışıyordum. Telefonumu kapatın. Yarın arayın onu. Bugün bunu duymasın. Doğum günümdü benim bugün" bunlar son sözleri oldu. Bayıldı mı, öldü mü bilmiyorum. Nabzını kontrol edemedim.

    Ambulansa bindirdiklerinde üstünü tamamen örtmüşlerdi...

    Bugün doğum günüydü onun, kahretsin benimde... Elimde yarın nasıl arayıp söyleyeceğimi bilemediğim bir cep telefonu, ruhumun derinliklerinde ise bir cümle;

    "Önce öldürüp, sonra kutluyor"...,

    Bir anlamda iki ölünün "Doğum Günüydü" bugün...

    Levent Bedir


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    3 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


    M.Nihat Malkoç

     Kahveci : M.Nihat Malkoç


      ZAĞNOS VADİSİ'NDE HİLMİ YAVUZ'LA BAŞBAŞA

    Trabzon Valiliği'nin himayelerinde gerçekleştirilen Kitaplı Hayaller Vadisi-Trabzon 1. Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Kültür Sanat Şenliği'nin onur konuğuydu yaşayan son büyük şairlerimizden Hilmi Yavuz… İki günden beri Hilmi Yavuz'la beraberiz. Bir zamanlar gecekondu bölgesi olan Zağnos Vadisi'nde şimdi güller açıyor. Zira burası artık kentsel dönüşümle bambaşka bir görünüm kazandı. Sayın Valimiz Nuri Okutan burayı daha da güzelleştirmek ve anlamlı kılmak için bu yıl ilki gerçekleştirilen Kitaplı Hayaller Vadisi- Trabzon 1. Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Kültür Sanat Şenliği'ni burada yapmayı uygun gördü.

    Hilmi Yavuz ve M.Nihat Malkoç 1. Kitap Şenliği'nin ilk gününde şair olarak önce Hilmi Yavuz'la karşılaştım. Büyük bir sorumlulukla herkesten evvel gelmişti şenlik alanına. Bir ev sahibi olarak şehrimize teşriflerinden dolayı duyduğum memnuniyeti ifade ettim kendisine. Hatıra fotoğrafı çektirdik. Gün boyunca hep aynı mekânları paylaştık kendisiyle. Hilmi Yavuz açılışta güzel bir selamlama konuşması yaptı. Anlamlı konuşmasıyla ve kente yakınlığıyla Trabzonluların sevgisini kazandı. Can kulağıyla dinlediğim konuşmasında şu duygu ve düşüncelere yer verdi:

    "Bu kente İstanbul ve Ankara'dan sonra en çok gelenlerden biriyim. Trabzon insanının ve doğasının bir sonucudur bu. Trabzon insanının son derece aydın ve cana yakın oluşu, doğası… Günün birinde emekli olursam Trabzon'da bir ev tutup yaşamayı düşündüğümü de dostlarıma sık sık söylemişimdir. Trabzonlu şairleri biliyorum. Şiire değer ve önem veren insanları biliyorum. Trabzon'u hakikaten çok seviyorum. Peygamber Efendimizin bir mübarek Hadis-i Şerifi vardır: 'Davete icabet gerekir' diyor. Davete icabetin sünnet olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla beni Trabzon insanı ve Trabzon doğası ne zaman çağırırsa, bu davete icabet etmeyi de emir biliyorum. Trabzon benim için ayrı bir anlam taşıyor."

    Kitap şenliğinin ikinci gününde Hilmi Yavuz'un imza günü olacağı söyleniyordu. Ayrıca Hilmi Yavuz'la okuyucuları arasında bir de söyleşi imkânı olacaktı. Bu düşüncelerle gittik Zağnos Vadisi'ne… Pazar günü olmasına rağmen kalabalık yoktu Kitaplı Hayaller Vadisi'nde. Şair ve yazar Hilmi Yavuz, Vali Nuri Okutan'la birlikte kitap şenliğinin yapıldığı alana teşrif etti. Öncelikle Hilmi Yavuz'un değişik fotoğrafçılar tarafından çekilmiş fotoğraflarının yer aldığı mini bir sergi açıldı. Bu sergiyi gezdikten sonra Hilmi Yavuz son kitabı olan "İslam'ın Zihin Tarihi(Bir Müslüman Aydının İslam Üzerine Düşünceleri)" ni okurları için imzaladı. İmza programı bir hayli uzun sürdü. Fakat beklediğimiz söyleşi bir türlü başlamadı. Şair-yazar Hilmi Yavuz'un yanı tenhalaşınca fırsattan yararlanarak kendisiyle söyleşiyi başlattım. Söz sözü açtıkça etrafımızdaki kişilerin sayısı da gittikçe arttı. Söze dâhil olanlar oldu. Böyle bir manevra yapmasaydım Hilmi Yavuz söyleşisi olmayacaktı. Bir saatin üzerinde bir zaman kendisiyle her konuda konuşma imkânı buldum; söyleştik işte.

    Türk şiirinin son dönemdeki köklü çınarlarından biri olan Hilmi Yavuz, sözünü sakınmayan bir insan… İçinde ne varsa onu dışarıya yansıtıyor. Çok kere lafı gediğine oturtuyor. Düşünceleri derin ve bir o kadar da tutarlı… Nezaketi de hiçbir zaman elden bırakmıyor. 'Doğrucu Davut' özelliğini de kimliğinde saklıyor. Her zaman harbice, delikanlıca konuşuyor. Türk şiirini çok iyi biliyor. Şairlerin karakterlerini ustaca tahlil ediyor.

    Hilmi Yavuz'la olan sohbetimiz İsmet Özel'le başladı. Bilindiği gibi İsmet Özel bir programda 'Türk şiiri son dönemlerde çok yazlaştı' demişti. Bu sözü kabul etmeyen Hilmi Yavuz da 'Asıl yozlaşan Türk şiiri değil, İsmet Özel'in kendisidir' demişti. Böylece polemiğin fitili ateşlenmişti. Ok yaydan çıkmıştı. Şair ve yazarlar arasında meşhur olan kalem kavgası zincirine bir halka daha eklenmiş oluyordu. Bunları hatırlattıktan sonra İsmet Özel'in son çıkışı hakkında neler düşündüğünü sordum ona. Keşke sormaz olaydım. Meğer Hilmi Yavuz, İsmet Özel'e ne kadar da içerlemiş. Bir dokundum, bin âh işittim tabir caizse… Yavuz; İsmet Özel'in son yıllarda ne dediğini bilmediğini, bir sözünün öbürünü tutmadığını belirtti. İsmet Özel'in kötü bir şair olduğu kanaatini kendince sebeplerle kanıtlamaya çalıştı.

    Hilmi Yavuz ismi hemen herkesin hafızasında bir yönüyle yer tutar… Bazılarına göre, şair, bazılarına göre akademisyen, bazılarına göre edebiyat eleştirmeni, bazılarına göre televizyoncu, bazılarına göre de gazetecidir. Fakat en doğrusu şu ki o, bunların hepsidir.

    Son dönem edebiyatımızın yaşayan çınarlarından Hilmi Yavuz, Kitaplı Hayaller Vadisi-Trabzon 1. Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Kültür Sanat Şenliği'nin onur konuğuydu. O, bilmem kaçıncı kez gelmişti Trabzon'a… 70. yaş gününü de Trabzonlu sevenleriyle Trabzon'da kutlamıştı Hilmi Yavuz… Trabzon Belediyesi ile Ada Dergisi tarafından ortaklaşa düzenlenen "70. Doğum Yılında Hilmi Yavuz" adlı bir de sempozyum düzenlenmişti. Birçok kıymetli şair ve yazar; Hilmi Yavuz'un şairliği, yazarlığı ve kültür adamlığı üzerine bildiriler sunmuştu. Hilmi Yavuz enine boyuna tanıtılmıştı bu vesileyle.

    Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Kültür Sanat Şenliği'nde en çok ilgiyi Hilmi Yavuz gördü. Hayranları onunla bir kare fotoğraf çektirmek için birbiriyle yarıştı adeta. Kitap imzalatmak için onun önünde sıra oluşturdu sevenleri. O da büyük bir sabır ve hoşgörüyle okurlarına imzaladı kitaplarını. Hatta birçoğuyla kısa da olsa sohbetler etti. Bu konuda ben şanslıydım. Zira imza programının sonunda Hilmi Yavuz'la bir saatlik bir sohbet etme imkânı buldum. Pek de düzenli ve planlı olmayan dost sohbetiydi bizimkisi. Kamera filan da yoktu sözlerimizi kayda alan. Onun için rahat konuştuk. İsmet Özel'le girdik Orhan Pamuk'la çıktık muhabbet kapısından... Türkiye'de şöhretli bir yazar olan Yavuz, her sorumuza cevap verdi.

    Hilmi Yavuz, şiir serüvenini anlattı ana hatlarıyla. Ankara'da Bilkent Üniversitesi'nde, İstanbul'da TOBB Üniversitesi'nde ders verdiğini, bu yüzden de Ankara'yla İstanbul arasında mekik dokuduğunu, fakat işini çok sevdiği için bundan keyif aldığını söyledi bize. Necip Fazıl'la tanışıp tanışmadıklarını sordum. Tanışmadıklarını belirtti. Onun usta şair olduğunu dile getirdi. Sezai Karakoç'a bakış açısını sordum. Sezai Karakoç'un toplumdan kopuk, kendi köşesinde uzlet içerisinde yaşamayı seven usta bir şair olduğunu söyledi Hilmi Yavuz…

    Fırsat bulmuşken Hilmi Yavuz'a şiirde ölçü, şekil ve kafiye konusunu sordum. Hece ve aruz ölçüsünün artık misyonunu tamamladığını, kendisinin aruzla yazmayı bildiği halde bu tarz şiirler yazmadığını, şiirlerini ayağı yere basan imgelere dayandırarak serbest tarzda yazdığını dile getirdi. Ben de ona; aslında ölçü konusunda bağnaz olunmaması gerektiğini, bazı şiirlerin aruzla, bazılarının heceyle, bazılarının ise serbest yazılınca güzel olduğunu söyledim. Önemli olanın şekil değil, duygu yoğunluğu ve özü yansıtma olduğunu belirttim.

    İsmet Özel, kendisine 'kötü şair' diyen Hilmi Yavuz'a vermiş veriştirmişti yakın geçmişte. Hilmi Yavuz için 'Etnik ve kulübümsü cemaatten kuvvet alıyor.' demişti Özel… Hilmi Yavuz'un cevabı çok sert olmuştu: 'Bu sözleri ispatlamalı. Yoksa şerefsizdir.' demişti. Bu konuya girdiğimizde Hilmi Yavuz'un sesi biraz daha yükseldi. Onun son dönemlerde ne dediğini bilmediğini, unutulmanın sancılarını çektiğini, hatırlanmak ve gündeme gelmek için böyle saldırılarda ve iddialarda bulunduğunu söyledi. 'İsmet Özel'in ne yapacağı belli olmaz, o belki de geldiği yere de dönebilir' açıklamalarıyla bu konudaki düşüncelerini paylaştı bizimle. Ortamı daha da germemek için konuyu değiştirdik. Günümüzdeki dergilere bakışını sordum. Şiirlerinin niçin dergilerde yer almadığını merak ettiğimi söyledim ona. Edebiyat alanında ciddi dergilerin olmadığını, onun için de şiirlerinin dergilerde yayınlanmasına izin vermediğini söyledi. Şiirlerini kitap boyutuna gelince okuyucularıyla paylaştığını belirtti.

    Konu geldi Nobel Ödüllü Türk Yazar Orhan Pamuk'a dayandı. İtiraf edeyim ki aslında sözü o noktaya ben getirdim. Hilmi Yavuz, Orhan Pamuk'tan da hiç haz almıyor. Pamuk'un Nobel alacak düzeyde Türkçeye vakıf bir insan olmadığını, Nobel Ödülünü kıymetsizleştirdiğini ifade ediyor. O, Pamuk'un romanlarını okuyanların yarıda bıraktığını söylüyor. Hilmi Yavuz, Trabzon'a ve bu kentin kalem erbaplarından Nazan Bekiroğlu'ya, Kenan Sarıalioğlu'ya, Yaşar Bedri'ye ayrı bir kıymet veriyor. O, Trabzon'u çok seviyor. Türk şiirinin dev şairlerinden biri olan Hilmi Yavuz'u da Trabzonlular çok seviyor. Bu gönül köprüsünün her geçen gün daha da sağlamlaştığını sevinerek söyleyebiliriz. Trabzon'un fahri hemşehrisi olan şair Hilmi Yavuz'un uzun ve bereketli bir ömür sürmesini diliyoruz.

    M.Nihat Malkoç
    mnm61mnm@hotmail.com


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    1 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Dost Meclisi


    polygon@polygon.com.tr



    <#><#><#><#><#><#><#>

    YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
    Yorumlarınız için bekleriz.

    Fotograf : Servet Yaylı


    <#><#><#><#><#><#><#>

    Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
    dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

    <#><#><#><#><#><#><#>

    Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
    Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
    Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
    Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
    Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


     


     Tadımlık Şiirler


    Seni Görmek Güzeldi

    Güzeldi görmek uzun zamandan sonra seni
    Gözlerine bakmaya çalışmak ama bakamamak
    Duygularımı okumandan korkmak
    Ama bilmeni de istemek aynı zamanda
    Buluşmaları tesadüflere bırakmak
    Ve sonunda yitirmek tüm umudunu
    Kızmak, hatta küsmek sana
    Güzeldi görmek seni uzun zamandan sonra
    Hiçbir şeyin olamayacağını bilmek, geleceğe dair
    Ama ya olursa diye umut beslemek, ikimize dair
    Güzeldi seni uzun zamandan sonra görmek
    Hayatımdan hep atmaya çalışmak seni
    Yapamamak
    Yeni yürümeğe çalışan çocuk misali
    Çarpa çarpa unutmaya çalışmak seni
    Unutamamak
    Baktığım her yüzde seni görmek
    Sırf sana benziyor diye sevmek birini
    Güzeldi uzun zamandan sonra seni görmek
    Sana olan hasretimi birkaç dakikayla dindirmeye çalışmak
    Sen konuşurken dalıp gitmek cümlelerinde
    Anlamsız şeyler anlatmak sana
    Saçmalamak hatta
    Güzeldi, sonra seni uzun zamandan görmek
    Yüzünü nakşetmek zihnime
    Geçen süre zarfında sende oluşan değişimleri gözlemlemek
    Ve sevgilini dinlemek senden
    Uzun upuzun cümleler gibi kalbimde oluşan uzun yaraların kanamasını gizlemek
    Sahte tebessümle onaylamak seni
    "Ne güzel" diyerek yalan söylemek sana
    Bakamamak yüzüne
    Ufuklardayken yanıtlamak sorularını
    Güzeldi, seni görmek uzun zamanda sonra
    Kısa da olsa görebilmek seni
    Güzeldi
    Ve bu birkaç dakikanın bedelini de ödemek
    Güzeldi
    Her şeye rağmen
    Gün güzeldi
    özGÜN

    Ceyda Emel Nas

    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Bol Bul Bulmacalar




    Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


     


     Biraz Gülümseyin






    KMTV Sunar...

     


     Kıraathane Panosu



    Polygon Web Studio


    Yazarlarımızın Kitapları


    Merih Günay
    "Martıların Düğünü"

    Nesrin Özyaycı
    "Işık -II-"


    Temirağa Demir
    "Her kardan Adam Olmaz"


    Şadıman Şenbalkan
    "Şehit Analarımızın Çığlıkları"

    Hatice Bediroğlu
    "Düş Kuruyor Gece"

    Cüneyt GÖKSU
    Serpil YILDIZ

    "KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

    Merih Günay
    "HİÇ"

    Feride Özmat
    "Yanlış Zaman Hikayeleri "

    C.Eray Eldemir
    "Uzak İklimler"

    Temirağa Demir
    "Edepli Fahişeler"

     
    Nesrin Özyaycı
    "ÖLMESEYDİ"


    İstanbul için Son Hava Durumu
    ISTANBUL ISTANBUL
    Ankara için Son Hava Durumu
    ANKARA ANKARA
    İzmir için Son Hava Durumu
    IZMIR IZMIR
    Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


     


     Damak tadınıza uygun kahveler






    http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
    Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

    GOM Player 2.1.16.4613 / Windows / 4.48 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
    Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

    VLC media player for Windows / V.0.9.9 / 16 MB
    http://www.videolan.org/
    İçinde tüm codec kütüphanesini barındıran açık kaynak bir oynatıcı. Bilgisayarınızın olmazsa olmazlarından biri. mp4, mov, mkv dahil hemen her formatta filmi izlemenize olanak sağlıyor. İndirin seveceksiniz.

    7-Zip 4.65 (2009-02-03) for Windows / 913 KB
    http://www.7-zip.org/
    Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

     


    KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

    ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
    KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
    (Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

    ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
    Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
    E-posta:


    Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


    Uygulama : Cem Özbatur
    2002-09©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

     






    Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

    Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



    SON BASKI (HTML)

    KAHVE YANINDA DERGi

    Hoşgeldiniz
    Arşivimiz
    Yazarlarımız
    Manilerimiz
    E-Kart Servisi
    Sizden Yorumlar
    KÜTÜPHANE
    SANAT GALERiSi
    Medya
    İletişim
    Reklam
    Gizlilik İlkeleri
    Kim Bu Editör?
    SON BASKI (HTML)
    YILDIZ FALI
    DÜNÜN
    ŞARKILARI





    ÖZEL DOSYALAR

    ATA'MA MEKTUBUM VAR
    Milenyumun Mandalı
    Café d'Istanbul
    KIRKYAMA
    KIRK1YAMA
    KIRK2YAMA
    KIRK3YAMA
    ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
    11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
    Teröre Lanet!
    Kek Tarifleri
    Gezi Yazıları
    Google
    Web KM




    Sorrow
    Mort Shuman









    Fincan almak ister misiniz?
    http://kmarsiv.com/sayilar/20090604.asp
    ISSN: 1303-8923
    4 Haziran 2009 - ©2002/09-kmarsiv.com