|
|
|
Editör'den : Gökten düşen üçüncü elma aranıyor!.. |
Gazetecilik hakikaten güzel meslek. Yıllar önce yolumu çizerken bugünleri görebilseydim kesin gazeteci olmak isterdim. Hem de en araştırmacısından. Biz de burada bir nevi medya cambazlığı yapıyoruz ama bizimkisi göze görünenleri yorumlamaktan öte geçmiyor maalesef. Oysa mesleği gazetecilik olanın elinde silahı da hazır oluyor. Görüneni değil, görünmeyeni, duyulmayanı sorgulayabiliyor. Hele bir de istihbaratın kuvvetliyse tam yeme de yanında yatlık oluyor. O zaman muhalefetin de tadı çıkıyor. Belge diyene belge, şahit diyene şahit gösteriyorsun. Anlamışsınızdır, bu dediklerimin biat etmiş basın mensuplarıyla uzak yakın bir ilişkisi yok. Ben bu işi tüm ciddiyetiyle yapanlara hasetleniyorum. Mesela ben de "Ben demiştim, ben yazmıştım." demek isterdim doğrusu. Zaman zaman tutturduğum oluyor ama devede kulak misali olduğundan onu bile zevkle anamıyorum. İşte dün de bu haset dolu günlerimden biriydi. Sağolsun Necati Doğru köşesinde, bir değil tam üç tane "Ben demiştim" yazısı yazmiş ki, akıllara ziyan. Hele bir tanesi var ki, gözden kaçıranlar için buraya bir alıntı yapacağım.
"ev"li Deniz Feneri yolsuzluğunun AkePe'ye kadar uzanabileceğini söyleyen muhalefete Tayyip Bey cevap veriyor; "Bizim gizli saklı hiçbirşeyimiz yok. Aldığımız verdiğimiz web sitesinde. İsteyen açar bakar." diyor. Oysa anlaşılan o ki, bu konunun kökleri çok aşağılara gidiyor. Henüz Tayyip Bey daha RP il başkanı iken, belki de bugünleri rüyasında bile görmezken başlıyor yalancı çobanların masalı. Necati Doğru, o dönemde Milli Görüş çizgisinde yayın yapan Türkiye gazetesinde yazan Selahattin Önkibar'dan alıntı yaparak bir makale yazıyor 8 Eylül 2008'de. Yazıyı, Tayyip Bey'imizle ilgili kısmına dikkat buyurmanız ricasıyla aşağıya kısmen alıyorum izninizle.
"(...)
Yıl 1993.
O yıllarda RP mebusu olan Melih Gökçek arar ve aramızda şu diyalog geçer:
- Sebo Tayyip Erdoğan’ı tanıyor musun? Partimizin İstanbul İl Başkanı.
- Tanırım hemşerimdir.
- Ya kendisi yarın Ankara’ya geliyor. Bir özel TV kurma konusu var. Sen TGRT’nin kuruluşundan tecrübelisin, sana bazı teknik sorular soracaklar. Öğlen yemekte beraber olabilir miyiz?
- Elbette oluruz, ama Tayyip bey Ankara’ya misafir geliyor, ayıp olur, davet sahibi ben olayım. Yarın öğle için Büyük Ankara Oteli’nde yer ayırtıyorum.
Yemekte buluştuk...
Erbakan’a uğrayan Tayyip bey biraz geç katılıyor. Yemekte o güne kadar görmediğim ve tanımadığım Tayyip beyin asistanları tavırlı iki isim de var.
Peki kim midir bunlar?
Zekeriya Kahraman ile Zahid Akman.
(...)"
Nasıl ama? O TV kuruluyor, adına Kanal 7 deniyor. Üç kafadara da Allah yürü ya kulum diyor. Biri başbakan, diğeri uluslararası bir patron, sonuncusu Türkiye'nin medyasını denetleyen RTÜK'e başkan oluyor. Sonra, Almanya'da bir dava başlıyor. Zekeriya ve Zahid zanlı olarak anılıyor, Tayyip Bey de "Zahid kendini gayet güzel savunur, bana ihtiyacı yok." diyor. Gökten üç elma düşmüş, biri Zekeriya'ya, biri Zahid'e. Üçüncüsü bilin bakalım kime? Haydi kalın sağlıcakla, kalabilirseniz.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
|
Gezgin Kahveci : Cüneyt Göksu Küba Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçisi Sayın Ernesto Gomez ABASCAL'la Küba Devrim'inin 50 yılı üzerine bir söyleşi -1 |
|
Fidel, Raul, Che ve Camillio'nun Sierra Maestro dağlarından inip Havana'ya girmelerinin üzerinden tam 50 yıl geçti. Küba Cumhuriyeti, içinde bulunduğumuz 2009'da, Devrim'le yaşıt olan ABD ablukasının ağır yaptırımlarına rağmen, 50. yılını kutluyor. Domuzlar Körfezi istila denemesi, Füze Krizi'nde SSCB'nin Küba'yı kullanması, sonrasında ki soğuk savaş dönemi, 1990'lard SSCB'nin yok olması ve beraberinde zor yıllar, "Özel Dönem", 2000'li yıllarda yeni hedefler ve Fidel'in görev devri...
Geride kalan 50 yıla ilişkin bir değerlendirme için Küba Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal'la, Ankara'da konuştuk.
50. yılını kutlayan Küba Devrimi'ni değerlendirebilir misiniz? Devrim'in başardıklarının yanında, geçmişte alınan kararlarda şöyle yapılsaydı daha iyi olurdu diyeceğiniz bir özeleştiri var mı?
Bu soru epey kapsamlı aslında. 50 yılı kısa sürede anlatmak olası değil, en zor işlerden biri de özetini çıkartmak. Küba devriminin zafer kazanması geleceğe yapılan büyük bir sıçrayış oldu. ABD'ye yakın olmamız, Devrime kadar onun ülkemize uzun yıllar egemen olması, kaynakları yıllardır elinde tutuyor olması böyle bir devrimi yapmayı, birçok kimse için, imkansız hale getiriyordu. Buna karşın Küba kendi kökeni, tarihi, kültürü ve insanıyla bu Devrimi gerçekleştirdi. İthal bir devrim olmadı. Sosyal sorunların çözülmesiyle, bütün halka ulaşan bir devrim olmasıyla büyük destek gördü ve belli koşullar oluştukça da sosyalizme doğru ilerledi. Sosyalist bir devrime bürünmesiyle ve sürdürülebilir istikrarıyla da, Küba halkının tarihinden gelen, birikmiş problemleri çok kısa sürede kökünden çözebildi. Devrimin kazanımlarına baktığımızda, sadece ulusal bağımsızlıkla sınırlı değil, yani insanlar hayatlarının olumlu olarak değiştiğini somut olarak görmeye başladılar. İşsizlik, çiftçilerin toprak sorunu, halkın sadece üçte birini oluşturan okuryazarlık sorunu, ırk ayrımcılığı ortadan kalktı, kadınlara verilmiş haklar tanındı, genel eğitim ve sağlık imkanı sunuldu, Küba halkının kendi evlerinin sahibi olması icin kolaylıklar sağlandı. Kültürel ve sportif alanlarda gelişim oldu. Halk, birebir faydasını gördüğü somut sonuçları gördü. Dünyanın birçok yerinde mevcut olan haksızlık ve siyasi yolsuzluk ortadan kalktı. İlk kez halkın parasını çalmayan, yurt dışında hesaplar açtırmayan ve halkın parasını dışarıda biriktirmeyen, dürüst bir hükümete sahip olduk. ABD, Devrimden önce olduğu gibi, Devrimden sonra da her zaman Küba'yı ülkesinin bir parçası yapmak için çalıştı, ama Küba bahsettiğim başarılarıyla bu girişime hayır demiş oldu. ABD'nin bu kadar uzun süreli ve güçlü olarak Devrimi emperyal denemelerle test etmesi, kendimizi savunma gücümüzün de her daim ayakta kalmasına sebep oldu.
50 yıldır devam eden bir direniş var. Üstelik ABD'nin bunca baskısına rağmen kalkınmaya devam ediyoruz. Soğuk savaş döneminde SSCB'nin desteğini inkar edemeyiz. Ama SSCB'nin yıkılmasının üzerinden de 20 yıl geçti ve bütün dünyanın saygısını kazanmış bu direniş hâlâ devam ediyor. Her ne kadar ekonomik olarak ciddi sorunlar olsa da, birçok 3. Dünya ülkesi için çözümü hayal olan sorunların üstesinden gelmiş durumdayız. Özellikle Latin Amerika ülkeleri içinde çok fakir insanlar var, işsizlik hat safhada, milyonlarca çocuğun okulu, çiftçilerin toprağı yok, birçokları evleri olmadığından sokakta yaşıyor. Küba'da bunların hiçbirini göremezsiniz.
Küba hem emperyalizme karşı durarak hem de gelişimini devam ettirerek bunları sağladı. Bu sonuçlar, Latin Amerika'nın son on yılındaki gelişmelerde oldukça etkilidir. Birçok Latin Amerika ülkesi, Küba'nın izlediğine benzer bir yolda, açık, kapalı, 21.yüzyıl Sosyalizmi gibi farklı adlandırmalarla ilerleme kararı aldılar. Bunların hepsinin temelinde fakirlik, işsizlik, sosyal adaletsizlik ve yolsuzluğa karşı çözüm arayışı var. Latin Amerika ülkeleri ulusal bağımsızlık yolunu seçtiler; ABD'nin ve IMF'nin hakimiyetine hayır diyerek ekonomilerini canlandırmak istiyorlar. Bu halklar yeni bir yolda ilerliyorlar. Daha sola doğru kıvrılmış bir yol bu.
Küba'nın sıkı sıkı bağlı olduğu bir devrim formülü yok. Yıllar boyunca kendi kendine tesis ettiği, soğuk savaş yıllarındaki Batı - Doğu çekismesinden öğrenilen bir modeldir bu. Zaten artık bu koşullarda da değiliz.
50 yaşındaki Devrimde neler yapılsaydı daha iyi olurdu veya ne hatalar yapıldı gibi bir özeleştiri yapmak gerekirse, bunun cevabı oldukça zor. Birçok alanda başka kararlar alınabilirdi, sistemler belirlenebilirdi. Ama unutulmamalıdır ki bütün yapılanlar ABD'nin saldırganlığı altında gerçekleştirildi. Çok zor koşullarda Küba kendini geliştirdi. Hatta bir dönem tamamen tecrit edildi. ABD, geçmişte bütün Latin Amerika ülkelerinin Küba ile ilişkilerini kesmesini sağladı. Bu karara sadece Meksika uymadı. Küba'ya karşı nükleer silah tehdidi oldu. 90 milyar dolar ekonomik zarar veren bir ablukayla hâlâ başbaşayız. Bunlar olmasaydı daha farklı ilerlemeler de olabilirdi. Şu andaki durumla o zamandaki durum birbirinden çok farklı. O yüzden o dönem alınan kararların, şimdi eleştirilmesini uygun görmüyorum.
Küreselleşme ve kapitalizmin bileşenlerinin neden olduğu, günümüzdeki ekonomik krizden Sosyalist Küba nasıl etkilendi, kendini nasıl koruyor ve koruyacak ?
Artık ekonomi o kadar küreselleşti ki, Küba'da etkileniyor. Buna en güzel örnek Küba'nın başlıca ihracat ürünü nikel verilebilir. Nikelin dünya piyasalarındaki fiyatı 2009'da 2008'dekinin dörtte biri oranında düştü. Bunun ekonomimize yaklaşık 2 milyar dolarlık olumsuz bir etkisi olmuştur. Küba dünyanın başlıca nikel ihracatcısı. Yılda 75,000 ton'luk bir kapasitemiz var. Bu gelirin kamu yatırımlarımıza ve harcamalarımıza doğrudan etkisi oluyor. Bir diğer sektör turizm. 2008'de çok etkilenmedik; 2009'un ilk 3 ayında da çok etkilenmiş gözükmüyoruz hâlâ. Ama bu yıl içinde turizmden de bir kayıp olacağı ortada. İnsanların gezmek için artık daha az paraları var. Diğer ülkelerin yaşadığı maddi kayba göre Küba'nın etkilenmesi daha az. Küba'da sosyal güvenlik sisteminin yaygınlığı halkı güvence altına alıyor. Fabrika kapatılırsa, o insanlar sokağa terkedilmiyor; başka bir iş bulunup istihdam ediliyor. Eğer ki, iş bulunamazsa kendilerini geliştirmek için eğitim şansı buluyorlar. Kirasını ödeyemeyen aile, evi terketmek zorunda değil, evden atılmıyor. Kriz var diye, hiçbir okul kapanmaz, üniversitelere gidilmekten vazgeçilmez. Bu da sosyalizm ve diğer sistem arasındaki farkı açıkça gösteriyor.
Koşullar zorlaşırsa aynı gücü bulabilecek misiniz?
Tabii ki, kesinlikle.
Rusya'nın, Sovyetler Dönemini andırırcasına Küba ve Latin Amerika ile ilişkilerini yoğunlaştırdığı gözleniyor. Geçtiğimiz günlerde 1962 Füze Krizi'nde yaşananlara benzer, Küba'da balistik füze üssü kurma tekliflerinin yapıldığı haberleri geldi. Bunun sadece Küba'ya değil, Latin Amerika'daki sol iktidarlara da götürüldüğünü biliyoruz. Geçmişte bir üs deneyimi yaşamış Küba'nın böyle bir teklife yaklaşımı nasıl olur.
Bunlar basına yansıyan haberler, ne Rusya ne de Küba'dan bu konuda yapılan resmi bir açıklama yok. Bunlar spekülasyon. Küba bağımsız bir ülke. Her zaman ulusal çıkarlarını korumak için davranacaktır. Kendi ulusunun çıkarlarını korumak adına bir ülkenin askeri üssünü kurmak gerekirse hükümetimiz bunu değerlendirecektir ve halkın yararına bunun kurulması gerekirse onay verecektir. Rusya ile ilişkiler çok güzel bir dönemde ve daha da gelişmesi gerekiyor. SSCB dönemi gibi değil. Bu dönemle o dönem çok farklı.
Devamı Yarın
Cüneyt Göksu Cuneyt.Goksu@Gmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Sütlü Kahveci : Deniz Marmasan GÜNEŞİM, DAMLA… |
|
Ruhumu okşadığın bulutsuz öğle vaktinde, içimde sarı papatyalar valse kalktı. Bileğimi yakaladığın bir şiir dizesi, nazar boncuklarından bilezik zaman...
Limanlardan dileklerimi saldım, rüzgârlar denizle sevişti, sana akan defne kokusunda, varlığım şaha kalktı... Durduramadığım bir ritimsiz bakış, kalemimden teline dayanan...
Katmerlenen ateşimin örtmediği dokunuşların yıldız baskını...
Yutkunamadığım özleminde migrenden dönük bir derin sancı... Saçlarımı birbirine dolayan meltem yumuşaklığında, yeşerik mayıs düşü...
Gerçekten rüyaya düşürdüğüm zambağı arıyorum, sokaklar yatağında... Serzenişte, yanıyor dudağımda hazır ola durmuş renk geçidi...
Boynumdan akıyor yazın, oraların kışına inat...
Fıstık yeşili sular saçılıyor, hareli kahvelerimizin arasından...
Tenimde çiçek açan düşlerin, başucunda uyanmayı bekleyen sabırsız bir çocuk şimdi, sevdan..
Fısıltıların yankılanıyor sağanak yağmur dizlerimden süzülürken...
Sisli ve yorgun şimdi, batan güneş eflâtunluğunu kanırtırcasına sokuyor kızılına... Şehvet düşkünü coşkusu bu birlikteliğin...
Ellerinden dökülen dua gibi çizgilerde adımı buldum, zamanı yaktım. Denizler alev aldı, şehirsiz ve sursuz kaldık...
Bizi evlat edinen düşlerden, yuvarlandığımız gecelerin saklambaç saatlerinde, kakao kokulu oyunlara gittik... Muamma bakışlarına naif tenini ekledim de silemedim adımı kağıtlarından...
Tarifsiz, çömez heyecanımdan pay çıkardım hesapsız inen akşama...
Gerdanına doladığım tül coşkumdan kelimeler döktüm kadehlerimize...
Yıkanmamış erik olduk, solmayan gelincik, bitmeyen kalem, esareti yitik esir, özgürlüğünü tutsaklıkla taçlandıran kadınlar...
Damla varlığımdan, geceyi doğurmadan...
Deniz Marmasan
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
BİR KAN VERME HİKAYESİ
Ders çalışmak her zaman sıkıcıdır.Başka seçenekler tükenmiş, kahve kapanmış, arkadaşlar da evine çekilmiş, finaller de başladığından mecburen ders çalışıyoruz..Mehmet Arı, Metin Taş ve ben bizim evde masa başındayız.Radyoda gecenin içinden programı..derken bir anons:
"Kanı değişecek bir bebek için acele 0 gurubu RH(-) kan aranmaktadır.Kan vermek isteyenlerin Bursa Tıp Fakültesi hastanesine müracaat etmeleri rica olunur."
Metin'le ben hemen Mehmet'in yüzüne baktık.Onun kan gurubuydu.. okulda, mahallede, belediye hopörlerinden ne zaman anons duysa gider kan verirdi.
-Yarın sınav var, dedi.
Ben:
-Bebekmiş ya ölürse, dedim.
Mehmet:
-Kim gidecek şimdi Bursa'nın öbür ucuna..dedi.
Metin öldürücü darbeyi vurdu:
-İnsanlık öldü mü?
Kalkın o zaman dedi Mehmet.Çok yufka yürekli bir arkadaş olduğu için fazla dayanamayacağını biliyorduk zaten.. hayat kurtarmak tamam da biz bu anonsu yıllarca duyardık da merak ederdik.Ne oluyordu, bu anonstan sonra neler yaşanıyordu.
Aceleyle giyindik ve önce garaja, sonra da başka bir dolmuşla tıp fakültesine vardık.Fakat bizi bir hayal kırıklığı beklemekteydi.Kimsecikler yoktu.Uzun aramalardan sonra bir hemşire bulduk fakat o da oralı değildi.Çünkü bir kaç defa kan bulunmuştu ancak içindeki bir madde uymamıştı.Neyse Mehmet'in kanını aldı, içindeki o maddenin de uyduğunu görünce kan arayanlara telefon etti, kan bulundu diye..
Sonra Mehmet'e sütle bisküvi getirdi.Metin de süt istedi, ben bisküvilere takıldım.
Derken içeriye bir gurup şık giyimli erkek girdi.Bir tanesi "para çıkarın" der demez hepsi ceplerinden çıkardıkları para tomarlarını birinde topladılar.Bu arada hemşire bize bakarak "almazlar herhalde" dedi.Elinde para demeti olan adam "hangisi?" diye sordu.Biz Mehmet'i gösterdik.Adam paraları Mehmet'in kucağına attı.Mehmet bize baktı.Biz de alma diye işaret ettik.Derken bir mücadele başladı.Adam Mehmet'in kucağına paraları koyuyor, Mehmet de mahcubiyetten kızarmış bir halde "rica ederim" diye paraları adama veriyor.Gurup baktı ki para veremeyecekler, ikiye ayrılıp Metin'le bana arkadaşımızı ikna etmemiz için yalvarıyorlar.Anlattıklarına göre bebek ailenin ilk torunuymuş ve erkekmiş.Kalabalık çocuğun babası, amcası, dayısı, dedi vs. oluşmaktaymış.Günlerdir kan arıyorlarmış, aramadık yer bırakmamışlar.Okullar, askeri birlikler, fabrikalar..en son çare olarak radyoya anons yaptırmışlar.Yukarıda dediğim gibi bazen kanı bulmuşlar ancak içindeki bir madde uymamış.
Öğrenci olduğumuzu öğrenen gurup, uzun süren bir yalvarış ve çabanın sonunda, para demetinden seçtikleri bir miktarı yol parası olarak almazsak çok kırılacaklarını söylediler.Bir orta yol bulmak ve kalabalığın elinden kurtulmak için Mehmet'e bu miktarı almasını söyledik.Sonra da bizi lüks bir arabayla semtimize geri getirdiler.Biz her zaman gittiğimiz bir pastanenin önünde arabadan indik.Bin bir teşekkür arasında araba geriye döndü.Arabaya el salladıktan sonra hemen Mehmet'i kolundan tutarak pastaneye soktuk.İkişer porsiyon baklava, kola bir güzel yedik.Ertesi günü de Tezok kampüsünde Mehmet'in kan parası aldığını yaydık.Herkes Mehmet'e hücum edince Mehmet arkadaşlara aldığı paranın iki katı tutarında çay kola ısmarlamak zorunda kalmış.
Erkan Sezgin
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
<#><#><#><#><#><#><#>
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
Ötelerde Bir Yere
Karmakarışık bir gülümseme
Sarktı dudaklarından aşağı
Hem aydınlandı hem karardı yüzü
Acıyı doğurdu sözcükler
Sesi küçüldü... küçüldü
Eriyip aktı içine
Soruların getirdiği ağırlık
Yerleşti beynine
Öfke delirip
Altını deldi koca dağın
Patladı beyninde çığlıklar
Çılgın bakışlar...
Fışkırdı gözlerinden
Üşüttü terli alnını
Sertçe esen rüzgar
Kurşuni bir bulut
Buluşacakmışçasına
Başka bir bulutla
Kayıyordu hızlı hızlı
Ötelerde bir yere
Düş Kuruyor Gece ' adlı kitabımdan - Ocak 2008
Hatice Bediroğlu
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
GOM Player 2.1.16.4613 / Windows / 4.48 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
VLC media player for Windows / V.0.9.9 / 16 MB http://www.videolan.org/
İçinde tüm codec kütüphanesini barındıran açık kaynak bir oynatıcı. Bilgisayarınızın olmazsa olmazlarından biri. mp4, mov, mkv dahil hemen her formatta filmi izlemenize olanak sağlıyor. İndirin seveceksiniz.
7-Zip 4.65 (2009-02-03) for Windows / 913 KB http://www.7-zip.org/ Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.
|
|
|
|
|
|