|
|
|
Editör'den : Sağım solum biber gazı, sobe!.. |
Meerhabalar,
Balık bir kokmuş ki, başı kıçı kalmamış. Üç gün önce mozaik olmanın erdemlerini sıralayan, nalıncı keseri demokrat anlayışlı sayın başbakanımız, dünkü olaylardan nasıl bir fayda çıkaracak merak içindeyim. Hiç şüpheniz olmasın, illa ki çıkaracak. İlk golü IMF toplantılarını açarken atmış bile; "Dışarıdaki protestolara kulak verin." demiş, helal olsun. Sırası gelmişken şu kongre konuşmasına bir dönelim hele, daha sonra kaldığımız yerden devam ederiz.
Konuşma aslında bize hiç te yabancı değil. Her seçim galibiyetinden sonra balkona çıkıp söylediği, gerçek Dünyaya dönünce kaldırıp bir kenara attığı nutuklardan biri sadece. Tek farkı, bir ay evvel başımıza sardığı "Açılım" isimli tiyatro oyunundan repliklerle süslenmiş olması. Editörü bu sefer bir değişiklik yapmış, "oyuyla, buyuyla, şuyuyla" yerine "onsuz, bunsuz, şunsuz" demiş bir farklılık yaratmış. Öyle bir hamaset ki, karşısında yerlere kadar eğilmemek olanaksız. Atatürk'ten söz etmeden, onu "Deccal" ilan edenleri listeye almasını bile hazmetmişiz Allaha çok şükür. "Hazmedeceksiniz" derken sanırım bunu demek istedi padişahımız efendimiz. Görünen köy kılavuz istemez, Tayyip Bey, Çankaya tepesinde başkanlık koltuğuna kurulmayı kafasına koymuş. Bu yolda eksik gedikleri tamamlamaya, delikleri tıkamaya karar vermiş. Tabanını üzmeden, sürüsüne yeni koyunlar katacağından pek emin bir hale gelmiş.
Gelelim dün yaşanan "istenmeyen" olaylara. Her ne kadar Tayyip Bey hazmedeceksiniz dese de biz doğuştan hazımsısız arkadaşlar. Ne demokrasiyi hazmetmişiz ne de insan haklarını. Bir taraf demokratik hakkı "Banka tahrip etmek." olarak algılarken diğer taraf hastahanelere kadar biber gazı atacak hale gelmiş. Çok yerinde ve dozunda protestocuların yanında cebinde saldırı planı ile gelmişlerin, onları biber gazı bombaları, silah ve copla durdurmaya çalışan polislerin bir arada olması da bizim mozaikimiz olsa gerek. Yedirilmeye çalışılanların hazmedilmeyip kusulduğunu, yediden yetmişe herkesi saran şiddet ve hiddetin artık dört duvar arasından çıkıp sokaklara taştığını görememek mümkün mü? Hoş, gördüklerinden nemalananlara bu ne ifade eder ki? Hoşçakalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
|
Güzelin Ardında : Bertan Onaran YENİ DÜNYA DÜZENİ |
|
Biz Cihangir'de oturuyoruz; bu sabah, Sabancı'ların kasadarlık yaptıkları bir Fransız mağazasından çıkınca baktım, Taksim'den boyunlarında davul, ellerinde bayrak bir küme genç geliyor bize doğru; az sonra genzimiz, gözümüz de yandı. Demek, Lütfi Kırdar'ı yoksullardan korumak üzere öyle çok biber gazı saçılmıştı ki Taksim'e, Cihangir'i bile vuruyordu.
Sonra Cumhuriyet'te bir başlık: "Dünya yeni bir sisteme giriyor."
Ve Lütfi Kırdar'da Türk ve dünya halklarının büyük çoğunluğundan korunanlardan ikisinin dedikleri; CFR'de toplanmış dünya soyguncularının ulağı Soros:
"Geniş çaplı bir reforma gerek var; ama her ülke anaparayı kendine çekmek istediğinden bir uzlaşmaya varılamadı. Ama bu arada yeni bir seçenek, yeni bir dizge başgöstermeye başladı. Bu biraz Çin'in uyguladığı dizgeye benziyor (yani ABD dolarıyla Devlet denetiminde anamalcılık), ama Çin bile bu etkisiz dizgeyi istemez. Ortak yaklaşım başarılamazsa, sonunda bu kaçınılmaz olur, buyurmuş.
Amerikan güdümündeki seçici kurulların Nobel ödülü verdikleri Dünya Bankası başuzmanı Joseph Stiglitz'in eline başka bir şarkı tutuşturmuşlar; o da bakın ne diyor:
"Toparlanma belirtileri var, ama temel yanlışlar sürüyor. Bir saat içinde 700 milyar dolar parayla para kazanan kurumlara aktarılıyor, ama yoksullara 'ne yapalım, size elbette yardım etmek isteriz, ancak elimizde para kalmadı' deniyor. Ayrıca, Amerikan para dizgesinde neyin onarılması gerektiği de belli değil."
Oysa, daha dürüst, bilinçli bencil uzmanlar, taa 1950'lerde yazıya da dökmüşlerdi olacakları ve alınması gereken önlemleri: üretmeden, şişirilmiş sanal değerlerle yaşayamazsınız; beri yandan, tavşandan ya da domuzdan daha büyük bir hızla üreyemezsiniz - üstelik buna zorlananlar, yazgı gibi kurban edilenler en yoksullardı -; 500 yıldır alıştığınız gibi, hem dünyanın zaten sınırlı olan kaynaklarını, hem insan kardeşlerinizi posaları çıkana dek sömüremez, kullanıp atamazsınız. Evrensel dizgede bütün küçük birimler birbirine bağlı ve bağımlıdır; amipten başlayarak ağaca, insana, kuşa, böceğe, ceylana dek canlı cansız bütün varlıkları gözetmeniz; milyarlarca yılda oluşmuş zinciri kıramazsınız, kürk yapmak için fokları, bilmem ne yağı için balinaları, hiçbir anlam taşımayan imparatorluklar kurmak üzere bugün karaları yarın sarıları öbür gün melezleri kırıp geçiremezsiniz.
İşin acıklı yanı, büyük olasılıkla Orta Asya'dan oralara göçmüş Kızılderililerin bilge önderleri de yazmış bir iki yüzyıl önce kendini beğenmiş, acımasız, kıyımcı Beyaz Başkan'a: havada uçan atalarımızın ruhlarına, ırmakların şırıltısına, Ay'ın parıltısına saygısızlık ederek kaç gün yaşayabilirsiniz?
Dolar simsarının dediğine bakın şimdi: yeni bir dizge gerekiyor, bu ancak Devlet anamalcılığı olabilir; hani şu Çin'de uygulanan gibi. Ama o da etkisizdir, Çin'in bile artık onu isteyeceğinden emin değilim.
Hangi açıdan etkisiz acaba? Elbette, sanal dolarların bu ulağın ve efendilerinin ceplerine kesintisiz, engelsiz, tehlikesiz akışı açısından.
Öbür ödüllü amca ne söylüyor peki? Aman dikkat edin, güneş yakar, buz dondurur!
Peki ama masalcı amca, bunları zaten insanlar yaşayarak biliyor; sen ateşin yakmasından, soğuğun dondurmasından nasıl korunacaklarını söylesene. Hayır onu istese de söyleyemez; Dünya Bankası anında kapı dışarı eder.
Bütün bu lâf ebelikleri, toplantılar, dövülen, coplanan, gazlanan yığınlar boşuna: anamalcılık sıfırı tüketti; zaten daha başından korkunç bir kandırmaca, bir kanserdi; şimdi artık ıvırıp kıvırmadan, havayı, suyu, kaynakları, amipleri, ağaçları, insanları gözeten; sevgi ve bilgiye dayalı bir dayanışma, yardımlaşma düzenine geçmek gerekiyor; hem de hemen yarın sabahtan başlayarak.
Üstelik, 20. Yüzyıl'da Rusya ve Çin'de girişilen tantanalı denemelerin tersine, günümüzde bunun yaşayan, capcanlı, 50 yıllık amansız ABD kuşatmasına da, inanılmaz doğal kasırgalara da meydan okuyan Küba gibi bir örneği gözler önünde.
Bütün dünyadaki okutulmuş sivil-asker halk çocukları buna önce kendileri akıl erdirecek; sonra sevecen bir zorlamayla 10 000 yıldır uyutulmuş kardeşlerinin önüne düşecekler, sevgili Mustafa Kemâl Atatürk gibi, Fidel Castro gibi.
Bertan Onaran bertanonaran@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Başlık yok belkide böyle bir yazıda yok ;)
Her zamanki gibi saatim 07:45.... Kalkma zamanı,giyinme evden çıkma süreci. Kapıda derin bi nefes çek "hazırım yeni gün"gel bakalım ....
Çektim havayı, ilk defa derinden hissettim, farklıydı bir şeyler. Yok canım bana öyle geldi, akşam sigara kahveyi bıraktım sanırım onun etkisi...... yol her zamanki yol. İlerliyorum, sanırım gece asfaltlama çalışması yapılmış dümdüz yol, hiçbir çukur,kasis yok hayret bir gecede ??"diyorum ........ minibüs yoluna geçip beklemeye başlıyorum ...... "hay allah gelmedi, saat ilerliyor geç kalacağım ,acaba ilerde kaza mı var, arka yoldan gidiyorlar herhalde biraz daha bekleyeyim bakalım" demeye kalmadan sarı bir dolmuş geçiyor!
Sanırım yolunu şaşırdı, ne işi var bunun burada, Bağdat caddesinde olmalı ??? Duruyor önümde "binecek misiniz hanımefendi " diyor. "Nereye gidiyorsunuz ki" diyorum, şöför gülüyor, "Ankara değil ya Kadıköy"...tabiki....sorduğumdan utanıyorum biran...... bindim ama dur bakalım diyerek....... bir ferahlık soğukluk arası hava... belli klimalar çalışıyor, güzel bir çam kokusu içime işledi....paralar uzatıldı ...."pardon yeni hat mı açıldı sarı dolmuşlara" (her halde bu da dün akşam oldu) dedim (içses) "yoo hanımefendi uzun süredir ....... " "peki mavi minibüslere ne oldu, hani bir Hindistan'da bir de bizde olan, içi ter kokan, arabesk çalmazsa olmayan, camında şoförün ter bezini kuruttuğu, sana "durma ablaaa, geç otur, inicenmi ablaaa" diye soran muavinin olduğu....... ne oldu onlara?......" "Onlar kalkalı yıl oldu hanımefendi ......" sustum (içses)...... geleceğim yerde indim,köşedeki her zamanki bakkala uğrayıp gazete aldım. Bakkalımız bugün pek neşeli... yüzünde güller açıyor...bak sana kaç kere dedim diş taşı temizliğini bizim ablamların klinikte yaptır diye. bi dünya para verdin dimi dişçiye.......yoo dişçiye falan gitmedim ablacım........bilmem pek bi parlak geldi yüzün gözün açılmış diyemedim çıktım......ofise geldim nihayet. Apartman kapısı tek harekette açıldı. Her gün anahtarı kırma raddesine geldiğimiz mücadeleden eser yok! Kapıcımız sanırım dün gece yağlamış..nihayet .. ya da oda mı bana öyle geldi (içses)? Baktım herkes yerinde. Her gün bizon sürüsü gibi yediklerinden artan kırıntılarına baktığım sofrada bana da bişeyler kalmış. Sanırım Barlas akşam yine uyumadı biraz uykulusun ayılamamışsın otur sana kahve yapayım iç de kendine gel.....hergün her şartta.....senin elinden kahvenin ayrı bir tadı var diye yalvaran, kandırıkçı ofis arkadaşım oturttu beni, bana kahve kıyağı yaptı......... patron geldi.. hergün "patronunuz geldi" diye zilden parmağını çekmeden basan parmak bugün tek dingdong yaptı. Buna benden fazla Ayşe ablamız sevindi...şaşırdı..........utanmasam sorma raddesine geldiğim "bizim bakkalla aynı dişçiyemi gidiyorsunuz" diye yuttuğum cümlem patronuma soramadan bende kaldı. Sanırım beklediği ödemelerden haber gelmişti dün gece.... ama gece gecede nerden .......anladım bugun fazla sorgulamama günü.....hergün gelen kanter içindeki kurye bugun özel arabayla gelmişti belli.Ütülü janti gibi bir tişört, bonus olarak da miss gibi kokuyordu.1 bardak soğuk suyla ne muradın varsa versin günlük klasik konuşmalarımız arasına "zam aldım nihayet"ve bir araba tahsis edildi.artık yürümek yok. Ya bunu öyle araya sıkıştırma bu bomba gibi bir haber........bugun zaman su gibi aktı geçti tarihe baktım ay sonu da değil...hesap kitap da yok sanırım işler açıldı kriz kriz derken.........
Çıktım ofisten. Hemen arkamız sahil. Uzunca süredir bakmak istemiyorum bu rezilliğe nereye hangi köşeye yazsam bu mangalcıları, muhtara gittim zabıtaya git dedi, zabıtaya söyledim baktım Levent Kırca skeçlerine döndü.....krizin mangal sofralarına pek yansımadığı sahil şeridinde bir arka sokaktan dumandan gözünüz kapalı,ciğerleriniz yanık et sokusuyla dolu geçer gidersiniz. Yürümeye karar verdim yazacağım şikayet dolu mangal yazısının detayları için ön çalışma yaparım diye düşünerek......baktım hiçbir iz yok..koku, duman, atletli mangal yelleyen iri erkek aradım o da yok......ta ki Belediyenin "burada mangal yakmanın cezası 250 lira" tabelalarını görene kadar....yosun kokusuyla beraber yürüdüm yürüdüm.....yoruldum bir banka çöktüm. O kadar temiz hava sanırım çarptı! gözlerim kapandı kapanacak...bugun güzeldi farklıydı.....diye düşünürkennnn......irkildim zilin sesiyle ..... öyle sıcak hissettimki burun deliklerim tıkanmıştı....saati kapatıp tekrar dalma aşamalarında 5 dk 5 dk daha derken ....... çabuk giyinmeliyim önce hava durumuna bakalım ....camı açtım......ilk gördüğüm kapıdaki koca çukurun içinde bir araba lastiği (beklenen nihai sonuçla ) söylene söylene lastiğini değiştiren öfkeli takım elbiseli arkada onu bekleyen işe bırakılacak bir eş okula yetişecek bir çocuk..........az ilerde iki mavi minibüs yanyana aynı şeritte, şöförleri camda yarı bele kadar dışarda birbirlerine bozuk para akrobasisi yapıyorlar............işte herşey yolunda!!! bugun normal bir günmüş ne yazıkki......gördüğüm bir rüyaydı.......rüya olduğuna üzülerek ve ama böyle bir rüya gördüğüme sevinerek, yani karmakarışık bir durumda gene yollardayım... Rüya garanti olsa, uyanmazdım da....o bile garanti değil...
Öznur Çekinmez
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Gezgin Kahveci : Cüneyt Göksu İnsanlık Kasırgalardan da, Kapitalizmden de güçlüdür. |
|
27 Eylül, Pazar günü Küba ile Dayanışma adına, Bostancı Kültür Merkezi'nde bir konser yapıldı; sloganıysa "İnsanlık Kasırgalardan Daha Güçlüdür". Konserden toplanan gelir, Küba'nın kasırgalardan dolayı oluşan acılarını azaltmak adına Küba Devleti'ne gönderildi. Konserin sloganındaki vurgu dikkat çekici; "İnsanlar" değil, "İnsanlık" kasırgalardan güçlü!
Küba'nın 50 yıldır göğüslediği vahşi ABD Ablukası'na rağmen "insanlık" için yaptıkları, Ablukanın sahibinin "insanlığa" yaptıkları ile aynı kefeye sığar mı?
ABD ve temsil ettiği kapitalizm insanlığın yaşamsal kaynaklarını hızla tüketirken, bütün doğal yaşamı tersyüz etti, çıkarttığı savaşlarla milyonları yok etti, kırdı geçirdi, kendini mutlu sanan prozak yüklü zengin azınlıklarla, açlık sefalet içinde yaşayan kitleler yarattı. Emek-Sermaye çelişkisi büyüdükçe, daha çok kaynağa ihtiyaç duydukça daha da çok savaş çıkardı, sömürdü. Şimdi öyle bir noktaya geldiler ki, yeni başkanları Sağlık Sistemini bütün topluma yaygınlaştırmak istediğinde "Sosyalist" olmakla suçlandı. Çünkü ülkenin 1/5'inin sağlık hizmetlerine ulaşımı yok!
Küba ise sınırlı imkanlarıyla, dünyanın dört bir yanına, yetiştirdiği doktorları gönderdi, daha az enerji tüketsin diye ülkedeki bütün ampulleri değiştirecek kampanyalar yaptı, düdüklü tencere dağıttı. Amerika kıtasında en düşük çocuk ölüm oranlarına sahipler.
Kimin, hangi yaklaşımın "insanlığa" daha çok hizmet ettiği yeterince açık.
Eğer Kapitalizm denen vahşi olgu bitecekse bu İnsanların değil İnsanlığın zaferi olacak!
Cüneyt Göksu Cuneyt.Goksu@Gmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Gecenin sesine kulak vermek!
Bendeniz için bu gece değişik bir gece. Değişik olduğu kadar geç kalınmış da bir gece.
Değişikliğin, geç kalınmışlığın hüznü var üzerimde. Burada ben, orada O. Bu geceyi yaşıyoruz birlikte.
Belki duygu iklimimiz farklı, belki, tattığımız ve tadamadığımız bazı hislerimiz de farklı.
Hüzünlüyüm dostlar geç kaldım.
Geç kaldım başkalarının yaşadıkları güzellikleri kavramaya. Geç kaldım geleceğimin mutluluk damlalarını doya doya hazmetmeye.
Geç kaldım da yapacağım da yok aslında. Yapacak bir şeyim olsa, geç kalır mıydım sevinç gözyaşlarını yaşama yaşımı kaçırmaya.
Gecenin karanlığında, sonbaharın hafif serinletici yeliyle dinliyorum bugünkü mutluluk hüznümü. Mutluyum, benden olan bir can var bugün benliğimde.
Hüzünlüyüm, geç kalınmış yaşanmamışlarımı yaşadım bugün.
O ise döküyor yaz yağmuru gibi göz yaşlarını. Mutlu, sevinç gözyaşları bunlar. İçindeki canın "pıt pıt" sesini hissediyor, yaşadığı anın sevincinde.
Can içinde can taşıma, Mevlamın mucizesi.
İşte O idi, mucizevi kurtuluşun nedeni.
Ansızın kanatlanmış kuş misali, kaybedilen bilincin arkasından gelen nefesin sebebi. En zoruna hazırladığım hayatın parçalarında yaşıyorum kontrollü mutluluğumu.
Keşkeler keşkelerde kaldı, bense yola daldım.
Hayat kısa dostlar. Gelecek olanın geleceği önce GÖNDERENDEDİR, sonra bende.
Düşlüyorum onu kollarımda. Kollarımdan kurtuluşlarında.
Halil Demir
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
Uzaklardan
Bir başka dilde söylüyorum sana söylemediklerimi
İçim içime sığmıyor sen gelince hayallerime
Bir başka zamanda, bekliyorum gelmeni
Dile gelir söylenmemişlikler
Gündüz geceye çalar yavaşça
Sessiz bekleyişlerdir bize kalan
Ve gözlerinde yeniden yaşamak
Yaşanmamış onca şeyi bir kalemde
Uçsuz bucaksız diyarlarda
Yeniden doğar gözlerinde
Doğmayı ertelemiş tüm günler
Uktedir artık kalan içimde
Bir kere verdim mi kalbimi
Geri dönüşü olmayan sesler yükselir
Bastıramazsın, söner kalır
Bir sen kalırsın ………… bana gerçek
İnceden inceye kanayan yarama
Merhem oldu varlığın
Bilmediğim bir yerde, bilmediğim bir dilde
Söylemek isterdim söylemediklerimi
Anlatmak isterdim, gözlerinin güneşim olduğunu
Bir başka dünyada seninle olacağım günü beklerken
Hayalinle yaşamak güzel, bir çiçeğin açışını beklemek gibi
Yeni baştan görseydim gözlerini
Yine hiç korkmadan, çekinmeden severdım inan
Her şeyde sen varsın ne de olsa
Her şeyi seviyorum, seni sever gibi
Kokluyorum papatya çiçeklerini
Diyar diyar gezerken tüm güzelliklerde sen
Bilmediğim her yerde, bildiğim tek şey var
O da yüreğime iyi gelen tek şey; Sen…
Hasan Bekaroğlu
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
GOM Player 2.1.18.4762 Released [2009 06/09] / Windows / 5.77 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
VLC media player for Windows / V.1.0.1 / 17 MB http://www.videolan.org/
İçinde tüm codec kütüphanesini barındıran açık kaynak bir oynatıcı. Bilgisayarınızın olmazsa olmazlarından biri. mp4, mov, mkv dahil hemen her formatta filmi izlemenize olanak sağlıyor. İndirin seveceksiniz.
7-Zip 4.65 (2009-02-03) for Windows / 913 KB http://www.7-zip.org/ Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.
|
|
|
|
|
|