|
|
|
Editör'den : Mavi sütyenliler tercihimdir!.. |
Merhabalar,
Bir icat ancak bu kadar cuk otururdu. Biber gazının yağmur gibi yağdığı olayları yaşarken, insan ister istemez kendini korumanın yollarını da arayıp buluyor. Keserli, demir bilyeli, havai fişekli protestoculara karşı polisin kullandığı etkin saldırı silahı, biber gazına ancak bu kadar hoş bir icatla karşı durabilirsiniz herhalde.
Efendim, "Önce gül sonra düşün" diyen alternatif Ig® Nobel ödülleri bu yıl sahiplerini bulmuş. Dr. Elena Bodnar Halk Sağlığı dalında ödüle layık görülmüş. Kendisi gaz maskesi olarak kullanılan sütyen icat etmiş. Filtrelerle desteklenmiş tek bir sütyenden iki kişilik gaz maskesi çıkıyormuş. Seri halde üretimine yakında başlanacakmış. Asıl amacı insanları kimyasal saldırılardan kurtarmakmış ama bizim gibi "Orantılı" güç kullanabilmeyi başaran ülkelerde, her an kullanıma hazır olarak tutulmalıymış. Tek sorun, sokaklarda çift çift dolaşmak zorunda olmak herhalde. Kadınsanız sorun yok ama erkekseniz yandınız. Erkekler artık partnerlerini en delikanlılarından seçmeli galiba. Eee kolay mı? Bir anda gazın ortasında kalmışsınız, kız atıyor elini uygun bir yere, çekip alıyor sütyeni. Artık ne çıkarsa bahtınıza, sarılısı, pembelisi, nanelisi, limonlusu. Ayırıyor ikiye, veriyor tek parçasını size. Sorarım size, var mı bundan daha güzel gazaltı olmak? Yaygınlaşsın bu icat, görün siz bizdeki protesto eylemlerini. Yandı bizm polisler yandııı. Haydi hoşçakalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
|
GÜL-DİKEN YAZILAR : Erhan Tığlı TAŞLAMALAR |
|
ÖMRÜMÜZ
İş yaptığımızı sanıyoruz iki tık tık bir tak takla
Çıkarımız için atıyoruz bin takla
Şımartıyoruz siyasileri "bravo" ile, şakşakla
Geçiyor ömrümüz leylekler gibi laklakla!
POLİTİK TAŞLAMA
Politikacı kendi işini anında bitirir
Bizimkine gelince bin dereden su getirir.
Politikacının en iyi yaptığı yemek cek caklı dolma
Boğazında kalır sakın alma!
Politikacı yer vatandaş bakar
Ama gene de oyunu ona atar...
Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete
Politikacı sayesinde, ancak öbür dünyada
Erişeceğiz selamete, kavuşacağız saadete...
USTA
Çalışan yarı aç yarı tok gezerken
Çalıştıranın ayağına gelir böreği pastası
Bu çarpıklığı düzeltmesi gereken
Politikacı ise ipe un serme ustası!
Erhan Tığlı erhantigli@mynet.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
[Henüz Oylanmamış] 0 Kahveci oy vermiş. |
|
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Daha Az Sıyrık, Lütfen!
Kaybetmek olağandır. Aşk biter. Zamansa buyurgandır: Tutarsızca ve ayıptır söylemesi, biraz da tutumsuzca ilerlerken yanlış yola girmeyi öğretir insana. Başka türlü yaşlanmak imkansızmış, yazılı bir kuralmış gibi, belli belirsiz, kendini unutturup sonra tekrar hatırlatarak yapar bunu.
Kısa çöpü çekmiş olmanınsa kibrit çöpünün kendisiyle ilgisi yoktur. Şimdiki nesiller, öncekiler ve daha sonra gelecekler… hepsi bilir kibritle oynamanın kötü bir şey olduğunu. Çünkü hepsine öğretilmiştir zamanında; neyin yapılmaması gerektiği bir bir anlatılmıştır. Hatta neyin yapılmaması gerektiğini neyin yapılması gerektiğinden daha iyi biliriz hepimiz. Çünkü doğrudan daha çok yanlış olanla içli dışlı olduk. Kötü olanı, zarar verecek olanı tanıdık önce, yalanın ne olduğunu kavrayamadan yalana inanmayı öğrendik. Her seferinde bizden saklanan, boyumuzun yetişmeyeceği yerlere konulan, oynamamamızın söylendiği o kibrit çöpüyle ilkokul sıralarında güzel, sevimli evler yapıldığını fark edince olan oldu. İyi olmayan o sokak aralarına gizlice giriverdik bir gün. Zarar, zararlı olan o kibrit çöpünü nasıl kullandığına bağlıydı. Bu yüzden kötü arkadaşların hepsiyle tekrar barışınca doğal olarak ilk fırsatta da o parkın köşesinde, kimsenin görmediği bir yerde çömelip dikkatlice çaktık ilk kibriti.
Zaman yanlış yola girmeyi öğretti çünkü yanlış yola girmek öğrenilerek yapılan bir şeydir. Öğrendik nihayetinde. Yenilerini de öğrenmeye devam ediyoruz. Çünkü başlangıcı kaybettik bir kere. Büyüklerimizin kötü olduğunu söylediği kibrit çöplerini kağıda yapıştırarak özene bezene yaptığımız o evin bahçesinde kayboldu başlangıç. Kaybetmek bu yüzden olağandır. Kazanmaktan daha olağandır hatta. Bütün önlemlerini alsan, tüm çabanla ve büyük değerler feda edip ulaşmana ramak kalan o başarıdan bile daha olasıdır kaybetmek. Daha iyi bildiğimiz şey daha yakındır her zaman. Yangınsa sürtünmeden çıkar. Kibrit kutusundan çıksa çıksa kısa çöp çıkar.
Shakespeare'in kemikleri sızlar mı, ya da sızlayacak bir kemik kalmış mıdır bilemem ama mesele olup olmamakla ilgili değil artık. Başarının kendisiyle ilgili olduğunu da sanmam. Kazanç ne kadar kaybettiğinin bir ölçüsü olabilir ancak. Başarıysa içinde olduğun duruma göre değişir bu: Matematikten hiç iyi not alamamış bir öğrenci eğer hala kendini atmamışsa ve sonunda öncekilerden daha iyi bir not almışsa kendine göre başarılıdır. Sınıf zekisine göreyse bir şey değişmemiştir.
Bu yüzden mesele başarmak veya yükselmekten öte ne kadar az kaybettiğindir asıl. Yürüyebilmek için en az iki ayağa sahip olmak, sağlıklı yürümek içinse ayak ile beyin arısındaki mesafenin boyundan kısa olması gerekir. En önemlisi, kısa yollu kazanç hayallerinden veya başarı planlarından önce olabildiğince az kaybedebilmeyi 'başarmaktır'. Ne kadar az sıyrıklarla atlatabildiğindir hayatı. Yazarlar, çizerler, müzisyenler, kısacası sanatçılar ile bazı deliler ve Deniz'ler hariç. Onlar gereğinden fazla hızlı kaybedenlerdir. Eserleri kaybetme hızının bir sonucudur çünkü yara aldıkça, kaybettikçe kazanırlar ve zevk alırcasına devam ederler kaybetmeye. Ve bir sanatçı ile bir Deniz arasında hiçbir fark yoktur. Sadece biri yapmak istediği şeyi yaparken, diğeri yapmak istediği şeyi birden fazla kez yapar.
Bense olmak istediğim şeyin en azından başlangıcını bulabilmek adına büyük sınavlardan geçiyorum. Kaybetmek olağandır. Kazanmaktan daha olağandır. Bunu bilerek geçiyorum sınavdan ve şimdiden, ara vermeksizin devam ediyorum kaybetmeye. parmağımı kesiyorum, buhar çıkıyor ruhumdan. Olabildiğince az kaybetmeye yetmiyor gücüm. Hayatı ufak sıyrıklarla atlatmaya, hiç yetmiyor. Gözlerimi bile açamadan düşüyorum üstelik. Nerden atladım, kendim isteyerek mi atladım, biri mi itekledi sırtımdan, yoksa sahiden de kazara mı buradayım, bilmiyorum.
Parmağımı kesiyorum, buhar çıkıyor ruhumdan. Yangın değil, kaynama da değil, olsa olsa bir sıvının kendi kendini çoğaltmasıdır. Yeryüzü olmadıkça düşmenin sakıncası yok. Eğer ben doğmadan önce ölmeseydi, içinden geçebildiğin sürece başını duvara vurmanın da bir sakıncası yok, diye onaylardı dedem. Muhtemelen.
Mert Aldemir
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
HAYATA DAİR….
Ey hayat...
Susma ve konuşmama hakkımı kullanıyorum şimdilerde...
Sözcüklere sığınıyor, cümlelere hapsediyorum kırgınlıklarımı...
Çığlık atmama hakkımı kullanıyorum.. Bağırıp çağırmama, kırıp dökmeme, cinayet işlememe hakkımı...
Sen böylesine yok sayarken düşlerimi, yenilmişliklere inat tutuyorum ucundan yaşam belirtisi olacak ne varsa...
Tekrar tekrar ayağıma takılan aynı acılarla tökezlesem de, dinginliğimde saklıyorum keşkelerimi...
Bak hala gülümsüyorum mesela, ruhumdaki onca fırtınaya inat....
Bir tiyatro oyunu gibi yaşıyorum şimdilerde seni... Her sabah yeni bir perde açılıyor yeni bir günle.. Hepsi bir oyun... Canımı acıtan bütün replikler, severmiş gibi yapanlar, dost görünenler, kuyumu kazanlar... senaryo gereği... O günün ışıklarıyla birlikte kaybolup gidiyor hepsi, perdeler üstüme kapanıyor... Ben, yeni senaryoma hazırlanıyorum... Karşıma çıkaracağın yeni rollere ve repliklere hazırlıyorum kendimi...
Ey hayat, seni önemsememeyi öğrendim ben... Ve karşıma çıkardığın ikinci sınıf figuran karakterleri...
Çığlık atmıyorum mesela,
Bak; ağlamıyorum da...
Ceyda Gamzeli cydgmzli@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
VE'ye DEVAM
Sabahın saat altısı . Balkonda bir yandan çayımı yudumlarken , köpeklerini gezdirmeye çıkan insanları seyrediyorum. Mutluluk nasıl da birbirini tamamlayan bir olgu. Köpekler VE insanlar. VEfa-sadakat, sevgi, bir çekilip bir bırakılan tasma ile bütünleşiyor.
Sonra aklıma bir zamanlar dostlarımın bana ''Baba senin şu sözün bizi yaşama bağlıyan ne güzel bir deyişti''dedikleri takılıyor. Ne idi o söz:
. . . . . . . VE, bir mutluluk başka bir mutluluk için bozulmamalıdır.
Amma VElakin, VEhbi'nin Kerrakesi her bir kimse için oluşmuyor.
Açalım, açılalım. Nedir bu kerrake?Helekine VEhbi'nin kerrakesi!
( Kerrake) Osmanlıda ilmiye sınıfının giydiği bol yenli uzun bir giysidir. Bol bir hırka olduğu da söylenir.
Divan şairi Nedim bakınız Kerrakeyi nerede kullanmış:
'' Bir civan kaşi sarık sarmış başına
Sürme çekmiş ıtr-i şahiler sürmüş kaşına
Şimdi girmiş dahi tahminimde onbeş yaşına
Gül yanaklı, , gülgili Kerrakeli, mor hareli ''
Efendim anlatırlar, hikaye şu:
VEhbi bir gün karısının Ferace-sini giyerek sokağa çıkmış. Bazı iyi niyetli olanlar ellehim ''Herhalde Kerrakesi çok eskidiğinden zarureten giymiştir''demişler. VElakin daha derin düşünen bir kısım ahali içine alay VE azıcıkta kıskançlık katarak:
''Vehbi'nin Kerrakesi olmuş Hatun'un Feracesi''diyerek katıla katıla gülüşmüşler.
(Ferace, kadınların sokakta giydikleri mantoya benzer bol yakasız üst giysisi)
KISSADAN HİSSE:
O gün bugün Yanlış olan bir eylem-bir karar veya niyyet için , sonucu beklemeye gerek duymadan ''VEhbi'nin Kerrakesi'' denilir olmuş.
Lafı eğmeden bükmeden şimdi ben desemki ;VEhbi'nin Kerrakesi üstünden kayıp düşse!O zaman yukarıdaki kıssadan hisse oluşur mu?Ahaliden hani Kral Çıplak hikayesinde olduğu gibi ''VEhbi Çıplak''diyen çıkabilecekmi?
Namuslu-ahlaklı, hakkın ve hukukun dışına çıkmayan , saygı ve sevgi ile yüreği yuğrulmuş insanlar eğer salak olarak görülmez ise bir diyen çıkabilir. Böyle bir insan herhalde ermiş bir VEli olur.
Ağabey, bu Vehbi beni bunalttı, herhalde sizi de sıkmıştır. Neyimize lazım bizim, ne giyerse giysin!Siz bu günlerde ekonomiyi canlandırmayı düşünün :
''Alın VErin-Ekonomiye can VErin''
Yürüyüşe çıkanlar ağır ağır dönüyorlar. Çomarlar ilk geçtikleri yerleri koklaya koklaya bir fıs yapıyorlar.
Yüreğim kabardı, by-pass' lı bir yürek bu. Hani derler ya, ''VEresiye şarap içen iki kerre sarhoş olur''Hayatı içtim, kanamadım. Sıra bu hayatın bedelini ödemeye geliyor. Bir hayır soluk soluyun Allahaşkına. . . .
Beltan Göksel
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : Semih Bulgur Yazmak üzerine yazmak |
|
Çizmek üzerine çok yazdım da yazmak üzerine yazmak ilk kez... Yazarçizerlik hep paralel şeyler gibi düşünülür. Gerçekten de birbirini tamamlayan ve geliştiren şeylerdir.
Çizerken fırçanız, kaleminiz konuşur, cam gibi gözler, kalem gibi kaşlar, sütun gibi bacaklar, dev gibi dağlar, orman gibi kalabalıklar can bulur fırçanızın ucunda.
Ruhunuz, bedeniniz ve beyniniz beyaz bir kâğıdın üstünde, kara bir kalemin ucundadır.
Acı, tatlı, iyi, kötü, nefret, merhamet, öfke, sevgi, meydan okuyuş, büzülüşte yok oluş, dim dik durup var oluş hepsi korkusuz sallanan bir fırçanın ucunda mürekkep damlasıdır.
Diyemediğinizi deyip, en azılı düşmanları yenip, zafer türküleri çizersiniz. Tuval'in arkası diktatör ve terminatör firavunlar tarafından sarılmış olsa da demokrasi çizgidedir.
Ezilen için büzülen için haksızlıklara ve zulümlere karşı vurulur fırça darbeleri. Sonunda ağrısıyla sızısıyla eseriniz karşınızdadır. Bir tebessüm ve sanatın ferağlığında nefes almak, size ufak bir ödül olur.
Yazarken kelimeler boyanız, cümleler fırçanız olur. Nakış nakış, boncuk boncuk dizersiniz satırlara rengarenk kelimeleri. Yazmak ya da çizmek hepsi esnetik kaygısı taşır, biri görsel biri de edebi.
Yazarken ufak punto harflerin ördüğü kelimeler öyle bir desen alır ki en büyük tablo, en büyük çizer kıskanır. Ve bu heyecanlı ve tehlikeli yolculuktan sonra çıkan eserler, öyle etkili olabilir ki yüzyıllar sonra bile okunup anılabilirsiniz.
Ya da yazdıklarınız yüzünden hakkınızda ölüm fermanı çıkarılır veya bütün kapılar yüzünüze kapanır… Kimilerine göre boş şeyler olarak görülen kalem ve fırça böylesine güçlüdür işte.
Fırçamızın ve satırlarımızın güzele, doğruya ve umut dolu yollara akması dileği ile.
Haydi gelin! Bir yazar çizer duası yapalım.
Allah'ım ilmimizi ve sanatımızı arttır ki hayıra ve barışa yönelik işler yapalım. Allah'ım sen bize güç ver ki doğruyu yazalım güzeli çizelim.
Senin her şeye gücün yeter.
Semih Bulgur www.semihbulgur.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
SENİ AŞMAK İÇİN ÖLMEYİ KABULLEDİM.
Gidişler geldi yüreğime yangınlar gibi yarim,
Gülüşünü ezberini avunduğum gönlünde bozdum.
Çığlık atışlarım suskunlaştı bir kemik renginde.
Hadi uzak tut ellerini,
Ben bir bank üstünde yalnızlığı hissetmek istiyorum.
* * * *
Göğsümü şişirdim şehrin rüzgârıyla
Ilık bir düşüncede saçlarımı salındım omuz üstüne.
Bu gecede bitti, düşünceler yumaklaştı kedi önüne,
Oynanıp açılamayan düğümler oluştu baktığım yerlerde
Hadi git bakma derinden gözlerime,
Ben aşka uzaktan bakıp yaşlanmak istiyorum
* * * *
((( SONRA )))
Kimsenin seni tanımadığı uzak bir şehirde,
Farklı yitik bir mevsimden uzun mektuplar karaladım.
Seni aşmak için gitmeyi kabullenen ,
Duvarlar ördüm beden'ime.
Sustum , sustum ,sustum…
İnciler döküldü , sessizliğim güneş oldu.
Hiç fark edilmeden.
Ö-l-d-ü-m.
Arzum Günay Yılmaz
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
GOM Player 2.1.18.4762 Released [2009 06/09] / Windows / 5.77 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
VLC media player for Windows / V.1.0.1 / 17 MB http://www.videolan.org/
İçinde tüm codec kütüphanesini barındıran açık kaynak bir oynatıcı. Bilgisayarınızın olmazsa olmazlarından biri. mp4, mov, mkv dahil hemen her formatta filmi izlemenize olanak sağlıyor. İndirin seveceksiniz.
7-Zip 4.65 (2009-02-03) for Windows / 913 KB http://www.7-zip.org/ Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.
|
|
|
|
|
|