Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 8 Sayı: 1.687

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 23 Ekim 2009 - Fincanın İçindekiler


  • AYINTAB BANA BİR VARAK AVAZLASANA -3 ... Seyfullah Çalışkan
  • bugün cumartesi ... Nevriye Hamitoğlu
  • DEMLENİRİM BİR BAŞINALIĞIMA…. ... Gülseren Bağlar
  • Açılım ... Ahmet Şeşen
  • PKK Film Günleri ... Nuran Talay


  • Dost Meclisi, Tadımlık Şiirler, Bol Bul Bulmacalar, Biraz Gülümseyin, Kıraathane Panosu, Damak Tadınıza Uygun Kahveler

  •  



     Editör'den : Aman onu dinlemeyin, önleminizi alın!..


    Merhabalar,

    Domuz GribiYandık ki ne yanmak. Vali Güler mikrofonların başına geçip, "Bir salgın yok, gerekli önlemler alındı, normal yaşantınıza devam edin." dedi. Hatırlayın, "Sel oldu, kimsecikler ölmedi" dedi, sonucu gördük. "Bir Mayıs'ta orantılı döveceğiz" dedi, gazı yuttuk. Daha bir sürü sayarım da dayak yemekten korkarım. Siz siz olun, Güler'i duydunuz mu önleminizi alın, benden hatırlatması.

    Birileri bizi fena halde işletiyor mu, yoksa hep birlikte bir paronoya girdabına mı kapıldık bilmiyorum. Tıp bile ikiye bölünmüş durumda. "Aman ha, dikkatli olun."cularla, "Abartmayın"cılar kapışıp duruyor. Bu arada milyonlarca doz aşı gelmiş yumurtalara zerkediliyor. Yumurtadan grip civciv çıkmazsa tamam deyip bize de vuracaklar zahir. Virüsü yayanla, aşıyı bulan aynı kaba tükürmüyorlarsa top olayım. Rakamlar pek komik. Önlemleri, kopan yaygarayı duyan AIDS paniği yaşasa yeri ama sayıya vurdun mu devede kulak. Dediklerine göre, normal gripten ölenler bu sayının kat be kat üstüymüş. Hızlı yayılmasına hızlı da galiba bir de genç ölümü tercih ediyor bu mikrop. İlacı dayadın mı geçip gidiyor meret. Aşıyı oldunmu da hiç bulaşmıyor. Yok ben anladım. Bu, global ekonominin krizden çıkış yöntemlerinden biri. Aşı olun, grip olmayın, aşıcı kazansın, ekonomi canlansın!

    ...

    Sabah duydum, kulaklarıma inanamadım. Duydum çünkü, alıp okumama olanak yok. Eskiden olsaydı, kesekağıdı yapıp manava satardım ama artık elimi bile sürmüyorum o hangi taraftan olduğu kendinden menkul kağıt yığınına. Bu sefer NTV'ye takmışlar. Alenen NTV'yi Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümüne sebep olmakla itham ediyorlar yahu. NTV muhabiri "Haberi alınca otomatiğe aldım yüzlerce defa aradım telefonu." diyor, kağıdın yayın yönetmeni yardımcısı hanım abla "Sizinki değildir, başkaları aramıştır." diye üsteliyor. Helikoptere çip takmışlar da, telefonla aradıkça o çip helikopterin altimetresini bozup yüksekliğini yanlış göstertiyormuş ta, onun için pilot yüksek zannedip dağa çarpmış ta, halam kızken bıyıklıymış sonradan amcam olmuş ta... Yuh be yuh. Komplonun bu kadarına da pes doğrusu. Var mı hala aranızda o kağıt yığınına para veren saf oğlu saf?

    Ülkemizi ziyaret eden halkoyunları grubu "pkk ateşi" dün geceki temsilini Diyarbakır'da vermiş. Bakalım yarından sonra hangi sahnelerde gerdan kırıp bizlerle dalgalarını geçecekler. Bu saçmalıkları şimdilik unutup hepimize güzel bir haftasonu diliyorum. Hoşçakalın.

    Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

    Cem Özbatur








     


    Seyfullah Çalışkan

     Deniz Fenerinin Güncesi : Seyfullah Çalışkan


      AYINTAB BANA BİR VARAK AVAZLASANA -3

    Yaşam Ayıntab'da her zaman baklava tadında gitmiyor. Şekerin tadı Antep Biberi'nin acısına sık sık yenilebiliyor. Bu kentin milyonlarca rengi var ama ağızda sürekli kalan baskın iki tadı var. Acı ve tatlı… Barak havalarının birçoğu uzundur. Sürekli tekrarlanan nakaratları vardır. Hemen hemen hepsi aşk, ihanet ve vefasızlığa sitem yüklüdür.. Türkülerin birçoğunda Ezo Gelin'le özdeş benzetmelerle doludur. Suriye'ye gelin giden kızın arkasından geride elleri koynunda kalan bir delikanlının ağıt gibi acı sözleri ciğerleri deler. Suriye ayrıca bu türkülerde yaşanması zor, kıraç, ekmeğinin tuzu, suyunun tadı olmayan topraklar alarak tanımlanmaktadır. Giden sevgilinin ardından Barak Havalarında " Sen oralarda duramazsın, yaşayamazsın, oranın insanları buralara benzemez, kadir kıymet bilmezler" gibi ifadelere yer verirler. Barakların ağır arabesk bir tarzı vardır.Bu havaları dinledikten sonra Orhan Gencebay veya Ferdi Tayfur gibi şarkıcıların ağır bunalımlı şarkıları size hafif gelir. Zaten ezgilerinde ağlamaklı bir ses tonu ile iç çekmeler doludur.

    Antep'de ilk dinlediğim öykü barak havalarını da geride bırakacak türden bir şey. Bir genç duygularını önce tutkuya, sonra da cinnete taşıyıp yaşamına son vermiş. Olay gazetelere, haber bültenlerine fazlaca yansımamış. Araştırdım ama çok fazla bilgi edinemedim. Radikal gazetesi bu intiharı haber yapmış. Ama olayın kendisinden çok gencin organlarıyla yeni bir yaşama kavuşanların penceresinden bakmış. Bulduğum bütün bilgi "Hale'nin İzmir'deki bekleyişi sürerken, Ankara'da Açık Öğretim Fakültesi öğrencisi 25 yaşındaki Uğur Keser, eski sevgilisi Makbule D.'yi Sevgililer Günü yaklaşırken özlemle hatırlıyordu. Bir yıl önce ayrılmışlardı, o şimdi Gaziantep'te öğretmendi. 13 Şubat'ta eski sevgilisiyle barışmak için Ankara'dan yola çıktı. Gaziantep'e varır varmaz soluğu okulda aldı; Oğuzeli ilçesine bağlı Karaman Köyü İlköğretim Okulu. Sınıfa girip barışmak istediğini söyledi. Reddedilince öğrencilerden dışarı çıkmalarını istedi, tabancasını çıkarıp intihar etti. Ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede önceki gece beyin ölümü gerçekleşti. Acılı Keser ailesi, oğullarının başka insanlara hayat vermesi için, doktorların organ bağışı teklifini kabul etti. Ağabeyi Faik Keser, "Kardeşim çok iyi yürekliydi. Böyle bir şeyin olacağını önceden bilse, eminim o da aynı kararı verirdi" diyordu.

    Olayın geçtiği köye Ekim ayında gittim. Okul bahçesinde Toprak iyice ufalanmış, kabarmış ve toz parçacıkları olarak çocukların ayaklarında sınıfa taşınıyordu. Okul bahçesini çevreleyen briket avlu içinde bir tane dut ağacı vardı. Okul onarımdan geçirilmiş, öğretmen de başka bir yere tayin edilip gitmişti. Delikanlının ömrünün baharında yaşamını sonlandırdığı olay yolculuk sırasında anlatılmıştı Dinlediklerimin etkisinden olacak okula vardığımda bahçede, binanın her köşesinde olaydan arta kalan izler aradığımı fark ettim. Tabanca sesinin yankılandığı duvarlara, karşıdaki kerpiç damlı evlerin pencerelerine baktım. Bu öykünün öncesini hiçbir zaman öğrenemeyeceğim. Bir genci adım adım cinnete taşıyan olaylar zinciri sevgilisi olan geç öğretmenin mahremi olarak kalacak. Ama hepimiz tahmin ederiz ki bu öykü şeker tadında, kaymak bay tadında bir yerlerden başlamıştır. Sonra gelgitler olmuştur. Uykusuz geceler, içinde sinir savaşları yüklü telefon konuşmaları yaşanmıştır. Yitirmek korkusu ve kendini kanıtlamak telaşı insanı böyle saçma sapan bir yere taşımıştır. "Bana inanmıyor demek ki, ne kadar ciddi olduğu görsün." demiştir. Eğer onsuz yaşayacaksam hiç yaşamamayım daha iyi kararına varılmıştır. Gecelerin karınlığında cinnet planları kurgulamıştır. Yürek acısı, beden acısından her zaman ağırdır. Yenilivermiştir. Artık ne söylense boş… Üstelik Ferhat olsan, Mecnun olsan, Tahir olsan kaç yazar? Sen gittin ve bütün öyküleri geride bıraktın.

    "Gözlerin kan kokar yüreğin taştan
    Sen çıkardın beni ilk defa baştan
    Sonunda galipsin sen bu savaştan
    Pes eyledim gel de n'olur barışak

    Yüreğime ateş koydun yanıyor
    Beni gören deli olmuş sanıyor
    Bayram geldi alem gülüp oynuyor
    Yas eyledim gel de n'olur barışak"
    (Aşık Nurşani Kilis)

    Ayıntap sadece hüzünlere barak avazlar. Sözlerinde güller vardır, menekşeler, çiğdemler… Bağlar, bahçeler ve bahar… Bahardan söz eden kelimeler güzellemeden çok özlem ve sitem yüklüdür. Bahar gelmiş ama sevgili bir türlü çıkıp gelmemiştir. Bahar sadece arzuları, özlemleri arttırmıştır. Dereler coşmuş, bahçeler, bağlar çiçeklenmiş ama barak hala öksüzdür. Kuş sesleri baharın renkleriyle harmanlandığında özlemler iyice koyulaşır ve dayanılmaz hale gelmektedir.

    Küçük bir çocuk elinde yavru bir güvercin tutuyordu. Arkadaşlarına gösterip havaya kaldırdı. Sonra kuş uçsun diye, derin taş duvarlar içindeki çukurdan akan dereye doğru bıraktı. Kuş taş duvarları aşamadı. Nefesi kesildi, kanatlarının bütün gücü tükendi. Derenin içine düşüverdi. Dere incecikti, küçücüktü. Suyun derinliği bir karış bile değildi. Su ne kadar cılız olursa olsun o bir güvercindi, hem de yavru bir güvercin. Suyun içinde çırpınmaya başladı. Çırpındıkça kıyıya yaklaştı ama sonra su onu alıp ulaşmak istediği kıyıdan uzaklaştırdı. Belki on kadar çocuk haykırışlar içinde güvercini seyrediyordu. Güvercini bırakan çocuk neredeyse ağlayacaktı. İçlerinden en boylu poslusu olanı taş örülü dere yatağına atladı. Güvercini sudan aldı. Ötekiler "ölmüş mü" diye sordular. Çocuk güvercini havaya kaldırdı. Ölmemişti, Şaşkınlıkla kanat çırpıyordu. Güvercinin kanat çırpışını görenler sevindiler. "Oh, İyi bari... Yaşıyormuş" dediler.

    Seyfullah
    seyfullah@kahveciyiz.biz


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    6 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


    Nevriye Hamitoğlu

     Kahveci : Nevriye Hamitoğlu


      bugün cumartesi

    deniz
    durgun bugün, dalgalı değil,
    Eminönü köprüsündeyim, günlerden cumartesi
    vakit ise sabah
    karşımda yeni camii, etrafında uçuşan güvercinler
    martılar kirli beyaz,
    köprüde balık tutanlar dizilmiş, birisi benim babam
    birisi de ben
    ama bugün balık yok,
    renkli oltalar coşkun ama deniz çok suskun
    balıkçı tekneleri de kaybolmuş
    küçük çocuklar babalarının yanında
    gözleri heyecanla suda, balıkta
    ben ise babamın yanında koca çocuk
    meraklı gözlerim İstanbul'da.

    ufukta bir toz bulutu,
    sanki orda gökyüzü mavi değil, gri
    hava mı kirli, yoksa yağmur mu yağacak belli değil?
    köprüde elektrik lambası, üstünde bir martı
    oraya konmuş pinekliyor, adını Haylaz koydum,
    düşüncelere dalmış İstanbul'u seyrediyor
    belki uzaklardan geldi bu şehre?
    hey be İstanbul, kuşlar bile sana sevgili!
    camiler, gemiler, kirlenmiş deniz…
    sıra sıra köprüler, köprülerde balıkçılar kısmetsiz …
    kıyıda tekneler, tekneleri seyreden aç kediler…
    neredeyse iki saat oldu, hala lambanın tepesinde,
    uçmayacak bugün belli
    belki bir avcıdır kim bilir?
    balık tutsa birisi belki oltadan balığı kapıp uçuverecek tenha bir yere
    vay namussuz… kediler bile bu kadar hain değil!

    arkamda boğaz köprüsü, bu sabahın sisinde belli belirsiz
    ne sabahı? öğlen olacak artık, hala görünmedi asma ipleri?
    balık kokusu, yosun kokusu,
    denizi köpürterek gidiyor Kadıköy vapuru
    İstanbul'un yaşlı meydanı Eminönü canlandı
    şimdi bir kahve getirse Mehmet efendi bize de
    şu köprüde höpürdetip içsek balık tutarken,
    ooohh mis gibi, hayali bile güzel
    "sıcak çaaaaaaaay" bağırdı arkadan geçen palabıyıklı çaycı
    gördü mü hayalimi bilmem?
    olsun çay da olur, çağırdım yanıma
    verdim iki lira, bir bardak bana bir bardak babama
    "Haylaz" da uçtu, arkasına bakmadan.

    bugün cumartesi, Eminönü köprüsündeyim,
    denizin suskunluğunda bu şehri düşündüm,
    ne güzelmiş onu hissetmek?
    yosun kokusunda, çayın tadında, martılarıyla…
    ne güzelmiş İstanbul'u görebilmek?

    Nevriye Hamitoğlu
    nevriye.h@hotmail.com



    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    9,899,899,899,899,899,899,899,899,899,89
    9 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


    Gülseren Bağlar

     Gül Ağacı : Gülseren Bağlar


      DEMLENİRİM BİR BAŞINALIĞIMA….

    " demlenmiş yalnızlıklara… "

    Yine güneşli bir sabah ve yine sabah yürüyüşünün ardından bol oksijen almış bir bedene sıcak bir kahve iyi gider düşüncesiyle gelirim Turgut Amca'nın hala odun ateşinde fincanda pişirdiği acı kahvesinin yürek tatlılığında servis ettiği bu sahil kasabasında içimi ısıtan salaş, samimi, huzur veren mekanına hep aynı saatte… kokusundan mest olduğum acı kahvem, gazetem, sadece sabah içtiğim tek bir sigaram ve ben oturduk en kenarda her zaman bizi bekleyen güneşi görmekten rengi solmuş ağaçtan emektar sandalyemize. Memnun oldu, keyifle gıcırdattı ayaklarını biz oturduğumuzda… Turgut Amca seksenli yıllarının çizgilerini yüzündeki gülümsemeyle bir çırpıda yok ederken, nasır tutmuş ellerinin birinde kendi kahvesi diğer elinin koyu sarı olmuş parmaklarının arasında keyif sigarasını yakmış olarak bize eşlik eder her zaman. Her sabah sohbet eşliğinde kahvelerimizi yudumlayıp, sigaralarımızı tüttürüp alıp başını giden dumana imrenerek takvimlerde ki herhangi bir yaz ayının herhangi bir gününe böyle başlarız.

    Turgut Amca emektar ocağının başına dönüp gelecek olan konuklar için çay - kahve hazırlıklarına başlarken bende günün haberlerini okumak üzere gazete sayfalarında kaybolmaya ilk adımı atmış olurum radyodan usul usul gelen şarkıların eşliğinde…

    Gazeteler yine her zaman ki gibi iç karatıcı boyutta haberlerle dolu olduğundan fazlada içine dalmaya gerek yok zaten akşam haberlerinde gazetede olan haberlerin aynını veriyor. Sevdiğim köşe yazarlarını okurum keyifle. Ayrıca en sevdiğim ve en mutlu bölümü çocukluğumdan beri bırakmadığım tek alışkanlığım bulmaca çözmek. O yüzden hiç zor gelmiyor sayfalarca bulmacayı kısa sürede bitirmek.

    yeni tanıştık belki de
    ama kimbilir belki de hep vardın
    eşlik ediyordun sessiz ve sinsice belki de
    şimdi şimdi anlıyorum
    kurnazca ayırdın beni belki de
    lime lime savurdun sevdiklerimi
    belki de
    yalnızlığım
    yaşamak zorunda olduğum beraberliğimsin
    yalnızlığım kanımsın canımsın
    sen benim çaresizliğimsin
    yalnızlığım
    bugünüm yarınım
    sen benim hüzünlerimsin
    yalnızlığım
    tek bilebildiğim sen benim
    vazgeçilmezimsin
    senin olmamı istedin
    ama belkide bir aşık gibi
    inatla bunca zaman kendine sakladın
    belki de bir tohum gibi serpildin
    filizlendin ben oldun belki de
    yatağımı bile paylaşabilmek için
    benimle
    yalnızlığım
    yaşamak zorunda olduğum beraberliğimsin
    yalnızlığım kanımsın canımsın
    sen benim çaresizliğimsin
    yalnızlığım
    bugünüm yarınım
    sen benim hüzünlerimsin
    yalnızlığım
    tek bilebildiğim sen benim
    vazgeçilmezimsin..


    Zühal Olcay bunu ne de güzel söylüyor…

    Yukardan aşağı beş harfli, genelde yazın yapılan eylem: TATİL

    Hala yaşam koşusunu tamamlamayanlar için iple çekilen bir durum ayrıca… Oysa Turgut Amcanın kıyıda köşede kalmış bu mekanında ciğerlerimize dek işleyen bu sabah kahvesiyle bir tanışsalar hayatla kavgalarını bırakıp derhal kaybedilen yıllara inat geri kalan ömürlerini emektar sandalye üstünde benim gibi mutlu mesut geçirebilirler…

    Soldan sağa dokuz harfli, Yalnız olma durumu, kimsesizlik: YALNIZLIK !

    Yalnızlık….

    Yalnızlık…

    Evet yalnızlık…

    Şarkıyla bulmacanın tesadüfü…

    bir de benim…

    Bu sabah üçünün bir araya gelmesi ilginç…

    Peki ben… sahi ben yalnız mıyım bu bakir kıyı kasabasında? Turgut Amca, sandalyem, gazetem, kahvem, komşularım, bakkalım ve ben var işte! Şarkıda ki gibi vazgeçilmezim mi oldu? Yalnız olmadığımı düşündüğüm bu yerlerde beni bulan bulduğu anda bulandıran, gelip gazetemin içine girip bulmaca olup bana kendini buldurmaya çalışmaz mı..Aslında o beni buldu ben onu bulmaya çalışıyorum. Hani kaçmıştım buralara o kadar düşünüp taşınıp planlar yaparak geldiğim bu güzel yerde beni bulacaktın haa…

    Arkadaşlarının delicoşu, iki oğlunun bir türlü annesi olamayan hep kanki kalan, hep cesur yürek olup evdeki dolaptan gelen çıt sesinden korkup sabaha kadar gözüne uyku girmeyen ben…bulmacanın soldan sağa dokuz harfli sorusu sabah sabah esip savuracak gibi görünüyor. Kendimin Don Kişot zamanı geldi dedim ama hemen de vazgeçtim. Eğer bunu yaparsam kendi ayarlarımla oynamaktan başka bir şey olmayacak. Vazgeçtim…

    De….

    Kurt elmaya girdi bir kere.

    Kaçarı yok gibi. Neyse bir kuvvet yel değirmenlerine doğru ne yapacaksam yapayım bitsin gitsin bu iş böylece. Bir daha bulmaca çözmem.

    Puslu ve dalgalı ekran gibi cıvcıvcıv diyerek zaman makinasına binip öyle taaa çocukluğuma değil son birkaç yılıma geri döndüm. Yüzümdeki çizgiler henüz bu kadar belirginleşmemiş, hayatla telaşım son demlerini almış ama yine de unumu elemiş, eleğimi asmamıştım. Çocuklarımla ilgili misyonumu kendi kendime bitirmemiştim. Oysa onlar benle ilgili bağlarını çoktan zayıflatmış kendi dünyalarında yaşar hale gelmişlerdi. Bu zayıflık elbette sevgi ile alakalı olmayan sadece alacak- verecek bir şeylerin pek kalmadığını gösterir anlamda ayaklarının üstünde durabilmeye aday iki gencin kendilerince haklı tavırlarıydı. Ben onlara hala faydalı olduğumu düşünürken, onlar benim hayatımla ilgili düzenlemeler yapmakta geciktiğim ve hatta bunu yapabilecek cesarette olmadığımı düşündüklerini birçok kez yüzüme karşı söylediler. Canımı acıtıyordu belki ama doğru da söylediklerini adım gibi biliyordum. Fakat nedense kendimi bulunduğum noktadan kuvvetli bir zıplama yaparak çıkaramıyordum. Sürekli hesaplamalar, neler nasıl olacaklar, gitsem mi kalsam mı lar, boşa koyup dolduramamalar, doluya koyup aldıramamalar gibi kısır döngüyle bir arada döne döne el ele verip geçti 2-3 yılım. Kimi zaman kendimi köşeye sıkışmış çaresiz sefil bir fare gibi zavallı, bazende ne istediğin bilen kararlı, her şeyi yapmaya muktedir on kaplan gücünde hissediyordum. Bu iniş çıkışlar ruhumda ve bedenimde amiyane tabirle arıza çıkarmaya başlamıştı. Gitmekle kalmak aynı şiddetle, aynı güçte, aynı sürekle ve aynı inatla savaşıyorlardı. Ve ben bunu kaldıramıyordum artık. Bu kadar mı olur? Oluyor işte…

    Bir gün…

    Bir gün tamam dedim. Ameliyatı bekleyen hastalar gibi acı çekmenin bir anlamı yok. En kötü karar, kararsızlıktan iyidir diyerek o zıplamayı yapmaya karar verdim. Kararımdan vazgeçerim korkusuyla valizime tıkıştırdığım iki parça giysiyle terminalde soluğu aldım. Ve kendimi burada buldum. Etrafı kolaçan etme, ne var ne yok araştırması yapayım derken ilk geldiğim bu kahvede en doğru yerdeyim diyerek gri, parçalı bulutların dolaştığı o kentten kendimi buraya ışınladım adeta… Doğanın güzelliği, insanlarının sıcaklığı en kısa zamanda bağlatıveriyor büyü yapılmış gibi… Günler hep yaz güneşi tadında geçip gidiyor. "Saymadım kaç yıl? " oldu mu? Oldu, oldu iyi de oldu…

    Pişman mıyım peki?

    Hayır !

    Özlem?

    Evet !

    Dualite bu işte.
    bir terimdir.
    Ama her şeyin nimetiyle külfeti vardır değil mi? Nimetleri bir kefeye, külfetleri öbür kefeye koyduğum da ibre ben'i gösteriyor. Yalnızım evet ama TEK değilim. Sevdiklerimle uzakta olsam bile gönüllerde sımsıcak, kucak kucağa….

    Hesaplaşmam bitti, eve gitmeliyim artık. Kedilerim, çiçeklerim, kendim beni bekler…

    Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla,
    Yaşlanmak hoş değil, duvarlara baka baka.
    Bir dost göz arayışıyla,
    Saat tıkırtısıyla...
    Korkmam geçinip gideriz biz mutlulukla,
    Ama;

    ''Günün aydın, akşamın iyi olsun'' diyen biri olmalı.
    Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.

    Yoksa zor değil, hiç zor değil,
    Demli çayı bardakta karıştırıp,
    Bir başına yudumlamak doyasıya.
    Ama ''Çaya kaç şeker alırsın?''
    Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra...

    CAN YÜCEL


    Gülseren Bağlar
    sbaglar@yahoo.com


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    6 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


    Ahmet Şeşen

     Enişte'den Erişte'ler : Ahmet Şeşen


      Açılım

    Pascal, Binom, Taylor ve Maclaurin Açılımı derken kader bizi buralara getirdi. Kısaca; "Fonksiyonların Kuvvet Açılımları" dediğimiz bu açılımları diğer açılımlarla karıştırmamak gerekiyor. Hepsi fonksiyonların kuvvet açılımları orijinlerinden gelse bile örneğin; Taylor Açılımı ile MacLaurin Açılımı birbirlerinden farklıdır. "Ne olmuş ya, o da açılım bu da açılım, ne var yani !" demeye gelmez. Aksi halde; "Kaş yapayım derken göz çıkartırsınız". Tıpkı; adamlar senin ayağına geldilerse, sen de gidip yargı çadırı kurmaya kalktığın gibi. Oldu olacak; zahmet olmasın, al ekibini git oralara. Önce sorgula, sonra üfle zurnayı, vur davula !

    Açalım... Açmasına açalım da; saçma-sapan açacaksak yolumuz saçılım...

    Matematik dersinin önemli konularından birisi de "Harfli İfadeler ve Harfli İfadelerle Yapılan İşlemler" üzerine kurgulanmıştır. Havuz problemlerinde çuvallayan bizlerin, sayıların bir kenara fırlatılıp harflerle işlem yapılmasını kavraması da elbette güç olacaktır. Genel olarak; gerçek hayatın parçası sayılardan arınıp harfler gibi soyut kavramların öğrenilmesi zaman almıştır ve alacaktır. "İki kere iki dört eder" demeye hiç mi hiç benzemiyor ki; "a+b nin n.kuvvetinin" açılımı denen meret şey. Sonuç itibariyle a+b sayısının n kere çarpılacağı anlaşılabilmektedir ve fakat a'nın, b'nin ve üstelik n'nin kaç olduğu nereden bilinecektir ?

    Açalım... Eğer dandik ve bilinmez şeyler önümüze gelecek ise kaçalım...

    Matematiksel anlamda 4/4'lük rubai yazan Ömer Hayyam'ın 1100 yıllarında el attığı bu üçgen ve katsayılar meselesi; ne yazık ki 1600'lü yıllarda Fransız Pascal ( bu Beşiktaş'ın getirtip sonra da pis işaretlerinin tescili nedeniyle geri gönderdiği Naoma olan ve her ne hikmetse hala reklam filmi çevriltilip para ödenen Pascal'ı değil ) tarafından kendi adına tescil edilmiştir. Yazının konusu "Açılım" olunca ben de kaptırdım, bu kadar açılmaya ne gerek varsa ? Gerçi benden mümtaz beyefendinin bir açılımı var ki kimse eline su dökemez.

    Açalım... Mısır'a Vali yapalım, olmadı dolgun bir maaşla Türkbükü'ne Paşa yapalım...

    Harflerin yerine sayıları yerleştirince idrak etme kapasitesinin de yükseldiğine tanık oluyoruz. Örneğin; a=1, b=2 ve n=3 olsun basit olarak. Yani; 1+2 nin 3.kuvveti ifade edilince önce 1+2=3 anlaşılıyor ve 3'ün 3.kuvveti konusu tabak gibi ortaya çıkıyor. Gel gör ki; a, b ve n hakkında kimsenin bir fikri yok. Pascal Üçgeni ve Binom sayesinde "Açılım" hakkında bilgi sahibi olunmaya başlanıyor. Örnek üzerinden gidersek aşağıdaki açılımı ispatlamışlar :

    (a+b)(a+b)(a+b) = aaa + 2aab + 2abb + bbb

    Binom açılımında; a'nın üzerindeki kuvvetin birer birer azaldığı, b'nin üzerindeki kuvvetin de tersine birer birer azaldığı ( kolayca ) ve benzer şekilde simetri yapısından dolayı a ve b'nin birlikte aynı oranda yol aldığı ( biraz daha zorca ) görülmektedir. Öyle tek taraflı aşk değildir açılım. Görüldüğü gibi; bir a'dan bir b'den.

    Açalım... Kapı, duvar açalım. Ama bir adım atmışlar mı bir de ona bakalım...

    "Açılım" dendiğinde bu bilimsel yoldan hareket edilmesi de kaçınılmazdır. Sonuçta; a'nın, b'nin ve n'nin yerine hepimiz somut değerler koymak istiyoruz. Zamanında; 1 koyup 3 almak isteyen uyanıklar olmuştu, lakin hesap karışıp ancak 3'ün 1'ini alabilmişlerdi. Ne yazık ki; memleket meseleleri konusunda ortaya 1 bile koyamıyoruz. Sürekli olarak;
    a=0,
    b=0 ve
    n=0 durumu var.
    Eee, buna da matematikte; "Sıfıra sıfır, elde var SIFIR" açılımı derler.

    Bilmem konuyu yeterince açabildim mi ..?

    asesen@kahveciyiz.biz


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    6 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


    Nuran Talay

     Kahveci : Nuran Talay


      PKK Film Günleri

    Hani, kızgın kumdan serin sulara atlarsınız ya…
    Hani, sessizce şarkı söylerken milyonların dinlediğini fark edersiniz ya…
    Hani, içinizde büyüttüğünüz sevginin karşılığını görürsünüz ya…
    Hani, bir nefes olurda, yalnız kalmazsınız ya…
    Hani, yuvanıza dönün, evinize ana ocağınıza, bağrımıza basmaya hazırız diyor ya Başbakan;

    İşte böyle bir şey mutluluk…

    Yıllarca dağlarda zor şartlarda yaşamış PKK Terör örgütü mutlu umutlu artık. Tıpkı örgütü destekleyen Ahmet Türk, Emine Ayna ve Kürt Açılımcıları gibi…

    Bir diyar şehir Diyarbakır, böylesine gösterilere daha önce ev sahipliği yapmamıştı. Havai fişekler patlatıldı, kutlama amaçlı ateşler açıldı. Binlerce kişi konvoy eşliğinde kilometrelerce yürüdü.

    DTP otobüsünün içinde bulunan PKK'lıları ilçe merkezine girerken, karşılayan grubun
    "Kürdistan sizinle gurur duyuyor" sloganları ile coşkusu, mutluluğu görülmeye değerdi.

    Elebaşı, bebek katili, terörist Öcalan istedi;

    Dağdaki bağa indi.
    Dağdan gelen bağdakini kovdu.
    Dağdakine seslenen Başbakan bağdaki ile küstü.
    Küskün bağdakiler sessiz çoğunluk oldu.
    Sessiz çoğunluk sessizlikten dilini yuttu.
    Dilini yutan sessiz çoğunluk 'nefes' nefese kaldı.
    Nefes gösterime girdi.
    Gösterime giren Nefes, sınır karakolunda yaşananları anlattı.
    Kınalı kuzular anaları ile hasretle konuştu.
    Hasretle beklenen evlatlar terörün hain saldırılarına şehit düştü.
    Davulla zurna ile asker ocağına gönderilen evlatlar, tabutta döndü.
    Tabutla dönen evlat, vatan sağ olsun diye karşılandı.
    Vatan sağ olsun diye binlerce asker mücadele etti.
    Mücadele PKK terörüne karşı verildi.
    Teröristler her defasında inlerine kaçtı.
    İninden çıkan teröristler yurda dön çağrısı ile sınırı aştı.
    Sınırı aşan teröristlerin kutlamalarına Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan 'şişt sakin ol' dedi.
    Selahhatin Demirtaş hep birlikte sevinmeye çağırdı.
    .
    .
    .
    Ve muhatap alınanlar, muhatap alanları, muhataplıklarının mutabakatı için; Avrupa'dan gelecek 16 PKK'lının 'görkemli' karşılama törenine davet etti.

    Onlar törene hazırlana dursun; biz de sessiz sinema oynayalım.

    Ay grubunda, Yıldız grubunda olmak isteyenler isimlerinizi yazdırın.

    Tamam, mı liste…

    Başlıyorum ilk ben anlatıyorum.

    …Yerli
    …1 kelime
    …Koşuyorum, mücadele ediyorum, düşüyorum, etrafımda gölgeleri görüyorum (Görsel olarak yaptığımı hayal edin)
    … Ve dimdik ayaktayım

    Yıldız grubu tahmininiz var mı?
    …Bildim
    …Bildim

    …Tamam, söyle lütfen.

    …Kurtuluş
    …Savaş

    ...Hayır, bilemedin, biraz daha zorla kendini.

    …Tabii ya
    …DİRİLİŞ

    Şimdi sıra kimde kim anlatıyor?
    .
    .
    .

    …Nuran, anlatacağım ama bu film gösterimde değil.

    …Nedir?

    ….Anlatıyorum; teröristler sınırda sevinçle karşılanıyor, sorguları 10'ar dakika, elini kolunu sallayarak sınırlarımızdan geçenler serbest kalıyor, 'Kürdistan' diye haykırıyor, seninde dün yazdığın gibi mektup sunuyorlar (aşk mektubi olmadığını hepimiz gördük), 'Kürdistan gerçeğini kabul etmemizi, dillerini rahatça konuşmayı' istiyorlar, PKK bayrakları ile yurdumuzda dolaşıyorlar, 'liderimiz istedi geldik yaşasın PKK' diyorlar.

    …Bu film değil ki Mehmet.

    …Biliyorum Nuran.

    …Eee

    …E si herkes bunu izliyor.
    …Dün PKK lehine slogan atmak, PKK bayraklarını asmak, PKK terör örgütü lehine gösteriler yapmak suçken, üstelik üye olmak dahi suçken ABD, AB ve onların maşası Barzani destekliyor diye görmezden gelinmesini anlamıyorum.

    ...Bu ülkenin savcıları, yargıçları, ordusu, aydınları, sanatçıları, hukukçuları ve halkı var.

    … Nerede? Ben göremiyorum Nuran.

    …Ağaca çıktı,
    …Ağaç nerede?
    …Balta kesti,

    …Devamını sana ve izleyicilere bırakıyorum.

    İyi seyirler!

    Not:
    Senaryo: ABD+AB+DTP+PKK+AKP (Güçlü senaryo)
    Oyuncular: DTP+PKK+AKP (Helal olsun AKP)
    Yönetmen: ABD+AB+PKK (Gişe rekoru kıran film)

    Nuran Talay
    Nuran.Talay@PolitikaDergisi.com


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    6 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Dost Meclisi


    YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
    Yorumlarınız için bekleriz.

    Fotograf : Tayfun Avınca


    <#><#><#><#><#><#><#>

    Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
    dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

    <#><#><#><#><#><#><#>

    Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
    Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
    Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
    Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
    Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


     


     Tadımlık Şiirler


    Büyülü Anı Gecenin

    Pembe bir çarşaf gibi
    Akşam alacasında
    Günün son saatleri

    Dokunuşlar...
    Tesadüfî, kaçak
    Ateşe veriyor bedenimi
    Alışılmadık yürek çarpıntıları
    Ah! Bir telâş... Bir telâş

    Tatlı serin esintili
    Çakırkeyif hava
    Donanıyor yıldızlarla

    Çıldırmış sevinç
    Oynak oynak
    Süzülüyor yüreğime
    Doluyor...
    Gözlerim gözlerin ile
    Karışıyorum...
    Varlığının derinliklerine

    Büyülü anı gecenin
    Düş sessizliğinde
    Yol alıyor
    Mavi bir gezegende
    Mahmur ve yorgun
    Sabahın ilk ışıklarına
    Gülümsüyor pencerede
    Bembeyaz badem çiçekleri

    ' Düş Kuruyor Gece ' adlı kitabımdan - Ocak 2008 -

    Hatice Bediroğlu

    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Bol Bul Bulmacalar




    Bloxorz       Foto Puzzle       Küp Küp


     


     Biraz Gülümseyin






    KMTV Sunar...

     


     Kıraathane Panosu



    Polygon Web Studio


    Yazarlarımızın Kitapları


    Merih Günay
    "Martıların Düğünü"

    Nesrin Özyaycı
    "Işık -II-"


    Temirağa Demir
    "Her kardan Adam Olmaz"


    Şadıman Şenbalkan
    "Şehit Analarımızın Çığlıkları"

    Hatice Bediroğlu
    "Düş Kuruyor Gece"

    Cüneyt GÖKSU
    Serpil YILDIZ

    "KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

    Merih Günay
    "HİÇ"

    Feride Özmat
    "Yanlış Zaman Hikayeleri "

    C.Eray Eldemir
    "Uzak İklimler"

    Temirağa Demir
    "Edepli Fahişeler"

    Ellerin Söylüyor Sonsuzluğu
    Feride Özmat
    "Ellerin Söylüyor Sonsuzluğu"

    Nesrin Özyaycı
    "ÖLMESEYDİ"


    İstanbul için Son Hava Durumu
    ISTANBUL ISTANBUL
    Ankara için Son Hava Durumu
    ANKARA ANKARA
    İzmir için Son Hava Durumu
    IZMIR IZMIR
    Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


     


     Damak tadınıza uygun kahveler






    http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
    Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

    GOM Player 2.1.18.4762 Released [2009 06/09] / Windows / 5.77 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
    Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

    VLC media player for Windows / V.1.0.1 / 17 MB
    http://www.videolan.org/
    İçinde tüm codec kütüphanesini barındıran açık kaynak bir oynatıcı. Bilgisayarınızın olmazsa olmazlarından biri. mp4, mov, mkv dahil hemen her formatta filmi izlemenize olanak sağlıyor. İndirin seveceksiniz.

    7-Zip 4.65 (2009-02-03) for Windows / 913 KB
    http://www.7-zip.org/
    Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

     


    KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

    ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
    KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
    (Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

    ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
    Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
    E-posta:


    Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


    Uygulama : Cem Özbatur
    2002-09©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

     






    Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

    Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



    SON BASKI (HTML)

    KAHVE YANINDA DERGi

    Hoşgeldiniz
    Arşivimiz
    Yazarlarımız
    Manilerimiz
    E-Kart Servisi
    Sizden Yorumlar
    KÜTÜPHANE
    SANAT GALERiSi
    Medya
    İletişim
    Reklam
    Gizlilik İlkeleri
    Kim Bu Editör?
    SON BASKI (HTML)
    YILDIZ FALI
    DÜNÜN
    ŞARKILARI





    ÖZEL DOSYALAR

    ATA'MA MEKTUBUM VAR
    Milenyumun Mandalı
    Café d'Istanbul
    KIRKYAMA
    KIRK1YAMA
    KIRK2YAMA
    KIRK3YAMA
    ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
    11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
    Teröre Lanet!
    Kek Tarifleri
    Gezi Yazıları
    Google
    Web KM




    Yalnızlığım
    Zuhal Olcay









    Fincan almak ister misiniz?
    http://kmarsiv.com/sayilar/20091023.asp
    ISSN: 1303-8923
    23 Ekim 2009 - ©2002/09-kmarsiv.com