Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 8 Sayı: 1.690

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 30 Ekim 2009 - Fincanın İçindekiler


  • AYINTAB BANA BİR VARAK AVAZLASANA -4 ... Seyfullah Çalışkan
  • 86. YILINDA CUMHURİYET ... Hamdi Topçuoğlu
  • Domuz gribi paniği neden 11 Kasım'a kadar sürer ... Kıymet Nadir Bindebir
  • Islak İmza, Islak Damga, Sulu Muhabbet Ekseninde TSK ve Cumhuriyet ... Nuran Talay


  • Dost Meclisi, Tadımlık Şiirler, Biraz Gülümseyin, Kıraathane Panosu, Damak Tadınıza Uygun Kahveler

  •  



     Editör'den : Bir bunu yapmamıştınız!..


    Merhabalar,

    Çok daha coşkulu olur diye bekliyordum. Tatmin olmadım. Caddenin Cumhuriyet aşkı törpülenmiş gibi geldi bana. Özel olarak hazırlanmış platformlarda çalınan marşlar olmasa sessiz bir yürüyüştü bile diyebilirim. Karamsarlığa gerek yok tabi, gene kalabalıktık ama bu nispeten kurtarılmış bir caddenin ayak sesimiydi bu yoksa genel infiali mi yansıtıyordu, işte orasını anlayamadım. "Selami bize müzik çalsana" bağırışlarıyla, "Tayyip baksana kaçkişiyiz saysana..." sloganları aynı yoğunluktaydı. "Türkiye laiktir, laik kalacak" ile "Şehitler ölmez, vatan bölünmez." atbaşı gidiyordu. Biraz daha cesaretliler, birkaç kere "Mustafa Kemal'in askerleriyiz." diye bağırdı, hepsi o kadar. Bolca "Onuncu yıl marşı", biraz "Memleketim", üstüne "Hayat bayram olsa" dinleyip sonunda da İnegöl köftesi ile cilayı çektik, kutlama bitti. Uzaklardan bir arkadaşım "N'oldu yıldınız mı? Bu kadar mı sindiniz?" diye sitem ediyor mesajında, haklı galiba ne diyeyim. Islak ve yapışkan bir "taraf"a teslim olmuş haldeyiz. 32.Gün'e bakıyorum, bir taraf gazeteci "Cemaat te kendini koruma ve kollama yoluna gitmiştir, askere karşı polisi seçmiştir." diyor ama biraz sonra pişman olup çark ediyor. Yazık.

    29 Ekim tüm yurtta ve dış temsilciliklerimizde kutlanmış. İstanbul'un bi"taraf" valisi Güler ve muhallebici başkanı Topbaş birlikte Dolmabahçe Sarayında resepsiyon vermişler. Yazıklar olsun sizi o mertebeye layık görenlere bre densizler. Ortaya üç katlı bir sunta pasta getirmişler, içinden Atatürk olduğunu iddia ettikleri bir ucube el sallayarak çıkıyor. Devletin bi"taraf" valisi ve muhallebicisi alkış tutuyor. Büstlerinin kırıldığına, resimlerinin yırtıldığına, alenen küfredildiğine çok şahit olduk ama pastadan dansöz gibi çıkarılmasına hiç tanık olmamıştık. Nasip bu kendini bilmezlereymiş. Can Dündar'ın Mustafa filmini diline dolayanlar bakalım bu vali ve muhallebiciden nasıl bahsedecekler? Ben sadece boynumu eğip, o büyük adamdan özür diliyorum. O valinin ve muhallebicinin yerine değil, onları oralara getirmişler adına özür diliyorum. İstemeden sebep olmuşumdur belki diye kahroluyorum. Belge ıslakmış, gerçekmiş, komploymuş bana ne. Ben bu zihniyete teslim olmuş bir yönetimin vatandaşı olduğum için hicap duyuyorum.

    İçinden Atatürk çıkan pastayı televizyonda izledim. Birkaç saattir de bir fotosunu arıyorum internette ama bulamadım. Bulunca koyacağım buraya mutlaka. Ama siz mutlaka arayıp bulun ve görün. Devletin valisi ile muhallebicisinin hazırladığı bu soytarılığı içinize sindirebiliyor musunuz, bir kendinizi sınayın. Esenkalın, kalabilirseniz.

    Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

    Cem Özbatur








     


    Seyfullah Çalışkan

     Deniz Fenerinin Güncesi : Seyfullah Çalışkan


      AYINTAB BANA BİR VARAK AVAZLASANA -4

    Çukura atlayıp güvercini sudan alan çocuk yavru güvercini taş duvarın üstündeki arkadaşlarına verdi. Sonra arkadaşlarının uzattığı ellere tutunarak kendini yukarı çekip çıktı. Birlikte güle konuşa parkın ilerisine dere boyunca yürüyüp gittiler.

    İki gündür Antep'e yağmur yağıyor. Arada sırada selamlaştığım çaycı çocuklardan biri tam sekiz aydır yağmur yağmadığını söylemişti. Sekiz ay çok uzun bir zaman. Ben evimden ayrılalı daha bir ay bile olmadı. Şimdiden sokakları, ağaçları ve sevdiklerimi deli gibi özledim. Sekiz ay sonra iki âşık yani su ve toprak büyük bir özlemle buluştu. Yağmur gece saat on bire doğru aniden başladı. Yarım saat kadar soluk soluğa sokaklarla, parklarla, evlerle büyük bir özlemle öpüştü. Sonra iyice sakinleşti, azaldı, çisentiye dönüştü. Her seferinde artık dindi denilecek kadar sakinleştiğinde yeniden, yeniden başladı. Gece birkaç kez uyanıp balkondan sokağa baktım. Sokak lambaları ışığında akasya yaprakları üzerindeki damlacıklar pırlantalar gibi parlıyordu. Asfalt yollardaki su birikintileri köpük köpük aşağılara doğru akmaya başladı. Caddelerin neden böyle köpürdüğünü hiç anlayamadım. Sabaha kadar sakin sakin gökyüzünden inen damlacıklar doğurgan bir kadının elleriyle kenti okşadı. Geceyi uykusundan uyandırmaktan korkuyor gibiydi. Öfkeli gök gürültüleri ve şimşekler sabaha kadar hiç duyulmadı.

    Sokakların yağmurla yıkandığı, sonbahar yapraklarının çay gibi su birikintilerinde demlendiği günün ortasında Allaben Deresi kıyısında bir kadını çığlık çığlığa bağırırken gördüm. Taş duvarın bitişiğinde, Çınarlı Taksi Durağının hemen karşısındaydı. Kırsal kesimden kente yeni göç eden insanlar gibi giyinmişti. Elinden tuttuğu küçük kız korku içindeydi. Hemen bir kalabalık etraflarını sardı. Kalabalık etrafını sarmadan önce kadının karşısında bir adam vardı. O da kadınla hemen hemen aynı yaşlardaydı. Birkaç günlük sakalı ve giysileri onu yorgun ve yaşından büyük gösteriyordu. Kadın çevresindeki insanlardan cesaret alarak sesini daha çok yükseltti. Küçük kız ağlamaya başladı. Köprünün yanındaki seyyar satıcıya göre genç kadın kocasını başka bir kadınla yakalamıştı. Hem güpegündüz, hem de sokak ortasında… Öteki kadın kalabalığın arasında yoktu. Kalabalık onların etrafını sardığında polisler de çıkageldiler. Kalabalığı dağıttılar. Her gün onlarcasını gazetelerden okuduğumuz üçüncü sayfa haberlerden biriydi. Kadının sesi oradaki insanların dikkatini çekmese, insanlarımız bu kadar meraklı olmasaydı zaten bu adam o kadını döverdi. Ağzını bile açmasına izin vermezdi. Herkesin gözü önünde onu eşek sudan gelinceye kadar döverdi dediler. Orada polislerle birlikte yeterince kalabalık vardı. Meraklı sayısını çoğaltmak istemediğim için yürüyüp gittim.

    Antep'e iki gündür yağmur yağıyor. Alleben Deresi bulanık akıyor. Yağmurun altında bir kedi yoğun trafiğe rağmen hiç kimseyi, hiçbir şeyi umursamadan karşıdan karşıya geçiyor. Sanki kediler suyu sevmez yargısını yalancı çıkarmak için gösteri yapıyor. Yağmur fısır fısır ağaçlarla, çimenlerle konuşurken parkta yürüyüşe çıkıyorum. Ağaçların altından geçerken üzerime yapraklardan süzülen iri damlalar düşüyor. Yağmura rağmen parkta insanlar var. Çoğu deli dolu çağlarındaki öğrenciler. Biraz yürüdükten sonra parkın Şehit Kamil tarafı büyük bir bina ile kesiliyor. Burasını yeni yapmışlar. Antep'de çok popüler bir binaymış. Sanko Park alış veriş merkezi. Dere boyunca giden parkın ortasına harami gibi dikilmiş. Ben yeşil alan, mimari, kent planlaması falan dinlemem diyen bir hali var. En büyük benim, en güçlü benim… Kim izin vermiş, kim onaylamışsa bu kente çok yazık etmiş. Sanko gurubuna kentin akciğerlerinden birini kesip vermiş.

    Size acayip gelecek belki ama Antep böylesine büyük bir alış merkezine sahip olduğu için gururlanıyor. İstanbul'da, Ankara'da var, bizde neden olmasın? Neyse ki büyük alış veriş merkezi Antebin eski çarşısını pek olumsuz etkilemiyor. Çünkü Sanko Park daha üst gelir düzeyine hitap ediyor. Orada her şeyin fiyatı daha pahallı… Bir çay bile iki buçuk lira. Üstelik orada dürümcüler, tatlıcılar ve lahmacuncular da yok.

    - Durun beyefendi giremezsiniz.
    - Neden, ne oldu ki?
    - Telefonunuzu çıkarıp metal eşya kutusuna koyar mısınız?
    - Koyarım kamasına da cihaz ötmedi kine.
    - Siz yine de çıkarıp koyun.
    - Cihaz ötmediyse güvenlik sorunu yok demektir. Niye illa bunu istiyorsunuz?
    - Kurallar böyle beyefendi.
    - Ben güvenliği aşmak istesem sizce ön kapıdan mı içeri girerim?
    - Kurallar böyle beyefendi.

    Genç kız duvar gibi. Siz ne söylerseniz söyleyin hiç tınmıyor. Kayıtlı ses cihazı gibi aynı şeyi yineliyor. Bu insanlar hangi sokaklarda büyüdüler? Başka bir gezegenden mi geldiler diye düşünüyorsunuz. Alış veriş merkezinin içindeki insanlar birçok yönden birbirlerine benziyor. Örneğin burada hiç yaşlı birine rastlamıyorsunuz. Üstü başı düzgün orta yaş ve altındaki genç nüfus. Bütün genç kızlar düşük belli cin pantolon giyiyorlar. Antep'in genelinde biraz kilo problemi olduğunu göz önünde tutarsanız görüntüyü siz de tahmin edebilirsiniz. Bu dev gibi büyük binada bir de buz pisti var. Yüksek sesli müzik eşliğinde paten kayanlar, kaymaya çalışanlar, kayamayıp pistin kenardaki korkuluğa sarılmış halde ilerlemeye çalışanlar, kayamadığı için birbirine gülenler, hatta gülmekten buzun üstüne yayılanları mutlaka görmelisiniz. Çok eğlenceliler.

    Seyfullah
    seyfullah@kahveciyiz.biz


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    3 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


    Hamdi Topçuoğlu

     Kahveci : Hamdi Topçuoğlu


      86. YILINDA CUMHURİYET

    Toplumlar, sahip oldukları tarihsel değerler sayesinde ulusal kimlik kazanır; bu kimliklerini de ancak yeni değerler üreterek geleceğe taşıyabilirler. Ulusların bu değerlerini yaratmada ve yaşatmada kullandıkları en değerli araç "devlet"tir.

    Devletler yarattığı kurumlarla ayakta kalır. Kendi kurumlarını yaratamayan devletlerin sürekli tökezlemesi ve sonunda çökmesi kaçınılmazdır.

    Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bir değerler sisteminin ürünüdür. Bu değerler kuşkusuz kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve çalışma arkadaşları tarafından belirlenmiştir.

    Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulalı 86 yıl olmuş. Onu hâlâ genç bir devlet olarak görüp yüzyıl önceki bakış açılarıyla hazırlanmış gelecek öngörenler Türkiye Cumhuriyeti'ni var eden değerlerin neler olduğunu çok iyi irdelemelidirler. Bu topraklar, bize birilerinin bağışı değildir. Cumhuriyet düşmanları da çok iyi biliyor ki bu haritanın bedeli fazlasıyla ödenmiştir.

    Her yeni oluşumun olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşuna karşı çıkan, onun varlığını ve amaçlarını kendi çıkarlarına uygun görmeyen iç ve dış saldırganlar olmuştur. Bu saldırganlar günümüzde geçmişten çok daha planlı ve korkusuzdurlar. Kimi Okyanus'un öte yakasında Humeynivari bir dönüş için umutla bekleyedursun; kimi mikro milliyetçilik adına yıllarca bu devlete kurşun sıkanları barış adına alaylarla karşılayadursun; kimileri de bu devletin geleceği için kelle koltukta savaşanları hapislerde süründüredursun; hatta "Düşmanın düşmanımdır" anlayışıyla birbirleriyle ve yabancılarla işbirliği yaparak Cumhuriyetin en değerli kurumlarını yıpratmaya çalışadursunlar iyi bilmelidir ki Mustafa Kemal'in ideallerini taşıyanlar elbette bu devleti kurda kuşa yem etmeyecektir.

    Unutulmamalıdır ki her devletin kendi varlığını sürdürme hakkı vardır. Bu hak, Atatürk ilke ve devrimleri üzerine kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti Devleti için de geçerlidir. Bu devletin varlığını kendi varlık nedeni olarak gören herkesin, her kurum ve kuruluşun ülkede olup bitenleri izlemesi ve değerlendirmesi onların en değerli görevleridir.

    Cumhuriyet, 86. yaşında ne yazık ki kuşatılmış bir devlettir. Atatürk'ün Gençliğe Hitabe'sinde söyledikleri kâhin sözleri gibi gerçekleşmektedir.

    Onlar soylu "barış" sözcüğünü iğdiş etmektedirler. Bu ülkenin bayrağını bayrak olarak benimsemeyen, bu ülkenin istiklâl marşını marş olarak benimsemeyen, bu ulusun kederini kederi, sevincini sevinci olarak bilmeyenlerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yıkmak için kan döke döke geldikleri noktada dillerine doladıkları "barış" sözcüğünün anlamını defalarca düşünmelerinde yarar vardır.

    Onlar soylu "adalet" sözcüğünü iğdiş etmektedirler. Bu devlete yıllarca kurşun sıkanların ayağına yargıçlar gönderip bu devlet düşmanlarıyla kelle koltukta savaşanları hapislerde çürütenlerin; devlet kesesinden kendi yandaş medyasını ve sermayesini yaratmak için her türlü oyunu mubah görenlerin adalet duygularını, adalet terazisinden defalarca tartmalarından yarar vardır.

    Onlar soylu "demokrasi" sözcüğünü iğdiş etmektedirler. Bir yandan Atatürk'ü tek adamlıkla, diktatörlükle suçlarken Cumhuriyetin 86. yılında tüm seçilmişleri ve atanmışları belirleyen "tek adam"ı bize demokrasi havarisi olarak yutturmaya çalışan aklıevveller akıllarını defalarca sorgulamalıdırlar.

    Onlar soylu "bağımsızlık" sözcüğünü iğdiş etmektedirler. "Bağımsızlık benim karakterimdir" diyen bir liderin kurduğu cumhuriyetin tüm değerlerini yabancılara peşkeş çekip ülke geleceğini Okyanus ötesinden ve AB'den gelen emirlerle biçimlendirenler "bağımsızlık"ın "one minute" demekle gerçekleşip gerçekleşmediğini akşamları başlarını yastığa koyduklarında sıkı sıkıya sorgulamalıdırlar.

    Son söz:
    Onca karmaşaya ve kuşatmaya karşın 86. yılında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sonsuza dek yaşayacağını söylemek ne bir önyargının, ne ham hayalin ürünüdür. Çünkü onun değerler sistemi çağdaştır, devrimcidir, ilericidir. Çünkü barışı, adaleti, bağımsızlığı ve demokrasiyi varlık nedeni olarak görmüştür.

    Hamdi Topçuoğlu
    egerem@yahoo.com


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    6 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Bâki Selamlar : Kıymet Nadir Bindebir


    Domuz gribi paniği neden 11 Kasım'a kadar sürer

    Temmuz 1981: Amerikalıların oğlanı ('Our boys'), Kenan Evren "İlkokul, ortaokul ve liselere mecburi din dersi konulacak" dedi, konuldu.

    ...

    Haziran 1983: İmam Hatip mezunlarının üniversitelerin bütün bölümlerine alınmalarını sağlayan yasa değişikliği yapıldı. Evren döneminde 40 İmam Hatip lisesi daha açıldı.

    ...

    26 yıl sonra, Nisan 2009'da Orgeneral Başbuğ, "TSK hiçbir dönemde dine karşı olmamıştır" dediğinde, 20 Nisan yazısıyla Başbuğ'a yol haritasını Serdar Turgut çizdi: "TSK cemaatle diyaloga girmelidir."

    ...

    13 Mayıs 2009: Recep Bey "İslamofobi suçtur" dedi.

    ...

    16 Haziran 2009: Anayasa Mahkemesince irticai faaliyetlerin odağı olduğu tescillenen ve çoğu yöneticisi evrakta sahtekarlık, kalpazanlık, nitelikli dolandırıcılık, ihaleye fesat karıştırmak gibi suçlardan da sabıkalı AKP, Genelkurmay'da hazırlandığı iddia edilen ''İrticayla Mücadele Eylem Planı'' başlıklı belgeyle ilgili suç duyurusunda bulundu.

    ...

    Aslı bir türlü bulunamayan o fotokopi kağıtla birlikte irticayla mücadele suç kapsamına sokuldu. Esasen irticayla mücadele, TSK'nın İç Hizmet Yasası gereği görevi olduğuna göre, artık 'suç' olan TSK'nın görevinin bir bölümüydü.

    ...

    İslami tarikatları dini oluşum sanıp, kapitalizm ve emperyalizme sundukları hizmetleri-köleleri gözardı ede ede, tarikatların sistemin kılcal damarlarına kadar yerleşmesine göz yuma yuma geldik

    27 Ekim 2009'a:

    -İrticayla mücadele planının orijinali buluna buluna hâl olundu. İhbarı yapan subay Savcılığa adını vermeyi unuttu. Mutad olduğu üzere belge savcılıktan önce ABD beslemesi gazetelere servis edildi.

    ...

    -AKP'nin fren-balata yakarak durdurduğu terörist açılımına destek verenler, Genelkurmay Başkanının istifa etmesi gerektiğini, rütbelerinin sökülerek er rütbesine indirilmesi, görevden tart edilmesi gerektiğini yazmaya başladılar. İntihar tavsiye eden densiz de oldu.

    ...

    -Domuz gribi bahanesiyle kitlesel hipnoza sokulan Türkiye'de, tüm okullar bir hafta tatil edildi. Domuz gribinden öldüğü iddia edilen tek kişinin eşi; "Kocam başka hastalarla birlikte 3 kişilik odada yattı. Bize maske falan verilmedi." dedi.

    ...

    -AKP'nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Sırbistan'a gitti. Sancak ve Voyvodina Özerk Bölgelerine ziyarette bulundu. Osmanlı'nın büyük toprak kaybettiği, gerileme döneminin başlangıcı Karlofça Anlaşması'nın imzalandığı Barış Şapeli'ni ziyaret etti.

    ...

    -DTP'li Ahmet Türk, Mahmur ve Kandil'den gelen Barış Grubunun, bundan sonra Türkiye Barış Meclisi içinde çalışacaklarını duyurdu (Adamlar gölge kabine-meclis kuruyor, CHP, MHP uyumayınız).

    ...

    -Açılım destekçileri İstanbul'da Barış Yürüyüşü organize ettiler.

    ...

    Bu beraber ve solo barış (!) şarkılarının hepsi, aynı gün, Cumhuriyet Bayramı'ndan iki gün önce söylendi.

    Aynı gün, barış kelimesinin aynı mahfiller tarafından çok yönlü tedavüle sokulması, bendenize bir tür savaşın eşiğinde olduğumuzu da düşündürtüyor. Ortama güvensizliğime, skeptik kişiliğime veriniz.

    Erol Manisalı diyor ki; "Sömürgeciler Atatürk'ü hiç sevmediler ve sevmiyorlar. Bundan dolayı Atatürk'ü yargılıyorlar, yermek istiyorlar. Yeniden o kaosa, Sevr'i kabul ettirdikleri Osmanlı'ya dönmek istiyorlar.

    Çağdaş değerler, çağdaş hukuk düzeni ve toplumsal haklar yerine siyasal İslamın egemen olduğu bir cemaat düzensizliği istiyorlar bu coğrafyada. Cemaatin başına bir kukla yerleştirip, onu yönetmek niyetindeler…"

    ...

    Şimdi, 29 Ekim'den önce AKP hükümetinden halka bir uyarı daha bekliyorum: "Kalabalık yerlerde bulunmayın. Virüs yayılıyor."

    Bana göre yayılan irtica-emperyalizm virüsüdür, irticacıya göre yayılan ulusal bilinç virüsü.

    Okullar kapatıldı, 29 Ekim kutlamaları coşkusu çocuklara yaşatılmayacak.

    Okulların tatili 10 Kasım'a kadar uzatılıp, Atatürk'ü anma törenleri de engellenebilir.

    Ve 11 Kasım sabahından itibaren domuz gribi paniği sona erer. Sağlık Bakanı çıkar "Şeftaliyi şitil ettim, ben halkımı fitil ettim ama korkulacak birşey yok" der, geçer gider.

    Atatürk'ü yargılayan Batı, ne Cumhuriyet Bayramımızı kutlamaya izin verecek ve ne de 10 Kasım'da Atatürk'ü anmamıza.

    Gazilerin fırlattığı protez bacaklar, iade ettiği madalyalar, evladını vatan savunmasında kaybetmiş annelerin çığlığı Terörist Açılımı'nı durdurdu. Halkın yapacağı 29 Ekim kutlamaları, 10 Kasım anma törenleri de, Cumhuriyet düşmanlarına ayağını denk alması gerektiğini hatırlatabilir.

    Dâr-ül İslamla yoğurt arasındaki farkın, yoğurttaki 'yaşayan kültür' olduğunu hatırlatır, laik Cumhuriyet sevdalılarının Cumhuriyet Bayramını kutlarım.

    Hâssu'1-hâs (seçkinler seçkini) Recep Bey'in post-iti:
    8 Zilkade 1430: Üniversitelerde açlıktan bayılmak yasaklansın.

    Kıymet Nadir Bindebir
    kiymetnadirbindebir@gmail.com


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    9 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


    Nuran Talay

     Kahveci : Nuran Talay


      Islak İmza, Islak Damga, Sulu Muhabbet Ekseninde TSK ve Cumhuriyet

    AKP'nin "Can simidi" 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' belgesi yine gündemde.

    Şimdi harekete geçecekler, geciktiler derken gündemi alabora edecek söylenti belge AKP'nin imdadına yetişti.

    Tesadüf o ya;
    Tam da...

    Halk teröristlere gösterilen muameleden rahatsız olmuş,
    TBMM çatısı altında ki parti teröristini karşılamış,
    Kürt açılımı ile teröristler muhatap alınmış,
    Terör örgütü propagandası yapılmış,
    Gaziler şerefle onurla kazandığı, madalyalarını kırarken tepkisiz kalınmış,
    Ermenistan açılımı ile Türk'ün tek dostu Azerbaycan kaybedilmiş,
    Ülkede ne var ne yok bir bir satılmış,
    Ekonomi dibe vurmuş,
    İşsizlik rekoru Afrika'ya bırakılmamış,
    Abdullah Öcalan'a yeşil ışık yakılmış,
    Anayasaya aykırı uygulamalar yapılmış,
    Tek dil olgusu çiğnenerek açılım mimarlarına prim verilmiş,
    Deniz Feneri yolsuzluğu yayın yasağı sümen altı edilmiş,
    Şehitlerimizin katilleri serbest bırakılmış,
    Ülkenin aydınları içeri tıkılmış,
    Kurum ve Kuruluşlarda kadrolaşmalar sağlanmış,
    Halkın eline işsizlik ve salgın hastalıklar verilmiş,
    Şehit aileleri kapılarına kilit vurmuş,
    Kahramanca karşılanan teröristlere tepki yürüyüşleri engellenmiş,
    Medya susturulmuş,
    Halk sindirilmiş,
    Korku imparatorluğu yaratılmış,
    Kürt açılımı ile ülkenin itibarı sarsılmış,
    .
    .
    .
    Liste uzayıp gidiyor.

    Bu durumda AKP ne yapsın, halkın yegâne güvendiği kurum olan TSK'yı karalayıcı belgeye sarılmaktan başka?

    Belirtmekte yarar görüyorum ki, TSK içinde "hukuka ve demokrasiye aykırı hareket eden var ise gerekli soruşturmayı yapacak sorumlulukta" bir kurumdur.

    Peki, Adalet ve Kalkınma Partisi parti içinde bunu yapabilir mi?
    Daha kimin yazdığı belli olmayan yok damgalı, yok ıslak imzalı belge TSK'nın AKP'yi devirme planı diye 'çığırtkanlık' yapanlar dönsün de ülkenin haline baksın.

    AKP'mi devrilmek isteniyor…

    Yoksa

    Ülkenin itibarı mı devriliyor,
    Cumhuriyet'e kasteden düşmanlar mı pohpohlanıyor?

    Bu ülke esareti kabul edenlerle değil, esaret yerine ölümü seçenlerle kazanıldı.

    Ülkemizin bütünlüğüne göz dikmiş çapulculara göz açtırmayan şanlı 'ordumuza kara', 'teröriste ak' diyen zihniyetler;

    Türk tarihine kara bir leke olarak yazılacak ve hatırlanacaktır.

    Hayır,

    Sanki "laikliğe aykırı fillerin odağına" kara kedi geldi.

    Not: Cumhuriyetimizin 86. Yıldönümünde Cumhuriyetimizin kurusu Mustafa Kemal ATATÜRK'ü ve silah arkadaşlarını, onurlu şehitlerimizi ve gazilerimizi minnetle anıyor, önlerinde saygı ile eğiliyorum.

    Nuran Talay
    Nuran.Talay@PolitikaDergisi.com


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    6 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Dost Meclisi


    YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
    Yorumlarınız için bekleriz.

    Fotograf : Tayfun Avınca


    <#><#><#><#><#><#><#>

    Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
    dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

    <#><#><#><#><#><#><#>

    Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
    Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
    Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
    Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
    Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


     


     Tadımlık Şiirler


    SENSİZ

    Sensiz de denizi seyredebiliyorum.
    Hem dalgaların dili seninkinden açık.
    Ne kadar hatırlatsan kendini boş.
    Sensiz de seni sevebiliyorum.
    Hep boş konuşurduk hatırlar mısın, bula bula,
    Karşılaştığımız zamanlarda.
    Sen, sevgiden şımaran çocuk,
    Ben şaşıran budala.

    Özdemir Asaf

    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Biraz Gülümseyin






    KMTV Sunar...

     


     Kıraathane Panosu



    Polygon Web Studio


    Yazarlarımızın Kitapları


    Merih Günay
    "Martıların Düğünü"

    Nesrin Özyaycı
    "Işık -II-"


    Temirağa Demir
    "Her kardan Adam Olmaz"


    Şadıman Şenbalkan
    "Şehit Analarımızın Çığlıkları"

    Hatice Bediroğlu
    "Düş Kuruyor Gece"

    Cüneyt GÖKSU
    Serpil YILDIZ

    "KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

    Merih Günay
    "HİÇ"

    Feride Özmat
    "Yanlış Zaman Hikayeleri "

    C.Eray Eldemir
    "Uzak İklimler"

    Temirağa Demir
    "Edepli Fahişeler"

    Ellerin Söylüyor Sonsuzluğu
    Feride Özmat
    "Ellerin Söylüyor Sonsuzluğu"

    Nesrin Özyaycı
    "ÖLMESEYDİ"


    İstanbul için Son Hava Durumu
    ISTANBUL ISTANBUL
    Ankara için Son Hava Durumu
    ANKARA ANKARA
    İzmir için Son Hava Durumu
    IZMIR IZMIR
    Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


     


     Damak tadınıza uygun kahveler






    http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
    Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

    GOM Player 2.1.18.4762 Released [2009 06/09] / Windows / 5.77 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
    Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

    VLC media player for Windows / V.1.0.1 / 17 MB
    http://www.videolan.org/
    İçinde tüm codec kütüphanesini barındıran açık kaynak bir oynatıcı. Bilgisayarınızın olmazsa olmazlarından biri. mp4, mov, mkv dahil hemen her formatta filmi izlemenize olanak sağlıyor. İndirin seveceksiniz.

    7-Zip 4.65 (2009-02-03) for Windows / 913 KB
    http://www.7-zip.org/
    Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

     


    KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

    ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
    KM-abone-unsubscribe@googlegroups.com
    (Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

    ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
    Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
    E-posta:


    Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


    Uygulama : Cem Özbatur
    2002-09©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

     






    Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

    Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



    SON BASKI (HTML)

    KAHVE YANINDA DERGi

    Hoşgeldiniz
    Arşivimiz
    Yazarlarımız
    Manilerimiz
    E-Kart Servisi
    Sizden Yorumlar
    KÜTÜPHANE
    SANAT GALERiSi
    Medya
    İletişim
    Reklam
    Gizlilik İlkeleri
    Kim Bu Editör?
    SON BASKI (HTML)
    YILDIZ FALI
    DÜNÜN
    ŞARKILARI





    ÖZEL DOSYALAR

    ATA'MA MEKTUBUM VAR
    Milenyumun Mandalı
    Café d'Istanbul
    KIRKYAMA
    KIRK1YAMA
    KIRK2YAMA
    KIRK3YAMA
    ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
    11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
    Teröre Lanet!
    Kek Tarifleri
    Gezi Yazıları
    Google
    Web KM




    Papatya
    Gökben









    Fincan almak ister misiniz?
    http://kmarsiv.com/sayilar/20091030.asp
    ISSN: 1303-8923
    30 Ekim 2009 - ©2002/09-kmarsiv.com