|
|
|
Editör'den : Yol yakınken çark edin vatan hainleri!.. |
Merhabalar,
Saatçi Ercan kameralar önünde cimboma sövmüş, yedi düvel de onu haber sitelerinde öpmüş. Yahu sizin başka derdiniz yok mu? Hangimizin bir günü Fener'e ya da Cimbom'a saydırmadan geçiyor ki. Adam sadece muhbir kameramanın varlığını kestirememiş. Ah keşke aynı kameramanı, kapalı grup toplantılarında, Tayyip Bey ve şürekasını kaydetmekle görevlendirebilsek te, milletçe görüp duysak "Ulen gene milleti nasıl öptük." nidalarını.
Öpülmedik yerimiz kaldı mı Allah aşkına? Sağlık bakanı neden sürekli oranızı buranızı yıkayın diyor sanıyorsunuz? Bizi öperken salgından korunmak istiyor hazretler. Hoş, kendisi sağlık bakanı mı yoksa şamar oğlanı mı ayırdetmek pek kolay değil ya. Bre haddini bilmez adam, aşıyı övmeden önce gidip padişah efendinden icazet alsana. İmam hapşırsa cemaat zatürre olur bilmez misin? Sen misin bilmeyen, işte yersin şamarı oturursun aşağı.
Duydunuz mu, muhbir vatandaş yeni bir belge yollamış savcılara. Bu sanal ödlek, bu sefer de kendine uygun bir mecrayı kullanıp, eposta ile göndermiş belgeleri. Geçen sefer, o kadar önemli bir belgeyi sıradan posta ile göndermesi pek akıllıca bulunmayan kendi var aslı yok vatandaş, bu sefer doğru yolu bulmuş. Kaybolursa diye aynı belgeden 3-5 ıslak asıl yapmak yerine, "tekrar yolla" butonunu kullanmayı seçmiş. Aferin ona. Yeni belgeler TSK tarafından fişlenen internet siteleriyle ilgiliymiş. Sitelerin listesini de iliştirmiş yorumlu ihbar mektubuna. Aralarında Kahve Molası var mı yok mu yarın görürüz herhalde. Bu gece bana uyku haram anlaşılan.
Ama asıl golü, GDO diye tarif edilen "Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar"dan yedik. GDO'lu mühimmatın %70'ini üretip, toprağa gömmeyip bizim gibi salaklara kakalayan bir ABD şirketinin daveti ile geziye çıkan, ekmek GDO'dan su gölden Amerika'yı gezip yurda dönen ve hemen ardından bir gece yarısı yönetmeliği hazırlayıp Meclis'ten geçiren iktidar vekillerinin son dakika golü bu gol. Sadece bizi değil, çocuklarımızı, torunlarımızı velhasıl tüm geleceğimizi mahvetmeyi göze alarak bu yönetmeliği kabul eden tüm vatan hainlerine sesleniyorum; "Yol yakınken çark edin. Hesap günü geldiğinde sizi aklayacak bir nedeniniz olsun."
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
|
Gezgin Kahveci : Cüneyt Göksu ABD'de ve Birleşmiş Milletler'de yeni birşey yok! |
|
28 Ekim 2009 Çarşamba günü, 50. yılını henü doldurmuş olan, ABD'nin Küba'ya karşı uyguladığı ticari ambargonun kınanması ile ilgili, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda bir oylama gerçekleşti. 18 yıldır yapılagelen bu oylama her zamanki gibi ezici bir çoğunlukla Küba lehine sonuçlandı; 187 destek oyuna karşılık, 3 karşı oy ve 2 çekimser! Sadece ABD, İsrail ve Palau'nun "desteklediği" bu ticari ambargonun Dünya'nın geri kalanı tarafından nasıl "desteklenmediği" yeniden gözler önüne serildi. Küba Dışişleri Bakanı, Bruno Rodríguez Parilla, oylama sonrası yaptığı konuşmada, Başkan Obama'nın artık yorulmuş olan Küba-ABD ilişkilerini canlandırmak ve kolaylaştırmak adına bazı adımlar atmasına rağmen, Bush döneminden kalan, tıp malzemelerinin ihracatının engellenmesi, Küba ile iş yapan diğer ülke firmalarının tazminat davaları ile bezdirilmesi gibi politikaların olduğu gibi yerinde durduğunu söyledi.
ABD son aylarda, Küba ve Amerika'da karşılıklı yaşayan akrabaların ziyaretlerini, para göndermelerini kolaylaştıran, gıda ticareti ve iletişim alanında bazı ticari kanalların açılmasını sağlayan girişimler yapmasına rağmen, Eylül ayında bu rezil ambargoyu bir yıl uzatmaktan da geri kalmadı.
Rodriguez, Ambargo'nun hiç bir zaman, Küba Halkının vatansever duygularını yok etmeye yönelik hedefine varamayacağın, bununla beraber, ülkede zaman zaman sıkıntılara yol açtığını da söylemekten geri durmadı.
Buna karşılık ABD'nin BM'deki daimi temsilcisi Susan E. Rice, Küba'nın uluslararası standartlarda sosyal, politik ve ekonomik özgürlüğe ulaşmadığı sürece bu ambargo ile yüzyüze olacağını söyledi. Kısaca ABD"ya bana boyun eğeceksin, ya da ambargoya devam!" demekte
Büyük umutlarla geldiği söylenen Obama, kendinden önceki Demokrat Başkanlar kadar bile olamadı! Clinton döneminde akademik ve kültürel alanlarda iki ülke arasında çok fazla program gerçekleşmiş, Carter döneminde bütün seyahat yasakları kaldırılmıştı.
Obama'ya göre "Küba, iç işlerinde halkına uyguladığı baskıyı kaldırmadığı sürece ambargo devam edecekmiş ama buna rağmen ilişkileri geliştirmek istiyormuş"
Biz buna Türkçe'de "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" deriz.
Nerden baksanız tutarsız, saygısız ve son derece içi boş bir yorumdur!
Soruyorum, ABD'yi kim yönetiyor? Sizce gerçekten ABD Devlet Başkanı mı?
Cüneyt Göksu Cuneyt.Goksu@Gmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
''YÜRÜMEK''
Bu güne kadar , bilinç altıma-belleğime kazınmış iki kişinin yürüyüşü olmuştu. Dün akşam , Orhan Kemal'in romanından uyarlanan TV. dizisi " Hanımın Çiftliği" nde Güllü'nün yürüyüşünü görünce O'nu da diğer ikisinin yanına kaydettim.
Birincisi, Aziz Nesin'in Zübük isimli eserinden uyarlanan sinema filminde Rahmetli Kemal Sunal'ın(İbrahim Zübükzade)milletvekili seçilip kasabaya döndüğünde , iz bırakan meşhur gevrek ve yayvan gülüşüyle , etrafa kırk nazar sıçratarak " Gördünüz mü? Dememişmiydim ben ?" dercesine yürüyüşü.
İkincisi, senayosunu Yavuz Tuğrul'un yazdığı sinema filmi" Züğürt Ağa" da , Şener Şen'in ağalığının sona ermesine aldırmayarak girdiği tüm işlerde başarısız sonuçlar almasına rağmen pes etmemesi. Ve çok sevdiği -hergün parlatılan çizmelerini satıp çiğ köfte malzemesi alarak- tek bildiği işi yapması. Finalde O'nun çiğ köfte tepsisiyle yarı zıplayarak-çatal çatal yürüyerek " İşte mutluluk" mesajını vermesi.
Üçüncüsü, Orhan Kemal'in romanından uyarlanan TV. dizisi " Hanımın Çiftliği" nde Güllü'nün (Özgü Namal), büyük kulüpteki yemeğe gitmek üzere giydiği-Jiponlu kırmızı elbisesi ve aynı tonda şapkasıyla , ilk def'a ayağına geçirdiği topuklu ayakkabılarına içten içe yan yan basıp, bacaklarını çarpıtarak ve poposunu yana yana sallayıp " Ben de varım" dercesine kasabanın en işlek caddesindeki yürüyüşü. (Hele bakışlarındaki hıncının hırsa dönüşünü çağrıştıran görüntü de enfesti)
Ben, kaldırımlara masa-sandalye atmış Cafe'lerde oturup gelip geçenleri kritik etmeyi çok severim. Çoğu zaman görüntüler beni yanıltmaz; bazen de yanılgılarıma yenik düşerim.
İnsanların hırsı arttıkca yürüyüşleri değişir. Ancak hırslarının esiri olmaya başlayınca öyle bir gün gelirki ayakları dolaşır , yampiri yampiri basmaya başlarlar. Ve hırsları O'nları yutar. Kimileri kafalarına taktıkları konulara göre adımlarını atarlar, yürüyüşlerinin altında yatan inceliği çözmek çok zordur. Hüzün-sıkıntı duyarlılığını artırdıkca -adımların atılışını bozar. Sevinç-duygular kabardıkca-adımlar hızlanır.
Bu son paragraf yazımı biraz aşabilir. Bu deyişler ne demekse ben açmıyayım kutuyu. Söyleteceksiniz bana kötüyü. Anlayan adımlarını istediği gibi atsın Ağabey!Anlamayan masaj yaptırsın ayaklarına , iyi gelir. .
Ben gene de kaldırımda yürüyenlere döneyim. Bak işte , karşı kaldırımdan yolu enlemesine geçen yavuklulara. Oğlanın sol eli kızın beline kelepçe takmışcasına dolanmış. Sağ eli boyun hizasında kendine doğru çekmiş kızı. Kız bu cendereden illaki memnun , boğulmak üzere olsa bile, sarmalanmadan şikayetci değil. Ellehim ayaklar birbirine dolanmadan öyle bir denge kurulmuşki sanırsın " Dünya bizim" der gibiler.
Ya şu yaramaza ne demeli?Arabasından çıkmak için basıyor yaygarayı. Niyekine?Yeni yeni öğrenmiş yürümeyi. Kıçında öyle kalın bez yığını var ki. Bir de bunu çıkartıp atabilse ne güzel adımlarını atacak. Torbalı olmanın verdiği sıkıntı düşe kalka devrilmesinden belli. Yine de " Başarıyorum, başardım" diye kıkırdaşması ne hoş. .
Gurup halinde yürüyüşe çıkanların yürüyüşlerindeki uyumsuzluk çarpıcı oluyor. Vitrinlere takılan hanımefendiler , diğerleri tarafından bir bekleniyor, bir of-puf çekilerek yürümeye devam ediliyor.
En disiplinli yürüyenlerin yaşlılar olduğunu gözlemliyorum. Etrafa bakınırken adımlardaki ritmi hiç bozmuyorlar. Yere bakarken tedirgin olduklarını , yarını düşünürken dünden yorulduklarını açıkca belli ediyorlar.
İki-üç genç dikkatimi çekiyor. Biri bağıra bağıra konuşurken ayaklarının yere basma hızı öyle keskin ki, yalınız söylediği sözler ile değil adımlarıyla da ezmek istercesine. Diğerinin cevap vermekte çektiği , tereddütler içinde olduğu , aslında arkadaşının sözlerini anlamak için çaba sarfettiği adımlarının yumuşaklığından belli. Ayaklarını sürüye sürüye yürüyor, sanki biraz da dinler gibi yapıyor. Konuyu merak etmeye başlamıştım, tamda oturduğum yerden uzaklaşmak üzereydiler. Üçüncü delikanlı " Abartma ; bizden avvel babalarımız ne yaptı?Şimdi hepsi tahtalı köyde, bize bıraktıkları dünya işte böyle. " Bu sözlerden sonuç çıkarma gayretim sonuçsuz kaldı. Gençler uzaklaşmışlardı. .
Yürüyüşe çıkanların en mutlusu köpekler. Onlar da ellerinden tutulup sürüklenen çocuklar gibi. Tasma ipini çekiştirip duruyorlar, tüm çabalar daha çok özgürlük için. Ağabey; ne menem şeydir bu özgürlük?Serbest kalmakmı, dilediği gibi dilediğince yaşamak mı?Özgürlüğün de kırk çeşit çlpası var, ne yapsan ne etsen biri eksik kalıyor. Ol sebeple, " Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış'tan, Ah Kalamış'tan" şarkısını söyleyip; gözümüzün yaşını, soframızın aşını, onun bunun kara kaşını boşverelim. " Yok ise yoktur" feylesofluğu en doğrusu. . Mu, Mu?
Geçen yıl Mısır'a yapmış olduğum gezide Kral mezarlarına giden yolda döşenmiş taşların ortalarının elips şeklinde oyulmuş olduğu dikkatimi çekti. Tahmin etmekle birlikte rehbere gene de sordum. Cevap çok açık ve netti:" Bu taşlar Milattan önce 4. asırda köşeli ve düz bir satıh halindeydi. 24 asırdır insanlar bu taşların üstünde yürüyorlar. İşte ortalarındaki aşınma bu yüzden"
Aklıma bir siyaset büyüğümüzün " Yollar yürümekle aşınmaz" deyişi geldi. Söz temsil diyebiliriz ki" Aşınır Ağabey aşınır. Sen yeter de, yere sağlam bas, aklınla fikrinle dolu dolu bas. " Gerçi anlı şanlı kurt siyasetci yolların aşınmasını kastederken , burada bildiğimiz(yolları)kast etmemiştir kanımca. O'nun söylediği kişi hak ve özgürlüklerini engellemek için alınan tedbirler, vurdu kırdı dahil müdahaleler, alınan anti demokratik kararlar v. b. gibi durumların önüne yürümekle geçilmez demek istemişti .
YÜRÜMEK
Yürümek;
yürümeyenleri
arkanda boş sokaklar gibi bırakarak,
havaları boydan boya yarıp ikiye
bir mavzer gözü gibi
karanlığın gözüne bakarak
yürümek!. .
Yürümek;
dost omuzbaşlarını
omuzlarının yanında duyup,
kelleni orta yere
yüreğini yumruklarının içine koyup
yürümek!..
Yürümek;
yolunda pusuya yattıklarını,
arkadan çelme attıklarını
bilerek
yürümek...
Yürümek;
yürekten
gülerekten
yürümek...
Yürümek hakkında yazı yazmak, Nazım Hikmet'in yukarıdaki şiiri karşısında benim naçizane haddim değil. Affola..
Beltan Göksel
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Bâki Selamlar : Kıymet Nadir Bindebir |
Laf ola beri come back!
Ruhsatların Efendisi Potamyalı Recep Bey "Artık dünün kavram ve sıfatlarıyla Türkiye'yi tanımlamak, eksik ve yetersiz kalacaktır'' derken 80 yıllık Cumhuriyet'in üzerine cızığı atmıştır. Devlet'in dağıldığını, Hükümet'in devletin tüm organlarını ele geçirdiğini, Türkiye Cumhuriyeti'ni bitirdiğini itiraf etmiştir. Çok önemli...
Haklarında düşündüklerimi söyleyebilmek için benim de Türkçem eksik ve yetersiz kalıyor. Arada argoya başvurmam konjonktür gereği.
Kayserli ABDullah Bey'in "Ülkenin içini kemiren sorunların çözülmemesi halinde, kaçınılmaz olarak başka devletlerin müdahalesine açık alanlar ortaya çıkar..." demesi 'Hasduuur! Mehteran geliyor!' ikazıdır da, gelenin hangi ülkenin mehteranı olduğunu ben bilmez Amerikalılarla gizli anlaşma yapan ABDullah Bey bilir. Çok önemli...
ABDullah Bey'in konuşmasındaki "yabancı bir parlamentoya hitap ediyor" ya da "kendisini o mekânda yabancı hissediyor" nüansları, paradigmasının hepten kaymasındandır. Bu da önemli...
Abdestli sendikanın başkanı (Hak-İş), IMF'i protesto edenlere "Anti emperyalistler, küreselleşme karşıtları, anarşistler gibi marjinal takılma şansımız yok." demiş. Bundan böyle her türden protesto eylemi anarşist eylemdir, eylemciler marjinal ilan edilmiştir. Emperyalizme, küresel şebekelere ve AKP hükümetine direnmek anarşizmdir ve hatta terörizmdir. Çok önemli...
Ar-hınç sünnet çocuklarına "Anarşist, terörist olmayın" diyor. PKK'yı, Hamas'ı, Hizbullah'ı, El Kaide'yi teröristten saymayan bir nitelikli dolandırıcılık çetesinin mensubu olduğuna göre; itaat'tan, 'isyan-protesto' etmemekten bahsediyor. Çok önemli...
Protestocu gençlere yapılan muamele aynen kesilecek kurbanlık koyunlara, danalara yapılan muamele. Yatır yere, çök üstüne, daya dizlerini ensesine, kıpırdayamayacak hale gelene, tamamiyle teslim olana kadar kes nefesini.
Boyun eğip isyan etmeyene de koyun muamelesi, protesto edene de...Hangi tip koyun olacağını seçmek durumundasın. Çok önemli...
Eğitim özelleştirilmiş, satılmış, çökmüş, -hangi akla ya da yandaşa hizmetse- bilardo seçmeli ders olarak müfredata girmiş. Zıkkımın YÖK'ü üniversiteyi medrese etmiş, ilkokul çocuğunun Kürt Açılımı'yla beyni yıkanıyor, üniversite öğrencisine kapıda polis "Siyasete bulaşmayın" broşürü dağıtıyor. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürüm de kalkmış "Pardon, arkadaş Google'dan bulduğu ilk haritayı basmış" diyerek dağıttığı anneannemin çorabı gibi sündürülmüş Türkiye haritasını savunmaya çalışıyor.
Türkçe, İngilizce, Sırpça, Macarca arıyorum, Google'dan bulunabilecek ilk Türkiye haritası o değil. Müdürüm sallıyor! On yıl önce olsa suçu 'bilgisayara', 'sistem'e falan atardı. Değişerek gelişmiş, suçu Google'a atıyor. Önemli...
Ebu Dallama Hazretleri cimadan cuma'ya gitmekten fırsat buldukça televizyonlarda. Takım elbiselisi, poturlusu, sarıklısı, Amerikalısı, Kanlıcalısı ekranlardan fetva veriyor; "Kız çocuklarınızı bana gönderin, bizim tarikattakilerın altına yatmanın sevabı büyük." Çok önemli...
Hakim, "Mağdur kadının direnişi tecavüzü engelleyecek boyutta değil" diyor, kadını yeterince direnmemekle suçlayıp tecavüzcünün cezasında indirim yapıyor. Çok önemli...
Diyanet olası deprem, afetler için önlem alıyor: İstanbul'da 40 bin mezar yeri hazırlanıyor, tüm il ve ilçelerde "Ölü yıkama ve kefenleme kursları" açılıyor. Artık herkes imam, herkes hatip, herkes ölü yıkayıcı. Çok önemli...
AKP ve tarikatların, bütün bu laf ola beri come back sözlerinin, haberlerinin ötesinde en önemli haber; Amasya'da, 25 yaşında bir kadının, belediyenin ölüm ilanları yüzünden her sabah yatağında ölüm korkusuyla uyanması.
Hoparlörlerden gencecik insanların yüreğine sürekli ölüm korkusu salınması! Ölüm anonslarıyla, selâlarla, hayata bağlılık aşılanması gereken insanlara ölümün hatırlatılması. Anti-depresan kullanımı, AKP döneminde durup dururken tavan yapmadı.
Biz bu noktaya "İstikamet Allah'ın kerhanesi" diye hedef gösteren adamlar yüzünden geldik. 70 bin huri, 80 bin gılman, 600 yıl orgazm, hurma ağacı, kevser şarabı diyerek geldik. Biz bu noktaya kamunun parasıyla sevap (!) işleyip, Allah'ın kerhanesine gitmek isteyen adamların kıçına takılıp geldik.
"Türklerden ancak manav olur" diyen adam ya son yedi yılımızı eksik biliyormuş, ya da hakaretin dozunu düşük tutmak istemiş.
AKP ve Ebu Dallama tarikatları kıskacındaki bizler için, "Türklerden ancak gassal (ölü yıkayıcı) olur" diyen çıkarsa kızmayın. Biz bu noktaya ölü yıkayıcıların, ölü-ölüm sevicilerin kıçına takılıp geldik.
Biz bugüne "O ganimetler, o esir kadınlar size helal kılınmıştır" diyerek hırsızlığı, soygunu, yağmayı, köleliği helalize eden,
"Sizden olmayanın urun kellesini" diyerek cinayeti ev ödevi veren hadislerin, ayetlerin peşinden geldik.
Ben bunları yazarken Potamyalı yine konuşuyor. "Bu partiye elitler yön veremez." diyor. Nüfusun yüzde 70'ine 'elit' demenin bizleri sayıca azımsama stratejisi olduğunu, Amerika'dan aldığı besleme enerjiyle konuştuğunu anlamadığımızı sanarak konuşuyor.
Endonezya'daki tsunami kurbanlarına yardım için işadamlarından topladığı paraların,
Deniz Feneri'nin,
tüm komisyon ve 'ganimet almalarının' hesabını henüz vermediğini unutarak, kendilerini yargılamaya sadece Uranüs mahkemelerinin yetkili olduğunu sanarak konuşuyor.
Allah'ın deluxe kerhanesine gideceğinden emin adam tavrı ve vaiz sesiyle...
Konuşuyor, laf ola beri come back!
Kıymet Nadir Bindebir kiymetnadirbindebir@gmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : Nuran Talay Domuz Gribi ve GDO Terörü El Ele |
|
Aşısı yapılmaya başlandığı halde halen tartışmaları sürüyor…
Domuz gribi aşısını olsak mı, olmasak mı?
Biz düşüne duralım, Başbakan olmayacağını açıkladı.
Hatta, "aşı ailelerin isteği ile yapılsın, cebren yaptırılır ise faturasının siyasi iradeye kesilmesi söz konusu olabilir" diyor.
Ve ekliyor,
Öpüşmeyin,
Sevişmeyin,
Elinizi yıkayın,
Selamlaşmayın,
Aksırmayın,
Tıksırmayın,
Öksürmeyin,
Yumurtaya karşı alerjisi olanlar, grip aşısına alerjisi olanlar aşı olamazmış.
Domuz gribinin yan etkileri;
Aşı uygulanan yerde kızarıklık,
Hassasiyet,
Baş, kas ve eklem ağrısı,
Ateş, mide bulantısı, terleme, üşüme ve titreme ile lenf bezlerinde şişlik…
Nadiren; Ciddi alerjik reaksiyonlar, beyin dokusu, sinir, böbrek ve damar iltihabı, bilinç kaybı ve istemli kaslarda şiddetli ritmik kasılmalar, yüz felci ve solunum sistemi rahatsızlıkları…
Aşı olmam ben besinler ile korunurum diyorsanız;
Kırmızıbiber,
Yoğurt,
Yeşil çay,
Ginseng,
Badem,
Taze patates,
Tavuk suyuna çorba,
Sarımsak,
Zencefil,
Ceviz,
Turunçgiller,
Bal,
Lahana,
Mantar,
Yulaf,
Elma,
Kırmızı et,
Balık,
Soğan,
Tüm bu gıdaları yediniz diye iyi olacağınızı zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü bu gıdalarında genetiği ile oynanmış.
Ne patates, patates…
Ne de portakal, portakal…
Domuz geni domatese, balığın geni portakala…
Hadi aşı olduk diyelim, tükettiğimiz yiyeceklerde domuz geni bulunabiliyor.
Aşağı tükürsen bıyık, yukarı tükürsen sakal…
Yağmurdan kaçsak, doluya tutuluyoruz.
Nuran Talay Nuran.Talay@PolitikaDergisi.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
Sokağa Çıkma Yasağı
öyle büyük hicran ki
cam çerçeve bırakmıyor
kırdı kapıları döküldü sokağa
havada yangın kokusu
itfaiye sirenleri
uzaktan uzağa
öyle büyük hicran ki
telefonlar devamlı meşgul çalıyor
trafik durdu
çarşılar darmadağın
çığlıklar geçiyor karanlıktan
camlarda sinsi bir titreme
boğuk bir uğultu
yeraltından
borular patlamış sular
vahim bir tenhalığa akıyor
öyle büyük ki hicran
zincirleme
elektrik kontakları
şerareler dökülüyor sokak lambalarından
ceryanlar kesildi
gözden kayboldu şehir
sanki siyah bir denize batıyor
ayak sesleri boş meydanlardan
hoyrat kanatları
yukarda bir helikopterin
o ihanet sessizliğini
par
par
parçalıyor
Attila İlhan
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
GOM Player 2.1.18.4762 Released [2009 06/09] / Windows / 5.77 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
VLC media player for Windows / V.1.0.1 / 17 MB http://www.videolan.org/
İçinde tüm codec kütüphanesini barındıran açık kaynak bir oynatıcı. Bilgisayarınızın olmazsa olmazlarından biri. mp4, mov, mkv dahil hemen her formatta filmi izlemenize olanak sağlıyor. İndirin seveceksiniz.
7-Zip 4.65 (2009-02-03) for Windows / 913 KB http://www.7-zip.org/ Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.
|
|
|
|
|
|