• Kemal Atatürk'ün ölümünün 25. Yıldönümünü anma törenine katılabilmekten şeref duymaktayım. Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir akseri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır.
Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye'nin doğması, yeni Türkiye'nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilân ve o zamandan beri koruması, Atatürk'ün Türk halkının işidir. Şüphesiz ki, Türkiye'de giriştiği derin ve geniş inkılâplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur.
John F. KENNEDY
A.B.D. Başkanı, 10 Kasım 1963
• Türk milleti'nin özgürlük ve Türkiye'nin millî kalkınması için çetin mücadelelere adı karışan Kemal Atatürk'ü memleketimiz çok iyi tanır. Atatürk Türk Milleti'ni, kışkırtıcı kuvvetlere, emperyalistlere ve silah zoru ile Türk Milleti'ni ezerek memleketi büyük devletlerin bir sömürgesi haline getirmek isteyen gerici kuvvetlere karşı savaşa girmesi için uyandırmıştır. Yakın ve Orta Doğuda ilk Cumhuriyet, doğuşunu O'na borçludur. Bu Cumhuriyet, birçok milletin ulusal özgürlük hareketlerine ışık borçludur. Bu Cumhuriyet birçok milletin ulusal özgürlük hareketlerine ışık tutmuştur. Atatürk'ün kutsal saydığı emperyalizmle savaşını, yalnız Türk Milleti değil, diğer doğu ülkeleri de takdirle karşılıyordu. Türkiye'nin yüzyıllık geriliğinden kurtulması için Atatürk pek çok şey yapmıştır. Gerçekleştirdiği reformlar memleketin ekonomik hayatının, sinaî tarımsal kalkınmanın hızla ilerlemesini hedef tutmuştu. Atatürk yönetimi zamanında, Türkiye'nin milletlerarası otoritesi yükselmiş ve memleket, dünya siyasetinde önemli rol oynamaya başlamıştır. N.S. KRUSHCEV
Sovyetler Birliği Başkanı, 10 Kasım 1938
• Tarihte büyük bir diplomatın veya ünlü bir kumandanın hayatını okuduğumuz onun yüzünü, sözünü, bakışlarını hayal etmekten zevk duyar ve kendi kendimize: "O'nu görsek ve tanısak ne iyi olurdu." Deriz. "Bugün Türkiye'nin yazgısını yöneten büyük diplomat, büyük asker ve büyük inkılâpçı Kemal Atatürk'ün heyecanlı hayatını yıllar geçtikten sonra hayranlıkla öğrendikleri zaman, hiç kuşkusuz çocuklarımız da böyle düşüneceklerdir. Ateşli bir inkılâpçı olduğu için haftalarca sultanların zindanlarında yatan, kumandanlık yaptığı zaman galip gelerek ülkesine bağımsızlığını kazandıran, Devlet Başkanı sıfatıyla Cumhuriyet'i ilân edip kurumlandıran Atatürk'ün hayatı elbette ki heyecanlıdır. ... Fakat Kemâl Atatürk'ün karakterinin bir cephesini göstermek itibariyle bir noktayı hatırlatmak isterim. Bize savaşlarından birini anlatıyordu. Birdenbire durdu: -Görüyorsunuz ya, dedi: birçok zaferler kazandım. Fakat bunların en büyüğünden sonra bile her akşam, savaş alanlarında ölen bütün askerleri düşünerek içimde derin bir keder duyuyorum." Cesaret ve zekâsından başka yüreği bu kadar yüce olan böyle bir Şef'in, yurdu için mucizeler yaratmış olmasına şaşılabilir mi?... George BENNES
Paris, Vu Gazetesi - 1938
• Biz, O'nun gövdesine tapan bir putperest değil, ölmez eserine ve mânasına bağlı bir şuuruz. Çünkü O, kendi vücuduyla beraber kaybolacak fâni bir milletin değil, kendi mânasıyla beraber yaşayacak ebedi bir milletin yaratıcısıdır. Peyami SAFA
• Hiçbir baba yetimlerine Atatürk kadar zengin ve ölümsüz miras bırakmamıştır. Bu gün, Türk vatanı denen toprakta yaşayan bütün insanlar O'nun zekâsından, aşkından, enerjisinden kopmuş parçalardır. Reşat Nuri GÜNTEKİN
• ...
Dağlarda tek
tek
ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar : «Üç,» dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlıyacaktı.
.... Nazım Hikmet Kurtuluş Savaşı Destanı (Kuvayi Milliye)
• Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın. Memleket için gerçek ülkü ne ise onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes sana karşı çıkacaktır, önüne sonsuz engeller yığacaklardır, fakat sen bunlara dayanıklı olacaksın. Kendini büyük değil, küçük, zayıf, kimsesiz ve araçsız kabul ederek, hiç kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak, bu engelleri aşacaksın. Bundan sonra da sana "büyüksün" derlerse, bunu söyleyenlere güleceksin.
Adını andıkça bir ışık kaplıyor içimi. Işıklanıyorum. Benliklerinde Atatürk ışığını taşıyan öğretmen ve öğrencileri gördükçe artıyor mutluluğum, çoğalıyor heyecanım, coşkum. Atatürk'ün, Oğuz Kazım Atok'un dizeleriyle, bize şöyle dediğini duyar gibi oluyorum:
"Beni öldü sanmayın Nerde hamleniz varsa bıraktığım yerden ötelere.
Nerde üstünse başarınız Milletimin yüzünü güldüren Bilin ki orda ben varım.
Sizleri toprağımdan Sizler kadar duyarım."
Bu sözler çağdaş uygarlık düzeyine çıkma çabalarıma hız veriyor. Hurafelere, batıl inançlara değil, en hakiki mürşit olan bilime, milletin hayat damarlarından biri olan sanata yöneliyorum bir kere daha. Bilginlere, sanatçılara saygım, sevgim çoğalıyor. "Durur elle, ayaklar, durur kollar ama durmaz aydın kişilerin duygusu, düşüncesi, eylemi, işler saat gibi düzenle" diyorum. O'nun sesiyle dolup taşıyorum, engelleri aşıyorum:
"Ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat medeniyet tarikatıdır."
Burada sözü edilen medeniyet, Mehmet Akif Ersoy'un deyimiyle, "tek dişi kalmış canavar" olan sahte, sömürgeci medeniyet değildir. Bilgidir, kültürdür, tekniktir, planlı, sistemli çalışmak, hoşgörülü, özverili olmaktır. Uygar kişi herkese eşit davranır; ırk, din, dil ayrımı gütmez, kabalığa pirim vermez, efendidir. "Yurtta sulh, cihanda sulh" der, en az kendi kadar sever insanları. Gözlerini açıp gerekeni yapar, kapısını geriliğe, karanlığa kapar.
O büyük lidere layık olabilmek için ilkelerine dört elle sarılmalı, eğitim ve ekonomide hamle yapmalıdır. Eğitimde öz kaynaklarımıza sahip çıkmak, yabancı kültürlere özenmemek gerekir. Eğitim görmüş kişi nerede iyi, güzel, doğru varsa alır, onlardan yararlanır. Taklitçi değildir. Yeniliklere uyar ama modadır diye batıdan gelen her akıma kapılmaz. Topraklarımızı iyi işlemeli, toprak aşınmasını önlemeli, yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızı yabancılara peşkeş çekmemeliyiz. Gıda ve tekstil endüstrisinden ağır sanayiye yönelmeli ama çarpık sanayileşmeden, çarpık kentleşmeden kaçınmalıyız. Fabrikalar verimli arazilere kurulmamalı, çevreyi kirletmemelidir. Ormanlarımızı koruyup doğayı doğallıktan çıkarmamalıyız. Bahçeli evleri bozup yerlerine doğayı mahveden apartmanlar yapmak cinayettir. Uygarlık her yeri gökdelenlerle doldurmak, çiçekleri soldurmak değildir!
Ulaşım da çok önemlidir. Yeterli bir ulaşım olmadıktan sonra ekonomi, eğitim, turizm ilerlemez. Ürünlerimizi değerlendirmek, doğal güzelliklerimizi, tarihi, turistik yerlerimizi turistlere göstermek için yurt çapında bir ulaşım, iletişim ağı kurmalıyız. Milletin efendisi olan köylünün emeğinin boşa gitmemesi, ticaretin gelişmesi ulaşıma bağlıdır. Ulaşım tek yönlü olmamalıdır. Bugün daha çok kara taşımacılığına önem vermekteyiz. Oysa Atatürk zamanında yurdu dört baştan demir ağlarla örmekle övünüyor, demiryolu yapımına hız veriyorduk. Tekrar o eski günlere dönmeli, demiryollarımızı yenileştirip geliştirmeli, deniz ve hava yollarından yararlanmalı, toplu taşımacılığa, metroya yönelmeliyiz.
Çağdaş uygarlık yolundaki genç bilimden başka sanatla da ilgilenir. Kitap, dergi, gazete okur, resim ve fotoğraf sergilerine, sinemaya, tiyatroya gider, kendini yetiştirmek, kültürünü geliştirmek için çaba gösterir. Folklora, halk sanatlarına önem verir...
Atatürk bu yurdu gençlere emanet etmiş; bilinçli, dinamik, enerjik gençler yetiştirilmesi için eğitime gereken ilginin gösterilmesini işaret etmiştir. Gençler, O'nun "Türk, övün, çalış, güven" özdeyişini özümsemeli; şanlı geçmişine, atalarının başarılarına bakıp övünmeli, onlardan ders almalı, "Su akar, Türk bakar", "Biz adam olmayız" gibi yıkıcı, aşağılayıcı sözlere kulak tıkamalıdırlar. Bir de kendimizi Avrupa'dan aşağı görüp aşağılık duygusuna kapılmamalıyız. İşte bu övüncün verdiği moralle, güçle çalışmalı, çalışmanın sonunda da geleceğe güvenle bakmalıdır. Yani övünmek boş bir övünme değildir, bize güç verecek bir övünmedir. Güven de çalışmanın, iş başarmanın güvenidir.
Atamıza göre genç yaşça değil, başça genç olan kişidir. Genç düşünceler genç kafalarda oluşur. Yaşı ne olursa olsun, uyuşuk, tembel, pasif kişiler, kahve köşelerinde, oyun masalarında vakit öldüren, gençliğini öldüren kişiler asla genç sayılamazlar. Eğlence ve zevk peşinde koşan, her şeye boş veren, toplumsal olaylarla ilgilenmeyen kişiler de fizik olarak genç olsalar bile gerçek değil sözde gençlerdendirler.
Atatürk, daha iyiye, daha güzele ulaşmak için güç simgesidir.
O yüce kaynaktan aldığımız hızla kendimizi vatanın gelişmesine, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmasına adayalım, bu ışıklı yolda yürümekten asla yılmayalım.
Halim Yağcıoğlu bakın bize hangi hedefleri çizmiş:
"Gidebiliyor musun köylere okul yapmak için
Su akıtabiliyor musun bozkırda masal çeşmelerden,
Işık olabiliyor musun ha? İlaç, doktor, öğretmen...
Bak, Anadolu seni bekliyor, koş!
Atatürk'ü sevmek bu, gerisi yaldızlı yalan, boş!..."
Hadi genç, durma öyle kenarda köşede, vatan sevgisiyle rüzgâr ol coş!
Ol uygarlı âşığı. Sönmesin yurdumuzun üstündeki Atatürk ışığı.
Naziler dillerden düşmeyen toplama kamplarında binlerce Yahudi'yi, Çingeneyi, Macarı, şunu bunu gaz odalarında diri diri öldürmüştü; yeryüzüne demokrasinin bayrağı olarak gönderilmiş ABD'nin öncülüğünde bu insanlık suçunu işleyenlerden yakalanabilenler örnek cezalara çarptırıldı.
Sonra devran da, anamalcı teker de döndü, Amerika'nın, İsrail'in, daha doğrusu CFR'de toplanmış keferelerin dışındaki bütün insanlar böcek sayıldığından, bu zararlı yaratıkları toptan yok etmek üzere çok daha etkili bir yol arattı Monsanto adındaki iblis kuruluş - hem de, çalışanların kökenlerini ayrıntılı bilmiyorum, ama büyük olasılıkla içlerinde Türk uzmanların da bulunduğu okutulmuş yetenekli dünya çocuklarına.
Buldukları çözüm şimdiye kadarkilerin en etkilisi, en ucuzu, en iyilik dolusu: sözümona gittikçe artan insanlara daha hızlı besin sağlayacaklar.
Oysa işin aslı öyle değil; türeyim gözeleriyle (genleriyle) oynanmış bu tohumlar kendilerini Tanrı yerine koyarak seçip ayırdıkları küçük azınlığın dışında bütün insanları yeryüzünden usul usul silecek nitelikte: tek bir kez ürün veriyor; verdiği ürünler, milyonlarca yılda, sayısız sınama deneme sonucu oluşmuş temel yapıları altüst ediyor; insanı besliyorum derken gizli, onulmaz hastalıklara yakalatıyor. Kısacası bugüne dek yürürlüğe konmuş bütün kimyasal, dirimsel (biyolojik) silahlardan daha etkili.
AB'ye giriyorsunuz, uyum yasaları, kendinize çekidüzen verin, biraz daha uygarlaşın falan diyerek Türk tarımını da, işleyimini (sanayisini) de çökerten gözü dönmüş anamalcılar, 1900'lerin başında silahla yapamadıkları Anadolu'yu Türklerden temizleme işini tohumlara yaptırmak üzere, TBMM'deki Tarım Yarkurulu üyelerini Amerika'ya çağırıyor Nisan'da; doğal olarak içlerinde meclisteki üç partiden, AKP'li, CHP'li, MHP'li üyeler var; gidip bir hafta paşalar gibi ağarlanıyor, yiyip içip geziyorlar. Dönüyorlar; şimdi artık yaygın biçimde uyguladıkları yöntemle, hiç ağızlarını açmıyor, yurttaşlarına en küçük bir bilgi vermiyorlar. Ama bir de bakıyorsunuz, TBMM, Ekim'de yasa önerisi olarak gündeme getirip üzerinde tartışma açmanın sakıncalarını yok etmek üzere, bir yönergelik olarak kabul ediveriyor.
Bu Tarım Yarkurulu üyeleri bütün topraklarımıza serpilecek bu tohumlardan elde edilecek ürünleri yemeyecek mi? Çocuklarına, eşlerine, yakınlarını yedirmeyecek mi? Yoksa onlara İsrail'den, Amerika'dan paketler içinde, 365 gün doğal besinler mi gelecek?
Aynı soru ülkenin okutulmuş sicil-asker bütün çocukları, yargıçlar, savcılar, öğretim üyeleri, yazarlar, gazeteciler, mimarlar, mühendisler, orgeneraller, iş adamlarıyla kadınları için de geçerli; hepimiz kıvrana kıvrana ölürken siz de İsrail'den, Amerika'dan gelecek özel paketlerle mi yaşayacaksınız?
Hiç olmayacakmış gibi görünen şey oldu, Amerikalı bir tutumbilim (iktisat) profesörü, geçen gün, yarattığınız köpük (sanal dolarlar) gittikçe büyüyor; bu köpük balonu patlayınca neler olacağını aklınıza bile getiremezsiniz! dedi.
Onun için Küresel Harakiri'dir bu diye bağırıp duruyorum.
Üstelik, dünyamızı kirlenmekten kurtarmanın, insanlar da içinde bütün canlıları evrenin temel yasa ve kurallarına göre besleyip yaşatmanın yolunu 11 milyonluk küçücük bir ülke buldu, gözümüzün önünde sürdürüyor: Küba.
Parayla gittikçe daha çok para kazanma çılgınlığından vazgeçip çevreyi zehirlemeyen enerjiler, ürünler arayıp buluyor; 500 yıllık amansız sömürünün ardından sevinç içinde, ışıl ışıl yaşıyorlar, hem de Devrimleri'yle yaşıt amansız acımasız kuşatmaya karşın.
Yaş ortalamaları şımarık ABD'ninkine eşit; bulup insan kardeşlerine armağan ettikleri bir dizi aşıya geçende akciğer kanserine karşı uygulanacak aşıyı da eklediler.
Bu yazıyı güzelim çiftçi, emekçi kardeşlerim göremez, okuyamaz; peki siz okutulmuş sivil-asker halk çocukları, iki günlük sanal rahatlık, üç kuruş uğruna göz göre göre hem kendi karnınızı , hem bizimkini deşecek misiniz?
Büyük Selçuklularla başlayıp Osmanlı son zamanlarına kadar devam eden doğudan gelmenin doğal sonucuyla batıya dönüp Avrupa içlerine kadar giderek dünyaya hakim olmak hedefimiz vardı. Bu, sırf güç ve hakimiyet elde etmek için değildi. Arka planındaki asıl gaye hem Selçuklu hem de Osmanlıların ifadesiyle 'dini mübin-i islamı' dünyaya hakim kılmaktı. Elde edilen güç, hakimiyet ve cennetvari dünya nimetleri Osmanlı son dönemine kadar bu idealimizi canlı tutmamıza engel olamadı. Bu mega ideal hem Selçukluların hem de Osmanlıların ilk dönemlerine kadar bugün henüz ulaşamadığımız demokratik bir ortamda yürütülen orijinal ilmi çalışmalarla destekleniyordu.
Anadolu Selçukluları batıya hakim olma hedefinden sapma göstermeden orta asya sonrası yeni vatan edindikleri Anadolu'yu imar faaliyetleriyle canlandırdılar.
Osmanlılar 'dini mübin-i islam' gayretleri sonucu nasıl olsa bizimdir yaklaşımıyla Anadolu'yu ihmal ederlerken dini hakim kılma adına balkanları, dine saygı adına da arap yarımadasını yüzyıllar boyu yatırımlarla imar ederek canlandırıp beslediler.
Tanzimatla batı hedefimizin artık imkansız olduğu gerçeğini gördük. Böylece batıya hakim olma hedefimiz, batı gibi olabilmeye çevrilmişti. Yüzyıllar boyu ihmal edilen Anadolu iç dinamiklerimiz sebebiyle aslında çok kolay olan 'batı gibi olma' hedefimizde bir türlü gerçekleşemiyordu.
Kurtuluş savaşı sonrası 'dini mübin-i islam' idealinde yıllarca Osmanlının ihmal ettiği yıllar önceki Selçuklu yapılarıyla donanımlı adeta eski model bir araba gibi küçük bir Anadolu kalmıştı elimizde.
Mustafa Kemal, yeni cumhuriyetle 'batı gibi olma' hedefini öncelikle formal anlamda büyük devrimleriyle gerçekleştirirken ilmi, teknik ve ekonomik stratejilerle bir batı devleti gibi muktedir ve güçlü olma idealindeydi. O'nun son zamanlarında bu ideal gerçekleşmek üzereyken Atatürk sonrası sispe efsanesi gibi tepeye çıkmak üzereyken geri kayıp tekrar sıfır noktasına gelmiştik.
Zaman zaman gerçekleşmeye ramak kalan idealimiz ortalama on yılda bir yapılan antidemokratik müdahaleler sonrası kesintiye uğrayıp sispe efsanesi gibi imkansızlaştı.
Yetişkin olma merhalelerimizin okullar kademesinde Atatürk'ün çağdaş uygarlık seviyesine ulaşma, güçlü ve muktedir Türkiye hedefleriyle ideallenirken kendimizi yetişkin olarak hayatın içinde bulduğumuzda ülke şartlarında hayatın güçlüğü ve hep dalaverelerle bir şeyler elde edilip bu güçlüklerden kurtulunduğu hakikatiyle karşı karşıya kaldığımızda idealimiz maalesef 'köşe dönme' oluyor.
Siyasetçi ve bürokratlarımız koltuklarını ve bürokratik ve siyasi geleceklerini düşündükleri kadar milli idealimizi düşünüp peşine düşmüyorlar. Zira son elli yılda Özal'ın 'gap' projesi dışında hiçbir siyasetçimizin milli idealimizi gerçekleştirmeye yönelik bir projesi olmadı. Hep batının çizip biçtiği projeler uyguluyoruz. Bunlar lehimize olmakla birlikte daha çok batının menfaatine yönelik oluyor. Batı bunları uyguladığı post modern tekniklerle hükümetlerimize hiç zorlanmadan yaptırıyor.
Sahi Selçukluyla gür bir ırmak gibi çağlayıp yerleştikleri Anadolu'da bu büyük ideal adına devleti, ebed-müddet devam ettirme gayretiyle kendi öz vatanını aslında ihmal eden Osmanlılar sonrası biz Anadolu insanı için günümüzde değişen bir fark görüyor musunuz?
Ne Mutlu olan Türk kim?
Damarlarında asil kan olan var mı aranızda?
Hıyanet ve dalalet ne
Var mı bileniniz? Cumhuriyeti onlar kurdu da
Yaşatacak olan kim?
Var mı sağlam bildiğiniz biri?
Ya da şöyle sorayım Sağlam kalanınız var mı aranızda?
Yurduna alçakları uğratmayan arkadaş kim?
"Doğruyum"
"Çalışkanım" diyen Türk kim aranızda?
Şapka devrimine, harf inkılâbına ATATÜRK ilke ve devrimlerine
Saygılı ve uyan hanginiz?
Çankaya da türban var mıydı hiç?
Anayasa da gördünüz mü bundan önce? Meclisin başı örtüldü mü bu zamana kadar?
Ülkenin kuzey'i, batı'sı
Güney'i, doğu'su oldu muydu hiç? Böyle bir kâbus gördünüz mü daha önce?
Veya hiç büküldü mü boynunuz?
Tarih yazdı mıydı böylesini Hiç Eşkıya ya eyvallah'ı oldu mu devletin?
Bu kadar çok kansız, şerefsiz ve hainleri
Doğurdu mu bu topraklar?
"Böyle oturup beklemekle
İlelebet ve payidar
Kalır mı bu Cumhuriyet?"
Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir, dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
Tadımlık Şiirler
ATATÜRK'ÜN
BİR SAATİ VARDI
Atatürk'ün bir saati vardı
Yediveren gül gibi açardı
Atatürk'ün bir atı vardı
Etiler'den beri yaşardı
Atatürk'ün bir resmi vardı
Buğday tarlası gibi ağardı
Atatürk'ün bir saati vardı
Durmadı
Melih Cevdet Anday
<#><#><#><#><#><#><#>
ON KASIM'LARDA YÜRÜMEK
Atatürk'üm işte 10 Kasım yine
Dalgalanır ağaçlarla oğullar Dalgalanır oğullarla nineler
Dalgalanır ninelerle genç kızlar
Özlemin ta yüreğime işlemiş
Seni bulmak, seni görmek için ben
Bütün toprakaltıyla barışacağım
Ereceğim sana usta, barışta, başarıda
Öyle
Güçlüsün ki
Güçleneceğim
Öyle yücesin ki, yüceleceğim
Düşüne düşüne seni kocaman kocaman
Dağlara, dağlara karışacağım
Ozan mıyım, ordu muyum, su muyum anlaşılmaz
Çağlar upuzun allığı yüreğimde ülkünün
Sanki bayrak bir kalemdir, sanki gökler bir kağıt
Sanki ellerim gece
Sanki ellerim gündüz
Yazacağım seni daha, bir daha
Ben senin ölümünle yarışacağım
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
GOM Player 2.1.18.4762 Released [2009 06/09] / Windows / 5.77 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
VLC media player for Windows / V.1.0.1 / 17 MB http://www.videolan.org/
İçinde tüm codec kütüphanesini barındıran açık kaynak bir oynatıcı. Bilgisayarınızın olmazsa olmazlarından biri. mp4, mov, mkv dahil hemen her formatta filmi izlemenize olanak sağlıyor. İndirin seveceksiniz.
7-Zip 4.65 (2009-02-03) for Windows / 913 KB http://www.7-zip.org/ Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.
KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.