|
|
|
Editör'den : İyi haftalar!.. |
Merhabalar
Haftasonunu Ağustos böceği gibi geçirdiğimden, bütün gece karınca kararınca çalışmak zorunda kaldım. İş uzayınca zamandan çaldım. Uzatmalar da yetmedi, ben de vakit darlığından sizi bugünlük rahat bırakmaya karar verdim. Kalın sağlıcakla.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
|
Kahveci : Damla Erarslan KADINLAR ÇÖKÜYOR, FARKINDA MISINIZ? |
|
Kadınlar çöküyor. Bizi biz çökertiyoruz. Yıllardır sırtlandığımız sorunlar, yaşımız ilerledikçe artık vücudumuzun çeşitli yerlerinde arızalara yol açmaya başladı. Sebebini anlamadan, en ufak bir problemde aldığımız ilaçlar, bizim iskambil kağıdı haline gelmiş fiziki yapımızda, parmağın ucuyla fiske vurulmuş misali, tüm yapıyı çökertiyor.
Artık kaldıramıyoruz. Erkeklerimizden daha güçlü olma mücadelesine yenik düştük. Babalarımız, erkek kardeşlerimiz, sevgililerimiz ve kocalarımızın zayıflıkları, sorunları bizi aştı. Ailemiz, kariyerimiz, çocuklarımız arasında mekik dokurken, kadın olabilme, kadınca yaşayabilme özgürlüğümüzü kaybettik. Her şeyi yapabilme, erkeğimizden fazla erkek olabilme yüreğine sahiptik ama vücudumuz isyan etti.
İçimizde biriktirdiğimiz hayal kırıklıkları, öfkelerimiz, sinsi bir düşman gibi bizi eritiyor. Bu karmaşadan kurtulmak, kendimiz olmak için ümidimizi de kaybettik. Kendi aramızda mutsuzluklarımızdan, hastalıklarımızdan bahsediyoruz. Göğsümüz, boğazımız, midemiz, başımız, karaciğerimiz, kolumuz, bacağımız parça parça sinyal veriyor, dur diye. Mutsuzluğun dipsiz kuyusunda debelenirken, hastalıklarımız daha da aşağı çekiyor bizi. Tam bir kabus yaşıyoruz.
Oysa, hepsinin sebebi biziz. Bizim bitmek tükenmek bilmeyen varolma, başarma, üstlenme hırsımız.
Erkeklerimiz kadınlaştıkça, biz erkekleşiyoruz. Karşımızdaki içi boşaltılmış erkek figürlerine bakarak, saygımızı yitirdiğimiz o varlıklara acıyoruz. Çünkü, onların pes ettiğinin 10 katı zorluklara biz kolaylıkla göğüs geriyoruz. Hem onları, hem kendimizi ayakta tutabilmek uğruna, sevgimizle, ana şefkatimizle örülmüş çelik gibi yüreğimiz var bizim. Peki nereye kadar?
Yüreğimizin isyanını bastırabiliyoruz da, vücudumuzun isyanına gücümüz yetmiyor. Panik halindeyiz. Posa haline gelmiş organlarımızla, başımıza gelenlerden ölesiye korkuyoruz. Oysa, daha çok kısa süre öncesine kadar, belki etrafımızdaki herkesin gıpta ettiği şekilde olağanüstü güzel, bakımlı, başarılıydık.
Yürüttüğümüz mücadelenin vitrini o kadar süslüydü ki, camlardaki çizik ve çatlakları kimse fark etmedi. Biz herkesi çok güzel kandırdık. Ama vitrinimizden parça parça düşen cam parçalarıyla birlikte, üzerindeki süsler de kayıp gitmeye başlayınca foyamız ortaya çıktı.
Şimdilerde herkes şöyle diyor: Allah Allah ne kadar güzel kadındı. Evi, ailesi, çocukları, işi, her şeyi vardı. Zavallım şimdi bu hastalıklardan ne hale geldi. Tüh, tüh, tüh nazar değdi kadıncağıza.
Farkındasınız di mi? Aynen sizi tarif ediyorum. Kaçınızın içinde, şu anda çekip gitme, her şeyi sıfırlama ve yeniden bir hayata başlama isteği var? Karşınızdaki adama yeter deme gücünüz kaldı mı? Yeter seni taşıdığım, sorunlarına çözüm yolları aradığım yeter diyebilir misiniz? Yeniden kendiniz olabilme, kendinizi keşfedebilme yolunda sizi sizin dışınızda engelleyen biri var mı sizce? Karşınızdakine duyduğunuz öfkeyle karışık acıma duygunuzun 10'da birini, kendinize duyabiliyor musunuz?
Hala anlamadınız mı yoksa? Yüreğiniz ve zihniniz ziller çalarken kulağınızı tıkamıştınız. Şimdi, tüm vitrininiz çökerken kim var yanınızda? Uğruna mücadele ettikleriniz nerdeler? Gidiyorsunuz farkında mısınız? Hayatınızı kaybettikten sonra, giderayak "ölümüm senin yüzünden" deseniz ne yazar? Onu bile diyemez, acırsınız di mi? Üzülmesin zavallıcık. Oysa, siz gittikten sonra, onlar en kısa sürede sizin bir başka versiyonunuzla yeni bir hayat kuracaklardır. Ne de olsa rahata alışmışlar, birinin onlara bakması lazım, çok doğal. Arada belki mezarınıza çiçek de koyarlar.
Ah, ah, ah ne güzel, ne yüce yürekli bir kadındı...
Damla Erarslan damlaerarslan@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Gezgin Kahveci : Cüneyt Göksu Beyaz Yakalı "Proleter"ler! |
|
Proleter = Emekçi (TDK Sözlüğü)
Yaşar Kemal'in Proleter başlıklı bir hikayesi vardır: Yolcu taşıyan bir minibüs şoförünün borç - harç aldığı aracının arkasına, diğer şoförlerin arabalarının arkasını arabesk içerikli yazılarla doldurdukları bir dönemde, "Proleter" yazdığı için başından geçenler anlatılır. Kemal bu genç şöförü arayıp bulmuş, hikayesini dinlemiş ve kendine özgü üslubuyla bizlerle buluşturmuştu. Bu hikayenin anafikri, genç şöförün ait olduğu sınıfa olan saygısını yaptığı işe yansıtmakla kalmayıp, bunu son derece naif ve insani olarak hiçbir art niyet ve propoganda amacı da olmadan çevresiyle paylaşmasıydı.
Hikaye 1970'lerin Türkiye'sinde yaşanmış...
Günümüze gelirsek, 12 Eylül'ün yarattığı erezyona ve değişen dünya koşullarının tüm olumsuzluğuna rağmen minibüsüne "Proleter" yazacak cevval bir şoför bulmak zorken, üretim araçlarının mavi yakalılardan, beyaz yakalılara doğru yön değiştirmesiyle gerçekte "proleter" olduğunun farkında birçok ofis emekçisine ratlamak mümkün. Beyazyakalı profesyoneller bir dönem iş imkanlarının bu kadar da "kaygan" bir zeminde olmadığı dönemlerde, bireysel yetkinliklerinin kendilerine verdiği özgüvenle gerçekte birer "proleter" olduklarını unuttular; ait oldukları meslek sınıfının duygu, düşünce ve ortak çıkarlarının birbirine bağlanmasını yani dayanışmayı da kelime dağarcıklarından çıkardılar. Oysa bunların ait olduğu sınıfın, fabrikada üretim hattındaki bir kaynakçının içinde bulunduğuyla aynı olduğunu anlaması için ekonomik kriz mi olması gerekiyordu? Cevap: EVET!
Beyazyakalılar! Sizler de son tahlilde işçi ve proletersiniz! Emeğinizi satarak, karşılığında kazandığınızla yaşamınızı geçindiriyorsunuz. Birlik olarak, yani sendikal hareketin içinde yer almakla, işverene karşı daha büyük bir birlik ve pazarlık gücü oluşturursunuz, yani daha güçlenirsiniz. Proleteryanın, yani emekçilerin sınıfsal çıkarları sadece yaşadıkları topraklarla değil, bütün insanlığın ve geleceğinin çıkarlarıyla özdeştir.
Ya proleter olduğunuzu unutmayıp dayanışma içinde hareket ederek güçleneceksiniz, ya da beyaz köle olarak yok olacaksınız.
Cüneyt Göksu Cuneyt.Goksu@Gmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA
"Türkçem, benim ses bayrağım."
Geçenlerde Fazıl Hüsnü Dağlarca'yı anma etkinlikleri vardı Burdur'da. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi'nin anma etkinlikleri kapsamın düzenlenen sempozyumda; Konur Ertoptan, Bilge Ercilasun'a kadar daha birçok konuk vardı.
Oda orkestrasının konserinden sonra açılış konuşmasını Rektör Prof. Dr. Gökay Yıldız yaptı.
Ardından sempozyumun onur konuğu; Konur Erolp mikrofonun başına geldi. Dağlarca'nın şair kişiliği üslubu ve şiirlerindeki gaye hakkında bilgiler verdi. Bunu yaparken de yapıtlarından isimler vererek anlatımını keskinleştirdi…
"Modern şiir yerine, gayeli şiir yazın!" diyerek şiirin gösterişten çok, anlamlı şiir olması gerektiğini vurgulayan Dağlarca ile Mehmet Akif'in ortak yönleri vurgulandı.
1960 da Laleli de bulunan dükkânının, duvarına astığı ve her on beş günde bir değiştirdiği şiirleri okumak için kapıdan geçen insanlardan bahsedildi.
Şiir yazmayı çok sevdiği, bunu hasta olduğu dönemlerde de sürdürdüğü, gözleri görmediği zamanlarda bile, sözlü olarak başkasına yazdırdığı anlatıldı.
Yaşlandığı dönemde de yılmadan çalışıp "Ben karanlık yolumda, yalnız gideceğim" diyerek kendine duyduğu güvenin azalmadığını göstermiştir Dağlarca.
Geceyi seven şair olarak bilinen üstadın "Sivaslı Karınca, Madımak, Yün Çorap, Delice Böcek, Çocuk ve Allah" şiirlerinden bölümler okunarak program renklendirildi…
Benim bunların arasında, en sevdiğim şiiri "Çocuk ve Allah" tır. Bu şiiri askeri okuldan çıktıktan sonra, yirmi iki yaşında yazmıştır.
Uzaktan bakınca aksi görünen, kimseyle görüşmeyen, bütün hayatının şiire adamış bu şairin 1500 sayfa "Kurtuluş Savaşı" yazısı vardır. Ayrıca 138 tane yapıtı bulunmaktadır. Bu da demek oluyor ki 94 yıllık hayatının her yılına 1,5 kitap sığdırmıştır…
"Kardaş, sensin dediklerin yok,
Halay çekilen toprak bu toprak değil.
Çık hele Anadolu'ya, Kamyonlarla gel gayrı,
O kadar uzak değil."
Diyen üstadı saygıyla anıyoruz…
Neslihan Güzel
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : Ebru Coşgun 22 ekim 2009 anısına …. |
|
İki can'a (maho'ya) bugün benim doğum günüm
Saatim yok tam olarak bilemem Biraz bira biraz şarap önceydi ;
kapanmış sandığınız yaranın sızlama anı , yeniden sevmenin ne kadar zor yada anlamsız olduğunu anladığınız günlerden biri daha..bazen hiçbir şey olmaz öylece kalakalırsınız inşa ettim sandığınız sırça köşk yığıntısının orta yerinde , Hayat boyu taşıyacağınız yeni bir işaret bulduğunuzu sanmak ve açmak perdeleri sonuna kadar .. tamda buldum dediğinizde koca bir yalanın içinde olduğunuzu anlamak ve susmak. Oysa Görüldüğü kadar kolay değildir içinizdeki kırgınlığı bağışlamak.
Nasıl oluyor vakit bir türlü geçmezken Yıllar hayatlar geçiyor ;
Bazen hiçbir şey olmaz. Kimse yaralarıyla inleyen şiirinizi görmez. Sesi olmayan bir kapının kapandığını fark edersiniz Suratınıza ansızın küt diye…küt diye kırılıverir kalbiniz , bir adam karşınıza geçip tanıdığını sandığın o adam ben değilim der birden bire.. bir an için Umursamazlığınızı bir jilet gibi yanınızda taşırsınız. çünkü siz İkon tarzı duruşunuz ve sertliğinizi hep yüzünüzde taşırsınız, çünkü siz güçlüsünüzdür ,çünkü siz ne sarı postitlere yazarak buğulu aynalara asmışsınızdır sevgi sözcüklerinizi ne de şapkadan tavşan çıkarmaya çalışarak göstermişsinizdir sevginizi.
Kayıp bir bavul gibiyim hava alanında Yada boş bir yüzme havuzu sonbaharda ;
Bazen göz yaşlarınıza değen birini buldum sanırsınız..bazen artık bu son sanırsınız…bazen Silik bir anıdan içinizi saran hayaller yaratan o adamı bağışlamaya çalışır ama yapamazsınız, bavul toplanmıştır ; içinde tüm yaşanmışlıklar içinde onu bulduğunuz kırgınlığınızın orta yeri , içinde yaranızı sarmaya hevesli o adamın koca yalanı, içinde onca kahkaha anı , içinde sevişmeleriniz, içinde kavgalarınız, içinde bir olamayışınız...
Çok mu ayıp hala mutluluk istemek Neyse zaten hiç halim yok ;
bir dostun herhangi bir sohbet anında söylediği kelimelerin orta yerinde "neden yeniden sevelim eski sevdiğimizi niye sevdik, tamam katolik nikahından bahsetmiyorum ama bunca emek verip sevmişsin neden yenisine bakalım ama gel görki olmuyor (K.K) " durur kalırsınız…küfredersiniz gecenin imanına…her şey sil baştan ve siz Kaybolmalarından,yeniden başlamaktan , yiyecekleri darbelerin aşkı sıradanlaştırmasından , tekrar sevgiye değer olmaktan , aslında ezbere bildiğiniz eski bir hikayeyi en baştan anlatmaya çalışmaktan korkarsınız artık. Başlayamamaktan ya da bitirememekten, gülümserken sakladıklarınızdan, yine yeniden kendinizi anlatırken yakalamaktan , elinizde kalanların boşluğundan, yeri doldurulamaz vedalardan çekinirsiniz. Yine de parlak tecrübelerinizi unutup derinlere dalacak cesareti ve deliliği yakalarsınız bir gün elbet.. neden yeniden sevelim ki neden yeniden sevelim ki..küfür!
Sonrası kapkara bir telefonla ; Bugün benim doğum günüm Hem sarhoşum hem yastayım
Bir bar taburesi üstünde Babamın öldüğü yaştayım Bugün benim doğum günüm Kelimeler büyüyor ağzımda Bildiğim tüm hayatlar Paramparça burukluğunda bir his ellerimde kalan…sonrası derin bir nefes ve kendini sakinleştirme anı bir,iki,üç,dört,beş,altı,yedi,sekiz,dokuz,1-0 değil! Hayat..
sonrası benden gizlediğin ellerini hangi cebinde sakladığını arama çabası.
Sonrası ; Takatim yok yinede telefona sarıldım Son bir özür için sevdiğim kadınlardan
Aradım mesajlar çıktı kapattım Telesekretere konuşamayanlardanım ifade biçimiyle buruk ince bir sızı , sonrası Bu evde ve bu sonsuzlukta nasıl da çılgınca örselenmişliğim. Şimdi Öylesine zor bir uyku seni düşünmek. Şimdi Sarılışlarıma yanıt olarak içebilir misin gözyaşlarımı...
Şimdi hayata buram buram ve kederlice baksam da hatta anlamsızca karanlığa atsam da ürkerek kendimi ... neden diye beynimde zonklayan cevapsız şairane sorularla savaşsam da
Yüklenip omuzuma çöken ağırlığa inat ağlamasam da, doğmaya karşı bilenip bir ben mi böyleyim donuk ve manasız diye çığlık olup kopmasam da...
Bugün benim doğum günüm Sil baştan hayat!
Ebru Coşgun ebrucuk6@yahoo.com.tr
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
<#><#><#><#><#><#><#>
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
Ellerin Dolandıkça Yüreğimde
Yağmurla yıkanmış
Bahar kokan bir sabah
Mavilikte gezinen ak bulutlar
Güneşe boyanmış kıpır kıpır deniz
Vapurun ardında bıraktığı köpüklü iz
Tembel tembel kanat çırpan martılar
Mis gibi taze çayın kokusu
Yanında kavruk simit, beyaz peynir
Deli bir gülümseme oturtur yüzüme
İçimdeki hüznü bastıran bir coşku
Sımsıcak okşayışlarla ellerin
Dolanıp durdukça yüreğimde
" Düş Kuruyor Gece " adlı kitabımdan - Ocak 2008 -
Hatice Bediroğlu
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
GOM Player 2.1.21.4846 Released [2009 11/05] / Windows / 5.77 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
VLC media player for Windows / V.1.0.3 / 17 MB http://www.videolan.org/
İçinde tüm codec kütüphanesini barındıran açık kaynak bir oynatıcı. Bilgisayarınızın olmazsa olmazlarından biri. mp4, mov, mkv dahil hemen her formatta filmi izlemenize olanak sağlıyor. İndirin seveceksiniz.
7-Zip 4.65 (2009-02-03) for Windows / 913 KB http://www.7-zip.org/ Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.
|
|
|
|
|
|