Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 8 Sayı: 1.707

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 14 Aralık 2009 - Fincanın İçindekiler


  • ASIL KÜRESEL DAYANIŞMA ... Bertan Onaran
  • İçime Sinmiyor… ... Deniz Marmasan
  • Her şeye değer… ... Temirağa Demir
  • GECE ve KADIN ... Rahşan Şimşek


  • Dost Meclisi, Tadımlık Şiirler, Biraz Gülümseyin, Kıraathane Panosu, Damak Tadınıza Uygun Kahveler

  •  



     Editör'den : Ressamı bu olanın!..


    İyi haftalar

    Epeyce bir süredir ciddi ciddi kafa yoruyorum. İçinden çıkmaya imkan yok. İyilik te kötülük te insanlar için, böyle öğrendik. İyi olmayı, saygın olmayı, sevmeyi sevilmeyi anlamak mümkün. Özeti, iyi olursan iyilik bulursun. Peki ya kötülük? Kötü olursan mı kötülükle yatar kalkarsın yoksa kötüyle yatıp kalktığından mı kötü olursun? Hayır, saçmalamıyorum, kafayı da yemedim. Sadece ağzımdan çıkması muhtemel kötü sıfatların önünü kesmeye gayret ediyorum.

    Şu yanda haşmetiyle duran fotografa iyi bakın. Televizyonlarda da görmüşsünüzdür. İki herifin de elinde silah var. İşsiz güçsüz takımından oldukları besbelli. Ya da işleri bu. Suça bulaşmak kaderleri. İyi de, bugüne kadar kendi kapsama alanlarının dışına bulaşmaya yeltenemeyen bu adamları, elde silah terörist namzetlerini kovalar hale getiren kim? Siz kendinizi yormayın, ben söyleyeyim. Memleketi yedi yılda nefret girdabına yuvarlayan son padişah ve onun artık yalama olmuş şürekası. Hiç kendinizi aldatmayın. İçine gömüldüğümüz manzaranın ressamları bunlar. Ressamları bu olanların burnu da b.ktan kolay kurtulamaz!..

    Mümtazer Türköne'den başka kuş tanımam diyen RTÜK, gerekirse arkadan dolanıp puan alacak YÖK başkanları, aslen hukukçu, soldan sağa yatay geçiş yaparken dengesi bozulan, anayasa mahkemesini bile tanımayan bir kültür bakanı, itiraf eden pkklılara bile inanmayıp "onlar yapmamıştır, arkada başka örgüt vardır canım." diyebilecek kadar basitleşebilen büyük başlar, hepsi bu manzaranın üstü boyanası, jiletle kesip çıkarılası parçaları. Hâlâ tereddütleriniz varsa, yuh olsun size.

    Daha birkaç gün önce "Kan üzerinden siyaset yapmak"la suçlamıştı muhalefeti hazret. "Analar ağlamasın" diye diye anaların anasını ağlattığı yetmiyormuş gibi, daha yedi fidanın kanları kurumadan, olayın bir komplo olduğundan bahsetti tüm şeref fakirleri. Kan üzerinden siyaset yapmak budur padişahım heybetlim. Ha, bildiğin birşeyler varsa söyle öğrenelim, yoksa kapa çeneni sus konuşma.

    Siyasi partilerin kapatılmasına, bir işe yaramayacağı gerekçesiyle, karşı olduğumuzu daha önce zikretmiştik. DTP kapandı. Fikrimiz değişmedi, aynı. DTP gider BDP gelir iş yürür demeye devam ediyoruz. Hukuki değil siyasi karar" diyenlere, eğer bir zorun vardıysa, kendi davan sırasında değiştirmeye yeltendiğin anayasayı, davadan yırtınca unutmaz, değiştirirdin, demeyi de bir borç biliriz. Şimdi kalkıp, karar hukuki değil siyasi demenin yellenmekten ne farkı var ki? Acaba DTP iki yılda kapanmak için mi, kapanmamak için mi çalıştı diye bir sorun kendi kendinize. "Dağa çıkarız" diye tehditlerin, "İmralıyla görüşmeden olmaz" diye ayak diretmelerin sonunun buralara varacağı belli değil miydi? Anayasa Mahkemesi gene üzerine düşeni kanunlar çerçevesinde yaparak, tıpkı AKP'yi kapatmadan verdiği ceza gibi, DTP'yi de sırf terör nedeniyle kapatıp, Meclis'te temsil edilmeleri sağlayacak bir sayıyla bırakarak son derece hukuka uygun bir kulak çekmiştir aslında. Umarım, DTP'liler, AKP gibi, bu uyarıyı anlamamazlıktan gelip aymazlığa soyunmazlar. Benimkisi sadece bir temenni, gerçeğin bambaşka olacağını tabi ki biliyorum. Esenkalın.

    Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

    Cem Özbatur








     


    Bertan Onaran

     Güzelin Ardında : Bertan Onaran


      ASIL KÜRESEL DAYANIŞMA

    Gerçek sanatseverler biliyordur, bu ara İstanbul'da geniş boyutlu bir belgesel film şenliği sürüyor: 1001 Belgesel Film Festivali.

    Bu şenlikte, Küba belgeselleri de yer alıyor; filmleri gösterilenler yönetmenlerden Rigoberto Lopez Pego İstanbul'da; Karaköy'deki eski tarihi Sümerbank yapısında, Kadıköy'deki Nâzım Hikmet Kültür Merkezi'nde gerçekleştirdiği söyleşilerin ardından, İstanbul José Marti Küba Dostluk Derneği'ne konuk geldi, derneğin çalışkan yöneticisi sevgili Oğuz Kavala'nın girişimiyle. Belgesel Film Şenliği'ni yürütenlerden, aynı zamanda Denek üyesi Mustafa Temiztaş'ın katkılarıyla, önce şimdiye dek çektiği filmlerin en çarpıcılarından, Afrika'daki korkunç açlık sırasında gözleyip saptadıklarını yansıtan filmden kısa bir bölümü izledikten sonra, Yiğit Günay'ın çevirisiyle söyleşiye geçildi.

    Rigoberto Lopez Pego, Havana Üniversitesi'nde siyaset bilimi okumuş; sonra gazeteciliğe başlamış; ilk kez Fidel Castro, çok çarpıcı bir tanımla, "Afrika'ya borcunu ödemek üzere" bağımsızlık savaşı veren Angola'ya uçaklar dolusu gönüllü asker yolladığı zaman gitmiş Afrika'ya, ve ülkelerinde almakta oldukları alçakgönüllü aylığın dışında kimseden tek kuruş yardım görmeyen, her uğraştan uluslararası dayanışma savaşçılarını; sıradan kahramanlıklarını; yüzlerce yıllık sömürgeci sülükleri de, her türlü doğal zorluk ve engeli de yenmelerini unutulmaz bir filmle, "Kızıl Toprak" ile insan kardeşlerine armağan etmiş.

    Aslında gerçek sevdası şiir; 15 yaşında, Nâzım Hikmet'in şiirlerini ezberi bilir, genç kızların gönlünü çelmek için okurmuş; kendisi de şiir yazıyor elbet. Benim gibi bir ozanın belgesel sinemayla ne ilgisi olabilirdi, diye sordu olanca sevimliğiyle.

    İlgisi şu: tıpkı geçende başka bir yazıda değindiğim Küba balesinin yöneticisini daha Havana'ya gelişlerinden birkaç gün sonra görmeye gelişi gibi, Fidel Castro ve yoldaşları, gerçek Devrim'in bir yıkma işi olmadığını, tam tersine yeni bir yapı kurma; binlerce yıllık ataerkil zorbalıktan, üç yüzyıllık anamalcı saçmalıktan sonra, gerçek uygarlık yolunu açma; yalnızca bilime dayanan eğitimle yepyeni kuşaklar yetiştirme sorunu olduğunu çok iyi bilmeleri ve bunun gereğini, hem de en aykırı, en güç koşullarda, belki karınları doyurmaktan bile önce yerine getirmeleri.

    Böyle olunca, ozan ruhlu bir gazeteciye, günün birinde Angola'ya gitme; oradaki insanlık savaşını insan kardeşlerine asıl nitelikleriyle anlatma çağrısı kendiliğinden geliveriyor. Üstelik savaş haberciliği, yaşananları belgesel filme geçirme işi, özü gereği, önce o savaşa katılmayı, canlı kalmayı başarmayı gerektiriyor.

    Angola'ya giderken, lise döneminde katıldığım zorunlu askerlik eğitimi dışında, doğru dürüst silah tutmayı da, ateş etmeyi de bilmiyordum, dedi bütün Kübalılar gibi başta kendisi, her şeyle ince ince, saygılıca dalga geçmeyi bilen Rigoberto.

    Çarpışmalar sırasında, aranızda madalya kazanmış bir kahraman var mı, diye sormuş, 18 yaşlarında bir oğlanı göstermişler. Kahramanlık madalyasını nasıl kazandığını, en sıradan günlük olayı anlatır gibi aktarmış delikanlı:pusuya düşürüldük, komutanımız vuruldu, yardımcısı da öyle, o zaman iş başa düştü, birliğimi vuruşa vuruşa o cehennemden kurtardım.

    Peki, yaşarken en çok istediğin şey ne? sorusuna genç kahramanın yanıtı: Dilerim sevgilim beni aldatmaz!

    Angola'dan dönerlerken uçakta bu kahramana, seninle birlikte evine gelebilir, karşılanışını filme alabilir miyim, diye soruyor; yanıt elbette olumlu; gidiyorlar o alçakgönüllü eve; karşılanışın çeşitli sahneleri; sıra anayla oğlun karşılaşıp kucaklaşmasına gelince, görüntü yönetmenine dur diyor Rigoberto, "bundan sonrası aktöreye sığmayacaktı, çok özeldi".

    Küba gibi 11 milyoncuk bir ulusun, 50 yıldır, anamalcı kürenin büyük zorbası, 200 milyonluk ABD'ye nasıl kafa tuttuğunu, amansız acımasız kuşatmaya karşın nasıl ayakta kalabildiğini, üstüne yaşamın ve bilimin her alanında nasıl bütün insan kardeşlerine örnek olacak başarıları sürdürdüğünü anlayabilmek için sevgili ozan Rigoberto Lopez Pego'ya bakmak; anlattıklarını dinlemek; filmlerini izlemek yeter.

    Bu yönde başka bir kanıt da, Cumhuriyet'ten geldi hemen ertesi gün: Havana'da insan haklarının çiğnendiğini öne sürerek yürümeye kalkan yaklaşık 30 kişilik kümenin çevresinde bitivermiş yörede yaşayanlar; üstelik itiş kakış, bağırıp çağırma, hakaret falan yok; yalnızca bağırmışlar: "Haberiniz yok mu, sokaklar Fidel'indir!"

    Dünyamızın dört bir yanındaki yurttaşlar bu bilince, bu düzeye kavuşturulduğu gün, Havana köşelerinden birini süsleyen Sarı Saçlı Mavi Gözlü'nün yontusundaki özdeyiş egemen olacak: Yurtta Barış, Dünyada Barış.

    Bertan Onaran
    bertanonaran@hotmail.com


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    1 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


    Deniz Marmasan

     Sütlü Kahveci : Deniz Marmasan


       İçime Sinmiyor…

    Düşüncemin üzeri tozlu sis...
    Yıkık dökük binaları arasında ilerliyorum gece ayazının...
    Elim tutmuyor, bileklerim sızlar sensizlikten..
    Büyütemiyorum nicedir, pencere önü çiçeği..
    Rüzgârlardan tutamıyorum saçlarını 'dize'lerimin.. Nefessiz şiirlere dudaklarım kanar oldu son üç gecedir..
    Değmiyor tenime kırmızı.. Tutunamıyor soluğuma ılıklığı üç harfli heyecanlar...
    Benzeştiremiyorum kokunu, mevsim: güz sancısı...
    Yanıyorum, küllerim avucundan dağılıyor..
    Özürlü sözcükler bile yetim bırakıyor, kirpiklerimin değdiği masalları...
    Haritasız çıkıyorum seyahatlerine mazi yaralarımın...
    Benim de dizimde morlukları hayatın..
    Akşama vardıramıyorum saatleri.. Kara çalınıyor düşlerime...
    İmzamı atamıyorum gün doğumu vapurlarının altına, dalga kokusu,bileklerim ağrıyor...

    Deniz Marmasan


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    1 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


    Temirağa Demir

     Kahveci : Temirağa Demir


      Her şeye değer…

    Yeni bir çiçeğin filizlenmesi kadar hayret verici, bir çocuğun doğumu kadar doğal ya da bir ölüm kadar beklenmedik…
    Her gidiş sancıtır insanın içindekileri, gitmesini istesende, istemesende…
    Mutlaka gelir aklına belki yıllar sonra…
    Kim olduğunun da çok bir önemi yok…
    Belki bir akraban, belki arkadaşın, belki sevdiğin…
    Giden sancıtır…
    Acı en doruktayken ağlayamazsın…
    Uğraşma…
    Biraz dinecek öfken, ruhun dingin bir hal alacak…
    Belki ondan sonra süzülür, boşalır yaşların…
    Rahatlarsın anlıkta olsa…
    Hıçkırıkların miğdeni ağzına getirse de hıçkırırsın belki çıkar diye içinden…
    Kaçamıyor insanlar kendilerinden…
    Ve aslında zorda kalınca, tüm mücadeleleri bu yönde oluyor…
    Kimi başkalarıyla sevişiyor benliğinden olsun diye…
    Kimi alkole veriyor kendisini…
    Kimi diyarını değiştiriyor…
    Bir ihtimal uzaklaşır kendinden de başka biri olur diye…
    Olmuyor…
    Her seferinde daha acımasızca yüzleşiyorsun kendinle…
    Bir kırık şiir okuduğunda…
    Şarkı dinlediğinde…
    Aynaya baktığında…
    Sabah uyandığında ruhundaki dinginliği hissettiğinde anlıyorsun kendinden kaçamayacağını…
    Yarım kalıyorsun kimi zaman…
    Giden sancıtıyor yüreğini…
    Sen gitmesini istesen bile…
    Terk etmese de gidiş bir sürgün kadar mecbur olsada…
    Zorlanıyorsun…
    Hatta bazen öleceğini zannediyorsun değil mi?
    Korkma geçecek…
    Ama izi kalır mı bilmem…
    O, derinliğine bağlı…
    Kaç yıl sürdüğünün bir anlamı yok…
    Ne kadar şey paylaştığın önemli…
    Acırsın, sinirlerin tepene çıkar…
    İçin dışın acır…
    Acırsın…
    Hatta kendinede acırsın…
    Böyle geçer aylar…
    Kim bilir geride gelebilir belki gözlerinin içine…
    Ama bıraktığın gibi mi döner, bıraktığı gibi mi bulur bilmiyorum…
    Kabul edebilir misin?
    Sessizce karşılar mısın?
    Hesap mı sorarsın?
    Bir şarkı çalar radyoda…
    "Aşk her şeye değer"
    Değdirirsin…
    Aşk bu değecek elbet…
    Anlamını kavrarsan sana da değer…
    Ona da değer…
    En değerli o dur çünkü…
    Dünyaya değer…

    Temirağa Demir
    temiragademir@temiragademir.com


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    7,007,007,007,007,007,007,00
    3 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Kahveci : Rahşan Şimşek


    GECE ve KADIN

    Bir temmuz gecesi , bir otobüs yolculuğunda bir kadın gördüm. Gözlerinin derinlerinde sakladığı hüznü, intikamı ve hepsinin üstünü örtmek için kullandığı neşesiyle O da sanki birilerinin onu görmesini, okumasını ister gibiydi.

    Bir otobüs gecenin içinde doğuya doğru yol alıyordu, geceyi örtense sessizlikti. o örtünün altında kim bilir neler yaşanıyordu ama görünen sadece dinginlikti. Elimde Afgan yazarın kitabı vardı. Afganistan da ki kadınların yaşadıklarını, yaşayamadıklarını , kadın olmanın zorlukları anlatılıyordu. Duygular her dilde aynıydı sanki, her dilde aynı şekilde yerleşiyordu yüzün kıvrımlarına. Kitabı bırakıp kadına baktım, yüzüne , gözlerine , anlattıklarına;
    40-45 yaşlarında esmer orta boyluydu. Balık etli sayılabilirdi. Azalmış saçlarını sarıya boyamış ve tepeden lastik bir bantla toplanmıştı. Üzerinde göğüslerini açıkta bırakan ve onu oldukça dişi gösteren pembe askılı bir bluzu vardı. Altında ise üzerine yapışmış, yanlarında turuncu bantlar sarkan dar, kısa bir pantolonu . Kız çocuklarının vazgeçilmezi olan kırmızı papuçlardan vardı ayağında. Sigara içmekten kalınlaşan erkeksi sesi ile neşeli konuşmalar yaparak elinden düşürmediği cep telefonunu söylemeden geçersem eksik kalmış olur. Bu dişi görünüşü üzerine giydiği erkeksi tavırlarını da atlamamak gerekir.

    Yüzünde yaşanmışlığın bütün izlerini taşıyordu kadın. Yüzündekileri okuyamayanlar için vücuduna kazımıştı hikayesini;omzunda, elinin üstünde, el ve ayak bileklerinde değişik dövmeler vardı, sol kolunun içi kısmında ise kocaman harflerle yazılmış 'bela' yazısı. Yaşamını özetleyen bir kelime sanki. Başkalarına ders olmasının yanında unutmamak için özellikle kendi için yazılmış bir dövme.

    Bir dibe vurma hikayesi yaşanmış gibi; hani dibe vurduktan sonra daha kuvvetli çıkar ya insan suyun yüzüne, dibi bulamazsan debelenir durursun ya çıkabilmek için ;bu daha fazla yorar insanı, daha fazla tüketir. Bunu da yaşamış belli. Önce debelenmiş epeyce, sonra yakalamış dibi. Dibi bulmak önemli bir başlangıçtır bilene. Oradan güç alarak daha kararlı daha güçlü çıkmak var suyun yüzüne. Bu dibe vurma hikayelerinde ademoğlunu hiç olmadığı kadar cesur ve hayatının kontrolünü ele almış görmüşümdür hep. Tabi elinden geldiğince, biriktirdiklerince, becerebildiğince. Bu kadında öyle ;yorulmuş tükenmiş zamanında , ama şimdi sert , kararlı ve güçlü. Görünmek istediği hal tam da bu. Zayıf görünmeyi istemiyor, canı yeteri kadar yanmış, artık yansın istemiyor. Dişi olduğu için para kazanıyor ama erkek gibi görünmezse bu ormanda yaşayamaz , bunu biliyor. Dişi görüntüsü üzerindeki erkeksi tavırları ile öncelikle kendine ve etrafına 'ben güçlüyüm 'diyor. Bir nev-i göründüğü gibi olma durumu. hem dişi görünmeli , hem erkek gibi durmalı. Gözlerindeki hüznü ve nefreti saklamak için kullandığı neşe gibi.

    İnsanoğlunun yaşam denen ormanda 'olduğu gibi görünebilmesi ' için 'olması' gerekiyor. 'Olmadan' girerse bu ormana ayakta kalabilmesi için 'göründüğü gibi olmayı' seçmesi gerekiyor. Bu seçim ise ona biçilen ömrü, hayata çevirmeye yetmiyor. O yüzden gözlerin derinliklerine hüzün, nefret ve intikam yerleşiyor. Atılan kahkahaların içindeki siyah , kahkahayı gerçeğe çeviremiyor. Hiçbir örtü derinlerdeki bu duyguları yeteri kadar gizleyemiyor. Üstüne konan hiçbir duyguyu kendi rengine bırakmıyor. Her rengin içine bir tutam siyah katıyor. Siyahsa her şeyi kendine benzetmeye başlıyor.

    Bir temmuz gecesi , gece gibi siyah bir kadın geçti hayatımdan bana bir şeyler katan. .

    Rahşan Şimşek


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    8 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Dost Meclisi


    YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
    Yorumlarınız için bekleriz.

    Fotograf : Gülendam Oğuz


    <#><#><#><#><#><#><#>

    Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
    dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

    <#><#><#><#><#><#><#>

    Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
    Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
    Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
    Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
    Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


     


     Tadımlık Şiirler


    Çiy Ayrılık

    ah vah kesilir sonunda
    son yıldız da damladı gözlerinden yarama
    o çılgın coşkulardan geriye
    sözcükler bitiyorsa
    beni
    bir daha arama

    ömür mü bana konuk
    ben mi hayata
    çözemeden bitişlerin yarasındaki gizi
    yüzümde dal dal yarılan zaman
    ve artık hep kanayan hep kanayan onca an
    bir yafta gibi taşınır yarına
    gülüşüme dokunan dalları anıların
    yeniden tomurcuklar patlatmıyorsa
    varsın karanlıkta kanayan
    rüzgarlar yoldaşı ömrüm
    varsın
    geceme çakılsın bu şiir

    uzak bir akşamın ortayerinde
    paçavra gibi kirli bulutlar
    kim
    nereye gittiğini
    nereden bilir
    göğsümde süngülenmiş duygular
    sağanak hüzünler yurtsuz
    demirin tavı tavsar
    gün olur değişir insanın iklimi
    ateşteysen kavlanırsın
    kefengi darmadağın eder fırtına
    zındanlarda zağlanırsın
    tırpan yemiş kimi dallar
    daha gür
    sevinçler dolu vurgunu
    acı pür
    hey ömür
    kırılsın ıssızlıkta saatler
    varsın
    yırtılsın bu şiir

    gül öpüşler pörsüyorsa zamanda
    lal akşamın nergisini
    kırağılar çalıyorsa
    yarım kalan sevdanın son mermisini
    insan yüreğine sıkar
    vakti gelir ağlamanın
    usul usul yağar gönül
    gülüşün de mevsimi var
    ki insan
    ansızın
    bir akşamın
    yamacında
    hasarlı bir yürekle ağlıyorsa
    yaşanmış en güzel anlar
    kalan ömre kanıyorsa
    hey benim kara günde yol yitirmiş küheylanım
    parça parça dağa taşa saçılmış kalbim
    varsın
    yakılsın bu şiir

    Adnan Durmaz

    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Biraz Gülümseyin



    KMTV Sunar...

     


     Kıraathane Panosu



    Polygon Web Studio


    Yazarlarımızın Kitapları


    Merih Günay
    "Martıların Düğünü"

    Nesrin Özyaycı
    "Işık -II-"


    Temirağa Demir
    "Her kardan Adam Olmaz"


    Şadıman Şenbalkan
    "Şehit Analarımızın Çığlıkları"

    Hatice Bediroğlu
    "Düş Kuruyor Gece"

    Cüneyt GÖKSU
    Serpil YILDIZ

    "KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

    Merih Günay
    "HİÇ"

    Feride Özmat
    "Yanlış Zaman Hikayeleri "

    C.Eray Eldemir
    "Uzak İklimler"

    Temirağa Demir
    "Edepli Fahişeler"

    Ellerin Söylüyor Sonsuzluğu
    Feride Özmat
    "Ellerin Söylüyor Sonsuzluğu"

    Nesrin Özyaycı
    "ÖLMESEYDİ"

      Yitik Ada Günceleri
    Feride Özmat
    "Yitik Ada Günceleri"
     


    İstanbul için Son Hava Durumu
    ISTANBUL ISTANBUL
    Ankara için Son Hava Durumu
    ANKARA ANKARA
    İzmir için Son Hava Durumu
    IZMIR IZMIR
    Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


     


     Damak tadınıza uygun kahveler






    http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
    Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

    GOM Player 2.1.21.4846 Released [2009 11/05] / Windows / 5.77 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
    Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

    VLC media player for Windows / V.1.0.3 / 17 MB
    http://www.videolan.org/
    İçinde tüm codec kütüphanesini barındıran açık kaynak bir oynatıcı. Bilgisayarınızın olmazsa olmazlarından biri. mp4, mov, mkv dahil hemen her formatta filmi izlemenize olanak sağlıyor. İndirin seveceksiniz.

    7-Zip 4.65 (2009-02-03) for Windows / 913 KB
    http://www.7-zip.org/
    Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

     


    KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

    ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
    KM-abone+unsubscribe@googlegroups.com
    (Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

    ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
    Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
    E-posta:


    Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


    Uygulama : Cem Özbatur
    2002-09©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

     






    Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

    Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



    SON BASKI (HTML)

    KAHVE YANINDA DERGi

    Hoşgeldiniz
    Arşivimiz
    Yazarlarımız
    Manilerimiz
    E-Kart Servisi
    Sizden Yorumlar
    KÜTÜPHANE
    SANAT GALERiSi
    Medya
    İletişim
    Reklam
    Gizlilik İlkeleri
    Kim Bu Editör?
    SON BASKI (HTML)
    YILDIZ FALI
    DÜNÜN
    ŞARKILARI





    ÖZEL DOSYALAR

    ATA'MA MEKTUBUM VAR
    Milenyumun Mandalı
    Café d'Istanbul
    KIRKYAMA
    KIRK1YAMA
    KIRK2YAMA
    KIRK3YAMA
    ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
    11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
    Teröre Lanet!
    Kek Tarifleri
    Gezi Yazıları
    Google
    Web KM




    Kol Düğmeleri
    Barış Manço









    Fincan almak ister misiniz?
    http://kmarsiv.com/sayilar/20091214.asp
    ISSN: 1303-8923
    14 Aralık 2009 - ©2002/09-kmarsiv.com