Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 8 Sayı: 1.736

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 24 Şubat 2010 - Fincanın İçindekiler


  • GELİN ÜNZİLE, ÇOCUK ÜNZİLE ... Suna Keleşoğlu
  • CEMRE NEREYE DÜŞER? ... Erhan Tığlı
  • RUHUNDAN TRAMVAY GEÇEN ADAM ... Bertan Onaran
  • AKP'nin Dramatik Harekât Oyunu ... Nuran Talay


  • Dost Meclisi, Tadımlık Şiirler, Biraz Gülümseyin, Kıraathane Panosu, Damak Tadınıza Uygun Kahveler

  •  



     Editör'den : "Amanin darbe (mi) geliyor?!..


    Merhabalar,

    “Türkiye’nin Ak Parti’ye 10 sene daha ihtiyacı var. Her yerde, Karacasu’da ihtiyacı var. Türkiye’de ihtiyacı var. Eğer biz birazcık tökezlersek bu Ergenekoncular falan bu defa çok kötü intikam alır, halktan. Bu memlekette kimin kızının başı örtülü, hepsini fişlemişler. Kimin çocuğu İmam Hatip’e gidiyor hepsini fişlemişler. Kim muhafazakar, kim ramazanda oruç tutuyor hepsini fişlemişler. Eee şimdi biz onları fişliyoruz. 40 sene onlar bu halka yaptı, inşallah sıra bizde. Yapmaya çalıştığımız bu arkadaşlar.”

    Kiminiz okumuşsunuzdur ama yine de hatırlatmak için buraya aldım. Bu sözler AKP vekili Avni Doğan'ın 19 Şubat'ta Kahramanmaraş'ta seçmenlere yaptığı konuşmanın bir bölümü. Eğer bu sözleri, aklı başında olmayan bir meczubun söylediği anlamsız, yersiz, tutarsız sayıklamalar olarak görürseniz, hem kendinize hem de bu millete en büyük zararı verirsiniz, bunu böylece bilin.

    Kendisi, Mecliste el kaldırıp indiren, emir aldığında cihad açıp karşı sıralara "Allah Allah" diye saldıran, sus deyince susan, konuş deyince konuşan, icazet almadan def-i hacete bile gidemeyen 338 kuldan biri. Nasıl olmuşsa olmuş, bu adam, kendisine alkış tutan seçmenlerinin gazına gelip, epeydir içinde tuttuğu belli, intikam ateşini dışa vurmuş. Hiç merak buyurmayın, geri kalan 337 tanesi de ondan farklı değil. Aradaki tek farkları boşboğazlık yüzdeleri. Sözlerin içeriği ile ilgili yorum yapmanın gereği yok. Kimin kimi fişlediği, kimin çetele tutup, imkanını bulunca nokta atışı yaptığı ortada.

    "40 sene onlar bu halka yaptı, inşallah sıra bizde. Yapmaya çalıştığımız bu arkadaşlar." İşte işin kabaca özeti bu itiraf. Adamın bir avazda söyledikleri, olan bitenin yekten açıklaması gibi değil mi?

    Bu işleri hâlâ bir normalleşme, demokratikleşme çabası olarak değerlendiren kazlar varsa aramızda, yandık. Başta böyle bile görünse, geldiği noktanın hedeflenen olmadığı pek açık. Çünkü herkesin etekleri zil çalıyor artık. Bu işin, belki de, en masum aktörleri savcılar. Yıllar süren yapılanmanın uzantısı olarak geldikleri mevkilerde kulaklarına fısıldanan görevlerini layıkıyla ifâ ediyorlar. Kulaklara fısıldayanlar ya da kulaktan kulağa oynayanlar ise artık "Stop" düğmesinin yerini bulamaz durumdalar.

    Askerin savaş oyunu, yargının darbe planı dediği bir koca bavul dolusu kağıt yüzünden bu memleket ciddi bir rejim bunalımında. Kağıt üzerinde yıllarca kalmış planların, veleyki darbe planı olsa dahi, suç sayılması kanun önünde mümkün değilken, fiilen darbe yapmışların, bildiri yazmışların, muhtıra vermişlerin suçlanmadığı ama kağıtlarda adı geçen, emekli muvazzaf üst rütbeli subayların teker teker tutuklandığı bir durumu anlamak kolay değil. Buna karşın, Genelkurmay'ın orgeneral ve oramiralleri toplantıya çağırmasını, "Amanin darbe geliyor." diye değerlendiren aklıevvelleri de anlamak mümkün değil elbette. Çünkü asker, ne onların sandığı kadar aptal ne de şaşkındır. Yapılan haklı bir durum değerlendirmesidir. Acizane benim beklentim, hiç istemem ama, komuta kademesinin toptan istifasıdır. Bekleyip, göreceğiz.

    10 aydır anlamsız biçimde tutuklu kalan, çıktığı ilk duruşmada 15 dakikalık savunma sonucu serbest bırakılan Vatan Gazetesi internet editörü Aylin Duruoğlu'un savunmasını okudum az önce. Son derece trajikomik bir hikaye. Bağırsaklarını temizlediğinden dem vurulan yargının, suçunu bile yüzüne söyleyemediği tutuklamalarla ancak yellenebildiğini söylersek yalan söylemiş olmayız herhalde. Esenkalın.

    Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

    Cem Özbatur








     


    Suna Keleşoğlu

     Café Azur : Suna Keleşoğlu


      GELİN ÜNZİLE, ÇOCUK ÜNZİLE

    Artık benim beynim olup biteni anlamıyor. Normal zekam, yeterli eğitimim ve okur-yazarlığım olduğu halde ülkenin yaşadığı durumu anlatacak kelimelerim yok artık. Kalbim ve aklım olanların farkında ama bunları ne anlatmaya ne yazmaya tâkatım kalmadı...

    Sizi eskilerden bir şarkıya götüreceğim bunun yerine. Belki de daha çok kanatacağım yaralarımızı. Zira biz bu irini akıtmadıkça daha çok kanayacağız. Kadın ve anne kalemimle sesleniyorum yine çığlık atarak. Duyulmasa bile ben tüm yüreğimle bağırıyorum artık. Bitsin bu cehalet.

    "Ünzile insan dölü
    On kardeş beşi ölü
    Büyüdükçe un ufak
    Ve gelir de görücü
    İnci gibi dişi
    Görücü bilir işi
    Söğüdüm ağlar gider
    Olur hatun kişi"

    Bu ülkenin yürekli kadın kalemi Aysel Gürel'in elinden çıkma bu düne ait sözler hala bugünün dilindeyse yapacak da pek bir şey yoktur zaten. Bir o kadar karamsar ama bir o kadar da inatçıyım. Bu nedenle defalardır bu konuları tekrarlıyorum. Sıkılanlar devam edin sözlere.

    "Varmadan sekizine
    Ergin oldu Ünzile
    Hem çocuk hem de kadın
    Onikisinde ana
    Bir gül gibi al ve narin
    Bir su gibi saydam ve sakin
    Susar kadın Ünzile

    Yağmuru kim döküyor
    Ünzile kaç koyun ediyor
    Dayaktan uslanalı
    Hiçbir şey sormuyor"

    Adı N.D ya da S.Ç ne fark eder, Ayşe ya da Medine. Tüm bu kızların tek bir adı ve tek bir kaderi var aslında.
    Ünzile.

    " Korkar durur gitmez
    Köyün en son çitine
    İnanır o sınırda
    Dünyanın bittiğine

    Ünzile insan dölü
    Bilinmezlere gebe
    Sırların mihnetini
    Yükleyip de beline "

    Dün Gönen'de, bir önceki gün Pamukova'da, çok önceki gün Mardin'de. Evde, ormanda, tarlada nerede olursa olsun bu çocuk kadınların öyküsü hep aynı. Aynı sesli çığlıkla başlayıp, aynı sessiz çığlıkla son buluyor. Bebekken basbas ağlayabilseler de, giderken göz pınarlarında hep kan birikiyor. Sessiz ağlamaları ve adliye sayfalarından taşan gözleri bantlı suratları ile kefenlerine giriyorlar. Biz nefesimizi tutarken nefsini tutamayan adamların altında eziliyorlar küçücük bedenleri ile.

    Tecavüz, erken yaşta evlilik ve hamilelik, zorla satılma, namus temizleme adına intihara sürüklenme ya da öldürülme. Bütün bunlar cehaletin pençesindeki kız çocuklarımızın kaderi olmak zorunda mı? Bu haberleri okumak ve her seferinde aynı acıyla avuçlarıma tırnak batırmak artık nefesimi tıkıyor. Ne var ki bunlarda, memleket kaynıyor takıldığın şeylere bak demeyin.

    "Gözaltına alınarak karakola getirilen anne S.Ç, sorgulandı. S.Ç, ifadesinde eniştesi F.D'nin kendisine tecavüz ettiğini, bebeğin bu yolla dünyaya geldiğini iddia etti."

    Sevgi ve saygı yoluyla bebekler gelmedikçe bu dünyaya, sevişmenin tecavüzden ibaret olmadığı anlatılmadıkça bu cahil beyinlere ve namusunu kızlarının ölmesi sayanlar tükenmedikçe, bu memleket de düzelmez. Ünzile insan dölü, bilinmezlere gebe, bildiği tek şey dünyanın bittiği.

    Burası da sözün artık bittiği yer. Nefesimi bir kere daha tutup memlekete ağlıyorum.

    SunA.K. Grasse


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    8 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


    Erhan Tığlı

     GÜL-DİKEN YAZILAR : Erhan Tığlı


      CEMRE NEREYE DÜŞER?

    Takvimlere göre şubat ayının yirmisinde cemre havaya düşer ve baharın ucu gözükür. 27 Şubat cemre suya, daha sonra da 5 martta toprağa düşer, havalar ısınır, bahar kendini daha çok göstermeye başlar. Gerçi mart çıkmak istemez, mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır, arada sırada soğuk olur, hatta kar bile yağar ama artık kışın can çekişmesinin önüne geçilemez, bahar yeli kış yelini kovar, çiçeklerin allı yeşilli açmasıyla gönlümüzde taht kurar.

    Cemre ateş demektir, bir simgedir. Bir yere düşmez, havaları ısıtır sadece. Çinlilere göre her cemre, güneşle doğanın zifaf gecesidir. Kuşlar bu buluşmayı kutlarcasına ötüşürler, böcekler, arılar, kelebekler düğün gününün muştucusudurlar. Güller tomurcuklanır, yüzlere bir sevinç gelir, içimizdeki duygular depreşir, güzelleşir, evrene mutluluk gelir, yerleşir...

    Bir gazeteye torpilli bir genç alınmış. Geç torpilli olduğu için kimseyi takmıyor, saygısızlık ediyormuş. Bu saygısızı bir türlü kovamayan yazı işleri müdürü onu yanına çağırtmış:

    "Gölbaşı yöresine cemre düştüğü söyleniyor. Git şunun resmini çek de gel. Başaramazsan sakın geri gelme!" demiş.
    Şımarık genç gitmiş, gidiş o gidiş! Kendisinden haber alınamamış.

    Birkaç gün sonra jandarma karakolundan bir telefon gelmiş:

    "Sizin bir muhabiriniz buradaki tarlaları, bahçeleri dolaşıp düşen cemrenin resmini çekeceğim diye tutturuyor. Deli midir nedir? Şuna bir şey söyleyin" diyormuş komutan.

    Müdür doğaya düşen sıcaklığın resminin olamayacağını bildiği için karakol komutanına gerçeği açıklamak istemiş, tam, "Biz onunla dalga geçtik. Bilgisini ölçmek istedik" diyecekmiş ki, karakol komutanı sözlerini sürdürmüş:

    "Beyefendi bu ne biçim iştir, cemre düşecek de bizim haberimiz olmayacak mı yani? Eğer öyle bir şey olsaydı nöbetçiler görür, bana bildirirlerdi!"

    Cemre nereye düşer, size hiç cemre düştü mü, düştüyse nerenize düştü?

    Aşk kalbe düşen bir cemredir, sakın unutmayın, cemrenizi bunca işimin arasında sen de nereden çıktın diye sakın kovmayın. Bu konuda yazdığım bir şiirle yazıma son veriyor ve hepinize hayırlı, uğurlu cemreler diliyorum.

    Havama cemre düştü
    Selam yolladım kuşlarla
    Gökyüzünün mavisine
    Yaşım yirmiye dönüştü.

    Toprağa cemre düştü
    Umut taşıdı gönlüme
    Karıncalarım, arılarım
    Mutluluğu bölüştü.

    Suyuma cemre düştü
    Coştu ırmaklarım
    Açtı tüm çiçeklerim
    Börtü böcek gülüştü.

    Kalbime cemre düştü
    Yeşerdi solgun umutlar
    Eridi kar, dindi fırtına
    Vardım yaşadığımın farkına!

    Erhan Tığlı
    erhantigli@mynet.com


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    2 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


    Bertan Onaran

     Güzelin Ardında : Bertan Onaran


      RUHUNDAN TRAMVAY GEÇEN ADAM

    Bu Pazar, sevgili Ferhan Şensoy'un yeni oyunu Ruhundan Trammvay Geçen Adam'a gittik.

    Geçen yılki oyunu 2019'dan sonra yazdığım gibi, Ferhan, tiyatro sanatını can gözüyle, can kulağıyla, canının her parçasıyla bilen talihli-talihsiz insanlardan: talihli, çünkü canlı varlıkların insan türünden biri olarak, yeryüzündeki konukluğunu en dolu, en doyurucu biçimde geçirebilmesine izin verecek bir anlatım aracıyla geçiriyor ömrünü. Talihsiz, çünkü anamalcı talanın dünyanın %99'unu getirdiği acıklı, umutsuz durumda, bu anlatım aracıyla insan kardeşlerinize doyurucu, uyarıcı bir şey söylemenize olanak kalmadı, boyalı basınla boyalı televizyon her yere, her eve egemen oldu, kuş uçurtmuyor.

    Dolayısıyla, doyurucu, uyarıcı oyun yazılamıyor, kazara yazılsa, oynayacak yer bulunmuyor, yer bulunsa, izleyecek, ders ve tat alacak, dolayısıyla seni yaşatacak izleyici bulunmuyor.

    Sevgili Ferhan da işte bu can alıcı sorunu ele almış oyununda; anamalcı düzenin iplerini ellerinde tutanların Adolf adındaki, aslında resme yetenekli, ama belli ki doyumsuz, hırslı bir adamı üstelik en cicili bicili yoldan, seçimle işbaşına getirdiği yıllarda, Münih'e 13 kilometre uzaktaki bir köyden gelmiş Karl Valentin, gittikçe yaklaşan, sonunda patlatılan savaş içersinde, bulabildiği kız ya da erkek arkadaşlarla, uyarıcı, güldürücü oyunlar oynamaya çabalıyor; ama beyinleri, dolayısıyla kişilikleri daha ana karnında bozulan insancıklar can derdinde, kimsenin uyarıcı güldürüye bakacak hâli kalmamış; tıpkı bugün yurdumdaki, bütün dünyadaki gerçek oyuncular gibi, Karl Valentin de sonunda yeniliyor, pes ediyor; köyüne dönüyor.

    Peki dönünce bireysel bir çözüm bulabiliyor mi yaşamına?

    Bunu görmek istiyorsanız, oyuna koşun.

    Ama ben size dolaylı bir yanıt vereyim: geçen yıl 2019'u izledikten sonra, salondaki bir Cumhuriyet yazarı, öğretim (?) üyesi yazar, Ferhan'ın; nasıl buldunuz, beğendiniz mi? sorusuna: insan tiyatroya niçin gelir, gülüp eğlenmeye, biz de çok güldük! dedi.

    Yanıta bakar mısınız? Gülüp eğlenmeye geliyormuş tiyatroya! Oysa tiyatronun, tiyatro yazarının, oyuncusunun amacı güldürürken uyarmak, sarsmak, uyandırmak; yaşamında bir yanlışlık, çarpıklık varsa onun düzelmesi için kişiyi imeceye çağırmak değil mi, olmamalı mı?

    Bu yıl Küba'da yapılan Tiyatro Şenliği'ne Türkiye Devlet Tiyatroları kanalıyla, Ayşe Emel Mestçi'nin yorumladığı Güngör Dilmen'in Kurban'ıyla katıldı ve büyük ödülü kazandı. Demek ki, bütün dünyada, Kurban'daki gibi gerçek insan sorunlarını ele alan, bunlara sahici çözümler öneren bu düzeyde çok oyun yoktu ki, ilk kez gördükleri bir tiyatro topluluğuna seve seve, sevinerek verdiler ödülü.

    Ama hep söylüyorum, Küba topu topu 11 milyoncuk; onun dışına kalan, inatla anamalcı talan ve düzensizlik içinde yaşatılmaya çalışılan dünyamız 6,5 milyar; nasıl üstün gelecek sağlıklı yol yöntem ve bunun sanatı?

    Nitekim, can dostumuz Nilgün Şarman geçen akşam bir kanalda bir tartışma izlemiş; yine anlı şanlı bir öğretim değil, uyutum üyesi: dünyanın başına geçen dört ünlü zorba da, Hitler, Mussolini, Stalin ve FİDEL CASTRO asker kökenli değildiler; buyurmuş; hastalığın, çürümüşlüğün derecesine bakar mısınız? Paralar, pullar, geziler. Koltuklar uğruna insan kardeşlerini uyutmak için dillerinden düşürmedikleri halkerkinin (demokrasinin) sevinçle, coşkuyla yaşandığı Küba'nın 50 yıldır başta ABD, bütün anamalcı soyguncuların saldırılarına direnmelerini sağlayan, halkın gerçekten erkine sahip çıkabilmesi için temel koşulu yerine getiren, yediden yetmişi herkesi bütün öldürücü masallardan arıtılmış, bilimsel eğitime kavuşturan, 365 gün, 24 saat halkına doğruları, gerçekleri söyleyen o soylu insan, Fidel Castro amansız, acımasız, kanlı bir zorbaymış!

    Hepimizi KÜRESEL HARAKİRİ'nin kurbanı yapacak bu yaklaşım içersinde sanata, tiyatroya yer kalır mı, kalabilir mi?

    Ama, evrenin temel yasası etkiye-tepki kesintisiz işliyor; bu olumsuz koşullarda bile, İntiharın Genel Provası, Bir Dönüşün Beşlemesi, Ruhundan Tramvay Geçen Adam gibi oyunlar yazılıyor, ve asıl sevindiricisi, anlayan, ayakta alkışlayan izleyici bulunuyor.

    Dünyamızın yaşanır kılınmasına katkıda bulunmak istiyorsanız, hemen koyun Ruhundan Tramvay Geçen Adam'a.

    Her zamanki gibi, oyunu Ferhan Şensoy tasarlayıp yazmış, giysilerini, bezemini düşünmüş, yönetmiş; ışıklar, Hüseyin Ulaş'ın; fotoğraflar, Cengiz Tünay'ın; kolay anlaşılan, oyunun iletisini başarıyla özetleyen, ezgileri yerli yerinde şarkıları Gündoğarken Grubu çalıp söylüyor.

    Ferhancığımın ince tanımıyla, gibi yapanlar şunlar: Erkan Üçüncü, Ali Çatalbaş, Orhan Ertürk, Özkan Aksu, Elif Durdu, Ebru Soyuerden, Neslihan Çakıner, Begüm Alpaslan, Tolga Kılık, Yavuzhan Doğan, Orkun Akyıldız, Grup Gündoğarken ve elbette Ferhan Şensoy.

    Hepsine yürekten alkış!

    Bertan Onaran
    bertanonaran@hotmail.com


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    2 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


    Nuran Talay

     Kahveci : Nuran Talay


      AKP'nin Dramatik Harekât Oyunu

    Silivri'nin de,
    TSK'nın da,
    "Yargı"nın da,
    Yüce Divan'ın da,

    Ve bu aziz milletin de bir sabrı var

    Kuvvet komutanları, orgeneraller, amiraller, albaylar tutuklanıyor. Ve bunu Türkiye normalleşiyor diye değerlendiriliyorlar. Hukukun neresinde yer alıyor böylesi tutuklamalar, demokrasinin hangi alanına giriyor da normal karşılanıyor anlayamıyoruz.
    Sanki TSK terör örgütü, bu vatanın altına dinamitleri yerleştiriyor da, elebaşı bu vatan için çalışıyor gibi…
    Dağdan inen PKK'lıları bir iki dakikalık sorgu ile salıveren zihniyet içimize özgürce karışmasını beklerken, aydınları içeri tıkarak koruyormuş gibi…
    Zihinlerden silinmeyen Habur görüntülerini gösterime girmiş bir film gibi hatırlamamızı bekleyenler, ödüllendirilmediğinden öfkesini kusuyormuş gibi…
    Ayaklı Mahkeme teröristlere kucak açarken, PKK yandaşlarının tüm gelişmelerin antlaşma ile olduğunu söylemesi ile inanılan aslında terörist değilmiş gibi…
    Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti değil de guguk düzenindeymiş gibi…
    Bu ülkenin Yargısı, Askeri, Kurum ve Kuruluşları tahrip edilmiş dağıtılmış, başka devletlerin yönetimine geçmiş de kalanlar süpürülüyormuş gibi…
    Dahası çok…
    Peki, tüm bunlar neden oluyor?

    AKP'ye kapatılma ışıkları çevrilmişken,
    Dış basında Ilımlı İslam imajı çizmişken,
    Kendi kurumları ile kavga etmişken,
    Bizler sizler diye ülkeyi bölmüşken,
    10 Kasım'da teröristleri yüceltmişken,
    Babalar gibi satılan değerlerimizin üstüne milyonlarca soğuk su ikram edilmişken,
    Halkı sadaka kültürüne alıştırıp, köle gibi çalıştıran zihniyetlerini hayata geçirmişken,
    İşsizlik almış başını gitmişken,
    TEKEL işçilerini haftalardır yaşamla ölüm arasında gezdirmişken,
    Üstelik toplumda bir uyanış başlamışken,

    İşte bu baskıların nedeni susturma, sindirme ve AKP'nin bitmek bilmeyen Darbe aşkıdır. Sürekli bir suikast darbe sözleri ile kendilerini ön planda tutmaya çalışarak mağdur edebiyatı yapmaktır.
    Ağızlardan çıkan demokrasi, hukuk nerede?
    Doğmamış çocuğa don biçen AKP, bu darbe planları gündemi oyalayarak Ülkenin gerçek sorunlarına enerjisini harcamak yerine bu tür asılsız iddiadan ibaret olaylarla geçirmeyi yeğliyor olması topluma ve bu ülkenin güvenliğinden sorumlu kuruma hakarettir, haksızlıktır.
    Adaletini isminde hapseden AKP'nin drama oyunu daha ne kadar sürer, öfkeleri ne zaman biter bilemiyorum.
    Zira, bir savaş içinde AKP…
    Kime/kimlere karşı olduğunu da onlar söylesin!
    Görünen köy kılavuz istermiş gibi…


    Nuran Talay
    Nuran.Talay@PolitikaDergisi.com


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    4 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Dost Meclisi


    YORUMLARINIZI GALERiMiZDEKi iLGiLi BÖLÜME BIRAKABiLiRSiNiZ.
    Yorumlarınız için bekleriz.

    Fotograf : Halil Önceler


    <#><#><#><#><#><#><#>

    Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
    dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

    <#><#><#><#><#><#><#>

    Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
    Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
    Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
    Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
    Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


     


     Tadımlık Şiirler


    Yabancı Değildi Ölüm

    Korkunun kıskaçlarında
    Çırpındı umutsuzca beyni
    Kovaladı birbirini ak boncuklar
    Nöbete durdu
    Bedenindeki her tüy

    Kayboldu gözlerinin akları
    Uzadı, upuzun oldu kulakları
    Her bir adım sesi
    Ayırdı küçük küçük parçalara
    Bilemedi
    Nereye gitti bütün kanı

    Birbirine dolanmış kirpikleri
    Hiç sesi çıkmıyor gözyaşlarının
    Busbulanık her şey
    İp...
    Kurtuluş...
    Sonsuz karanlık...
    Yabancı değildi ölüm

    Dibindeki taş gibi kuyunun
    Yoktu elleri ayakları

    Ha babam dövdü yağmur camları
    Aklamak ister gibi karanlığı

    Düş Kuruyor Gece ' adlı kitabımdan - Ocak 2008 -

    Hatice Bediroğlu

    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Biraz Gülümseyin



    KMTV Sunar...

     


     Kıraathane Panosu



    Polygon Web Studio


    Yazarlarımızın Kitapları


    Merih Günay
    "Martıların Düğünü"

    Nesrin Özyaycı
    "Işık -II-"


    Temirağa Demir
    "Her kardan Adam Olmaz"


    Şadıman Şenbalkan
    "Şehit Analarımızın Çığlıkları"

    Hatice Bediroğlu
    "Düş Kuruyor Gece"

    Cüneyt GÖKSU
    Serpil YILDIZ

    "KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

    Merih Günay
    "HİÇ"

    Feride Özmat
    "Yanlış Zaman Hikayeleri "

    C.Eray Eldemir
    "Uzak İklimler"

    Temirağa Demir
    "Edepli Fahişeler"

    Ellerin Söylüyor Sonsuzluğu
    Feride Özmat
    "Ellerin Söylüyor Sonsuzluğu"

    Nesrin Özyaycı
    "ÖLMESEYDİ"

      Yitik Ada Günceleri
    Feride Özmat
    "Yitik Ada Günceleri"
     


    İstanbul için Son Hava Durumu
    ISTANBUL ISTANBUL
    Ankara için Son Hava Durumu
    ANKARA ANKARA
    İzmir için Son Hava Durumu
    IZMIR IZMIR
    Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


     


     Damak tadınıza uygun kahveler






    http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
    Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

    GOM Player 2.1.21.4846 Released [2009 11/05] / Windows / 5.77 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
    Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

    VLC media player for Windows / V.1.0.3 / 17 MB
    http://www.videolan.org/
    İçinde tüm codec kütüphanesini barındıran açık kaynak bir oynatıcı. Bilgisayarınızın olmazsa olmazlarından biri. mp4, mov, mkv dahil hemen her formatta filmi izlemenize olanak sağlıyor. İndirin seveceksiniz.

    7-Zip 4.65 (2009-02-03) for Windows / 913 KB
    http://www.7-zip.org/
    Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

     


    KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

    ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
    KM-abone+unsubscribe@googlegroups.com
    (Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

    ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
    Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
    E-posta:


    Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


    Uygulama : Cem Özbatur
    2002-23©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

     






    Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

    Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



    SON BASKI (HTML)

    KAHVE YANINDA DERGi

    Hoşgeldiniz
    Arşivimiz
    Yazarlarımız
    Manilerimiz
    E-Kart Servisi
    Sizden Yorumlar
    KÜTÜPHANE
    SANAT GALERiSi
    Medya
    İletişim
    Reklam
    Gizlilik İlkeleri
    Kim Bu Editör?
    SON BASKI (HTML)
    YILDIZ FALI
    DÜNÜN
    ŞARKILARI





    ÖZEL DOSYALAR

    ATA'MA MEKTUBUM VAR
    Milenyumun Mandalı
    Café d'Istanbul
    KIRKYAMA
    KIRK1YAMA
    KIRK2YAMA
    KIRK3YAMA
    ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
    11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
    Teröre Lanet!
    Kek Tarifleri
    Gezi Yazıları
    Google
    Web KM




    Olmasa mektubun
    Yeni Türkü









    Fincan almak ister misiniz?
    http://kmarsiv.com/sayilar/20100224.asp
    ISSN: 1303-8923
    24 Şubat 2010 - ©2002/23-kmarsiv.com