Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 8 Sayı: 1.751

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 29 Mart 2010 - Fincanın İçindekiler


  • FOTOKOPİ ... Faik Murat Müftüler
  • Biz Biliyoruz.. ... H.Tugay Madanoğlu
  • Tayyip Bey Hükümeti ve Millî İrâde Üzerine II ... Alkım Saygın


  • Dost Meclisi, Tadımlık Şiirler, Biraz Gülümseyin, Kıraathane Panosu, Damak Tadınıza Uygun Kahveler

  •  



     Editör'den : Acı kaybım!..


    Merhabalar,

    Şu okuduğunuz sayıları hazırladığım, benim indimde bir matbaadan farksız, sevgili emektar diz üstü bilgisayarım, hakkın rahmetine kavuştu. Dördüncü yaşından gün almaya başladığı günlerde guruldamaya başlayan karnı son zamanlarda çim biçme makinasının seslerini çıkarmaya başlayınca bir terslik olduğunu anlamıştım. Ama insan konduramıyor işte. Belki şaka yapıyordur, ilgi çekmek istiyordur diye düşüne düşüne kullanmaya devam ediyordum. Hatta gün içinde açık kaldığı yirmi saatin ikibuçuk saatini açılıp kapanırken harcamasına bile alışmıştım. İstanbul'da, evden işe, işten eve o kadar saati yolda geçiren insanlara özenmiştir diye ses bile çıkarmıyordum. Ama olanlar oldu. Bir çatırtının ardından susup, "sıkıysa aç canım" diye hırıldamaya başladı. Her neyse uzatmayayım, bu elim kaybım nedeniyle doping marifetiyle yedekleme faaliyetine giriştiğim için vakti de yalayıp yuttum. Allahtan, bu tür durumlara şerbetli ve hazırlıklı olduğum için önemli bir yara almadan atlattım. Yeni matbaamın merdanelerinden çıkan bu sayıyla sizlere merhaba diyor, hepinize güzel bir gün diliyorum. Hoşçakalın.

    Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

    Cem Özbatur








     


    Faik Murat Müftüler

     MuratHoca : Faik Murat Müftüler


      FOTOKOPİ

    Yumuşak ve rahat ofis koltuğunda sıkıntıyla pinekleyen adam karşısında oturan kızına bakıyordu. Genç kız da sıkıntılıydı; tırnaklarından yarısı dökülmüş ojelerini yoluyordu. Adam kızına "Bir erkek arkadaşın var mı?" diye sordu. Kız gözlerini parmaklarından kaldırmadan "Yok" dedi. Kısa bir sessizlikten sonra adam derin bir nefes alıp verdi ve ellerini dizlerine sertçe vurarak ayağa kalktı.

    "Gel bakalım. Bu gün hiç işimiz yok. Akşama kadar serbestiz küçük hanım. İyi ve öğretici bir şeyler yapalım" dedi ve elinden tuttuğu kızını fotokopi makinesinin yanına götürdü. Onsekiz yaşındaki kız dikkatle babasını izliyordu. Adam cep telefonunun kronometresini ayarlayıp kızının eline tutuşturdu. Makinenin çekmecesinden bir kâğıt çekip masanın üzerine bıraktı ve "Bilirsin öğüt vermeyi pek sevmem. Bunu sadece bir oyun gibi gör. Şimdi senden üç dakikalık bir süre tutmanı isteyeceğim" dedi.

    Kızın başla komutuyla birlikte adam kağıdın köşesine 1954 yazıp alelacele bir çocuk resmi çizdi. Süre bittiğinde biraz acemice de olsa çocuk resmi bitmişti. Adam makinenin parlaklığını azaltarak yaptığı resmin silik bir fotokopisini çekti. İlk kağıdı buruşturup masanın altındaki çöp kutusuna attı. Makineden çıkan fotokopiyi alıp kızından süreyi yeniden başlatmasını istedi. Yeni sürenin başlamasıyla kâğıdın köşesine 1972 yazıp acemice çizdiği çocuk resminin üzerinde birkaç düzeltme yaptı ve kalan sürede çocuk resminin hemen yanına bir genç resmi çizdi. Süre sonunda genç resmi de neredeyse bitmişti. Yeni kâğıdın da fotokopisini çekti.

    Bu işlemi defalarca tekrarladı. Her yeni sürede önceden çizdiklerini düzeltiyor ve kağıdın boş yerlerine yeni resimler çiziyordu. Bir kadın ve ardından minik bir çift göz çizdi. Sonraki kağıtlarda ev, araba, türlü eşyalar, insanlar çiziyor, öncekiler üzerinde karalamalar ve düzeltmeler yapıyor ama zaman periyotlarının çoğunu o bir çift minik göz ile başladığı kız çocuğu resmine ayırıyordu.

    Bir saat kadar sonra son çekilen fotokopide kâğıt neredeyse tamamen dolmuştu. Kız çocuğu resmi bitmişti ve en güzel resim de oydu. Diğer tüm resimler ise düzeltme niyetiyle yapılmış karalamalar yüzünden giderek kirlenmiş ve anlamsızlaşmıştı. Kağıdı kızına uzattı;

    "Bak bakalım küçük hanım. Söyle bana; bu resimlerin nereleri güzel olmuş?" Kız bir süre kağıdı inceledikten sonra "Şunun gözü iyi olmuş, bunun saçları, şuradaki ağaç, bu evin çatısı, (vesaire) bir de kız çocuğu resmi tabii ki" diyerek beğendiği noktaları babasına gösterdi. Beğendiği kısımların hepsi ilk çizildiklerinde güzel olan ve sonradan düzeltme görmeyen şekillerdi.
    "Bu kâğıt yaşamdı güzelim. Resimler ise geçmişimiz ve yaşamımızdaki edinimlerimiz. Senin beğendiğin yerler, geçmişimizden gelen küçük mutluluklardı. Küçük avuntular"
    "Kız resmi en güzel oldu. Ona çok uğraştın. Hatta onu iyi çizeceğim diye diğerlerini çok baştan savdın"
    "Tabii ki. O sensin çünkü. Annen ve ben senin güzel bir insan olman için kendimizden çok ödünler verdik. Her anne baba yapar bunu"
    "Bu kronometre de zamanı simgeliyor olmalı"
    "Evet. Yaşamda ne edinmeye çalışıyor olursan ol, zaman seni umursamadan akıp geçer. Kimse onbeşer yıldan fazla çocukluk, gençlik ve yetişkinlik yaşayamaz"
    "Peki ya kırkbeşten sonra?"
    "O yaştan sonra zaman çoktur. Kalan zamanını eskileri düzeltmek için kullanabilirsin; ama gördüğün gibi düzeltmeler pek işe yaramıyor. Düzelteyim dedikçe resimler daha da bozuluyor. Zaten bir çoğunun düzeltilecek bir yanı da kalmadı"
    "Yaşamda geçmişi düzeltmek diye bir şey var mıdır ki? Hiçbir şeyi düzeltemeyiz"
    "Yo! Bunu yanlış anlama. Yaptığım düzeltmeler yanlış seçimlere rağmen o seçimlerle mutlu olma çabasıdır. Çoğunlukla da başarısızlıkla sonuçlanır. Mesela işinden hoşnut olmayan birinin aynı işe inatla devam etmeye çalışması gibi. Dikkat ettiysen çocuk resmini düzelteceğim derken genç resmini kötü çizdim. Genç resmini düzeltmek için yetişkin resmini baştan savdım. Çocukluktaki eksiklikleri gençlikte, gençlikteki eksiklikleri de yetişkinlikte telafi etmeye çalışıyoruz. Bu da bulunduğumuz yaşı layıkıyla yaşayamamamıza sebep oluyor"
    "Fotokopi neyi simgeliyordu? Sonuçta bu çalışmayı tek bir kâğıt üzerinde de tamamlayabilirdin"
    "Tek kâğıt kullansaydım önceden yaptıklarım çok net figürler olacaktı. Oysa dikkat ettiysen fotokopileri netliği azaltarak çektim. Çünkü geçmişimiz hayatımızda netliğini yitirmiş anılardır. Ayrıca makinenin içindeki bembeyaz ve tertemiz kâğıtlar, her yeni günün yaşamımızda yeni bir başlangıç olduğunu simgeliyordu"
    "Ama yine de fotokopiyi çekmek zorundaydık değil mi? Yeni bir kâğıt kullanamayız"
    "Tabii ki. Kimsenin elinde birden fazla yaşam yok"
    "Aslında eski çizdiklerini düzelteceğim diye uğraşmasaydın, çok güzel yeni bir resim yapabilirdin"
    "Dedim ya öğüt vermeyi sevmem diye. Neyse sen anladın bile işte"
    "Hadi baba. Kalan boşluğa çok güzel bir resim yap"
    "Oyunumuzun tek eksik yanı bu işte. Sen bu kâğıt üzerinde kalan bir boşluk görebiliyorsun. Oysa yaşamımızın kâğıdında ne kadar boş yerimizin kaldığını asla bilemeyiz. Bir gün farkında olmaksızın son köşeyi dolduruyor olabiliriz"
    "İşte bu çok korkunç"
    "Evet. Çok korkunç"

    Kız oturduğu yerden kalkıp babasının boynuna sarıldı ve yanağına kocaman bir öpücük kondurdu.

    "Teşekkür ederim baba. Çok teşekkür ederim"

    Faik Murat Müftüler


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    8,808,808,808,808,808,808,808,808,80
    10 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


    H.Tugay Madanoğlu

     Kahveci : H.Tugay Madanoğlu


      Biz Biliyoruz..

    Biz ne yaptık?
    çıkabildik mi sahip
    bir mirasa
    yüklü bir mirasa
    Demokrasiye,Cumhuriyete,Laikliğe..
    Bakabiliyor muyuz her gördüğümüzde
    Mustafa Kemal'in yüzüne cesurca
    'Yolundan gittik Ülkemiz artık
    Çağdaştır,Örnektir.' Diyebiliyor muyuz?..
    görmedik
    emperyalist gelip girmedi belki de vatana
    alıp çiğnemedi belki de bayrağı
    henüz yapmadı belki bu formaliteleri
    ama biliyoruz
    kimin ' Ergenekon Terör Örgütü.1923 te doğdu 2008'de sonlanıyor '
    diye manşetler attığını
    kimin aracının demokrasi olduğunu
    kimin gündöndü misali
    yüzünü paraya döndüğünü
    kimin kahvaltılarda açıldığını
    kimin 'kimlerin avukatı' olduğunu
    kimin 5 yıl önce cumhurbaşkanı yetkileri sınırlandırılsın deyip
    5 yıl sonra tam yetkili cumhurbaşkanı yaratmak istediğini
    kimin '10 yıl önce dansözlerle pozlar' verip
    10 yıl sonra 'taraf''girlik yaptığını
    Biliyoruz ki
    kiminin 'gemi'cikleri var iken
    kiminin ekmek'cikleri yoktur.
    ve yine biliyoruz ki
    tarih değişim ve dönüşüm demektir.
    ve görüyoruz
    affetmez asla
    devrim kendi çocuklarını
    affetmez asla
    karşı devrim kendi çocuklarını ...

    H.Tugay Madanoğlu


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    4 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


    Alkım Saygın

     Kahveci : Alkım Saygın


      Tayyip Bey Hükümeti ve Millî İrâde Üzerine II

    İmdi, Rousseau'ya göre "genel irâde", kânunların yapılacağı ve gerek bireyler arasında, gerekse de birey ile devlet arasındaki ilişkilerin belirleneceği yegâne ve mutlak zemindir. Aynı şekilde, bireyler bu genel irâdeye tam teslîm olmakla hem kendi hak ve özgürlüklerini gerçekleştirebilirler, hem de başkalarının hak ve özgürlüklerine saygı duyacak biçimde eylemde bulunmuş olurlar. (Toplum Sözleşmesi, syf: 38-42)

    Nitekim, "toplumsal düzen, bütün haklara temel olan bir haktır. Bununla birlikte, hiç mi hiç doğadan gelen bir hak değildir bu; birtakım uzlaşmalara dayanmaktadır." (Toplum Sözleşmesi, syf: 19) Bu uzlaşmaların genel çerçevesi ise "genel irâde"dir. Dolayısıyla "genel irâde", bir yönüyle insanın kendi irâdesini sınırlandıran bir irâdedir; ama aynı zamanda da insanları kendi heves ve arzularının oyuncağı olmaktan kurtarır; başkalarının hak ve özgürlüklerine saygı duymak bakımından onları toplumsal ve ahlâkî bir özne hâline getirir.

    Bu şekliyle genel irâde, toplumu oluşturan tüm bireylerin irâdesinin "toplamı" ya da sayıca çoğunluğu oluşturan kesimin irâdesi değildir. Genel irâde, toplumu oluşturan tüm bireyleri genel bir çıkar etrafında birleştiren ve her birinin kendi çıkarlarını, bu genel çıkar içinde gerçekleştirmelerini sağlayan bir genel çıkardır. Ve bireyler, bu genel çıkarı gözetmedikçe, ne özgürlüklerini, ne de "ahlâkî öznelilik"lerini koruyamazlar.

    Bu bakımdan, genel irâdenin ya da bu genel çıkarın ne olduğunun belirlenmesi ve bunun nasıl içselleştirileceği konusu, Rousseau'nun hemen tüm felsefî çalışmalarında esas noktayı teşkil etmektedir. Zîrâ insan, "her zaman kendi iyiliğini ister ama, bu iyiliğin nerede olduğunu her zaman göremez. Halk hiçbir zaman ifsat edilemez ama, çoğu zaman aldatılır ve işte o zamandır ki, kötüyü istiyormuş gibi görünür." (Toplum Sözleşmesi, syf: 37)

    Böylelikle, Rousseau'ya göre eğitimin amacı, toplumsal sözleşmenin, bu genel irâde ya da genel çıkar doğrultusunda, toplumu oluşturan tüm bireyler tarafından benimsenmesini ve yaşama geçirilmesini sağlamaktır. Eğitim, tüm bireylere bu irâdenin aktarılmasını sağlayarak, onların bu irâdenin dışında başka birtakım çıkar ve beklentiler içinde olmalarını engelleyecek, bu irâde doğrultusunda kişilerin kendi doğal yeteneklerinin gelişmesini sağlayacaktır.

    Başka deyişle, eğitimin amacı, kişileri özgür ve ahlâklı bireyler hâline getirmektir ve bu da bu genel irâdenin aktarılması ve içselleştirilmesiyle, yaşama geçirilmesiyle sağlanır. Doğal durumda ise ahlâklılık diye bir olguya yer yoktur; çünkü "iyi/kötü", "doğru/yanlış", vb. belirlenimler ancak toplumsal yaşamla açığa çıkar.

    Fakat genel irâde, bu irâdeyi özgür eylemleriyle açığa çıkartan kişilere kendi heves ve arzularından feragat etmelerini öğretecek ve "özgür eylem", toplumsal yaşamda "ahlâkî eylem" olarak gerçekleşecektir. Aynı şekilde, kânunlar da genel irâdeyi gözetmezse, özgür ve ahlâklı bireylerin açığa çıkması beklenemez ve bu durumda da kaos ve çatışmalar kaçınılmaz hâle gelir, toplumsal sözleşmenin de herhangi bir meşrûiyeti kalmaz.

    İmdi, Rousseau'ya göre genel irâde, "insan olma bilinci" ile "yurttaşlık bilinci"nin tam uyumunu yansıtır ve siyâset kurumunun temel görevi de bu uyumu bulup açığa çıkartmaktır. Siyâset kurumu, toplumsal yaşamda tüm kesimleri genel bir çıkar etrafında bir araya getirecek ve böylelikle haklar ve özgürlüklere saygı esasında onları birleştirecek yegâne kurumdur.

    Her tek durumda genel irâdenin ne olduğunu belirlemek ise son derece karmaşık bir konudur ve burada yalnızca "genel oy", "serbest seçimler", vb. ilke ve ölçütlerden hareket edilmesi de tiranlık rejimlerinin kurulmasını engelleyemez. Fakat yine de akıl, kişileri genel irâde doğrultusunda birleşmeye sürükleme gücüne sâhiptir ve kişiler, doğru bir eğitim sürecinden geçirilecek olurlarsa hem genel irâdenin oluşumunda, hem de bunun açığa çıkmasında etkin bir konum üstlenebilirler.

    Ve Rousseau için ancak böyle bir insan "özgür insan"dır ve özgür insanların eylemleri, aynı zamanda da "iyi"dir. "Özgür insan", genel irâdeye tam teslîm olan iyi insandır. Kötü insan ise kendi heves ve arzularının emrindedir ve bunların oyuncağı olmaktan kendisini aslâ kurtaramaz.

    Hâliyle, Rousseau'ya göre özgür insan, devletin yalnızca bir "objesi" değil, onun biçimlenmesinde payı olan iyi ve ahlâklı bir yurttaşıdır da. Eğitim ise bu özgürlük ve ahlâkın kişilerce eşit bir biçimde paylaşılmasını sağlayarak toplumsal özgürlüğün, tüm bireylerin kânunlara tam itaati olarak gerçeklik kazanmasını sağlayan temel kurumdur. (Toplum Sözleşmesi, syf: 12-25)

    Şu hâlde, "millî irâde" konusunda, Tayyip Bey Hükümeti'nin icraatları ve AKP'nin üst düzey kadrolarının çeşitli demeçleri hakkında bir durum değerlendirmesi yapacak olduğumuzda, ana hatlarıyla şu sonuçlara ulaşmak mümkün görünmektedir:

    1) Tayyip Bey Hükümeti, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde yaşayan tüm toplum kesimlerini genel bir çıkar etrâfında birleştirmeyi başaramamıştır/başaramamaktadır. Nitekim, birbirinin peşi sıra gerçekleştirmekte oldukları "demokratik (s)açılımlar"(!), haklar ve özgürlüklerin toplumun bütününe yönelik olarak düzenlenmesi çabasını değil, belirli birtakım toplum kesimlerinin hak ve özgürlüklerinin tanınması çabasını yansıtmaktadır ki, bu faaliyetlerin bizim burada serimlediğimiz millî irâde -ya da "genel irâde"- anlayışıyla bağdaşmayacağı ortadadır.

    2) Tayyip Bey Hükümeti, % 47'lik bir oy oranıyla seçimlerden birinci parti olarak çıkan AKP tarafından kurulmuş bir hükümet olsa da toplumumuzda özellikle de şu son birkaç senedir artık iyice açığa çıkmış bulunan belirli birtakım adam kayırmalar, yolsuzluklar, siyasî baskılar; devlet kaynaklarını eşe dosta, yandaş medyaya, Arap sermâyesine peşkeş çektirmeler, vb. nedenlerden dolayı, millî irâdeyi yansıtmamaktadır.

    Hepimizin bildiği ancak, pek çoğumuzun söylemeye dilinin varmadığı, söylemeye dili yetenlerin de sistematik bir biçimde susturulmaya çalışıldığı bir dönemde şu gerçek apaçık ortadadır ki, bugün itibâriyle hanımı türbanlı olmayan bir iş adamının, ya da Fethullahçılar içinde yer almayan bir kimsenin, en kıytırık devlet ihâlesini almasına bile olanak yoktur.

    Ayrıca, sürmekte olan Ergenekon Soruşturması bağlamında, toplumun kendileri gibi düşünmeyen kesimleri üzerinde yarattıkları korku ve endişe atmosferi, muhalif medya üzerinde kurdukları devlet baskısı ve mâlî baskılar; kolluk kuvvetleri, eğitim câmiâsı ve şimdi de yargı mensupları arasında yarattıkları işbirlikçi ve ayrıcalıklı kadrolar ise Tayyip Bey Hükümeti'nin millî irâdeye uygun olmadığının ve yürütme organı tarafından yasama organı üzerinde kurulan bu baskı ve tahakküm sonucu sistemin giderek bir tür tiranlığa doğru evrilmekte olduğunun en açık ispatıdır.

    3) Tayyip Bey Hükümeti döneminde Türkiye'de insan ilişkileri, toplumsal ilişkiler, devlet kurumları arasındaki ilişkiler bütünüyle bozulmuş, Fethullahçıların devlet kurumlarında istihdâmı sonucu "paralel bir egemenlik" ortaya çıkmış, öğrenci yurtları başta olmak üzere devlet kurum ve kuruluşlarında inanç ve cinsiyet ayrımcılığını körükleyen uygulamalara gidilmiş, toplumsal barış ortamı zedelenmiş ve insanların huzur ve güvenlik ihtiyaçları karşılanamaz hâle gelmiştir ki, tüm bunların da millî irâdeye uygun olmadığı apaçık ortadadır.

    4) Tayyip Bey Hükümeti, kolluk güçlerine ve sivil halka karşı en insafsız saldırılarda bulunan PKK'lı teröristlere ve bunların siyasî uzantılarına akıl almaz siyasî desteklerde bulunmuş; "Kürt sorunu"nu(!) "tanımış"(!), örgütün lider kadrolarının kavramlarıyla demeçler vermiş, kapalı kapılar ardında da gizli "müzâkereler"e kalkışmıştır ki, tüm bunların da millî irâdeyle bağdaşır hiçbir tarafının olmadığı apaçık ortadadır.

    İmdi, bütün bunlara karşılık, bizce millî irâde, ancak ve ancak millî ekonomi, millî kültür ve millî devlet ilkelerinin ödünsüz bir biçimde uygulanmasıyla iktidâra gelebilir ve bu ilkelerden ödün veren siyasî iktidarların aslında gerçek anlamda meşrûiyeti bile yoktur. Oysa, Türkiye'de bu üç ilkenin başarılı bir biçimde uygulandığı 1923-38 arası Kemalist dönem, millî irâdenin mutlak zaferidir ve bugün de ihtiyaç duyduğumuz hükümet, bu ilkeleri ödünsüz bir biçimde uygulayacak Neo-Kemalist bir hükümettir.

    Kezâ egemenlik, milletin irâdesinin icrâsıdır ve millet, kendisini oluşturan bireylerin matematiksel bir toplamı değildir; "birlikte yaşama irâdesi" gösteren bireylerin dünü, bugünü ve yârınıdır; târihte, kültürde, sanatta, dilde, vb. ortak bir duyuşu, ortak bir duruşudur. Millî irâde ise milletin güçlü ve onurlu bir hayat sürdürme irâdesidir. Oysa Türkiye'de, Kemalizm'in iktidârdan düştüğü günden bu yana millî irâde, maalesef hiçbir hükümet icraatında gözetilmemiş; emperyalistlerin ve siyonistlerin dümen suyunda hareket edilmiştir.

    Hâl böyle olunca, Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içinde yaşayan yurttaşların "birlikte yaşama irâdesi" yıpratılmış, kurulan karşı-devrim hükümetleriyle birlikte devletin milletiyle bölünmez bütünlüğüne zarar verilmiştir ki, bugün de Tayyip Bey Hükümeti'nin sürdürmekte olduğu "demokratik (s)açılımlar", bu karşı-devrim hükümetlerinin yanlış ve zararlı icraatlarının bugünkü ifâdesinden başka birşey değildir.

    Dolayısıyla, Tayyip Bey Hükümeti'nin demokratik, siyasî ve hukukî meşrûiyeti, belki kâğıt üzerinde "millî irâde"yle temellendirilebilir ancak, gerçekte millî irâdeye dayanmayan ve eylem ve tutumlarıyla millî irâdeyi yansıtmayan bir hükümetin hâlen nasıl iktidârda kaldığını açıklarken "millî irâde" kavramını kullanamayız. Zîrâ, bu tür bir başarı, ancak ve ancak cici demokrasinin bir başarısıdır ve Tayyip Bey Hükümeti de "cici hükümet"tir.

    Fakat, "seçim rüşveti" olarak dağıttıkları mercimek, bulgur, makarna, vs. karşılığı kazandıkları bu yüksek oy oranı; geçmişte "Güneş Motel" kepâzeliklerini îcât edenlere inat, geliştirdikleri bu etkin strateji, günü geldiğinde, millî irâdenin tam tecellîsiyle kurulacak bir Neo-Kemalist iktidârın çıkartacağı millî demokratik devrim kânunları sonucu bu şahısların yargılanmalarına ve gerekli cezâları almalarına engel olamayacaktır.

    Tayyip Bey Hükümeti, emperyalist ve siyonist güç odaklarının telkin ve talîmatları doğrultusunda (s)açılım üstüne (s)açılım yapmaya mahkûmdur. Ve zâten bu hükümet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde tüm toplum kesimlerine yönelik "genel çıkarlar"ı bulup koruyamadığı için -ki biz bunları, bu üç ilkede görüyoruz- millî irâde konusunu basit bir matematik hesâbına indirgemiştir.

    Millî ekonomi, millî kültür, millî devlet! Biz Neo-Kemalistlerin millî irâdeden anladığı; Rousseau'nun bu şekilde açık bir biçimde formüle etmemiş olsa da Mustafa Kemal Paşa'nın bu şekilde formüle ettiği "millî irâde", ancak ve ancak millî demokratik devrimlerle iktidâra gelebilir ve bizim için de "millî irâde" konusu hem "insan olma bilinci"yle, hem de "yurttaşlık bilinci"yle bir bütündür.

    Bağımsızlık ise bir milleti oluşturan tüm bireylerin kolektif özgürlüğüdür ve milletin bazı bireyleri, başka bazılarından daha "özgür"se, aralarında "eşitlik" yoksa ve bu ortam, "kardeşlik"in yara almasına; "birlikte yaşama irâdesi"nin değerden düşmesine yol açıyorsa, bu ülkede bağımsızlık da yoktur. Bağımsızlığını yitiren bir millette ise "millî irâde"den bahsedilemez; dolayısıyla, bir ülkede siyasî iktidâr, millî irâde yerine emperyalist ve siyonist güç odaklarının irâdesini gözetiyorsa, o ülkede anti-emperyalist ve tam bağımsızlıkçı siyasî hareketlerin de demokratik meşrûiyeti ortadadır.

    Ve özgürlük, hem iyi bir insan, hem de iyi bir yurttaş olma bilincini gerekser. Hâliyle, millî irâdeyi matematiksel formüllere dayandıranlar, ahlâkı da özgürlüğü de basit birtakım matematiksel hesaplarla ele alacaklardır. Oysa, bu zihniyette olan kimselere şunu hatırlatmak isteriz ki, hiçleşmiş insanların; değerlerini, doğrularını, içindeki güzellikleri yitirmiş ve doğadaki diğer canlılardan biri hâline gelmiş sıradan insanların toplamı, hiç'ten başka hiçbir şey etmez!

    Dolayısıyla, bizce millî irâdeyi tam ve eksiksiz bir biçimde yansıtacak; millî irâde doğrultusunda, yâni millî ekonomi, millî kültür ve millî devlet ilkelerini gözeterek, tüm toplumsal, kültürel, siyasî yapıyı yeni baştan düzenleyecek bir millî demokratik devrim hareketine katılmak, insanlarımızın hem ahlâkî, hem de siyasî bakımdan en temel görevidir. Ve bizce, Türkiye'de Neo-Kemalist bir millî demokratik devrim hareketi için tüm şartlar hazırdır; gerekli olan tek şey ise siyasî örgütlenmedir.

    Kaynakça:
    Alkım Saygın; 21. Yüzyılda Üçüncü Dünyacılık, Kemalizm ve Millî Demokratik Devrim Üzerine Tezler, Ankara 2009
    Jean Jacques Rousseau; Toplum Sözleşmesi, Devin Yayınları, İstanbul 2004
    Jean Jacques Rousseau; İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı, Say Yayınları, İstanbul 2006

    Alkım Saygın


    Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


    10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
    9 Kahveci oy vermiş.

     


    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Dost Meclisi


    Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
    Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
    Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
    Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
    Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.


     


     Tadımlık Şiirler


    BÜTÜN SAADETLER MÜMKÜNDÜR

    Bütün saadetler mümkündür...
    Şu kapının açılması,
    İçeri girivermen,
    Bahar, kuşlar, gündüz.
    Ve bütün dünya
    Bir an içinde gürültüsüz.

    Bütün saadetler mümkündür...
    Bahtsızların biraz gülümsemesi...
    Körlerin gün görmesi,
    Mümkündür bütün mucizeler...
    Ana, baba, evlât, bütün kaybolanlar...
    Ebedî bir sabahta buluşmamız bir daha.

    Ölüler! Hepimiz için yalvarın Allaha...

    Ziya Osman SABA

    Yazdırmak için tıklayınız.

     


     Biraz Gülümseyin



    KMTV Sunar...

     


     Kıraathane Panosu



    Polygon Web Studio


    Yazarlarımızın Kitapları


    Merih Günay
    "Martıların Düğünü"

    Nesrin Özyaycı
    "Işık -II-"


    Temirağa Demir
    "Her kardan Adam Olmaz"


    Şadıman Şenbalkan
    "Şehit Analarımızın Çığlıkları"

    Hatice Bediroğlu
    "Düş Kuruyor Gece"

    Cüneyt GÖKSU
    Serpil YILDIZ

    "KÜBA - SARI SICAK BİR PENCERE"

    Merih Günay
    "HİÇ"

    Feride Özmat
    "Yanlış Zaman Hikayeleri "

    C.Eray Eldemir
    "Uzak İklimler"

    Temirağa Demir
    "Edepli Fahişeler"

    Ellerin Söylüyor Sonsuzluğu
    Feride Özmat
    "Ellerin Söylüyor Sonsuzluğu"

    Nesrin Özyaycı
    "ÖLMESEYDİ"

      Yitik Ada Günceleri
    Feride Özmat
    "Yitik Ada Günceleri"
     


    İstanbul için Son Hava Durumu
    ISTANBUL ISTANBUL
    Ankara için Son Hava Durumu
    ANKARA ANKARA
    İzmir için Son Hava Durumu
    IZMIR IZMIR
    Kaynak: http://www.meteor.gov.tr


     


     Damak tadınıza uygun kahveler






    http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
    Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.

    GOM Player 2.1.21.4846 Released [2009 11/05] / Windows / 5.77 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE
    Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.

    VLC media player for Windows / V.1.0.3 / 17 MB
    http://www.videolan.org/
    İçinde tüm codec kütüphanesini barındıran açık kaynak bir oynatıcı. Bilgisayarınızın olmazsa olmazlarından biri. mp4, mov, mkv dahil hemen her formatta filmi izlemenize olanak sağlıyor. İndirin seveceksiniz.

    7-Zip 4.65 (2009-02-03) for Windows / 913 KB
    http://www.7-zip.org/
    Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.

     


    KAHVE MOLASI ABONELERi Google Grubuna üyesiniz. İlginize teşekkür ederiz.

    ABONELiKTEN AYRILMAK İÇİN :
    KM-abone+unsubscribe@googlegroups.com
    (Gönderdiğiniz mesajın abone olduğunuz adresten gittiğine emin olunuz.)

    ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN :
    Google Gruplar KAHVE MOLASI ABONELERi grubuna kayıt ol
    E-posta:


    Arkadaşlarınıza önermek ister misiniz?


    Uygulama : Cem Özbatur
    2002-23©KAHVE MOLASI - Her hakkı saklıdır. Yayın İlkeleri

     






    Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

    Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



    SON BASKI (HTML)

    KAHVE YANINDA DERGi

    Hoşgeldiniz
    Arşivimiz
    Yazarlarımız
    Manilerimiz
    E-Kart Servisi
    Sizden Yorumlar
    KÜTÜPHANE
    SANAT GALERiSi
    Medya
    İletişim
    Reklam
    Gizlilik İlkeleri
    Kim Bu Editör?
    SON BASKI (HTML)
    YILDIZ FALI
    DÜNÜN
    ŞARKILARI





    ÖZEL DOSYALAR

    ATA'MA MEKTUBUM VAR
    Milenyumun Mandalı
    Café d'Istanbul
    KIRKYAMA
    KIRK1YAMA
    KIRK2YAMA
    KIRK3YAMA
    ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
    11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
    Teröre Lanet!
    Kek Tarifleri
    Gezi Yazıları
    Google
    Web KM




    Memories
    Elvis Presley









    Fincan almak ister misiniz?
    http://kmarsiv.com/sayilar/20100331.asp
    ISSN: 1303-8923
    31 Mart 2010 - ©2002/23-kmarsiv.com