|
|
|
Editör'den : Liseli Münazara Çocuğu!.. |
Merhabalar,
Biri ya da birileri bizi sınıyor biliyorum. Şöyle desem daha doğru belki, hissediyorum. Çünkü olan biteni başka türlü izah edemiyorum. Var mı anlayan aranızda? Herşeye rağmen elimizde bir yargı kaldı umutlarımızı yeşil tutmaya çalışırken başımıza gelenleri nasıl izah etmeli becerebileniniz var mı? Tiyatro çalışırken hocam bizi "Manakyan Tiyatrosu" na benzediğimiz için azarlardı çoğu zaman. Kızdığı, durumu gereksiz yere abartmamızdı. Doğallıktan uzaklaşmamız, oynar gibi yapmamızdı. Oysa biz çok iyi oynadığımızı düşünür "Aferin" beklerdik. Tıpkı oynadıkları komediyi alkışlamamızı bekleyen Tayyip Efendi ve şürekâsı gibi. Hazırladıkları sahnede yapılanları hayretle izlemekten başka birşey gelmiyor elimizden. Sabah gözaltı, öğlen tutuklama, akşam serbest, ertesi sabah gene tutuklama diye devam eden bir senaryoda yer alan koca koca adamları izliyoruz günler boyu. Saklambaç oynayacak yaşları çoktan geçmiş, hepsi kemâle ermiş insanlar. Tutuklayan, kaçma şüphesi ve delil karatma olasılığı var diye tutukluyor, salıveren, aynı dosyaya bakıp yeterli kanaat oluşmadığını söylüyor. Sonra bir diğeri çıkıyor, bunlar, elbette delili karartır hatta kaçarlar diye yanlarına birkaç kişiyi de katıp tekrar tutukluyor. Sonra da benden saygı bekliyorlar. Ben onlara ancak başbakandan gördükleri kadar saygı gösteririm, gerisini rüyalarında görürler. Ne demek bin yaşında ki adamın kaçması? Kaçırma, kaçarsa da yakala. Devlet olarak görevin kaçmasın diye vatandaşı dört duvarın ardına koymak değil, aksine özgürlüğüne helal gelmesini önlemek. Delilleri karartacakmış, kararırsa bu senin becereksizliğin olur. Şuna paşa paşa "Dosyayı okumadım hemşerim, okuyana kadar kal yamacımda" kararı desene. Masumiyet karinesi diye birşeyden bahsediyorlar. Mahkemenin, senin suçun ispat edilene kadar masum olduğuna inanması ilkesi diye tanımlanıyor. Bu hangi memelekette böyle işliyor bilmem, bizdeki uygulaması "Suçluluk karinesi". Türkiye Cumhuriyeti topraklarında doğan herkes "SUÇLU" olarak doğuyor, tüm ömrü masum olduğunu ispat etmeye çalışmakla geçiyor. Gerisi fasaryadır, kepazeliktir.
Hüseyin Çelik denen yardımcının "70'lik adam" diye seslendiği Baykal, ciddi insanların ciddiye alması gereken bir öneride bulundu dün. "O tartışılan 3 maddeyi ayırın getirin Anayasa değişikliğini kabul edelim." dedi. Ama yetmişlik rakı kompleksinden kurtulamamış beyinler, "Tek Adam"lık oyununu sürdürebilecekleri yere sürdürme kararı aldılar. Böylesine ciddi bir konuda tartışma talebini "Biz onu lisede bıraktık." diye en gayriciddi biçimde karşılayan başbakanın, kendi deyimiyle, artık yatacak yeri kalmadı. Yüz hatlarından, seyrek bıyıklarının oynamasından ruh halini tahlil etmeye çalışırsanız göreceksiniz. Çekiniyor, ürküyor artık. İrticalen yapması gereken konuşmaların, vermesi gereken cevapların nerelere varabileceğini kestiremiyor. En Kasımpaşalı tavrıyla yetmişlik adama bir sol aparkat vurmaktan korkuyor belki de kimbilir. Ama özünde yolun sonuna geldiğini hissediyor, onun için git gide çirkinleşmeyi bile göze alıyor.
Açılım dedikçe elinde patlayan bombaların çetelesini tutmakta zorlanıyor olmalı artık. Kürt açılımında varılan son nokta, Habur kahramanlarına açılan davalar ve BDP'li vekillerin operasyonlarda tankların önüne çıkacaklarını açıklaması. Buyrun Tayyip Bey, afiyet olsun. Açtığınız yolda, düşmekte olduğunuz çukurda size gani gani mutluluklar dilerim.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...
Cem Özbatur
|
|
Pergelin Divit Ucu : Sarahatun Demir Mektup Sus |
|
Bir kelimenin içinde terk ettiler her şeyi. Olan çok şey yoktu ki zaten. Belki de çabuk bitenler bu yüzden tüketmişti kendini…
Birinin yüzünde battı öbürünün açığı. Ne limanı anan oldu içlerinde, ne denizi anımsayan. Sonra yasa büründüler. Kesilmiş bir ses uğultusunun tenha bir tarafında, adamın sözlerini hatırladığı için kendine pişman kendine küs kendine sus'tu kadın. Cezalandıramadığı bir sevginin içinde dönerken kalbi, ödüllendirilmeyeceğinden emin bir gerçek aşk'ı tanımanın ve onu taşımanın onurunu sadece kendi hissediyordu. Bu yüzden hoyrat davranmıyordu davranamıyordu içinde sevgi barındıran hiçbir gerçeğe… Bu gerçek artık bir sonsuzluğun içinde hiç'e dönmüş olsa bile…
Sonrası yalan. Anlatılamayan anlaşılmayan aslında sorgulanması bile fazla olan bir karmaşalar bütünü…
İçimde her satırını ince ince dokuyorsun. Ama sus mektup. Seni duysam da yemin ederim ki bu defa şehvetini kalemime bulaştırmayacağım.
Yağmurlar yağacak. Bu kocaman gök gürültüsünden sonra kararan havadan anladım. Güneşi gören yüzün parlayacak. Sesinde başka bir yankı. Sözünde katil bir kelimenin terki. Kapattığın kapıdan geri dönmeyi hiç istemeyeceksin o zaman. Seni çağıranın gözleriyle mahşerin en tenha kuytuluğunda denk gelsen, başın dimdik bakacaksın. Korkmadan… Utanmadan.. Sıkılmadan…
Şimdi sus mektup. Yazdırmaya çalışma fikrinden süzülüp duygundan geçenleri. Kuyruğuna basılmış bir kedinin aczidir tırmık. Tırmıklarını kelimeye söyletme. Ne pulun var üstelik bir zarfın en sol tarafına tükürüğünle mühür edeceğin, ne resmiyetsiz bir kalp desenli zarf yakışır bu yazılan kağın üstüne… Sus mektup. Bana tek kelimeyi ölümsüzleştirme. İçimde kırılıp dışımda can çekişip döngüde bir son olsun yaşananlar…
Masada el izi. Sadece onu anlatacak kadar gerçek ve heyecanlı bir güzelliğin terli mührü. Terini tenimle ilk kardeş ettiğin günle vedalaştığın gün arasında tek bir gün daha yokmuş… Var olanlar bir masal başlangıcına dönmüş derken. Bir varmış sonra sonsuza kadar yoklaşmış…
Burada ıslandım. Bu sığınağı bakımsız ama güzel yürekte. Ki zaten kurur muyum diye düşünmeye cesaret etmektir ıslanmak. Bir surete neler sığdırırken sana biçilen elbiseye karşıdan baktığında canının közlenmesidir bazen de aşk. Közde biberi közde patatesi közde patlıcanı közde kestaneyi severek yediğim çok oldu. Közde yanıyor yürek. Ağır. Sessiz. İnceden…
Sus mektup. Senin son sözün çoktan söylenmiş.
(*) .." hoşça kal,
olacaklar sensiz olsun
daha durmam boşluklarında ben,
Unutuyorum."
…
(*) Emre Aydın Kağıt Evler albümü Hoşça kal isimli şarkı.
Sarahatun Demir sarahatun@mynet.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Kahveci : Tunahan Mert Topuz |
Ve Vogue Modayı Yarattı!
Dünyadaki en büyük güç nedir sizce?
Para mı?
Aşk mı?
Din mi?
Nükleer silahlar mı?
Biliyorum, biliyorum... Aralarında seçmekte kararsız kaldınız değil mi? Evet sayın okurlaaaar, en büyük gücü açıklıyorummmm: Moda ! Hayal kırıklığına uğramış gibi duruyosunuz?
Modayı takip etmem, alakam olmaz hatta benden uzak dursun diyenlerden misiniz? O halde bu yazı tam da sizin için!
Eğer moda olmasaydı dünya kesinlikle sıkıcı bir yer olurdu. Hepimizin aynı kıyafetleri giydiğini düşünebiliyor musunuz? Modayı küçümseyenler, moda sizin için biçok şey yapabilir! Sizi mükemmel gösterebilir ya da mükemmel göründüğünüzü zannedebilirsiniz ya da sizi tamamen hayal kırıklığına uğratır. Ne güç ama!
Bayanlar ve baylaaaar, moda başlasınnnnnn!
"Fashion is a form of ugliness so intolerable that we have to alter it every six months.", demiş Oscar Wilde.
Peki ya tüm bu moda çılgınlığı nerede başladı!?
Eğer ilk insanların mağarada oralarını buralarını boyadıkları için modanın orataya çıktığını düşünüyorsanız, saçmaladığınızı belirtmem gerekir.
Moda tarihi çoooook daha öncelere dayanmaktadır. Modanın ilahi bir güç olduğunu söyleyenlerle bugüne kadar dalga geçmiştiniz dimi? Bence gidip özür dilemenin tam zamanı çünkü moda, İ L A H İ bir güç!
Tanrı insanları yaratırken ne düşünmüştür sizce?
Amaaan şuna bi' burun şuna bi' göbeeek.Tabiki hayır!
Tanrı her şeyin olduğu gibi modanın da ilahıydı! Modayı insan yaratmadı elbette, Tanrı insanlığın var olması için modayı da yanına sıkıştırdı. Peki ya moda nasıl gelişti?
Sonuçta ilahi bir gücü kullanabilmek zor bir işti ve bunu kullanabilecek tel bir kişi vardı.
Tanrı elbette ki bu işi Adem'e vermemişti! Kesin eline yüzüne bulaştırırdı bu işi ve mazallah insanlık tarihi başlamadan yok olabilirdi! Bu konuda kime güvenebileceğini biliyordu: Havva!
Kadın zihni her zaman modaya daha yakın olmuştur. Çünkü detayları ve incelikleri görebilecek şekilde yaratılmıştır. Tanrı modayı Havva'nın ellerine teslim etmiştir. Havva yeryüzüne iner inmez özenle kopardığı yaprağını müstehcen bölgesini kapatacak şekilde yerleştirerek modayı yaratmıştır. Havva, Vogue'un ilk moda editörü, ilk moda yazarı, ilk moda eleştirmeni ve ilk moda tasarımcısı olmuştur. İşte size ilk kadın: Ve Vogue modayı yarattı!
Ağzınızın hayretler içinde açık kaldığını biliyorum. Ama doğruu! -.-'
Gelin hep beraber Havva'nın moda editörü olarak ilk yazısını okuyalım,
"Ah ahhh. Şu Adem beni öldürecek. Bugün giydiği o leopar desenli şeyi gördünüz mü! Daha leoparın ne olduğunu bilmeden onu giymesi çok baneeeel. Ayrıca derin yırtmacı cesur bir imaj çizmiş olabilir fakat kıllarını sergileyerek kimi etkilemeye çalışıyor bi' türlü anlayamadım! ..."
Moda cesaret gerektirir.
Şık olmak için modaya uymanız gerekmez.
Moda milyon dolarlık mücevherlerle olmaz.
Moda, güç demektir!
Bu güce karşı gelemeyiz değil mi?
Sevgiyle kalın.
Tunahan Mert Topuz
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : H.Tugay Madanoğlu Anayasa değişikliğinin sebebi(!) neymiş? |
|
Gördünüz mü neden anayasa değişikliği istiyoruz tarzında bir söylemle karşımıza çıktı başbakan bu seferde.Birleştirici ve bütünleyici olmak yönünde adımlar atması gereken bir makamın yargıyla allengirli tartışmalara girmesi dışarıdan bakan bir üçüncü şahıs için hoş olmayan görüntüler.keza başbakanın en son söylediği söz artık alenen bazı tavırlarını ortaya koyduğunun işaretidir.anayasa değişikliği sebebi olarak yargının bağımsızlığının elinden alındığını söyleyen bir hakimin sözlerini gösterilmesi bu ülkede fikirlerini beyan edenlerin fikirlerini ve makamlarını tam bir baskı altında tutmaya çalışılmasının göstergesidir bunlar...
Bu gibi planlarını önceleri köşe yazarları,muhalif medya üzerinde baskı kurmakla uygulayan, gelecek seneler hakkında kaygıya düşmemize sebep olan hükümet işi bir adım öteye götürüyor artık.'yargının bağımsızlığı elden gidiyor ' diyen bir insanın konuşmalarınını sindirmek için anayasa değişikliğini gündeme getiriyorlar.Türbana geldiği zaman özgürlükçü kesilen zihniyetin kendisine yöneltilen eleştiriler karşısında ne gibi tavırlar tutunduğu işte ortada...
Keza son günlerde balyoz eylem planı çerçevesinde delil yetersizliğinden serbest bırakılan emekli ve muvazzaf TSK personelinin tekrar içeri alınmasının başka bir dayanak noktası olmadığını düşünüyorum.Delil yetersizliğinden salıverilen insanların özgürlük haklarıyla binevi oyun oynamaktan başka birşey değildir bu.Ülkedeki adalet mekanizması haftalarca bir delil bulamıyor önce serbest bırakıyor sonra üç gün içerisinde tekrar içeri alıyor insanları.bu insanların onurunu,şerefini düşünmeyen bir adalet mekanizması var önümüzde.Adaletin insanları suçlu olarak değil suçsuz,tarafsız olarak gördüğü ise unutturulmuş çok zaman önce...
H.Tugay Madanoğlu
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
[Henüz Oylanmamış] 0 Kahveci oy vermiş. |
|
Yazdırmak için tıklayınız.
|
|
Kahveci : Mete Çağdaş KAYITSIZ ŞARTSIZ! |
|
Adalet allak bullak!
Nasıl mı?
Hakimler,savcılar birbirlerini yiyor!
Çünkü
Birinin tutukladığını öteki salıyor,
Ötekinin saldığını
beri ki tekrar tutuklatıyor...
Ne oluyor?
(.............)
Kaç defadır söylüyorum!
" Gidişat iyi değil..."
Bir ülkenin en önemli kurumunu
içinden çıkılmaz hale dönüştürüyorsunuz
Adalet herkes için geçerli
Bu gün hakim durumunda olanlar
yarın mahkum bölümünde dururlar!
Adalete hissiyat karıştı mı
Teksas olur memleket!
Terazi gibi olacak kararlar
denge de duracak kantarın ucu
Bu bizden,öteki onlardan anlayışı
korkunç bir gelişme!
(.............)
" Adalet mülkün temeli"ydi!
onu Kaldırdılar!
Haklıydılar!
Çünkü adalet mülkün değil
hakkın ve halkın temeli olmalıydı...
Ama şimdi "Zulmün temeli" atılıyor!
Buna ne demeli?
Daha neden suçlandıklarını bile bilmeden
aylardır tutuklu bırakılanlar
" Niçin buradayız?" diye isyan ediyorlar
çocuklarından eşlerinden ayrı
demirparmaklık arkasında ömür tüketiyorlar
Hoş birşey mi?
Hükümet intikam peşinde koşmaktan
biran evvel vazgeçmeli
dahası adalete burnunu sokmamalı
gerek yok!
Kötü kokuları uzaktan duyuyoruz biz!
(..............)
Ne idi hayali darbecilere yapılan operasyonun adı?
"Balyoz"
Bence
"Yaz-boz "
Senin savcın,
Benim hakim'im!..
Yani sonuçta:
"Hakimiyet kayıtsız şartsız hükümetin!"
Mete Çağdaş mettecagdas@hotmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
[Henüz Oylanmamış] 0 Kahveci oy vermiş. |
|
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün yaklaşık 6.000 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
|
DOĞAN GÜN
Kırgın umutta
Keder tortusunda
Acıda, zehirde, pusuda
Yılma
Doğan günü bekle
Çünkü tutar bir erik ağacı sunar sana
Doğan gün
Van gölünden bir sabah
Bir kıvılcım, bir titreşim
Bir tutam akdeniz
Süphancı bir serinlik
Ve genç bir gerinme
Usulcacık saç hışırtıları
Bir dudaktan buğulanan sıcaklık
Tutar getirir
Doğan gün
Öpücük gibi konar gözlerinde bir melodi
Sevgilin gibi dokunur parmaklarına bir kedi
Ve kavga ve zulüm ve ateş
Hep birlikte örülen bir türkü
Güzel yapmak için, güzel olmak için
Çünkü hayat dönen, kıvrılan
Yanan bir ibrişimdir
Tutar getirir
Doğan gün
Kemal BURKAY
Yazdırmak için tıklayınız.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
GOM Player 2.1.21.4846 Released [2009 11/05] / Windows / 5.77 MB http://app.gomplayer.com/gom/GOMPLAYERENSETUP.EXE Bilgisayarınızdaki tüm media oynatıcılarının yerini almaya namzet bir Media Player. Gerekli codecleri kendisinin arayıp bulması gibi özellikleri var. Hemen her çeşit medyayı rahatlıkla izleyebiliyorsunuz. Ve bedava. Mutlaka yükleyip kullanın derim.
VLC media player for Windows / V.1.0.3 / 17 MB http://www.videolan.org/
İçinde tüm codec kütüphanesini barındıran açık kaynak bir oynatıcı. Bilgisayarınızın olmazsa olmazlarından biri. mp4, mov, mkv dahil hemen her formatta filmi izlemenize olanak sağlıyor. İndirin seveceksiniz.
7-Zip 4.65 (2009-02-03) for Windows / 913 KB http://www.7-zip.org/ Winzip, Winrar gibi sıkıştırma programlarının tek alternatifi. Sadece zip ve rar formatlı dosyaları değil, hemen her çeşit sıkıştırılmış dosyayı açan, minik ama süper bir "Open Source" programı. Kendi formatında yaptığı sıkıştırmanın üzerine yok. İsterseniz zip olarak ta sıkıştırma şansınız var. Hemen indirip kurun, sonra da bana şükredin.
|
|
|
|
|
|