|
|
|
27 Şubat 2006 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Bizim Chelsea-Barcelona daha iyiydi!.. |
İyi haftalar,
Üzerinde durulması gereken öyle çok konu var ki, şimdi de bu kalabalık içinde nereden başlayayım kararsız kaldım. Haydi gelin derbiden başlayalım sonra bir başka yerden çıkarız nasılsa.
Ne denirse densin, tüm olumsuz serzenişlere karşın, son yıllarda en zevk aldığım derbiyi seyrettim. Bizim Chelsea ile Barcelona'nın rekabeti, hırsı, hatta hataları hiçte orjinallerinden eksik kalmadı. Ayaklarına sağlık. Ama bu güzelliğin yanında, diğer pekçok maçta yaşanan rezilliği, terörü görmekte bir o kadar üzücüydü.
Geçen haftanın en genli, en devletlü adamı kuşkusuz bakan Tüzmen'di. Aynı devrin çocukları olarak, o koskoca bakan olurken benim burada kıytırık bir derginin editörlüğü yapmamdan belliydi zaten aramızda müthiş bir gen farkı olduğu. Onun genlerinde devlet adamlığı varmış ama benim ensiz genlerim bir halta yaramıyormuş belli. Zaman aşımına 40 gün kala tekerine çomak sokuldu diye celallenen sayın bakanımız "Devlet adamlığı benim genlerimde var, siz ne demek istiyorsunuz usta?" diye bağırıp, "Hesap veremeyeceğim hiçbir hesabım yoktur, bunların hepsi de birer komplodur." diye gürledi. Amma velakin aklına istifayı basıp kanunlar önünde aklanmayı seçmek gelmedi. Kurban olsun o benim genlerime. Benim genimde devlet adamlığı yok ama mutlak biraz izan, az gurur, bir çimcik utanma vardır. Ben yatar kalkar buna şükrederim yahu.
Ya una yumurta kırıp akıtana ne demeli? Pastörize yumurta diye, her ne hikmetse bir kuş gribi furyasından sonra hayatımıza giriveren, bu ne idüğü belirsiz malzemenin KDV'sini %8'e indirivermişler. Eee, iş bilenin kılıç kuşananın. Ya da böyle başa böyle tarak. Benim babam da maliyeden sorumlu devlet büyüğü olaydı bakın ben size neleri sudan ucuz diye kakalardım. Yerden göğe kadar haklılar. Allah taksiratımızı affetsin.
Bugün güzel bir şarkı var sırada. İranlı vokalist Azam Ali, Loga Ramin Torkian ve Carmen Rizzo bir araya gelip Sufi müziği dünyaya taşımaya karar vermişler. Ve Niyaz adında güzel bir çalışmaya imza atmışlar. Şimdi size bu albümden Allahi Allah isimli şarkıyı dinleteceğim. Hepinize güzel bir çalışma haftası diliyorum. Esenkalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle... Cem Özbatur
Yukarı
|
• HAFTANIN ÖZLENEN TEMBELİ •
|
Hikayeci : Tarkan İkizler Bilmem mi ben o sendikacıları? |
|
Hasene odadan çıktı, elinin tersiyle terli alnına yapışan saçlarını arkaya iterek, olması gerektiği gibi saçlarının üstüne yapıştırdı. Kocası Dursunali bir elinde çaybardağı diğerinde sigara, sırtında atlet camdan dışarı bakıyordu...
-Bu böyle olmayacak! En kısa zamanda küçükte olsa çekmeceli bir dolap almak lazım. Hergün denklerle uğraşmaktan bıktım.
-Ne diyorsun yine vıdı vıdı kendi kendine?
-Dolap... Dolap diyorum, hergün, hergün bıktım artık? Böyle aç çarşafı, koy içine yastık kılıfını, kapa çarşafı, aç çarşafı koy içine atletleri donları, kapa çarşafı...
-Nerden para bulupta alacağız, biliyorsun durumumuzu.
-Ne bileyim ben işte, nereden bulursan bul valla! Tak etti canıma. Eskiciden alınma kırık dökük bir şeye bile razıyım artık. Bizim gibi çarşaf denkleriyle uğraşanmı kaldı bu devirde.
Karısının sızlanmaları karşısında çaresiz kalan Dursunali, durumu kabullenip bu parlak "Eskici" fikrini önceden kendisinin düşünememiş olmasına hayıflanarak en sonunda "Tamam. Bakarız bir çaresine bugün" dedi.
Zaten 1 Mayıs'ta "tatil edilme" kararına aklı takılmış bir vaziyette sabahtan beri evin içinde sıkıntılı bir şekilde dolaşıp duruyordu. Kolay mı bir günlük yevmiyeden vazgeçmek? İşçiler tatil diye yine parasını alacaklardı ama ya kendisi? O da çalışıyordu ama onun diğerleri gibi maaşını veren biri yoktu. Bir de bu sendika hep işçinin yanında, çalışanın arkasında derlerdi...
Bunları düşündükçe içine daha bir sıkıntı bastı Dursunali'nin... Gündüz evde oturmaya alışık olmadığı için camlarının altında oynayan çocukların sesinden çıldırmak üzereyken, şu dolap işi yetişmişti imdadına. Gidip bakayım hem biraz da hava almış olurum diye geçirdi içinden. "Başka bir şey lâzım mı?" diyerek çocukları da öpüp evden çıktı.
Hasene şimdiden heyecanlanıp dolabı nereye koyacağını hasaplıyor, hayalinde kırtasiyeden çiçekli kağıtlar alıp dolabın gözlerine yerleştiriyor sonra dolabın yerini beğenmeyip bütün odanın şeklini değiştiriyor en sonunda karar verince ütülenmiş temiz çamaşırları bir bir gözlere düzgünce sıralıyor. Bütün bu mutluluğu kendisine yarattığı için kocasına dualar etmeyi unutmuyordu...
Dursunali, böyle bir tatil gününde, bu kadar kalabalığın nasıl toplandığını düşüne düşüne meydanın az aşşağısındaki ara sokakta gözüne kestirdiği bir eskici dükkânından içeri girdi. Önce içerdeki eşyalara şöyle bir göz gezdirdi. Aradığını bulunca yüzüne yansıyan gülümsemeyi belli etmemeye çalışarak pek de ilgilenmiyormuş gibi bir tavırla dört çekmeceli eski dolabı işaret etti.
-Kaça bu?
-Valla beyefendiciğim bu dolap öyle sağlam, öyle itinayla, özene bezene yapılmış ki artık böylesini bulmak mümkün değil. Aslında satmaya gönlüm elvermiyor ama geçim derdi işte. Zaten işlerde artık eskisi gibi değil, millet tümden gitti gidiyor, yoksa kim böyle kaliteli bir eşyayı gözden çıkarıp satmaya kalkar?
Dursunali pek öyle başkalarının sahip olduklarına özenerek son moda şeyler peşinde koşan biri değildi. Pahalı-ucuz, iyi-kötü demeden ihtiyacı olan şeyleri almaya çalışırdı, ama ilk kez parasızlıktan, başkasının kullandığı eski bir eşyayı almak üzereyken küçümsenecek bir şey yapıyormuş gibi çekinip utanmıştı. Sanki satıcı onun bu durumunu anlıyormuş gibi, üstüne üstüne gidiyordu. Hem de içeri giren şu süslü hanımın yanında ikide bir "Yenisini almak çok zor tabii... Bende durumunuzu anlıyorum..." demiyor muydu. Yoksa adama "Zaten pek öyle yeni bir şey aramıyorum, eski uyduruk bir dolapta olsa yeter. Fabrikada çay ocağı işletiyorum da, maksat herşey yerli yerinde olsun" diyerek durumu gizlemeye çalışacaktı.
Satıcı dolabı öyle bir anlatıyor, öyle bir övüyordu ki konuşması bir türlü bitmek bilmiyordu. En sonunda adamın ağzından "Senin hatırın için son fiyat kırk olur" lafı çıkınca, Dursunali bile bu kadar anlatılanlardan sonra böylesine ucuz olmasına şaşırdı. Olayı takip eden süslü bayanın, kendisinin ne diyeceğini merak eden bakışlarından çekinerek "Otuzbeşe olmaz mı? diye pazarlıktan bile vazgeçerek adamın yardımıyla dolabı kapıya kadar taşıdılar.
Parayı çıkarmak için elini cebine atmıştı ki, kapının arkasında duran beyaz bisiklete ilişti gözü. Bisiklete doğru yürüdü, çocukluğundan beri hep bir bisikleti olsun istemişti, şimdi onun çocukları da arasıra tutturmuyor değildi ama o hep geçiştirip duruyordu, işte şimdi tam sırasıydı. Hem çocuklara aldım bahanesiyle kendim de binerim diye düşündü.
-Kaça bu bisiklet?
-Yetmişe olur, o da sana...
-Sen ne diyorsun ustam? Zaten bir tekeri yok. Yarım bisiklete çok istiyorsun diyince satıcı adamla birlikte kendini tutamayan süslü kadında gülmeye başladılar.
-Ne var bunda bu kadar gülecek, komik bir şey mi söyledim?
-Ya valla sen çok yaşa hiç güleceğim yoktu. Bu bisikletler zaten tek tekerlekli olur... Şehir yerinde böylesine cahillik olsun...Şaştım valla... Orjinali böyle bunların. Senin bildiğin bisikletlerden değil bu... Bu zayıflama bisikleti.
-Zayıflama bisikleti mi?
-Zayıflama bisikleti yaa... Bunu evde bir yere koyarsın, binersin üstüne sür babam sür. Bir de bakarsın ki bir ay sonra tığ gibi olmuşsun. Hem bisiklete binmeyi bilmene de gerek yok, öyle sabit yerinde durur bu...
Dursunali şöyle bir karısını düşündü, hep kendinden, şişmanlığından yakınıp duran karısını, kim bilir böyle bir şeyi duyup görse böyle bir bisikletleri olmasını ne kadar da çok isterdi. Kararını vermişti karısının buna bayılacağını düşündü, sonra evde çocukların anneleriyle bisiklete binmek için, nasıl sıra kavgasına tutuşacakları geldi aklına, kendi de el ayak çekilince biraz binmeyi denerdi. Zaten hiç bir zaman gerçek bisikleti olmadığı için bu güne dek bisiklete binmesini de öğrenememişti. İşte bunda iyice alışırdı...
Dolabı almaktan vazgeçti, bisikleti kapının arkasından çekip şöyle bir alıcı gözüyle inceledi, süslü kadına da kaçamak bir bakış attıktan sonra adama döndü.
-Aldım gitti.
Kimi zaman omuzuna alarak, kimi zaman kucağında taşıyarak, bisikletle yokuşu tırmandı. Sokaklardan çıkıp ana caddeye vardığında ter içinde kalmıştı soluklanıp terini silmek için kaldırımın kenarında durduğunda o güne dek hiç görmediği kadar bir kalabalıkla karşılaştı. Kalabalığı oluşturan insanlar aynı askerde olduğu gibi yürüyüş kolu oluşturmuşlardı ve neredeyse herkes eline kazma sapı gibi bir tahta çubuk alıp üstüne de bir karton takmıştı. Merakla kalabalığa bakarken içlerinden biri gülerek ona doğru seslendi.
-Ne o hemşerim, bisikletin bir tekeri düşmüş...
Dursunali kendisinle alay edilmesine çok içerledi, bu kendini bilmeze haddini bildirmek için "Ne düşmesi, bunun orjinali böyle" diye cevap verince gülenler daha da neşelenerek birbirine bakıp gülmeye devam ettiler.
Dursunali dudaklarını dişlerinle sıkıştırıp gözlerini kısarak cevap vermek için kendi kendine düşünmeye başladı. Düşündükçe kızgınlığı büyüdü, sanki düşündüklerini hepsinin karşısına geçmiş yüzlerine bağırarak söylüyormuş gibi geldi.
Gülün siz gülün, bilmem mi ben sizi, sendikacısınız hepiniz işte. Sizden ne beklenir, işe gitmeyip böyle caddelere doluşun... Ohh nasıl olsa maaş çalışıyor, ben de olsam ben de dalaşacak birilerini bulur gülerdim. Zamanında ne çok ocağa gelip çayımı içti bu sendikacılar, beni de üye edeceklerdi de ben yanaşmamıştım. Bilmiyorum mu sanıyorsunuz böyle işten kaytarıp yok toplantı yok yürüyüş diye ne isterseler yaptırıyorlar, bir de üstüne polisten bir araba sopa yiyip rezil olması cabası...
Dursunali kendini tutamayarak kalabalıkta kendine gülenlere doğru bağırdı.
-Gülün siz gülün, şehir yerde bu kadar cahil kalmışız diye üzüleceğinize... Daha bir zayıflama bisikleti görmemişsiniz hayatınızda...
Kalabalık içinden cevap gecikmedi
-Açlıktan imanımız gevredi, ne yiyeceğiz de bir de zayıflayacağız diye düşüneceğiz?
Dursunali gittikçe sinirleniyordu, kalabalığın içinden kalın sesli biri durumu anlayıp işi başladıkları noktaya döndürmek için şakayı devam ettirdi.
-Hemşerim arkadaşa ne kızıyorsun? Esastan da tekerin biri yok galiba.
Çevresindekileri eğlendirmek için Dursunali'ye takılan adam, kalabalıktan gördüğü ilgi üzerine yeniden laf atmaya başladı.
-Aynen bizim hükümet gibi, gören bir işe yarıyor sanır. Sen istediğin kadar çabala hep aynı yerde kalır... Böyle bir işe yaramayanların peşinde koşan kerizler de var tabii, memleketin kerizi biter mi?...
Adama çevresindekiler kahkahalarla gülerken, bu kadarına dayanamayan Dursunali'nin elindeki bisikleti havaya kaldırmasıyla gülenlerin içine dalması bir oldu. Çıkan kavgayı ayırmaya çalışanlar oldukça zorlansalar da, üstü başı yırtılıp saçı başı dağılan Dursunali'yi ite kaka kaldırımın üstüne fırlatıp yollarına devam ettiler...
Dursunali o hırsla bisikleti sırtlanıp yarım saatte evine vardı. Kapıyı önce kızı açtı arkasından hiç ses çıkmayınca geleni merak eden Haseneyle onun peşine takılan oğlan geldi. Merakla gelecek olan dolabı bekleyen ev halkı, bir tekerleği eksik bisikleti görünce önce bir şaşırdılar ama Dursunali onların üstüne başına ne olduğunu sormalarına fırsat vermeden bisikleti yere koyup içeri geçerken sinirle söyleniyordu...
-Bu bisiklet nerden çıktı, niye bir tekerleği yok diyen, dolap nerede diye soran ,bana ne oldu diye merak eden olursa, çok kötü olur bak karışmam...
Tarkan İkizler
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
Acılar çekiyoruz..
Dağılmadan yekpare bulutun siyahı, ateşe tutuşan dal gibi dağılıyoruz. Gündüzden kalan yırtık avuntuları geceye dikiyoruz. Sonsuz sükunetle birikmiş taş duygu, içimizde kalıp gibi bizi biçimliyor. Oysa aşk, karşı koyuştur kendine. Söküp sırtımızdan kalbe sapladığımız mızrak, düşmana utançtır oysa.Ve insan, hayata karşı koyuştur en başta..
Tütsülenmiş bir yalnızlıkla başıboş hüzün, ayrışık dolanıyor beynimin bir yerlerinde. Gelip geçen günlerden düne biriken bir yığın anı,acı.. Toplamaya kalksam avuçlarımda ayası kanlı kalbimin aksak ritimli atışları. Çok geç belki de içimde küllenen ölümü söndürmeye. Acı bileyen bilgeler etrafımda dört dönerlerken, kınında tıkalı kalan kılıcı sarsmak ihanettir kendime!
Hadi bir şeyler karalayalım yine de…
Her şeye dair bir şeyler karalayalım her yere.
Çağ atlayan yalnızlığımız hayattan ikmale kaldı.
Hadi söndürelim bir yerleri.
Kıpırdayan bir şeyler var hala hücremde..
Perdeleri örttüm içeriye, dışımda kalan hayattan.
Sür-geç bir ömürden arda sıtmalı hatıralar mı kalmış!?
Hadi o zaman, silelim bir yerleri kalın kaplı cildimizden…
Baksana, tarihe düşmemiş o savaşların en kanlısı yaşanmış içimizde.
Kurtulmuş ya bu beden, çürümüş ama iskeletinin hayata tutunan köşeleri de.
Acıyı ölüm ve her güzel şeyi hayat bildik.
Son siyah güneş de doğdu umutların arkasından: Mut, şimdi en kararlı adımlarıyla aklımızın aydınlığına tırmanmakta!
Ali Bozdemir
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
Kahveci : Şadıman Şenbalkan |
FENG SHUİ
Uzak Doğunun gizemli huzuruna “Feng Shui” deniyor. Bu inanışın kökeni Çin felsefesine göre; materyaller yaşamımızı en çok etkileyen öğeler. Bundan ötürü de evimizdeki eşyalar, iş yerimizdeki mobilyaların yerleşimi, kullanılmışlığı hayatımıza girecek pozitif enerjiyi o yöne doğru çağırıyor. Ve çağırma da; evlerimizdeki eşyanın doğaya uygun renkleri ve yeniliği ile eskiliği; insan oğlunun asırlar boyu aradığı “şans unsuru”nda inanışlara göre belirleyici olmuş. Adem oğlu ile Havva Kızı’ndan türemiş insan, M.Ö. ve M.S. ki arayışlarında hep daha güzel yaşam için arayışlarını sürdürmüş ve çeşitli inanışlarla “şans faktörü”nü aramış durmuş. Ve uzak Doğu’nun mistik havasında inançların “tabiat anayla” ötüştüğünü filmlerden, belgesellerden merakım mucibince hep izlemiş, renkli dünyalı Çinlilere bakıp, Uzak Doğu kültürünü hayranlıkla seyretmişimdir. Çinliler korunmayı seven insanlar. Kaldı ki tarihte bu korunmaya şahit ve ispatı dünya döndükçe var olacak “Çin Setti”de. Eski Türklerle baş gelemeyen Çin Kralının çaresi “Çin Setti”ve hala inanışına göre Çin Halkını koruyor. Çinlilerin yüzyıllar boyunca geliştirdiği koruma tekniklerinden biri de insanı şansızlıklardan korumak.
Feng Shui de, bir bakıma şansızlığı şansa çevirme kuralları ile yapılan uygulamalar. Ve arayış dünyasındaki insanlardan ülkemizde nasibini aldı ki kime “merhaba” desem bana Uzak Doğu’dan ülkemize ithal edilmiş Doğu’nun huzur bulma yönteminden söz ediyor. Üstelik dertlere deva gibi uygulayan birey sayısını oldukça çoğaltmış. Kanımca bizim insanımız da, bireysel huzur arayışını yaşadığı her mekanda istiyor ve Feng Shui felsefesinin gösterdiklerinden medet bekliyor. Buradan “Kimse sıkılmasın, artık yaşadığımız mekandan daha çok zevk alacağız” demek ne kadar isterdim. Belki de yaşadığımız, çalıştığımız yerleri Feng Shui inanışına göre düzenlersek, dünyadaki dengesizliklerden bize gelenleri düzenleyebiliriz kim bilir? Bu konuda yazılmış kitaplar da var ve Feng Shui inanışı ile felsefesini öğretiyor. İyi şansı kim istemez. Şans ayağa da gelmez ama bir şeyler sansı bazen de bazı insanlara getiriverir. “Biz de şansımızı zorlamadan şansızlıkları düzeltsek” diyorum. Ne dersiniz? Ve bu işe evlerimizden başlasak. Feng Shui de tek yapmamız gereken kural; evimizi tabiatın denge konumuna göre düzenleyip, “pa-kua” haritasına göre eşyanın tabiatına aykırı gelmeyenleri hesaplı bir biçimde yapıp, keyfimize bakıp; şansı ayağımıza getirmek. Herkese bol şanslar diliyorum.
Şadıman Şenbalkan
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
CAN DOSTUM
Hatırlar mısın bir şarkımız vardı. Şöyle sesleniyordu şair: "Elveda deyip bir gün, viran edip gönlümü, ayrılıp gidişinin, bu gece yıldönümü. ". Bu şarkıyı hep aşk sanardık. Dostluk için de geçerliymiş. Bu gece sadece bu şarkıyı dinliyor olacağım can dostum.
Pek meraklıydık içmeye. Zil zurna sarhoş olurduk haftada bir. Hiç usanmazdık babamızdan azar işitmeye, tokat yemeye bu yüzden. Hatırlıyor musun bir gece baban da sarhoş olmuş. Biz yine içmiştik. Hani şu sandalda sarhoş olduğumuz gece. Yirmi dakikalık mesafeyi 2 saatte almıştık o kafayla. Tabi eve de geç gitmiştik. Babanın da kafası iyiydi bitemiz dayak atmıştı ikimize de.
Yok dostum yok. Sensiz içmenin, dayak yemenin, günaydın sigaramın tadı yok. Sensiz ölümün bile tadı yok. Sen rahatsın tabi, yat kıyamete kadar. Hep istediğin gibi. "Hayat boyu yatsam" derdin. Biraz çabuk başladın be oğlum. Neyse ki erken aktın ortamına, iyi hali bozmazsan direkt cennetliksin. Günahın yoktur senin fazla. Tek günahımız içki olsun.
"Tek derdimiz ölmek olsun be koçum, kavuşmak olsun derdik Allah'ımıza. " derdik. Sensiz ölmek çok zor be dostum. Ölümüm en büyük aşktır artık benim için. İstersin, kavuşamazsın. Hani yine aynı şarkıda dediği gibi. "Ayrılık mı çıktı falda, sen bir yanda ben bir yanda. Böyle bir aşk bu zamanda" Yaşım genç daha ama bu aşk acısı yakıyo her gün bu kalbimi. Çekilecek dert değil bu aşk. Sevmezdik ya aşık olmayı. Ben yeminimi bozdum, aşığım.
Mutluluk benim için ölümdedir artık. Yine ve yine aynı şarkı. "Rüzgar gibi geçti yıllar, tutunacak dal kalmadı. Bir an mutlu olmak için, çekilmedik dert kalmadı. " Hayatın derdini çekeceğim senin için. Sonra ölümün kıymetini bilmek lazım. "
Dost kalmadı senin gibi bu hayatta. Kaya gibi sırtımızı birbirimize yaslayacağımız, hayatın haçlı seferlerine kılıç sallayacağımız bir Allah'ın kulu yok etrafta. En büyük kazığı sen -en yakın dostum, can yoldaşım, tek sırdaşım- attın ama dostluk affetmektir. Affettim seni dostum. Yine aynı şarkı çalıyor. "Senle dolu özlemlerim, dilimdedir sitemlerim, düşman çıktı sevenlerim, sığınacak dost kalmadı. Sarılacak dost kalmadı. " .
"Dünya malına tamah etme oğlum" der borç alırdın. Dünya malı dünyada kalır diye de borcunu geri vermezdin. Helal olsun verdiğim her şey. Ama yukarda bozuşuruz. Hepimizin gideceği yer yukarısı değil mi zaten.
Ahirette görüşürüz dostum.
Burak Tanış
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
|
YILDIZINIZ KIPIR KIPIR, YA SİZ?
Ailenizin Yıldız Falcısı : Nurettin Özdemir |
|
KOÇ (21 Mart-20 Nisan) Değişim rüzgarlarının önümüzdeki günlerde egolarınızı okşayacakları yeni haftanızın kıymetini bilin koçlar. Uzun vadeye dayalı atılımların tam zamanı işte. İhtiyacınız olan motivasyonları beyninizin derinliklerinde bulacaksınız. Yeterki gerçekten kararlı davranın... Mart ayının ilk gününde pozitif enerjilerin doruklarda olacaklarını unutmayın.
BOĞA (21 Nisan-20 Mayıs) Yaşamınızda ilerleyebilmeniz için özellikle yeni haftanızda cesur kararlar vermeniz gerekecek boğalar. Mart ayının ilk günleri beklenmedik oluşumları da beraberinde getirecekler. Bu arada fuzuli projelere kendinizi kaptırarak boş yere enerjilerinizi harcamayın. Gerçekçi olursanız şans dolu haftanız yeni kapıların açılmasına önayak olacaktır.
İKİZLER (21 Mayıs-21 Haziran) Geçen günlerin kriz kokan atmosferlerinden sonra mart ayının ilk günlerinden itibaren hareketlilikler azami hızlarda olacaklar. Streslere takılmadan anları doyasıya yaşayın. Başarıları kucaklayacağınız gelecek günlerde sevinçlerinizi sevdiklerinizle paylaşmaya özen gösterin. Her zirvenin mutlaka bir inişi olduğunu asla unutmadan...
YENGEÇ (22 Haziran-22 Temmuz) Salı günü oluşacak yeni ayın beraberinde getireceği şansların sayesinde yepyeni atılımlara hazırlıklı olacaksınız. Kimse sizlere dayanamayacak hatta enerjilerinizin patlamalarından rahatsız olanlar bile ortaya çıkacaklar. Önemi yok, siz tutulamazsınız artık yengeçler... Özellikle çarşamba günü silindir gibi olacaksınız.
ASLAN (23 Temmuz-22 Ağustos) Finanslarla ilgili uğraşların ön planda olacakları bir haftaya girmektesiniz aslanlar. Toleranslı ve empati dolu olursanız haftanızın sallantılı günlerini lehinize çevirmeniz işten bile değil. Perde arkasında cereyan edenler ise kişiliklerinizi yüceltmeniz için gerekli sorumlulukları nihayet almanızla ilgili.. Farkındasınız değilmi aslanlar.
BAŞAK (23 Ağustos-22 Eylül) Yüklendiğiniz angajmanları yerine getireceğiniz yeni bir haftaya girmektesiniz başaklar. Geçen günlerde yaşadığınız krizlerin etkisinde kalmadan ileriye bakmalısınız. Kuru gürültülerden ve fuzuli tartışmalardan uzak durun. Yaratıcılıklarınızın zirvelerde olacakları bu dönemi en iyi şekilde değerlendirin. Sevgileri gönlünüzden eksik etmeyin başaklar.
TERAZİ (23 Eylül-22 Ekim) Çabalarınızı ve çalışmalarınızı uzun vadeye yaymalı ve gittikçe yoğunlaştırmalısınız teraziler. Başka şehirler hatta dış ülkeleri kapsayacak projelerin gündemlerinize oturacakları yeni haftanızı en iyi şekilde kullanın başaklar... Doğabilecek streslere fazla aldırmayın. Bilhassa salı günü hayata sevgi dolu sıkı sıkı sarılın.
AKREP (23 Ekim-22 Kasım) Bu hafta kesinlikle kalbinizin sesini dinleyin akrepler. Bırakın gelecek günlerde yönünüzü kalbinizin atışları çiziversinler. Hafta içerisinde yaşayacağınız güzel anların şanslı akrepleri beklenmedik yeniliklere de açık olun. Bu arada paralarınıza dikkat etmenizde yarar var unutmayın.
YAY (23 Kasım-20 Aralık) Bağımsızlık kaygıları ile tek başınıza hareket etmeniz kişisel seçiminiz ise problem yok. Ama bir adım geri çekilmeyi tercih ettiyseniz o halde yalnızlığınızdan dert yanmaya da hakkınız yok yaylar. Şu sıralar ortamların elektrikli oluşları isteklerinize engel oluştursalar bile manevi gücünüze inanın. Çarşamba günü biraz daha rahatlayacaksınız.
OĞLAK (21 Aralık-19 Ocak) İçinde bulunduğunuz çıkmaz sokaklarda kaybolmak istemiyorsanız bu hafta kendinize olan güveninizden asla taviz vermemelisiniz oğlaklar. Hayli zamandır gündeminizi meşgul eden sıkıntıların sonundasınız. Hareketli ve mutluluk dolu anların yaklaştıklarından emin olun. Özellikle salı ve çarşamba günlerinin dinamikleri moralinizi yükseltecekler.
KOVA (20 Ocak-18 Şubat) Fırsatlarla dolu yeni bir haftanın eşiğindesiniz kovalar. Birtakım maddi problemlere rağmen gelecek günlerde yerine getirmeniz gereken yükümlülüklerden başarı ile çıkacaksınız. Sizlerden beklenilen kararları biliyorsunuz değilmi kovalar... Güzel haftanızdan yararlanın ve bir an evvel hareketlenin.
BALIK (19 Şubat-20 Mart) Yeni ayla beraber orijinal düşüncelere ve yepyeni projelere yoğunlaşacaksınız balıklar. İçinizden yükselen reformist rüzgarları gittikçe hissetmeye başladığınız ise kesin. Bunun yanısıra sinirlerinize hakim olmalısınız. Ani değişimlerin yaşamlarınıza girecekleri güzel haftanızda gereken adımları cesaretle atınız.
Nurettin Özdemir
nozdemir@kahveciyiz.biz
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
Fotoğraf : Mehmet Hamurkaroğlu Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir, dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz. <#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 5.287 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
Yukarı
|
Yoktuk Ya Biz
dün...
yoktuk ya biz çoğalırken şu koca deniz
fener alayına tutuştuğunda ki yakamoz
rengarenk ve siyahında saklandı giz
kaç tomurcuk uçurdu rüzgar yeşil çorak
kaç tohum topladın ki bağrımdan toprak
zarı yırtıldığında filiz
şimdi...
demir tavında kırmızısı yangın yeri güz
serin mi serin servi gölgesinde bu ten
yıllar bir yol büyüttüğünde derindi yüz
bugün...
yoktuk ya büyürken bedenimizde sevda
yetmezdi rengi kararmayınca ki canımız
acıdıkça bulur muyduk ki yardan deva
kaç yangın körüklendi ki gözlerimizde kor
kaç sevda açtı bağrımızda ki sümbül mor
rengine sulandığında neden gördük hor
şimdi...
aşk bir vakitlik "ah" zamanlarında büyük
taşındıkça ağırlaşan sol yanımızda can ki
usanmadan taşırız hep olsa da yük
yarın...
yoktuk ya biz dönerken şu fani dünya
sabit yerimizde duran ki gerçekti ölüm
ömür dediğimiz de bir yol güya
kaç seçim doğruydu ki bizden bir haber
kaç yanlışın üstünü kapadı ki hain kader
kırıldığında ipinde ten
şimdi...
sıra sıra döşenmiş önümüzde dağlar kır
beyaz su arklarında aktı koca yaşam ki
kimi yeri aydınlık, kimi yeri sır
Gülcan Talay
Yukarı
|
Sudoku #6
Çözüm: Sudoku #5 SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.
Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız.
Kolay gelsin.
Yukarı
|
Çizen: Semih Bulgur Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir, dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.
Yukarı
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Macaristan'dan bir sanat sitesi.. 1100-1850 yılları arasında yaşamış büyük ressamların eserlerini klasik müzik eşliğinde bulacaksınız. Harika bir müze! 14.500 kadar eser yer alıyor. Rehber esliginde turlar da var.. www.wga.hu
Yılbaşında 25 bin adet lambayla evini süsleyip, Trans-Syberian Orchestra'nın "Wizard in Winter" şarkısına senkronlayan bir mühendisin
harika çalışması. Mutlaka sesli izleyin.http://media.putfile.com/Wizards-of-Winter-Christmas-Lights
Diyelim ki İstanbul dışındasınız veya farklı tiyatro alternatifleri arıyorsunuz. Öyleyse size Devlet tiyatrolarının hem oyunları takip edebileceğiniz, hem de online bilet alabileceğiniz http://www.devtiyatro.gov.tr web sayfasını tavsiye ediyorum.
Tabi ki bir de tiyatro meraklılarının arşivlerinde bulunması gereken bir web sayfası http://www.tiyatrokeyfi.com Popüler oyun tiradlarını bulacağınız tiradlar kısmını meraklılarına tavsiye ediyorum.
Yukarı |
Damak tadınıza uygun kahveler |
Spy Sweeper 4.7.9 [8,52 MB] W9x/2k/XP Deneme - 29.95$
http://www.webroot.com/consumer/products/spysweeper/latestv.html
Eğer salim kafayla internette dolaşmak, girdiğiniz sitelerin sizi taciz etmesini önlemek istiyorsanız mutlaka bu programdan edinin. Denediğim pek çok programdan sonra bunda karar kıldığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Deneme sürümünü kullandıktan sonra paraya kıyıp tam sürümünü satın almanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Haydi iyi traşlarr:-))
Yukarı
|
|
|
|
|
|