Gelin bu projeye destek olun



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 4 Sayı: 934

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 6 Mart 2006 - Fincanın İçindekiler


 

 Editör'den : Göbeemi seviyorum!..


İyi haftalar,

Haftasonu gelince ipin ucu kaçıyor. Haftanın beş günü şekere, ekmeğe dikkat ederken, kalan iki günde kıtlıktan çıkmışa dönüyorum. Bu nedenle göbek kaslarım gelişiyor haliyle. Göbek güreşi tutabileceğim herkesle dövüşe hazırım. Yalnız gazetedeki bir haber yüzünden artık yüzümde güller açıyor. Şimdi "Vallahi benim de aklıma gelmişti." diyeceğim dalga geçeceksiniz biliyorum ama gelmişti inanın. Otururken göbek kaslarım direksiyona temas ettiğinde aklımdan geçmişti. Haber şöyle; "Wisconsin Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmaya göre bira göbeği trafik kazalarında erkeklerin ölüm riskini azaltıyor. 22 bin trafik kazası üzerinde yapılan araştırmalarda bira göbeğine sahip erkeklerin ölüm riskinin %45 daha düşük olduğu ortaya çıktı. Uzmanlar, "Bira içenlerin göbek bölgesinde yağ birikiyor. Bu da kaza sırasında hava yastığı etkisi yapıyor." diye konuştu."

Evet benimki bira göbeği değil ama olsun, ha bira ha fıstık göbeği ne farkeder, göbek göbektir. Önemli olan yağları biriktirmek, biriktirdiklerini uygun alanda kullanmak. Yaşaşın, yağlarımla mutlu olmak için artık bir nedenim daha var. Kıskananlar çatlasın.

Biliyorsunuz bu gece (dün gece) Oskar gecesi. 78. Oskar Ödülleri sahiplerini buluyor. Ben de bir yandan töreni seyrediyorum. Az önce ilk ödülü George Clooney aldı. Galiba en iyi senaryo dalındaydı. Artık bugün sonuçları öğrenirsiniz.

Ben şimdi sizlere hareketli bir şarkı çalıp gidiyorum. Pikapta Electric Light Orchestra eşliğinde Olivia Newton John var, Xanadu. Hepiniz iyi bir çalışma haftası diliyorum. Hoşçakalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur





Yukarı

 

Alper Kutay

 Kahveci : Alper Kutay Erke


  Bakış Açıları

Buruşuk Kadınlar - OnLine satın alabilirsiniz. İkimizin de yoktu birbirimizden farkı aslında, gözlerine baktıkça kendimi görüyordum. Aynı kelimeleri konuşuyor, aynı düşünceleri paylaşıyor, muhtemelen aynı duyguları taşıyorduk... Tek istisna olanı ben biraz daha cidiye alıyordum yaşamı. O ise asmış görünüyordu bunu , daha rahattı benden, ya da öyle görünüyordu dışarıdan...

Bir kaç hafta öncesinde ki o durgunluğu da terk etmişti suratını, donuk bakışları şimdi biraz daha canlı, biraz daha parlaktı.

"Biliyor musun" dedi, "söylediklerin hayata bakış açımı değiştirdi!"... Etrafındaki insanlardan şikayetçiydi. kendisine yöneltilen tenkitlerin haksızlığından ve kendi doğrularının yaşadığı çevredeki çürük zihniyetli insanlar tarafından yanlış yorumlanmasından yakınıyordu.

Çare, o çevreyi imkanları dahilinde değiştirmekti. Bu düşüncesine ilk karşı çıkanlardan biriydim, O'na, nereye giderse gitsin karşısına mutlaka bu insanların birer kopyalarının çıkacağını, kaçmak yerine mücadele etmesi gerektiğini söylemiştim. "Şimdi bırakıp gidersem kendimi yenilmiş hissedeceğim ve bu insanlar tekrar karşıma çıktığına mücadele gücümü de kaybetmiş olacağım, onun için pes etmeyeceğim" dedi, gözlerimin içine bakarak...

Ne mutluydu ki bana bir kaç cümleyle O'nun içindeki o gücü ortaya çıkarabilmiştim. İşin enteresan tarafı ise şimdi bu kısa sohbetin benim bakış açımı değiştirmek amacını taşımasıydı, roller değişmişti, artık şikayetçi olan bendim ve bana mücadele etmemi öğütleyen de O... Hayat ne kadar garip ve istikrarsızdı böyle...

Birileri...
Yok mu hesap soracak adımlarımdan, çiğneyip geçtiğim şu kaldırımların hesabını kim verecek? Ya bakıp gördüklerimin, soluduğum havanın, şehrin ciğerlerime çektiğim havasının vergisini kim ödeyecek? belli ki birileri kıyak geçiyor bizlere, belli ki birileri cömert, birileri seviyor bizleri, birileri ne kadar fedakar olduğunu gösterme yarışında... Tebessümlerimin, gülücüklerimin, kahkahalarımın, beni ben yapan gözyaşlarımın bedelini kim verecek? Ya dalgaları sahili döven denizin, kemanın, kanunun, udun, cırcır böceklerinin, sevgisini fısıldayan sevgilinin, her sabah günaydınıyla güne başladığın bir dost sesinin bedeli? Belli ki birileri torpil geçiyor bizlere, birileri vefalı, birileri unutmuyor bizleri...

Biz istedikçe hiç karşılıksız veriyor, istedikçe cömertleşiyor birileri.
Belli ki o yaşam hala seviyor bizleri...

Alper Kutay Erke


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
1 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Kahveci : Ali Bozdemir


DUMAN

Kırık kuşkanadı satırlar yazdım sana. Aşk kendini büyütmüyor…
Birinin bir gece bir duvara yazdığı yazı, aşk. Güne dönen gecelerde bekletilen uykular. Aşk, senin kusurun.

Kusurlarını gizleyen bir yanın var ve senin. Maviye dönen gece, ışığa çoğalan sesler... Çizgisel dönenimlerinle aykırılığa bir kesinliğin var senin. İtalik yazışmaların mors alfabesine dönüşümü...
Duruşlar vardır. Ona öykünen, onun öykündüğü. 'Masalı lanetli kahramanlar'ın baş eşya sayıldığı anlatılar, alıntılar.
Satır aralarında yer edinmiş bir noktalama, bir baskı hatası gibi, kendiliğinden ama kabul görülen. Mürekkebe yalanmış hokka, divitin ucu, yazının sonsuzluğu…
Kitap kapaklarının tren rayları arasında kaybolan çocuk... Başı dönük, küsük...
Masada çiçek, pencereye kıvrılan… Bakımı gibisin onun geceler boyu. Yarı susuz günlerde yine kendine kapanan.
Mavi ılık okyanus... Yosunlarda birikmiş hüzün, taşa kuşanmış yeşil...

Denizyıldızları, istiridyeler, mercan...
Pencere lekelerisin. Yağmur sonrası cama tutunan, buğusuna imzan atılmış camın. Toz bezinin küf kokusuna aldırışsız siniyor senin toprak kokan yanların. SİLİNİYORSUN! Bir annenin toz bezini kavrayan kararlı elleri, seni içine alan sünger boşluğu. Sendin, kendine her mekânda bir yuva, işte.

Kalıtsal genetiği bir acının. Döller yüzyıllar sonrasına gebe bırakılmış. Bir tüpten alınmayı bekliyorsun... Bir aşka şırınga edilecek, büyüteceksin kendini. Aşk, büyüyecek…
Posterisin nemli duvarın, yırtık. Neme çürüğü verensin, yırtmak için yine kendini, sen.
Büyüyeceksin, aşk seni büyütecek...

Zaman, bir imbikten akıtılan damlalar toplamı… Süzülerek doluyor içine zaman. Ve sen damlalara büyüyecek, bir aşka yeşereceksin... Ki yeşil, bir gizin ucu yırtılan yanı, siyaha arda kalanı... Gizlenmez siyah. GİZLENME!

Sıcak... Güneş'ten dökülen ter... 'de biriken tuz... 'dan kristallenen gözyaşı. Yangın, ilk kurtarılan yok!
Gece'de ter... Hangi yasak deler ki kendini? Bir düş, bir aşka yasaksa, hangi dokunuş kendini masum kılacak?

Sen, gece... Üzeri örtünen, güne dönen ilk ışıklar, karanlık-tan aydınlık!
Uzun uzak yollardan gelen yorgun yolcu vagonu... Duman.
Buharısın işte, dünyadır tüten!

Ali Bozdemir


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
1 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

Vicdan Kayır

 Kahveci : Vicdan Kayır


   SABIRSIZ ÇİÇEK!! ERGUVANLAR

İlkbahar… Uyanış…
Çiçekli mevsim…
Kaplumbağaların kafasını çıkardığı mevsim..
Kelebeklerin kısa ömrüne inat…
Çiçekli bahçeler beton yığınları arasında kaybolan bin bir gece masalları gibi..
Erguvan ve mor salkım zamanı…
İlkbaharın habercisi erguvanlar-mor salkımlar..
Mor dünyanın kısacık ömrü..
Bir içimlik mevsim..
Telaşlı ay..
Erguvan ağaçları… .
Salkım saçak mor inciler
Unutulan mor kokular ..
Hovardaca, hoyratça harcanan mor yıllar..
Mor sarmaşıklar, mor çocukluğum ..
Begonyaların da uyanma zamanıdır:
Çiçeğini 'annem görmeden yediğim ' yıllar..
Çiçekler yenir, mor mevsiminde.. .
Begonyalar taşıdım evime..
Kaç kez kurudu; kökünden..
Kent virüsünde kaybolan çiçeklerdir; .
erguvanlar ..
Pembe, mor, beyaz..
Kent mevsimine(!) nanik yapıyor ..
Erguvanlar …Mor salkımlar ..
İlkbahar umudun yeşerdiği, düşlerin mor salkımlar gibi bilinç üstüne koku saldığı mevsim..
Kent virüsünde yitirilen lezzetler, kokular, renkler, anılar..
Rendelenmiş kentlerde uyanıştır erguvanlar..
Sepete sığdırılmış üç-beş erguvan küçük kızın pazarında..
Kıymet bilmeyenlere satılır.. .
Kıymet nedir ki?
Mor salkımlar rendelenmiş yaşamların vazosunda!
yosun kokusunu taşır
O çiçekli günlerin ilk habercisi…
Müjde böceğinin doğurganlığının ayı!..
Yasemin kokuları, mimozalar, reçel gülleri, ponponlu sarı güller, yaseminler…
Ve tarihlere damgasını vuran erguvanlar…
Sahi kasımpatılara ne oldu, göç mü ettiler?
Arnavut karanfilleri, akşam sefaları..
Çocuklar bilir mi bu çiçekleri?
Sepetçi kızın sepetinde 'erguvanlar'…
Bazen de yapma çiçeğin kopyası 'aynı boyda aynı kalıptan çıkmış 'güller'..
Dikenleri kent dikeni…
Aşkın simgesi kırmızı güller, sepetçi kızın sepetinde…
Yürek değil, can yakıyor !
Sahi hanımelilere ne oldu?
Nereye göçtüler?!
Puslu anılara!
Derinliklerde bir suçmuş gibi hapsedilen duygulara mı?!
Yoksa bir şiirin mısralarına mı sığındı;
mor salkımlar… erguvanlar, arnavut karanfilleri.
Dünya bahçesinin mor uğurböcekleri…
Erguvanlar bekler mi?
Beklemez… Sabrı yoktur!..
Mevsimi geldi mi mor salkımlarını saçar birer birer..
Lodosa, fırtınaya, yağmura rağmen…
Mor salkımların bahçesinde sarı ponpon güller, begonyalar…

Vicdan Kayır


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
3 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Kahveci : Erdem Demirci


Connecticut'tan gelen adam!

Kireçlenmiş boynumu, belki de kopmasına sebep olacak hareketle kıtırdatırken belirdi kapının eşiğinde. Yüzünde aleni bir şaşkınlık ifadesi, ayakta öylece bir süre beni izledi.

"Buyur birader, hoş geldin. Otursana..."

İhtiyatlı bir şekilde tam karşımdaki koltuğa oturdu. Biraz onu izledikten sonra ben de dirseklerimi masaya yaslayıp 'Ulusa Sesleniş' pozisyonunu aldım. Anladığım kadarıyla o hala şaşkındı, bende huzursuz.

"Çay içer misin?
"Evet, teşekkür ederim"

Gürültülü bir burundan nefes verişin ardından telefonla "iki çay" siparişi verdim. Parmaklarımı masada tıkırdatarak birkaç Burhan Öçal solosu attım. Bu garip hava beni yay gibi germişti. Elimle şimdide başımı kaşıyordum. O içeri girdiğinden beri ellerimi bir türlü sabitleyememiştim. Kah açıp kapadım, kah masayı tıklattım, kah...

Neden sonra sordum :

"Nereden geliyorsun sen?"
"Connecticut."

Bu cevapla birlikte geriye doğru yaslandım. Daha gürültülü bir şekilde, yalnız bu sefer ağızdan verdim nefesimi.

"Burada ne işin var?"
"Bilmem, bu senin hayalin."

Dalmışım, sağ elim bunu fırsat bilip çene üstü sakalımla oynamaya koyulmuş. Fark edip hemen ulusa sesleniş pozisyonumu geri kazandım. Pozisyon ve çayın gelişi aynı ana denk geldi. Çay tabağındaki iki şekerden birini tepsiye geriye koydu, çayına tek şeker attı Connecticut'tan gelen adam. Fark yaratmak istedim, bende kıtlama içmeye karar verdim çayımı.

"Sana ne sorabilirim?"
"Aklına ne gelirse..."

Kendinden emin gözükmeye başlamıştı. Bu beni sinir etti. Ellerim bile sinir olmuş olmalıydı, bir süredir hareketsiz duruyorlardı.

"Kararlar veriyorum. Önümde hep şıklar var. Ben her şıkkı değerlendirmek istiyorum. d-)hepsi diye bir seçenek yok mu?"

"Her karar bir yol gibidir. Aynı anda bütün yollardan gidemezsin."

"Hangi yolun doğru olduğunu kestiremiyorum... "

"Doğru? Doğru yoktur, yeterince doğru vardır. Her yolun bir doğruluk payı var. Önemli olan senin bu paydan ne kadar faydalandığın."

"Doğru yoktur da ne demek? Bana kelime oyunu yapma!"

"Senin bahsettiğin bir matematik problemi değil. Soyut seçimler, göreceli sonuçlar doğurur. Göreceli bir sonucunda tam doğru olması saçma olmaz mıydı?

"Bunları Connecticut'ta mı öğrendin?"

"Yo hayır... Neden Connecticut diye de ben sana sormak isterim?"

"Bilmem, ismi hoş..."

"Bundan bile emin değilsin bak. Emin olmayarak, ne kadar zaman kaybettiğini görmüyor musun? Her ayağın tökezlediğinde başa dönemezsin. Ya taşı çek, ya da zıpla artık!"

"Bana bak, bana 'hayat nedir?' diye ağlayan ergen çocuk muamelesi yapma!"

...Dedim ama ses tonum ağlamaklı çıkmıştı. Fark etmiş olmalı, ağzının kenarında minik bir tebessüm belirdi. Sol elimle "hadi lan oradan" hareketi yaptım. En azından ben o hareketin "hadi lan oradana" karşılık olduğunu düşünüyordum.

"Mutlu değilim."
"Kimse mutlu değil."
"Beni ilgilendirmez, ben mutlu değilim."
"Ne istiyorsun peki?"
"Rahat... Rahat etmek, rahata kavuşmak, rahat olmak... Başka sayayım mı?"
"Rahat batmak?
'Bak şu Connecticut'lu deyyusa, yine açığımı yakaladı' diye düşünmeden edemedim. Gerçi bu bir açık değildi, kelime şeysi yapmıştı sadece, oyunu!

"İnsana neden rahat batar bilir misin?" diye sordu. Kaşlarımı kaldırıp başımı iki yana doğru sallayana kadar devam etmedi.

"Tıpkı burnun sürekli aynı kokuyu almaması gibi, sahip olduklarını yok sayarak, sanki hiçbir şeyi yokmuş gibi kendini boşlukta hisseder. Sürekli yeni kokuların peşine düşer ve bir süre sonra onları da duyamaz hale gelir. Bu arayışın belli bir sonu yoktur. Kimi zaman bazı olaylar sahip olduklarını hatırlatır, elindekinin kıymetini gösterir. Yalnız hatırlatmanın bedeli fahiştir, daha büyük bir boşluğa da yol açabilir. Önemli olan yaşarken nelere sahip olduğunu bilmektir, kaybettikten sonra değil."

Biraz duraklayıp, beni süzdükten sonra;
Bak mesela çay içip, sohbet ediyorsun bundan ala rahat olur mu?" dedi.

Akıllı konuşuyor kabul ama bende üstüne gitmeye niyetliydim. İşaret parmağımı ileri geri sallayıp kısa bir müddet için durakladım, 'düşünüp de konuşacak herhalde' havası kattım kendime.

"Olur. Bu oda yerine ada, Connecticut'tan bir adam yerine Miami'den bir kadın olabilirdi pek ala."
"Elbette. Hatta söylediklerinden daha iyisi de mümkün."

Devam etmedi. Uzun ve derin bir sessizlik oldu. Baktım çayı bitmiş, bir çay daha mı söylesem acaba belki çekiniyordur istemeye gibi gereksiz düşüncelere daldım. "Heehhh" diye iç çekerek kafamı salladım. Bu numarayı iyi biliyordum, söyleyecek bir şey bulamayınca yapılırdı genelde.

"Ehh havalarda soğuyor yavaş, yavaş..."

Ah! Bu kadar gerzek olamam. Nerden çıktı şimdi bu hava muhabbeti. O da başını cama doğru çevirip tekrar bana döndü, onaylar gibi öylesine başını salladı.

"Eee?" dedim.
"Seni bekliyorum."
"Ne yapmam gerek?"
"Şu an bulunduğun şartları daha iyi hale getirmek için bir şeyler yaparsın diye ummuştum."
"Hıı..."

'Hıı' demiştim ama daha çok bir öküzün 'möö' demesini andırdı bu bana. Yani yerimde bir öküz olsa benim kadar bir tepki verebilirdi zaten.

"Kolay değil öyle beyim bir anda her şeyi değiştirmek. Hayat bu, bizde belli başlı kaygılar güdüyoruz elbet."

"Söylediklerini hiç anlamıyorum. Bir şeylerin değişmesi gerektiğinden dem vuruyorsun, değiştirmek için çaba göstermemeni de sosyal kaygılara bağlıyorsun. Ne istediğine bir karar ver! Yaşadığın zaman sınırlı, bunu değil başkasının, kendinin bile berbat etmesine izin verme!"

Arkama yaslandım. Yine iç çekip kafamı salladım. Yalnız bu sefer bir farkla, söyleyecek bir şey bulamadığımdan değil, kalmadığından... Konunun dallanıp budaklanmasını istemedim, gerekte yoktu zaten. Temel şeyleri, basit bir şekilde anlatmıştı.

"İzin verirsen, yapacak işlerim var" dedim kibar bir ses tonuyla. "Hay hay" diyerek yanıtladı, ellerini dizlerine vurarak ayağa kalktı.

"Yolun uzun, nasıl gideceksin?"
"Takma kafana, şu kapıdan çıktım mı 'puff' diye yok olurum zaten"
"Belki... Eemm. Sana yine ihtiyacım olabilir."
"Ne zaman istersen, yardım etmeye çalışırım."
"Peki, teşekkür ederim. Güle güle o zaman."
"Hoşçakal"

Ve öylece çıkıp gitti kapıdan Connecticut'tan gelen adam. Sinirlerim biraz bozuldu, sanırım şekerim de düştü. Hemen çay ocağından üç şekerli bir çay söyledim kendime. Ellerim telefonuma gitti bu kez, bir dost bulup ta içebilmek umuduyla...

Erdem Demirci


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
2 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 YILDIZINIZ KIPIR KIPIR, YA SİZ?


  Ailenizin Yıldız Falcısı : Nurettin Özdemir


KOÇ   (21 Mart-20 Nisan)
Yeni haftanızın elektrikli günlerinde sevdiklerinizi ihmal etmeyin sakın koçlar. Ulaşmakta geciktiğiniz emellerin ellerinizden kaymalarına sinirlenerek ortamları daha da kızıştırmayın. Tecrübe ve kabiliyetlerinizi inançla birleştirin. Gelecek başarılar için ziller çalmakta koçlar. Sabırlı olun ve sahnede yerinizi alın.

BOĞA   (21 Nisan-20 Mayıs)
Aşk ve duygular tanrıçası Venüs' ün sertlikler kralı Satürn ile vuku bulacak çatışmalarından gelecek günlerde etkilenmeniz muhtemel boğalar. Kızgın yağların üstlerine yine kızgınlık dolu gözyaşlarınızı akıtmaktansa kendinizi rahat tutmaya çalışın. Haftanız yavaş yavaş birşeylerin sonunun gelmekte olduğunu fısıldamakta. Cesaretle dinleyin.

İKİZLER   (21 Mayıs-21 Haziran)
Sabırsızlık neredeyse tüm zodyağa hakim bu hafta ve sizlerde bu konjonktürden kaçamıyorsunuz ikizler. Savaşçı değil ama tam aksine olaylara bir adım geriden bakarak gülümseyen ikizler olun. Başarırsanız enerjilerinizin yeni haftanızda doruklarda seyredeceklerinden emin olabilirsiniz.

YENGEÇ   (22 Haziran-22 Temmuz)
Sosyo- profesyonel aktivitelerinizde çok önemli bir sonuca varmak üzeresiniz yengeçler. Bir görüşme gittikçe gündeminizi bayağı meşgul edecek. Bunun doğuracağı streslere yoğunlaşmaktansa programlı davranarak vakit kaybetmemeyi yeğlemelisiniz. Manevi baskılarla kendi kendinize bunaltı yüklemeyin...

ASLAN   (23 Temmuz-22 Ağustos)
Yıldızların azizlikleri bu hafta içerisinde sizleri epey meşgul edecek aslanlar ama bundan daha önemli bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Bir çoğu geçmişten kaynaklanan kızgınlıklarınıza vedalara hazırlanın. Gönül kafesinizin kapıları açılmak üzere, korkmadan kendinizi salıverin. Mutluluklar sizleri beklemekte.

BAŞAK   (23 Ağustos-22 Eylül)
Yeni haftanız da size rağmen alınması muhtemel bazı kararların isteklerinize tam uymadıklarına şahit olacaksınız başaklar. Kendinizi bu tür oluşumlara kaptırmadan ve mutlaka savaşlara girişmeden politik davranma yolunu tercih edin. Bazı başaklar karşılaşacakları sahte yapılı ve yalan dolanla bezenmiş insanlardan uzak durmalılar.

TERAZİ   (23 Eylül-22 Ekim)
Zodyağın bu hafta ender şanslı burçlarından birisi de sizinki teraziler. Venüs' ün burcunuza taht kurarak gönülleri ısıtacağı önümüzdeki günleri doyasıya yaşamalısınız. Dramalar veya gül suyuyla yıkanmış romantik ilişkiler aslında sizi artık ilgilendirmiyor bile. Güzel dostluklara sahip olmanız ruhunuza ferahlık getirmekte teraziler.

AKREP   (23 Ekim-22 Kasım)
Şansların temsilcisi Jüpiter'in varlığına rağmen bu hafta Satürn sizlere biraz muziplik yapacak gibi görünmekte akrepler. Venüs' le birlikte çarpışmalarından dolayı bazı projeleriniz yalpalayabilirler. Bunun bilincinde oluşunuz sürprizlere hazırlıklı durmanızı sağlayacaktır.

YAY   (23 Kasım-20 Aralık)
Mutlaka haklı olduğunuzu düşündüğünüz bir olayda gelişmelerin istediğiniz gibi cereyan etmeyeceklerini görecek ve çok içerleneceksiniz yaylar. O halde sizde fosillenmiş şemalardan vazgeçerek gereksiz yükleri omuzlarınızdan atıverin gitsinler... Doğacak enerjilerinizin yüksekliklerine sizlerde şaşıracaksınız emin olun.

OĞLAK   (21 Aralık-19 Ocak)
Yeni yılınızın getirmekte olduğu şanslara rağmen, haftanızın güzel perspektiflerine rağmen bir yerlerde aksayan birşeyler var, öyle değil mi oğlaklar... Kendinizce görünmez duvarları etrafınıza ören sizden başka kim olabilir ki... Yaşamın seyircisi olmayı bırakın ivedelikle hareketlenin. Mutluluklar kapıdalar.

KOVA   (20 Ocak-18 Şubat)
Burcunuza bir haftalığına yerleşen Satürn' ün yüzünden mesleki heveslerde bariz bir motivasyon noksanlığı hissedilecek kovalar. Maddi konularda alacağınız kararlara özen göstermelisiniz. Sevgileriniz ise geçici kozmik türbülanslardan etkilenmeyeceklerinden onlara güvenebilirsiniz.

BALIK   (19 Şubat-20 Mart)
Balıklara yeni hafta da yepyeni perspektifler açılmakta ve bazı şeylerin eskisi gibi olmayacakları kesin. Yeni atılımlara yönelmeye bu sefer cidden kararlısınız balıklar. Sanki dağları silkeleyecek güçleri içinizde hissedeceğiniz günlere girmektesiniz. Sabrettiniz balıklar şimdi sevinçten bayram edebilirsiniz.

Nurettin Özdemir
nozdemir@kahveciyiz.biz


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
4 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu


Milenyumun Mandalı

Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haşmetoğlu'nun e-romanı görsel öğelerle süslendiğinden, aşağıdaki adresten tek tıklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üşenmeyin... Tıklayın... Ayrıca bugünden itibaren duygu ve görüşlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz.
http://www.kmarsiv.com/xfiles/mandal_1.asp

Devamı yok. BİTTİ

hasmetoglu@kahveciyiz.biz

Bu romanı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 8,588,588,588,588,588,588,588,588,58
              444 Kahveci oy vermiş.
58261 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Dost Meclisi



Fotoğraf : Mehmet Hamurkaroğlu

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 5.462 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı

 

 Tadımlık Şiirler


Bahar geliyor

Güneş batıyor gözlerime, yüreğime
Acıtmıyor canımı keyifleniyorum aksine
Çekiyorum içime pervasızca güneşli havayı
Neşe doluyor içim
Bahar geliyor bahar

Çiçekler açacak, kuşlar şarkı söyleyecek
Ağaçlar yeşillenecek, sular şakırdayacak
Kuzular meleyecek, kelebekler uçuşacak
Arılar bal için dolaşacak
Bahar geliyor bahar

Aşk başlıyacak yeni yeni
Duygular yüklenecek yüreklere
Bir heyecan saracak heryanı
Sevgiler yaşanacak acı tatlı
Bahar geliyor bahar

Hüzünler yaşanacak, kalpler kırılacak
Sevinçler olacak, üzülenler gibi
Zamanla yenilenecek kalpler daha temkinli
Yeşerecek tomurcuk sevgiler
Bahar geliyor bahar,

Açsın gönlünüzde sevgiler
Sarsın etrafınızı aç kalpler
Dolsun içinize sevdalar
Kırmasın birbirini arkadaşlar dostlar sevgililer
Bahar geliyor bahar.

Yücel Haksal

Yukarı

 

 Bulmaca - Sudoku


Sudoku #12



  Çözüm: Sudoku #11
SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.

Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız.

Kolay gelsin.

Yukarı

 

 Biraz Gülümseyin




Çizen: Semih Bulgur

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

Yukarı

 

 Kıraathane Panosu


 Nilgün Çevik Ebru Sergisi
    Nilgün Çevik Ebru Sergisi .:. 3-16 Mart 2006 Cemal Reşit Rey Konser Salonu Fuayesi

Yukarı

 

Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar

  Şef Garson : Akın Ceylan

San Diego'da bir uzay ve havacılık müzesi var. Nereden mi biliyorum? Tabiki internetten. İnanmazsanız http://www.aerospacemuseum.org/ kısa yoluna tıklayıp siz de görün. Özellikle çocuklara havacılığı sevdirmek için, çocuk sayfası yapmışlar.

Bu da Asian aerospace tarafından hazırlanmış olan web sayfası. Bence bu web sayfasının en hoş kısmı http://www.asianaerospace.com/aircraft_photo_gallery01.asp kısa yolundaki resim galerisi. Gökyüzü sevdalılarına özellikle tavsiye ediyorum.

Ve tabiki Türk Hava Kuvvetlerinin ve Türk halkının gururu Türk Yıldızları http://www.turkyildizlari.hvkk.mil.tr/galeri.html Kısa yolda sizleri resim galerinine yönlendiriyorum. Web sayfalarında ayrıca tarihçeleri, kadroları ve uçuş planlarıyla ilgili bilgilere de ulaşabilirsiniz.

İşte bu da, yerde pilotluk yapanların sitesi http://www.f1turkey.com/ Formula 1 hakkında bilmek istediğiniz ne varsa belki de bütün cevaplar burada. İster Michael Schumacher, ister Niki Lauda , bütün efsane pilotlar ve daha fazlası burada.

Yukarı

 

 Damak tadınıza uygun kahveler


CD to MP3 Freeware 1.3 [1.05 MB] W98/2k/XP FREE
http://www.eusing.com/Download/cdtomp3freeware.exe
CD'den mp3 hazırlamak için hala bir programı olmayan kahveciler için güzel bir seçenek. Kullanımı son derece basit olan bu program mp3'e meraklı herekese tavsiye edilir.

Yukarı





Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20060306.asp
ISSN: 1303-8923
6 Mart 2006 - ©2002/06-kmarsiv.com