Gelin bu projeye destek olun



Yazılan,  Okunan,  Kopyalanan,  İletilen,  Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete Yıl: 4 Sayı: 936

Sisteme gir!

Merhaba Sevgili KM dostu, hoşgeldiniz!

 8 Mart 2006 - Fincanın İçindekiler


 

 Editör'den : DİKKAT! BUGÜN KADINLAR GÜNÜ!..


Merhabalar,

8 Mart 2005 - BeyazıtBalık hafızalarımızı yoklamanın tam sırası. Malum bugün "Kadınlar Günü". Bir sene önce yenilen dayakları mutlaka unutmuşsunuzdur bayanlar. Hafızalarınızı yoklayın hatırlayacaksınız. Hani sıradan bir yürüyüş olarak başlayan gösteriniz cop eşliğinde Tayland boksuna dönmüştü. Hani yediğiniz dayaklar yurtdışında epeyce ses getirmişti. Herkes olayları kınamıştı. Ama iki büyük yetkili gene diyeceklerini demiş topu atacak birilerini bulmuştu. Valimiz provakasyona geldiklerini iddia etmiş, Tayyip Bey Avrupa'ya olayları medyanın ispiyonladığını söyleyerek ilgili yerlere gereken mesajları vermişti. Olaylarda dayak yiyen kadınlar yargılanmış 3 ay sonra beraat etmişlerdi. Dayak atanlar için açılan soruşturmada bir sonuca varılamamıştı. Hatırladınız mı? Hatırlamadıysanız yukarıdaki resme bir bakın, belki aklınıza birşeyler gelir. Aman ha dikkatli olun, bugün Kadınlar Günü. Gününüz hayırlara vesile olsun. Amin.

Hay kafanıza Aliye kadar taş düşsün!.. Nereyi kaldırsam altından Aliye çıkıyor 3 gündür. Sudan çıkmış ak kaşıkların hepsi bir olmuş Aliye'yi Taksim'de sallandırıyor. Kara melek olduğu zamanda bu haltı yeseymiş olurmuş ama Aliye iken yaparsa olmazmış. Be hey aptal kutusu müdavimleri, o bir kurmaca hikaye. Aliye bir masal. Esnete esnete lastik ettikleri bir kandırmaca. Yok sizin hedefiniz Sanem'se haydi gidin işinize. Olay bizler için sadece temaşa zevki veren bir magazin haberi. Hemen her yerde karşılaşabileceğimiz türden basit bir aldatma. Acı veren sorun sizin değil Esra ile Kudret'in. Bir yolunu bulur onlar çözerler meseleyi nasılsa. Size ne oluyor? Siz başınıza geldiğinde celallenin şimdi değil. Hay Allah ben neler diyorum yahu? Çakır dizide öldüğünde ardından gıyabi cenaze namazı kılan bir ırkın efradı olduğumu nasılda unuttum. Aliye asıl benim kafama düşsün... Ah nerede o günler!...

Kadınlar gününde adını yanlış anlamazsanız size güzel bir şarkı dinletmek istiyorum. Bana göre dünyanın en iyi seslerinden biri olan Sarah Brightman söylüyor, Harem. Dayaksız, copsuz, slogansız güzel bir gün diliyorum, esenkalın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur





Yukarı

 

 KahveRengi : Alaattin Bender


KEMANIMIN SESİNE KULAK VEREBİLSEYDİN EĞER ...

Adnan TuraniDoku Sanat Galerisini gezerken masanın başında sürekli bir şeyler çizen kalın kaşlı, gözlüklü, yaşını hiç de göstermeyen birine sıkça rastlamışımdır. Tıpkı, Turan Erol'un 1945 yılında onu Milas'ta tanıdığı gibi: "Bir kış akşamı, Halkevi'nin bir yanında çay, kahve içilebilen kitaplığında oturmuş vakit geçiriyorduk. Salonun bizden uzak bir köşesinde yalnız başına oturan ve kucağındaki deftere eğilmiş bir şeyler çizen genç bir adam dikkatimi çekti. Çatılmış kaşları, gözlerinin üstüne dökülmüş düz, kabarık ve gür saçları, sinirli ve gergin duruşu ile bulunduğu yere uymakta güçlük çeken bu adama önüne geçilmez bir tecessüsle, bir anda yaklaştığımı hatırlıyorum. Adnan'la ilk karşılaşmamız böyle oldu. Kereme Körfezi'nin üstündeki Ören'de öğretmenlik yapıyordu. Adnan o sıralarda. ... Yüzlerce desen ve kroki çizmişti. İnsan vücudunun hareketlerini, oranlarını ve yapısını araştırmaktan hoşlanıyordu. İnsan vücudunu, hayvanları, ağaçları, yaprakları sabırla, sadakatle inceleyip çiziyordu. Adnan Turani'yi ben o zaman yolunu şaşırıp Milas dağlarına düşmüş hırçın, heyecanlı, içinden hiç kimsenin farketmediği rüzgarlar esen farklı bir yaratılış olarak görmüşümdür. Bugün de bu görüşüm değişmiş değildir. 20 yaşındaydı ama, çizgide ulaştığı ustalık, yetenek şaşırtıcıydı." Anlaşılan, aradan 59 yıl geçmesine rağmen değişen bir şey olmamış. Turani'nin gerçekten de desende, figüratif resimde ulaştığı zirve övgüye değer.

Adnan TuraniRenkler öteden beri hep ilgimi çekmiştir. Renkleri tüpten çıktığı gibi kullanabilme cesaretini gösterebilen yegane sanatçılardan biridir Turani; öyle ki yeri geldiğinde fırça bile kullanmaksızın boyaları tuvalle buluşturur.

Yaklaşık 10 yıldır izlerim Turani'nin resimlerini. Resimlerinde çizgi ve içiçe geçmiş boyalı düzlemlerden oluşan geometrik bir kurgu gözlemlemek çoğu zaman olasıdır. Zaman zaman da tual yüzeyini boya dokusu görülmeyecek incelikte renklendirerek hazırladığı zemin üzerine inşa eder resmini. "Ben, resmin üzerine oturacağı büyük zemin ile ilgili altyapıyı çözdükten sonra onun üzerine resimsel üst melodiyi biçimliyorum" dediği gibi. Bu sırada, yer yer bazı bölümleri korurken, diğer zeminlerin üzerini boya katmanlarıyla kapatır. Kimi zaman fırça sapı veya bir tür silgi uçlu kalemle bir çırpıda figürü yerleştirerek resmini tamamlar. Sanki kara tahtaya tebeşirle resim çizer gibi. Renk ve boyanın biçimlenme serüveni ile aldığı soyut değerler ve çizgiler, başından sonuna bir defada gerçekleştirilmiş bir etkidedir. Herhangibir kararsızlık ve duraksama görülmez.

Adnan TuraniOnun daha önceki çalışmalarında zaman zaman belirtileri görülen kimi arkaik biçimleme eğilimlerinin, sanat tarihi alanında yaptığı araştırmaların da etkisiyle 1972'den itibaren daha bir bilinçli olduğu kabul edilir. Geçmişin sanat kültürü birikimlerini incelemek, sanatçının enerjisini daha doğru kullanmasını sağlar. Don Kişot ve atı (1978), Horoz (1981) ile Oryantal dansöz (1984) arkaik biçimleme eğilimlerinin sonucu ortaya çıkan kaligrafik resimlerdir. "Sanatçının kaligrafik notların kompozisyonuna varması için, büyük leke ve çizgileri bir defada yerine oturtma gücüne ulaşması gerekir. Burada algılama gücü, heyecan ve disiplinin içiçe olması gerekir." diyerek bunun sanıldığı kadar kolay olmadığına işaret eder Turani. Aradan 20 yıl geçmiş ve mürekkep lekeleri arasında ortaya çıkan "oryantal dansöz", bu en son sergisinde tuval üzerinde yağlıboya resmi olarak hayat bulur. Turani'ye göre "kompozisyon heyecan verici bir etki biçimidir; bir etkinin sanatsal biçime dönüşmesidir." Turani, soyuta bir özenti olarak değil, resimle ilgili heyecanlı bir yaşantı ifadesi olarak yaklaşır. Bir resimden ötekine, görsellik dinamizminin boyutlarını araştırır, boyanın renge dönüşen sınırında gezinmekten hoşlanır, resimsel biçimin sonsuz olanaklara açık olduğu gerçeğini vurgular.

Adnan TuraniTurani, Sanatın kendisine yaklaşmayı düşünenden yürekli ve dürüst (samimi) olmayı istediği düşüncesini savunur. "Sanatta ve yaşamda yürekli cesareti kendinde bulamayanlar, bir sürü insanı olmak damgasını üzerlerinden kazıyamazlar ve yaşamları da renksiz, sıkıcı geçtiği gibi, sonunda da bir hiç olarak yok olup giderler. İnsanın kendi hür iradesinin kutsallığını bilmesi, bilincinde olması, nitelikli bir kişilik için son derece önemlidir. Aslında bu bir yaşam kuralıdır ve sanatçı olmak, insan olmak ve gerçek amaç olan bilinçli biçimde mutlu olmak için son derece geçerlidir. Yaşamın anlamına varmanın ve yaşama anlam vermenin, ancak yaşamın anlamına varmayı engelleyen tabusal beylik düşüncelerin dışında kalmakla olası olduğunu görüyorum" demiş ve "yaşama, sanata, kısacası yaşama sanatına ömürlerini bilinçle vererek girmeye çalışanlar varıyorlar" diyerek sözlerini noktalamıştır.

Adnan TuraniTurani'nin "Ben, kendime özgü bir boya güzelliği arıyorum" diyerek özetlediği resimlerini başlıca üç grupta toplayabiliriz diye düşünüyorum. İlki, "Natürmort", ki en önemli örneklerinden biri sarı bir vazo içerisindeki "siyah yapraklı çiçek (1986)" resmidir. İkincisi, "peyzaj" resimleri. Çoğu zaman Marmaris ve Gökova görünümlerinin üçgen, dikdörtgen ve dairesel geometrik formlarla anlatıldığı, hep de mavinin hakim olduğu, "mavi düş", "benim tatil yerim" ve "Rıza'nın kümes palas" gibi adlar alan soyut ve lirik resimler. Kimbilir, belki de 1945'de bizzat tanıyıp yaşadığı Kereme Körfezinin izleri bunlar. Üçüncü ve belki de en önemli resimleri "figüratif" resimlerdir. Özellikle de "Venüs" zerafetine bürünmüş kadın figürleri. Hep de sol omzuna kemanını dayamış, sağ elindeki yayı kemanın telleri üzerinde buluşturan müzisyen kadınlar; ki o kadınlar Turani'nin peşinde koştuğu resimsel melodiye tanıklık eder gibidirler. Kimi zaman kemanın yerini viyolonsel, ud, mandolin, piyano ve def alabilmektedir. Müzik tutkusu sanatçıda o kadar yer etmiştir ki, kimi zaman CSO orkestrasını dahi resimlemeye cesaret edebilmiştir. Gerçekte, Turani kemana karşı büyülenmiş, öğretmen okulu ve yedeksubaylık dönemlerinde bir süre kendisi de bizzat keman çalmıştır. Kadın figürleri sadece keman çalmakla yetinmez, aynı zaman da aşkın, zerafetin, estetik kaygıların timsali, cinselliğin sembolüdür onlar. Sanatçı ikili (kadın ve erkek) figürlü resimlerinde kimi zaman Romeo'nun Juliette'e serenadını, kimi zaman Mehmet Aksoy'un "Vahdet-i Vücut"unu, kimi zaman da ünlü ressam Gustav Klimt'in birbiriyle öpüşen sarmaş dolaş çiftlerini çağrıştırır bizlere.

1925 İstanbul doğumlu sanatçı Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümünü bitirdikten sonra 1953-1959 yılları arasında Münih, Stuttgart ve Hamburg Akademilerinde Lisans ve uzmanlık öğrenimini tamamlar. 1958-1959 yılları Turani'nin, soyut sanatın anlamını ve olanaklarını kavradığı yıllardır. Bu dönem aynı zamanda onun Paris, Madrid, Zürih, Basel, Amsterdam, Venedik, Roma gibi kentlerin müze ve galerilerinde, Rembrandt, Rubens ve Picasso gibi önemli ustaları yakından tanıma fırsatı bulduğu yıllardır. Yine bu yıllarda Turani, Karl Appel, Miro, Chagall ve Picasso gibi sanatçıları konferans, gösteri ve atölye ziyaretleri vb. yollarla yakından tanıma fırsatını bulmuştur. 1972-1973 yılları arasında "Modern Resim Sanatını Yaratan Etkenler" adlı tezi ile doktora derecesini alır. 1978 yılında ise "Resimde Geometri İşlemleri ve Sorunları" üzerine doçentlik tezi hazırlar ve 1986 yılında Bilkent Üniversitesi'nden Profesörlük ünvanını alır. Sanatçının "Güzel Sanatlar Sözlüğü", "Dünya Sanat Tarihi" başta olmak üzere pek çok yayınlanmış eseri bulunmaktadır. Seçilmiş Ödüllerinden bazıları: 1971'de 32., 1974'te 35. DRHS* (Başarı Ödülleri), 1991'de Ankara Sanat Kurumu (Yılın Sanatçısı Ödülü), 1993'te Simavi Vakfı (Görsel Sanatlar Ödülü).

Yaşasın Sanat. Yaşasın Hayat.

DRHS* : "Devlet Resim Heykel Sergisi" Yarışması Kaynakça: Mayıs 1989 tarihli, Enlem 80 yayınları arasında çıkan "Adnan Turani - Desenler, Boya Resimler" kitabı.

Alaattin Bender
www.alaattinbender.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
5 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

Nesrin Özyaycı

 Yansımalar : Nesrin Özyaycı


   8 Mart...

Tek bildiğim bir tarih belleğimde kazınmış..."Dünya Emekçi Kadınlar Günü"...
Ya da "ezilen kadınlar günü"...

Kadın sözcüğü ne kadar geniş benim dünyamda...

En aydın diye tanıdığımız büyük yazar Nazım Hikmet'in bile yazdığı şu dizeler...

"Kadınlarımız
Soframızda yeri
öküzümüzden sonra gelen
Bizim kadınlarımız..."

İşte kadın kimliği dünyada. Ezilen, sömürülen, beklenen, sevilen, türkülere yürek katan kadınlar. Hep üreten kadınlara hayran oldum... Kadın gibi kadınların önünde saygıyla sevgiyle eğilmekteyim... Kadın kadındır dünyanın her yerinde... Afrikalısı da Amerikalısı da aynı değişen şey yok aslında. Hepsi ezilmiş, aşağılanmış ama direnmiş her nasılsa.

"Analara kıymayın efendiler" diyen de "Ana gibi yar olmaz Bağdat gibi diyar olmaz " diyende bir ananın evladıdır. Analık duygusu, şefkat güzelliği Tanrı'nın kadına verdiği en kutsal hediyedir diyorum... "Ana hakkı ödenmez", "Cennet anaların ayakları altındadır" sözleri dinimizin kadına vediği değeri anlatmaktadır.

Ancak ne var ki toplumumuz kadını istediği şekilde kullanmakta ve istismar etmektedir. Biz bu kullanıma müsaade etmeden onurluca yaşama savaşımızı vereceğiz. Biz üretimin içinde olmalıyız. El işlerimizle, beyin gücümüzle üreterek sorunlarımızı aşmaya çalışmalıyız. Nasıl mı? Ekonomik olarak, edepli olarak. Temizliğe giden Ümmühan teyze'me, fabrikada kilim tezgahlarında çalışan Ayşe'ye, yönetimde söz hakkı olan Fatma Hanım' a, genel evde en ağır görevi üslenen Arzu' ya yürekten katılmaktayım... Yaşam savaşlarımıza, ezilmişliğimize, direnişimize, ağrımıza giden davranışlara...

İnsanları kadın, erkek diye ayıran feminist ve ataerkil ırkçı soy kırımı şiddetle eleştirmekteyim. Kadın, erkek yoktur insan vardır. Saygın, sevgin yüce insanlık onuru vardır diye düşünmekteyim. Rağbet güçlüye, güzele, paralıya değil insanadır diyorum. Kadına uygulanan fiziksel şiddetin yaygınlaştığı günümüz dünyasında kadına daha içten, daha insanca davranılması isteğimdir.

Ataerkil erkek egemen toplumumuz yapısından az da olsa sıyrılıp, arkasında kadın desteği olan erkeklerimizi daha ılımlı düşüncelerle kadın yaratıcılığına destek vermeye davet etmek istiyorum. İşte o zaman daha güzel çocuklarımızla, daha güzel bir dünyanın barışık kucağındayız. En güzele doğru, sevgiyle, saygıyla...

Nesrin Özyaycı
http://www.nesrinozyayci.com


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,209,209,209,209,209,209,209,209,20
5 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Kahveci : Şadıman Şenbalkan


KADIN İNSAN

...yapan benim
yıkan, yakan benim
her taşın altından
çıkan benim
feza benim
suç ve ceza benim
Havva'yım Ademim
kıyamet kopacak
bitince erdemim
kah akıllıyım
kah aptal...
ama ben...
Allah'ın şahaseriyim
Ruhum, bedenim, canım
Ben insanım...

Merhaba...
"Kadın İnsan'a dair yukarıdaki dizeleri yazdım Sekiz Mart Dünya Kadınlar Günümüze...
"Kadın İnsan" konulu bu yazıda ilkin başlangıçlarını düşünmeden edemiyor insan. Adem ile Havva'nın ilk erkek çocuklarını tanıyoruz, (Habil, Kabil).
Ya ilk kız çocuklarını?
Bilenler var mı?
Adları neydi, sarışın esmer? Kardeşleri gibi yaramazlık yaparlar mıydı?
Elbette tüm bunları yalnızca düşünmek değil, araştırmakta gerekiyor.
Kadın İnsan:
Geçmiş Kadın
Şimdiki Kadın
Gelecekte Kadın
Geçmiş Kadın'ı cennetinde nurlar içinde ve 'şimdilik kaydı' ile bırakalım, ve şimdiki kadına "merhaba" diyerek kadınlar gününün de şimdiki kadını irdeleyelim:
Şimdiki Kadın kimdir?
Adı var mı? Ne kadar mutlu ne kadar, mutsuz? Kendine ilişkin neler biliyor, neler bilmiyor? Bu gibi daha nice soruları düşünecek, araştıracak zamanımız var mı? (İnşallah göreceğiz).

Efendim imkanlarım olsa da ülke çapında sosyal ekonomik alanlarda "ad" sahibi birkaç yüz insanı tek tek ziyaret edip, şu soruları sorsam diye düşünüyorum:

1-Kadınlar ülke nüfusunun yüzde kaçını oluşturuyor?
2-Okuma yazma bilmeyen, ilkokul sonrası eğitim aldırılmayan kadınların sayısı? Ve yüksek öğrenim gören kadınların sayısı?
3-Köylerde kentlerde yaşayan kadınların yüzdesi?
4-Sosyal güvencesi olmayan kadınların yüzdesi?
5-İmam nikahlı kadın sayısı?
6-Şiddete maruz kalan kadınların yüzdesi?
7-Kadın sığınma evlerinin sayısı?

"...Aman efendim, kim sayacak bütün bunları"diyen olur mu acaba?
Varsayalım ki oldu.
Hemen karşı bir soru:
"Aman efendim.... Yoksa kadın "SAYGIN" bir varlık, insan değil mi ?
Gelin biz bu işin peşini bırakmayalım, istatistiklere bakıp, daha birçok düşünelim.

Sevgili kadınlar, her birinizi saygıyla selamlıyor, Kadınlar gününüzü kutluyorum...

Bütün güzelliklerinin kaynağının iki kez selamlıyorum...

Bir selam
İNSANLIĞINIZA

Bir selam
KADINLIĞINIZA

Şadıman Şenbalkan


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,759,759,759,759,759,759,759,759,759,75
4 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Kahveci : Temirağa Demir


Kadın-kadın eşitsizliği ve kadınlar günü…

Bugün dünya kadınlar günü!

Aslından çarpıtılmış bir gün olarak görüyorum ben bu günü.

İsyanın devrimin sesidir Dünya kadınlar günü…

Bütün kadınların günüdür. En üst düzey yöneticisinden, işçisine, ev hanımından, hayat kadınına bütün kadınların günüdür.

Ücra köylerde ülke ve dünya gündeminden uzak, tek görevi çocuk doğurmak olan ve eşleri olacaklar tarafından aşağılanan ve ezilen kadınların günüdür.

Belli bir ücret karşılığında kıllı,göbekli ve tiksindirici kılıkla piyasada dolaşan insanlarla sevişen kadınların günüdür…

Gelmişine geçmişine ağız dolusu küfreden kadınların günüdür…

Bir fahişe için ne anlam ifade eder ki bugün…?

Kim çiçek alır onlara, yine belli bir ücret karşılığında sevişip ücretlerini alıp gizli köşelerde gözyaşı dökerler… Siz göremezsiniz, sadece göstermelik kadınların gününü kutlarsanız hepsi bu. Onlar siz duymasanız da size de söverler, bu hale düştüklerine gelmişlerine geçmişlerine küfredilmemesi gereken bir çok şeye küfrederler…

Şimdi onlar yine Beyoğlu’nun arka sokaklarında kamyonların sıkça geçtiği yol kenarlarında “müşteri” dedikleri o kıllı ve göbekli adamları beklerler…

Kadınlıklarını yaşayamadan düzensiz adet gördüklerinden tüm örf ve adetleri çiğneyerek yaşarlar. Şimdi kadınların günüymüş…

Kadınlar günü…

Şimdi ben hangi kadının gününü kutlayayım…

Kusura bakmayın ben sizin kutladığınız o süslü püslü şişirme boyalarla şişirme duygularla yaşayan sözde kadınların gününü kutlayamam…

Emek veren kadınların günü kutlu olsun,yaşadıkları hergün, ezilen kadınları da düşünen ve bu eşitsizliği ortadan kaldırmak için mücadele veren ve ikide bir “kadın erkek eşit olsun” beyhudeliklerine kafa yormak yerine “kadın kadın eşitsizliği ile mücadele eden kadınların kadınlar gününü kutluyorum…

Bu günün anlamını bilmeyen onlarca kadın varken siz gidin bedava ve göstermelik olarak gereksiz ilanlarla,içinizden gelmese de kadınları çok düşünüyormuş kisvesine bürünerek gereksiz haller ve tavırlar sergileyin. Hiçbir fahişenin kadın olduğunu düşünmeden,dayak yiyen ve tek görevi doğurmak olan kadınları es geçerek,hiç sevmediği, içinden “anasına avradına sövdüğü halde” sadece parası olduğu bazı iş adamı denen işe yaramazların metresi olan kadınları umursamayarak kadınların gününü kutlayın…

Gereksiz kadınların kadınlar gününü kutlamıyorum…

İçimden gelmiyor kimse kusura bakmasın…

Entelektüel geçinip te hiçbir halttan anlamayan ve sürümden kazandığı için satış yapan makyaj malzemecisinden aldığı boyaları sürerek kendini bir halt sanan kadınların kadınlar gününü kutlamıyorum…

Sahip çıkılmayan ve iğrendiği halde bu mesleği yapan fahişelerin ve kadın-erkek eşitliğini düşünüp meydanları gereksiz yere işgal edenlerin değil de kadın-kadın eşitsizliğine kafa yoran tüm kadınların kadınlar günü kutlu olsun…

Temirağa Demir


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


10,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,0010,00
3 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

Neslihan Güzel

 Kahveci : Neslihan Güzel


  HAYAT

Yollar vardır, yolculuklar vardır. Kimi zamansa hemen geçip gitse denen zaman. Beklemeler vardır saatlerce garlarda. Eğer biletini almışsan, hemen oturursun yerine. Bir de son dakikada yetişenler vardır benim gibi. Biletini alırsın bir saat sonrasına. Zaman geçip gitmez bu arada saatine bakarsın iki dakikaya bir. Elinde çayın, yanında da simidin. Bakarsın insanlara, çocuklara, eğer mevsim baharsa kuşlara da. Koşuşturmalara bakarsın, anlam vermeye çalışırsın hayata.

İnsanoğlu işte kimi zaman saatine bakar bir an önce geçse vakit ulaşsam menzile diye. Kimi zamanda yetişmez işim telaş esi ile koşar adım dolaşır yollarda.

Bazen öyle bir geçer ki zaman ışık hızı ile bazense aheste aheste.

Gün gelir üzülmüşüzdür, kırmıştır kalbimizi birileri, dar gelir dünya bir odanın duvarları kadar dar. Zannederiz bu dünya bu kadardır. Yakarışlar çığlıksız, sessiz olur.

Bazense o kadar büyük olur ki dünya, okyanuslar kadar büyük. Kayboluveririz bu koca dünyanın içinde.

İnsanlık işte. Kimi zaman dünyayı bir sırlı aynanın yüzeyi kadar sanar. Kimi zamansa okyanuslar kadar. Sonsuzluk olarak gördüğü dünyanın içinde boğulur.

İyi bir güne uyanmışsınızdır. Her şey güzel gözükür gözünüze. Ama en ufak bir şey bile sizin canınızı sıkmak ister. Birden çalan bir telefonla, bir kapı zili ile bütün neşeniz yerini hüzne bırakabilir. Ağlamakla gülmek arasındaki çizgi saç kılı kadar incedir. Bazense iç içedir, bu ince çizgi de yoktur.

Hayatı çözmeye çalıştıkça, daha çok karmaşıklaşıyordu denklem. Daha içinden çıkmaz bir hal alıyordu.

Bazen çok tatlı akide şekeri tadında, doyamayacağım kadar güzel ve anlamlı. Hayallerim ise engin denizler kadar sınırsız. Kelebekler kadar özgür oluyorum sanki.

Ama bazense, bu hayaller ne zaman gerçekleşecek? Zaman yeter mi? acaba diyecek kadar korkulu ve aceleci.

Kimi zamansa, bu kadar uzun yıllar nasıl geçecek, hastalıklar içinde kıvranacağım diye korkulacak kadar uzun.

Bazense ona inat çok basit, bir çay içimi kadar. Bir buluta el sallamak kadar güzel ve sevgi dolu, bir çocuğun gülüşü kadar masum ve merhametli.

Ama bazense bir cellât kadar acımasız.

Kısacası o kadar karışık bir denkleme ki hayat: Benim de hala çözemediğim bir muamma.

Neslihan Güzel


Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?


9,509,509,509,509,509,509,509,509,509,50
4 Kahveci oy vermiş.

 

Yukarı

 

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu


Milenyumun Mandalı

Editör'den Önemli Not:Sevgili Sait Haşmetoğlu'nun e-romanı görsel öğelerle süslendiğinden, aşağıdaki adresten tek tıklamayla zevkle okuyabilirsiniz. Üşenmeyin... Tıklayın... Ayrıca bugünden itibaren duygu ve görüşlerinizi yorum olarak yazabilirsiniz.
http://www.kmarsiv.com/xfiles/mandal_1.asp

Devamı yok. BİTTİ

hasmetoglu@kahveciyiz.biz

Bu romanı arkadaşına önermek ister misin?

Rating: 8,588,588,588,588,588,588,588,588,58
              444 Kahveci oy vermiş.
58261 Yorum var. Yorum Yaz / Oku

Yukarı

 

 Dost Meclisi


GÖRME ÖZÜRLÜLERİNE KİTAP SESLENDİRMEK...

Herkese iyi günler

Bugün çok muhteşem bir siteden haberdar oldum. Sitenin ve arkasında hızla büyüyen grubun tek amacı var:

GÖRME ÖZÜRLÜLERİNE KİTAP SESLENDİRMEK...

Baştan sona gönüllü bir çalışma...
Ben hemen gruba üye oldum, ve bir kitap için çalışmaya başlayacağımı bildirdim. "Çocuk Kalbi"ni seslendireceğim. Sonra da seslendirdiğim kitap CD haline getirilerek Beyazıt Kütüphanesi'ne armağan edilecek. Görme özürlü küçükler oradan CD'yi alıp, dinleyip, sonra da iade edecekler.

İlle de çocuk kitabı olması gerekmiyor. Kendi okuyacağınız bir kitabı da hem okuyup, hem seslendirebilirsiniz. Yapacağınız tek şey siteye girip, arama motorundan kontrol edip, eğer o güne kadar seslendirilmediyse seçtiğiniz kitabı gruba bildirip ise başlamak.

Süre size bağlı, ister 2 ay, ister 6 ay sürebilir,yeter ki yapın. Nasıl seslendireceğinize ilişkin bilgiler sitede var...

Sitenin adresi: http://www.seslikitapgonulluleri.com/

Hemen, hiç vakit kaybetmeden bu güzel çalışmaya siz de katılın.
Seslendireceğimiz her kitap kimbilir kaç tane görme özürlü arkadaşımızın ufkunu açacaktır...Ve tabii sizde üye olduktan sonra bu siteyi arkadaşlarınıza, tanıdıklarınıza, gruplarınıza tanıtın. Kazandığımız her gönüllünün katkısı onlarca, yüzlerce kişiye aydınlık yayacak...

Kamuran Bulgurcuoğlu

<#><#><#><#><#><#><#>


Fotoğraf : Mehmet Hamurkaroğlu

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

<#><#><#><#><#><#><#>

Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır.
Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır.
Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir.
Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-))
Kahve Molası bugün 5.462 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.

Yukarı

 

 Tadımlık Şiirler


MUM

Daha dik durabilmek için
Biraz kendimden ekledim köklerime
Bir mum gibi…

Her doğumun bir ölümü olduğunu bile bile
Erirken…

Öykü Özü

Yukarı

 

 Bulmaca - Sudoku


Sudoku #14



  Çözüm: Sudoku #13
SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.

Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız.

Kolay gelsin.

Yukarı

 

 Biraz Gülümseyin




Çizen: Serdar Kıcıklar

Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir,
dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

Yukarı

 

 Kıraathane Panosu


 Nilgün Çevik Ebru Sergisi
    Nilgün Çevik Ebru Sergisi .:. 3-16 Mart 2006 Cemal Reşit Rey Konser Salonu Fuayesi

Yukarı

 

Akın Ceylan

 İşe Yarar Kısayollar

  Şef Garson : Akın Ceylan

San Diego'da bir uzay ve havacılık müzesi var. Nereden mi biliyorum? Tabiki internetten. İnanmazsanız http://www.aerospacemuseum.org/ kısa yoluna tıklayıp siz de görün. Özellikle çocuklara havacılığı sevdirmek için, çocuk sayfası yapmışlar.

Bu da Asian aerospace tarafından hazırlanmış olan web sayfası. Bence bu web sayfasının en hoş kısmı http://www.asianaerospace.com/aircraft_photo_gallery01.asp kısa yolundaki resim galerisi. Gökyüzü sevdalılarına özellikle tavsiye ediyorum.

Ve tabiki Türk Hava Kuvvetlerinin ve Türk halkının gururu Türk Yıldızları http://www.turkyildizlari.hvkk.mil.tr/galeri.html Kısa yolda sizleri resim galerinine yönlendiriyorum. Web sayfalarında ayrıca tarihçeleri, kadroları ve uçuş planlarıyla ilgili bilgilere de ulaşabilirsiniz.

İşte bu da, yerde pilotluk yapanların sitesi http://www.f1turkey.com/ Formula 1 hakkında bilmek istediğiniz ne varsa belki de bütün cevaplar burada. İster Michael Schumacher, ister Niki Lauda , bütün efsane pilotlar ve daha fazlası burada.

Yukarı

 

 Damak tadınıza uygun kahveler


CD to MP3 Freeware 1.3 [1.05 MB] W98/2k/XP FREE
http://www.eusing.com/Download/cdtomp3freeware.exe
CD'den mp3 hazırlamak için hala bir programı olmayan kahveciler için güzel bir seçenek. Kullanımı son derece basit olan bu program mp3'e meraklı herekese tavsiye edilir.

Yukarı





Arkadaşlarınıza önerir misiniz?

Yazılarınızı buradan yollayabilirsiniz!



SON BASKI (HTML)

KAHVE YANINDA DERGi

Hoşgeldiniz
Arşivimiz
Yazarlarımız
Manilerimiz
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
KÜTÜPHANE
SANAT GALERiSi
Medya
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
Kim Bu Editör?
SON BASKI (HTML)
YILDIZ FALI
DÜNÜN
ŞARKILARI





ÖZEL DOSYALAR

ATA'MA MEKTUBUM VAR
Milenyumun Mandalı
Café d'Istanbul
KIRKYAMA
KIRK1YAMA
KIRK2YAMA
KIRK3YAMA
ZAVALLI BİR YOKOLUŞ
11 EYLÜL'ÜN İÇYÜZÜ
Teröre Lanet!
Kek Tarifleri
Gezi Yazıları
Google
Web KM













Fincan almak ister misiniz?
http://kmarsiv.com/sayilar/20060308.asp
ISSN: 1303-8923
8 Mart 2006 - ©2002/06-kmarsiv.com