|
|
|
9 Mart 2006 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Rica müdahaleden sayılmaz!.. |
Merhabalar,
"Biz raporda Büyükanıt'la ilgili ifadeleri görünce çıkarılmasını rica ettik ama bağımsız yargıya müdahale edemezdik."
Bilin bakalım bu sözler kimin? Mesela ben demiş olsam arkamdan neler dersiniz bir düşünün bakalım. Bu sözler güzelim memleketimizin, şu an için elinde tüm yasama, yürütme yetkilerini bulunduran ve işine geldiği gibi (!?) kullanma ehliyetine sahip, başbakan Sayın Tayyip Bey'e ait. Haydi gelin burdan yakın. Rica ederken müdahil olmamayı nasıl başardınız? Yok hakikaten rica ettinizse ricanız neden yerine getirilmedi. Savcıya "Çıkar ulan şunu!." dediniz mi? Hayır meraktan soruyorum. Bu komedinin sonunu çok merak ediyorum, siz etmiyor musunuz?
Yukarıda kıyısından bulaştığım konuda söylenecek daha çok şeyler var ama saati de 3:30 ettim kusura bakmayın. Gelin ben size güzel bir enstrümental şarkı çalıp kaçayım. Geçenlerde bir şarkısını daha dinlettiğim flamenko gitarcı Armik'in bir başka şarkısı, Fantasia. Hoşçakalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle... Cem Özbatur
Yukarı
|
|
Kahveci : Hatice Bediroğlu GÖNLÜMÜN GÜNLÜĞÜ 9 |
|
14.30
Biliyorum canım biliyorum kitaba daha fazla ağırlık vermeliyim.
Sabah 10.00 da pazara gidip geldim. Sonra sen aradın, konuştuk... Sesin içime ferahlık veriyor... öyle iyi geliyor ki. Bu gün problem yaşama ihtimaline karşılık cebine kendine güvenmen konusunda mesaj yazdım. Hayatına girdiğim için şanslı olduğunu yazmışsın. Benim hayatıma girdiğin için ben de şanslıyım bitanem.
İkimizde kocaman insanlarız... Birbirimizi seviyoruz ve istiyoruz. O zaman önümüzdeki bütün engelleri yıkarız biliyorsun değil mi? Kim bilir gelecekte birbirimizi daha iyi tanıdıkça senin 10 yıllık kalkınma planların çerçevesinde birlikte bir yaşam da kurabiliriz. Zamanın neler getireceğini yine birlikte göreceğiz. Ama güzellikler yaşayacağımız muhakkak. Seni kucaklayacağım günün gelmesini sabırsızlıkla bekliyorum.
Bu gün yaşayacakların zor ama lütfen sakin olmaya çalış. Güçlüsün. Neden biliyor musun? Seviyor, seviliyorsun ve beyin donanımların çok güzel. Biz ikimiz de iyiyiz. Onun için bunca anlaşıyoruz ya. Seni çok seviyorum biliyor musun? Bilmiyorsan öğren artık... Her gün cebimdeki mesajlarını ve bilgisayarı açtığım zaman da mektuplarını okuyorum desem bana deli mi dersin acaba... Sana sevgimi çok yoğun yaşarım demiştim.
Yalnızlığın faydası özgür olmak... Ama ölürsem eğer ne zaman kokular kapının dışına taşarsa öldüğüm o zaman anlaşılır. Hoş ne fark eder. Öldükten sonra kokmuşum... Kokmamışım değil mi? Şimdi yaşıyorum ve seninleyim işte. Ve yine seviyorum hem de dolu dizgin. İşte ben buyum hayatım. Seviyorsam yaşıyorum. Sevmiyorsam yokum. Beni yaşattığın için sana teşekkür ederim. Her zaman ki gibi son derece kendi halinde bir yaşamım var işte. Havalar çok sıcak olduğu için pek fazla dışarı çıkmıyorum bu aralar. Evin içi dışarıdan çok daha iyi. Aslında bu gün dükkana gitseydim iyi olurdu ya. Belki akşamüstü giderim. Biraz çalışmak iyi gelecek.
Sürekli su içtiğim için sık sık tuvalete gidiyorum. Yazın su kaybı çok. Kışın bu kadar su içemiyorum.
Bir yerlere yağmur yağıyor. Buraya da yağamayan yağmurun boğucu etkisi hakim şu an. Biraz sonra izlediğim dizi başlayacak. Bir arkadaşım başlattı. Kaçırdığım zaman ondan dinliyorum. Hoş çok da bir şey kaybetmiyorsun zaten. Diğer bölümü izlerken önceki bölümde de ne olduğunu anlıyorsun. ........................ son kitabını hala alacağım. Kitapçı bir arkadaş getirecek diye onu bekledim ama bir türlü getiremedi.
Of! Canım ya... Seni çok özlüyorum. Ne olacak böyle özleye özleye... var sen söyle.
Nato'nun bilmem ne toplantısı Türkiye'de yapılacak. Nato yeniden yapılandırılacak ve bakalım bize ne roller yükleyecekler. Sırtımıza hangi kamburlar eklenecek.
Pazardan bir sürü meyve aldım. Tencereye girecek bir şey yok. Ne kadar doğal besleniyorum değil mi?
Hadi şimdilik hoşça kal gönlümün günlüğü... sımsıkı kucaklıyorum ve öpüyorum tabi.
Hatice Bediroğlu
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
|
Söylenebilecek ne varsa : David Ojalvo Bahara Doğru Değişimler |
|
Bu sene baharın gelmesini büyük bir heyecan ve umutla bekliyorum. Ağaçların yeniden yeşermesini, güneşin sıcaklığını üzerimde hissetmeyi, bahar sabahlarının o mis gibi havasını… Aslında tıpkı değişen her seneye yüklediğimiz umutlar ve beklentiler gibi, mevsimler de birer bahane. Değişim, hiçbir zaman dışarıda bir yerden başlamadı ki… Onun ayak sesleri ta derinlerimizde bir yerden başlamakta, zaman içinde kulaklarımıza dek tırmanmakta…
Psikolojiden mezun çok sevgili bir dostumla geçen senelerde bahar üstüne yaptığımız bir sohbeti hatırlıyorum. Baharla gelen değişimlerden, doğanın kendisini yenilemesinden söz ediyorduk. Yapraklar ve çiçekler yeniden açarken, açan her tomurcuk yeni, yepyeniydi. İşte buradan yola çıktığımızda yenilenen doğa ile birlikte, insan da (onun bir parçası olarak) yenilenmeye zorlanıyor gibiydi… Tartışmamız, bahara paralel olarak insanın yenilenme yeteneğinin ne derecede güçlü olduğu ve bu değişim depresyonla olan ilişkisine dek uzayıp gidiyordu; fakat ben yazımı depresyonla değil, daha keyifli cümlelerle sürdürmek niyetindeyim.
Cevat Çapan'ın çok sevdiğim bir dörtlüğü vardır, paylaşmak isterim:
"Bir hızla,
Yavaşlayan bir hızla toparlarsın ne varsa
İçinde esen fırtınanın savurduklarından.
Bir an sorunudur senin için artık
Kalkıp gitmek, her şeye hazır olmak."
Hangimizin içinde kimi zaman fırtınalar esmiyor ki?
Değişimin "bir an sorunu" olması, oldukça uzun bir süreci gerektirmektedir. Ben hayatta çok az olgunun "anlık" olduğuna inanırım; yaşadıklarımızın çoğu süreçlerin toplamı ve sonucudur. Peki, baharın uzun süreçler sonucunda verilen kararlara olan etkisi nedir? Sanıyorum bu sorunun cevabı bahar da değil de birtakım değişikliklere ne denli hazır olduğumuzla, doğru vaktin ne zaman geleceği ile ilgili olsa gerek…
"Dünyayı değiştiremezsiniz; ancak kendinizi değiştirebilirsiniz" diye bir söz vardır. Tıpkı ilk paragrafta sözünü ettiğim gibi "dünya" eğer dış çevre ise, "biz" yeniliklere yelken açmak adına öncelikle içimizdeki dürtülerin kıpırtılarını hissetmeliyiz. Değiştirmek istediklerimizle ilgili olarak kabahati dünyaya atmak kolaydır; ama burada da yaptığımız içimizde esen fırtınaları dünyaya yansıtmaktan başka bir şey değildir. Hepimizin sadece bir dünyası vardır ve hemen hemen her zaman o dünya ile özdeşizdir. Biraz dikkatli bakarsak, bunu görebilmek hiç de zor değil!...
Benzer bir yaklaşımla doğanın kendisini yenilemesi de sembolik bir anlatım aslında… İnsan, hayatındaki baharını ancak ve ancak içinden gelen doğru sesi dinleyerek yaşayabilir. Bu da kolay bir şey değil… Burada da tehlikeli bir potansiyel var; çünkü doğrulara sert ve aşırı derecede tutunmak, bir süre sonra yaptığımız küçük hataları bile abartılı bir biçimde algılamamıza neden olabilir… Eh, yazının bu noktasında yollar yine çok sevdiğim bir kelimeye çıktı: "denge"ye!
Doğa kendisini er ya da geç yenileyecek. Aynı şey biz insanlar için ne kadar geçerli, bilemiyorum. Bazılarımız için bu süreç hakikaten yüksek bedelleri ödemeyi gerektirebiliyor… Kaldı ki çoğu zaman da bu şekilde oluyor… Bu baharda çevremizde çok şey değişecek mi? Tahmin edebileceğiniz gibi bu sorunun yanıtı da hepimizin -tek tek- içinde bir yerde saklı…
David Ojalvo www.davidojalvo.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
Kahveci : Figen Erdeveciler |
İSKAMBİL DESTESİYLE AŞK TAROTU, TAROTFİX
Çok sevgili ,ilgili, falsız kalamayan ,kalınca ne yapacağını bilemeyen okuyucum, bu hafta sizlere,kendi şahsi buluşum olan iskambil kağıtlarıyla aşk tarotu açılımını ve kart yorumlarını sunacağım.
Aşk tarotu için gereken malzemeler:
1- 52 kağıtlık bir iskambil destesi,jokerler atılmış olsun lütfen..-bazen destenin içine karışmış olabiliyor,kutuya koyduğunuzdan emin olun-
2-Karanlık oda,yani loş olması yeterli malum mistik ortam yapacağız.
3-Bir sevgili
4-Bir fincan kahve,sakın yanında sigara içmeyin-sağlığa zararlı-
5-Çok arzu ederseniz bir de tütsü yakın-aman gül olmasın,içiniz bayılır-tercihen yasemin.
Önemli uyarı:Sakın ola falı örtüsüz bir masa ya da sehpada bakmaya çalışmayın, kartlar kayar, sinir olursunuz, konsantrasyonunuz bozulur,falınız çıkmaz.
Önce desteyi şöyle sağ elinizle bir kavrayın, ve gözlerinizi kapatıp sevgilinizi şöyle bir düşünün, 15 sn yeterli. Aklınızdan merak ettiğiniz soruyu geçirin, size fikir vermesi amacıyla bir kaç soru örneğini aşağıda sundum:
Güzel soru: Sevgilim beni seviyor mu?
Kötü soru: Sevgilim beni ne kadar seviyor? --e bunu kartlar hesaplayamaz değil mi?-
Süper soru: Sevgilim bana boy boy 3 taşlı,hani şu tvde reklamı çıkan pırlanta kolyeden alacak mı?
Çok kötü soru: Sevgilim geçen akşam iş yemeğine gidiyorum derken eski kız arkadaşını mı görmeye gitmişti?
Mükemmel soru: Gelinliğim fransız dantelinden olursa bana yakışır mı?
Çok çok kötü soru: Yoksa iş yemeğine gidiyorum dediğinde eski kız arkadaşını değil de,ofiste yeni başlayan sarışınla mı çıkmıştı?
Evet,desteyi sol elinizle kesin --zira kalp soldadır--, istediğiniz kadar kesin,burada ince hesap yapmayacağız,eğer sorunuz kötü sorular kategorisine giriyorsa, hırslanıp mutfağa gidip et bıçağını kapıp,desteyi kesmeyi denemenizi önermiyorum, ne demişler kontrolsüz güç ,güç değildir. İyi falcılar her şartta soğukkanlılığını korur.
Şimdi sevgilinizin adını kartlarla yazıyormuş gibi tek tek kartları dizin,diyelim adında 5 harf var, yere 5 tane kartı yanyana dizin, 5.kartı da koyunca, ilk koyduğunuz karttan başlayarak, yerdeki kartların üzerine sırayla deste bitene dek, tüm kartları koyun.Böylelikle yerde, 5 grup kart olacak.
Bakın bu işin en zor yanı bu, anlatarak tarif etmek, inanın çok zor oluyor, yoksa ben de size istemez miydim şöyle tvlerden canlı yayınla fal tarifi yapmak,öğlen kadın kuşağı programlarına çıkmak,arada coşup kalkıp göbek atmak, perma yapmaktan yanmış saçlarımı,parmaklarıma taktığım anormal taşlı yüzükleri göstermek, pozitif bilimleri hiçe sayıp, her türlü derdinize yıldızlarla çare olmak…Neyse,devam edeyim.
Bu dağıtım bittiğinde,aklınızdan sevgilinizi ifade eden kartı bulun:
Kupa kızı: Sürekli aşktan bahseden, ölümüne romantik dişi, güzel kız, kadın
Karo kızı: Aklı aşktan başka şeylere de çalışan, işi gücü olabilen dişi, güzelce kız,kadın
Sinek kızı: Sürekli söylenen,kapris yapmaktan bıkmayan ,ama sevimli de olabilen dişi, güzel olmasa da olur
Maça kızı: İçinizi karartan,hayattan bıkmış, karamsar dişi, kesinlikle güzelliğinin farkında olmayan kız, kadın
Kupa papazı: Tatlı dilli eşine az rastalanan neşeli erkek, yakışıklı olur
Karo papazı: Tatlı dilli ama standart ,işi gücü de olabilen erkek, yakışıklı olduğu gibi kafası da çalışır
Sinek papazı: Mızmız kolay beğenmeyen her hafta arabasını iç-dış yıkatan erkek, yakışıklılığını fark etmek için çaba göstermek gerekir
Maça papazı: İçinizi karartan,hayattan bıkmış, karamsar erkek, kesinlikle her sabah aynaya bakıp, gülümseme talimi yapması gereken erkek
Buldunuz değil mi? Evet şimdi yerdeki kart kümelerini tek tek elinize alıp, sevgilinizi ifade eden kart nereye düşmüş, onu bulacaksınız. Kümeleri tek tek arayın bakalım nereye saklanmış?
Bulduğunuz zaman,iç geçirmeden ,bu ciddi işe güzelce konsantre olup lütfen kartları yorumlamaya başlayın, arada kalkıp, sevgilinizin cep telefonuna mesaj atmak yok!
Elinizde olan kağıtlara bakın, siyah kartlarla kırmızı kartlara. Hangi renk daha çok? Bu yapacağınız ilk yorumdur: siyahlar çoksa,ehh biraz daha çalışın bu sevgiliyi elde tutmak için ,kaçtı kaçar demek, kırmızılar çoksa, siz hala ayakta uyumaya devam edin, evet her şey rüya gibi, seviyorsunuz ,o da sizi seviyor, ama hep böyle mutluluk yok ona göre demek oluyor.
Şimdi sevgilinizi simgeleyen kartın bulunduğu grupta hangi kartlar varsa, onları tek tek yorumlayacaksınız. Burada yapacağınız yorumu bir bütün olarak ele alın, gerçek hayatta karşılaştığınız tüm detayları hatırlayın, geçen sabah siz ona merhaba dediğinizde cevap vermesi 5 sn gecikmişti,ya işte bakın ,o yüzden 9lu çıktı gibi gibi gibi.. Kart anlamları :
Tüm aslar-yani birliler-: Müstahakınızı bulmuşsunuz, aşk var işte.
Tüm 2liler: Ayy ya siz yoksa ayrı mı kalacaksınız bir dönem? mesafe ve özlem kartları…
Tüm 3lüler: En saf haliyle sevgi kartıdır 3lüler. hadi yine iyisiniz:)
Tüm 4 lüler: Valla size ayrılık var,gözyaşı kartı. -bu kartı el altından masanın altına atabilirsiniz,çekinmeyin-
Tüm 5liler: Ya ne bizi kandırdınız, daha sevgili olmamışsınız siz. 5liler flört-çıkma kartı- kartıdır,ooo daha çok çalışmanız lazım,aman ya bir ton dert,şimdi akşam yemekleri ,kahve içmeler, bir ton kıyafet seçme derdi, kuaför masrafları, ooo kolay gelsin.
Tüm 6lılar: Beklenti kartı,var sizden bir çıkarı da durun bakalım?
Tüm 7liler: Aranızda bir elanktrink -elektrik değil lütfen karıştırmayalım- var ki, ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Yine kolay gelsin diyelim.
Tüm 8 liler: Hoşlanma kartı, e yani daha ne olacaktı ki? Aşk falı bu!Talih kuşu başınıza kondu demeyeceğiz, 3 vakte kadar para demeyeceğiz.
Tüm 9lular: Eyvah ki ne eyvah!Kavga gürültü kıyamet işareti 9lular.
Tüm 10 lular:Evet fransız danteli size yakışacak:)
Tüm valeler: Falı bakan kişi bayansa, dikkat bir başka hayranınız var,sakın bu falı sevgilinizin yanında bakmayın, baktıysanız bu kartın anlamını değiştirin hemen ''hayatım bak ilerde oğlumuz olursa işte buna benzeyecek'' dersiniz. Falı bakan kişi erkekse, üzgünüm sevgilinizin peşinde biri var, evet o, ukala adam var ya, iğrenç traş losyonu süren.
Tüm kızlar: Falı bakan kişi bayansa, yok bu sevgiliniz adam olmaz, bir bayan hayranı var, hem de sizinki pek memnun, pişmiş kelle gibi sırıtıyor görünce. Falı bakan kişi erkekse, evet evet,o süper ,uzun bacaklı sarışın da sizden hoşlanıyor.
Tüm papazlar: Saadet kartı, size mutluluk var,mutluluktan ne anladığınıza bağlı olarak yorumu size bırakıyorum.
Evet sevgili ilgili okuyucum, 100/100 isabetli sonuçlar verdiği ispat edilmiş bu falı sizinle paylaşmış oldum. Fala inanmaya devam edin, insanlarla açık konuşmak yerine,üstü renk renk şekillerle boyanmış, sayılı, resimli kağıtlara bakarak hayal kurmak da bir terapidir, destekliyorum. İnanmak ise başarmanın kaçta kaçıdır bilmiyorum:)
fixastroloji yayınları,2006
fixastrolog fix
gelecek yayın: Kahve falı nasıl bakılmalı?
Kahve falında çıkan istenmeyen şekiller ve bunların düzeltilmesi.
Kahve falı dinleme adabı.
Figen Erdeveciler
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
|
Kahveci : M.Nihat Malkoç SÖZ OLA KESE SAVAŞI!... |
|
Dünyaya belli bir zaman diliminde imtihan için gelmiş olan insanoğlu hiç ölmeyeceğini sanır. Oysa yaşayacağımız günler sayılıdır. Sayılı günler de çabuk geçer. Bunu dikkate alarak hareket etsek kimseye kırıcı davranamayız.
Her geçen günün ömür ağacımızdan kopan bir yaprak olduğunu hesap ederek kendimize çeki düzen vermeliyiz.
İnsanlar konuşurken çok dikkatli olmalıdır. Tabir caizse kırk ölçüp bir biçmelidir. Çünkü ağızdan çıkan sözün geri dönüşü yoktur. Özür bile, söylenen ağır bir sözün bıraktığı tahribatı tamir edemez.
İnsanlar ne çekerse dilinden çeker. Sözler kurşundan daha tesirlidir. Kalp kırmak Allah’ın evini yıkmak mânâsına gelir aynı zamanda... Çünkü kalpler Yüce Rabbimizin tecelligâhıdır.
Nice sözler vardır ki insanı ipe götürür.Öyle sözler de vardır ki kişiye ulu sarayların kapısını açar. Büyük Tasavvuf şâiri Yunus Emre sözün tesirini bakın ne kadar güzel dile getiriyor:
“Söz ola kese savaşı
Söz ola götüre başı
Söz ola ağulu aşı
Yağ ile bal ede bir söz
Kişi bile söz demini
Demeye sözün kemini
Bu cihan cehennemini
Sekiz uçmağ ede bir söz”
Yunus’un belirttiği gibi bazı güzel sözler zehirli aşı bile yağ ve bal eder. Yukarıdaki dizelerde ifade edildiği üzere hoş sözler dünya denen cehennemi bile cennetin sekiz ulu tabakasına dönüştürür. Yersiz ve yanlış bir sözümüz bize hapishanenin kapılarını açabilir. Hatta ölümümüze neden olabilecek derecede ağır sözler sarf edebiliriz.
İnsanın ne yediğinden çok, ne dediğine dikkat etmesi elzemdir. Sarf ettiğimiz gereksiz bir söz, zor zamanlarda karşımıza çıkıp dengemizi sarsabilir. İşlerimizin düz gitmesine engel olabilir. Arkasında durulan her söz her zaman iyi bir referanstır.
Tanzimat edebiyatının büyük şâirlerinden Ziya Paşa ne güzel söylemiş:
“Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz.” Mühim olan yaptıklarımızdır.
Sözümüzün eri olmalıyız. Sözlerimizi icraata dönüştürmeliyiz. Lâfla peynir gemisinin yürümeyeceğini bilmeyen yoktur. Onun için söz söylerken ne söylediğimizin farkında olmalıyız. Üstesinden gelemeyeceğimiz söz ve vaatler kişiliğimizin zedelenmesine ve toplumsal itibarımızın alaşağı edilmesine zemin hazırlayabilir.Aşağıdaki vecizeler sözün ehemmiyetini ifade etmede fazla söze gerek olmadığını ispatlıyor:
“Düşmanın tatlı sözlerine aldanma, balın içinde zehir de bulunabilir.” (Şeyh
Sadi)
“Suratı ekşi olanın balı da acı olur.” (Şeyh Sadi)
“Dil ile düğümlenen, diş ile çözülmez.” (Kaşgarlı Mahmut)
“Başların belası, dillerden gelir.” (Nizami)
“Tatlı dil, her kapıyı açan sihirli bir anahtardır.” (Montaigne)
“Kullanıldıkça keskinleşen tek alet dildir.” (Washington Irwing)
“Söz ok gibidir. Senden çıktı mı, artık sen ona değil, o sana hakim olur.” (İmam-ı Şafii) Gayemiz her zaman hak ve hakikati söylemek olmalıdır. Güzel sözün sadaka hükmünde olduğunu unutmamalıyız. Güzel sözle ilgili olarak bir ayet-i kerimede şöyle buruluyor: “ … Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir. Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir...” (İbrahim Suresi, 24-25) İnsanları hak yola davet ederken de güzel sözlü ve güler yüzlü olmalıyız.
Güzel sözün açamayacağı hiçbir kapı yoktur. Yüce Allah Hz. Musa'ya şöyle
buyurmuştur:
“Firavun’a gidin. Çünkü o azmıştır…. / Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar.” (Tâ-Hâ Suresi, 43-44) Bu ayetler bize çok mühim mesajlar vermektedir. Demek ki tarihin gelmiş geçmiş en büyük zalim ve inkârcılarından biri olan Firavun gibi sapmış ve azmış bir insana bile yumuşak söz söylememiz bizzat Allah tarafından emrediliyor. Durum bu iken insanî ilişkilerimizde nasıl davranmamız gerektiğini, bu bariz örneklerden de yola çıkarak, iyi bellemeliyiz. Zira atalarımızın dediği gibi “Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır.„
M.Nihat Malkoç mnihatmalkoc@gmail.com
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
İŞTE BENİM HAYATIM.
Geçenlerde bir dost topluluğunda dedim ki "Ben hayatımı yazmaya karar verdim. Tepkiler gecikmedi. "Yahu senin hayatında ne varki yazacaksın" dedi birisi. En ağırı da Bizim Hanımdan geldi:" Senin hayatında bütün yeri ben kaplarım, onları yazıp ta ne olacak? Kim okur ki" der demez, Baldız atıldı lafa "Beltan Baba sen bırak hayatını yazmayı filan , sanki senin hayatında Topluma mal olan başarılar var, Kariyer yapmış yükselmiş Bürokraside veya Ticarette veya sanat aleminde bir yerlere gelmiş bir adammısınki sen, hayatını okuyanlara cazip gelsin, boş ver kendini böyle şeylerle yorma . "dedi çıktı işin içinden. Baldızımda hani gazeteci biraz. Yazı yazan , okumuş ve Allah için kültürlü kız. "Tamam tamam" dedim "vazgeçtim" diye cevapladım. Doğru söylersiniz "Ben 40 yıl önce Avukattım, şimdi hala Avukatım. ""Ben şiir okuyup-kitaplar yazıp-nümayişlere karışıp Atatürke hakaretler yağdırıp, bir kesime yağdanlık yaparak devleti ve hükümeti tahkir ve tezyif eden suçlar işleyip , Türkiye Cumhuriyetine çamurlar sıçratarak ve benzeri suçlar işleyip hapislere mi girdim, onun bunun etiyle sütüyle mi uğraştım, yalan dolanla servetmi yaptım, ne bileyim ben böylecene bir şöhretmiyimki hayatımı okuyanları sarsın , sarsında iyi veya kimilerine göre kötü örnek olsun. . Ben çıplak geldim, çıplak döneceğim geldiğim yere. " Yani sizin anlayacağınız BEN KENDİMİ BİR ADAM ZANNEDİYORDUM, meğer etkisi olmayan , işte öyle gelmiş gidecek adamın birisiymişim.
Aradan günler geçti, kim ne desin yazmıya karar verdim. . Üç aşağı beş yukarı insancıklarımızın hayatının birbirine çok benzediğini özümledim. Zaten hayat o kadar acımasız ve insanın zaman zaman iliklerini kurutan olaylara gebe ki, benimkisi ne denli imiş acaba gibisinden (kağıda dökünce ortaya çıksın diye merakımdan) kendim okuyup kendim dinleyeyim başkası okumasada olur arkadaş kabilinden yazmaya başladım. Bu hayat hikayesi herkesin kendi anılarına tanıklık yapacaktır sanırım. Şunu da söyleyeyim, anıları yazarken dikkat ettiğim husus kimsenin özeline girmeyerek, kendime saygımı başkalarına göstermeğe özenli davranarak üçüncü kişilerin isimlerini karıştırmamaya dikkat ettim. Bu Yazı dizisi, anılardan çok, az biraz biyografiyi içermektedir. Araya da anıların karışması normaldir. Şu var ki anıları da edebi bir formata yükleyip yazmadım, anlatır gibi, konuşur gibi yazdım. Okuma zahmetine katlananlar bunu böyle bile istiyorum. .
---
Yaşım 65. Cahit Sıtkı Tarancı "Dante gibi ortasındayız ömrün"demişti hani, 35 yaş şiirinde. Şimdi Ben neresindeyim ömrün? Gözümü bir kıpraşma alıyor, derinlere dalıyorum . Gönlüme bakıyorum, 35 bile olmamışım daha. Üstada kalırsa yarıyı aştım, finişe geçtim, ne denli bir yarışmış bu Tanrım? Bir hızki hemen sona varacakmışım gibi. Her sabah kalkıyor , perdeyi bir hışımla açıyorum, günün yüzünü göreyim diye. İçimden çok şükür bu günde yaşıyorum diye geçiriyorum.
Biliyorum, Ben BONUSUNU yaşıyorum ömrümün, CHİP'leri kullanıyorum. Çok kimseye iyilik yaptım, hayır hasenatta bulundum, dualar aldım uzak yakın eşimden dostumdan. Kötülük nedir bilmedim, hırs, kıskançlık bu duygular beni hiç yakalayamadı. Beyefendi dediler bir müddet; sonra bir kaldıki sürer gider , BABA dediler ismime ekleyerek. Velhasıl epey DUA -PUAN topladım. Uçuş Milimi kullanayım derken
Uçağın tehir olduğu Anonsu yapıldı. Şimdi Havaalanında bekliyorum, bir sonraki uçağı. Bilmiyorum artık, tarifesiz bir uçak benim beklediğim. Dedim ya tarifelileri kaçırdım. Bir keresinde uçağı kaçırınca GEMİ ile giderim dedim MASMAVİ BİR YOLCULUK yaptım. Sahi o yolculuğumu sizlere anlatmıştım. Benim KAHVECİ DOSTLARIM pek sevmişti o yolculuk maceramı.
Bunca yıl boşa geçti diye hayıflanmıyor değilim. Dur bakalım oralara gelirsin daha. Hele bir annenin karnından gün yüzüne çık, Dünyaya merhaba de bakalım, yaygarayı bas göbeğin kesilince. Nereden karıştığını bu kalabalıklığa anlamaya çalış yumuk gözlerinle. O gün anlayamadığın gibi sonra da anlayamayacaksın ama olsun...
Nur topu gibi derler YEŞİL bakışlarımla dünyaya gelmişim. Görenler "Ayol şu bakışlara bak , bu büyük adam olacak , görün bakın siz" diyenler olmuş. Aslında ishalim hiç geçmemiş yaşımı dolduruncaya kadar. Onun için def'i hacetimden adamlığım hakkında bir yorum yapılamamış. "Bebekken yaptığım gibi" Zaman zaman çok güldüğümde "Onunda huyu biraz sulu "demeleri belkide bundandır.
Ben hiçbir şeyden habersiz sonradan( vefat ettiğini öğrendiğim Annemin süt torbalarına sarılırmışım , Nenem anlatır dururdu. Hiç doymak bilmezmişim, rahmetliyi eme eme kurutmuşum. Ağlamam durmaz, gaz sancıları içinde genede debelenir gözüm annemin kucağında uyuya kalırmışım. Öyle uykucu imişim ki "Sesi çıkmıyor, Bakın nefes alıyor mu "diye ev halkını telaşa verirmişim. Sonradan büyüyünce eski bebeklik huylarımın azıcık üstümde kaldığını fark ettim. Fark ettim de ne oldu? Buna sonra geliriz, hele büyüyelim biraz; anlatacağım elbet.
Sevgili Annemi kaybetmiş olduğumu bilinçaltında bir yerlere saklayarak, Babamın ikinci evliliği olan halen hayatta olan ilk cici annemizin (Sonradan kendisini tanımak nasip oldu) sabırlı ellerinde apalamaya başlamışım. Bir iki lafta öğrenmişim söyler dururmuşum, hiç durmadan konuşmak adetim varmış. O ne bu ne diye sora sora azıcık bilgi sahibi de olmuşum, iyi ile kötüyü, cıss. . diyerek fark edebilmişim. Nenem anlatırdı. . Çok akıllı imişim, herkesin çocuğunu akıllı ve zeki sandığı gibi, benide "ayol bu herşeyi biliyor" diye konuşturur konuşturur ben pelteledikçe gülerlermiş. Daha ziyade Nenem meşgul olurmuş benimle . Bu yüzden hala Nenemin nefesini O'nun kırışık bir et torbası içindeki ellerini özlerim.
Biz İbradılıyız. Hani Akseki ile hep çekişme halinde olan İbradı. Nihayetinde İbradı'yı da İlçe yaptılarda kurtulduk bu çekişmelerden. Akseki'de, biraz seçilen erkek çocuklara ticareti öğretmek için sanırsınız seferberlik vardır. Burada azıcık bir şeyler öğrendiler mi ver elini İstanbul-Kapalıçarşı-Mahmutpaşa 'ya tanıdık genelliklede akraba bir tüccarın yanına çırak koyarlar. Uzaktan uzağa kendi çocuklarını takip ettikleri gibi başkalarının çocuklarınıda takibe alırlar. Alır gider başını bir sürü laf"Falancanın oğlu bak 1 yılda ortak oldu dükkâna -Fişmekan ise daha dolanıp duruyor arkadaş, tembel herhalde "gibilerden. Tabii bu eski tüccarın bir taktiğidir, küçük bir hisse verirlerki daha iyi sarılsın işe, dürüst olsun kaytarmasın kendi işi gibi benimsesin diye. Aksekililerin genlerinde vardır ticaretle uğraşı vermek, para kazanma duyguları çok gelişmiştir. İbradı'nın insanı ise "Okumak "tahsil yapmak"için yoğrulmuştur. Onun için para hep ikinci planda kalmıştır, mevki sahibi olmak -kariyer yapmak tüm benliğini kaplamıştır. Genelliklede Hukuk üzerine yoğunlaşmışlardır, hariciyeye intisap ise rüyalarının mesleğidir. Aksekilinin eli ne kadar sıkı ise aksine İbradı insanının gönlü çok zengindir, eli açıktır. İşte çekişme sanırım bu noktada belirginleşiyor. Bu iki insan tipinin doğmasında tabiiki en büyük etken, doğanın hırçın yapısıdır. Taşlık ve kayalık bir o kadarda orman kaplı olan yörede Tarımla uğraşmak imkânsızlaşmakta, geçim derdi Karakterlerin oluşumunda büyük rol oynamaktadır. Tarım yok dedim ama, üzüm bağları vardır. İbradı'nın üzümü kendine has özellikli ince kabuklu bol sulu olarak meyve verir. Şu var ki bağ bozumunda kopartıldıktan üç beş gün içinde yemeğe gelmiyecek hale gelir. Pekmez yapılır, pestil ve bastık yapılır. Ancak bu satılarak gelir getirecek bir düzeyde değildir. Nenem anlatırdı, bu üzümün şarabı çok meşhurmuş, hatta bir vakit Fransadan değerlendirmek üzere gelenler olmuş. Gelir getirebilir düşüncesiyle şarap İmalathanesi kurmuşlar Padişahlık döneminde . Sonradan İbradı'da çok büyük bir yangın olmuş. Fetva vermişler ki "Bu yangın haram olan Şarabı imal ettikleri için Allah tarafından bir ceza olarak verilmiş " diyensiymişler. Bunun üzerine Şarap İmalathanesi kapatılmış.
İşte, Babam bu şartlarda Orta tahsilini bitirince İlköğretim Okulu imtihanlarına girmiş ve kazanarak İzmir Öğretmen Okuluna yazılmış. Okulda, çok hareketli ve duygusal şair bir kişiliğe sahip, giderek milli duyguları yoğun bir talebe olarak seçiliyormuş… Onun Yunan insanı hakkında yazdıkları, hele İtalyan Duçe hakkındaki şiirleri dilde dile dolaşırmış. 2. Cihan harbinin yıkıntılarını nasıl yaşamış bunları bir türlü kendisinden dinleme imkânını bulamadım. Daha doğrusu benim merakımı doğurmadığından ne ben sordum, nede o kendiliğinden anlattı. Sadece bak bu şiirleri oku, bunlarda Babanı bulacaksın dediğini hatırlıyorum.
Beltan Göksel
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
Bahar geliyor
Güneş batıyor gözlerime, yüreğime
Acıtmıyor canımı keyifleniyorum aksine
Çekiyorum içime pervasızca güneşli havayı
Neşe doluyor içim
Bahar geliyor bahar
Çiçekler açacak, kuşlar şarkı söyleyecek
Ağaçlar yeşillenecek, sular şakırdayacak
Kuzular meleyecek, kelebekler uçuşacak
Arılar bal için dolaşacak
Bahar geliyor bahar
Aşk başlıyacak yeni yeni
Duygular yüklenecek yüreklere
Bir heyecan saracak heryanı
Sevgiler yaşanacak acı tatlı
Bahar geliyor bahar
Hüzünler yaşanacak, kalpler kırılacak
Sevinçler olacak, üzülenler gibi
Zamanla yenilenecek kalpler daha temkinli
Yeşerecek tomurcuk sevgiler
Bahar geliyor bahar,
Açsın gönlünüzde sevgiler
Sarsın etrafınızı aç kalpler
Dolsun içinize sevdalar
Kırmasın birbirini arkadaşlar dostlar sevgililer
Bahar geliyor bahar.
Yücel Haksal
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
GÖRME ÖZÜRLÜLERİNE KİTAP SESLENDİRMEK...
Herkese iyi günler
Bugün çok muhteşem bir siteden haberdar oldum. Sitenin ve arkasında hızla büyüyen grubun tek amacı var:
GÖRME ÖZÜRLÜLERİNE KİTAP SESLENDİRMEK...
Baştan sona gönüllü bir çalışma...
Ben hemen gruba üye oldum, ve bir kitap için çalışmaya başlayacağımı bildirdim. "Çocuk Kalbi"ni seslendireceğim. Sonra da seslendirdiğim kitap CD haline getirilerek Beyazıt Kütüphanesi'ne armağan edilecek. Görme özürlü küçükler oradan CD'yi alıp, dinleyip, sonra da iade edecekler.
İlle de çocuk kitabı olması gerekmiyor. Kendi okuyacağınız bir kitabı da hem okuyup, hem seslendirebilirsiniz. Yapacağınız tek şey siteye girip, arama motorundan kontrol edip, eğer o güne kadar seslendirilmediyse seçtiğiniz kitabı gruba bildirip
ise başlamak.
Süre size bağlı, ister 2 ay, ister 6 ay sürebilir,yeter ki yapın. Nasıl seslendireceğinize ilişkin bilgiler
sitede var...
Sitenin adresi: http://www.seslikitapgonulluleri.com/
Hemen, hiç vakit kaybetmeden bu güzel çalışmaya siz de katılın.
Seslendireceğimiz her kitap kimbilir kaç tane görme özürlü arkadaşımızın ufkunu açacaktır...Ve tabii sizde üye olduktan sonra bu siteyi arkadaşlarınıza, tanıdıklarınıza, gruplarınıza tanıtın. Kazandığımız her gönüllünün katkısı onlarca, yüzlerce kişiye aydınlık yayacak...
Kamuran Bulgurcuoğlu
<#><#><#><#><#><#><#>
Fotoğraf : Mehmet Hamurkaroğlu Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir, dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz. <#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 5.462 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
Yukarı
|
ÖLÜM SAATİ
Saat vuruyor duvarına
Güm güm
Güm güm
Sıkıntın damarlarına karışıyor,
Kanın akmıyor
Bir kalp krizi öncesinde
Donuyor zaman
Müzik nasıl sustu
Gözlerini açtığında,
Uyuyamamıştın oysa
Gürültüden…
Yastığın biliyor sessizliğini
Saçının her telindeki yosun kokusu,
Köhne ve boş,
Sokaklar gibi…
İlaç saatin geldi
Bir bardak su,
Akvaryumundaki balıklardan kalma,
Küf kokusu...
Saat vuruyor kalbine
Güm güm
Güm güm
Ölüm zamanın geldi,
Yaşanmamışlıklarını kusmadan,
Hadi git gari….
Öykü Özü
Yukarı
|
Sudoku #15
Çözüm: Sudoku #14 SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.
Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız.
Kolay gelsin.
Yukarı
|
Çizen: Serdar Kıcıklar Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir, dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.
Yukarı
|
Nilgün Çevik Ebru Sergisi .:. 3-16 Mart 2006 Cemal Reşit Rey Konser Salonu Fuayesi
Yukarı
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
San Diego'da bir uzay ve havacılık müzesi var. Nereden mi biliyorum? Tabiki internetten. İnanmazsanız http://www.aerospacemuseum.org/ kısa yoluna tıklayıp siz de görün. Özellikle çocuklara havacılığı sevdirmek için, çocuk sayfası yapmışlar.
Bu da Asian aerospace tarafından hazırlanmış olan web sayfası. Bence bu web sayfasının en hoş kısmı http://www.asianaerospace.com/aircraft_photo_gallery01.asp kısa yolundaki resim galerisi. Gökyüzü sevdalılarına özellikle tavsiye ediyorum.
Ve tabiki Türk Hava Kuvvetlerinin ve Türk halkının gururu Türk Yıldızları http://www.turkyildizlari.hvkk.mil.tr/galeri.html Kısa yolda sizleri resim galerinine yönlendiriyorum. Web sayfalarında ayrıca tarihçeleri, kadroları ve uçuş planlarıyla ilgili bilgilere de ulaşabilirsiniz.
İşte bu da, yerde pilotluk yapanların sitesi http://www.f1turkey.com/ Formula 1 hakkında bilmek istediğiniz ne varsa belki de bütün cevaplar burada. İster Michael Schumacher, ister Niki Lauda , bütün efsane pilotlar ve daha fazlası burada.
Yukarı |
Damak tadınıza uygun kahveler |
CD to MP3 Freeware 1.3 [1.05 MB] W98/2k/XP FREE
http://www.eusing.com/Download/cdtomp3freeware.exe
CD'den mp3 hazırlamak için hala bir programı olmayan kahveciler için güzel bir seçenek. Kullanımı son derece basit olan bu program mp3'e meraklı herekese tavsiye edilir.
Yukarı
|
|
|
|
|
|