|
|
|
16 Mart 2006 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Buon compleanno la mia principessa!.. (*) |
Merhabalar,
Yarından tezi yok tavukların yumurtlamasını yasaklıyorum. Yumurta olmayınca, kolestrol, ak, sarı, sıvı tartışmaları bitecek, ülke huzura erecek, Unakıtan temize çıkacak. Nasıl? Beğendiniz mi yasağımı? Saçma değil mi? Saçma olan yasağı benim koymam değil elbette. Yasaklanan şeyin gerçekle bağdaşmaması. Tıpkı "Sanal Kumar"ı yasaklayan büyüklerimizin düştüğü durumda olduğu gibi. Bu yasağı koymayı öneren danışmana selam olsun. Neyi nasıl yasaklayacağını biliyor mu acaba? Bir kere bu iş dış mihraklı. Fizandan yayın yapar görünen bir kumar sitesinin orjinal mahallini bulmakta, onu engellemekte pratik olarak imkansız. Teoriden yola çıkarak "Yaparız paşam" diyenler ancak komik duruma düşerler. Büyüklerimizin her zaman yaptıkları gibi "denetleyemiyorsan yasakla" kuralına uygun olarak çıkarılan bu yasağın bana göre en önemli nedeni, iki milyon dolar hacminde kumar oynadıklarından söz edilen Türk kumarbazlarından manosunu alamaması. Oysa her köşe başında denetimli(?!) olarak oynattığı kumardan eşek yüküyle pay almayı becerebiliyor. Birinin adı piyango, diğeri kumar. İddiayı, at yarışlarını saymıyorum bile. Bilen zaten biliyor. Hayır, sözde iş yapıp Türk aile yaşantısını kurtardıkları için böbürlenmeleri yok mu, işte bu adamı deli ediyor.
Onbeş yıl önce bugün doğdu benim prensesim. İlk gördüğümde alıp içime sokmuştum, hâlâ orada duruyor, ben yaşadıkça da yüreğimin bir bölümü hep onun olacak. Son yılları biraz didişerek geçirmiş olsakta, bana yaşattığı ve yaşatacağı mutluluklar için ona teşekkür ediyorum. Seni seviyorum prenses, doğum günün kutlu olsun.(*)
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle... Cem Özbatur
Yukarı
|
|
Kahveci : Figen Erdeveciler KAHVE FALI |
|
Çok sevgili ,ilgili,falsız kalamayan ,kalınca ne yapacağını şaşıran okuyucum, bu hafta sizlere en kıymetli kültür birikimlerimizden birini, kahve falını ,en gizli yönlerini açığa çıkararak anlatmaya çalışacağım.
Tıpkı göbek dansı gibi, her Türk kadının doğuştan yatkın olduğuna inandığım kahve falını halihazırda sizlerin bildiğini kabul ederek,sadece bazı ince noktalara değineceğim.Atalarımızdan yadigar bu fala bakmak için,çok temel bazı yeteneklerinizin olması gerekmemektedir. Evet, her iki omzunuza tünemiş cinlere veya sağ kulağınıza fısıldayacak özel bir ruha gerek yoktur! Siz sadece isteyin, kahve falına bakarsınız. Konuyu üç yan başlığa bölüyorum:
1-Kahve falı nasıl bakılmalı?
Diyelim ki, içinizde keşfedilememiş bir falcının olduğunu düşünüyorsunuz ve bunu ortaya çıkarmak istiyorsunuz…Öncelikle girdiğiniz ortamda gizemli bir hava oluşturun. İnanmıyormuş gibi görünmek ama aslında içinizde gizli bir yetenek varmış gibi bir ifade takınmak, ''bilmem ki bakabilir miyim'' demek,''aa bir keresinde dedim ki Aysel'e kötü bir haber alacaksın,ne oldu bil! Komşusu ertesi gün balkondan tepetaklak düştü ,yok yok ısrar etme bakmam'' gibi cümleler kurmak ,hatta işi daha da ileri götürüp bir gece rüyanızda ak sakallı bir dedenin size '' sakın ola fal bakma!'' dediğini söylemek, bu gizemli ortamı oluşturmanıza yardımcı olacaktır.Diğer yandan da,ortamı gözden geçirmeli , ısrar etmeye niyeti olanlarla göz temasını kaybetmemeli.
Kahveler içildikten sonra,diyelim ki sizden fal istenmedi, hemen lafa karışın: '' fincanı kendine doğru kapat ve dilek tutmayı unutma'' gibi bir şeyler söyleyin ve hemen bir fal dinleyeniniz olsun.Bu arada kullanacağınız sıfatlar: güzelim,canım,şekerim ve sevgi sözleri olmalı.'ablam, ablacım' gibi ifadeler inandırıcılığınızı artırabilir.
Kahve falı bakan kişinin konuşurken nerede nefes alması gerektiğini bilmesi gerekmektedir. Sesinin tonunu nerede yükseltecek, veya nerede aniden fısıldamaya başlayacak. Vücut dilinin kullanımı da çok önemlidir.Size işinize yarayacağını düşündüğüm önerilerimi sunacağım:
1-Hızlı konuşun,hiç durmadan,sonra aniden fren yapar gibi durun ve derin bir nefes alın ama nefesinizi vermeyin, dinleyen o an heyecandan ölebilir, ne diyeceksiniz diye.
2-Diyelim ki falda,dinleyici için çok önemli bir konudan bahsedeceksiniz, sır değildir merak etmeyin,nerden bileceğim ben demeyin. O an sesinizi yükseltin ve tane tane konuşun, ama konu aşk ise -dikkat çok önemli-,hele falı bakılan kişi evli ise, sesinizi iyice alçaltın,hatta falı bakılan kişi size yaklaşmak zorunda kalsın duyabilmek için.İşte tam bu anda, dinleyenin koluna dokunmak,dürtmek,fincanı, dinleyenin gözüne gözüne sokmak,telveyle oluşmuş şekli ısrarla göstermek,siz kuş görürken onun balta görmesine inanamamak, takınacağınız doğal davranışlardandır.
3- Oturuşunuz sabit olmamalı! Bir ayağı seri şekilde altınıza alıp,koltuğa tünemek,sonra onu çıkarıp hararetle diğerini alta almak, bir anda efkarlanıp bir sigara yakmak,derin bir nefes alıp onu havaya üflemek,kafayı hızla iki yana sallamak, gözlerinizi camdan dışarıya dikip uzun uzun manasızca bakmak,ve sonra aniden kaşları çatmak veya gülümsemek faydalı ve geliştirilmesi gereken becerilerdir.Kanımca en etkileyici mimik önceden hissettirme dudak hareketi adını verdiğim mimiktir.Şimdi diyelim ağzınızdan çıkacak kelime ' ova ' ,ne yapacaksınız? Ağzınızı kocaman bir -O- harfi şekline getiriyorsunuz ama kelimeyi söylemiyorsunuz, öylece ağzınız 'O' şeklinde ve açık, fincanın içine bakıp düşünüyorsunuz ve darbeyi vuruyorsunuz:' Ovaya çıkmışsın güzelim sen' gibi gibi gibi…
4- Fal bakarken kesin yapmanız gereken bir şey de, fincanın içindeki şekilleri gösterirken parmağınıza ve elinize bulaşmış kahve telvesini yalamaktır. Peçete istemek,'dur bir elimi yıkayayım' demek hadisenin bütün sihrini bozar. Yalayınız.
5-Fal bittiğinde, şu dilek tuttu- tutmadı olayını geçiyorum,-dilekler hep tutar,yanılıp da tutmamış demeyin,vadesi var diyebilirsiniz,ama sadece o kadar- fincanı verin dinleyeninize ,yıkasın. Bir de hemen yıkamaz ise falın çıkmayacağı yolunda bir tehdit savurun:
6- Falda gördüğünüz vadenin hesaplanması ciddi bir psikolojik analiz gücü istemektedir, matematik değil. Dinleyicinin gözlerinin içine derin derin bakın, önceden hissettirme dudak hareketi taktiğiyle bir sayı söyler gibi yapın ama söylemeyin, böylelikle dinleyenin gönlünden geçen vadeyi doğru bulmuş olacaksınız. Asla vadeleri yıl olarak vermeyin,ya da yakın vadeler koymayın bir hafta gibi, zira çok uzak veya çok yakın vadeler akılda kalır.En iyisi bir ay ile üç ay arasıdır, dediğinizin bu geçen sürede unutulması garantidir. Unutulmamalı ki en iyi falcılar, asla ay, yıl, hafta gibi belirli zaman birimleri kullanmaz, sadece '…. vakte kadar' kalıbını kullanırlar.
2- Kahve falında çıkan istenmeyen şekiller ve düzeltilmesi
Kahve falı bakan kişinin zooloji bilgisinin çok gelişmiş olması gerekmektedir. Falda çıkan kuş şeklinin gagasından,kartal mı,serçe mi, yoksa maazallah akbaba mı olduğunu şıp diye ayırt etmesi gerekir. Ama unutulmamalı ki, iyi falcılar en çok beş veya altı hayvan görür: Kuş, köpek, kedi, kaplumbağa, at, aslan.Bu hayvanların anlamları sırayla, müjde, dost veya düşman, yine dost veya düşman, ev, murat,güç .Kedi ve köpek anlamları yörelere göre değişmektedir.
Diyelim ki,siz bir kuş gördünüz, ve bir şekilde falı dinleyene fincanı gösterdiniz.Dinleyen ısrarla diyor ki, 'hayır bu bir kedi!' ,burada kullanacağınız taktik,diğer bölümde dinleyen için de geçerli olacak parmak ucu düzeltmesi olacaktır. Kısaca parmağınız fincanın içine sokuyorsunuz, küçük bir darbeyle şekli değiştiriyorsunuz ve ' aaaaaaaa sahiden de kediymiş, bak gördün mü, sen benden daha iyi gördün şekerim' diyorsunuz ve olay bitiyor .
Bunu tecrübe kazanmadan kullanmanızı önermeyeceğim, dikkatli bir ön çalışma ve pratik istemektedir. Başlangıç için önereceğim taktik mimik yoluyla sessiz isyan …Sadece susun ve inanmıyormuş gibi gözlerinin içine bakın dinleyenin, koskoca kuşu nasıl olur da kedi olarak gördün der gibi.Bu bakış süresince gözlerinize bir de şefkatli ifade yerleştirin, sanki cehaletine acıyormuşsunuz gibi. Sonra tabii ' şimdi şekerim bu kuş var ya…' diye devam edin.
3- Kahve falı dinleme adabı
Fala inanıyorsanız, yapmamanız gereken tek şey inanmıyormuş gibi davranmaktır. İnanmıyorum derken aslında korumaya çalıştığınız şey toplum içindeki prestijiniz olmamalı.'Ya inanırsınız ya da inanmazsınız' gibi kesin yargılar olamaz. Bir insan hayatının bir döneminde inanıp, ani bir şekilde fikir değiştirip inanmamaya başlayabilir. İnananların, inanmayanlardan daha zeki ve başarılı olduğunu gösteren bir kanıt bulunmamaktadır. Bir söylenti olabilir sadece, sanki… Sanki sahi…
Falınıza bakılırken televizyon seyretmeyin, telefonla konuşmayın, yanınızdaki insanlarla konuşmayın, kitap okumayın, hatta yapabiliyorsanız sık nefes almayın, öyle gripli nezleli halinizle fal bakanın dikkatini dağıtacak şekilde burun çekmek, öksürmek, gırtlak geniz temizlemek, fal dinleme adabına ters düşecektir. Sadece dinleyin. Eğer bir kadın günündeyseniz, tabağınızdaki o nefis çikolatalı kek dilimini lütfen faldan sonraya saklayın, e yani yedikten sonra uzatsaydınız fincanı…
Diyelim ki falcınız, lafı çok uzattı, keki yemeye başlayın, ya da bir bardak su isteyin.
Diyelim ki, falcınız size kısa boylu şişman bir erkek talip var diyor, aman ! Siz ince uzun birine sevdalısınız! O an göreyim diye fincanı elinize alıyorsunuz ve parmak ucu düzeltmesi taktiğinin fal dinleyene uyarlanmış versiyonu ile durumu kurtarıyorsunuz. Bu versiyonda, bunu yaparken gülmek veya durumu çaktırmak en büyük saygısızlıktır. Bir daha ortamlarda yalvarsanız da ,size fal bakacak insan bulamazsınız.
Fincanı tabii siz yıkamalısın, bundan kaçamazsınız.Hatta size güzel şeyler söylemiş bu güzide insana o ortamı terk edene dek iltifat etmek , bir sonraki fal bakışı için ona lazım olacak bütün aile sırlarınızı vermek de ödevleriniz arasındadır.
Evet, sevgili okuyucum, belki de tam olarak hakkını veremediğim bu esaslı konuyu daha ileriki zamanlarda diğer gizli ve ilginç yönleriyle inceleyebiliriz.
Sizinle 3 vakte kadar mı desem 5 vakte kadar mı desem, başka bir yayında görüşmek dileğiyle.
Fixastroloji yayınları,2006
Fixastrolog Fix
Gelecek yayın: Rüyalarımız bize ne anlatıyor?
Rüyalar gelecekten haber verir mi?
Aynı rüyayı üst üste görme durumu.
Figen Erdeveciler
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
İŞTE BENİM HAYATIM -2- ANNEME DOĞRU
Babamın küçük bir Köy Öğretmeni olduğu yıllar - Nenemin ağzından hatırladığım kadarıyla - hayatımın doğmadan önceki başlangıcı olması bakımından yer tutan dilimlerini atlayarak geçirmem mümkün değil. İlk tayin yeri İzmirin Karaburun köyü. Daha evlenmemiş, çiçeği burnunda derler ya, işte öyle genç idealist bir öğretmen. Nişanlı imiş, hemde darısı başkalarından ırak olsun , yedinci nişanlısıymış yüzüğünü taşıdığı. Neneme "sonra seni yanıma alırım "demişte bir türlü nasip olmamış. Nenem yeni nikahlandığı Halamızın Polis olan Eşiyle birlikte Beyşehirde kalacakmış ama bu dahi nasip olmamış. Beyşehire gelin giderken halam devrilen jeepte hayatını kaybetmiş. Nenem kurtulmuş ama yüzü gözü parça parça olarak. O zamanın Tıbbi imkanları ile gereken yapılmış canı kurtulmuş fakat yüzü çopur çopur kalmış ki ölene kadarda o şekilde kaldı. Yoksulluk , hem de dul gelirsiz bir kadın , oğlu daha yeni köy öğretmeni olmuş bir anne. Sonradan Antalya'ya 1965 yılında geldiğimde Nenemi tanıyanlar ile konuşmuş O'nu birçok yönleri ile öğrenmek şansına kavuşmuştum. 20 yaşına kadar Nenemin hayatımda bıraktığı öyle izler varki o konulara yeri geldikçe değineceğim halde bir kaç şeyi söylemeden , O'nu biraz tanıtmadan yapamıyacağım. Nenem benim üçte bir ömrümü sarmalamış çünkü.
Dedem İbradı'da Sabun imalatı yaparmış. İmalat dedimse öyle büyük ölçekte değil. Evde yaparmış, kalıpları O'nun gibi tam kıvamında yaparak döken bir usta yokmuş. Yaptıklarını Konya/Beyşehir'e yarı yola kadar at arabası ile , at arabasının artık gidemiyeceği iyice kayalık ve dağiık bölgede de katırlar ile sevk edermiş. Mevsiminde Beyşehir'deki Tüccarlar Dedemin yolunu gözlerlermiş. Nenemin anlattığı gitmesi ile gelmesi arasında 3 ay geçermiş.
Nenem yörenin en iyi terzisi imiş. Süslü Mevlüde imiş lakabı. Çok güzel bir kadınmış . Kazadan sonra yüzünde meydana gelen çöküklere aynada bakar "Beni 40 sene önce görecektiniz, üstüme yoktu benim gibi bir terzi, güzelliğim ise taa sahile kadar yayılmıştı" derdi. Ne ise terzilikle halam ile - Hele Dedemin vefatından sonra daha bir tutkun olduğu Babamı büyütmüş-"Ömerim Ömerim diyerek" "Okuyup bizleri bu dağdan taştan kurtaracak" Bu umutlarla yıllarını üst üste koymuş ama Karaburuna oğlunun ilk öğretmenlik yapacağı köye gidememiş kızının acısı ile kıvranırken.
Babam Karaburun'da öğretmen. Annem Fethiye Hanım İstanbul Çapa Öğretmen okulundan mezun olunca Karaburun'a tayini çıkmış. Artık iki öğretmenli olunca tabii Babam kıdemli-Müdür sayılır. Annem Babamın çalışma odasına girip "Ben Fethiye , yeni tayin olan öğretmen "deyince Babam parmağındaki nişan yüzüğünü çıkarıp çekmeceye bırakmış. Annemi tanımadım, yalnızca resimlerinden biliyorum. Balkan Harbinde Selanik'ten İstanbula gelmişler. Gerçek bir sarışın , çimen yeşili gözleriyle Babamı bir anda büyülemiş diyelim. Teyzem buna dair hikayeleri öyle güzel anlatırdı ki, ben İstanbul'da Fakültede iken her gittiğimde tekrar tekrar anlattırırdım. Sanki annemi yeniden yaşardım . . Sanki tanışmalarında bende varmışcasına heyecanlanır, gözlerim dolardı ama ağlayamazdım.
İşte böyle 7 nişanlının üstüne Babacığım nihayet yazılan sevgilisine kavuşmuş çok geçmeden evlenmişler. İlk çocukları Ağabeyimin dünyaya gelişini pek anlatan olmadı. Nenem hep beni anlatırdı. Karaburun'dan İzmirin diğer bir yöresi Menemen'köyüne tayinleri çıkmış, ben orada dünyaya merhaba demişim.
Buraya kadar iyi de, bundan sonrası . . Teyzemin deyişlerine göre Annemi bir sıtma tutmuş , öyle ki ateşler içinde kıvranırmış -sırtında fazla ateşten derlerdi çıban çıkmış - çok araştırmışlar sebebi bir türlü bulunamamış. O zamanlar Kinin ve bir takım ilaçların dışında tedavi yöntemide yokmuş. Sene 1943. Antibiyotik tedavisi herhalde o zamanlar yokmuymuş ne bilemiyorum. . Bu konuda içimdeki sarsıntıyı senelerce taşıdım. Kimselere "kurtaramamışsınız Annemi" diyemedim, Babama da. O'nun çok büyük bir aşkla bağlı olduğu karısının ölümünü hatırlatmamak için bu konuda bilgi için dahi söylemde bulunmadım, yıllarca annesizliğin soğuk yüzüyle yaşadım , hala yaşıyorum. Günlük yaşantımızda , şarkılarda -konuşmaların içinde- televizyonlardaki programlarda "Anne, Anne" diye her hıçkırıkta ben donup kalırım, ne oluyor diye. Çünkü benim 1 yaşından sonra Annem yoktu, Annelik duygusunu tadımlık bile hatırlamıyordum ki. Onun için herhalde hep boş boş bakarım, cansız bir hüzün kaplar benliğimi. Hep düşünmüşümdür, acaba annemde bana sarılıp sarılıp "Yavrum benim , yavrum "diye göğsüne beni yaslamışmıdır?Sarı saçlarımı lüle lüle tarayıp koklamışmıdır?Teyzemden aldığım resimlere bakarak , onları okşayarak ruhumdaki çırpıntıyı azaltmaya çalışmışımdır hep. Hele bir resim var , Ben çocuk arabasında yatarken -Ağabeyim Annemin elinden tutmuş olduğu halde- Annem diğer resimlere göre daha zayıf ve süzgün. Hastalığı belli oluyor sanki. İşte bu resme bakarak annemin tükenişini sanki yanımdaymış gibi hissetmişimdir.
Beltan Göksel
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
striptiz
Daha bıyıkları yeni yeni terlemeye yüz tutan Ali ilk kez böyle bir gösteriye tanık olmaktaydı. En ön sıralarda olmak başta mutlu etse de onu sonraları çok canını yakacaktı…
Başrollerdeki kumral güzelin hareli gözleri zifiri karanlıkta çakmak çakmak yanmaktaydı, en az buğday teni kadar... Bütün bakışlar güzelin üzerindeyken ve heyecan dolu tüm sahnelerdeki gibi fonda müzik olanca acımasızlığıyla çalarken, kadın hızla gömleğinin iki düğmesini açtı… ardından gömleğini değil de ciğerlerini koparırcasına çıkarıp attı üzerindekini… sonra mini eteğini sıyırdı dolgun kalçalarından…
Ali soluksuz izlemekteydi… kadının soyunuşunu, kayboluşunu…
Gece ilerliyordu… kadınsa gecede, zamanda, kendinde kayboluyordu…
Kumral kadın siyah topuklu terlikleri üzerinde savrularak adımlar atıyordu... Meraklı bakışlar üzerinde.
Başlamışken bitmeliydi...
Sutyenin kopçalarına vardı eli, hiç zorlanmadan sıyrıldı bundan da… derken külot düştü bacaklarından… şimdi tamamdı.
Şimdi geldiği gibiydi, şimdi gidebilirdi…
Şaşkın bakışlar arasında hızla koştu kadın.
Mesafe az, aştığı yol uzundu… salıverdi kendini köprüden aşağı…
Suzan Ağatoğlu
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
Fotoğraf : Gülendam Oğuz Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir, dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz. <#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 5.523 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
Yukarı
|
SUSTU
Hasretler sustu bugün, yüreğimde.
Çırpınışlar sustu.
Sesine dokunmak istedim rüzgârın,
Ama yetişemedim.
Şiirimde akıp gitti rüzgârla beraber.
Koştum ardından, umutlarımı da sırtlanarak,
Ama yetişemedim rüzgâra,
Kimseler görmedi beni, göremedi.
Hayallerim nemlendi bugün,
Şimşekler çaktı beynimde.
Rüzgârlarımın rengi soldu,
Hüzünlerim de sarardı,
Kimseler bilmedi, bilemedi.
İçimde binlerce hüzün ağladı,
Yüreğimde ki çırpınışlar sustu bugün,
Kimseler duymadı, duyamadı.
Neslihan Güzel
Yukarı
|
Sudoku #20
Çözüm: Sudoku #19 SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.
Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız.
Kolay gelsin.
Yukarı
|
Çizen: Semih Bulgur Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir, dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.
Yukarı
|
Nilgün Çevik Ebru Sergisi .:. 3-16 Mart 2006 Cemal Reşit Rey Konser Salonu Fuayesi
Yukarı
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
...Köklü ve varlıklı bir aileden geliyorum ve Türk olduğum için gurur duyuyorum. Büyükbabamın büyükbabasının babası, 1822 yılında Sakız adasında çıkan Yunan isyanını bastıran ve Sultan 2. Mahmud'un kendisine verdiği bu görevi eksiksiz yerine getirdikten sonra, burada şehit olan (Nasuh oğlu) Kaptan-ı Derya Ali Paşa'dır... http://www.nasuhmahruki.com fazla söze gerek yok. Yıllardır takdir ederk takip etmeye çalıştığım, Ali Nasuh Mahruki.
Evinde uydu yayınlarını takip etmeye çalışanlar için küçük bir kaynak http://www.satturkey.com/ . Şifreli yayınlar hakkında detaylı bilgi almak isteyenler için ise verdiğim kısayoldaki web sayfasında bulunan turkeyforum kısayoluna tıklayıp, ulaşacağınız web sayfasına üye olmalarını tavsiye ediyorum. Üye olduğunuz takdirde multivizyon ve benzeri kanalların şifrelerini sorgulayabilirsiniz. Emin olun işe yarıyor.
Kimi ücretli , kimi bedava bol miktarda imaj kaynağına sahip bir web sayfası http://www.brainybetty.com/ . Sadece kendi datasıyla değil, diğer kaynaklara verdiği kısa yollarla da sizlere yardımcı bir kaynak.
Avrupa Yakası isimli diziyi seyredenler, Ata Demirer, yani Volkan'ın "fındık fıstık" isimli şarkısını dinlemişlerdir. Size vereceğim kısayolda bu şarkının video klip'ini seyredebilirsiniz. http://www.komikler.com/komiktv/film.php?catid=0&filmid=3155&g
Yukarı |
Damak tadınıza uygun kahveler |
WheresJames Startup Manager v2.21 [368KB] W9x/2k/XP FREE
http://www.wheresjames.com/software/InstallStartupMgr.exe
Bana en çok sorulardan biri de, windows açılışında otomatik olarak devreye giren programların nasıl denetleneceğidir. Normal olarak registry kayıtlarına girilerek yapılan bu değişiklikleri kolaylaştıran güzel bir program buldum sonunda. En güzel yanı, başlangıç programlarını tamamen silmek yerine "disable" etmenize olanak vermesi. Böylece istediğiniz zaman tekrar devreye alarak işinize devam edebiliyorsunuz. Çok program yükleyenlere sistemi hızlandırabilmeleri açısından şiddetle tavsiye olunur.
Yukarı
|
|
|
|
|
|