|
|
|
17 Nisan 2006 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : İyi ki doğduk!.. |
İyi haftalar,
Gene bir 17 Nisan geldi. Aramıza yeni katılan arkadaşlarımız için sıradan bir gün. Ancak Kahve Molası ve Kahve Molası müdavimleri
için önemli bir gün. 17 Nisan 2002'de başlayan Kahve Molası yolculuğu 4 koca yılı, 963 sayıyı, 5.500 yazıyı, 503 farklı yazarı geride bırakarak bugüne geldi. Eşi benzeri olmayan bir yayın şeklini benimseyerek beşinci yılına giren Kahve Molası her türlü takdiri çoktan hak etti. Bunu kendime paye biçmek için söylemediğimi beni tanıyanlar gayet iyi bilir. Kahve Molası'nı var eden ve bu düzenli yayını sürdürmesinde en önemli etken olan sizlere çok şey borçlu olduğumu gayet iyi biliyorum. Siz okuyucular olmasa siz yazarlar yazı göndermez, siz yazarlar yazı göndermezse ben fakir de 963 sayıyı doldurup sizlere ulaştıramazdım. İstikrarın en güzel örneğini birlikte verdiğimiz için gururluyum.
Son bir yılda yaşadığımız güzel olayların yanında yaşamak zorunda kaldığımız şaşkınlıklar da olmadı değil elbette. Örneğin binbir umutla ve açık konuşmak gerekirse sizlere duyduğum güvenle başladığım elle tutulur Kahve Molası Dergisi tam anlamıyla bir hayal kırıklığı oldu. Epeydir ara vermek zorunda kaldığım derginin beşinci sayısı matbaaya gitmek üzere. Ama bir sonraki sayının çıkacağı tarihi bilememenin üzüntüsünü duyuyorum. Her fırsatta yaptığım özeleştiriyi burada tekrarlamanın faydası yok ancak bize birkaç dakikalığına da olsa mutluluk veren uğraşların desteklenmesi gereğini toplum olarak öğrenemediğimizi söyleyerek bu konuyu kapatmak istiyorum.
Evet, sonunda 1. Kahve Molası Öykü Yarışması başlıyor. Bugünden itibaren başvurabileceğiniz yarışmamıza katılım 31 Mayıs'a kadar devam edecek. Bu ilk seferde pekçok yanlış yapacağımızı, yaptığımız birçok şeyden pişmanlık duyacağımızı biliyorum. Ama Kahve Molası çizgisine yakışır saygınlıkta bir yarışma olması için elimden gelenden fazlasını yapacağıma dair söz veriyorum. Detayları öğrenmek için yukarıdaki logoya tıklamanız yeterli olacaktır.
Geçtiğimiz yıl sonunda bir başka yenilik daha yaptık biliyorsunuz. Benzer siteler içinde ilk defa ücretli üyelik sistemini uygulamaya başladık. Ücretli üyeliğin nereleri kapsadığını anlatana kadar epeyce ter döktük ama sonunda planladığımız noktaya geldik. Yaş günümüzü de bugün üye olanlara 1 aylık ücretsiz üyelik vererek kutlamak istiyorum. Bu satırları okuyup, bu gece saat 24:00'e kadar üye olanlar 1 aylık üyeliklerini hemen kullanmaya başlayacaklardır, duyurulur.
Bugün pekçok kutlama mesajı göndereceğinizden eminim. Ben onların hepsine peşin peşin teşekkür etmek istiyorum. Benim sağlığım elverdiği, sizin desteğiniz sürdüğü sürece Kahve Molası yoluna devam edecektir, sağolun varolun.
Bugünün hepimiz için mükemmel bir gün olmasını dileyerek 1997'de BBC tarafından organize edilen çocuklara yardım amaçlı konserin kaydını pikabımıza koyuyorum. U2, Bono, David Bowie, Pavarotti,vs. bir arada söylüyor, A Perfect Day. Esenkalın.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle... Cem Özbatur
Yukarı
|
|
Ters Köşe : Mehtap Akdeniz Sabah Yıldızı |
|
'Biliyorum ben buraların en tembellerinden biriyim. Durduk yerde kimse beni dürtmeden, dürtülere kapılıp tek satır yazamıyorum. Ama bugün başka. Bugün yazmalıyım...'(*)
Geçen yıl yayınlanan yazıma bu cümleler ile başlamıştım. (Duygu aynı olunca cümle kolayına değiştirilemiyor.) Sayıların gizeminden yola çıkarak bir yıldönümü yazısı kaleme almıştım hatırlarsanız. Kaldığımız yerden devam edeceğiz ve yine Annemarie Schimmel'in 'Sayıların Gizemi' adlı kitabı masanın üzerinde.
Başlıyorum yazmaya; 1, 2, 3, 4, 5....
5 yıl bu dile kolay, haftanın 5 günü 5 bin küsür kişiye ulaşan bir yayın organını tek başına devam ettiren Editörümüze teşekkürlerle başlıyorum yazıma.
(Editöre yağ çekmenin daniskası yakışırdı bu güne ama ben öyle yapmayacağım. Tersliğim mi tuttu ne?)
Önce geçmişe kısa bir özet yaparak, sonrasında da 5 sayısının gizeminden yola çıkarak başlayalım bu yılın falına bakmaya.
1' sayısını sayı olarak kabul etmiyordu kitap hatırlarsanız. 1'i yapıcı (anne), dişil, diğer sayıların temeli olarak kabul ediyordu. Bu önkabulle bundan böyle yaşımızı 4+1= 5 olarak; yani yaratma yaşımızı ayrı tutarak hesaplamamız gerektiğini söylemiştik.
2' sayısı ise çift cinsiyetli bir sayı idi ve tanrısal 1' e oranla daha insani idi. 'Dualite ve olumlu anlamda kutupsallık hayatın sürmesi için zorunlu olsa da, sayıbilimcilerin görüşüne göre 2, fazlasıyla olumsuz olup uyuşmazlık ve ayırma taraftarıdır ve parçalanmış dünyanın üstesinden gelmek için başka bir güç gerekmektedir' deniyordu.
3'sayısı kapsayıcı sentez olarak dualitenin yarattığı gerilimleri toparlayan, yeni bir yaratma, yeni bir boyut ekliyordu hayatımıza. Bizi dualitenin ayrıcılığından kurtaran güç ise şuydu. Sahiplenme.
4' sayısını maddi düzenin sayısı olarak ilan etmiştik ve bakalım bu yıl nasıl geçecek diye kehanetlerle yazımızı bitirmiştik.
Şimdi 4 sayısına tekrar bakarak geçtiğimiz yılı değerlendirelim.
İlk yaratılışa biraz geri dönmek ve biraz da belirgin kurallara doğru yön almak gerekiyor diyordu kitap 4 sayısı için. 'Dört, dünyada bilinen ilk düzenle ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır ve bu da, oluşumların kafa karıştırıcı çok yönlülüğünün sabit formlar biçiminde düzenlenmesiyle, doğadan uygarlığa doğru bir değişime işaret eder'.
Eh pek de yanlış değil galiba. Bu yıl üyelik sistemimiz değişmedi mi? İlk yaratılış gibi bütün üyelikler sıfırlanıp okurlardan tekrar üye olmaları istenmedi mi?
'4 yön ve 4 rüzgar birlikte yeryüzündeki yaşamın tamamı için gerekli koordinatları sağlarlar ve maddi olarak kurulu dünya ile ilişkilidir'. Deniyordu ve biz de bu yıl için hayallere kapılmak, bulutlar üstünde şarkılar söylemek yok demiştik.
Ciddi ve sakin bir yıl geçirdiğimiz sanırım kimsenin gözünden kaçmamıştır.
'Düzenleyici niteliğinden dolayı 4' gündelik hayat için her zaman önemli olmuştur'. 'Çok maddi ve pratik bir sayı olduğundan batıl inanaç geleneklerinde ender gözükür. Bir istisna, büyük olasılıkla çok nadir olduğundan dolayı 4 yapraklı yoncanın iyi şans getirdiği varsayımıdır'. Diyor kitap. Sağlamcı bir sayı olan dört dilimize yerleşen bazı deyimlerde de bu özelliği ile yer alır. "Dört elle sarılmak", "Gözünü dört açmak". 4 temel yön ile ilgili olarak dilimize giren deyimler ise 'Dört gözle beklemek'. 'Dünyanın dört bucağı' dır.' Da diyordu kitap ama ben size bunları söylememiştim.
Bu yıl için bu varsayımlar tuttu mu bilemeyeceğim ama Kahve Molası Dergisi'nin elimize geçeceği günü dört gözle beklediğimizi; yazısını çıkanların zevkten dört köşe olduklarını; satışlar sözkonusu olunca da dünyanın dört bucağını herkesin gördüğünü (?!) gayet yakinen biliyorum.
İşte müjdeli haber !
5' Yaşam ve Sevgi Sayısı
Bir kere herşeyden önce 5 dişil bir sayı ve ilk müjdem bu size.
5 köşeli yıldızla simgelenen ve sembolizmde yaşamın sembolü olarak kullanılan yıldızın her bir ucu, ateşi, suyu, toprağı, havayı ve bunların toplamından oluşan dünyayı gösteriyor. Diyad ile Triad'ın toplamı olan Pentad, dünyasal sevginin ve evliliğin de sembolü olarak kabul ediliyor. Aşk tanrıçası İştar'ın pentagramında bitimsiz bir aşkın sembolü olan 'aşıklar düğümü'dür 5.
Teozoflara göre günümüzdeki insanlık beşinci kök ırktır. Beş, elimizdeki beş parmaktan dolayı da önemlidir. Beş vakit namaz, İslam'ın beş şartı, beş ile ilgili sembolizme diğer örnekler.
İkinci müjdem ise Venüs gezegenin simgesi oluşu. Bol aşk, bol sevgi seli demek oluyor bu. (Yani bu yıl bütün bekarlar evlenecek, bütün dullar şenlenecek).
Venüs yıldızı bildiğiniz gibi güneş doğmadan önce veya battıktan sonra görülebilen, bu yüzden de 'Akşam Yıldızı' veya 'Sabah Yıldızı' olarak da isimlendirilen gökyüzündeki en parlak cisim olarak bildiğimiz çoban yıldızıdır.
Aklıma bir anda akşam karanlığında yayına giren Kahve Molasının sabahları yıldız gibi doğuvermesi gelmedi değil. Yol göstericidir. Dosttur. Sevgilidir o. Her koşulda oradadır... Tıpkı Kahve Molası gibi.
Ve benim ruhumun ahım şahına en uygun yıldızdır. Neden mi? Elbette ki; gezegenler aleminde ekseni etrafında ters dönenen tek yıldız olması nedeniyle.
'5 yaşayan doğada, özellikle bitkilerde en tipik yapı kurucu sayıdır. Taç yapraklar çoğunlukla 5 tanedir'. 'Beş başmelek Mikail, Serafiel, Cebrail, Azrail ve Suriyel 5 ruhsal kapasiteye karşılık gelir'. Deniyor kitapta.
5'in tehlikeli ve koruyucu dişil gücünün yanı sıra rahatsız edici, büyüsel, doğal, ve erotik nitelikleri olduğundan bahsediliyor. İncil'deki 5 bilge ve 5 budala bakiresinin hikayesinden Chanel No 5 parfümünün üretildiğini düşünürsek elimizdeki 5 yüz yazarla biz ne fikirler üretiriz düşünsenize.
Demekki neymiş?
Bu yıl bol aşk, bol sevgi ve ekseni etrafında ters dönen bir yıldızımız var...
Daha ne olsun?
Yeni yaşımız kutlu olsun.
(*) http://www.kmarsiv.com/sayilar/20050415.asp#mehtap
Mehtap Akdeniz
mehtap@kahveciyiz.biz
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
|
Kahveci : Melih Çelik Bu Bir Askerlik Anısı Değildir!.. |
|
Uzuuunca bir süredir yoktum buralarda. Otuzuma gelmeden hayatımın bol yeşilli askerlik görevini yapıp, kalanına devam edebilmek için uzaklaşmıştım. Giderayak İnternet bağlantısı bulamam edemem diye istemeye istemeye Kahve Molası üyeliğimden de ayrılmıştım. 30 günlük Antalya'daki acemilik tatilinin ardından Hakkari'nin dağlarına gideceğimi pek de tahmin etmemiştim ama, bir anda kendimi Irak manzaralı yeni ofisimde buldum. Meraklanmayın, burada zaten her bir taraftan duyabileceğiniz askerlik anılarımı klavyeden dökmek değil amacım. Benim niyetim ismi kulağa bir hayli hoş gelen ama televizyon kanallarında pek de gülerek anlatılamayan Derecik'e giderken konakladığım Hakkari'yi yazmak. Daha doğrusu görme fırsatı bulamadığım Hakkari merkezden ziyade Yüksekova ve Şemdinli'den bahsetmek...
Geçmişte o bölgeye bir şekilde gitmiş olanlar, oranın gerek coğrafi gerekse sosyal açıdan adeta başka bir ülke olduğundan bahsetmişlerdi. Eğer yaşadığınız yer İstanbul, İzmir gibi bir şehirse ve Türkiye'deki gezinti geçmişiniz Ankara'dan batısı ile sınırlıysa karışık düşüncelerle dolabilirsiniz. Ama az çok ufak Anadolu şehirlerine, ilçelerine gittiyseniz 'herhalde şuraya benziyordur' deme ihtimaliniz bulunuyor. Ben ikinci gruptandım. Tabii ki Hakkari il sınırı tabelasını görene kadar. Hakkari'ye gitmek için ister istemez Van'dan devam ediyorsunuz. Her ne kadar karayolları haritasını açtığınızda Şırnak - Hakkari yolu gözünüze çarpsa da en makul yol havayoluyla da ulaşabildiğiniz Van güzergahı.
Son dönemlerde tüm medyada Yüksekova ve Şemdinli bir hayli yeraldı. Hatta bazı günler ana haber bültenlerinin Hakkari özel bülteni haline geldiğini istemeye istemeye izledik. Bu iki ilçede uzun soluklu olmamakla birlikte toplamda iki üç haftalık bir dönem geçirdim. Şemdinli'de birkaç saatliğine halkın arasına karışıp kısa sohbetler etme fırsatı bulmakla birlikte Yüksekova ile ilgili sadece araç içinden yaptığım gözlemler sınırlandırıyor anlatımım...
Önce Şemdinli'yi mi yoksa Yüksekova'yı mı yazayım derken ilk olarak şunu düşündüm. Her ne kadar ikisi de Hakkari il sınırları içerisinde yeralsa da birbirinden tamamen farklı yapıları var. Yüksekova hemen yakınındaki İran sınır kapısı nedeniyle ticari açıdan bir hayli hareketli. Şemdinli ise Türkiye'nin pek çok bölgesinde olduğu gibi askeriyenin ve resmi kurumların ekonomi üzerinde yarattığı olumlu etkiyle yaşayan bir yer. İlki, adı üzerinde genişçe bir düzlükte dururken ikincisi daha çok dağların arasında kalmış irice bir köyü andırıyor.
Yüksekova'nın sizlerin de haberler aracılığıyla takip etmiş olabileceğiniz gibi pek hoş bir geçmişi ve güncelliği yok. Ama ticari açıdan bakarsanız yaklaşık beş altı adet çok katlı alışveriş merkezi, sineması, billboard panoları gibi şu an yaşadığınız yerden aslında çok da farklı olmayan bir yapısı var. Çarşı denilen ana caddesindeki otomobil modelleri İstanbul'un lüks semtlerinde görebileceğiniz cinsten. Buna bir örnek vermem gerekirse BMW X5 model bir aracın İstanbul'da piyasaya çıktığı hafta Yüksekova sokaklarında da dolaşmaya başladığını söyleyebilirim. İlk çıktığı zamana denk gelmedim, ama yol üzerinde X5 dahil pek çok lüks araç gördüğümü ifade edebilirim. Peki, iyi güzel de bu değirmenin suyu nereden geliyor derseniz aslında çok da uzun olmayan bir liste çıkıyor karşınıza. Herşeyden önce ilçenin en büyük avantajı İran'la sınır kapımız olan Esendere'ye giden yol üzerinde olması. Yani o bölgeden İran'a geçiş yapmak istiyorsanız tek alternatifiniz Yüksekova caddeleri. Bu konum, ilçeye yüksek sınır ticareti hacmi sağlarken listedeki ikinci seçenek olan kaçakçılık şüphesini de beraberinde getiriyor. O bölgede kaçakçılığın yoğun yaşandığı geçmişe pek çok kez dile getirildi ve kanıtlandı. Dönen paranın hacmini bilmek pek mümkün değil haliyle. Ama bir arkadaşıma Yüksekova civarındaki bir köyü gösteren yerli halktan birinin; "şu köyü görüyor musun, oranın en fakirinin uçak alacak parası var" demesi resmi biraz da olsa netleştirebiliyor. Uçak alımının abartı olduğunu düşünseniz bile etraftaki araçlar, söylenenden çok da uzakta olunmadığını gösteriyor.
Şemdinli'de ise durum neredeyse tam tersi. Tam anlamıyla uç bir noktada ve Yüksekova'da olduğu gibi geçiş noktası özelliği yok. Ama Yüksekova'ya oranla hem İran'a hem de Irak'a sınırı bulunması nedeniyle son derece kritik bir noktada. Ne kadarlık bir alanı kapladığını ifade edebilmek için araçla bir ucundan diğer ucuna iki üç dakikada ulaşabildiğinizi söylemem sanırım yeterli olur. Yüksekova'da olduğu kadar illegal bir ticaret hayatı yok orada. Olur da yolunuz bir şekilde düşerse gidip bir dükkandan normal değeri 3,20 ytl olan bir sigara almak istediğinizde, dükkan sahibi 3,20'lik mi vereyim 1,50'lik mi sorusunu sorabilir, sakın şaşırmayın... Şemdinli'nin halkıyla, özellikle yaşlılarla konuşabilmek için sadece Türkçe bilmeniz yeterli olmayacaktır. Ya yanınızda bir tercüman bulundurmalısınız ya da önce Kürtçe öğrenmelisiniz, aksi takdirde ilçenin yaşlılarıyla büyük ölçüde anlaşamayacaksınız. Ama gençlerle bir problem yaşayacağınızı sanmıyorum. Tarihi Sümerler'e kadar uzanıyor Şemdinli'nin, ama yaşanan olaylar nedeniyle kendisini çok daha yaşlı hissettiğine de eminim.
Belki halkının arasında dolaşmamamdandır ama iki ilçenin halkı arasında ciddi farklar gözlemledim. Yüksekovalılar bir şekilde hayatlarını sürdürürken; Şemdinli halkı bir yandan İran, bir yandan Irak sınırında yaşamaları, terörün bugüne kadar en fazla görüldüğü ve zarar verdiği yerlerden biri olması nedeniyle 'yeter artık, bizi kendi halimize bırakın' der gibiydiler. Bunu kesin söylemek elbette mümkün değil, ama bölgeye sadece İstanbul'dan, Ankara'dan bakan birinden daha fazla şey söyleyebileceğime de eminim. Kesin tahlil ise benim değil, sosyologların işi...
Hakkari hakkında pek çok bilgiye ulaşabileceğiniz bir de İnternet sitesi bulunuyor. www.hakkarim.net adresinden şehrin tarihi ve coğrafyası hakkında detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz...
Görüşmek dileğiyle,
Melih Çelik
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
AĞIR ZEMİN
derin dikişlerimi yeniliyor hayat
bir parça komayla yeniden dönüyorum aşka.
kalmadı artık içimde
beni büyütecek başka bir boşluk,
hava alırken ruhumdan sızan cereyan.
yeni bir doğmak büyütmez yeniden beni.
ama bilelim ki en seyrek yerinden tutup
yine hayat yaralayacak yüreğimizi.
bu yüzden terk etmeli tüm kentleri
ve incelirken bu beden en keskin yerleriyle
oldu olacak terk edelim kendimizi de
böyle kalırsa aşk da yok sayılacak.
yeni bir başlangıca sarılmak için,
eski bir kesin bitişimiz olmalı,yok!
bütün hokkayı içti ölüm
kendine karattı tüm o temiz kağıtları.
yeni bir yer yok sığınmak için kendine
tüm avlular sahte bir pişmanlığı gizliyor.
yer kalmadı kendimizden kurtulup gitmeye
ve yaşam kaskatı yerleşti şimdi ölüme.
kilitliydi zaten
hayata kapayacak kapılarımız bile!
Ali Bozdemir
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
Mutluluk
Mutluluk nasıl yakalanır biliyor musunuz? Uzun zamandır görmediğin birini görmekle veya en çok istediğin bir şeyi elde etmekle yakalayamazsın mutluluğu. Öyle lotoyla, piyangoyla da olacak bir şey de değil. Sakın ola ki aşk, sevgi gibi kavramlarla da kafanı karıştırma mutlu olmak için. Sağlıklı olmak ise tamamen farklı bir konu.
Mutlu olunmaz mutlu yaşanır. Su içmek gibi, uyumak gibi hatta nefes almak gibi mutlu oluruz farkında bile olmadan. Her insan aslında mutludur. İnsanın doğasıdır mutluluk. Göstergesi de hiçbir zaman ne gülmek ne tebessüm etmek ne de gözyaşları olamaz.
Mutsuz olan bir insan için mutluluğu azalmış diyebiliriz. Tıpkı tok bir insanın acıkmaya başlaması, sigara içen bir insanın nefes alırken zorlanması gibi. Nasıl aç bir insan otomatik olarak yemek yemeğe yöneliyorsa, canı yanan insan, sevdiğini kaybeden insan, başarısız olan insan, özlem duyan bir insan, hayal kırıklığı yaşayan bir insan da eski haline dönmek ister dönünce de mutlu oldum der. Hâlbuki bu onun en tabi halidir. Mutlu olduğunu sanan bir insan aslında olması gerekeni yaşamıştır ve bunu bir lütuf olarak kabul etmektedir kendisine.
Bir nevi ihtiyaç gidermek, eksilen şeylerin yerine konmasıdır mutluluğun yapılması gereken tanımı. Gol attıktan sonra koşup seyirciyi selamlayan bir futbolcu ve parkta kuşlara susam veren teyze arasındaki tek fark susam ve toptur bence. Bir kavramın 50 tane karşılığı olmamalı açıklamasını yapmak için. Mutluluk için göreceli diye geçiştirip, üzüntünün, kederin karşılığı gibi gösteriyoruz hep.
Eğer öyle olsaydı herkes müzik dinlemekten mutlu olur, herkes sinemaya gittiği zaman mutluluk budur işte derdi. Yahut filmler, müzikler çeşitli şekillerde çıkmazdı ortaya ve onlara olan yaklaşımlar farklılık göstermezdi. Demek ki tercihleri hariç tutmak gerekiyor mutluluk tanımında. Peki, nasıl ölçülür? Nasıl gerçekten mutlu olunur? İşte yanıt bulması gereken sorular bunlar olmalı bence.
Kendini dinlemekten geçer mutluluğun yolu. Önce kendini tanımalısın, sonra neyin gerçekten seni daha rahat hissettirdiğini bulacaksın, bunu birkaç kez deneyip emin olduktan sonra bileceksin ki senin yolun bu. Nerede olursan ol, kiminle olursan ol her zaman uygulayacaksın. En azından fırsat kollayacaksın kendin için.
Ama tek bir şey olmalı. Her zamanda işe yaramalı. Ortama göre kişilere göre değişmemeli. Sonra kolay da olmalı, öyle bin dereden su getirtmemelisin her zaman ihtiyacın olacak bir şey için. Kuşlarsa seni rahatlatan hemen gökyüzüne bakabileceksin evinde kartal beslemene gerek kalmadan. Resimse istediğin an karalayacak, müzikse mırıldanacaksın bulduğun ilk boş anında orkestra olmadan. Kompleks şeylerden uzak duracaksın kısacası. Karışık bir şeyi çözmek için uğraşmayacaksın hayatının hiçbir döneminde.
Düğüm çözmeyi sadece denizcilere bırakacaksın ki, kafanı dağıtmak için bindiğin gemi yol alabilsin.
Aybars Erdemli
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
|
YILDIZINIZ KIPIR KIPIR, YA SİZ?
Ailenizin Yıldız Falcısı : Nurettin Özdemir |
|
KOÇ (21 Mart-20 Nisan) Salı günü finansal operasyonlarınızda son derece dikkatli olmalısınız koçlar. Herşeyden nem kapmak yerine kendinize hakim olmalı olayların üstüne üstüne gitmemelisiniz. Haftanızın pozitif akımına set çekmeyin. Kontrollü davranırsanız karşılığını kat ve kat alacaksanız.
BOĞA (21 Nisan-20 Mayıs) Yakınlarınızla olacak çekiştirmelerinize kesinlikle son vermenizin gerekeceği bir haftadasınız boğalar. Yoksa durduk yerde beklenmeyen dertlerle günlerinizi heba edebilirsiniz. Hafta sonuna doğru ortamların sakinleşeceğini unutmayın. Şanslarınız ayaklarınıza gelecekler boğalar.
İKİZLER (21 Mayıs-21 Haziran) Projeleriniz haftanıza ışık saçacaklar ikizler ama fazla da hayallere kapılmayın aksi halde iş ortaklarınızın sizleri anında gerçeklere geri döndüreceklerinden emin olabilirsiniz. Bu arada bir takım meslektaşlarınızla ipleri koparmanız gerekecek. Parasal yatırımlarınızı angaje edeceğinizden doğru aksiyonlara evet aşırı risklere ise kesinlikle hayır deyin.
YENGEÇ (22 Haziran-22 Temmuz) İş yerlerinizde meslektaşlarınızla uyumsuzluk risklerinin doruklarda olacakları hassas bir haftadasınız yengeçler. Ne istediğinizi bilmeniz yeterli olmayabilir, bunun yanında hırslarınıza özellikle hakim olmalısınız. Beklenmedik anda bir sevgi fırtınasına yakalanmanız kuvvetle muhtemel yengeçler.
ASLAN (23 Temmuz-22 Ağustos) Yolculukların ve beraberinde getirecekleri mutluluk dolu anların haftasındasınız aslanlar. Bu arada sizleri frenleyen düşüncelere artık son vermenin zamanı geldi hatta geçmekte bile. Kabuk değiştirmek istiyorsanız çark-ı felek sizlere hodri meydan demekte aslanlar.
BAŞAK (23 Ağustos-22 Eylül) Dostlarınız ve yakın çevrenizle olan ilişkilerinize son derece dikkat etmeniz gereken yeni bir haftadasınız başaklar. Bilhassa salı günü kendinizi gereksiz yere alevlere atmamaya gayret etmelisiniz. Kendinize olan güvenlerinizden fire vermeden haftanızın aslında şans dolu günlerine sıkı sıkı sarılın başaklar.
TERAZİ (23 Eylül-22 Ekim) Yeni haftanızda para ile ilgili bir sorununuzun başınızı ağrıtmaya aday olduğunu bilmenizde yarar var teraziler. Sizlere has diplomatik kabiliyetlerinizi kullanmaktan kaçınmamalısınız. Ufukta yepyeni atılımların sizleri beklemekte olduklarını bir köşeye yazıverin.
AKREP (23 Ekim-22 Kasım) Haftanın ilk günlerinden itibaren maddi konularda tansiyonların yükseleceklerini bizzat göreceksiniz akrepler. Aklınızdan ilk geçenleri anında söylemek yerine kendinizi tutmaya çalışmalı ve ateşlere körükle gitmemelisiniz. Uzun vadeye dayalı bir takım yatırımların gündemlerinizi mesken tutacaklarını şimdiden bilmenizde yarar var.
YAY (23 Kasım-20 Aralık) Yaşamlarınızda kesin dönüm noktalarının yaşanacakları yeni bir hafta sizlere kucağını açmakta yaylar. O halde istekleriniz doğrultusunda bir an evvel harekete geçmeli ve haftanızın bereketinden azami şekilde yararlanmaya bakmalısınız. Hemde haftanın ilk günlerinden itibaren unutmayın.
OĞLAK (21 Aralık-19 Ocak) Aile ve dost çevrelerinizle önlenemeyecek tansiyonların eşiğinde olduğunuz bir haftaya girmektesiniz oğlaklar. Herşeyden önce size verilmek istenen mesajlara pür dikkat kesilin ve akabinde ona göre gereken pozisyonu alın. Köşenize çekilerek kendi kendinizi manen tarümar etmektense hareketlenin oğlaklar.
KOVA (20 Ocak-18 Şubat) Tüm atılımlarınızda yelkenlerinizin fora olacakları güzelim bir haftaya girmektesiniz kovalar. Bunun kıymetini bilin ve geleceğe umut dolu bakmaktan korkmayın. Neyi nerede ve nasıl yapacağınızı evvelden planladıysanız problem yok demektir. Son raddeleri beklediyseniz o halde soluk soluğa kalmanız işten bile olmayacak, bilin.
BALIK (19 Şubat-20 Mart) Enerjilerin ve muazzam güzellikte kısmetlerin tatlı haftasındasınız balıklar. Beklenmedik heyecanlar ve şans dalgalarının sizleri sarmalayacaklarından emin olun. Hayatınızda yeni bir dönem bahis konusu olduğundan her türlü sürprize kesinlikle açık ve hazırlıklı durmalısınız balıklar.
Nurettin Özdemir
nozdemir@kahveciyiz.biz
Bu yazıyı arkadaşına önermek ister misin?
Yukarı
|
Fotoğraf : Mehmet Hamurkaroğlu Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir, dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz. <#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Yolladığınız her özgün yazı olanaklar ölçüsünde değerlendirilecektir. Gecikme nedeniyle umutsuzluğa kapılmaya gerek yoktur:-)) Kahve Molası bugün 5.831 kahvecinin posta kutusuna ulaşmıştır.
Yukarı
|
Babamı kim vurdu?
Annem anlattı;
Şahitmiş bu sokaklar
Şu köşe başı,
Sokak lambası,
Merdivenli bakkal
Ve bu kadarı da cabası...
Çocukluğumu dinler miyim hiç
Gözüm görür mü boyumu
Yakasına yapıştım sokak lambasının
Konuş dedim!
Babamı kim vurdu?
Annem anlattı;
Şahitmiş gökyüzü
Gece siren sesleri
Bir de polis arabası
Dinler miyim cezaları hiç
Gözüm görür mü ki boyumu
Yakasına yapıştım yaşlı bakkalın
Söyle dedim!
Babamı kim vurdu?
Şekerli ellerimle gözyaşlarımı sildiğim yaşta
Baba demeyi yeni öğrendiğim,
Kokusunu henüz ezberleyemediğim yaşta
Söyle dedim;
Babamı kim vurdu?
Burcu Erman
Yukarı
|
Sudoku #42
Çözüm: Sudoku #41 SUDOKU bir mantık bulmacası. "Suji wa dokushinsha ni kagiru" nın kısaltılmış hali, "Sadece tek sayıya izin var." diye tercüme edilebilir.
Kuralı çok basit. Her boş kareyi 1'den 9'a kadar bir rakamla doldurmak zorundasınız. Ama karelere yazılacak rakamları öyle ayarlayacaksınız ki, her satırda, her sütunda ve 3 x 3 kareden oluşan her blokta 1'den 9'a kadar bütün rakamları kullanacaksınız.
Kolay gelsin.
Yukarı
|
Çizen: Semih Bulgur Kahveci dostların tüm eserlerini KM SANAT GALERİSİ'nde görebilir, dilerseniz duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.
Yukarı
|
|
İşe Yarar Kısayollar Şef Garson : Akın Ceylan |
|
Flash animasyon konusunda tecrübe ve çalışma örneklerinin paylaşıldığı bir web sayfası öneriyorum. http://www.flashdevils.com/ Tamamının ingilizce olduğunu en başta belirtmeliyim. Örnek çalışmalar çok fazla olmasa bile, forum için bile girmeye değer.
Meraklısına çöpten adamların web sayfa adresini veriyorum. http://www.stickpage.com/ İster oyun oynayın, ister hazır filmleri seyredin. Biraz şiddet içerse bile özelikle bana cin ali dönemini hatırlattığı için bile görmeye değer.
Çok kapsamlı ve karmaşık olmayan çalışmaları seven ve malzeme bulamayanlar için http://www.designskey.com web sayfasını tavsiye ediyorum. Hele bir de "website resources" diye bir web sitesi kaynak sayfası var, amatör dizayn yapmak isteyenlere basit bir kaynakça olabilir.
Son olarak bir kıssadan hisse hikayesi. Tabi ki benim anlatım tarzıma uygun olarak flash animasyon şeklinde. Mesajı en sonunda verilmiş. http://upchucky.net/~upchucky/flash-fun/farmer-donkey.swf Aslında benim anladığım şu oldu: Bir eşeğe adam muamelesi yapsanız bile eşek değişmez. Ya da atalarımızın dediği gibi: Altın semer bile vursan eşek yine eşektir.
Yukarı |
Damak tadınıza uygun kahveler |
KM Toolbar v1.0 [643KB] Windows - Ücretsiz
http://kahvemolasi.ourtoolbar.com/
Beklenen Araç Çubuğu hizmetinizde:-)) Kahve Molası Araç Çubuğu (Toolbar) gelişmeye açık olarak kullanıma açık. Bir kere download edip kurmanız yeterli. Bundan sonra ki tüm güncellemeler gerçek zamanlı olarak tarayıcınızda görünüyor. Kahve Molası'nın tüm linklerine hızla ulaşabildiğiniz gibi, Google Arama, KM'den mesajlar ve en önemlisi meşhur "Dünden Şarkılarımız" artık elinizin altında. Sohbet için özel chat bile olduğunu eklemem gerekir. Son derece güvenilirdir. Virüs içermez, kişisel bilgi toplamaz. Bizzat tarafımdan pişirilip servise konmuştur. Yükleyip kullanın, geliştirmek için önerilerinizi yollayın.
Yukarı
|
|
|
|
|
|